Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13.Bölüm DÜNYANIN EN GÜZEL YERİ

@mermaidmaryy

Tek başına kaldığın yerde mi yalnız olursun,yoksa değer verdiğin insanlardan istediğin değeri göremediğinde mi? Yanında milyonlarca insan da olsa aklındaki yanında yoksa yalnızsındır. Ege yalnızlığın tanımını düşünürken asfalt yolların sabahki sakinliğinde okula varmak için motorsikletinin başındaydı.Bugün bir haltlar yesem de aile dediğim insanlar gelip azarlamak için bile olsa yanımda olsalar diye düşünüyordu. Aklı hiç sahip olamadığı ailesinden aynı kaderi paylaştığını düşündüğü kişiye doğru kayarken yüzü de aydınlanmıştı sanki,mutluydu.Dün,Defne tarafından tüm gün merak edilmişti,ondan daha mutlu biri olabilir miydi? Üstüne üstlük pansuman bile yapmıştı ona ve bu onu hatırladıkça mutlu eden tek şeydi. Çevresinde onu sevdiğini söyleyen sürüyle kız varken o kendini ilk defa Defne'nin yanında mutlu hissetmişti çünkü Defne ile benziyorlardı. Hem Defne diğer kızlar gibi onunla sırf yakışıklı olduğu için konuşmuyordu. Gerçekten anladığı ve değer verdiği için yanındaydı. Bunu bilmek Ege'nin hoşuna gidiyordu çünkü daha önce kimse onu tanımaya çalışmamıştı.Sadece popüler ve yakışıklı sıfatlarına vurulup yakınlaşıyorlardı.

Cansel iki senedir peşinde dönüp duruyordu ama tanımak için değil sevgili olabilmek için bunu yapıyordu. Ege de farkında olduğu için onunla yalnızca istediği dilden konuşuyordu,en azından Defne gelene kadar bu böyleydi. Cansel'in mesajları,aramaları ona ait hiçbir şey Ege'nin umrunda değildi,hiçbir zaman da olmamıştı zaten.

Motorsikletini okulun bahçesine park edip etrafa göz ucuyla bakındıktan sonra Cansel'in yanına doğru gelmesiyle darlanmaya başlamıştı Ege.Cansel sinir bozucu surat ifadesiyle ona yaklaşıp sırnaşırken yandaşı Ebru da orada bekliyordu.

"Canım"dedi Cansel saçlarını Ege'nin yüzüne doğru savururken.Ege soğuk bir tavırla sarılmasına karşılık bile vermeden geri çekildiğinde Cansel'in gülüşü bozulmuştu.

"Cansel, vazgeç artık. Kendine kendin gibi birini bul."

"Ama Ege..."Cansel dolan gözlerini yere indirerek konuşmaya devam etti.

"Ben senden hoşlanıyorum."

Ege umursamaz bir tavırla iki adım geriye gitti ve Cansel'e bakarak konuşmaya başladı.

"Ben senden hoşlanmıyorum ama lütfen bu saçmalığı kes ve yolumdan çekil. Bu senin için çok daha iyi olur."dedi.Cansel hayal kırıklığı ile birlikte Ege'nin koluna yapıştı ve sıkıca tuttu.

"O kız için beni harcıyorsun! Ne olduğu belli bile olmayan o kız için... Ne buluyorsun onda? Benim sana veremediğim ne veriyor sana"

"Huzur veriyor."dedi Ege kolunu çekerken ardından da ekledi.

"Onun için veya değil.Kendim ve senin iyiliğin için benden uzak dur. Arkadaş olalım eyvallah ama dahası olamaz anla artık."

Ege üzerine çeki düzen verip arkasına bile bakmayarak çekip giderken Cansel ekürisi Ebru ile birlikte olduğu yerde öylece Ege'nin ardından bakıyordu. Çenesini öyle sıkmıştı ki belirginleşmişti kemikleri.

