Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22.Bölüm KISA BİR VEDA

@mermaidmaryy

Caner kalbi kırılmış bir halde terastan ayrılırken adımlarını hızlandırarak Ege'ye yetişmişti. Ege dışarıda bir köşede birinden bulduğu sigarayı yakmak üzereyken Caner hızlı ve sinirli bir şekilde ona seslendi. Sesi sert ve sinirliydi.

"Şş, sarı çocuk"

Ege, Caner'i karşısında görünce az önce tanık olduğu olayı hatırlayarak sinirlendi fakat sakin kalmaya çalıştı. Caner'in yüz ifadesinden, bir şeylerin ters gittiği açıkça anlaşılıyordu.

"Ne diyorsun be sen?!" Ege, kendini tutmaya çalışsa da Caner'e birkaç adım atarak yaklaştı. Caner, bu olaylara daha fazla dayanamayıp sinirli bir şekilde gülerken, Ege onun ne yapmaya çalıştığını merak ediyordu.

"Sen kazandın! Tebrikler. Bitti, ben çekiliyorum."

Ege, Caner'in dediklerini anlamlandırmaya çalışsa da hiçbir şey anlamıyordu. Az önce sevdiği kişinin onu öptüğünü görmüştü ve şimdi o karşısına geçmiş saçmalıyordu. Ege, Defne'nin yukarıda yalnız kaldığını farkına vardığında Caner kırmızı gözlerle Ege'ye bakıp konuşmaya çalışıyordu.

"O seni seçti diyorum, burada boş durma koş git yanına "

Ege, Caner'in söylediklerini anlamaya çalışırken, Caner zaten arkasını dönmüş ve ayrılmıştı. Yukarıda ne olduğunu bilmiyordu ama Defne'nin yanına gitmesi gerektiğini biliyordu. İki insan neden öpüştükten hemen sonra ayrılırdı ki? Ege'nin aklındaki bu soruların cevaplarını sadece Defne verebilirdi. Endişeyle elindeki sigarayı yere atıp terasa doğru hızla yöneldi.

Defne, yere çökmüş ve çaresizce ağlarken, şimdi ne olacağını sürekli kendine soruyordu. Acaba Caner gerçekten onunla olan arkadaşlığını sonlandıracak mıydı, yoksa sadece sinirli olduğundan mı öyle demişti? Her şeyi hak ettiğinin farkındaydı; sonuçta onun dostluğuna ihanet etmişti. En çok da Caner'i kırdığı için üzülüyordu.

Ege, Defne'yi yerde ağlarken görünce ne yapacağını şaşırdı ve hemen yanına koştu. Onu kollarıyla sararak kaldırdı. Defne, şaşkın gözlerle Ege'ye bakarken, Ege hiçbir soru sormadan sıkıca ona sarıldı. Defne hıçkırarak Ege'nin omzunda ağlarken , Ege onun saçlarını okşuyordu. Anlamlandırmaya çalışsa da başaramadığı için, sadece Defne'nin iyiliği için çabalıyordu. Kalbini kıran o görüntüyü görmemiş gibi yapmak zorunda kalmıştı.

Defne kafasını kaldırıp şiş gözlerle Ege'nin yüzüne baktı, yorgundu ve neredeyse bayılacaktı. Cevaplaması gereken sorular olduğunu biliyordu ama Ege'ye ne söyleyebileceğini bilmiyordu. Aklındaki tek şey Caner'in onu affedip affedemeyeceğiydi. Hazel Hanım'ın yaptığı makyaj gözyaşlarıyla birlikte birbirine girmişti ve rimeli yanaklarına akmıştı. Korkunç bir cadıya benziyordu.

"İyi misin? Seni eve bırakayım."

"Kendim gidebilirim..."dedi Defne. Telefonunu almak için küçük el çantasına elini atmıştı ki tam o esnada gözleri karardı ve baygın gözlerle Ege'ye baktı. Ege onun bayılacağını anlayıp hızlıca kucakladı. Paniklemişti ve Defne'ye bir şey olacağından endişeliydi.

