@mermaidmaryy
|
Cem, uzun zaman sonra ilk kez kızıyla bu kadar yakınlaştıklarını hissetmişti. O salıncak, Defne'yle aralarını düzeltmek için gösterdiği çabayı simgeliyor gibiydi. Defne duygularını açığa vurmasa da, sert tavırlarını yumuşatmıştı. Babasıyla zaman geçirmekten keyif alıyor gibi görünüyordu. Cem, kızıyla birlikte kutlayacakları yılbaşı için planlar yaparken, Defne'nin başka bir partiye gideceğinden bihaberdi. Cem, salonda Berfu ve Hazel Hanım ile birlikte yılbaşı ağacını süslerken, Defne yanlarına yaklaşıp gülümseyerek onları izledi; Berfu, Defne'yi fark edince ona dönüp gülümsedi. "Hoş geldin güzelim yardım etmek ister misin?" Defne tebessümle ağaç süslerine yaklaştı. Babasının neden bu kadar yılbaşı için uğraştığını anlayamamıştı. Birkaç süs yerleştirdikten sonra Cem'e bakarak sordu. "Akşam misafirler mi gelecek?" Defne, meraklı gözlerle ona bakıyordu. Berfu gülerek Defne'ye döndü. Cem de başını kaldırarak kızının omzuna dokundu ve tebessüm etti. "Hayır, bu sefer sadece biz olacağız. Seninle geçireceğimiz ilk yeni yıl olduğu için ağacı süslemek istedim ve ailecek ufak bir parti de verebiliriz. Tombala oynarız, ne bileyim hediyeleşiriz. Normal aileler böyle yaparlar değil mi?" Defne, somurtkan bir ifadeyle Cem'e baktı ve onun duygularını düşünmeksizin akşam burada olmayacağını söylemeye başladı. Babasının onun için normal bir aile ortamı yaratma çabası güzeldi, ancak pek işe yarar görünmüyordu. "Aslında bu akşam burada olmayacağım, okulun yılbaşı gecesine katılacağım. Sana söylemeyi unuttum, üzgünüm." Cem'in heyecanlı güler yüzü birden düşerken Berfu olayları toparlamaya çalışırcasına konuşmayı devraldı. "Olur canım, sonuçta sürekli partide kalmayacaksın. Bitince seni almaya geliriz. Burada da minik bir parti yaparız. Sıcak çikolatalı bir pijama partisi hoş olmaz mı?"dedi. Cem düşünceli ve üzgün yüz ifadesiyle olduğu yerde cevapsız kalırken Berfu abisini dürtüp tekrarladı. "Olur, değil mi abi?" Cem, aniden daldığı düşüncelerden sıyrılıp başını salladı. "Evet, olur tabii ki."dedi. Defne babasının olumlu cevap vermesine sevinip gülümserken Cem üzüldüğünü belli etmemeye çalışıyordu. "Öyleyse ben seni bırakırım gideceğin yere"dedi. Defne kafasını iki yana sallayıp gülümseyerek cevap verdi. "Olmaz baba, Caner ile gideceğiz. Ömer amcanın şoförü bizi bırakacak," dedi. Cem başını salladı, kızının gerçekten büyüdüğünü fark etmişti, gülümseyerek ona baktı.Kızının Caner ile gitmesinden memnundu; tanımadığı biri olsaydı ne yapacağını gerçekten bilmiyordu. Yılbaşı ağacının süsleri tamamlandığında Berfu Defne'nin hazırlanmasına yardım etmek istediğini söyledi.Ardından Defne gülümseyerek cevap verdi. "Aslında, giyecek hiçbir şeyim yok Berfu hala." dedi. Berfu düşüncelere dalarak elini yanağına dayadı, Cem ise telaşla yanlarından ayrılıp yukarı koştu. Üç kadın aşağıda Defne'nin giyeceği kıyafet için düşünürken, Cem elinde kırmızı bir elbiseyle merdivenlerden indi. Defne, babasının elindeki elbiseye bakarak durumu anlamaya çalışırken, Berfu hayranlıkla abisine bakıyordu. Cem, elindeki