Ege okulun içerisinde yürürken geçen gece kavga ettiği maydonoz kılıklı olduğunu düşündüğü Caner ile karşılaşmıştı. Caner'in yanında eskiden birkaç kez takılmış olduğu adını bile hatırlayamadığı sarışın o kız vardı. Sevgili oldukları belli olsa da Caner'in Defne ile bu kadar ilgili olması Ege'nin canını sıkmıştı. Kendi sevgilisi varken bir insan neden burnunu başkalarının işine sokardı ki? O gece resmen Ege'ye hesap sormuştu Caner,Ege de haddini bildirmişti. O na ne oluyordu? Neden Defne ile görüşmesine engel olmaya çalışıyordu?

Caner yanındaki sarışın kızla kavga ediyor gibi görünüyordu,Ege bir yandan yürüyor bir yandan da kulağını onlara vermiş dinliyordu.Kız,Caner'e sinirli bir şekilde sitem dolu konuşmalar yapıyor ve ağlamamak için zor duruyordu.

"Sen çok değiştin Caner,eskisi gibi değilsin.Gözüme bile bakmıyorsun..."

"Saçmalama,herkes bize bakıyor. Sus lütfen"

Duyduğu iki cümleyle bütün aşk hikayesini çözmüş gibi kafa sallayıp kendi sınıfının olduğu kata çıktı Ege. Bir de bunlarla uğraşamayacaktı. Sınıfa girer girmez Zeynep'in yanında kıkırdayarak konuşan Defne 'yi görünce tüm dertleri unutup gülümseyiverdi. Bir insana gülmek bu kadar güzel yakışabilir mi ? diye düşünüp iç geçirirken kendi sırasına doğru ilerleyip oturdu. Defne de onu görüp gülümsemişti.Uzaktan birbirlerine bakıp selam verdikten sonra Ege çantasından çıkarttığı defteri masaya koydu.Gülümseyerek telefonu çıkartıp Defne'ye birkaç mesaj attı.

E:Dersten kaçalım mı? Bugün çok sıkıcı,iki ders tarih ve sonrasında matematik var.

Mesajı gönderip dirseğini masaya,elini de kafasına dayayarak Defne'ye baktı. Defne sakin tavırlarla telefona bakıp hoş bir gülümseme ile onu gözleyen Ege'ye bakarak gülümsedi ardından Zeynep'e bir şeyler söyleyip sırasından kalktı. Telefonuna bir şeyler yazarak Ege'ye baktıktan hemen sonra çantasını alıp sınıftan çıktı.Ege bir şey anlamayarak telefonuna bakarken gelen mesajla tebessüm etti.

Defne: Anlaştık. Arka bahçede seni bekliyorum. Oradan kaçalım bence :)

Ege gülümseyip çıkarttığı defteri çantasına atıp hızlı ve heyecanlı adımlarla sınıftan çıkarken Zeynep arkalarından gülümseyerek bakıyordu.

Ege koşturarak inerken bahçede Caner ile Defne'nin konuştuklarını görüp duraksadı.Kıskançlık damarlarında bir kor gibi gezmeye başlarken kenarda gizlenerek konuşmalarını dinlemeye çalışıyordu. Caner,Defne'ye bakıp elini tutarak

"Seninle akşam konuşmaya ihtiyacım var"dedi.Ege duyduğu şeyle kaşlarını çatıp derin nefes verirken Defne de Caner'e üzülerek bakıyordu.

"İyi misin Caner? Bir şey olmuş belli... "

"Şimdi konuşamam ortam müsait değil ama akşam anlatabilirim dinlemek istersen." Ege ,Caner'in laflarına iyice tilt olurken sakin olmaya çabalıyordu. İkisi de sessiz bir şekilde sadece birbirlerine bakarken ortaya çıkmanın tam sırası diye geçirdi içinden. Yüzüne bir keyif kondurup gülümseyerek yanlarına gitti.

