Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@merida_xx

O hastaneden çıkmış ve gerçek ailemin hastanesine gelmiştik. Şu an sandalyeye oturmuş boş boş odayı izliyordum. Hastanede geçirdiğim ağlama seansından sonra benim kararımla test yaptırmak için gerçek ailemin hastanesine gelmiştik. Benim isteme sebebim ise hayatımda artık gerçeklere yer vermek istememdi. Dilek hayatımı kendiyle beraber kaydırıp bana veda etmişti. Karşıma çıkmaya yüzü yoktu büyük ihtimale. Çıksa da zaten olan yüzünü yok ederdim. Benden uzak dursa iyi ederdi. Duygu desen evet abla sıfatını onu gördüğüm anda münasip olsun olmasın bir tarafına iliştiricektim.


Annem ise abimin anlattıklarından sonra odada bayılmış ben dışarıda ağlarken doktor odaya koşunca farketmiştim. Babamla ise belkide yirmi yıllık hayatımda ilk defa ciddi bir konuşma gerçekleştirmiştik. Bana 'her ne olursa olsun babam olduğunu, her zaman yanımda duracağını' söylemişti. Annem ayıldığında ise aynı şeyleri ondan da duymuştum. Tek fazlası 'onları tanımam gerektiğini' söylemişti. Haklıydı. Tamam belki bazen çocuk gibi bir hale bürünebilirdim ama yeri geldiğinde aldığım kararlar yaşımı sorgulatırdı.


Onları tanımak istiyordum. Kötü birilerine benzemiyorlardı. Zaten Dilek beni arkamdan vurmasaydı onunla beraber ayrı bir eve çıkmayı düşünüyorduk. Hem kafeye yakın olacaktı hemde yeni bir başlangıç yapmış olacaktım. Gerçi artık istesem de yapamazdım ya. Ev hayalimi yeni ailenin yanına gideceğim için yapamazdım. Zaten gitmesem bile nereye ev tutuyordum. Ne kafe kaldı ne bir şey. Kafem yine aklıma gelince gözlerimin dolmasına engel olamadım. Gözlerimi havaya dikip gözyaşlarımı geri yolladım. Zihnim tam boşaldı derken bu seferde aklıma kafe için çektiğim kredi geldi. Ne güzel her şey b*k olmuştu. Belki de o bile şu anki durumdan daha iyidir.


Kerem odaya girdiğinde kafamı ona çevirdim. Abime tekme savurmaya çalışan kişinin ve aynı zamanda doktor olan kişinin hatta ve hatta gerçek abim olan kişinin adını öğrenmiştim. Hastaneye geldiğimizde direk bana bir oda ayarlayacağını söylemiş sonra tahlil yaparız demişti ama onu reddedip direk teste geçelim demiştim. Buna pek hoş yaklaşmasada beni reddetmedi. Onun yerine Batu taktıkları sürüklemeli tüplerden getirtmişti. Şimdi de onunla nefes alıyordum. Tüpün üstündeki vanayı açtıkça yüzüme gelen hava yoğunluğu artıyordu. Acaba sonuna kadar açsam beni öldürür müydü? Hayatımı burada sonlandırmak istesem gerçek olur muydu ki? Gerçi öyle kolay da ölmezdim hatta istemiyorum galiba. Bu kadar kötü olay yaşadıktan sonra güzel şeylerde yaşamak zorundayım. Evet tüm bunların bir mükafatı olmak zorunda. Ya da hayat yine koca bşr nah çekip daha da b*ka sarardı. Neyse bekleyip görücez artık.