Defne ,Ege'nin kucağında olduğunu hissedebiliyordu ama tepki veremiyordu. Bir süre dışarıdaki sesleri duyabilse de çok geçmeden bilinci gitmişti. Ege ne yapacağını bilemediği için Defne'yi sıkıca tutarak terastan çıktı. Bir taksi bulup Defne'nin adresini söyledi.

Ertesi Gün

Defne, ertesi sabah hasta gibi yataktan çıkmazken, Cem endişeyle kızının başına gelenleri anlatmasını bekliyordu. Dün onu eve getiren çocuk kimdi? Caner yerine neden o gelmişti? Kafasındaki sorulara cevap arıyordu ama bulamıyordu. Kızı eve geldiğinde perişan bir haldeydi; Caner'i arayıp hesap sormak istemişti fakat telefonu kapalıydı. Ömer'e sorduğunda ise bir yanıt alamamıştı.

Defne hâlâ yatağında uyurken, Cem kızının yanında durup saçlarını okşayarak onu uyandırmaya çalışıyordu. Kızının neden bu kadar üzgün olduğunu merak ediyor ve endişeleniyordu. Ona bir zarar gelmesinden korkuyordu. Birinin kızına onun istemediği bir şeyi yapmış olabileceğinden korkuyordu ve bu düşünceler her defasında onu daha da endişelendiriyordu.

Berfu abisinin yanına gelip elini tuttuğunda fısıltı ile Defne'ye bakıp konuştu.

"Onu zorlama abi,belli ki kötü bir gece geçirdi."

Cem hayır anlamında kafa salladı bacakları sinirden titriyordu ve kızı için telaşlanıyordu.

"Bir daha gece dışarı çıkmak ,partilere gitmek yok zaten. Bize bunu yaşatmaya hakkı yok."

Berfu işaret parmağını dudaklarına götürüp abisine susmasını işaret etti ve omzundan tutup çekiştirdi.

"Kızı rahat bırak, yine sana sinirlenmesini mi istiyorsun? Yasaklar koyarak onu koruyamazsın. Ona zaman ver belki seni yakın görüp sorunlarını anlatabilir."

Cem kardeşinin sözlerini her zaman dinlerdi ve yine öyle yapması gerektiğini düşünüyordu. Berfu her zaman mantıklı düşünürdü. Kardeşinin uyarısını dikkate alıp Defne'nin başında dikilip onu daha fazla üzmemek için geri çekildi. Berfu'yla birlikte aşağı inip dün gelen çocuk hakkında konuşmaya başladılar. Cem sinirli bir şekilde Ege'yi hedef alan bir konuşma yapıyordu.

"Çocuğun tipini hiç beğenmedim; gözüm tutmadı yani, kızımın hali de ortada. Caner ile çıkıp, gece yarısı neden bu çocukla bu halde eve döndü? "

"Olabilir ama olmayadabilir çok gerginsin biraz kafanı toplaman lazım senin. Belki de çocuk Defne'ye yardım etti. Kötü niyetli biri neden Defne'yi eve kadar bıraksın ki? "

Cem, ne düşünmesi gerektiğini bilemiyordu; sadece Defne'nin bir an önce kendine gelmesini ve ona cevap vermesini bekliyordu. Aksi takdirde, bu düşüncelerle delirebilirdi. Defne, ayılıp bayılarak ve tanımadığı bir çocukla eve giriyordu; bu hiç de normal bir durum değildi. Aklına gelen saçma düşünceler yüzünden oturduğu yerde soğuk terler döküyordu.

"Belki de Caner ve Defne tartışmışlardır."

"Öyle şey olmaz. Caner,Defne'yi kardeşi gibi görüyor onu üzecek bir şey söylemez. Ayrıca o Defne'yi eve getirmeden asla gitmez."

Berfu abisinin Caner'i savunmasıyla ortaya attığı fikrin arkasında durmayıp ayaklandı. Defne'nin yanına gidip kız kıza bir sohbet etmeyi düşünüyordu. Belki yaşadığı şeyi babasına anlatamazdı ama halasına anlatabilirdi. Cem'e aklındakileri söyledi ve onu gelmemesi için ikna etti. Yavaş ve sakin adımlarla Defne'nin odasına çıktı.

