Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@merida_xx

Gözlerimi kolumda elimde hissettiğim baskıyla araladım. Kerem elimdeki damar yolunun bantlarını çözmeye çalışıyordu. Gözlerimi açtığımı farkedince yaptığı işi bırakıp bana bakmaya başladı. Uyandırdığı içinse ufaktan mahcup mahcup bakıyordu. Ona hafif bir gülümseme yollayıp "Elin hiçte hafif değilmiş Kerem bey" dedim. Kerem ise söylediklerimden sonra gözlerini iyice açmış bir şekilde " Onu bununla anlayamazsın küçük hanım. Ayrıca kan alırken hiç acıtmadım. Şu bantlar yüzünden biraz zorlamış olabilirim. Yapıştı mı tam yapışıyorlar" diyip elime tekrar uzandı ve bantları çıkarmaya çalıştı. Kenarlarına alkol bile dökmüştü ama bantlar sanki olması gereken yer elimmiş gibii asla ayrılmıyordu. Ona bir süre daha izin verdim ama pek bir şey olmadığı için damar yoluna asılıp direk çektim. Canım acımıştı. Ağzımdan küçük bir acı iniltide odaya yayılmıştı.


"Napıyorsun sen!!" Diye bir bağırış duyunca kafamı kaldırıp ne olduğuna baktım. Karşımda gerçek ailem durmuş koro halinde bana bağırıyordu. Bunların hepsi ne zaman buraya gelmişti ki. "Alt tarafı damar yolunu çıkarttım ya bu kadar bir tepkiye gerek yok." Demeden geri duramadım. Yeşim hanım "Olur mu hiç öyle şey kızım. Bir anda çekilir mi canın yanar." Yandı zaten. "Yok önemli değil Yeşim hanım, hem bu sefer sinirlenmeye başlardım çıkmıyor diye. En iyi çözüm bu oldu." Dedim. Kereme tekrar baktığımda ise çıkarttığım yere pamuk bastırıyordu. Bakışları ise hiç hoş değildi.


"Saat kaç oldu acaba. Gelen giden oldu mu?" Diye ortaya soru attım. Acaba abimler gelmişmiydi. Uyuyorum diye gitmiş olabilirler. "Keşke uyandırsaydınız beni abimleri görürdüm." Dedim kısık sesimle. Onlara baktığımda birbirlerine kaçamak bakışlar atıyorlardı. Aaa. Gelmemişler. Peki


"Saat akşam altı oldu, kaç saattir uyuyorsun haberin var mı? Bu arada annem hepimizi sana tanıtmış ama Çınar abimle kendin tanışmışsın. Kalbim hafif kırıldı. Haberin olsun ikiz." Diyerek yanına oturan kişiye baktığımda Gökay olduğunu gördüm. Üzülmemem için yaptığını anlamıştım. Yatakta biraz kayınca ona daha fazla yer açtım. İkizim vardı benim ya ikizim. Çok iyi olay.


Gökay ise ona yer açmamı büyük bir gülümseyle cevap verdi ve oturmayı bırakıp yanıma uzandı. Ne kokuyordu bu be? Çikolata mı? K-9 ları aratmayacak cinste ona yaklaşıp koklamaya başladım. Gökaysa yatağın el verdiği sürece benden uzaklaşmaya çalışıyordu. "Küçükken annemde alkol alıp almadığımı böyle kontrol ederdi. Ve ben alkol almadığıma göre ne yapıyosun Gözde?" Dedi. Burnumu omzundan ayırıp dediğine güldüm sonra ona baktım "Çikolata mı kokuyorsun sen?" Dedim. Bana biraz bön bön bakıp sırıtmaya başladı "Evet. Doğrudur ikizim. Nasıl, beğendin dimi" diye sordu.


"Hayır sevmedim." Dedim ve omzuna kafamı koydum. Daha ilk zamanlarımız olmasına rağmen çok mu yakın davranıyordum acaba?


