@mermaidmaryy
|
Güneşin doğmasıyla Cem'in eve gelmesi bir olmuştu.Sözde işleri vardı ama hiç sabahlamazdı işyerinde,haliyle eve sabaha karşı gelmesi evdekilerin teoriler üretmesine sebep olmuştu. Çalışanlar kendi aralarında hem konuşuyor,hem gülüşüp hem de zavallı kızcağız diye üzülüyorlardı. Cem tüm sakinliğini koruyarak ölen eşinin odasına çıktı ve yataklarına uzandı. Kafasını koyduğu yer yastık değil de karısının bacakları gibi hayal ediyordu. "Sevgilim...Bugün Defne geldi..."diye mırıldandı gözleri dolarken.İçinden geçirdiği bir sürü anıyla birlikte duvardaki resme bakıyordu. Resimde Dilan'ın 8 aylık hamile hali ve ona sarılan Cem görünüyordu. Dilan'ın üzerinde beyaz bir elbise ,kafasında hasır bir şapka vardı ve gülümsüyordu. Her şeyden habersiz çok mutlu görünüyordu. Kızlarına isim buldukları gün çekilmiş bir fotoğraftı o. Dilan ,Defne ismini çok beğenmiş ve kızına yakıştırmıştı.Cem için Dilan'ın beğenmesi yeterliydi zaten.O ne derse sular duruyordu her zaman... Cem ,anılara dalarken gözünden bir damla yaş yatağa süzüldü. İçinde verdiği savaş sanki hiç bitmeyecek gibiydi.Defne onun canıydı,kızıydı...Ama aynı zamanda karısının ölüm nedeniydi.Bunu aşamıyordu,yıllardır da aşamamıştı.Defne'yi görmeyi göze alamamıştı. Şimdi de korkuyordu,kızına ne diyebilirdi ki? Ben babanım mı? Ya da gel her şeyi unutalım mı? Ne de olsa yıllardır arayıp sormamış hayırsız bir babaydı o. Kızını suçlamak sahip çıkmaktan çok daha kolay gelmişti ona. Vicdanı ona bunları fısıldarken o hala kin tutuyordu onun doğduğu güne. Dilan'ı hayal etti. Ona gökyüzünden kızarak baktığını düşünüyordu ki mantıklı bir düşünceydi bu. Dilan yaşasaydı,kızına sahip çıkmamış bir adamla bir dakika bile evli kalmazdı. Düşünce işkencesinde boğulurken hayal ve rüya arasında Dilan'ın silüetini gördü. "Buradasın"diye mırıldandı. Yatakta uzanırken sanki Dilan onun başını okşuyordu. Dilan'ın hayali onunla konuşmaya başladı. "Kızımızı sevmiyor musun Cem?" Cem korkmuştu bu soruya cevap vermeye ama ona bakarak konuşmaya başladı. "Sevmemek olur mu? O bizim bir parçamız...Ama ben yapamıyorum Dilan,ben onu gördüğüm her gün aynı günü yaşamaktan çok korkuyorum.Seni her gün kaybetmekten çok kork-" lafını devam ettirememişti çünkü sesi titremişti gözleri kanlanmıştı Dilan'ın hayali yine ona bakarak konuştu. "Sen de söyledin, o bizim kızımız Cem.Onun senden başka hiç kimsesi yok. Beni böyle daha çok üzüyorsun.Kalbim ızdırap içinde kızımıza yuvamızda bir hayat ver.O bunları hak etmiyor,annesi zaten yanında olamıyor bari babasını ondan alma daha fazla. " Dilan'ın söyledikleri Cem'in kulağında yankılanırken birden yattığı yerde sıçrayarak uyandı Cem. Aklı başından gitmiş gibiydi ama toparlanmalıydı ve kimseye zayıf görünmemeliydi.Kendi kızına sahip çıkıcaktı Dilan bunu isterdi ama kendisi de bunu nasıl yapacağını bilemiyor, kızının dün gece nasıl kırıldığını tahmin edebiliyordu. Telafi etmek istercesine kolundaki saatine baktı.Sabah 9 olmuştu bile.Odadan hızlı bir şekilde çıkarak aşağı indi. "Fatma Hanım"diye yardımcılarından birine seslendi. Fatma Hanım hızlı adımlarla Cem'in