"Defne'ciğim..."

Defne gözlerini açmıştı ama bu olanların bir rüya olmasını dileyip yatakta yatarak odanın içindeki tek bir noktaya bakıyordu. Halasının geldiğini duyunca gözlerini kapayıp uyuyor numarası yapmaya devam etti.

"Uyumadığını biliyorum"

Defne halasının onu anlayabileceğini ve yardım edeceğini düşünüp gözlerini açtı,arkasını dönüp ona baktı. Gözleri dolu ve kırmızıydı.

"Ben berbat bir insanım" dedi ve şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. Berfu olanları anlayamazken hızlı bir şekilde Defne'nin yanına oturdu ve ona sarıldı.

"Ne oldu anlat hemen Defne, sen neden berbat olasın? Yoksa biri sana bir şey mi yaptı? "

Defne ağlıyordu ve konuşmak istediği an hıçkırıkları onu susturuyordu. Halasına gerçekleri anlatmak istese de bir süre hiçbir şey söyleyemedi.

"Hala...Ben"

"Anlat hadi Defne!" Berfu da Cem gibi kötü düşüncelere dalmış ve panik olmuştu. Yeğenine bir zarar gelmesinden endişe ediyordu.

Defne gözlerindeki yaşı elleriyle sildi ve halasının yüzüne bakmadan konuştu.

"Ben Caner'i öptüm"

Berfu, Defne'nin sözleriyle derin bir nefes alırken kendini rahatlamış hissetti. En azından endişelendiği gibi bir taciz ya da benzeri bir durumla karşılaşmamıştı ancak yeğeninin bu konuya neden bu kadar tepki gösterdiğini anlamaya çalışıyordu. Defne içli bir şekilde ağlarken nefes almaya çalışıyor ve o esnada sözleri yalım kalıyordu. Berfu yeğeninin saçlarını okşayarak onu teselli etmeye çalıştı.

"Bu çok doğal bir şey Defne'ciğim, insanlar birbirlerini sevebilirler. Öpmek de bir sevgi göstergesidir. "

Defne kafa salladı ve konuşmaya devam etti.

"Ama bu öyle değil işte. Ben Caner'i o anlamda sevmiyorum... ama o beni seviyordu. Caner'in bana hisleri olduğunu biliyordum. Ona rağmen onu başka birini kıskandırmak için öptüm. Ben çok kötü biriyim. Berbat biriyim. "

Defne bunları söyledikten sonra yorganı kafasına çektiğinde Berfu hayretle olduğu yerde kalmıştı. Küçük yeğeni büyümüş ve ortalığı karıştıracak yaşa gelmişti bile. Yine de onu teselli etmesi gerektiğini düşündü çünkü Defne fazlasıyla hassas ve panik biriydi.

"Tamam bu kötü bir şey haklısın ama dünyanın sonu değil Defne'ciğim."

Defne yorganın altında hıçkırarak ağlarken bir yandan da halasıyla konuşuyordu.

"Benim için dünyanın sonu. Ben Caner'i kırdım ve o beni ömrünün sonuna kadar affetmeyecek"

Berfu olduğu yerden kalktı ve Defne'nin penceresinin perdelerini açtı. Ne diyeceğini bilmiyordu ama Defne'nin depresyona girmemesi için uğraşıyordu.

"Merak etme, aranız düzelecek. O şu anda sinirli ve kırgın. Biraz zaman gerekiyor, tatlım."

Defne böyle olmasını umuyordu ama Caner'i daha önce hiç bu kadar kararlı görmemişti. Onu orada öylece bırakacağını da düşünmemişti.Defne yataktan kalktı ve pencerenin önünde duran Berfu'ya sarıldı. Berfu,Defne'nin hala bir çocuk olduğunu düşünüp başından öptü ve eliyle yanağını okşadı. Ona bu olanların illaki bir telafisinin olacağını söyleyip sakinleştirdi.

"Şimdi toparlan ve kendine gel, babanın bunları öğrenmesini istemezsin herhalde."

"Asla,lütfen sen de bir şey söyleme."

Berfu kafa salladı ve odanın kapısını gösterdi.

