@mermaidmaryy
|
Baba evinde günler beklediğinden de hızlı geçmişti her ne kadar kavga ederek didişerek ve anlaşamayarak yaşamış olsalar da Cem de Defne de birbirlerine alışmışlardı. Aralarındaki gerginlik gizli bir sevgi bağına dönüşmeye başlamıştı. Defne'nin kararsızlığı devam ediyordu ve bir ay geçmesine rağmen hayatında değişen hiçbir şey yoktu. Ege ile hala aynı şekilde ilerliyordu her şey ve güven sorunu yaşadığı için görüşmelerini azaltmıştı. Caner ise ara sıra bir yerlerden çıkarak yine yüzünü güldürmeyi başarıyor,Defne kabul etmese de onun yanında olmak istiyordu. Günlerinin çoğu Zeynep ve okuldaki birkaç kızla birlikte geçmişti ve en yakın arkadaşının o olduğu kanaatindeydi. Ne olursa olsun yanındaydı ve diğer kızlar gibi dedikodu yapmıyordu. Cem davranışlarını törpülemeye çalışsa bile hala kızına babası olduğunu hissettiremiyordu. Yanında olduğunu göstermeye çalışırken her defasında onu incitiyor, uzaklaştırıyordu. Berfu onu daha yumuşak bir ebeveyn olması için zorluyordu ve ona söz verdiği için kızmamaya, olabildiğince iyi davranmaya çalışıyordu.En azından kendisi öyle olduğunu sanıyordu. Defne,Hazel Hanım sayesinde İngilizce ve Fransızca'sını geliştirmeye başlamıştı.Neredeyse her gün birer saati sadece onlar için ayırıyordu. Ama hafta sonları daha yoğun geçiyordu. "Honey, you did a great job today.(Tatlım, bugün harika bir iş çıkardın)"dedi Hazel ve gülümseyerek Defne'ye baktı, Defne de gülümseyerek karşılık verdi. "Thanks Miss Hazel.(Teşekkürler,Hazel Hanım)"dedi. Bugün fazla ders işlemişlerdi ve bu yüzden başı feci bir şekilde ağrıyordu.Başını tutarak tebessüm etmeye çalıştı. "Biraz başım ağrıyor Hazel Hanım"dedi. Hazel kafa sallayarak kendine öz aksanıyla konuştu. "Biraz dinlen Defne, yarın da Fransızca dersine bakalım canim " Defne yorgun bir yüz ifadesiyle kafa sallarken eline aldığı telefonuna baktı. Gelmiş olan mesajlara bakıp gülümsedi. En azından bazı erkekler tarafından merak ediliyorum diye düşündü. Hem Ege hem de Caner'den mesaj vardı. Caner: Sana ihtiyacım var,yemekten sonra bizim yerimizde buluşabilir miyiz? Ege: Seni özledim,bir sahil turuna ne dersin?Bence hayır deme sana ufak bir sürprizim var. Defne yorgun yüz ifadesiyle bakarak iki mesajı da okuduktan sonra gülümseyerek telefona baktı,kime ne diyeceğini bilemiyordu ama zaten kendisi de yorgunluktan kıpırdayacak halde değildi. Bu mesajlara cevap vermeden önce uzun uzun uzanıp düşünebilirdi. Odasına çıkıp yatağa uzanırken çalan telefonu rahatını kaçırmıştı. Neyseki arayan anneannesiydi.Telefonu sevinçle açıp konuşmaya başladı. "Seni çok özledim. Artık lütfen bana geldiğini söyle."dedi açar açmaz.Ardından telefonun arkasındaki anneannesi gülerek konuşmaya başladı. "Doğru bildin anneanneciğim,akşam yemeğinde birlikte olacağız. İstanbul'dayım,seni çok özledim kokun burnumda tütüyor.