Kerem çoktan yerine yerleşmiş bir kaç telefon görüşmesi yapıyordu. Galiba şu test için gerekli olan ıvır zıvırlar. Kapı tekrar açıldığında bu sefer içeri benimle yaşıt olduğunu düşündüğüm bir kız girdi. Sarışın bet suratlı bi şeydi. Sevmedim. Lütfen bu da kardeşim çıkmasın. Kızı süzdüğümde yüzünde tonla makyaj olduğunu gördüm. Üstündekiler ise hani şu yarış filmlerinde yarışı başlatan çıtırlar olur ya heh işte onların giydiği tarzda bir etek ve bluz giyiyordu. Cidden mi ya diye düşünüp gözlerimi devirdim. Büyük ihtimalle kimse fark etmemişti çünkü yüzüm maskeden çıkan dumanlardan görünmüyor olabilir. Bu niye bu kadar çok geliyor ya? Tüpün üstündeki vanaya elimi uzattığım zaman elimi abim tuttu.


"Birazdan kapatıcaz zaten birtanem biraz daha sabret lütfen" dedi o ağlamaktan tarazlanmış sesiyle ve elimi iki elinin arasına alıp sevmeye başladı. Ağlamak istiyordum. Tekrar ve tekrar içim çıkana kadar ağlamak istiyordum hemde.


Gelen kızda karşımdaki boş sandalyeye geçti ve bana bakmaya başladı. Öyle bir bakıştı ki sanırsınız 50 yaşındaki sapık biri sizi süzüyor. Beni süzmeyi bıraktıktan sonra 'hıh' yapar gibi kafasını çevirdi. Hah haspam. Bende kendime bir baktım. Gayette rahattım yani. Üstümde abimlerin getirdiği bir sweet ve altında yarım taytlardan vardı. Ayağımda ise converslerim vardı. Converslerimi çıkarsam şurada uyurdum yani daha ne. Mis gibiyim.


Karşımda bana dikkatle bakan kısma dikkat etmek istemiyordum. Kafam bugün haddinden fazla şeyle dolmuştu. Yenilerine şu anlık hiç gerek yoktu. En azından bugünlük.


Herkes sadece birbirine bakıyordu. Kimse bir şey demek istemiyordu anlaşılan. Bir beş dakika daha birbirimize baktığımızda gerçek olan babam ağzını açmıştı ki kapı lank diye açılıp içeri bir doktor girmişti. Bizi görmezden gelip direk Kerem'in yanına gitti ve arkasında bulunan cama yaslanıp bize döndü. Bakışlarımızı farkedince cebinden dört enjektör ve dört tüp çıkarmış masaya koymuştu. Evet o ana geldik.


"İlk senden alalım Murat amca aç kolunu hadi" dedi ve Kerem'in masasından eldiven aldı. Murat bey yani namı değer gerçek babam ise kolunu zaten çoktan açmış oturduğu için sadece kolunu uzattı. Babamda sıranın ona geleceğini anladığında kolumu hazırlamaya başladı. Adam Murat beyden kan aldıktan sonra kendimi hazırladım çünkü diğer enjektör çoktan babamın koluna girmişti bile. Kolumu açmış beklerken yanıma Kerem geldi ve samimi bir şekilde güldü "Senin kanını benim almam senin için sorun olur mu?" Diye sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım ve kolumu ona iyice uzattım. Koluma eldiven bağlayınca avucumu sıkmaya başladım. Kolumu pamukla silip iki parmağıyla şap şap vurunca acaba damarımı bulamadı mı diye soracakken hissettiğim soğuk demirle abimin elini sıktım. Canım acımamıştı ama psikolojikti her halde.


Kafamı karşıya çevirdiğimde adının Cenk olduğunu öğrendiğim bir diğer abimin bana ve abime buruk bir şekilde gülümsediğini gördüm. Sanırım kalbi burkulmuştu. Aynı durumda ben olsaydım benimde aynı tepki verebileceğimi unutmadan elimi yavaşça abimden çektim. Yanlış bir şey yaptığımı ise abimin bana baktıktan sonra Cenk'e bakıp dışarı çıktığında anladım. Hadi ama niyetim kötü değildi ki. Daha şimdiden iki kişinin kalbini kırmıştım bile. Peki ya benim kırık kalbim ne olacaktı?