Ben kafamı omzuna koyunca bir an ne yapacağını şaşırdı. Yani bunu elleriyle sürekli oynamasıyla anladım. Rahatsız olmuştu her halde. Tam kafamı kaldırıp geri çekecektim ki ne yapacağımı anlayıp kafamı daha çok bastırdı. Hatta kolunu da omzuma atıp beni iyice kendine çekti. Bu hareketiyle onu bozmadım ve göğsüne doğru yattım. Harbiden bu çocuk sütlü çikolata kokuyor yav. Sevdim. Arada koklarım. O da kafama bir öpücük koyduğunda saçlarımı kokladı. Hocam anlaşıldı biz küçül k-9 cuklarız. "Sen vanilya mı kokuyorsun?" Diye sordu.


"Vanilya gibi bir koku varken başkan bir şey kokabilirmiyim Gökay, kendine gel lütfen." Dedim sırıtarak. Bu dediğim herkesi güldürmüştü. Herkesten kıkırtı çıkmıştı.


Aklıma gelen şeyle "Gökay bir şey sorucam. Daha hiç bir şey belli değilken sen niye ayakkabını çıkartıp ayağını abime göstermeye çalışıyordun?" Bunu cidden merak ediyordum. Çünkü o tablo gözümde canlandığında bir mantığı olmuyordu. Murat bey ve Yeşim hanım soruma kahkaha atarken Gökay hafifçe doğruldu. Bu yüzden kafamda o çikolata mahzeninden kalkmış bulundu. İyiydi orası ya arada yatılır. "Yaa o an gerçekten saçma olabilir bunu kabul ediyorum. Ama şimdi gösterince anlarsın" dedi ve ayakkabılarını çıkardı. Sağ ayağındaki çorabı da çıkarınca bendeki izin simetrisini onda da gördüm. Ohaydı. Hemen dikelip ayağına yaklaştım. Hani ayak bileğimizin orda kemik varya işte o kemiğin hemen altında yere bakan bir hilal şekli vardı. Bende sağ ayağımı pikenin altından çıkarıp onunkinin üstüne koydum. Tekrar ohaydı. İzlerimizin tek farkı onun hilal şekli yere benim hilal şeklim ise yukarı bakıyordu. Biz izlerimize bakarken bize diğer aile üyeleri de eşlik etmişti. Vaydı.


Diğer çorabını da çıkardı ve beni tekrar çikolata mahzenine doğru çekti. İkimizinde yatağa uzanmasını sağladı. Üstümdeki kıskanç bakışları hissedince etrafa göz gezdirdim. Abilerim bana değilde aslında Gökaya bakıyormuş. Gökaya baktığımda ise halinden aşırı memnun bir şekilde sırıtıyordu. Fazla yüz bulmasın diye ona kıçımı dönüp kapı tarafına baktım. Gökay tam bir şey söyleyecekken kapı açıldı ve tahlil yapan doktor elinde kağıtlarla içeri girdi. Gelmişti. Bir gerçeğin daha kanıtı gelmişti.


Herkes ne olduğunu anlayınca bulundukları yerde dikleştiler. Bende yatakta oturur vaziyete geldim. Arkamda da Gökayın aynı şekilde oturduğunu anladım. Çikolata kokusu burnuma burnuma gelmeye başlamıştı çünkü.


Doktor kağıtları Kereme doğru uzattığında Kerem hemen kağıtları alıp okumaya başladı. Odaya giren doktor ise "Sonuçlar beklediğimizden de erken çıktı" dedi. Evet neredeyse 4 saat erken çıkmıştı. Bakışlarımı doktordan çekip Keremin yüzüne çevirdiğimde hızlı hızlı okuduğunu farkettim. Çünkü gözleri kağıdı fıldır fıldır turluyordu. Murat bey söze girdi "Oğlum hadi söyle artık! İnsanı meraktan çatlatma!" Diye bağırdı. Heyecandan sesini kontrol edemiyordu. Diğerlerine baktığımda onların da Murat beyden farksız olduğunu Keremin ağzından çıkacak cümleleri bekliyorlardı. Kerem gözleri dolu dolu bana bakıp kafasını olumlu anlamda salladığında kısa bir nefesim kesildi. Doğruydu işte. Zaten buna kendini hazırlamıştın Gözde sakin ol. Kendimi ne kadar tutmaya çalışsam da gözümden akan yaşa engel olamadım. Dolu ve ağlak gözlerimle onlara baktığımda Hakan dışında çoğunun ağladığını gördüm. Onlarda koca yirmi yıl bir yalanın içinde olduklarını öğrenmişti tabi ağlayabilirlerdi.