"Allah muhabbetinizi arttırsın"

Defne elini Caner'in elinden yavaşça çekerken gülümseyerek Ege'ye bakıyordu. Caner ise olan biteni anlamak ister gibi onları süzüyordu. Ege önce Caner'e ardından ise Defne'ye döndü.

"Çok bekletmedim umarım"dedi.Defne kafasını iki yana sallayıp Caner'e döndü.

"Sıkıntı yok,biz de Caner ile konuşuyorduk zaten"dedi. Caner çenesini sıkarak kafa sallarken Ege keyifli bir gülümsemeyle Caner'e bakıp konuştu.

"Gidelim o zaman konuşma bitmiş gibi duruyor."

Defne kafa sallayıp Ege'ye bakarken Caner bozulmuş yüz ifadesiyle onları izliyordu.

"Görüşürüz Caner"dedi ve arkasını dönüp Ege ile birlikte ilerledi.Caner ise orada ikisinin uzaklaşmasını izlerken buldu kendini.

Defne ,Caner'i orada öylece bıraktığı için kötü hissetse de belli etmemeye çalışarak Ege'nin koluna giripq bahçede ilerledi.Ege ise Caner'in orada öylece kalmasından keyif alarak Defne'ye bakıp yürüdü.

"Kafanda bir yer var mı?"dedi.

"Hayır yok bugün rotamızı sana bırakıyorum." Defne gülümseyerek bunları söylerken rüzgarda saçları uçuşuyordu ve Ege için bu kaçırılmayacak bir manzaraydı.

Ege duvara tırmanıp özgür alana doğru atladıktan sonra Defne'nin atlaması için kucağını açarak gülümsedi.

"Hadi gel"

Defne duvara tırmanıp bacaklarını nazikçe geçirdikten sonra kendini bir kuş gibi Ege'nin kollarına bıraktı.Ege sıkıca Defne'yi kucaklarken dünya sanki bir an çok daha güzel bir yer olmuştu. Defne Ege'nin kucağında iri gözlerle bakınırken Ege'nin gülüşüyle utanarak toparlanmaya çalıştı.Eteğini düzeltti ve doğruldu.Ege de elini uzattı ve büyük bir tebessümle konuştu.

"Ufak bir egzersize hazır ol"dedi. Defne anlamadan bakarken Ege'nin elini tuttuğunda Ege hiç beklemeden onu çekiştirerek koşmaya başladı.

"Müdürün bizi yakalaması iki dakika onun için hızlı olmalıyız."

Defne büyük bir heyecan ve mutlulukla Ege'nin elini tutarak sokakta koştururken etraftaki insanlara çarpmamak için reflekslerini kullanıyordu.Bazı insanlar onlara söylense de umursamadan ve arkalarına bile bakmadan okuldan uzaklara doğru koşturuyorlardı.

Ege beş dakika sonra durup Defne'ye baktı ve nefes nefese bir şekilde gülümsedi. Gülüşü kısa süre içinde kahkahayı andırmaya başladığında Defne de ona uyup gülmeye başlamıştı. İkisi de nefes nefese gülerken nefeslerini kontrol etmeye çalışıyor ve bir binanın duvarına dayanıyorlardı.

"Dünyanın en güzel yeri neresi biliyor musun?"dedi Ege bir anlığına duraksayıp Defne'ye bakarken. Defne meraklı bir yüz ifadesiyle Ege'ye baktı,gerçekten sorduğu soruyu bilmiyordu ve merak etmişti.

"Neresiymiş?" Ege gülümseyen gözlerle Defne'nin gözlerine bakıp eliyle onu işaret etti.

"Burası."

Defne'nin gülümsemesinin yerini şaşkınlık ve utanç içeren garip bir ifade alırken Ege de onu utandırmış olmanın keyfiyle gülümsüyordu.Hayatta çok az şeyden bu keyfi almıştı ve kaybetmemek için her yolu deneyebilirdi. Gerçekten şu an onun için dünyanın en güzel yeri burasıydı. Dünyanın en güzel gülüşü de karşısındaki kadına aitti.