elbiseyi Defne'ye uzatırken, gülümseyerek ona ne kadar yakışacağını düşünüyordu. Elindeki kırmızı elbiseyi karısı bir zamanlar yeni yılda giymişti. Defne'nin de beğeneceğini ve giymek isteyeceğini bildiği için ona vermek istiyordu. "Bu, annenin elbisesiydi; sana da ona yakıştığı kadar yakışacağına eminim."dedi. Berfu gözleri dolu bir şekilde abisini izlerken, Defne şaşkın bir ifadeyle bir babasına bir de elbiseye bakıyordu. Defne sonunda babasının söylediklerini kavradı ve gülümsedi. "Bu hayatımda gördüğüm en güzel elbise, teşekkür ederim baba" dedi ve heyecanla babasına sarıldı. Cem, Defne'nin güçlü kolları arasında sıkışırken elindeki elbiseyi düşürmemeye çaba gösteriyor ve bu anın tadını çıkarırcasına gülümsüyordu. Berfu da dolan gözlerini kırpıştırarak ağlamamaya çalışıyor ve yeğeninin üşümemesi için o elbisenin üzerine beyaz imitasyon kürkünü vereceğinden bahsediyordu. Defne gülümseyerek bir de halasına sarılırken herkes duygusal görünüyordu. Berfu ve Hazel Hanım, Defne'yi yılbaşı gecesi için özenle hazırlıyorlardı. Berfu, yeğeninin bu özel geceye güzelliğiyle nam salmasını istiyordu. Lise yıllarını yad ederek anılarını paylaşıp kahkahalar atıyordu. Hazel Hanım, yetenekli elleriyle Defne'nin saçını ve makyajını yapıyor, ona seçebileceği takıları sunuyordu. Hep birlikte Defne'yi hazırlarken, Defne ilk defa bu kadar fazla aile sıcaklığını hissediyordu. Akşam olduğunda Defne çoktan hazırdı ve mükemmel görünüyordu. Hazel Hanım hayranlıkla Defne'ye bakarken Berfu yeğeninin saçlarını seviyor ve onun güzelliğiyle gururlanıyordu. "Çok güzel oldun Defne, Everyone will admire you!(Herkes sana hayran kalacak)"dedi Hazel Hanım, Defne saçlarını düzeltip gülümsedi. "Ee Hazel Hanım bizim ailenin kadınları güzeldir." dedi Berfu hemen kendine de pay çıkararak. Onlar gülüşürlerken Cem kapıyı tıklattı ve içeri girdi. "Defne'ciğim" Cem kızını hızlıca süzüp hayranlıkla izlerken Defne babasına yaklaşıp kendi etrafında döndü. "Olmuş mu?" "Harika olmuş. Çok güzelsin kızım." Defne babasının iltifatı ile gülümsedi ve Hazel ve Berfu'ya dönüp sarıldı. "Her şey için teşekkür ederim "dedi. Kadınlar aynı anda teşekkürü kabul ederlerken Cem laflarını bölüp Defne'yi aşağı inmesi için çağırdı. "Caner aşağıda seni bekliyor. Hadi in de trafiğe kalmadan gidin." Defne başını sallayarak halasının beyaz imitasyon kürkünü omuzlarına aldı. Babası önde, kendisi arkada, merdivenlerden inerken Caner'in kapıda beklediğini fark etti. Caner de merdivenlere baktığında gözleri onunkilerle buluştu ve hayranlık dolu bakışlarını Defne'den alamadı. Defne minik bir tebessüm ve utangaçlıkla aşağı inince Caner,Cem'den izin isteyerek Defne'ye elini uzattı. "Buyrun mademoiselle" Defne kıkırdayarak Caner'in koluna girdi ve oradan mutlu bir şekilde partiye gitmek için ayrıldılar. Tüm yolu birbirlerine iltifat ederek ve Zeynep ile telefondan iletişim kurmaya çalışarak geçirdiler ve sonunda partinin yapıldığı mekana vardılar. (Defne'nin yılbaşı gecesindeki temsili fotoğrafı) Defne içeri girdiğinde herkes garip bakışlarla