Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25.Bölüm ANNENE GİDİYORUZ

@mermaidmaryy

Ertesi sabah, herkes sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi kahvaltıya oturmuştu. Defne, babasına hiç bakmadan aceleyle kahvaltısını yapmaya çalışıyordu. Cem ise kızını göz ucuyla süzerken sessizce bir şeyler yemeye çalışıyor, konuşmuyordu. Hazel ise ikisini de sessizce izleyip kendi kahvaltısını yapıyordu.

Birkaç dakika sonra zil çaldı ve içeri giren Berfu'ydu. Berfu neşeli ve enerjik bir şekilde herkesi selamlarken kimseden o yüksek enerjiyi alamayınca afalladı.

"Hey ,bir şey mi oldu?"

Defne derin bir nefes verdi ve ayaklandı. Babasına baktı ve sonrasında halasına dönerek

"Ben okula gidiyorum,hoş geldin hala"

Defne ,Berfu'nun yanında hızlıca geçerken Cem gözlerini devirerek arkasından bakıyordu. Berfu ne olduğunu anlamak için abisine bakıp kafa salladığında Cem sinirli ve bitkin bir şekilde nefes verdi. Hazel Hanım ise Berfu'ya selam verip hızlıca Defne'nin arkasından gitti.

"Defne!"

Defne bahçe kapısına doğru yönelmişti bile ama arkasından seslenildiğini duyunca durup döndü. Hazel'ın yüzü üzgün görünüyordu ve Defne babasının yine ona bir şeyler dediğini düşünüyordu.

"Madamoiselle "

Hazel ,Defne'nin sinirlendiğini ve babasına dün gece dediklerini duymuştu. Üstelik gece Cem Bey'in aslında ne kadar duygusal biri olduğunu fark etmişti. Defne'ye yardımcı olmak istiyordu ve belki de aralarını düzeltebilirim diye düşünüyordu. Hazel Defne'nin omzuna dokundu ve tebessümle konuştu.

"Baban seni çok seviyor, sana kızması o yüzden. Seni korumaya çalıştığı için bu kadar sert, lütfen bunu farkına var olur mu?"

"Hayatımı ona göre yaşayamam Hazel Hanım, o beni yönetmeye çalışıyor. Bu nasıl sevgi?"

Hazel kafa salladı ve kaşlarını hafifçe çatarak konuşmaya devam etti.

"Sen dün gece odanda bağırarak babanın ölmesini diledin ve ben babanın ne kadar üzüldüğünü gördüm. Dün gece sana iyi bir baba olmadığını söyleyip ağladığını gördüm. O bir şeyler için geç kalmış olabilir ama eminim ki toparlamaya çalışıyor."

Defne duydukları karşısında şaşkın ve hüzünlü bir yüz ifadesine bürünürken içten içe bunların tek sorumlusunun babası olduğunu söyleyerek kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Hazel Hanım'a baktı ve kafa salladı.

"Teşekkürler mademoiselle, okula geç kalmak istemiyorum." dedi ve bahçe kapısından çıkıp okul servisinin geleceği yere doğru yürüdü. Her şey zorlaşmıştı, babasının ona yaşattığı her şey çok saçmaydı. Onu terketmesi , şimdi yeniden kazanmaya çalışması ve bunu başaramayıp hayatını altüst etmesi Defne'yi fazlasıyla yoruyordu. Babasını tanıdıkça onu anlayıp sevmeye başlamıştı bile ama onun kendisine ve sevdiği kişiye saygı göstermemesi canını sıkıyordu. Defne bir çocuk değildi artık. On sekiz yaşına bir buçuk yıldan çok daha az kalmıştı. Büyüdüğünde her şey değişecekti ve artık babasının kendisine bu kadar karışmasına izin vermeyecekti.

Hazel Hanım'ın ona söyledikleri biraz kafasına takılmıştı. Babası gerçekten Defne'nin lafları yüzünden ağlamış olabilir miydi? Çünkü Cem her zaman sert ,kaba ve ilgisiz görünüyordu. Belki de onun umursamaz davranmasının sebebi üzüntüsünü belli etmemekti. Defne neye inanması gerektiğini bilmiyordu ve kafası karışmıştı. Babası onu terk eden düşüncesiz Bir yandan babasına üzülüyor diğer yandan kendisine yapılan saygısız muameleyi kabullenemiyordu. Dün gece yüzünden Ege de babasına düşman olmuştu ve her şey daha da mahvoluyordu. Normal bir aile olmak isterken daha da korkunçlaşıyorlardı.