İşler bir türlü olmak bilmedi,seni orada yalnız bıraktığım için üzgünüm." "Olsun,sen gel de buraya ben her şeyi unuturum anneanne.Biran önce akşam olsun ve sen gel istiyorum."dedi. Telefonun diğer ucundan anneannesi kıkırdayarak gülüyordu. "Deli kızım benim,seni seviyorum. Hadi sen işlerine bak gelince görüşelim.Çok öptüm." "Ben de seni öptüm.Dikkatli gel." Telefonu huzurlu bir şekilde kapatıp yatakta uzanırken gülümseyerek tavana baktı.Sonunda anneannesi de yanında olabilecekti ve en azından koca şehirde yalnız olmayacaktı.Tavana bakarak gülücükler saçarken kapı tıklatılıp içeri Berfu halası girdi.Göz ucuyla kapıya doğru bakıp uzanmaya devam etti.Berfu yatağın kenarına kadar gelip yeğeninin mutlu yüz ifadesiyle karşılaşınca gülümsedi. "Hayrola,seni ilk defa bu kadar mutlu görüyorum bu evde."dedi. Defne gülümsemeye devam ederek "Anneannem akşam yemeğe geliyormuş."dedi. Berfu da gülümsedi ve kafa salladı. "Evet bana da abim haber verdi.Senin için sevindim ama anneannenden önce aşağıda başka bir misafir var,gerçi siz daha önce karşılaştınız ama çok görüşememiştiniz.Görüşmeler hep kısa ve kısıtlı olduğu için pek anlayamadınız."dedi. Defne meraklı gözlerle doğrulup halasına bakarken Berfu henüz sorulmamış olan soruyu cevapladı. "Babaannen geldi,aslında babanla görüşmek istedi ama baban evde değil ki evde olsa da görüşmek isteyeceğini sanmıyorum"dedi. Defne ayağa kalkıp terliklerini ayağına giyerken halasına bakıp "Neden ki?"dedi.Berfu da ciddi bir ifade ile fotoğraf çerçevesindeki Dilan'ı göstererek anlatmaya başladı. "Babanın gözü annenden başka kimseyi görmüyor gerçekten. Annenle baban evlenirlerken babaannen anneni hiç istemedi hatta annenle zorla evlendiler. Sonrasında ise baban annesine resti çekti.Hala bile babaanneni görmeyi reddediyor.Gerçi annem sürekli Dilan'ı kötülediği için baban haklı bile olabilir konuşmamakta."dedi. Defne hayretle Berfu'yu dinlerken Berfu da aşağı inmek için kapıya doğru yönelmişti. "Umarım bir gün barışır babam onunla da benimle de"diyip gülümsedi Defne. Birlikte aşağı inince babannesi Arzu Hanım'ı görüp duraksadı.Arzu Hanım yaşlılığı kabullenmeyen ve genç görünmeye çalışan bolca estetik operasyon geçirmiş, platin sarısı saçları olan ve gerçekten de hala genç görünen bir kadındı. Gülümseyerek torununa bakıyor ve sarılmak için yer kolluyordu. "Hoşgeldiniz Arzu Hanım"dedi Defne. Arzu, torununu sıkıca kavrarken rahatsız olduğunu belli eden bir ses tonuyla konuştu. "Babaanne de lütfen Arzu Hanım fazla geliyor bana. Gerçi babaanne de çok yaşlı durdu o yüzden bana Arzu da diyebilirsin."dedi.Berfu arkada gülerken laf sokarcasına konuştu. "Aslında babanne tam da yerinde bir tabir olur çünkü sen bu kızın babaannesisin, anneciğim"dedi.Defne de bu lafla gülümserken Arzu bozularak Berfu'ya baktı daha sonra Defne'ye dönerek gülümsemeye çalıştı. "Sen bu yarım akıllı halana bakma çocuğum ne demek istersen öyle diyebilirsin"dedi. Defne babaannesinin elini tutarak tebessüm etti. "Babaanne demeye çalışacağım. Siz oturun babaanne hemen ben size kahve yaptırayım"dedi. Arzu Hanım