onu izliyordu.Herkes onu ilk defa bu kadar süslü görüyordu ve bambaşka biri gibi olduğunu düşünüyorlardı. Buse ve Cansel ayrı yerlerde aynı kıskançlıkla Defne'yi seyrederken. Ege bir köşede hayranlıkla onu izliyordu. Caner, Defne'yi hiç yalnız bırakmazken, Ege'nin Defne'ye hislerini açıklamak için adım atması neredeyse imkansız görünüyordu. Parti tüm heyecanıyla başladığında, neredeyse tüm katılımcılar oradaydı. Caner ve Defne, Zeynep ile birlikte neşeli bir sohbetin içinde gülerek konuşuyorlardı. Dans etme saati henüz gelmemişti, fakat Caner, Defne ile dans etmek için sabırsızlanıyor ve o anı bekliyordu. Ege ise bir türlü fırsat bulamadığı için bir köşede gece yarısının gelmesini umuyordu. Cansel ile ayrıldıkları için farklı köşelerde duruyorlardı ama Cansel'in gözü hep Ege'deydi. Onun Defne'ye bir adım atacağını biliyordu ama bunu kendine yediremediği için bir yolunu bulup engel olmak istiyordu. Neyse ki buna gerek yoktu çünkü Caner ve Defne yapışık ikizler gibi birbirlerinin yanından bir saniye bile ayrılmıyorlardı ve bu da Cansel'in işine geliyordu. Cansel köşede kıskançlıkla Defne'yi izlerken Ebru da yandaş olarak yanındaydı ve iyi bir dedikoducuydu. Çevrede duyduğu tüm lafları toplamış Cansel'e sunuyordu. Ege köşede yalnız başına dururken yanına gelen Buse'yi gördüğünde şaşırdı ve gülümseyerek selam verdi. "Şaşırdım,sen benim yanıma uğrar mıydın hiç?" Buse gülümsedi ve Ege'nin kulağına yaklaşıp fısıldadı. "Aynı şeyi istediğimizi biliyorum. Onların birlikte olmasını istemiyoruz. Sen o varoş kızı ben ise sevgilimi istiyorum." Ege gülümseyerek Buse'yi dinlerken varoş dediği kısımda kaşlarını çatmıştı. Daha sonra ise sinirli bir tavırla Buse'ye dönüp konuştu. " Varoş dediğin kız Cem Arslan'ın kızı. Ayrıca onların arasında hiçbir şey yok o yüzden seninle bir iş birliği yapmama da gerek yok." "Sen öyle zannet. O kız seni de Caner'i de kullanıyor tatlım." Ege, Buse'nin rahatsız edici sözlerinden bıkmış ve sinirlenmişti. Bardağını yavaşça alarak başka bir yere gitmek üzere kalktı. Buse, elini Ege'nin koluna koyup onu durdurduğunda, Ege gerginliğini belli etmemek için duraksadı. "Tamam, o kıza bir şey demiyorum. Sadece ikimiz de istediğimizi alalım. Dans başladığında benimle dans et, gerisini bana bırak," dedi. Ege olduğu yerde donup kalırken, Buse Ege'nin yanağına hafif bir öpücük bıraktı ve yanından ayrıldı. Herkes eğlencesine bakarken Ege bir köşede vaktini bekliyor ve oldukça sıkılıyordu. Aptal arkadaşlarının aptal şakalarına ve sohbetlerine maruz kalıyordu. Caner, Defne'nin yanında rahat bir şekilde duruyor, Zeynep'in anlattıklarına gülmekten kendini alamıyordu. Zeynep, göründüğünün aksine eğlenceli ve bilgili bir kızdı; fakat burslu olduğu için pek arkadaşı yoktu ve sık sık dışlanırdı. Zeynep, ailesinden güç bela izin aldığını ve bu yüzden erken ayrılması gerektiğini söylediğinde, Defne üzüldü ve Caner'e masumca baktı. Caner, Defne'ye olan duygularının her geçen gün arttığını hissettikçe, bu durumdan biraz korkmaya başlamıştı. Onu kaybetmekten oldukça korkuyordu, üzülmesine