Defne okula vardığında bahçede Ege ile karşılaştı ve gülümseyerek sarıldı.

"Sevgilim "dedi Ege ve Defne'nin saçlarını koklayarak kucakladı. Defne de kıkırdayarak karşılık verdi ve geri çekildi.

"Selam"

Ege kafa salladı ve tebessüm ederek, Defne'nin dalgın yüzüne baktı. Moralinin bozuk olduğu belliydi ama sabah tartışmamış olmalarını umarak sordu.

"O adam sonra sana bir şey demedi değil mi?"

"Ege, o adam dediğin benim babam. Aramızda sorunlar olsa da bunlara dahil olmanı istemiyorum. İlişkimizi zor duruma sokmak istemiyorum. "

Ege ciddileşti ve kafa salladı. Defne ise onun elinden tuttu ve sınıfa doğru birlikte yürümeye başladılar. Okulun gündeminden çabuk düşmüşlerdi.Herkes ilk sevgili oldukları günkü kadar şaşırıp aşırı tepkiler göstermiyordu. Defne, bu yüzden artık daha rahat hissediyordu. Birlikte sınıfa girdiler ve Defne ,Zeynep'in yanına Ege ise her zamanki yerine oturdu. Ege birlikte oturmak istese de Defne bunu kabul etmiyordu çünkü birlikte otururlarsa ders dinlemeyeceklerini farkındaydı.

"Hoşgeldin kankim" Zeynep neşeli bir gülümsemeyle Defne'ye baktı ardından Defne'nin moralinin bozuk olduğunu anlayıp gülümsemesini yüzünde yumuşatarak konuşmaya başladı.

"Dün babanla Ege'nin buluşması iyi geçmedi sanırım. Mesajlarıma cevap da vermedin gece,bir şey mi oldu?"

Defne sinirleri bozulduğu için güldü ve kafasını salladı. Zeynep olan biteni anlamak için öylece bakınıyordu. Defne'nin bir şey demesini bekliyordu.

"Oldu Zeynep, Ege babamın kaprislerine dayanamadı ve karşılık verdi. Babam da onu evden kovdu, benim onunla görüşmemi yasakladı ve telefonumu da aldı. Sana bu yüzden cevap veremedim." dedi. Zeynep eliyle ağzını kapatırken Ege'ye dönüp baktı sonrasında ise kısık bir sesle konuştu.

"Yoksa Ege'nin gözünün altındaki morluk babanın eseri mi?"

Defne mutsuz bir şekilde Ege'ye baktı ve kafa salladı. Çocuğun güzelim yüzü Cem yüzünden morarmıştı ve bu yüzden hala babasına sinirlenmeden edemiyordu. Birkaç dakika sonra Zeynep beyninde bir ışık çakmış gibi heyecanla Defne'nin kulağına eğilerek konuşmaya başladı.

"Bu arada sana söylemem gereken bir şey var! Caner gelmiş. "

Defne şaşkın bir ifadeyle Zeynep'e baktı , bunu duyunca sevinmesi mi yoksa üzülmesi mi gerektiğini sorgulamıştı. İçten içe onu göreceğine seviniyor ama onun artık kendisiyle konuşmak istemeyeceğini düşünüp üzülüyordu. Caner'in Ege ile ikisini görünce tepkisinin ne olacağını merak ediyordu. Belki de buna daha fazla sinirlenip bir daha Defne ile asla konuşmayacaktı. Fakat her ne olursa olsun Caner'in gelmesi Defne'yi iyi hissettirmişti.

Okul çıkışı Ege,Defne ve Zeynep birlikte bahçeye doğru ilerlerken Caner ile göz göze gelmişlerdi. Defne içinde garip bir heyecan hissediyordu ve Caner'in tepkilerinden korkuyordu. Caner,Defne ile göz göze gelmesine rağmen hiç yüzünün ifadesini değiştirmeden yürümeye devam etti. Defne sanki yokmuş gibi bir boşluğa bakarmış gibi bakıyordu. Defne ona gülümsemeye çalışırken Caner yanlarından hızlıca geçip gitmişti ve Defne öylece kalakalmıştı. Ege bunu dikkatle izleyip kaşlarını çattı ve Defne'nin elini sıkıca tuttu.

"Bu çocuk seni görmezden geldi diye üzülüyor musun yoksa? Ona karşı bir şey hissediyor musun Defne?"