Kerem benden kanı alında tekrar yerine geçmişti. Diğer adamın karşımdaki kıza yönelmesiyle o kızın kardeşim değilde karıştırıldığım kız olduğunu anladım. Annemle babamda farketmiş olmalı heyecanla ona bakmaya başlamıştı. Tamam evet kalbim daha ne kadar kırılabilir? Nankörlük olabilir ama onlar benim annem babamdı işte. Kızda annemlerin bakışını farketmiş olmalı ki o yeşil gözlerini hemen suyla doldurmuştu. Bu kız bunun dersini mi almıştı böyle. Parmağımı gözüme soksam bu kadar çabuk dolmazdı. Babam kızın gözlerinin dolduğunu görünce içgüdüsel olarak kalkıp onun elini tuttu. Evet Gözde sadece bir içgüdü. Babalık içgüdüsü. Annemde babama eşlik edince derin bir nefes aldım ve elimi tüpün vanasına atıp biraz daha açtım. Bu tabloyu görmek istemiyordum. Çıkan dumanla gördüğüm tek şey beyaz bir bulut oldu. Sevdim.


Bulutların azalmasıyla elimi tekrar vanaya atmıştım ki elim birinin elinin üzerine gelmişti. Sahibi ise az önce bana buruk buruk bakan Cenkti. Yan bir şekilde gülüp "Kendini boğmaya falan mı çalıyorsun acaba?" Diye sordu. Bende ondan aldığım enerjiyle ona yaklaşıp "Çok mu belli oldu." Dedim ve karşılıklı güldük. Dediğim gibi kötü birilerine benzemiyorlardı. Öksürük sesiyle bakışmamıza son verdiğimizde sesin sahibine döndük. Beni kurtaran kişi Hakan. Aslında beni farkeden onun iş arkadaşıymış. Ona bununla ilgili sonra trip atardım.


Cenkle beraber ona güldüğümüzde sabır çekip yukarı bakmaya başladı. Tatlıydı. Öperdim. Ama şimdi değil.


Test işleri bitmiş bana ayrılan odaya gelmiştik. Kerem acilde çalışıyormuş o yüzden beni odaya bıraktıktan sonra işine dönmek zorunda kalmıştı. Giderken alnımı öpüp 'arada uğrarım' diyip çıkmıştı. Hoşuma gitti. Daha test sonuçları çıkmamasına rağmen herkes gerçeği biliyor ve ona göre davranıyordu sanki. Sonuçlar ise akşam 11 gibi çıkacakmış. Şu an saat kaç derseniz ise sabah 11 di.


Odamda kalan kişiler ise gerçek ailemden olan annem ve Çınardı. Annem olan kadın eşi Murat beyi yani gerçek babamı çocukların büyük kısmını eve postalamıştı. Dediğim dedik eli maşalı ve yeri geldiğinde maşayla güzel şeyler yapabilecek bir kadındı. Çok üstüne gidilmemeli bunu kafamda bir köşeye yazdım. Babam bey çok üstelese de eninde sonunda Hakanın, Cenkin, Gökayın ve Melihin enselerine vurup onlarla birlikte dışarı çıkmıştı. Bu da her halde işaretleme gibi bir durumdu. Benimde enseme vurmazdı umarım. Çınar ise odaya geldiğimiz gibi kendini odada bulunan koltuğa atmıştı ve asla oradan kalkmamıştı. Hala aynı şekilde uzanıyordu. He bir de sürekli bana bakıyordu. Her halde bakarak beni çözmeye çalışıyordu.


Şu ana kadar ailem dediğim kişiler ise yeni tanıştıkları kızlarıyla birlikte gitmişlerdi. Evet hemde hepsi. Abim bile. Kan alınırken çıktıktan sonra sadece bu odaya gelip 'geçmiş olsun Gözde' diyip çıkmıştı. Sadece bu kadardı. Öpmedi. Sarılmadı. Hala benim kardeşimsin demedi. Halbuki sadece Cenk üzülmesin diye elini tutmayı bırakmıştı. Benim yaptığım hata ise onun bu yaptığı ne idi? Tamda kalbim daha ne kadar kırılabilir diyordum dimi. Kalp malp kalmadı artık herkes mutlu olabilirdi.