hiç kıyamıyordu. Şarkı dans etmek için çalmaya başladığında, Caner nazik bir şekilde Defne'ye elini uzattı. Onunla paylaşmak istediği milyonlarca an vardı, ancak en çok arzuladığı şeylerden biri buydu. Bir dansın, aralarındaki yakınlığı ve sıcaklığı Defne'ye daha iyi hissettirebileceğine inanıyordu. Defne gülümserken Caner'in kalbi milyarlarca parçaya bölünmüş ve uzay boşluğunda süzülürcesine göğüs kafesinde süzülüp sağa sola batıyordu sanki. "Benimle dans eder misin?" "Tabii,benim için büyük bir zevk" Defne, Caner'e gülümseyerek elini uzattı ve onun sevgisinin kendisine ne kadar iyi geldiğini fark etti. Onun varlığı olmadan bazı şeylerin daha zor olacağını hissediyordu. Her şey burada çok hızlı ilerliyordu ve Caner gibi bir dostunun olması, bunların üstesinden gelmesindeki en büyük etkendi. Bazen kararlarımız ile hislerimiz uyuşmayabilir ya da hislerimiz, düşüncelerimizden daha ağır basabilir. Defne, kafasının karıştığını fark etti ve düşünmeyi bırakıp, enerjisini mükemmel danslarına yoğunlaştırmaya karar verdi. Caner nazikçe Defne'nin belinden tutuyor ve adeta bir masal prensi gibi prensesiyle dans ediyordu. Defne dans ederken mutluluğunu onunla paylaşıyor ve eğlenceli figürlerle karşılık veriyordu. Caner'in kollarında gerçekten huzur buluyordu. Eli sıkı bir şekilde Caner'in elini tutarken etrafa bakmadan yalnızca Caner'in gözlerini izliyor ve anın tadını çıkarıyordu. Dışarıdan bakanlar bu iki kişinin birbirlerine karşı bir hissi olduğunu rahatça söyleyebilirdi ama Defne öyle düşünmüyordu. Ege ve Buse'de birlikte dans etmeye başlamışlardı. Defne kaçamak bir bakış ile bunu görmüştü ve fazlasıyla rahatsız olmuştu. 'Ege mendil değiştirir gibi kız mı değiştiyor?' diye düşünmeden edemiyordu. Daha sonra kafasını çevirdiğinde Zeynep'in de biriyle dans ettiğini görüp gülümsedi. Ege ve Buse dans ederken onlara çok yaklaşmıştı. Buse aklındaki planı devreye sokmanın yollarını deniyordu ve Canerlerin yanına geldiklerinde Caner'e baktı ve gülümsedi. "Hadi eş değiştirelim" dedi ve cevap bile beklemeden kendini Caner'in kollarına attı. Caner ne olduğunu anlayamadan kendi kollarında Buse'yi gördüğünde Ege de boş durmayıp Defne'nin ellerini tutmuştu. Caner sinirli bir ifade ile onlara bakarken ağzını açmaması için Buse elini Caner'in ağzına dayadı. "Bırak da sevenler kavuşsun sevgilim" Caner sinirli bir şekilde çenesini sıkarken Buse onu çekiştirip dans eşliğinde onlardan uzaklaştırmıştı. Defne ne yapacağını bilmiyordu,kalbi Ege'nin kolları arasında patlayacak gibiydi. Titreyen elleri Ege tarafından hissedildiğinde Ege'nin suratında bir tebessüm oluşmuştu. "Defne... Bugün çok güzel olmuşsun" "Bunun için mi benimle dans etmek istedin?" "Hayır tabii ki ben sadece..." "Her neyse..." dedi Defne, cevabını beklemeden. Ege susmak zorunda kaldığı için devam etmedi ancak Defne'nin huzursuzluğunun sebebini anlamaya çalışıyordu. Onun narin belini incitmekten korkarak tutuyordu. Defne,Ege'ye kırgın bakışlar gönderirken Ege onu hayranlıkla izliyor ve konuşmak için bir an kolluyordu. "Defne... Ben