"Saçmalama Ege, sandığın gibi bir şey hissetmiyorum sadece üzülüyorum. O benim buraya geldiğimde ilk arkadaşımdı ve dostumdu. Onunla dost olmayı seviyorum ve özlüyorum. Bunun için bana kızamazsın."

Ege,Defne'nin üzgün bakışlarını gördüğünde söylediklerini anlamaya çalışarak kafa salladı. Ege'nin bu şekilde özlediği bir arkadaşı yoktu ve bu yüzden onu anlamakta zorlanıyordu. Yine de sessizce kafa salladı ve konuşmayı devam ettirmeden Defne'nin elini tuttu.

"Dışarıda biraz eğlenelim mi?" dedi ve motorsikletini göstererek Defne'ye baktı. Defne kafasını evet anlamında sallamıştı ki Cem'in sinirli bir şekilde yanlarına gelmesi bir olmuştu. Defne utanç ve panikle babasını karşısında görünce şaşırıp kaşlarını çattı.

"Sana inanmıyorum gerçekten baba" dedi.

"Seni tanıdığım için okula gelip neler yaptığını görmek istedim. Sana bu çocukla görüşmek yok demiştim!" Etrafa bakındı ve başkasının bu anları görmemesini ve duymamasını umarak utançla Cem 'e döndü.

"Beni rezil ediyorsun ! "dedi. Ege de sinirli bir şekilde Cem'in karşısına dikildi ve kaşlarını çattı ama Defne'nin kızmaması için ses etmeden öylece bekledi.

Cem ,Defne'nin kolundan tuttu ve Ege'nin yanından çekti daha sonrasında Zeynep'i süzdü. Zeynep ne yapacağını bilememişti ve sadece olanları izliyordu. Defne babasının tuttuğu kolunu çekmeye çalışıyor ve canının acıdığını söyleyip duruyordu.

"Canımı acıtıyorsun... Bırak kolumu!"

Cem, Defne'nin dediklerini duymazdan gelip kolundan tutup arabaya doğru çekiştiriyordu. Zeynep,Ege'nin kolunu tuttu ve arkalarından gitmesini engellemeye çalıştı.

"Ege gitme! Her şey daha da karışmasın. Rezillik çıkmasın."dedi. Ege sinirle olduğu yerdeki banka tekme attı ve arkalarından hiçbir şey yapmadan sadece öyle bakakaldı.

"Bu adam kendini ne sanıyor ya!? Seviyorum ben onu, böyle kolay kolay da vazgeçecek değilim"

"Sakin ol lütfen Ege, böyle yaparak daha da zorlaştıracaksın olayları"

Ege umursamadan sinirli bir şekilde bir şeyleri tekmeledikten sonra öfkeli bir şekilde motorsikletine bindi ve hız yaparak oradan uzaklaştı.

Defne babasının zoruyla bindirildiği arabadan sinirle dışarıyı izlerken bir yandan da bağırarak söyleniyordu.

"Arkadaşlarıma rezil oldum senin yüzünden!"

"Babanın sözünü dinleseydin rezil olmayacaktın."

"Nereye gidiyoruz?! İneceğim. Durdur arabayı!"

"Gidince görürsün, ben artık seninle uğraşamıyorum."

Defne kırgın bir şekilde babasına döndü ve sinirle bağırdı.

"Sen mi uğraşamıyorsun ben mi? Bıktım senin bu salak tavırlarından."

"Terbiyesizleşme Defne! İyice haddini aşıyorsun."

Defne sinirle arabanın kapısını açmaya çalıştı ama kilitli olduğu için yapamadı öfkeyle babasına baktı ve arabadaki tuşlara basmaya başladı. Kapı kilidi açan tuşu bulmak için rastgele bir şeylere basıyordu. Cem ise sinirle bir eliyle onu durdurmaya çalışıyor diğer eliyle de direksiyonu tutmaya çalışıyordu.

"Saçmalama,kaza yapacağız şimdi!"diye bağırdı. Defne onu dinlemeden basmaya devam edince direksiyon kaydı ve önlerine çıkan bir arabaya neredeyse vuruyorlardı. Cem bir saniye geç fren yapsaydı eğer kaza yapmış olacaklardı. Defne panikle durdu ve babasına baktı. Cem öfkeli ve korkutucu görünüyordu. Defne kapıyı açan tuşu bulup bastığı için kilit kalkmıştı bu yüzden kemerini çözüp arabadan hızlıca indi. Korktuğu için nefesi kesilmişti,derin nefes alıp verdi ve yavaş adımlarla yürüdü. Cem ise sorumsuz kızının arkasından yürüdü.

