Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm YOL

@mermaidmaryy

Babalar kızlarının ilk aşkıdır diye bir söz vardır. İlk aşkıdır,kahramanıdır,en iyi dostudur,güvendiği limandır ve daha fazla güzel şeyler de sıralanır bu cümlenin ardına ama eğer ortada bir baba yoksa tüm bu olasılıklar da yoktur. Bazı babalar vardır,bazıları yoktur ve bazıları ise... Hiçbir anlama sığamayacak kadar büyük bir boşluktur. Bazen insan tüm bu sıfatları taşımasa bile yalnızca baba olmayı başarabilmiş bir figür görmek ister .Kahraman olmadan,ilk aşk olmadan yalnızca baba kelimesini karşılayabilecek kadarını bekler. Defne de bunu bekliyordu aslında hiçbir isteği yoktu.Bir kahramana,bir dosta ihtiyacı yoktu, yalnızca bir baba nasıl olur,ne hissettirir bunu bilmek istiyordu.

Hiç bilmediği bir şehirde hiç tanımadığı bir insanla aynı evde neler yapacağını düşünmüştü tüm gece boyunca.Nasıl biri olduğunu sorgulamıştı kendi kendine,belki de gerçekten onu seveceğini ve anlayabileceğini düşünmüştü.Çünkü o da biliyordu annesinin ölüm sebebinin kendisi olduğunu her ne kadar anneannesinin bunun böyle olmadığını her şeyin bir ilahi plana ait olduğunu söylese de o bunu biliyor ve içten içe doğduğuna pişman oluyordu. Her ne kadar eksik olsa da yine de güzel bir çocukluk geçirdiği için anneanne ve dedesine minnet duyuyordu. En azından onlar tarafından sevilebilmişti,kızlarını öldüren asıl sebep olmasına rağmen... Babası bunu yapamasa da kendince bunları düşünüp ona hak veriyordu.

Küçük kasabadan ayrılırken hiçbir arkadaşına veda edememiş bir açıklama bile yapamamıştı ne yazıkki. Anneannesi onu sanki babası her an kararından vazgeçebilirmiş gibi hızlı ve acele bir şekilde hazırlamış ve otogardan yolcu etmişti. Yanına biraz para bir de evin adresinin yazıldığı küçük bir kağıt parçasını verip onu nasihatler yağmuruna tutmuştu.Defne ne yaşadığını bile anlayamazken bu kadar hızlı bir değişime hazır bile değilken hem şehrini hem çevresini hem de hayatını değiştiriyordu.Kolay değildi ve olmayacaktı. Uzun otobüs yolculuğunda kafasını cama yaslamış etraftaki manzarayı izliyordu. Aslında gözleri manzarada aklı yaşayacaklarındaydı. Kafasının içinde dönen kurguları ve onu neyin beklediği gerçeğini zaten dün gece düşünüp düşünüp durmuştu ama aynı şeyleri tekrar tekrar kurgulamaktan ve düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.

'Ona baba mı demeliyim,yoksa Cem Bey mi? '

'Beni gördüğünde nasıl davranacak? Sarılacak mı yoksa sadece gözlerimin içine mi bakacak?'

Aklında dönüp duran bu sorulara ne yazık ki tek başına cevap bulamazdı,her şey oraya vardığında olacaktı.Kalbini ağrıtan bu hislerin ve kafasındaki bu soruların cevaplarını yalnızca oraya vardığında alacaktı.Anneannesinin anlattıkları ve eski fotoğraflarda gördüğü kadarıyla tanıyordu onu.Bir de doğum günlerinde gönderdiği siyah güllerle biliyordu-ki o güller ona bile değildi.Annesineydi.- Ve bir de her doğum gününden bir hafta önce gönderdiği küçük hediyeler vardı.Defne bu hediyeleri kendisini düşünen bir babası olduğunu hissettirdiği için seviyordu. Gelip görmese de,hiç sormasa da orada onu senede bir gün de olsa düşünmüş bir baba vardı.Uzun seneler bunları düşünüp hayaller kurarak geçmişti , gerçekten sevildiğinin hayalini kurarak.