Arkamdan boynuma uzanan kolla sahibinin kim olduğunu sorgulamadım ve kendimi ona doğru bırakıp ağlamaya devam ettim. Gökayda bana olabildiğince sıkı sarılıp kafamın üstüne öpücük kondurdu. "Hoşgeldin ikizim." Dedi.


Ağlama merasimimiz bittiğinde derin bir nefes alıp yanaklarımı elimin tersiyle sildim. Gökay da beni serbest bırakmıştı artık. Odadakiler benden daha hızlı toparlanmıştı. Doktor da biz ağlaşırken odadan çıkmıştı. Acaba abimlerin haberi var mıydı? "Abimin haberi var mıdır? Öğrenmişler midir onlarda?" Diye çatallı sesimle sordum. Kerem de "Henüz haberleri yoktur. Sonuçlar beklenilen saatten erken çıktığı için ihtimal vermiyorum. Geldiklerinde söylerim ben onlara." Dedi. Buna gerek yoktu. Ben söylesem daha iyi olurdu. Gökaya dönüp ondan masadaki telefonumu istedim. İlk boş boş baksada sonra anlamış olmalı derin bir nefes alıp telefonu bana uzattı. Hakan "Çıkmamızı ister misin abicim?" Diye sordu. Gerek yoktu. Çünkü abimden ne gibi bir tepki alacağımı bilmiyorum.


Kafamı olumsuz anlamda salladım ve telefonu açıp 'Köpke Abim' i aradım. Bir kaç çalıştan sonra telefonu açmıştı. Açtığı gibi de "Gözde iyi misin?" Diye sormuştu. Yaşlar yine gözlerime akın edince derin bir nefes alıp kendimi topladım. "Abii, şey oldu, sonuçlar çıktı şimdi." Dedim sesim gitgide kısalırken. Bakışlarım çoktan üstümdeki pikeye elim ise pikeyle oynamaya başlamıştı. Abimin karşıdan nefes alışlarını duyuyordum. Öksürdükten sonra çatallı sesiyle "Doğru muymuş abim?" Dedi. Tamam dayanmak bir yere kadardı. Artık ağlamaya başlamıştım. Sadece 'hıhı' diyebilmiştim. Sonra abim telefonu yüzüme kapatmıştı. Abimin abim olmadığını öğrenmek anne babamdan daha çok etkilemişti beni. Ağlamam gitgide artarken yanıma birisi oturduğunu hissettim ama umursamadım. Şu an düşündüğün şeyler bunu görmemi engelliyordu.


Bana sarılan kişiyle onun tarafına doğru çekildim. Burnuma gelen kahve kokusuyla artık hıçkırarak ağlamaya başladım. Abimdi. Buradaydı. Bırakmamıştı. Sıkı sıkı bana sarılmaya devam etti. Kafasını boynuma koymuştu ve ağlıyordu. Bunu da boynumda hissettiğim ıslaklıkla anlamıştım. Kafasını kaldırıp yüzümü elleri arasına aldığında içli içli bakmaya başladı. Alnımı öptü "Güzelim benim. Bu hiç bir şey ifade etmez tamam mı. Kıyamam bak sana ağlama böyle." Diyip tekrar sıkı sıkı sarıldı. "Hem zaten olmasa ne olacak ki. Kaldığımız yerden devam ederiz bir şey olmamış gibi" dedi.