"Buraya gel hemen"

Defne cevap vermedi ve ilerledi.

"Buraya gel dedim!"

Defne hiçbir şey demeden yürüyordu. Cem tekrar ve daha yüksek bir sesle bağırdı.

"SANA BURAYA GEL DEDİM!"

Defne,Cem'in bağırışıyla olduğu yerde durdu ve tedirgin bir şekilde arkasını dönüp baktı.Cem çok sinirliydi ve Defne onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemişti. Cem kaşlarını çatıp Defne'nin kolunu tuttu ve sürükleyerek arabaya geri götürdü.

" O kadar zorsun ki! O kadar huysuzsun ki... Kime çektin sen bilmiyorum."

Defne araba koltuğuna oturdu ve tavırlı bir şekilde ellerini göğsünde birleştirdi.

"Sana olsa gerek!"dedi. Cem bıkkın bir şekilde sürücü koltuğuna geçti ve sakinleşmeye çalışarak kafasını direksiyona dayadı. Sinirden elleri titriyordu ve kızının onu bu kadar zorlamasını anlayamıyordu. Defne babasını sakince izlerken ona bir şey olmasından da korkmuştu. Hiç olmadığı kadar sinirli ve gergin görünüyordu. Birkaç dakika sonra Cem kafasını kaldırdı ve arabayı sürmeye başladı.

"Kemerini tak!"

Defne tedirgin bir şekilde babasına baktı ve korkarak konuştu.

"Nereye gidiyoruz?"

"Annene gidiyoruz"

Defne şaşkın bir ifadeyle babasına baktı. İlk defa Cem'den bu kadar korkmuştu ve ne yapacağını kestiremiyordu ama yine de kemerini taktı ardından yolu izlemeye koyuldu. Cem ise gözünü yoldan ayırmadan hızlıca sürüyordu.

•••

Ege, Defne'ye ulaşamamanın endişesi içindeydi ve sonunda dayanamayıp evden çıkarak motoruna bindi. Ona ulaşmanın tek yolu, Defne'nin evine gitmekti. Öyle de yaptı. Birdenbire kendini onların evinin önünde buldu. Endişeli bir şekilde evin önünde beklerken o adamla karşılaşmak istemese de Defne için eve girmek zorundaydı.

Önce eline birkaç küçük taş alıp Defne'nin camına attı. Defne'den hiçbir belirti gelmeyince odasında olmadığını farkına vardı ve mecbur kalarak bahçe kapısından içeri girdi. İçindeki gerginlik git gide artıyordu. Önce etrafı süzdü ve pencerelerden evin içine bakındı daha sonra Hazel Hanım'ın yanına doğru yaklaştığını fark edip toparlandı.

"Hoş geldin "dedi Hazel nahif bir şekilde.

"Defne'yi çok merak ediyorum. Ona ulaşamadığım için buraya geldim. Beni bir şekilde onunla görüştürebilir misiniz?"

Hazel ,şaşkın bir şekilde Ege'ye baktı ve kaşlarını çattı. Neden bu kadar telaşlı olduğunu merak ediyordu.

"Defne henüz gelmedi."

"Babası okuldan aldı bugün, gelmiş olmaları lazımdı çoktan. Haber vermediler mi?"

"Hayır, haber vermediler. Her yaptıklarını bize haber vermezler ama Defne geldiğinde sana ulaşmasını sağlayacağım, endişe etme lütfen."

Ege rahatlamış bir şekilde tebessüm edip kafa salladı ve telefon numarasını Hazel'a söyledi.

"Bu numaradan beni arayıp ona verirseniz çok mutlu olurum,Cem Bey bizi görüştürmemek için her yolu deniyor. Onu çok merak ettim, yanımızdan sürükleyerek aldı kızı gitti. Defne'ye bir şey olmasından korkuyorum."

Hazel hafif bir tebessümle karşılık verdi.

"Sakin ol,Cem Bey kötü bir baba değil,sadece kızını korumaya çalışıyor. Ona asla zarar vermez."dedi. Ege mahçup bir ifadeyle gerçekten Defne'nin başına kötü bir şey gelmemiş olmasını dileyerek kafa salladı.

"O geldiğinde en azından bana bir mesaj atın." dedi ve bahçeden çıktı.

Motorsikletine doğru ilerlerken kendi evine doğru giden Caner'i görüp olduğu yerde durdu. Caner ile göz göze geldiğinde Caner duraksar gibi olsa da durmadı ve devam etti.

