Yeni Üyelik
33.
Bölüm

33. Bölüm DOĞUM GÜNÜ KIZI

@mermaidmaryy

Her mutlu aile birbirine benzer,her mutsuz ailenin ise kendine özgü mutsuzlukları vardır demişti Tolstoy, haklıydı.Her mutsuz ailenin arkasında farklı bir acı vardır. Defne'nin annesini kaybetmesi,babasının ona sırt çevirmesi; Ege'nin ailesi tarafından dışlanması,hiç sevilmemesi; Açelya'nın ise onlardan tamamen farklı bir mutsuzluğu vardı.Açelya okuldan sonra eve geldiğinde evde bir terslik olduğunu anlamıştı. Anahtarıyla içeri girmişti ve evde çalışan kimsenin olmadığını fark etmişti, bu onda derin bir korku yaratıyordu çünkü yalnız kaldıklarında üvey babası bambaşka birine dönüşüyordu. Sanki içinden bir canavar çıkıyordu. Yavaş adımlarla salona geçerken yerlerde vazoların kırıldığını, duvardaki tabloların yamulduğunu görüp irkilerek ilerledi. Annesine bir şey olmasından korkuyordu,ondan başka kimsesi yoktu.

Sessiz adımlarla salonu kontrol ettiğinde kimseyi görmedi ve panik bir sesle bağırdı.

"Anne!"

Ne yapacağını bilemedi ve hızlıca merdivenlerden yukarı çıktı.Üvey babası yatak odasından çıkarken ona sinirli bir şekilde bakıp onun yanından çekip gitmişti. Açelya korkarak yatak odasına ilerledi ve gözlerindeki yaşları silerek odada yerde yığılıp kalan annesinin yanına koştu.

"Anneciğim... İyi misin?"dedi ve ağlamaya başladı.Bir yandan hayatta olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordu. Kadın yüzünü Açelya'ya döndü ve ciddi olmaya çalışarak onun elini tuttu, gülümsedi.

"Ağlama Açi, iyiyim. Bana bir şey olmaz biliyorsun."dedi kadın. Açelya annesine baktı ve kaşlarını çattı.

"Bu adamdan ayrıl anne, korkuyorum bir gün ölünü bulacağım diye. Kaçar gideriz,bulamaz bizi."dedi. Kadın ayağa kalktı ve başını tutarak konuştu.

"Öyle deme kızım baban o senin. Hem beni seviyor,sadece sinirlendiğinde..."

"Sakın devamını getirme anne"dedi Açelya sinirli bir şekilde ve ekledi. "Sana inanamıyorum. Bize bunları yaşattığına ve o pislik için o senin baban diyebilmeni anlamıyorum. Benim bir babam vardı,o da öldü anne,sayende kemikleri sızlıyordur. O olsaydı beni bu duruma sokmazdı. Keşke sen de benim için bir fedakarlık yapıp evlenmeyi tercih etmeseydin."

Açelya gözleri dolu bir şekilde annesine baktı,gözlerinden hayal kırıklığı yaşadığı belli oluyordu. Annesi sert bir yüz ifadesiyle ona baktı. Hiçbir şey olmamış gibi nasıl yapabiliyordu? Az önce hiç dayak yememiş gibi.Bir insan güçlü olmayı nasıl bu kadar yanlış anlayabilirdi. Şiddet gördüğü için kocasından ayrılmak yerine, o adamla kendisi arasına duvar örmek yerine kızıyla arasına duvarlar örüyordu. Kızına yaşattığı acıyı ve korkuyu farkında değildi. Susmak,bir şeylerin çözümü değildi aksine bazen felaketiydi. Açelya odasına giderken kadın yalpalayarak odasının kapısını kapattı ve yatağa oturup derin bir nefes aldı.

"Keşke bunları senin için yaptığımı görebilseydin"diye mırıldandı,sonrasında ise akan göz yaşını elinin tersiyle silip bir robot gibi gülümsemeye çalışarak odasından çıktı ve aşağıdaki dağınıkları yok etmek için işe koyuldu. Yarın çalışanları gelmeden onları düzeltmeliydi çünkü eşi dışarıya iyilik meleğiydi. Kimsenin asla şüphelenmemesi için bu evi toplamak zorundaydı. Neredeyse her gün,her akşam,her gece. Her canı yandığında hiçbir şey olmamış gibi yapması gerekiyordu.

Açelya hazırlandıktan sonra evden çıkmak için aşağı indiğinde annesinin kırılan vazonun parçalarını topladığını gördü. Ona acıyarak bakıyordu,annesi her ne kadar bir şey olmadı yalanını söylese de o adamdan korktuğu için tüm bunları yapmayı kabul ettiğini biliyordu. Annesi de onu fark edip yanına geldiğinde bakışlarını yumuşattı.