Gerçek annem olan Yeşim hanım her yarım saatte bir havamın yoğunluğunu kontrol ediyordu. Odaya geleli neredeyse iki saat olduğunu düşünürsek dört kere kontrol etmişti. Alkışlamayın lütfen bunlar basit hesaplar. Odaya geldiğimizden beri devam eden bir diğer şey ise sessizlikti. Hiçbirimizden ses çıkmıyordu. Yeşim hanım sürekli ağzını açıp bir şey diyecek gibi oluyordu ama sonra nefesini verip vazgeçiyordu. Tepkilerimi kestiremiyor olabilirler miydi acaba. Ben mi konuşsaydım. Konuşayım bari. Boğazımı temizleyip yatakta hafif dikilince Çınar da benimle beraber hareketlenmişti. Yeşim hanım odada değildi lavaboya gitti her halde.


Çınar ile bakışmaya başladığımızda bunun sonunun gelmeyeceğini düşünmüştüm. Maskemi çeneme indirip ona bakmaya devam ettim. Maskeyi indirmemle kaşları yakınlaşmaya başlamıştı. Sakin minik adam. "Merhaba" dedim. Cidden mi Gözde?


Bana bakamaya devam ediyordu ama merhaba dememle kaşları eski düz haline dönmüştü. "Merhaba" demişti o da. Sonra derin bir nefes alıp yatağımın kenarında bulunan sandalyeye geçmişti. Bu olumlu bir şeydi bence. Konuşmaya gelmişti. İnşallah. "Bak biliyorum şu an yoğun duygular hissediyorsundur. Kendini konuşmaya zorlamana gerek yok. İstediğin gibi davranabilirsin kendini kasma" dedi. Bu yüzden mi kimse benimle konuşmuyordu. Benim içimdeki enkazların altından çıkmamı mı bekliyorlardı? Bu biraz zaman alırdı ki. Zaten ben öyle bir insan değildim.


"Ne demek istediğini anladım. Beni tanımadığınız için böyle düşünmen hatta düşünmeniz bile normal. Ama ben içimdeki bu enkazdan kolay kolay çıkamam. Ki zaten benim yapıma göre böyle sessiz sakin içimdeki enkazı izlemek yakışmaz bana. O yüzden ben ufaktan size tabii şu anlık sana kendimi tanıtmakla başlayabilirim. Hatta tanışalım. Ben Gözde. Gözde Karcan." Diyip elimi ona uzattım. Böyle bir şey diyeceğimi beklemiyor olacak ki gözlerindeki şaşkınlığı görmüştüm. Sonra elime bakıp gözlerinde gördüğüm şaşkınlık yerini başka bir duyguya bıraktı ama o duygunun ne olduğunu anlamadım. Mutluluk olabilirdi belki. Evet evet mutluluktu bu. O da elimi kavrayıp "Çınar bende. Çınar Soyhan. En küçük abin oluyorum. Yani olucam bence. Test sonucu daha çıkmadı ama belli gibide. Anladın işte sen. Çınar ben." Dedi. Dediklerine ufak bir kahkaha bırakmıştım. Gözüme tatlı görünmüştü. Çınar. Çınar Soyhan. En küçük abim.