Kafamı abimin boynundan kaldırıp ağlak ağlak onun kırmızılaşmış gözlerine baktım. "Ama çok şey oldu ki abi. Mesela artık bir kafem yok. Eridi yandı bitti. En yakın olduğum arkadaşım kalleş çıktı. Hatta ablası bile ki bu da senin sevgilin oluyor. Arkamızdan çevirmediği iş kaldı mı acaba koca bir soru işareti. Hem en önemlisi artık o kız var. Onu tanımanız yeni bir aile olmanız lazım. Artık beraber yaşamanız lazım. Benimde gerçek ailemi tanımam lazım " diye konuşmaya başladığımda devam edemeden abim sözümü kesti. "Gitmek zorunda değilsin ki bebeğim. Yine hep beraber kalabiliriz." Kafamı olumsuz anlamda salladım. O kız kesinlikle annemlerle kalmak isterdi. Onunla aynı evde kalmayı bırakın aynı ortamda bulunmak bile istemiyordum.


"Olmaz abi istemiyorum. O kızla aynı yerde olamam. Siz birbirinizle kaynaşırken oturup sizi mi izleyeceğim? Çok saçma. Asla bunu yapmam." Dedim. Abim dediklerimle kaşlarını çatmıştı bile "Gözdem, güzelim, birlikte kalırız o zaman. Duyguyla aramızdaki her şey bitirdim zaten. Öyle birisiyle hayatıma devam edemezdim. Birlikte yaşarız güzelim. Hatta evi de değiştiririz. Yeni bir başlangıç yaparız birlikte." Demek ayrılmışlardı. Gerçi bi zahmet ayrılın yani. Ama yine de kafamı olumsuz anlamda salladım. Onunda gerçek kız kardeşini tanıması gerekiyordu. Tamam benimle olduğu gibi olamazdı ama yine de sonradan pişman olmaması için tanıması lazımdı.


Eğer onda kalırsam emindim ki o kızla asla görüşmezdi beni üzmemek için. Şimdilik nerde kalırdım bilmiyorum ama en kötü bir süre Batuyla beraber yaşardım. Gerçek ailem beni henüz davet etmemişti. O kızla araları pek iyi görünmüyordu ama yine de tam olan hislerini bilemezdim. Evet evet kesinlikle bir süre Batuyla kalırdım. Sonra da bir iş bulup kendimi ayrı bir eve atmalıydım. Bunları yaparkenden abimden gizli yapmalıydım yoksa bu planlarımla bana hoş şeyler yaşatmazdı.


"Hayır abi olmaz. O kızı tanıman lazım. Ben sizinleyken bu biraz imkansız gibi. Hem belki çok iyi anlaşırsınız. Ama onu beni sevdiğin gibi sevme tamam mı! Yoksa üzülebilirim. Annemler sevebilir ama sonuçta gerçek çocukları. Belki benden bile çok severler. Ama sen sakın benden çok sevme. Hem arada görüşüz ki. Yani benden ne yaparsan yap kurtulamazsın abim" diyip kollarımı tekrar boynuna sardım. Kafamı omzuna yatırdığımda odada sadece bizim olduğumuzu gördüm. Bize izin vermişlerdi her halde.


Abim son dediğimle hafifçe gülüp "Asıl sen benden kurtulamazsın bebeğim ve şu konuya gelirsek eğer" diyip kollarımın arasından çıktı. Aklıma gelen şeyle onun konuşmasına izin vermeden "Sen nereden çıktın abi? En son bana kızıp çekip gitmiştin." Didim. "Evet güzelim yalan söylemeyeceğim kızdım. Sonra ise kızmamın saçma olduğunu düşündüm. Sonuçta O iti üzmek istemedin ama bilmiyorum bir an seni benden koparacaklarını düşündüm ve öyle bir tepki verdim. Kusura bakma bebeğim senin bir suçun yoktu. Benim gereksiz davranışımdı. Seni görmeye ve özür dilemeye gelmiştim az öncede. Odaya girecektim ama gülüşlerinizi duyunca vazgeçtim. Odanın dışındaki sandalyelerde oturdum bekledim bende. Sonra da zaten sen aradın." Dedi. Kıyamam öperim ki. Yanaklarına sulu sulu öpücük bıraktıktan sonra ikimizde gülerek birbirimizden ayrıldık. Normalde olsa böyle öptüm diye saçımı başımı dağıtırdı. Bak yine doldu gözlerim.