Defne utançla kızarırken Ege sokaktaki bir adamdan pamuk şeker alıp tekrar Defne'nin yanına geldi ve elini uzattı.

"Hadi gel seni çocukken en mutlu olduğum yere götüreyim."

Defne kibar bir gülümseme ile kafa sallayıp hevesli bir şekilde Ege'nin elini tuttu. Ege bir elinde pamuk şeker diğer elinde Defne ile mutlu bir şekilde yolda ilerlerken bir taksiyi durdurdu ve kapısını açtı.

"Buyrunuz"

"Teşekkür ederim."

Gülümsemeleri birbiriyle çarpışırken taksiye bindiler ve arka koltukta Ege'nin söylediği adrese gitmeye başladılar. Defne, Ege ile birlikte eğlenceli ve duygusal anlar yaşıyordu,bundan oldukça memnundu. Kısa süre sonra taksiden inip sahil kenarında bir parka geldiler,Defne hiç bilmediği bu yerde sanki kaybolacakmış gibi bir tedirginlikle Ege'nin koluna girmiş yavaş adımlarla yürüyordu. Bir banka oturdular ve aileleriyle parka gelen çocukları izlemeye başladılar.

"Burası çocukken en mutlu olduğum yerdi. Annem bir pamuk şeker alırdı ve birlikte burada oturup yerdik.Sadece ikimiz olurduk,akşam babama yaptıklarımızı anlatmak için saatleri sayardım."

Defne,Ege'nin omzuna kafasını koyup hüzünlü bakışlarla kaydıraktan kayan beş -altı yaşlarındaki çocuğu izlemeye başladı. Ege'nin söyledikleri ona çok uzak geliyor olsa da onun acısını kalbinde hissedebiliyordu.

 

"Benim ailemle belkide hatırladığım tek güzel anım bu, belki de o zaman annem beni değil kendi rahatını düşündüğü için bu yere getiriyordu bilmiyorum ama yine de bu parkta oynarken ve bu pamuk şekerini yerken güzel hissederdim. Bildiğim tek mutluluk bu pamuk şekeri "

Defne,Ege'nin elini tuttu ve yutkunarak ona baktı. Gözlerinde masum bir ifade ve duygulu bir şeyler vardı. Ege dolu gözlerle ağlamamaya çalışarak Defne'ye bakarken gülümsedi ve pamuk şekerini tek eliyle açıp dişleriyle ambalajı çıkarttı. Defne'nin tuttuğu eli bırakmamak için biraz uğraşmıştı. Pamuk şekerini yemesi için Defne'ye uzatıp gülümsedi. Defne de gülümseyerek pamuk şekerinden bir ısırık aldı. Ege ,Defne'nin pamuk şekerini yiyişini izlerken mırıldanarak bir şeyler çıkardı ağzından.

"Sen pamuk şekerinden daha güzel hissettiriyorsun"

Defne aslında duyduğu bu sözleri duymazlıktan gelerek pamuk şekerini yerken eliyle kopartıp bir lokma da Ege'ye verdi. Ege tek hamlede pamuk şekeri yerken buruk bir şekilde gülümsedi. Bu pamuk şeker sanki ona şifa oluyordu,ruhuna deva bulmuş gibi iştahla yemeye devam etti Ege,Defne'de gülümseyerek onun iştahlı yiyişini izliyordu. Ege pamuk şekeri yerken bu defa Defne konuşmaya başladı.

"Ben hiç annemi görmedim biliyorsun, bu yüzden de böyle bir anım bile yok. Bazen az da olsa bazı şeyleri o an da yaşadığımız için şanslıyız. Benim anneannem ve dedemle çok güzel anlarım oldu ama babamla, annemle olamadı işte. Senin de eminim kendi kuracağın ailenle çok güzel anıların olur. Annenle bu parktaki anının yerini tutmaz belki ama yine de hayal kurmak istiyor insan. Kimse bu dünyada eşit değil, değil mi?Herkes kötü şeyler yaşayabilir ama bir sebep lazım yaşamaya devam etmek için."