"Nereye kızım? "

"Arkadaşımla buluşacağım."dedi Açelya.

"Hangi arkadaşın? Daha yeni geldik buraya ne ara arkadaş edindin."

"Eski arkadaşlarımdan, sen bilmezsin anne"

"Tamam haber ver ama olur mu? Baban merak ediyor sonra"

Açelya annesine artık yeter diye bağırmak istese de sessiz kalmayı tercih etti ve ona manalı bir bakış atarak evden çıktı.

 

Ege, Açelya'yı çağırdığı parkta öylece tek başına otururken Defne'ye hediye olarak ne yapacağını düşünüyordu. Beş parasız olduğu için ona bir şey alamazdı bu yüzden ona bir şeyler yapabileceğini düşündü. Birkaç fikir vardı aklında ama Açelya'nın yardımıyla daha iyisini yapabileceğine inanıyordu. Açelya çok geçmeden geldi ve tek başına bankta oturan Ege'ye yaklaşıp seslendi.

"Selam"dedi. Ege de gülümsedi ve sarılmak için kalktı.

"Selam,hoş geldin"

Birbirlerine sıkıca sarıldıktan sonra Açelya gülümseyerek geri çekildi.

"Hadi başlayalım.Ne yapacağız?"dedi. Açelya, Ege'nin onu unutmasına hala kırgın olsa da yine de onu sevdiği ve değer verdiği için seçimlerine saygı duymaya çalışıyordu.Defne'ye olan sevgisi gözlerinden belliydi. Bir zamanlar onu bekleyeceğine dair söz vermiş olsa da, şimdi başka biriyle birlikteydi ve artık küçük birer çocuk değillerdi. Açelya,Ege'ye bakarken yutkundu ve kafasındaki garip düşünceleri uzaklaştırmaya çalışıp gülümsedi.

"Aslında çok düşündüm ama karar veremedim. Birkaç seçenek sunacağım sen de bana en beğendiğini söyleyeceksin"dedi Ege.Heyecannlı görünüyordu. Hem sevdiği kıza hediye vermek istiyordu hem de artık aralarını düzeltmeyi planlıyordu bu yüzden içinde garip bir heyecan vardı. Açelya'ya gülümseyerek baktı ve yanında getirdiği birkaç parça eşyayı gösterdi.

"Birkaç tane ip buldum, biraz eski aksesuarlarımdan koparttığım boncuklar,bir tane güneş gözlüğü,bir tane de küçük bir deniz kabuğu"

Açelya eşyalara baktı ve kaşlarını çattı.

"Seçenek dediğin bunlar mıydı?"

Ege yüzünü düşürdü ve mahçup bir şekilde baktı.

"Tabii sen son durumlarımı bilmiyorsun,şuan ben beş parasızım.O sebeple alacak hiç param olmadığı için bulabildiklerimi getirdim."

Açelya,Ege'nin ne yaşadığını olanları merak etse de sormak istemedi. Kendisininki gibi kötü bir hayatı olduğunu anlayabiliyordu zaten, sormaya ve onu üzmeye gerek yoktu. Zarif bir şekilde kafa salladı ve gülümsemeye çalışarak Ege'nin koluna dokundu.

"Üzülme,seni anlıyorum. Ona kendin bir şeyler yapıp vermek istiyorsun. Bence çok romantik ve tatlı bir şey bu. Bu iplerden bir bileklik örebilirsin ona belki"dedi. Ege umutsuz bir şekilde ona baktı.

"Daha önce hiç örmedim bileklik ya da başka bir şey. Yapabileceğimi pek sanmıyorum"

"Merak etme Ege ,videolar var. Onlara bakarsın. Yardım da ederim birikte hallederiz."

Ege tebessüm etti ve Açi'ye baktı.

"İyi ki geldin Açi, kendimi yalnız hissettiğim anda bana ilaç gibi geldin."dedi ve sarıldı. Açelya ne diyeceğini bilemeden kendini Ege'nin kollarında bulmuştu. Kalbi garip bir şekilde sızlıyordu,içi pırpır ediyordu. Ege'nin kokusu ona eski anıları anımsatıyordu. Babasının sağ olduğu ve mutlu bir ailesi olduğu zamanları anımsatıyordu... Daha fazla dayanamadı ve yavaşça Ege'yi ittirdi.

"Ege"dedi.