Annemler aklıma geldiğinde anlamış olmalı ki "Babam ve annemler galiba hissetmiş olmalı ki seninle görüşmek istemedi birtanem. Ama bunu kötü anlama sakın. Mesajlarını getirdim sana" dedi ve telefonunu çıkarttı. Önüme bıraktığında ise bir tane ses kaydı gördüm. Abime baktıktan sonra tıkladım. Babamın kısık sesini duymamla zaten dolu gözlerim kendini serbest bıraktı.


"Benim küçük kızım. Sakın üzülme tamam mı babacım. O kızı görünce içimde çok farklı bir oluştu. Sanırım o an hissetmişte olabilirim. Hatta annemde hissetmiş. O yüzden yanına gelip veda gibi bir saçmalık yapmak istemedik. Çünkü öyle bir şey olmayacak benim deli kızım. Veda falan yok unut onu. O kız yani Irmak burada kalmak istediğini söylediğinde senin bu eve bir daha girmeyeceğini biliyorum kızım. O yüzden sadece seni ayrı bir yerde yaşıyormuşsun gibi düşünücem. Aynı üniversiteye gittiğindeki gibi. Yine hep araşıp konuşucaz. Tabii buluşacağız birtanem. Ben ve annen böyle düşüneceğiz bebeğim. Ooyyyh ne konuştum a- Şebnem hayatım bi dur sıra sana dah-" derken kayıttan bir patırdı duyuldu. Gözyaşlarım yanaklarım akarken bu hallerine gülmeye başlamıştım. Çok geçmeden annemin sesi duydum.


"Ayh Mustafa yeter tamam hadi. Sanki çok konuşuyorsunda gelmiş burada bana laf yapıyorsun. Neyse. Güzel kızım. Gözdem. Gelmediğimiz için bize kızma benim güzel kızım. Babanın dediği gibi bunu bir veda olarak görmediğimiz için gelmedik su gözlü kızım benim. Gözdem bir tanem, annem sakın onları tanımamazlık etme kızım tamam mı. Önce bir tanı onlarda senin ailen bunu unutma kızım. Sonradan pişman olacağın şeyler yapma, söyleme kızım. Bilirim ben seni, yapar yapar pişman olursun. Onlar seni daha tanımıyor kızım yanlış anlarlar üzersin kızım. Olan yine sana olur birtanem tamam mı. Yapacağın şeyin söylediğin cümlelerin sonrasında nelere yol açacağını düşünerek davran kızım. Gözdem, kızım, sakın milletin başını derde sokma bak. Orası buraya benzemez. Hee bana bak Gözde. Sakın seni üzmelerine de izin verme kızım. Canını mı sıktılar atla gel evine. Laflarının altında da kalma kızım ben seni öyle sus pus kal diye kendini eziklet diye büyütmedim. Hatta bize söyle kızım biz hallederiz."


"Hayatım kızı ailesiyle tanışmaya mı gönderiyoruz savaşa mı gönderiyoruz saçmalama istersen karıcım." Araya karışan babamın sesiyle artık gözyaşlarım çoktan dinmiş abimle gülmeye başlamıştık. Annem ve babam yine bildiğimiz gibiydi.


"Sen çok konuşma Mustafa. Ne biliyosun kızımı üzmeyeceklerini ya ona kötü şeyler söylerlerse hı!"


"Bizim kızımızda susup bekleyecek dimi karıcım. Az bi mantıklı konuş allah aşkına. Şuna bak kaç 5 dakikadır konuşuyorsun ama boş tını vırı!"


"Sen bana baksana bi bakayım! Düzgün konuş benimle. Yoksa sende yeni yatağınla tanışırsın!"