Yedi sekiz saatlik bir yolculuğun ardından İstanbul'a varabilmişti. Elindeki ufak kağıtta yazan adresi indiği gibi bir adama sordu. Adam ona yol tarifi etti ama kafası karmakarışık olmuştu bile.Küçük bavulunu sürükleyerek hafif bayırlı yolda yürümeye başladı taksi duraklarına doğru.

Elindeki adresi taksiciye verdi ve zayıf bedenini arka koltuğa bıraktı.Şimdiden çok yorgundu ve bacakları sızlıyordu.Araç hareket ettiğinde gözünü kıstı ve camdan bakmaya başladı.Hava kararmaya başlamıştı bile, İstanbul renkli ışıklı kalabalık bir fanus gibiydi.İç karartıcı,sıkıcı,yapma bir dünya gibi hissettirmişti ona. Yağmur başladı birden, kalabalıklar arasında toprağa düşmeye çalışan minik bir su damlası gibi hissediyordu.Asla değebileceği bir toprak yokmuş gibi.

Telefonunu çıkartıp anneannesine açıklayıcı bir mesaj yazdıktan sonra bu kalabalık şehirden korkmadığını kendisine inandırmak için öyle değilmiş gibi davranmaya çalışıyordu. Çok sevdiği arkadaşlarına kısa açıklayıcı bir mesaj attı önce daha sonra telefonda annesine ait olan fotoğrafı açıp uzun uzun ona baktı.

"Biliyorum anne, babam da beni senin kadar çok sevecek" diye belli belirsiz mırıldanarak konuştu.

Uzun bir taksi yolcuğundan sonra taksici bir güvenlik kulübesi önünde durdu ve Defne'ye dönerek yolculuğun bittiğini haber verdi.

"Küçük hanım burdan devam edemem. Sizin inip buradan tek başınıza gitmeniz gerekiyor. "

"Teşekkür ederim"diyerek cebindeki tüm parayı çıkartıp taksiciye uzattı.

"Ben bavulunuzu bagajdan çıkarayım" adam bunu söyleyip taksiden indi ve valizi bagajdan indirip kenara bıraktı. Defne derin bir nefes alarak arabadan indi, valizini de alıp güvenlik kulübesine yürüdü. İçeriden çıkan güvenlik genç kızı süzdükten sonra ona azarlayıcı bir tonda seslendi.

"Kime baktın ?" Defne bu üslupla şaşkına dönerken sert bir tavırla karşılık verdi.

"Size değil elbette! Cem Arslan'a geldim.Nasıl gidebilirim?"

Güvenlik yüz ifadesini toparlayıp kendine çeki düzen verdikten sonra Defne'ye tekrar baktı.

"Defne Hanım değil mi?"dedi.Defne memnuniyetsiz surat ifadesini gizleme gereği bile duymayarak kafa salladı. Adam kulübenin içindeki bir deftere bakarak

"Servi sokak, numara 27 "diye tarif etti. Burası büyük yeşil ağaçlarla ve güzel bitkilerle kaplanmış müstakil evlere ev sahipliği yapan bir siteydi.Yağmur yağdığı için taş yol kaygan ve ıslaktı.Defne yavaş adımlarla tabelaları görmeye çalışarak kaldırımdan yürümeye başladı. Yağmur vücuduna çarparken biraz üşüyor ve belirsizlikten dolayı korkaktı,tedirgindi. Tek düşünmek istediği babası ve yeni yuvasıydı.Aslında ait olduğu ve olması gereken tek yuvasıydı.