Ege,Defne'yi pür dikkat dinlerken onun nasıl bu kadar mükemmel olduğunu düşünüyordu,aile kurmak kavramını duyar duymaz onun haklı olduğunu düşünmüştü. Hayalinde kurduğu ailede onun da olmasını istemişti içinden. Defne'nin bakışlarını ve gülüşlerini izlerken kendini kaptırdığını farkında bile değildi ama bundan da çok hoşnuttu. Derin ve ucu bucağı olmayan bir kuyu da olsa atlamaya hazırdı.İlk kez böylesine gerçek bir şey hissettiği için her şeyi yapacak güçteydi.

Defne dolu gözlerle ona bakıp gülümsedi.

"Ege"

"Efendim."

"Derse girmemek çok iyi geldi.Bu fikir için teşekkür ederim" Ege ,Defne'nin parıldayan gözlerine bakarken gülümsedi ve kafa salladı.

"Ben teşekkür ederim. Harika bir dinleyiciydin."

Defne bu lafa gülüp kafasını başka yöne çevirdi. Ege ile vakit geçirmekten gerçekten çok hoşlanıyordu ama bunu gizlemeye çalışıyordu. Caner'in söyledikleri de aklına gelip onu huzursuz ediyordu.Ege'nin nesini görmüştü ki? Yalnızca onu sevmediği için mi bunları diyordu,yoksa gerçekten kötü bir şeyler mi olmuştu?

"Kalkalım mı?"dedi Defne düşüncelerden arınıp ona doğru dönerek.Ege kafa salladı ve etrafa bakınarak ayaklandı.

"Sen okula dönecek misin? Benim birkaç işim var dönersem işlerim aksar ama seni okula bırakabilirim."

"Yok hayır sen işlerini hallet ben kendim giderim."dedi Defne de. Yüzünde yorgun bir hal vardı,mahmur gözlerle Ege'ye bakıp gülümsüyordu.Dalgalı kahverengi saçları rüzgarın esintisiyle kıpırdanırken Ege'nin kendini kaptırmaması mümkün görünmüyordu.

"Pekii sen bilirsin ama akşam yine konuşalım olur mu?"

"Denerim,hoşça kal"dedi Defne. Ege'nin su mavisi gözlerine bakıp utanarak yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Ege aldığı öpücükle sarhoş olurken Defne arkasını dönüp uzaklaşmaya başlamıştı bile. Ege yanağındaki ıslak öpücüğün serinliğiyle ayılmaya çalışırken sanki ilk defa bir kız tarafından öpülmüş gibi şaşkına dönmüştü. Olay öpücük değilmiş meğerse olay öpen kişiymiş diye düşünüp gülümsedi kendi kendine Defne'nin arkasından derin manalı bir bakış atarak.

O da olduğu yerde çok fazla durmayıp babasının yanında buldu birden kendini. Babası yanında Ege'den birkaç yaş büyük bir kızlarla takılıyorken Ege tiksinerek onlara bakıyordu ve anlamaya çalışıyordu. Hadi bu adam bu kızlardan hoşlanıyordu da bu kızlar bu adamdan nasıl hoşlanıyordu?

Babası kibirli bir şekilde cüzdanından çıkarttığı birkaç yüz dolarlık banknotu Ege'ye doğru fırlatıp gülerken Ege sinirli bir şekilde banknotları alıp elinde buruşturdu.

"Senden para istemeye gelmedim baba"

"Ne için geldin peki?"

"Merak ettim sadece,iki gündür ulaşamadığım için öldün sandım." dedi Ege gergin yüz ifadesiyle. Kızlardan biri Ege'ye doğru bakıp güldüğünde adam sinirlenerek önündeki bardakları yere fırlattı.