yanına geldi ve gülümsedi. "Buyrun Cem Bey?" "Defne için dün burada olamadım ama bugün birlikte kahvaltı yapmak istiyorum.Kendisi henüz kalkmadıysa siz haber verirsiniz.En geç 10'da masada olsun lütfen." dedi Cem. "Tabi efendim.Kız kardeşiniz de gelecekler mi? Ona göre bir masa yapalım." "Hayır şimdilik iki kişiyiz ama akşam birkaç misafir olabilir."dedi ve Fatma'ya kolay gelsin diyerek yukarı hazırlanmaya çıktı.Fatma ise baba ve kızın ilk kahvaltısını hazırlamak için gülümseyerek mutfağa koşturdu. Kahvaltı hazırlanmış,Defne'ye haber verilmişti.Cem masadaki yerini alıp elektronik gazetesini okuyor ve Defne'yi bekliyordu. Saat 10'u 5 geçiyordu,çalışanlar kızın dünden dolayı alınganlık yapıp gelmeyeceğini düşünüp bunu kendi aralarında tartışıyorlardı.Masada da bir tek kuş sütü eksik gibiydi,tamamen güzel ve sağlıklı yiyeceklerle bezenmişti. Cem kolundaki saate baktı ve iç geçirdi içten içe de sinirlenmişti. "Kıza haber verilmedi mi?"diye baktı Fatma'ya. Fatma tam cevap verecekken kız merdivenlerden süzülerek aşağı inmeye başladı. Gülümsemeye çalışarak onunla göz teması kurmamaya çalışan babasının gözlerine bakıyordu. Çalışanlar gülümseyerek Defne'ye yol verdiler.Fatma gülümsedi ve Defne'yi süzerek konuştu. "Ne içerdiniz küçük hanım?" dedi. Defne küçük hanım denmesine biraz kurulsa da sakinliğini ve kibarlığını bozmadı. "Şekersiz sade bir kahve. Mümkünse filtre kahve."dedi. Fatma kafa sallayarak mutfağa geçerken Defne hafif bir öksürükle boğazını temizledi ve babasına doğru yaklaştı. Cem sonunda onun gözüne bakabilmeyi başarıp konuşmaya başladı. "Hoşgeldin Defne" Defne babasının ona ilk seslenişini-hatırlayabileceği ilk seslenişi- duyar duymaz heyecanlanarak yerine oturdu. Defne değişken ruh haline sahip biriydi,bu huyunu annesinden aldığını söylerdi hep dedesi. "Hoşbuldum ..."dedi birden.Baba demek istemişti ama ağzını açtığında kelime bir türlü ağzından çıkmadı. Boğazına kenetlenip kaldı. Gözlerini dolduracak kadar canını acıtmıştı bu durum. Bir baba demek ne zormuş bilememişti.Şimdi öğreniyordu. Onu sevmeyen bir adama baba demek en zoru gibi gelmişti.Hayattaki en zor şey. BABA iki hece. Sadece iki sesten oluşan bir kelime.Ama ağırlığı göründüğünden de fazlaymış onun için. Bu farkındalık onun canını yakıyordu. Kahvesi de geldiğinde yemek yemeye başlamıştı. Dedesi onun ekmeğine bal sürerdi. Tereyağ koyardı.Bunları hatırladıkça babasının değil de dedesinin ona babalık yaptığını anlıyordu. Onun için dede babaydı. Baba ise bir yabancı... Uzun bir sessizlik ardından Cem yeniden konuşmaya başladı. "Eminim bana kırgınsındır... Dün için özür dilerim hiç beklemediğim bir şekilde acil bir işim çıktı.