Ege bir şey olduğunu anlamadan kaşını kaldırarak baktı. O kadar ondan uzaktı ki acı çektiğini anlamamıştı bile.

"Hadi"dedi Açelya gülümsemeye çalışarak "Hadi bir video bulup başlayalım."

Ege de güldü ve heyecanlı bir şekilde telefonunu çıkarttı. Açelya içindeki savaşla Ege ise daha önce hiç denemediği bir şeyi yapmakla uğraşıyordu. Açelya sessizce onu izlerken annesi gibi üzüntülerini bir gülümseme altına gizleyebildiğini fark ediyordu. Ege ona , nasıl olmuş diye sorarken o gülümseyerek yanıt veriyordu ve memnun görünüyordu. İçinde acıyan bir yer olsa da o bunu gizlemeyi tercih ediyordu.

•••

Defne, ertesi sabah okula gitmek için evden biraz erken çıkmıştı. Bugün doğum günü olduğu için içi buruktu çünkü onun doğumu annesinin ölüm günüydü. Asla diğer kızlar gibi doğum günü heyecanı kaplamazdı içini, yalnızca suçluluk duyardı ve bu günün bir an önce bitmesini dilerdi. Durgun bir şekilde okul servisine bindiğinde bir köşeye geçip kafasını cama yasladı.

Onun arkasından servise binen Caner de yanındaki boş koltuğa oturup gülümseyerek ona baktı. Defne'yi doğum gününde böyle üzgün görmeyi beklememişti. Aklına onun annesini doğduğu gün kaybettiği gelince yüzündeki gülümsemesi solmuştu. İçindeki acıma duygusu değildi sadece onun ne kadar kötü hissediyor olabileceğini düşünüyordu.

"Defne,günaydın"diyebildi hızlıca. Defne de tebessümle selam verdi ve kafa salladı.

"Günaydın Caner,naber?"

"İyiyim.Sen nasılsın?"

Caner gülümsemeye çalıştı ve cebinden bir kutu çıkarıp Defne'nin kucağına bıraktı. Defne şaşkın bir bakışla üzerindeki küçük kutuya bakıp gülümsedi.

"Bu nedir?"

"Doğum günü kızına en yakın arkadaşından küçük bir hediye" dedi ve göz kırptı.

Defne'nin yüzündeki gülümseme artarken Caner eliyle kutuyu gösterip mırıldandı.

"Hadi baksana"dedi.

Defne kutuyu hızlıca açtı ve içindeki kolyeyi görüp şaşkın bir şekilde Caner'e baktı.

"Bu da ne oluyor?"

kutu içreisinde altın ve swarovski taşlı yıldız şekilli kolye daha minimalist olsun

Kolye'nin üzerindeki yıldız sembolüne bakıp gülümsedi Defne. İşaret parmağıyla yavaşça yıldızın ortasındaki taşa dokundu.

"Hayatımı bir yıldız gibi aydınlattığın için teşekkür ederim. Kayıp gitmeni istemiyorum, bu yüzden hep benimle kal " dedi. Defne'nin gözlerinin içi parlarken kutuyu sıkıca tutarak Caner'e sarıldı.

"Dünyanın en iyi arkadaşısın sen!"dedi. Gözleri çoktan dolmaya başlamıştı ama ağlamak istemiyordu. Gülerek geri çekildi ve Caner'e kutuyu uzattı.

"Takar mısın?"dedi. Caner kafa sallayarak kolyeyi aldı ve Defne'nin boynuna taktı.

"Harika oldu. İyi ki doğdun.İyi ki hayatımıza ışık hızında girdin." dedi onu süzerken. O esnada okul servisi okula doğru yol almıştı. Defne etrafa bakındı ve Ege'yi göremeyince Caner'e sordu.

"O senle kalmadı mı? Neden gelmedi?"

"Bilmiyorum. İşleri olduğunu söyledi ve erkenden çıktı. Bugün onu düşünmeyi biraz olsun bırakmalısın."dedi. Caner, Ege'nin Defne'yi bu kadar yalnız bırakmasına anlam veremiyordu. Aynı zamanda kızıyordu da, sahip olduğu güzelliklerin kıymetini bilemediği için. Defne'nin kendisini sevmesi için her şeyini verebilirdi ama Ege bu sevgiyi hor görüyordu.Yine de Caner sessizce oturup bir köşede onların aşklarını izlemeyi tercih edecek kadar saygılıydı. Üstelik Ege'yi de sevmeye başlamıştı. Ona kızsa bile yaşadıklarına üzülüp hak veriyordu. Çocuk sevilmeyi bilmiyordu ki belki de o yüzden böyle garipti. Defne onu her sevdiğinde kaçacak yer arıyordu.