"Siz içeri geçin."diye kızlara bağırıp ayaklandı ardından Ege'yi süzdü.

"Dayak yemişsin,bu tipin ne böyle. Sana benim mekanıma gelme diye kaç kere söyleyeceğim ben Ege"

"Sen unutmuş olabilirsin ama ben senin oğlunum, insan bir şeye ihtiyacın var mı diye gelir sorar. Yaptıysan bakmasını da bileceksin!" diye babasına sinirli bir şekilde baktı ve sitem ederek konuşmaya devam etti.

"Bu yanındaki kızlar neredeyse benimle yaşıt baba sen ne yaptığını sanıyorsun böyle. Bu ne iğrençlik senden tiksiniyorum .Geberip gitsen de bu utançtan kurtulsam en azından"

Babası aniden sinirle Ege'nin yüzüne bir tokat yapıştırdı. Tokadın çıkarttığı ses mekandaki herkesin duymasına sebep olmuştu. Ege sinir ve öfkeyle masaya tekme atıp devirdikten sonra hızla oradan çıktı.

"Kahretsin!"

Derin bir nefes alarak rüzgarın teninde verdiği hisle sakinleşmeye çalışırken çalan telefonunda anne yazısını görüp sinirli bir şekilde telefonu açtı.

"Ne var?"

"Ege, oğlum neredesin? Okuldan kaçmışsın beni aradılar. Çabuk buraya geliyorsun."

"Sen kendi çocuklarınla ilgilensene uğraşma benle "deyip telefonu kadının yüzüne kapattı. Derin ve hızlı nefesler almaya başlayarak yolda ilerledi. Telefon tekrar çaldığında açtı ve bu sefer konuşmadan bekledi.

"Oğlum,hadi üzme anneni de gel işte yanıma hem Berk Ali de seni çok özledi."dedi telefon ardındaki ses. Ege sinirli bir şekilde nefes verdikten sonra sakinleşmeye çalışarak konuştu.

"Tamam ,birazdan gelirim. Yakınlardayım zaten"deyip telefonu kapattı. Annesi onu oğluna kukla etmek için ayağına kadar çağırıyordu varsa yoksa kızı ve oğluydu zaten, Ege kimin umurundaydı ki?

Ege sakin kalmaya çalışarak ve gözünün önüne Defne'yi getirerek annesinin evine doğru yol aldı. Kısa süre sonra annesine vardığında bahçede annesini kardeşleriyle birlikte eğlenirken görüp uzaktan öylece izledi sonrasında ise istenmeyen çocuk olduğunu farkına varıp buruk bir gülümseme kondurdu yüzüne. Beş yaşındaki kardeşi Berk Ali onu görüp koşarak yanına geldiğinde kıskançlığını belli etmeyerek ona sarıldı.

"Berk Ali, abiciğim"

İki kardeş birbirlerine sarılırken on yaşlarındaki kız kardeşi onu görüp göz devirerek içeri geçti. Annesi umursamaz tavırlarıyla ikisinin yanına gelip Berk Ali'nin saçını okşadı. Ege'ye bakıp gülümsedi.

"Seni çok seviyor." dedi. Ege içinden keşke sen de sevsen diye geçirirken annesinin yüzündeki morlukları bile fark etmediğini görüp annesinin ona biçtiği değerini anladı. Yorgun bir ifade ile kardeşinin elini tutup oyununa dahil oldu. Uzun süre oyun oynadılar. Birlikte bahçede futbol oynarlarken üvey babası erken gelmiş olacak ki yanlarında belirivermişti. Suratından Ege'yi istemediği belli oluyordu ve çocuklarına bir şey yapacak tedirginliğiyle onları köşede durup izliyordu. Duymadığını sansa da Ege onları duyabilecek kadar yakınlarındaydı.

"Bu çocuk niye burada?" dedi üvey babası, annesine. Kadın somurtarak adama bakıyor ve konuşuyordu.

"O da benim oğlum."

