@mermaidmaryy
|
Karanlığın çöktüğü sokakta yürürken aklındaki ve belki de kalbindeki kişinin odasının penceresine doğru bakınıyordu Caner,bugün hiç olmadığı kadar perişan ve hüzünlü hissediyordu.Dün kollarında saçma sapan bir serseri için ağlayan kızın derdiyle dertleniyor, onun için ayrı kendi için ayrı üzülüyordu. Defne'nin penceresine bakarken ona olan hislerini kendince tartıyor ve başkasını seven birinden ne gibi bir beklentisi olduğunu kendine soruyordu. Pencerede beliren mahsun yüze duygusal bir açlıkla bakarken ne kadar acınası göründüğünü düşünüyordu. Defne'nin hayatına girmesiyle zevk aldığını sandığı her şeyden hiçbir tat alamaz olmuştu. Halbuki çok da olmamıştı geleli, bu kız ona ne yapmıştı da böyle garip hislerle boğuşup duruyordu. Buse'ye ve ondan öncekilere karşı böyle hisler hissetmezken Defne'yi özel kılan neydi? İmkansız oluşu mu yoksa hüzünlü bakışları mı? Kafasının içindeki sesi susturmaya ve bu hisleri yok saymaya çalışıyordu, Defne onun hislerine karşılık verse bile Cem amcası ne derdi? Onun karşısına geçip bu duygularından bahsetse artık eskisi gibi olabilirler miydi? Tüm bu sorular sessizleşsin istiyordu. Evine doğru yavaş adımlarla yürürken telefonuna gelmiş olan mesajları okumaya başladı. Buse: Beni neden görmüyorsun? Buse: Seni hala seviyorum Allah kahretsin ki seviyorum. Duyduğun şeyler yalan lütfen beni dinle. Buse: O kız için böyle yapıyorsan... O kızı herkesin içinde rezil ederim. Buse: Caner... Cevap vermeni bekliyorum. Caner mesajları okurken bıkkın bir şekilde nefes verdi. Bu kızdan kurtulamayacağı belliydi.Başlangıçta gerçekten hoşlansa da onu iten şeyler zaten hep vardı ayrılıklarının sebebi asla Defne değildi,bitmiş olan sevgisiydi. Üstelik Buse de hiç masum değildi. Fazla düşünmeden yazmaya başladı. Onu istemediğini ve sorunun Defne olmadığını anlatan kısa ve öz bir yazı yazdı sonrasında ise Defne ile uğraşmaması gerektiğini ekledi. Mesajı gönderip telefonu cebine geri koydu. Buse okuldaki en güzel kız olsa da anlaşması en zor olanlardan biriydi.Kesinlikle o melek yüzünün altında minik bir şeytan gizliydi. Caner eve geldiğinde evde bir hazırlık olduğunu farkedip annesinin yanına mutfağa geçti.Ceyda kesme tahtasında bir şeyler doğrarken diğer çalışan kadın da tencerenin başında işini yapıyordu. Ceyda oğlunu görüp gülümserken Caner annesine sokulup yanağından bir öpücük aldı. "Neler oluyor? Biri mi gelecek yoksa?" "Biri değil,birileri... Hem de sevineceğin birileri." "Kim?" "Cem amcan ve kızı Defne. Akşam yemeğe gelecekler,sen de hazırlan ve odanı biraz topla istersen." Caner bu haberle gülümserken annesi oğlunun hislerini farkında bir şekilde göz kırptı. Caner duygularını gizlemeye çalışarak annesinin yaptığı şeylere bakındı. "Güzel şeyler yapmışsın,eline sağlık anneciğim" "Afiyet olsun,git hadi hazırlan" Caner kafa salladı ve odasına gitmek için mutfaktan ayrıldı, o mutfaktan çıkarken annesi de arkasından manalı bakışlar atıp gülümsüyordu. Bu erkekler neden hislerini gizleme konusunda bu kadar başarısızlar diye düşünmeden edemiyordu. Herkes işinin başında gelecek olan misafirlere hazırlanırken Caner de annesinin dediği gibi odasını toplamaya koyulmuştu. Yarım saat içinde Defne ve Cem evlerine gelmişti tabi yanlarında Berfu da vardı. Genelde Cem ile birlikte gelirdi. Ceyda ile samimi olmasalar da iyi anlaşır Ömer ile şakalaşır ve didişirlerdi. Herkes sofrada yerini alıp ikram edilenleri yemeye başlamıştı. Caner de sofrada Defne'nin tam karşısında oturup