Benim gülmemi fırsat bilmiş gibi o da gülmeye başladı. Gülmesiyle yanağında bir çukur oluşmuştu. Buna gamze denmezdi. Yağmurdan sonra yollarda gördüğümüz çukurlardan farksızdı. Elim benden izinsiz bir şekilde Çınarın yüzüne yaklaştı ve parmağım kendini o çukura gömdü. Ani hareketimden dolayı Çınar ürküp geri kaçsada ne yaptığımı görünce o da kahkahasını serbest bırakmıştı. " Diğerlerinde de var mı bundan?" Diye sordum. Parmağımı yanağından çekti ve ucunu öptü. Ay bi hoş oldum. Elimi hemen çekip başka taraflara bakmaya başladım. Utandım. Ben o hariç her yere bakarken o eğlenen sesiyle sorumu cevapladı. "Hayır hepsinde yok. Sadece babamda, bende ve Melih'te var"


Melih demek. Benden sonraki eleman. Bu arada kardeşim varmış. Çok tanışmadık ama çekingen bir şekilde kendini üstün körü tanıymıştı. O da 'ben Melih' şeklindeydi. Sonrada Murat beyle çıkıp gitmişlerdi zaten. Çınara anladığımı belirten şekilde kafa salladım. Sonra anlık cesaretle parmağımı tekrar gamzesine sokmuştum. Rahatsız olabilirdi belki ama hiç tepki vermemişti. Ne yapayım yani gamzesi olmasaymış. Bana tekrar güldü ama bu sefer elimi tutmadı veya öpmedi. Sadece bana baktı. Gülümsemesi yavaşça silinip küçük bir iç çekti. Gamzesi aramıza veda ederken bende parmağımı ondan çekmiştim.


"Kendinden biraz bahseder misin?" Diye sordum. O da kafasını olumlu bir şekilde sallanıp konuşmaya başladı. "Adımı geçiyorum artık. 23 yaşındayım. İşletme mezunuyum. Babamla birlikte kendi şirketimizde çalışıyorum." Çenesini hafif hafif kaşırken bakışlarını yere indirmişti. Başka bir şeyler düşünüyordu her halde. Aramızda iki yaş varmış. Ee iyi. Ona yardımcı olmak için "yapmaktan hoşlandığın bir şeyler var mı?" diye sordum.


Ona onunla ilgili soru sormam hoşuna gitmiş olmalı ki gamzesi bana el sallamaya başlamıştı. Gamzesine bakıp elimi bacağımın altına sıkıştırdım. Tekrar çocuğun yüzüne gidebilirdi çünkü. Bu hareketimi farkedince tekrar bir kahakaha salıp "İstediğin gibi davranabilirsin Gözde. Verdiğin tepkiden rahatsız olmadım aksine hoşuma gitti o yüzden bu konuda rahat olabilirsin." Demişti ama banane. "Kendimi tutmayı öğrenmem lazım ya. Senlik değil yani" dedim yakalanmış bir şekilde. Kafasını 'peki' gibisinden eğdi.


"Genelde yüzerim. Yani yüzmeyi severim. İlgi alanım ve yapmaktan hoşlandığım şeye bunu örnek verebilirim." Dedi. "Bende yüzmeyi severim. Yani yazları tatile gittiğimizde yüzerim bende."  Dedim. O da gülümseyip "İstersen daha sık yüzebilsin. Evimizde kapalı bir havuzumuz var. İlla yaz ayını beklemek zorunda kalmayacaksın." Diye beni tamamladı. Evimiz. İçim bi sıcak oldu. Ona cevabımı gülümseyerek vermiştim. Banyonun kapısı açıldığında içeriden Yeşim hanım çıktı. Bizi Çınarla konuşurken görmüş olabilirdi. Bize hüzünle bakıp yanımıza yaklaştı. Yaklaştıkça gözlerinde ki kırmızılık kendini belli etmeye başlamıştı.


"Yeşim hanım siz iyi misiniz? Gözleriniz kıpkırmızı olmuş." Diye belirttim. Onunla konuşmamla gözleri yine dolmuştu. Duygusal bir kadındı. Bunu da kafama yazdım. "İyi-iyiyim kızım. Sadece öyle duygu boşalması yaşadımda. Ondan kırmızıdır." Dedi.