Cansel'den ayrıldım." Defne kafa salladı,bunu zaten fark etmişti ama neden gelip ona bunu söylediğini anlayamamıştı. Neydi yani Defne hayır kurumu muydu? Sevgilisinden ayrılanları teselli etmekle mi görevliydi? "Farkındayım ama sanırım şimdi de Buse'ye bir şans veriyorsun." "Öyle değil, o sadece..." Ege bir şeyler söylemeye çalışana kadar dans sona ermişti. Defne de dinlemek istemeyerek kırgın bakışlarıyla onun elini bırakıp Caner ve Zeynep'in yanına dönmüştü. Ege çaresiz bir şekilde gerilerek etrafına bakınırken yine bir köşeye geçip beklemeye başladı. Caner ve Defne'nin mutlu görüntüleri onu rahatsız etse de Defne'yi gülümserken görmek onu iyi hissettiriyordu. Onun hep gülmesini istiyordu ama Caner ile değil. Ege düşüncelere dalıp, yalnız bir şekilde orada dururken Cansel yanına yaklaşıp konuşmaya başladı .Elindeki plastik bardağı ona doğrultmuştu. "İçmek istersen arkadaşlar içecek başka şeyler de getirmiş.Sen seversin ha?" Ege,Cansel'in elindeki şeye bakıp göz devirdikten sonra hayır anlamında kafa salladı. Cansel oldukça ortam seven bir kızdı, yapmaması gereken şeyler yapmaktan zevk alan garip biriydi ama kendine has bir güzelliği de vardı. "Hayır istemiyorum Cansel, beni yalnız bırakır mısın?" "Eskiden böyle şeyleri içmeyi severdin, ne oldu ne değişti? Bu kız için iyi çocuk olmaya mı karar verdin?"dedi. Ege,Defne'ye baktı ve tebessüm etti. Cansel'in yüzüne bile bakmak gelmiyordu içinden. "Onun için iyi biri olmak istiyorum sadece." Cansel gözleri dolu bir şekilde Ege'ye baktı ve ağlamamak için kendini tutarak konuştu. "Beni hiç sevmedin mi Ege?" Ege yaptığı şeyden utanıp kafasını eğdi. Yaptığının doğru olmadığını ve bir kızın hisleriyle oynamanın ne kadar kötü olduğunu biliyordu. Kötü hissediyordu ama Cansel ile birlikteyken gerçekten ona iyi davranmak için çabalamıştı fakat en başından belliydi, onu sevmiyordu. "Özür dilerim Cansel, kalbini kırmak istemezdim." Cansel yutkundu, gözyaşını eliyle silip ciddi olmaya çalıştı. Gözlerini Caner ve Defne'ye çevirip konuştu "Kırdığın kadar kırılırsın umarım " dedi ve kırgınlıkla, nefretle dolu bir halde Ege'nin yanından uzaklaştı. Ege çaresiz ve pişman bir şekilde olduğu yerde durup Defne'ye bakmaya devam ederken Cansel'in dediklerinin gerçekleşmemesi için dua ediyordu. Bütün bunlar kırıldığından olmuştu zaten, daha büyüğü olursa kimbilir kaç kişi birden kırılacaktı. Zeynep,Defne ve Caner'e sarılıp veda ettiğinde saat henüz akşam 11.00 idi. Defne arkadaşının aralarından bu kadar erken ayrılmasına üzülüp dudağını büzüştürmüştü. "Biraz daha kalamaz mısın?" "Söyledim ya hayatım bizimkilerden zor izin aldım." Defne anlayışla onu onayladı, arkadaşına eliyle öpücük yollayıp el salladı. Zeynep de çıkmadan önce Ege'nin yanına uğramaya karar verdi ve yanına oturdu. Onlar gizli gizli bir şeyler konuşurken Defne anlam veremeden öylece bakıyordu. Hoplayıp zıplamaktan oldukça yorulmuştu ve uykusu gelmeye başlamıştı. Caner de kendisinden izin isteyip erkek arkadaşlarının yanına gittiğinde nefes almak için dışarıya çıkmaya karar