 

 

•••

Cem, Berfu ve Hazel; Defne için sürpriz doğum günü partisi hazırlıklarını tamamlamışlardı. Cem bugün karısının yasını tutmayı bir kenara bırakıp kızının doğum gününü kutlamayı diliyordu. İçi acısa da Defne için elinden geleni yapıp bir parti organize etmişti. Ömer'leri ve birkaç komşularını davet etmişti.Defne'nin okuldan arkadaşlarını çağırması için Ege'ye bile haber vermişti. Her şey hazırdı,davetliler bir bir gelmişti ve Defne'nin okuldan gelmesini bekliyorlardı. Caner,Defne'yi eve getirecek ve hep birlikte onu şaşırtacaklardı.

Berfu koşuşturarak yemekleri ve gelen gideni kontrol ederken Hazel bir köşede durmuş Cem'i izliyordu. Cem ise iş arkadaşlarıyla sohbet ediyordu.

Çok geçmeden Defne geldi, Fatma Hanım ona kapıyı açıp gülümserken Caner de yanındaydı.

"Hoşgeldiniz Defne Hanım, babanız salonda sizi bekliyor"dedi. Defne yorgun bir yüz ifadesiyle bakınırken kafa salladı ve çantasını yere bırakıp salona doğru adım attı. Salona girer girmez konfetiyle birlikte gelen "İyi ki doğdun Defne" bağırışı Defne'yi korkutmuştu. Şaşkın şaşkın ne olduğunu anlamaya çalışırken Cem yanına geldi ve gülümseyerek konuştu.

"İyi ki doğdun biricik kızım"

Defne şaşkın ve utanmış bir şekilde geri çekildi. Caner,Defne'nin kolundan tuttu ve destek olmak ister gibi bir bakış attı. Defne kafa salladı ve gülümsemeye çalışarak kalabalığa baktı.

"Çok şaşkınım"diye mırıldandı.

"İyi ki doğdun Defne'm"dedi Nilgün Hanım oturduğu yerden kalkıp onun yanına gelirken. Defne ne olduğunu henüz anlayamadan anneannesinin sarılmasına karşılık verdi. Anneanne geri çekildiğinde halası sarılmıştı.

"İyi ki doğdun canım benim"dedi.

Herkes gülümserken Defne'nin içinde bir burukluk vardı. Babasıyla göz göze gelince aynı burukluğun onda da olduğunu fark etmişti. Yavaşça yaklaştı ve babasının kulağına mırıldandı.

"Buna hiç gerek yoktu"

Cem bozuntuya vermemeye çalışarak gülümsedi.İçinde fırtınalar kopsa da elinden geldiğince bunu hissettirmemeye çalışıyordu.

"Artık doğum günlerini birlikte kutlayacağız çünkü sen iyi ki doğdun,iyi ki annen seni doğurdu kızım."dedi. Defne ne diyeceğini bilmiyordu ve karmaşık duygular içindeydi. Hem üzülüyor hem de mutlu hissetmeye çalışıyordu. Gözleri dolu bir şekilde gülümsedi ve Cem'e sarıldı.

"Teşekkür ederim baba, beni ilk defa katil gibi hissettirmediğin için ama bu da biraz fazla olmamış mı? "

Cem sakince konuşmaya çalıştı:

"Geçmişi telafi edemem. Senin doğum gününü kutlamamak anneni geri getirmeyecek. Senin normal bir doğum günün olsun istedim sadece. Hayatında olduğumuzu hissetmeni istedim. Hala yaşıyoruz ve annen de bunu isterdi, üzülmemizi değil senin doğuşunu kutlamayı isterdi. Üzülme ve gününün tadını çıkart."dedi. Defne kafa salladı ve gözünü silip gülümsedi. Geri çekilip etrafına bakındığında kalabalığın arasında gülümseyerek ona bakan Ege'yi görüp şaşırdı. Ona doğru ilerleyecekken halası koluna girdi ve kulağına fısıldadı.

"Yukarı çıkıp elbiseni giy, partiye öyle devam edelim "

Defne,halasına dönüp kafa salladı ve Ege'ye uzaktan bakarak gülümsedi. Hızlıca odasına çıktı ve üzerini değiştirip hızlıca odadan çıktı. Ege'nin onun için gelmesi hoşuna gitmişti ve gülümsetmişti, bir de her şey eskisi gibi olsa çok mutlu olacaktı. Merdivenlerden inerken salonun girişinde onu bekleyenler olduğunu görüp gülümsedi.