koltuğun yanındaki torbaları gösterip konuşmaya başladı. "Şuradaki paketler sana,istersen kahveyi söyledikten sonra onları açıp bakalım"dedi.Defne babaannesinin hevesli tavırlarına uyum sağlamaya çalıştı ve dediği gibi yaptı.Kahveleri söyleyip paketleri açmaya başladı.Bir sürü makyaj malzemesi ve kıyafet almıştı babaannesi. Hepsi de gerçekten çok tarz ve yaşına uygundu. Defne babasının ,annesi ile görüşmüyor olmasına üzülmüştü belli etmese de babaannesi oğlunu gerçekten çok özlüyor gibi görünüyordu.Dönüp dolaşıp oğlunun bir kız için onu yok saydığını söyleyip durması bunu destekliyordu.Defne söz konusu kız annesi olsa bile sessiz olmaya ve kırıcı konuşmamaya çalışmıştı fakat Arzu'nun lafları fazla keskindi. Bir saatin ardından babaannesi ve muhabbetleri oldukça sıkıcı olmaya başladı.Defne de kaçacak yerler bulmak istiyordu ama Berfu'ya bakış atmaktan başka hiçbir şey yapamıyordu. Berfu da Defne'nin yardım bakışlarını anlıyor ve keyifli bir şekilde film izler gibi babaanne ve torununu izliyordu. Neyseki bu film uzun sürmedi ve Berfu annesini uyardı. "Anneciğim abim gelmeden biz gitsek iyi olur.Sonra biliyorsun sana Defne'yi bile göstermeyebilir."dedi.Arzu Hanım da kafa sallayarak bu durumu onaylayıp hazırlanmaya başladı. Defne babaannesinin evden gidişini izledi.Bugün sanki bitmiyor gibiydi ve her zamankinden daha sıkıcıydı.Neyse ki anneannesinin gelmesine çok az kalmıştı. Odanın içinde Defne'nin telefonundan gelen bildirim sesi yankılandı,Defne masaya bıraktığı telefonu eline alarak gelen bildirimi açıp okumaya başladı. Caner:Akşam gelebilir misin? Defne mesajı okuyup elini çenesine dayadıktan sonra Caner'in nasıl bir sorunu olabileceğini düşünmeye başlamıştı. Caner'in kendisini anlamadığını düşünse de ona gerçekten değer veriyordu ve yanında olması gerektiğini hissediyordu. Telefon ekranı kararınca düşüncelerinden ayrılıp bir cevap yazma gereksinimi hissetti, koltuğa geçip hızlıca bir mesaj attı. D: Bu akşam anneannem gelecek, akşam olmaz ama müsaitsen beş dakikaya orada olurum. Neyin var? İyisin değil mi? Defne ilk defa Caner'in kendisine ihtiyacı olduğunu duyuyordu, onun için telaşlıydı ama yine de çok belli etmemeye çalışıyordu. Kafasının içindeki karışıklık ve duygu karmaşası onu zaten oldukça rahatsız ediyordu. Ardından Ege'ye geri dönmediği için rahatsız hissettiği için ona da bir mesaj yazdı. D: Bugün olmaz,belki yarın. Ege'ye de hızlıca yanıt verdikten sonda telefonu elinden bırakıp derin bir nefes alarak mutfağa gitti. Fatma Hanım telaşla yemekleri hazırlamaya çalışıyordu. Diğer yardımcılar da onun sözüne uygun hareket edip koşturuyorlardı. Fatma Hanım Defne'yi görüp gülümseyerek yanına geldi. "Buyrun küçük hanım,bir şey mi istemiştiniz"dedi. Defne gülümsedi ve Fatma Hanım'ın omzuna dokundu. "Akşam için yetişir mi bilmiyorum ama dedemin ruhu için bir helva da kavurabilir misiniz? Akşam yemeğinde onu anmak istiyorum"dedi. Fatma Hanım ,Defne'nin düşüncesini çok