"Caner"

Ege,Caner'in arkasından seslendi ve yanına doğru hızla koştu. Caner ne olduğunu anlamlandıramadan Ege'ye baktı.

"Ne var?"dedi. Sesi sertti ve tahammülsüzdü. Ege sakin bir tavırla konuşmaya başladı.

"Beni sevmediğini biliyorum ki hislerimiz karşılıklı ama söz konusu Defne olunca seninle konuşmam gerektiğini düşündüm. O zor zamanlar geçiriyor ve bugün sen onu görmezden geldiğinde çok fazla üzüldüğünü gördüm. Sana gerçekten değer veriyor, ben bunu her ne kadar istemesem de hoş karşılamasam da bu böyle. Ben onun her zaman yanında, hayatında olacağım ama senin de onu affedip arkadaşı olarak yanında durmanı istiyorum. Farkettim ki en yakın dostu ne benim ne de Zeynep. O seni en yakın dostu olarak görüyor ve senin arkadaşlığına ihtiyaç duyuyor. Seçtiği kişi ben olsam da o senin de hayatında olmanı istiyor. Tabii ki yalnızca arkadaşı olarak. Senden bunları düşünmeni ve ona iyi davranmanı rica ediyorum. Bunu da yalnızca Defne için yapıyorum."

Caner ne olduğunu anlayamamıştı bile Ege her şeyi o kadar hızlı ve kolay söylüyordu ki bunu idrak edememişti. Nasıl yani? Sevgilisiyle yeniden yakın arkadaş olmasını mı istiyordu? Üstelik Caner'in Defne'den hoşlandığını bilmesine rağmen... Kafayı yemiş olmalıydı. Caner hayretle Ege'yi izlerken Ege ciddi bir tavırla iki parmağını kafasına değdirip selam verdi.

"Dediklerimi ciddiye al." dedi ve motorsikletine bindi.

Caner, Defne'nin bu kadar üzüldüğünü tahmin etmemişti. Ondan nefret etmek istese de edemiyordu ama hala kırgındı. Sadece onun arkadaşlığını kendisi de seviyordu ve bunu Ege'den duymak gururunu okşamıştı. Ege bile Defne'nin Caner'i yanında istediğini söylemişti. Değer verdiğinden söz etmişti.

Ege motorsikletle Caner'in yanından hızla geçip giderken Caner, Defne ile yeniden arkadaş olup olmayacağını düşünmeye başlamıştı. Onun evinin önünde odasının penceresine doğru uzun uzun baktı ve hafif buruk bir tebessümle gülümsedi.

•••

Defne yorgun bir şekilde arabanın içinde uyuşan bacaklarını kendine doğru çekip babasının arabasının koltuğunu ayakkabısıyla kirletiyordu. Cem ise bunları umursamadan ve hiç konuşmadan arabayı sürmeye devam ediyordu.

"Baba"dedi Defne çekingen bir tavırla.

Cem sessizdi ve cevap vermiyordu. Defne de tedirgin bir şekilde gidecekleri yere varmayı umuyordu. Annene gidiyoruz derken neyi kastetmişti,bilmiyordu. Bu yüzden korkuyordu, Cem adeta delirmişti ve arabayı her an uçuruma sürebilirmiş gibiydi. Cem bir sapaktan sağa döndü ve ıssız bolca ağaçların olduğu bir yerden geçmeye başladı. Defne'nin korkusu bu ıssız yere girdiklerinde daha da artmıştı.

"Korkutuyorsun beni"diyerek mırıldandı.Cem duysa da sessizce gitmeye devam ediyordu. O sapaktan sonra çok fazla gitmediler ve bir yerde durdular. Cem hızla aşağı indi ve Defne'nin kapısını açıp inmesini bekledi.

Defne şaşkın şaşkın etrafa bakınırken kemeri çözüp ayaklandı. Cem kızının kolundan tutup hızlıca ardından sürükledi. Geldikleri yer bir mezarlıktı.

"Annene gidiyoruz derken mezarlıktan mı söz ediyordun ?"dedi.Cem cevap vermeden Defne'yi kolundan sıkıca tutup mezarlığın içine doğru çekiştirdi. Defne kolu acıdığı için sızlanarak ilerliyordu ve etraftaki mezarlardan korkarak yürüyordu. Cem, çiçeklerle bezenmiş bakımlı bir mezarlığın önünde durdu ve Defne'yi oraya doğru savurdu.