Çınar, Yeşim hanımla bakışmamızı "Anne rahat olabilirsin. Gözde duygularını kendi içinde çözmeyi seviyormuş. Cenk abim gibi anlayacağın. O yüzden rahat ol. Konuşmak ona daha iyi gelir." Sandalyeden kalkıp koltuğa ilerlemeye başlamıştı. Annesine eliyle sandalyeyi işaret etti. Koltuğa yayıldığında ise gülerek yeşim hanıma bakıp " Ama şanslısın annem. Kendisi bir gamze görünce kendini kontrol edemeyip parmağıyla olan çukuru daha da derinleştiriyor." Dedi. Ona gözlerimi kısıp baktığımda daha fazla gülmeye başladı. İnsanlarla uğraşmayı seviyordu. Benim gibi. Bende daha fazla ona bakmadım ve gülerek önüne döndüm.


Yeşim hanımda bize bakıp küçük bir kıkırtı çıkartmıştı. "İyi anlaşmanıza çok sevindim kızım. O zaman bizde tanışalım seninle. 20 yıl geçmiş olsada olsun." dedi sesi son söylediği cümleyle kısılırken. Sonra bir anda kafasını yukarı dikip " ay durun. Tamam iyiyim. Artık ağlamak istemiyorum ve ağlamayacağım. Huh!" Diye nefes koyverip bana gülümseyerek baktı. "Ben Yeşim kızım. Senin annenim. 45 yaşındayım. Babanın adı Murat zaten biliyorsun. 47 yaşında. Çınarla tanıştığın için onu es geçicem kızım. En büyük abin zaten tanıdığın Hakan abin. Kendisi itfaiye eri. 27 yaşında.


Sonra arkasından Kerem abin geliyor o da burada doktorluk yapıyor 25 yaşında. Ondan sonrada Cenk abin geliyor kızım. 24 yaşında ve polis. Gökay var bir de o da senin ikizin. O da bu sene mezun oldu ama çalışmıyor henüz. Baban ve abilerin onu bir güzel uyaracaklardı ama bir yıl dinlensinler diye boşverdiler. Ve son olarakta Melih var. Kardeşin. O ise lise ikiye gidiyor ve 16 yaşında. Hepsiyle çok iyi anlaşabilirsin kızım. He-" Yeşim hanım sanki bu anı bekliyormuş gibi soluksuz konuşunca bu huyumu ondan aldığımı anladım. Onun sözünü ise Çınar bölmüştü "Annem az biraz sakin mi olsan. Taramalı gibi konuşuyorsun." Dedi. Ona hepimiz gülmüştük ki beni yine bir öksürük tutmuştu. Yeşim hanım hemen maskeyi yüzüme yerleştirip havayı kontrol etti.


"Kızım sen biraz dinlen hadi. Kaç saattir koşturuyoruz. Kusura bakma kızım düşünemedim hiç." Dedi. Yeşim hanımın elini tutup hafifçe sıktım "Sorun değil Yeşim hanım şimdi dinlenirim bir şey olmaz." Dedim ve yatağa iyice uzandım. O da üstümü örtüp Çınarın yanına geçti. Yatağın kenarındaki masada telefonumu görünce elimi direk uzatıp elime aldım. İnterneti açmamla gelen mesaj sesleri odayı doldurmuştu. Kafamı kaldırıp koltuğa baktığımda Çınar ve Yeşim hanım sırıtarak bakıyorlardı. Kafamı geri yaslayıp mesajlara baktım.


Batu hasta yatağında yatarken fotoğrafını atmıştı. Bende cevap olarak ona aynı fotoğrafı canlandırıp  attım. Gelen çoğu mesaj kafe içindi. Daimi müşterilerimiz geçmiş olsun mesajlarını yollamıştı. Onları da yanıtladıktan sonra telefonu tam kapatıp yerine koyuyordum ki gelen mesajla tekrar ekranı kendime çevirdim. Bilinmeyen numaradandı.


Bilinmeyen numara;


Hoşgeldin Gözde. Uzun zamandır seni bekliyordum...


&&


Merhaba arkadaşlarr. Nasılsınız iyi misiniz umarım iyisinizdir.


Bölümü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınn.


Diğer bölümde görüşmek üzeree 🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%