verdi. Dışarı çıktığında kapıda Buse yanına yaklaştı ve tat kaçıracak şeyler söylemeye başladı. "Senin Caner'le olmana izin vereceğimi mi sanıyorsun?" Defne gülümsedi ve kendini çok beğenen Buse'ye baktı. Yavaş ve nazik tavırlarla saçlarını geriye ittirdi ve konuştu. "Sen eğer Caner'i aldatmasaydın o zaten seni bırakmazdı. Benimle uğraşma artık yoksa pişman olursun! Ayrıca birini sevmek için senden izin almayacağım." Buse sinirli bir şekilde Defne'nin kolunu tuttu ve köşeye sıkıştırdı. Defne derin bir nefes aldı ve yutkunarak karşısında gözü dönmüş olan kıza baktı. "Seni böcek gibi ezerim,geldiğin köye geri dönersin." "Ben taşradan geldim buraya evet, o yüzden senin gibi yılanları iyi bilirim." Defne'nin cesur duruşu Buse'yi daha da sinirlendirdiğinde elini Defne'nin boğazına dayamıştı fakat arkadan gelen bir ses Buse'yi durdurdu. "Ona sataşmayı bırak Buse!" Bu sesin sahibi Defne'yi de Buse'yi de şaşırtmıştı çünkü ses Cansel'e aitti. Cansel'in neden Defne'yi savunduğunu kimse anlamamıştı, Cansel bile. Buse umursamaz bir tavırla çekilip içeri geçerken Cansel asil görünmeye çalışarak Defne'ye bakıyordu. Defne ne düşünmesi veya ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu sadece anlamsızca Cansel'i izliyordu. "Seni koruduğumu falan düşünme, ben sadece gece mahvolsun istemedim. Malum tırnağın kırılsa partiyi mahvedebilecek en az iki aptal var içeride " Defne, hiçbir şey demeden içeri geçti ve Caner'in yanında buldu kendini. Mutlu görünmeye ve bir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordu. Buse'nin tavrını Caner' e söylese kesin bir olay çıkardı. Bu yüzden susup hiçbir şey olmamış gibi davranmak tabiri caizse aptalı oynamak en doğrusuydu. Gece yarısı yaklaşırken Defne ve Caner bulundukları yerin terasına çıktılar ve gündelik konulardan bahsetmeye başladılar. Özellikle babasının tavırlarından bahsediyordu Defne. Onun için salıncak kurmasından ve ağaç süslemesinden söz ediyordu. "Bazen ona haksızlık ettiğimi düşünüyorum bazen ise ondan o kadar nefret ediyorum ki..." Caner,Defne'nin omzuna dostane bir tavırla dokundu ve tebessüm etti. "Yaşadıkların hiç kolay değil. Senin yerinde olsaydım ben de affedemezdim. Kendi üzerine yüklenme." Defne ,Caner'in kendisini anlamaya başlamasına seviniyordu. Belki de Caner onu en başından beri çok iyi anlıyordu ama o bunu göremiyordu. Bir insanın sizi anlaması için aynı şeyleri yaşaması gerekmez; empati kurabilmesi, sizin yerinizde olduğunu düşünebilmesi yeterlidir. Defne bunu daha yeni anlıyordu ve gerçekten Caner ona iyi geliyordu. Defne, uzaktan yanlarına doğru hızla yaklaşan Ege'yi gördü. Ege, sanki büyük bir sırrı açığa çıkarmak üzereymiş gibi görünüyordu; çok heyecanlı ve gergin bir haldeydi. Defne, onun her istediğini elde etmesinden rahatsızlık duyuyordu, sinirleniyordu . Elinde olsa onun canını yakmak isterdi, belki de bunu yapabilirdi. Ne olduğunu tam olarak anlamamıştı, fazla düşünme fırsatı da bulamamıştı ama Ege terasa çıktığında, intikam alır gibi Caner'in dudaklarında bulmuştu dudaklarını. Caner'i öpmüştü. Ege