"O,o deli adamın oğlu. Sapkın, hayırsız, tehlikeli birini evlatlarımın yanına yaklaştırmak istemiyorum"

"Berk Ali onu çok seviyor, güzel vakit geçiriyorlar işte. "

O esnada içeriden üvey kız kardeşi gelip babasına hak vererek konuştu. O Berk Ali'nin aksine Ege'yi sevmiyor aksine nefret ediyordu.

"O bizim abimiz falan değil anne o bir yabancı. Ben onu tanımak veya görmek istemiyorum, bakışları bile kıskanç görmüyor musun?"

Ege bu duyduklarını duymazlıktan gelmeyi denedi ama dayanamadı. Berk Ali'nin saçlarını sevdi ve ona gülümseyip sarıldı. Ardından annesinin kocasına yaklaşıp konuşmaya başladı.

"Beni sevmemeni anlıyorum, ne de olsa beni anam babam sevmemiş senin sevmemen bana koymaz. İstenmediğim yerde de duracak değilim zaten."

Üvey baba, Ege'nin laflarına kafa sallayarak karşılık verip gitmesini bekleyen bir ifade ile yüzüne baktı. Ege de ardına bakmadan geldiği yerden gitmek için çıktı. Annesi arkasından bakarak

"Ege "diye zoraki bir şekilde seslense de Ege bunların sahte ve zorlama olduğunu bildiğinden duymazlıktan gelerek oradan uzaklaştı.

Uzun, boş ve aylak gezintisinin ardından akşam olduğunda Defne'nin evinin yakınlarında bulmuştu kendini. Ayakları bile onu yanında olmak istediği tek kişinin yanına götürmüşlerdi. Defne'nin evine doğru ilerlerken Defne'nin evinin bahçesinde onu Caner ile birlikte gördüğünde öylece yerinde kalıp onları izlemeye başlamıştı. Defne hararetli bir şekilde Caner'e bir şeyler anlatırken Caner de ellerini Defne'nin yanaklarına koymuş ve sakin bir halde onu izliyordu. Ege kıskanmanın verdiği kötü hisle ellerini yumruk yapıp sıkarken Caner'in Defne'nin dudaklarına doğru yaklaştığını fark edip aniden arkasını döndü ve daha fazla bakmamayı tercih ederek oradan uzaklaştı. Yolda yıkık ve kimsesiz bir halde ilerlerken ona iyi gelen tek kişinin de başkasının yanında mutlu olabildiğine şahit olmuştu. Telefonunu çıkartıp Cansel'e mesaj attı ve onun evine geleceğini ve aşağı inmesini söyledi. Kendi de ne yaptığını bilmese de öfkeliydi ve canı yanıyordu. Defne bugün onu yanağından öperken nasıl olurda Caner 'in onu öpmesine izin verebiliyordu? Kırık kalbini bir kenara koyup Cansel'in evine vardığında her şeyi unutmak istercesine bahçede bekleyen Cansel 'e yaklaştı. Cansel Ege'yi görüp merakla konuşmaya başlamıştı.

" Ne oldu söylediklerinden pişman oldun değil mi? Ben zaten biliyordum pişman olacağını ve bana döneceğini. O kız senin için hiçbir şeyi feda edemez ama ben ederi-"

Cansel konuşurken Ege daha fazla konuşmasına dayanamadı ve karşısındakinin Defne olmasını dileyerek dudaklarını Cansel'inkiyle birleştirdi. Onu öptü. Cansel şaşkın bir ifadeyle duraksadıktan hemen sonra mutlu bir şekilde ona karşılık verdiğinde Ege Defne'nin kırdığı kalbini tamir etmesi için Cansel'e izin veriyordu lakin içindeki hislere karşı koyamıyordu. Sanki aldatılmıştı ve şimdi de o aldatıyor gibi hissediyordu.

(Görseller yapay zeka tarafından temsili olarak oluşturulmuştur.)

Loading...
0%