Ege,Caner,Zeynep ve Açelya yan yana dizilmiş onu bekliyorlardı. Açelya'nın burada olmasına şaşırsa bile bozuntuya vermeden hepsine gülümsedi.

"Şimdi mükemmel bir doğum günü kızı oldun işte "dedi Caner,Defne'nin gözlerine bakarak. Açelya da gülümsedi ve Defne'ye bakarak konuştu.

"İyi ki doğdun Defne"

Ve sonrasında Zeynep de doğum gününü kutladı. Sıra Ege'ye geldiğinde Ege bir adım öne çıktı ve elini uzatarak gülümsedi.

"Doğum günün kutlu olsun sevgilim"dedi. Defne gülümsedi ve onun elini tuttu, Ege Defne'nin eline ufak bir öpücük kondurdu ve kendisine doğru çekerek sıkıca sarıldı.

"Seni seviyorum," dedi Ege. Defne, Ege'ye gülümseyerek baktığında, Açelya ve Caner de onları izliyordu. İkisi de bu manzaraya daha fazla dayanamayıp gözlerini kaçırdıklarında, tesadüfen birbirlerinin gözlerine bakmış oldular. Açelya kaçamak bir bakışla Caner'e baktı ve sonrasında bakışlarını yere indirdi.Caner de alaycı ve buruk bir gülüşle yüzünü başka yöne çevirdi.

Defne, ilk kez bir doğum gününde annesinin ölümünün gölgesinde kalmadığını hissediyordu. Hatta mutlu görünüyordu ve babasının davranışlarında bir değişiklik olduğunu fark edebiliyordu. Ege'nin, Caner'in ve diğerlerinin doğum gününe gelerek onu mutlu etmeleri hoşuna gitmişti. Açelya'nın kötü biri olmadığını, en azından Cansel kadar korkunç olmadığını anlamıştı.

Önüne getirilen pasta ve üzerindeki 17 yazısını görüp gülümsedi.On altı senenin sonunda hep beklediği babası artık yanındaydı. On yedi yaşında onunla birlikte bu günü kutluyordu. Etrafında oluşan insan kalabalığına baktı ve yanında duran Ege'nin elini sıkıca tutup gözlerini kapattı. İçinden bundan sonraki her yaşını sevdikleriyle geçirmeyi diledi. Sonrasında üfledi ve üflerken babasına baktı.

Herkes alkışladıktan sonra Defne, babasına baktı ve gülümsedi. Gözleriyle teşekkür ediyordu adeta. Herkes yavaş yavaş hediyelerini vermek için Defne'nin yanına gelmişti. Anneannesi ördüğü battaniyeyi verdi ve hediyelerin konulduğu yere bıraktı.Torununa sıkıca sarılıp dolu gözlerle mırıldandı.

"Canım torunum,iyi ki doğdun. Benden sana küçük bir hatıra olsun"dedi.Defne de anneannesine sıkıca sarıldıktan sonra her gelen misafire sarılıp teşekkür ederek,hediyeleri kabul etti. En sonunda sıra Ege'ye gelmişti ama Ege o kadar insanın içinde hediyesini vermek istemeyerek Defne'yi bahçeye çağırdı.

Birlikte salıncağın kenarına geldiklerinde Ege utana sıkıla dün gece defalarca söküp tekrar yaptığı bilekliği küçük siyah bir poşet içerisinde Defne'ye uzattı.

"Sana daha iyi bir hediye vermek isterdim ama durumum bu kadarına yetti. Senin için kendi elimle yaptım."dedi. Defne gülümseyerek Ege'ye baktı ve poşetin içerisindeki bilekliği eline aldı. Defne, Ege'nin söylediklerini dinledikten sonra mutlu bir şekilde konuştu.

"Benim için ellerinle bileklik mi ördün?"dedi. Ege mahçup bir halde kafa salladı ve konuştu.

"Evet ama maddi olarak toparlanır toparlanmaz bunu telafi edeceğim"

"Asla. Bundan başka hiçbir hediye beni bu kadar mutlu edemezdi."dedi Defne ve Ege'nin gözlerine bakıp gülümseyerek onu öptü.

Onlar pencere kenarında onları izleyen Caner ve Açelya bihaberlerken,Açelya kafasını çevirip Caner'e baktı.

"Aynı üzüntüyü yaşıyor olmalıyız"dedi. Caner umursamaz bir şekilde omuz silkerek gülümsemeye çalıştı.

" Aynı üzüntüyü mü yaşıyoruz bilmem ama burada bir pencere arkasından başkalarının mutluluğunu izleyerek mutlu olamayacağımızı biliyorum."

 

 

Loading...
0%