sakin bir halde önüne koyulan çorbayı yudumluyordu. Ara sıra göz göze gelip minik bir tebessüm ile selamlaşıyorlardı. Caner Defne'nin her tebessümünde içinde bir şeylerin akıp gittiğini hissedebiliyordu. Ne hoştu ki bu histen hiç rahatsız değildi,belirsiz olsa da ona göre hissettiği şeyler oldukça değerliydi. Büyükler konuşup kendi aralarında şakalaşırken iki genç arkadaş masada çıt bile çıkartmıyordu. Zaten Defne moralsiz görünüyordu,Caner'in de diyecek bir şeyi yoktu. O esnada Cem olaya dahil oldu. "Caner, senin müzik kariyeri ne alemde?" Cem bunu söylerken sesinde hafif küçümseyici bir tavır vardı. Defne de bu tavırdan rahatsız bir şekilde ona bakıyordu ama Caner umursamadı ne de olsa Cem'i iyi tanıyordu. "Güzel denilebilir,birkaç iş kovalamaya çalışıyorum Cem amca ama yaşımdan dolayı henüz öyle bir fırsatım olmadı. Yine de okullar arası yarışmalar var onları deniyorum ben de." Cem kafa sallayıp gülümsedi ve içinde tuttuğu güzel havadisi (haberi) ağzından kaçırdı. "Babanla konuştuk da yeni açılacak olan restoranın davetinde sahnede senin olmanı istiyoruz. Hem senin için de güzel fırsat olur birçok yerden müzisyenler de gelecek davetli listesindeler. " Caner şaşkınlığını koruyamayarak Cem' baktı. Sevinçli ve heyecanlı görünüyordu, parlayan gözlerle babasına döndü. "Sahi mi?Beni mi düşündünüz gerçekten" "Tabii açılışı sen yapacaksın sadece.Bir iki şarkı söyleyip davetli şarkıcıya bırakacaksın." Caner'in babası lafın devamını getirirken Defne de gülümseyerek Caner'e bakıyordu.Caner'in heyecanı onu da mutlu etmişti üstelik Caner'in müzikle uğraştığını ilk kez duyduğu için de şaşkındı. Böylesi nahif birinin sanatla ilgilenmesi şaşırılacak şey değildi oysaki. Caner ile göz göze geldiklerinde Defne gülümsedi ve tabağını bitirip kalktı. "İzninizle..." Caner ,Defne'nin ayaklandığını görünce Cem'e dönüp izin istemek için konuştu. "İznin varsa Cem amca arkadaşlarla basketbol oynayacaktık Defne'de benimle gelsin" dedi. Cem önce Caner 'e daha sonra da Defne'ye baktı. Defne'nin meraklı bakışlarını görünce kafa salladı ve dikkat etmelerini söyledi. İkisi de lavaboda el yıkadıktan sonra birlikte sitenin içerisindeki basketbol sahasına yürümeye başladılar. Yürürlerken aralarında da bir diyalog dönüyordu. "Demek şarkı söylüyorsun ha?" "Gitar da çalıyorum aslında" "E çalsaydın keşke dinlerdim ben " Caner gülümsedi ve yolda ilerlerken Defne'nin ela gözlerine baktı. "Bir ara çalıp söylerim senin için." "Anlaştık." "Senin sesin nasıl?" "Bilmiyorum hiç söylemedim şarkı falan genelde sadece dinlerim." Caner şaşkın bir yüz ifadesiyle Defne 'nin kolundan tuttu ve gülümsedi. "O zaman bir sonrakinde birlikte söylüyoruz." "Ama..." "İtiraz yok." Defne de Caner'in laflarına güldüğünde basketbol sahasının önüne gelmiştiler. Caner sahanın içindeki iki arkadaşının yanına yaklaştı,Defne de arkasındaydı. Caner bir kız ve bir erkekten oluşan arkadaş grubuna Defne'yi tanıttıktan sonra minik bir maç için Defne ile grup olmayı teklif etti. Defne ona bakıp gülümserken diğer kişiler kendinden emin bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Defne'nin çelimsiz vücudunu görüp başarısız olacağını düşünmüşlerdi ancak Defne buradan önceki hayatında sık sık basketbol oynardı okul bahçesinde. Caner ile birlikte minik kapışmaya başlamak için el ele tutuştular ve tokalaştılar.Caner kendinden emindi ve bu maçı alacağını biliyordu. İki takım da hırslı bir şekilde maça başladı. Defne hiç beklenmedik hamlelerle Caner ve diğerlerini