beğenerek kafa salladı. "Çok iyi düşünmüşsünüz, akşama hazır olur. İrmik helvası mı yoksa un helvası mı kavurmamızı istersiniz?" "Dedem un helvası severdi,un helvası olsun lütfen. Bir de üstüne çam fıstığı da kavurup koyar mısınız?"dedi Defne. Fatma, Defne'nin ellerini tutup destek olmaya çalışır bir halde gülümsedi. "Tabii ki Defne Hanım, dedenizin ruhu şad olsun. Dua ile birlikte kavururuz"dedi. Defne de gülümsemeye çalıştı ve bir bardak su içip mutfaktan çıktı. Caner'den çoktan mesaj gelmişti ve buluşmak istiyordu. Caner'den gelen mesaja bakıp buluşma yerlerine gitmek için hazırlandı. Evden habersizce çıktı ve ağlama mekanı dedikleri yere doğru yürümeye başladı. Olabildiğince gizli ve kimseye görünmeden ilerledi ve kayanın üzerinde oturan Caner 'i görüp yanına doğru sessizce yaklaştı. Caner mağrur mağrur bakışlarla yere bakıyor ve düşünceler içinde kayboluyor gibi görünüyordu. Defne belki de ilk defa Caner 'i böyle görüyordu. Onu üzen şeyin ne olduğunu bir an önce anlamak ve yardımcı olmak istiyordu. Yanına geldiğinde elini Caner'in omzuna dayadı. Caner kafasını kaldırıp Defne'yi görünce tebessüm ile ayaklandı ve sıkıca Defne'ye sarıldı. Defne olduğu yerde öylece kalırken bir süre sonra boşta kalan ellerini Caner'e doladı.Caner sessiz bir şekilde kafasını Defne'nin boynuna dayarken Defne de onun konuşmasını bekliyordu. Bu sarılma ikisine de iyi gelmişti ve bu onlara huzurlu hissettirmişti. Defne sessizliği bozarak mırıldandı. "Caner? Ne oldu?"dedi. Caner derin bir nefes aldıktan sonra geri çekilirken Defne'nin sıcak ellerini tutuyor ve kayaya oturmaya çalışıyordu .Defne de Caner'in ellerini sıkıca tutarak onunla birlikte kayaya oturdu. "Defne, ben çok kötü bir şeye şahit oldum."dedi. Defne anlamayarak onun yüzüne bakarken Caner konuşmasına devam etti. "Babam annemi aldatıyor."dedi. Defne şaşkınlığını gizleyemeyerek elleriyle ağzını kapatırken Caner dolmaya başlayan gözleriyle yukarıya bakıyordu. "Caner,bu doğru mu?"dedi afallayarak,Caner ise gökyüzünü izleyen gözlerini birden Defne'ye çevirmişti. İçinde anlatamadığı kadar garip hisler vardı ve ne yapacağını bilemiyordu. "Kulaklarımla duydum Defne,babam telefonda bir kadına karım uyusun geleceğim diyordu. Bunca sene aşklarına hayran olduğum iki insandı onlar. Babam benim rol modelimdi ama şimdi... Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum ben. Güzel gittiğini sandığım hayatım babam yüzünden mahvolucak,ben bunları anneme nasıl söyleyeceğim?"dedi.Defne üzgün bakışlarla Caner'i süzerken ona söylediği sözler için de pişman oluyordu. Ona mükemmel bir aileye sahipsin,beni anlayamazsın diyip durmuştu ama şimdi onun mükemmel ailesi başına yıkılmıştı. Defne bu yüzden biraz kendini kötü hissetti ve üzgün surat ifadesi ile Caner'in elini tuttu. "Senin için çok üzgünüm Caner, baban bunu yapmamalıydı. Seni mükemmel bir ailen olduğu için çok fazla kıskandım ve şimdi sana dediklerim yüzünden kendime çok kızıyorum. "dedi. Caner