"Ben artık yapamıyorum, sana baba olmaya çalışıyorum,korumaya çalışıyorum ama her seferinde hatalarımı yüzüme vuruyorsun. Bana baban olmam için izin vermiyorsun. Neden görmüyorsun kızım,neden senin için uğraştığımı seni sevdiğimi görmüyorsun?"

Defne mezar taşında annesinin fotoğrafını ve ismini görünce gözleri dolu bir şekilde mermere oturdu. Cem dolu gözlerle mezara baktı ve iç geçirdi.

"Ben kaç gece,kaç ay,kaç yıl geldim bu mezarda yattım biliyor musun? Böyle bir adam sana babalık yapamazdı o yüzden verdim seni. Kendimi suçladım annenin ölümünden ,onu çok özledim. Her gün her akşam ağlamaktan göz yaşlarım tükendi. Çok canım yandı ve şimdi sana babalık yapmayı deniyorum, kızıma sahip çıkmaya çalışıyorum. Korumaya çalışıyorum..."

Defne ses çıkartmadan babasını dinledi ama gözlerini mezardan bir an olsun kaldırmadı. Gözlerindeki yaşlar annesinin mezarının üzerindeki çiçeklere dökülüyordu. Cem kendini tutamayıp şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı ve karısının mezarına dokundu.

"Ben de isterdim. Annenin yerinde burada benim yatmamı ama Allah'ın takdiri bu... Beni değil onu aldı. Beni de sana bir bela olarak bıraktı değil mi?"

Defne babasının söyledikleriyle kalbinde bir sancı hissetti. Babası Hazel Hanım'ın dediği gibi söylediklerini duyup çok üzülmüştü. Hatta Defne'yi haklı bulmuştu.

"Ne ölebildim ne de kızım için yaşayabildim. "dedi mırıldanarak. Defne göz yaşlarını sildi ve ayağa kalkıp babasına sarıldı.

"Sus... Öyle konuşma bir daha"dedi. Cem kızına sarılarak ağlamaya devam ederken kafasını hayır anlamında salladı.

"Sadece seni korumaya çalışıyordum."dedi. Defne babasına karşı gelmemek için sessizce sarılmaya devam ederken Cem mezarlığa bakarak kızının omzunda ağlıyordu.

"Keşke annen sağ olsaydı, seni daha iyi anlardı daha yumuşak davranırdı ama yok. O burada yok Defne. Sen istesen de istemesen de ben seni korumak zorundayım. Dışarıdaki kötülüklerden ,pis insanlardan ... Ve sen benden nefret etsen de sen benim kızımsın. Bunu değiştiremeyiz. Annene her gece söz veriyorum sana iyi bir baba olacağım,seni kötülüklerden koruyacağım diye. Sözümü çiğnememi bekleme benden." dedi.

Defne de babasının sözlerinden sonra ağlamaya başladı ve ağlarken babasının sözlerine karşılık verdi.

"Beni korumak için beni kısıtlamak zorunda değilsin baba, benim yanımda olarak korusan beni... Bana saygı duyarak yanımda olsan olmaz mı?"

Cem,Defne'nin gözlerine baktı ve kafa sallayarak kızını göğsüne dayadı. Defne üzgün bir ifadeyle etrafa bakınırken Cem karısının mezarına bakıyordu.

"Seni seviyorum baba,her ne kadar sana kızsam da... Çünkü sen benim babamsın zamanında yanımda olmamış olsan bile. "

Cem duyduğu kelimelerle gülümserken Defne'ye daha sıkı sarılıyordu. Onu buraya getirirken canını acıttığını ve korkuttuğunu bilerek mahçup bir ifadeyle geri çekilip ona baktı.

"Canını acıttığım ve seni korkuttuğum için özür dilerim, ben sadece seni korumaya çalışıyordum. O çocuk iyi biri değil bunu hissediyorum fakat senin için susacağım, artık seni kısıtlamayacağım ama sen de bana her zaman yanımda kalacağına söz ver."

Defne tebessüm etti ve yaşlı gözlerle kafa salladı.

"Söz"

Babasının koluna tutundu ve mezardaki çiçeklere baktı. Annesinin mezarına gelmek ona iyi gelmişti, annesinin yanında hissetmişti. Babasının acısını da görmüştü böylece,annesini ne kadar sevdiğini ve ona verdiği sözleri... Onun üzülmesini istemiyordu ve en azından onu anlamayı deneyebilirdi. Mezara doğru bakarken kafasını babasının omzuna dayadı ve annesinin toprağında can bulan çiçekleri izledi.

Loading...
0%