İşle ilgili olunca gelemedim.Hem sabah görüşmek daha güzel olur diye düşündüm. Yeni gün,yeni başlangıç derler."Cem yalan söylemişti.Dün gece hiçbir işi yoktu.Korkmuştu ve kaçmıştı ama kızının bunu bilmesine hiç gerek yoktu.Minik yalanlar bazen can acıtmaktan çok daha iyi olabilir diye düşündü.ve sempatik görünmek istercesine gülümsedi. Defne de gülümsemeye çalıştı. "Tüm hayatım altüst olsa da yeni bir başlangıç yapmaya hazırım"dedi. "Güzel. Öyleyse bugün senin okul işlerini halletmeye çalışırım. Akşam da hep beraber bir yemek yeriz hatta yakın bir arkadaşım var o da ailesiyle bu akşam yemeğe gelecek. Herkes seni merak ediyor." Defne tebessüm etti ve babasının duymayacağı bir ses tonuyla mırıldandı. "Senin aksine herkes merak ediyor.." Cem duyamadığı için garip bir bakış attı. "Duyamadım?" "Bana her şey uyar. Ben uyum sağlayan bir çocuk oldum her zaman, yani anneannemler öyle söylerlerdi." "Güzel,sevindim"dedi Cem saatine bakarak. Saat çok geç olduğu için bir an önce çıkması gerekiyordu. "Ben artık çıksam iyi olur" diyip son bir yudum aldı kahvesinden. Ayağa kalkıp üzerini düzeltti ve kapıya yöneldi. O sırada Defne ona seslenmek için ona doğru döndü ama ne diyeceğini yine bilemedi. Baba demek istese de sanki ona bir şey engel oluyor gibiydi.Utanç hissediyordu,korku hissediyordu,stres olmuş gibiydi. Ama Cem kalkmış gitmek üzereydi. Bir şekilde seslenmesi gerektiğini biliyordu. Baba demek için çok direndi ama hiç bir girişimi başarılı olamadı. "..." "Ba.." "Cem Bey!"dedi en sonunda Cem şaşkın bir yüz ifadesiyle arkasını döndü ve Defne'ye baktı. Baba demediği için şaşkın,garip ve kötü hissetmiş gibi görünüyordu ama bozuntuya vermeden devam etti. "Efendim?" "Ben bugün biraz dışarı çıkabilirim değil mi?En azından site içerisinde" diye konuştu Defne, neredeyse ağlayacak gibiydi gözleri dolu ve boğazında bir düğüm hissediyordu.Cem tebessüm etti ve kafa salladı. "Tabi,hem yaşadığın yeri de tanımış olursun güzel olur. Yüzmek istersen gençlerin gittiği yüzme salonu da var Fatma Hanım sana anlatır. Şimdi acelem var akşam görüşürüz"dedi ve kapıdan hızlıca çıkıp gitti. Defne yediği şeyler boğazına dizilmiş gibi hissediyordu. Acıyan boğazını tuttu ve hızlıca merdivenlerden çıkıp odasına gitti.Kapıyı kapar kapamaz hıçkırıklarını tutamayarak ağlamaya başladı. "Baba! Baba!"diye bağırdı boş odanın içerisinde. "Yalnızca bunu diyecektim... Niye diyemedim? Neden böyle oluyor? Neden böyle? NEDEN?"diyerek ağlamaya devam etti. Gözleri ve yüzü kıpkırmızı olmuştu bile.Sinirli bir şekilde makyaj masasının önüne oturup ağlamasını makyajla kapamak ve dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladı. ••• Defne,büyük bir site içinde olan evlerinden çıkıp siteyi gezmeye başlamıştı.Sitenin içinde marketten kırtasiyeye kadar her şey vardı. Etrafa gülümsemeye çalışıyor ve yolda gördüğü site köpekleriyle oyun oynuyordu. Marketten aldığı birkaç mamayla onları beslemişti bile. Hayatında bu kadar güzel bir yer gördüğünü bilmiyordu.Yeşillerle kaplı, adeta rüya gibi bir siteydi burası. Sokakta dolaşırken yaşıtı kızlar yanından geçtiğinde gösterişli ve son model kıyafetlerine bakıp iç geçirdi.Kendi kıyafetlerinin ucuzluğuna bakıp utanır gibi oldu ama daha sonra buna değer vermeyen bir insan olduğunu kendine hatırlatıp yürüyüp gitti. Ailesi hakkında bilmesi gereken çok şey olduğunu biliyordu ama babasına bir adım yaklaşamamıştı bile. Aynı evde yaşayan iki yabancılardı. Defne dolaşmaktan sıkılıp bir banka oturdu eskimiş kablolu kulaklıklarını kulağına takıp rastgele bir şarkı açtı. O