umursamaz bir tavırla ellerini Defne'nin yanaklarına koydu ve gözlerinin içine baktı. "Seni anlıyorum artık Defne, yıllarca iyi bir baba olduğuna inandığım babam yalnızca annemi değil beni de aldattı sanki. Üzerimdeki tüm emeği, tüm sevgisi tek bir günde bitti gibi hissediyorum.Artık ben de babam yüzünden acı çekiyorum."dedi ve gözlerinden akan bir damla yaş yanağından aşağı süzüldü.Caner'in elleri hala Defne'nin yanaklarındaydı ve Defne de ellerini uzatarak Caner'in yanağından akan yaşı sildi. "Keşke beni anlamasaydın ve bunlar olmasaydı. Geri dönüşü yok biliyorum ama belki de zannettiğimiz gibi değildir. En azından bir defa babanla konuş ve gerçeği öğren."dedi Defne, Ömer'in böyle bir şey yapacağına inanmıyor gibi görünüyordu ve olanların yanlış anlamadan ibaret olmasını diliyordu. Her ne kadar Caner'in hayatını kıskanarak kendi hayatında onu dışlamış olsa da bunların doğru olmamasını diliyor ve Caner'in eskisi gibi mutlu bir ailesi olmasını umuyordu.Bir süre öylece kaldıktan sonra Defne ,Caner'e sıkıca sarıldı.Kokusu içinde güzel duygular uyandırırken çalan telefonu yüzünden geri çekilmek zorunda kalmıştı. Arayan Ege'ydi, sanki hissetmiş gibi tam da anında aramayı başarmıştı. Caner yazıyı görüp bozulurken Defne telefon aramasını reddedip ayaklandı. Caner öylece Defne'ye bakıyor ve üzgün bir yüz ifadesiyle yalnızca susuyordu.Defne etrafına bakınarak "Kendini üzmeden önce bir doğru mu yanlış mı, nasıl? Bunu öğrenip öyle hareket etmelisin."dedi Caner'e.Caner mutsuz bir şekilde kafasını salladı ve Defne'nin hareketlerini izlemeye başladı. Narin yüzündeki üzüntü ifadesi ona daha da masumiyet katıyor gibiydi.Defne elini uzatıp Caner'e baktı. "Şimdi gitmeliyim ama kötü olursan yine arayabilirsin."dedi.Caner kafa salladıktan sonra yere eğilerek toprağı izlemeye koyuldu. Defne ise anneannesi geleceği için karmaşık duygular içinde oradan ayrılmak zorunda kaldı. Sonunda akşam olmuş ve yemek saati yaklaşmıştı. Defne Caner'i düşünerek bir köşede oturup bekliyordu. Çok geçmeden babası ve anneannesi geldiğinde içindeki minik heyecanla yerinden kalktı ve kapıya yöneldi. Açılan kapının ardından anneanesi görünmüştü.Defne büyük bir heyecanla kadının üzerine atıldı ve yüzünden kocaman bir gülümseme yayıldı. Diğer yanda da babası içeri girmek için bekliyordu ve bu sevgi seline şaşırarak bakıyordu. "Güzel kuzum benim" Nilgün Hanım torununun sırtını sıvazlarken gülümseyerek bunları söylemişti. Küçük torununun kokusunu,sarılmasını, her şeyini özlediğini fark etmişti. Derince bir nefes alarak kokusunu içine çektikten sonra içeri girmek için müsaade istedi. "Buyrun"dedi Cem tebessüm ederek. Kadıncağız kızının evine yıllar sonra tekrar adım atıyordu ve içinde bunun hüznünü taşıyordu. Gözlerinin doluşunu gizlerken ilerledi ve salondaki bir koltuğa oturdu. "Çok şey değişmiş evde "dedi. Cem gülümsemeye çalışarak sevgili kayınvalidesine baktı ve kafa salladı. "Buraları değiştirmek zorunda kaldım evet