Biraz yürüdükten sonra bisikletli birinin çukurdaki suyu ona sıçratmasıyla irkilip afalladı ve kayganlaşan zeminde valiziyle birlikte yere yuvarlandı. Yağmurdan ıslanmış dalgalı saçları daha da kıvrılmıştı ve dudaklarına düşüyordu. O bisikletliye sinirlenerek toparlanmaya çalışırken ve tüm üstü ıslanmışken bir sokak lambasıyla aydınlanan sokakta ışığı kesen bir gölge belirdi.Defne utançla kafasını kaldırdı ve tanımadığı bir çift gözle karşılaştı. 16-17 yaşlarında genç bir çocuk ona şaşkınca bakıyor ve elindeki sarı renkli şemsiyeyle Defne'nin daha fazla ıslanmasını engelliyordu.Defne utançla kızarırken çocuk Defne'ye tutması için elini uzattı.Defne ne yapacağını bilmez bir halde yardımsever gencin elini tuttu ve sonunda doğruldu.Islak kıyafetlerini düzelttikten sonra çocuğa

"Teşekkürler"diyebildi. Tanımadığı genç gülümsedi ve Defne'yi göz ucuyla süzdü.

"Burada yenisin sanırım"dedi. Defne kafa salladı ve valizini alıp yürümeye devam etti.İlk defa böyle aptalca bir durumda kalmış olmanın verdiği utançtan dolayı kafasını çevirip çocuğa bakamıyordu.O sadece tabelalara bakarken genç de onunla birlikte yürüyordu şemsiyesini ikisini de koruyacak bir şekilde tutarak. Defne sonunda sokağı bulup derin bir nefes alırken birden durup yanındaki çocuğa baktı.

"Teşekkür ederim tekrardan. "dedi ve sarı şemsiyenin altından tek bir geri adımla çekildi.Çocuk şaşkınlığını gizleyemeden ona bakıyordu.

"Adın ne?"dedi çocuk Defne'nin ıslak saçlarına bakarak. Defne tanımadığı bu çocukla konuşup daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu,üstelik bu rezil görüntüsünden de çok utanıyordu. Çocuğun yüzüne bir süre baktıktan ve sessiz kaldıktan sonra iyi akşamlar diyerek sokağa saptı.Kalbi az sonra babasıyla tanışacağı için mi yoksa ilk kez bu kadar yakışıklı bir erkeğin ona adını sormasından dolayı hızlıydı o bile anlamamıştı ama vakit kaybetmeden eve gidip yeni hayatına başlamak istiyordu.

Sonunda evi bulup önce bahçe kapısından içeri girdi daha sonra ise evin kapısına doğru yürüdü.Hunharca çekiştirdiği valizin tekerlekleri neredeyse kopacak gibi ses çıkartıyor ve fazlasıyla kirlenmiş görünüyordu.Kapıya varıp zile bastı derin bir nefes alıp gözlerini kapattı.

Kapının açılma sesiyle birlikte gözlerini açarken göreceğini sandığı ilk kişi babasıydı fakat kapıda onu genç bir kadın karşılamıştı. Kafasında yeniden kurgular oluşmaya başlarken kadın üstü başı mahvolmuş bakımsız kıza tiksinir bir yüz ifadesiyle bakmıştı ve daha sonra gülümsemeye çalışarak Defne'ye içeri girmesi için yol açmıştı.

"Hoş geldiniz Defne Hanım"

Defne, çamur içindeki ayakkabılarıyla kapı eşiğinden geçti.Kapıyı açan kadın Defne'ye tuhaf bir yüz ifadesiyle bakarken Defne umursamayarak içeriye doğru ilerlemişti.Kadın çamurlu ayaklardan gözünü alamazken Defne babasını arıyor gibi görünüyordu.