şaşırtıyor ve basket atmayı başarıyordu. Rakibin elinden topları büyük bir ustalıkla alıyor ve adeta sihir yapmış gibi farkettirmeden onlardan kaçırıyordu. Caner şaşkınlığını gizlemeden bakarak Defne'nin başarılı basketbol oynayışını izliyordu ve ona ayak uydurmaya çalışıyordu. Verdiği pasları kaçırmadan basket atarak bayağı bir sayı elde etmişti ama karşı takım da hiç fena oynamıyordu bu yüzden ard arda ilerliyorlardı. Defne karşısındakileri tanımadığı için daha sert oynarken Caner arkadaşlarına karşı yumuşaktı. Defne smaçları basarken Caner onun ardından bir sonraki hamlesini düşünüyordu. Kısa bir maçın ardından yorgun bedenini Caner'in üzerine atıp kendisini tutmasına izin vermişti Defne.Caner'in elleri Defne'nin belini sararken Defne nefesini düzene sokmaya çalışarak etrafına bakıyordu. Kazanan tabii ki onlardı ve diğer takım şaşkın şekilde Caner'e bakıyordu. "Bu kızdan böyle bir performans beklemezdim açıkçası" Caner'in erkek olan arkadaşı Defne'yi kast ederek bu lafları ederken "Eee herkesi sevgilin gibi mi sandın?"Caner de onun lafı üzerine bunu söylemişti. Diğer kız da kaşlarını çatarak uzaktan hafif kızgın bir edayla Caner'e mırıldandı. "Yaa Caner! Çok bilme sen. Ayrıca Defne'yi tebrik ederim bizi iyi harcadı." Defne kızın söylediğine kıkırdayarak gülerken Caner'in elleri hala belindeydi.Bunu fark ettiğinde ise utanarak geri çekildi. Caner'e utangaç bir bakış attıktan sonra derin bir nefes vererek ayaklandı. "Güzel maçtı " "Sayende" Defne gülümseyerek onun gözlerine bakarken Caner'in içinde kopan delilikleri bilmiyordu.Sanki inatla Caner'in kalbine girmeye çalışıyor gibiydi ama tabii ki bu sadece Caner'in kafasında geçenlerden ibaretti. Caner kendini kaptırmadan bu işin içinden sıyrılmak isterken bunu asla yapamayacağını farkediyordu bu sayede. Yavaş adımlarla evin yolunu tuttuklarında Defne'nin göğsünün üzerinde Ege için ağladığını anımsayıp tüm güzel anı mahvetmişti.Defne 'nin hüzünlü yüzü de yeniden açığa çıkmaya başlamıştı.Belli ki o Defne'yi düşünürken Defne'de o çocuğu düşünmüştü. Bu düşüncelerle boğuşan kalbi tekrar tekrar kırılırken bunları umursamamaya çalışarak sokakta yürüdü. Karanlık iyice bir çökmüştü ve bu iki kişinin üzerine yük olmuştu. Caner'in evinin önüne geldiklerinde bahçedeki salıncağa birlikte oturdular Caner sormak istemediği soruyu dayanamayarak sorarken duyacaklarından dolayı pişman olmuştu. "Ege konusunda iyi misin?" Defne duymaktan ve düşünmekten bıktığı ismi duyduğunda somurttu ve çimenlere doğru bir bakış attı. "Onunla ilgili tüm söylediğin şeylerde haklıydın." "Haklı olmak istemiyorum ki sadece mutlu olmak istiyorum."dedi Caner birdenbire. Defne Caner'e doğru dönüp minik bir tebessüm ile karşılık verdi. "Ben de öyle...Keşke mümkün olsa Caner." Caner konuşmadan bakışlarıyla çok şey anlattığını düşünerek kafasını eğdi.Defne'nin ona başlarda hisleri olduğundan emindi ama artık onun Ege'yi sevdiğini kabullenmeliydi.Ege de ne bulduğunu anlamasa da kafa sallayarak bunu kendine kabullendirmeyi denedi. Ömer,Cem ve Berfu da bahçeye çıktığında ayaklandılar ve Defne'nin gideceğini anladılar. Defne uzun manalı bir bakış attıktan sonra babasının yanına doğru yürümeye başlarken Caner de olduğu yerde durarak arkasından bakmayı tercih etti. Kısa günün karı buydu işte. İki üç güzel anı ve kalpteki buruk acı... Caner kalbindeki buruk ve anlamsız acıyı düşünmemeye çalışıp derin bir yalnızlıkla odasına geçti ve eline aldığı gitarıyla son zamanlarda kafasına taktığı o müthiş