"Şu odadan çıkıp hayatına devam etmen gerekiyor bunun için"

Defne önce kapıya, sonra halasına baktı ve ardından dolabına yönelerek kıyafet aramaya başladı. Aşağı inebilmek için kıyafetini değiştirmesi gerekiyordu. Berfu, yeğeninin kendisini dinlediğini görünce gülümsedi ve Defne'yi yalnız bırakıp odadan çıktı.

•••

Birkaç gün sonra Defne olaylardan beri ilk kez okula gittiğinde moralsizdi ve etrafına bakınmadan sınıfına girip sıraya yerleşmişti. Görmekten kaçındığı kişi Caner'di çünkü onun yüzüne bakmaktan çok utanıyordu. Günlerdir onu görmemişti ve sanıyordu ki artık kolay kolay göremeyecekti.

Geçen günler boyunca Ege Defne'ye ulaşmaya çalışmış ama başarısız olmuştu. Sınıfa girdiğinde sırasında onu yalnız başına görünce rahatlamış bir halde duraksayıp onun yanına doğru yöneldi. Defne, sakin bir şekilde Ege'ye bakmadan oturduğu yerde defterine rastgele çizikler atarken, Ege onun iyi olmadığını düşünüyordu. Tedirgin ama meraklı bir sesle ona seslendi.

"Defne iyi misin?"

Defne,dalgın bakışlarını Ege'ye çevirip 'hı' diye garip bir ses çıkarttı. Ege,Defne'nin şişkin gözlerini görür görmez o geceden beri toparlayamadığını anladı ve merakla sorusunun cevabını bekledi.

"İyiyim"

Ege geçen gece ne olduğunu merak etse de sormayacaktı. Defne'yi üzmek ve öğreneceği herhangi kötü şeyden pişmanlık duymak istemiyordu. Sakin bir tavırla elini Defne'nin elinin üzerine koydu.

"Seninle yılbaşı gecesi konuşmak isteyip konuşamadığım bir konu vardı. Asla fırsat vermediğin için içimde kaldı izin verirsen konuşmak istiyorum"

Defne kafa salladı ve Ege'nin gözlerinin içine baktı.

"Seni dinliyorum"

"Ben artık daha fazla uzatmak ya da beklemek istemiyorum. Ben, sen buraya geldiğin günden beri senden hoşlanıyorum. Biliyorum, diyeceksin ki benden hoşlanıyorsan neden Cansel ile beraberdin? Haklısın. Elbette onun da bir açıklaması var."

Defne ,Ege'nin anlattıklarını dinlerken içinde hevese dair pek bir şeyin kalmadığını fark ediyordu. Evet, Ege'ye karşı hala hisleri vardı ama hevesi yoktu. Bir süre de olmayacak gibi duruyordu.

"Ben seninle konuşmak için sana gelmiştim, seni o çocukla yakın görünce yanlış anladım ve üzüntüyle verilmiş saçma bir kararla gidip Cansel ile sevgili oldum. Onu bir gün bile sevmedim ve acımasızca üzdüm. Hem seni ,hem kendimi hem de onu üzdüm. Biliyorum şimdi çok saçma gelecek bunlar sana ama ben bunları artık bilmeni istedim. Yanlış anlaşılma yüzünden böylesine saçma bir durumun devam etmesini istemedim. Sen de hala bana karşı bir şeyler hissediyorsan bir şey söyle."

Defne yutkundu ve elini Ege'nin eli altından çekti, ne söyleyebileceğini bilmiyordu ama bu durumun sona ermesi onu da mutlu ediyordu. Ege'nin yüzüne bakıp gülümsemeye çalıştı sonrasında ise kafasını kaşıyıp cevap vermeyi denedi.

"Olan olmuş işte. Bunları konuşmanın bir faydası yok Ege. Cansel'i çok üzdüğünü görebiliyorum umarım ona kendini affettirebilirsin. Birinin kalbini kırmanın bedeli eminim ki çok ağırdır. Benim de af dilemem gereken biri var ve bunu nasıl yapacağım konusunda herhangi bir fikrim bile yok."