"Cem Bey henüz toplantısının bitmediğini ve geç geleceğini söyledi.İsterseniz önce sıcak bir banyo yapın daha sonra temiz kıyafetlerinizi giyer yemeğinizi yersiniz.Nasıl arzu edersiniz?"dedi kadın gözleri merakla babasını arayan genç kıza bakarak. Defne ifadesizce kadına bakarken içinde kırılan hayalleri neredeyse iki dizinin üzerine çökertip ağlatacak gibiydi.Ama yutkundu ve kafa salladı.

"Sadece odamı gösterir misiniz?"dedi kırık kalbinin sesinde yarattığı titremeyle.Kadın Defne'ye üzülmüş görünüyordu ve bunu belli etmemeye çalışarak onun önünden ilerledi ve üst kattaki bir kapıya yöneldi.

"İşte,burası sizin için hazırladığımız oda efendim "dedi. Defne ağlamamak için tuttuğu nefesini bırakıp hızla odanın içine girip kapıyı da ardından kapattı. Göz yaşları gözünden süzülürken hayretle etrafına bakındı. Üzerindeki kıyafetleri tek tek çıkartıp iç çamaşırlarıyla kaldıktan sonra yere çöküp hıçkırarak ağlamaya başladı.

Bir insan uzun yoldan gelen kızını hiç mi merak etmezdi? Hiç mi görmek istemezdi? Neden? Bari ayıp olmasın diye gelseydi ya... Bir kere olsun yapması gereken o şeyi yapsaydı. Sarılmasaydı,öpmeseydi, sadece put gibi dursaydı bir köşede ama burada olsaydı. Çok mu zordu bunu başarmak?

Defne deli gibi ağlarken çöktüğü yerde boy aynasındaki yansımasına acıyarak bakıyordu. Acınası,babası tarafından hiç sevilmemiş,annesini doğarken öldürmüş korkunç bir kız görüyordu. Tek seveni anneannesi olan o zavallı kız. DEFNE...

Yarım saate yakın o halde aynada kendisini izledikten sonra çalan telefonuyla kendisine gelip eline telefonu aldı.Anneannesi arıyordu elbette. Merak etmişti onu,babasının aksine.Bozuntuya vermemek için birkaç defa öksürdü ve sesini temizledi.Daha sonra ise telefonu açtı.

"Anneanne.. Merak etme az önce geldim iyiyim."

Yaşlı kadın torununun sesiyle rahatlarken Defne ağlamasını tutmak için alt dudağını ısırıyordu.

"Babanla tanışabildin mi?" anneannesi çekinerek bu cümleyi kurmuştu birden.Defne duraksadı ve sesinin titrememesi için sakin olmaya çalışarak konuştu.

"Henüz değil. İşleri varmış,daha sonra görüşeceğiz.Benim için bir plan yaptığına eminim ama bir görsen her şey o kadar güzel ki her şeyi benim için kendisi seçmiş ." Defne bunları derken muhtemelen herhangi bir misafir odası olan odasına göz gezdirdi.Soluk şeftali tonlarının hakim olduğu sıradan bir yatak odasıydı işte ama anneannesinin üzülmesini istemediği için bu saçma yalanı söylemek zorunda hissetmişti. Anneannesinin sesi tatmin olmuş gibiydi.

"Sevindim kızım.Böyle olacağını biliyordum, o zaman sen biraz dinlen ben seni yeni evinle biraz başbaşa bırakayım"dedi. Defne sessiz bir şekilde dinledikten sonra

"Seni seviyorum anneanne. İyi geceler hadi" diyerek telefonu kapattı ve yatağın üzerine fırlattı.

Aptal bir ergen olup ağlamaya devam etmeyecekti ama yeni sevgisiz ve yalnız hayatına sertçe giriş yapmıştı bir kere. Ağlamak onun kaçınılmaz kaderiydi artık fakat pes etmeyecekti çünkü erkekler baba olmayı bilerek doğmazlar. Baba olmayı öğrenirler. O da babasının bunu öğrenmesi için bekleyecekti.Kırıcı olsa bile.

Loading...
0%