şarkıyı çalmaya başladı.Düşünmeden yalnızca içinden geldiği gibi söylüyordu. "Seni benden almaya senin de gücün yetmez..." "Şu yaralı kalbime benim de sözüm geçmez." Derin ve duygulu bir şekilde şarkıyı söylerken gözlerinde buğulanan Defne'nin hayalini yanaklarına akıtarak şarkıya devam etti. Annesinin ve babasının kapı dışında kendisini dinlediklerinden habersiz bir şekilde şarkıyı okudu. "Anılar kilitlemiş sana resimler delil gibi bana.Allahım da şahit buna... Gel içimden seni alsana , kolaysa sen unutsana. Yazıklar olsun bana ,seviyorum" ••• Defne ertesi gün ödev için Ege ve Zeynep ile okuldan sonra Ege'nin evinde ders çalışmaya gitti. Ege'nin ailesi onunla yaşamadığı için onlarda daha rahat çalışabileceklerini söylemişlerdi Ege ve Zeynep. Defne de umursamaz görünebilmek için kabul etmişti ama yanılmıştı. Etraftaki her şey ona daha kötü hissettiriyordu çünkü bu evde Ege ve Cansel'in neler yaşadıklarını düşünmekten derse odaklanamıyordu. Her köşede sanki onları görüyor gibiydi. Ege sadece kendini düşünüyordu.Gözleri kızın üzerinden ayrılmazken Cansel'ile birlikte olmaya devam ediyordu. Kalbinin tekrar kırılmasından korkuyordu ama bu her ikisi için de acı vericiydi,bunu görmüyordu.Zeynep ikisine de üzülerek bakarken artık ödeve başlamaları gerektiği için konuyu açtı. "Nereyi çalışacağız?" "Kız kulesi olabilir."Defne Ege'ye doğru bakarak bunu söylerken aynı anda Ege de "Galata "demişti.Zeynep bunun üzerine gülümsedi ve ikisine de bakarak konuştu. "Galata ve Kız kulesinin aşkını anlatsak?" Defne ve Ege yine birbirlerine bakarken Galata ve kız kulesinin hikayesi gibi imkansız olduklarını düşünüyorlardı. İkisi de aynı anda aynı şeyi düşündüklerini farkında bile değillerdi fakat gözleriyle sanki konuşuyor gibiydiler.Zeynep bu gergin sessizliği bölerek ortamı yumuşatmaya çalıştı. "Bence güzel hikaye,kurgulayalım ve bum! Mükemmel olmaz mı?" Ege kafa salladı ve yutkundu yüzünden düşen binbir parçaydı,Defne de gözlerini kırparak onay verdi bu ikisi sanki konuşmamaya yemin etmişti. Zeynep telefonunu eline aldı ve youtubedan bir şarkı açtı. "O zaman ben Mert Demir'den bir şarkı açıyorum" [Şarkı: Mert Demir-Seni seviyorum(Live) ] Ege şarkı çalmaya başlarken Defne'nin solgun yüzüne bakıyordu,şarkının girişiyle duraksadı ve ayağa kalktı. "Ben size içecek bir şeyler getireyim"dedi ve oradan uzaklaştı.Şarkının içinde hissettirdiği duyguların anlaşılmasını istemiyordu. Mutfakta derin bir nefes verirken kendine hakim olmaya çalışarak elini yumruk yaptı. Kızlar içeride otururken o da mutfakta hızlı bir şekilde sütlü kahve yapmıştı. Üçünü de iki eli arasına sıkıştırarak salona taşırken Zeynep kalkıp ona düşürmemesi için yardım edip birisini aldı. Geriye kalan fincanlardan birini Defne'nin gözlerine bakarak ona uzattı.Defne çekimser bir tavırla kahveyi aldı ve yudumladı.Kahvenin damağında bıraktığı tat mükemmele yakındı. Ege ile eğlenirken aldığı hazza benziyordu. Bu çocuğun dahil olduğu her şey güzelleşmek zorundaymış gibi geliyordu ona.Hislerini belli etmemeye özen göstererek fincanı sehpaya bıraktı ve öksürerek konuştu. "Galata ve Kız kulesini çalışacaksak ve bir kurgu oluşturacaksak eğer evde ayrı ayrı da yapabiliriz. İki kişi yazar biri de birleştirip harmanlar." "Bana uyar ama gidip görmek de gerekebilir"dedi Ege. Sanki bir yol arıyor gibiydi Defne'yi yakından görmeye. Defne kafasını iki yana salladı. "Gerek yok bence. Herkes araştırıp yapabilir." "Bence de."dedi Zeynep arkadaşını desteklemek için. Ege kafa