olduğu yerde kalırken Caner ne olduğunu anlayamadan geri çekildi, o da Ege'yi görünce öylece dona kaldı. Defne utançtan yerin dibine girmiş gibi hissediyordu. Bunu neden yapmıştı ki? Aptalsın sen Defne... diye düşündü. O esnada yeni yıla girilmişti ve havai fişekler patlamaya başlamıştı. Herkes aşağıda yeni yılı kutlarken bu üçlü burada apayrı duygular yaşıyordu. Ege gördüğü şeyin öfkesiyle arkasını dönüp orayı terk ederken Caner hayal kırıklığıyla Defne'ye bakıyordu. "Sen az önce beni Ege'yi kıskandırmak için mi öptün? Beni istediğin için değil, ondan intikam almak için beni mi kullandın ?!" Defne buna cevap veremedi ve utançla kafasını eğdi. Caner öfkeli bir şekilde sesini yükselterek Defne'ye baktı. "Benim sana olan hislerimi bile bile o aptal çocuk için benim duygularımla oynadın sen farkında mısın?! Sana inanmıyorum Defne!" "Caner... Ben özür dilerim." Caner'in gözlerindeki sevginin yerini hayal kırıklığı ve sinir almıştı. Ağlamak istiyordu ama bunu yapamayacak kadar gururluydu. Derin bir nefes verdi ve Defne'ye tiksiniyor gibi bakarak konuşmaya devam etti. "Ben seni hiçbir şeye zorlamadım , sevmesen de olurdu dostluğun bile yeterdi bana ama sen beni aptal yerine koydun, duygularımı hiçe saydın. Ben , beni gerçek hislerinle öpmeni isterdim. Başka birini kıskandırmak gibi aşağılık bir şey için değil. Resmen beni kullandın ve bunun için bir saniye bile acımadın bana." Caner'in kalbi kırılmıştı, ne dese yetersiz kalıyordu ve kendini bu terastan aşağı atmak istiyordu. Sevdiği, güvendiği ve dost bildiği kişinin onu bu şekilde kırması, incitmesi ve bir an bile düşünmemesi onu derinden yaralamıştı. Kalbini deşip üzerine beton dökmüştü. Defne ne dese Caner için anlamsızdı artık. Onu asla affedemeyeceğini hissediyordu. "Caner,ben..." Defne korkak bir ses ve yüz ifadesiyle Caner'e bakıyor yaptığının korkunç bir şey olduğunu farkına vardığından kendini aklayacak bir şeyler demeye çalışıyordu. "Seni dinlemek istemiyorum! Bundan sonra görüşmeyelim lütfen ve seçtiğin yolda sana bol şans!" Defne, gözleri dolu bir şekilde Caner'in koluna sarıldığında, Caner onu iterek kolunu çekti ve arkasına bakmadan ilerledi. "Caner,hayır... Gitme!" Caner,Defne'nin sesini duyduğunda acıyla gözlerini kapadı,yutkundu ve geriye dönmeden devam etti. Defne, yere çökerek onun arkasından gidişini izledi. İçinde tarifsiz bir pişmanlık ve üzüntü hissediyordu. En yakın dostunu kaybetmişti. Caner, ona ilk kez bu kadar sert davranmıştı; ilk kez ona sırtını dönmüştü. Defne hıçkırıklarla ağlarken Caner'in hayatından çıkıp gitmesini izliyordu ve elinden gelen hiçbir şey yoktu. Düşünmeden yaptığı şeylerin bu kadar hızlı sonuçları olacağını bilememişti, bunun olmasını da istememişti ama lanet olsun ki bunu yapmıştı. Kalbinde bir sancı hissedip kalbini tutarken karmaşık hislerinin kurbanı olduğuna üzülüyordu. Yorgundu ve üşüyordu. Yerin dibine girmek istiyordu ama yaptıklarıyla yüzleşmek zorundaydı, yeni yıl geldiği gibi felaketlerini de ardında getirmişti. Bu durumda ise Defne kendi felaketinin mimarıydı.
|
0% |