ama bazı odalar hala Dilan'ın seçtiği gibi. Bebek odası,yatak odası... Eskimesin diye kullanılmıyor bile"dedi. Defne kafa sallayarak anneannesine baktı. "Bebek odasında bulduğum şeyi görünce çok şaşıracağına eminim anneanne,yemekten sonra mutlaka göstereceğim sana ."dedi.Kastettiği şey annesinin ona yazdığı günlükten başka bir şey değildi,her ikisi de gülümseyerek bakıştılar. Defne olabildiğince anneannesine sokuluyor ve bundan mutluluk duyuyordu.Cem ise onları izliyor ve kaybettikleri zamanları düşünüyordu. Hazel Hanım da aşağı indikten sonra Nilgün Hanım ile tanıştı ve ne kadar memnun olduğunu dile getirdi zayıf türkçesiyle.Nilgün Hanım şaşkınlığını gizlemeye çalışsa da evde çalışan bir öğretmen olmasını fazlasıyla tuhaf bulmuştu fakat yine de bozuntuya vermeden muhabbet etmeye devam etti. Akşam yemeğine kadar Defne ve okuluna adapte olması durumunu konuşmuşlardı. Defne gülümseyerek anneannesinin göğsünde uzanırken onların sarılışını bozan Fatma Hanım olmuştu. "Buyrun akşam yemeği hazır" Hep beraber akşam yemeğine geçilmiş ve bir güzel de yemek yenmişti. En sonunda kavrulmuş fıstıklı helva da masaya gelince Defne duygusal bir şekilde konuşmaya başladı. "Sevgili dedeciğim,keşke aramızda olsaydı. Ama ne yazıkki kısa süre önce aramızdan ayrıldı ama onun en sevdiği şeylerden biriyle ağzımızı tatlandırırken onun da ruhunu sevindirmek istedim. Canım dedemin ruhu şad olsun"dedi. Nilgün Hanım gözleri dolu bir şekilde gururla Defne'ye bakarken Cem de kızıyla gurur duymuşçasına sırtını dikleştirmişti ve kızına bakıyordu. Hep birlikte dua ederek helvayı yedikten sonra anneanne ,Cem ve Defne konuşmaya devam ettiler. Birbirlerini çok seven insanlar konuşurken zamanın geçişini farketmezler ya onlara da öyle olmuştu.Saatin geç olduğunu farkına vardıklarında koyu bir sohbetin içindelerdi. Defne'nin okul hayatı konusunun. "Okuluna alışmana çok sevindim yavrum. Zaten senin istersen yapamayacağın hiçbir şey yok bunu biliyorsun"dedi Nilgün.Cem kafa sallayarak onaylarken Defne de gülümsemişti. "Okuldakiler fena insanlar değiller şuanlık anlaşmaya çalışıyoruz."dedi Defne'de gülümserken. Ardından Nilgün telefondaki saatine bakıp hızlı bir şekilde ayaklandı. "Ah ,saat de çok geç olmuş ben en iyisi huzurevine geçeyim."dedi.Herkes bir anlığına huzur evi lafından dolayı donup tepkisizce beklerken Cem sonrasında kayınvalidesine eşlik ederek ayağa kalktı. "Şoföre söyleyelim seni bıraksın "dedi Nilgün'e . Nilgün Hanım mahçup bir tavırla Defne'ye bakarken Defne'nin de onaylayıcı bakışıyla kafa sallayıp bu teklifi kabul etti. "Zahmet olacak ama bilmediğim yerler olunca.."dedi. Cem itiraz ederek kayın validesinin elinden tuttu. "Siz Dilan'ın annesisiniz elbette sizi şoförle bıraktıracağım vardığınızdan emin olup öyle uyuyacağım."dedi.Nilgün Hanım gülümsedikten sonra Defne ile babası yaşlı kadını kapıya kadar geçirdiler. Defne daha sonra gülümseyen gözlerle Cem'e bakarken ilk defa babasıyla içten ve