salladı ve kahvesinden bir yudum alırken Defne'ye baktı. Defne hızlıca kahveyi bitirmiş elindeki telefonla oyalanıyordu. Zeynep'in de kahvesini bitirdiğini görür görmez ayaklanıp konuşmaya başlamıştı. "Hadi gidelim öyleyse" Ege bu tepkiyi anlamlandıramayarak ayağa kalktı ve kızlara baktı. "Otursaydınız daha" "Yok canım biz almayalım."dedi Zeynep daha sonra etrafa bakınıp gülümsedi ve konuştu. "Cansel Hanım bir yerlerden çıkar mazallah hiç çekemem." Defne istemsizce bu lafa gülümserken Ege şaşkınca bakıyordu. Ege ağzını açmaya yeltenmişti ki zil çalmaya başladı. Ege kapıya yönelip kapıyı açtığında içeri Cansel girivermişti. Defne bunun üzerine sessiz olduğunu sandığı ama herkesin duyduğu o cümleyi söyledi. "İti an çomağı hazırla..." Cansel anlamayarak Defne'ye bakıp "ne?" diye tepki verince Defne umursamaz bir şekilde ona boşvermesini söyledi ardından bir hışımla evden çıktı. Bu kızı okulda görmeye tahammülü yokken bir de burada görmek istemiyordu. Cansel de bu eve zaten Defne'nin geldiğini bildiğinden gelmişti. Ege kızları yolcu etmeye çalışırken Cansel sırnaşık halleriyle Ege'ye sarılıp onu laflarıyla bunaltmaya başlamıştı. "Sevgilim,fotoğraf çekinelim" Defne ve Zeynep oradan uzaklaşırlarken Ege yorgun bakışlarıyla iki kız arasında kalmış bir halde göz devirdi. "Ne fotoğrafı Allah aşkına" "Sevgiliyiz ama hiç fotoğraf çekilmedik." "Başka zaman " "Ne zaman peki?" Ege darlanmış bir şekilde evin içerisinde ömrünü yiyen o kızdan kaçmaya çalışırken belasını kendi eliyle bulduğunu düşünüyordu. Defne ve Zeynep yolda ilerlerken Zeynep Defne'ye neden doğruyu Ege'ye söylemediğini soruyordu. Neden Ege'ye olan hislerini onunla paylaşmadığını merak ediyordu.Defne ise her şey için artık çok geç olduğunu söyleyip onu geçiştirmeye çalışıyordu. Defne evine doğru dönerken anneannesini uzun zamandır görmediğini fark etti ve onu huzur evinde ziyaret etmeye karar verdi. Bu kafa karışıklığını onun yanında def edebileceğine inanıyordu. Sonuçta onu en iyi tanıyan insan oydu. Belki bir yol gösterir diye umuyordu. Bir şekilde izin alarak anneannesinin yanına girebilmişti onu bahçede yakalamıştı ve gülümseyerek yanına koştu. "Canım yavrum" Nilgün Hanım Defne'yi görür görmez seslenmişti.Defne anneannesinin boynuna atlayıp sıkıca sarılırken kadın elindeki işleri yanına koyup gülümseyerek onu kokladı. Elindeki tığ işleri bankın üzerine saçılırken Defne'nin saçları da kadının yüzüne sarılmıştı. "Seni çok özledim" "Sen mi ben mi? Ela gözlü kuşum benim. İyi ki geldin şaşırttın beni. Babanla aranız nasıl?" Defne annennesinin ellerinden öptü ve gülümseyerek karşılık verdi. "İyiyiz onunla şimdilik." "Peki öyleyse eğer, gözlerini mahrur eden şey nedir?" "Şey... Aslında... Anneanne benim sana çok ihtiyacım var." "Anlat bakalım. Ben zaten ilk geldiğin an anlamıştım da yaşın daha genç diye konduramamıştım." Defne anneannesinin tepkisine tebessüm etti ve banka onunla birlikte oturdu.Yaşlı kadın torununun saçlarını severek onu dinlemeye başladı. "Birileri var..." "Hem de birileri! Bir kişi de değil. " Defne anneannesinin bunu demesi üzerine sesli bir şekilde güldü ve anneannesinin konuşmasına izin verdi. "Annen en azından biri var diyordu,seninle işimiz zor olacak ama dinliyorum seni." Defne derin bir nefes alarak konuşmak için hazırlandı,gözünü kapattı ve anlatmaya başladı. Kalbinin ve aklının derinlerindeki her şeyi anneannesine kusmayı diliyordu. Onun diyecekleri fazlasıyla önemliydi ve biraz da gerçekleri anlatmaya korkuyordu. |
0% |