açtığı şarkı öyle bir denk gelmişti ki içindeki yarayı adeta deşiyordu. Yetmiş kilo derdim var. Anne bana simit al Neden burada değilsin,rahat bir yerde misin? Defne yutkundu şarkının sözlerini duyduğunda , gökyüzüne bakarken çenesi titremeye başladı ve gözleri doldu. Yetmiş kilo derdim var. Baba bana kavun al Kavunu da hiç sevmem Sen bunu bilir misin? Gözlerinden yaşlar akarken burnunu çekti ve babasına baba diyememenin verdiği buruk acı hisle baş etmeye çalışarak kafasını yere eğdi. Omzunda bir el hissedince panikle kulaklığı çıkartıp soluna döndü. Şaşkın ve mağrur bir ifadeyle dün akşam yağmurda şemsiyesinin altına girdiği çocukla göz göze geldi. Çocuk da şaşkınca ona bakıyordu ama çocuk onu gördüğü için değil o ağladığı için öyle bakıyordu. "İyi misin sen?"dedi Defne'ye bakarak. Defne burun çekerek bakışlarını ondan uzaklaştırdı. "İyi görünüyor muyum?"dedi. Tanımadığı çocuk tebessüm ederek ona baktı. "Şu halinle pek iyi göründüğünü söyleyemem"dedi. Defne de gözündeki yaşları silerek gülümsedi. "Neden soruyorsun öyleyse?"dedi.Genç adam onun gülümsemesiyle içten bir şekilde güldü ve ona baktı. Güzel dişleri vardı güldüğünde parlayan. "Derdini paylaşmak istersin diye düşündüm"dedi çocuk. "Teşekkürler. Dertlerim ve ben birlikte yaşamanın yollarını arıyoruz sadece.Konuşarak paylaşılıp bitebilecek şeyler değiller."dedi Defne. Gözlerinden bir damla daha yaş süzülürken bu sefer çocuk cebinden bir peçete çıkartıp Defne'ye uzattı. Defne de gülümseyerek alıp gözyaşlarını sildi.Burnunu çekip kendine çeki düzen vermeye çalıştı. "Ağlayacaksan ortalık yerde ağlama bence, makyajın akmış sonra kızların alay konusu olursun bak"dedi çocuk alaylı bir ses tonuyla. Defne gülümsedi ve peçete ile gözünün altına akmış makyaj kalıntılarını sildi. "Buralarda yeniyim nerede ağlanır nerede gülünür bilemedim."dedi. Çocuk havaya bakarken gülümsedi. "Artık ismini bahşedip benle tanışmak istersen sana ağlanacak birkaç mekan gösterebilirim"dedi. Defne ona samimiyetle yaklaşan çocuğa bakarak tebessüm etti. Tebessümleri de buruklaşmıştı. "DEFNE" Genç,Defne'nin gözlerine bakıp güldü. Ayağa kalkıp elini uzattı. "Memnun oldum Defne."dedi.Defne soru sorarcasına bir bakış attığında gülümsemeye devam ederek konuştu. "Benim adım da Caner" Defne gülümsedi ve elini uzatıp tuttu. Yavaşça oturduğu yerden kalktı ve Caner'e bakarak gülümsedi. "Ben de memnun oldum. Yeni yerler görmeye hazırım" dedi. Birlikte kaldırıma geçip yürümeye başladılar.Caner yürürken Defne'ye site hakkında ufak tüyolar vermeyi ihmal etmiyordu. Buradan geçerken ayağının kaymamasına dikkat et,buraya takılabilirsin ve kendine bisiklet alman lazım gibi şeyler söyleyip Defne'nin solgun yüzünü gülümsetmeyi başarıyordu. Defne de uzun zamandır kimseyle konuşmadığı için delirmek üzereydi bu yüzden Caner ile konuşmak iyi geliyordu.