samimi bir şekilde birbirlerine gülümsediklerini fark etti. Anneanne giderken Defne biraz duygulansa da onun verdiği karara saygı duymak zorunda kalıyordu. Arabaya binene dek Nilgün Hanım'ın arkasından baktı ve el salladı ardından araba uzaklaşana kadar bakmaya devam etti. İçeri girdiklerinde Cem,Defne 'ye doğru yaklaşıp elini omzuna koydu. "Anneannen istediği zaman buraya gelebilir ,burada kalabilir biliyorsun bunu. Burası senin de evin istediğin zaman çağırmakta özgürsün " Defne bunun üzerine kafa salladı ve onları izleyen Hazel Hanım ile göz göze geldi. Hazel Hanım çok güzel ve alımlı bir kadındı aynı zamanda oldukça da akıllıydı. Defne kısa süre içerisinde onu sevmeye başlamıştı. Defne,Hazel'a gülümsedi ve ikisinin de üzerine alınabileceği şekilde " İyi geceler"dedi. İki kişinin de yüzünde bir gülümseme oluştu ve aynı şekilde karşılık verdiler. Sonrasında Defne onları yalnız bırakarak odasına doğru ilerledi.Uzun zamandır ilk kez bu kadar huzurlu ve rahat hissediyordu, belki de bu evdeki en huzurlu gecesiydi. Babasıyla bir şeyleri halledememiş olsalarda birbirlerine alışmışlardı. Cem iyi bir baba olmasa bile en azından iyi bir ev arkadaşı olmaya çalışıyordu. Belki de zamanla iyi bir baba olmayı bile öğrenebilirdi. Defne odasına çıktığında uykusunun gelmiş olduğunu hissediyordu. Tatlı bir uykuyu hak ettiğini düşünüyordu ve bir an önce yatağa girmek için can atıyordu. Küçük bir hazırlıktan sonra sonunda yatağına kavuştuğunda derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Bu sakin sessiz ve huzurlu ortam yalnızca 5 dakika sürebilmişti. Ardından ufak tıkırtı sesleriyle gözlerini açtı Defne,penceresinden tıkırtılar geliyordu. Korkarak yerine sindikten hemen sonra cesaretini toplayıp pencereye yönelmeyi tercih etti. Pencereyi bir hışımla açtığında pencere pervazına tutunmuş ve ona gülümseyerek bakan Ege ile karşılaştı. "Senin geleceğin yoktu" Ege'nin pişkin sırıtışıyla Defne'nin şaşırması aynı anda olmuştu. Defne bu gördüğüne inanamıyordu ve tedirgin bir halde Ege'ye bakıyordu. Ege ise pişkin yüzüyle pencereye tutunurken bir yandan da konuşuyordu. "Hadi ama içeri almayacak mısın burada düşüp ölmemi mi istiyorsun?" "Buraya çıkarken bana mı sordun?"Defne sonunda ağzını açıp bir şeyler diyebildi. "Defne... Ben gerçekten seni özlemiştim. Sen aramalarımı açmayınca ben..." "Bu odama habersiz girmeni açıklar mı?"Defne oldukça gergin bir yüz ifadesiyle bakıyordu. "E pencereyi sen açtın ama?" dedi Ege. Defne, derin bir nefes aldı ve pencereyi tekrar kapattı ve sinirli bir yüz ifadesiyle pencerenin ardında kalan Ege'ye bakarak perdeyi çekti. Arkasını döndüğü anda sinirli yüz ifadesinin yerini gülümseme alırken bozuntuya vermeden yatağına geri yattı. Gözlerini kapattı ve Ege'nin pencereyi kapatırkenki yüz ifadesini düşünüp gülümsedi.Ege'nin onu özleyip penceresine gelmesi onun egosunu okşamışa benziyordu.En azından bazı şeyler benim leyhime diye düşünürken öylece uyuyakaldı. |
0% |