Ege umutlu bir şekilde Defne'ye bakarken ikisiyle ilgili konuda pek bir şey dememesine bozulmuştu. Cansel ya da başka birini mi konuşacaklardı? Konu onlar değil miydi? Defne başkalarından söz ediyordu.

"Biz ne olacağız peki?"dedi birden.Tavrı cüretkar ve bıkkındı. Bir şeylerin hızlıca hallolmasını istiyordu ve sabırsızdı.

"Biz mi?"

"Bizim bir şansımız olmayacak mı? Senin de bu hadiselerden önce benden hoşlandığını biliyorum..."

Defne tebessümle karışık bir yüz ifadesiyle Ege'nin gözlerine baktı. İfadesinde mahcubiyet, kabullenme ve kafa karışıklığı vardı. Sınıf dolmadan bu konuşma bitsin diye aceleciydi.

"Bunun olması için zaman gerek Ege. Hemen olmaz,belki de hiç olmaz. Sadece zamana bırakmak istiyorum. Olacaksa da olmayacaksa da zaman bize bunu gösterecek."

Ege hayal kırıklığı hissediyordu ama belli etmemeye çalışarak oturduğu yerde duruşunu dikleştirdi. Gerçekten ne yapacağını bilmiyordu ama karşısındaki kız için her şeyi yapabilirdi.

"Sadece eskisi gibi yanında olmama izin ver. Her şey düzelecek."

Defne kafa salladı ve Ege ayaklandı. Çok geçmeden de sınıf dolmaya başladı. Defne,Caner'e özür dilemenin yollarını aramakla;Ege,Defne'nin kalbini geri kazanmaya çalışmakla meşguldü.

•••

Cem ve Defne birlikte oturmuş baş başa yemek yerlerken Defne sakin ve üzgün bir haldeydi. Cem olan bitenin farkında fakat haberi yokmuş gibi davranmaya çalışırken bir yandan Defne'nin haline üzülüyordu. Ömer'den olan biteni öğrenmiş üstelik Caner ile bile görüşmüştü. Caner, Defne'ye çok kızgın ve kolay kolay barışmayacak gibi görünüyordu. Cem'in ısrarlarına rağmen Defne'yle konuşmayı kabul etmemişti. Cem, Caner'in Defne'ye karşı hislerinin olduğunu anlamıştı ve rahatsız olsa da kızının mutluluğu için barışmalarını istiyordu. Ömer de arkadaşının kızı için buna hemfikirdi. Tek sorun Caner'in affedemeyişiydi ve buna istinaden bir süreliğine İstanbul'dan gitmek istemesi.

Cem, kızına nasıl bunu söyleyeceğini bilmiyordu. Caner iki aylığına yurt dışındaki bir dil programına katılacaktı ve Defne'ye görünmeden gitmek istiyordu. Belki de döndüğünde onu affetmiş olurdu.

"Kızım?"

"Efendim baba."

"Anneannen ile görüşüyor musunuz?"

"Zaman zaman görüşüyoruz ama telefonda neredeyse her hafta konuşuyorum."

Cem kafa salladı ve konuya nasıl gireceğini bilmediğinden bodoslama bir şekilde söylemeye karar verdi. Başlangıçta biraz kem küm ettikten sonra konuya girdi.

"Caner iki aylığına yurt dışına gidiyormuş."

Defne çatalı ağzına götürürken babasının lafıyla duraksadı. Bir an duyduklarına inanamadı ve kendi içinde tekrarladı. 'Caner iki aylığına gidiyor muymuş?' Gerçekten inanamadı ve gözlerini patlatıp babasına baktı.

"Ne zaman gidiyor peki?"

"Bilmiyorum ama en yakın zamanda dedi. Muhtemelen yarın akşam gidecek." Defne duyduğuyla derin bir üzüntüye girerken en yakın dostunun onu terk edişini hiçbir şey yapmadan izlemek istemiyordu.Cem kızının üzgün halini görüp konuştu.

"Ben senin her zaman yanındayım bunu biliyorsun değil mi?"

Defne babasına baktı ve üzüntülü bir şekilde sofradan kalktı. Artık ne yapacağını bilemiyordu.