Artık bana bir şeyler söylemeyi bırakıp birbirleriyle atışmaya başlamışlardı. Artık gülüşmelerimiz kahkahaya dönüşmüştü.


"Aman neyse kızım sen benim ne demek istediğimi anladım. Sakın kendini üzme ve babanla seni çok sevdiğimizi unutma benim güzel kızım tamam mı. Seni çok seviyoruz." Son cümleyi ikisi aynı anda söylemişti. Acaba pratik mi yapmışlardı. Ses kaydı bittiğinde abim tekrar alnımı öptü. "Ayıp olmasın artık güzelim. Dışarıda kaldı insanlar. Bu arada küçük hanım unutmadan söyleyeyim, yerime başkalarını koymaya başladığın an bir daha eşyalarımı rüyanda bile göresin. Bunu da böyle bil." Diyip yataktan kalktı ve kapıyı açtı. Açmasıyla beraber Gökay içeriye lap diye düşmüştü. Kafasını kaldırıp bize bakınca ağzının içinden bir şeyler söylemişti ama duyamamıştım.


Abim Gökaya bakıp kaşlarını çattı. Gökay ayağa kalkıp "Merhaba" dedi. Bende merak edip aynı şeyi yapabilirdim. Yaptığına çokta tepki göstermem hoş olmazdı. Yoksa ben yaptığımda bana da laf yapılırdı. O yüzden ona gülüp yatağıma elime pat pat yaptım. Abimde Gökaya gülmeye başlamıştı. Bana da gülerdi. İkizim sonuçta çok benziyoruz gerçektende.


Gökayda bize ayak uydurup güldü ve bir şey söylemek için ağzını açtığında abim onu bölüp "Sorun değil, aynı şeyi bu manyakta yapardı." Dedi ve beni işaret etti. Bilirdi beni. Gökayda abime samimi bir şekilde gülüp yanıma kurulmuştu. İçeriye ailenin geri kalanı geldiğinde ise herkes aynı konumunu almıştı. Bu abi tayfası niye hep burda ya bunların işleri yok muydu? "Sizin işiniz yok mu sürekli buradasınız" diye sorduğunda hiç yanlış anlayabileceklerini düşünmemiştim. Umarım anlamazlardı. Hakan abi hafif kaşlarını çatmıştı bile ahanda yanlış anladı işte. " Biraz vakit geçiririz diye izin almıştık ama" dedi sorgularcasına. Onu devam ettirmeden "Hayır yanlış anladın. Kötü bir şey söylemek istemedim" dedim ellerimi havada sallarken. Bu halime gülüp kafasını iki yana salladı. Bana oyun yapmışş. Beni kandırmış korkutmuş. Ona kaşlarımı çatarak baktım ve "İyi!" Dedim.


Abim öksürüp elini Murat beye yani babama uzatmıştı. " Ben Görkem efendim. Gözdenin abisiyim." Oy sesine kurban. Nasılda ciddi. Murat beyde önünde uzatılan ele bakıp abime baktı. Ona samimi bir gülümse sundu. "Merhaba Görkem. Bende Gözdenin babası Murat. Murat Soyhan." Abimde kafasını salladığında anneme geçmişti. Onunla da aynı şekilde tanışmışlardı. Gerçi Hakan abi dışında hepsiyle öyle tanışmıştı. Hakan abiyle fark farkı el sıkışmaları gereğinden fazla uzun sürmüştü. Tabii buna bakışmaları da dahil.


Abim biraz daha yanımda durduktan sonra gitmişti. Bende yorgun hissettiğim için kafamı yastığa koyduğum gibi uyumuştum. Yarın hastane çıkışım olacaktı. Bekle beni Batu yeni ev arkadaşın senden önce eve geçicekti.


&&


Merhaba arkadaşlarr.


Bölümü nasıl buldunuz size göre olması gereken durumlar nedir?? Bana fikir verebilirsiniz.


Yıldız atmayı ve yorum yapmayı unutmayınn.


Diğer bölümde görüşmek üzeree🫶🏻🫶🏻🫶🏻


Loading...
0%