"Sana afiyet olsun"

Odasına çıkar çıkmaz ağlamaya başladı. Bir şey yapmalıydı, Caner'in gitmemesi için bir şeyler yapmalıydı. En azından kendisini affettirmeliydi. İçindeki bu azaptan bir an önce kurtulmak istiyordu bunun içinse Caner'in onu affetmesi gerekiyordu. Telefonunu çıkarıp Caner'e mesaj yazdı.

D: Gidecekmişsin... Gitmeden önce son bir kez konuşmama izin ver.

Defne mesajı yollamıştı fakat hiçbir cevap gelmemişti.Uzun süre beklemesine rağmen mesajı yalnızca görüldü olarak kalmıştı. Pişmanlıklarının yanına bir pişmanlık daha eklenmişti böylece. Mutsuz bir şekilde eline aldığı kalem ve kağıtla Caner için bir şeyler yazıyordu. Caner'in okuyup onu anlaması için onun içinde bulunduğu durumun açıklamasını yapıyordu. Bir sayfa dolusu yazıyı yazdıktan sonra bir zarf bulup kağıdı içine koydu.

Dışarıda yağmur yağıyordu ama Defne'nin yazdığı bu mektubu Caner'e götürmesi gerekiyordu. Ne yapıp edip evden çıktı ve Caner'in evine geldi. Yavaş adımlarla bahçeden geçip evin kapısını tıklattı. Kapıyı Ceyda açmıştı ve Defne'yi görünce şaşırmıştı.

"Defne'ciğim,bir şey mi oldu?"

"Ben Caner için geldim."

"Caner evde değil canım"

Defne kafa salladı ve elindeki zarfı Ceyda'ya uzattı. Mahçup ve üzgündü bu yüzden çok konuşmak istemiyordu.

"Bunu Caner'e verir misiniz? "

"Tabii veririm."

"Teşekkür ederim,iyi geceler"

Ceyda, Defne'yi geçirdi ve Defne ıslanan saçlarını daha da ıslatarak yağmurun altında evine doğru yürümeye başladı. Caner'in kendisini affedip affetmeyeceğinden emin değildi, ancak daha da önemlisi, onun kendisini affedip affetmeyeceğiydi. Eve sessiz bir şekilde geri geldiğinde evdeki herkes odasına çekilmişti ve Defne'nin dışarı çıktığını bile farkında değillerdi. Defne umursamadı ve odasına çıkıp yatağa uzanarak Caner ile olan anlarını anımsadı. Caner ona burada yoldaş olmuştu ve gerçekten onu asla bir sevgi vermesi için zorlamamıştı. Defne,bir erkeği dostça sevebilmenin ve bir dost için acı çekmenin mümkün olduğunu onun sayesinde anlıyordu. Yaptıklarından pişmandı ama böyle bir saçmalık yapmasaydı Caner'i ne kadar sevdiğini belki hiçbir zaman bilemeyecekti.

Caner, gece yarısı Defne'ye mesaj attığında Defne çoktan uyumuştu. Defne'nin düşünmeden bunları yaptığını bilse de yine de kendine yediremiyor ve kabullenemiyordu. Bu yüzden en iyisinin kaçmak olduğunu düşünmüştü. Bir süre onu görmezse siniri de geçer diye ummuştu. Başka uğraşlar bulursa her şey daha iyi olur sanıyordu. Zamanla görecekti her şeyi. Onu gittiği gibi bulamayacağını da biliyordu, Ege hiç boş durmadan kolayca Defne'yi kandırmayı başarabilirdi. O yüzden mektubu okuduğunda mümkün olduğunca az ve öz bir şekilde cevap yazmak istedi. Defne'nin içine az da olsa su serpebilmek için kırgın da olsa ona mesaj attı.

Caner: Mektubunu aldım, evet sana kızgınım ama bu bir özürle geçecek kadar hafif bir şey değil. Seni affedebilmem için tüm bu olanları sindirebilmeliyim, bunun için ise gitmem gerek. Seni kararların için sorgulamayacağım, umarım mutlu olursun. Sadece kısa bir vedayı hak ettiğini düşündüm. Kendine iyi bak. Hoşça kal."

Loading...
0%