Üstelik iyi birine de benziyordu. Caner ona ağlamalık bir ağaç altı gösterdi ve yürümeye devam ettiler. Yol boyunca ağlama mekanlarını gösterip durdu Caner ama favorisini en sona saklamıştı. Favori mekanı site içerisindeki bir kafenin arkasındaki çalılıklardı. "Burayı çocukken keşfettim."dedi ve çalıları gösterdi. Çalılar yeterince büyüktü ve Çalıların arkasında sanki oturmak için koyulmuşcasına kayalar vardı. "Benden başka buraya gelip oturanı görmedim ama artık seni sık sık göreceğim sanırım "dedi kayanın üzerine otururken. Oturduktan sonra ise Defne'nin oturması için elini uzattı.Defne 'de ondan yardım alarak yanına oturdu. "Çok naziksin... Sanırım odamda ağlamayı tercih edeceğim zaten evde de yeteri kadar yalnızım. Yalnız kalmak için ekstra bir yere ihtiyacım var mı bilmiyorum."dedi. Caner bu sözlerine güldü ve kendince bir yorum yaptı. " Nasıl yani yoksa hayırsız bir evlat mısın?Hani eldivenle sevilenlerden ha..?"diyip göz kırptı. Defne buruk bir tebessüm ve dolmaya başlayan gözlerle Caner'e baktı. Kendiyle alay etmeye çalışarak "Eldivenle bile sevilmeyen..." dedi. Bunun üzerine Caner onu kırdığını farkedip özür diledi ve birkaç dakika sessizliğin ardından "Sana sarılabilir miyim?"dedi Defne'ye. Defne cevap vermeden ona baktı sadece,şaşırmıştı ve ne demesi gerektiğini de bilmiyordu. "Üzgünüm senin cevabını beklemeyeceğim"dedi ve Defne'ye sıkıca sarıldı Caner. Defne uzun bir süredir bu sarılmaya nasıl ihtiyaç duyduğunu düşündü ve düşünceler içerisinde gözünden bir damla yaş süzülmeye başladı. Bir kelime ederse ağlardı biliyordu. "Bence çok sevilesi birisin"dedi Caner Defne'nin sırtına elini koyarken. Defne bu sözle birlikte daha fazla tutamamıştı kendini birden bire yeni tanıştığı o çocuğun kollarında hıçkırarak ağlamaya başladı. Caner telaşla geri çekilerek ona baktı.Canının yandığını düşünüp bakarken bu defa da Defne ona kollarını sardı.Şaşkınca elini Defne'nin beline koydu ve kaşlarını çattı. Gözlerindeki şaşkınlık ve üzüntü belli oluyordu. Defne'yi tanımasa bile acı çeken biri olduğunu fark etmişti. Defne birkaç dakika hıçkırarak ve Caner'e sarılarak ağladıktan sonra geri çekildi ve ayağa kalktı. Gözlerini elleriyle silip geri bir adım attı.Caner ağzını açacakken Defne ona doğru elini konuşma der gibi kaldırdı ve onu susturdu ardından Defne hızlıca oradan uzaklaştı ve eve doğru yürümeye başladı. Tek kelime daha etmek istemedi çünkü yeni tanıdığı birinin önünde çok acınası ve zayıf hissetmişti.Caner'in ona acıdığını hissetmişti ve bu oldukça kötü hissettiriyordu. Normal insanlar yeni tanıştığı insanlara zayıflıklarını bu kadar da belli etmez diye geçirdi içinden ve kendisine söylenerek eve doğru adımlarını daha da hızlandırdı. Babasının misafirleri gelecekti akşam ve hazırlanması gerekirdi.Bu paspal kıyafetle onları karşılayıp babasını küçük düşürmek istemiyordu. Eve gelince çalışanlar Defne için paketlerin geldiğini söylediler Defne afallayarak paketlerin yanına gitti ve üzerindeki notları alıp okudu. "Babaannesi ve halasından Defne'miz için küçük bir hediye"yazıyordu. Halası ve babannesi mi? Onu düşünen birileri varmış demek diye düşündü içinden ve hızla paketi açtı.İçinden çok güzel ve markalı bordo bir elbise çıkmıştı.Çok güzel ve şık görünüyordu beyaz gömleği andıran bir üst kısmı vardı ve göğüs kısmından aşağıya kadar bordo renk kalın bir kumaştı ,mini boyda dar bir etekle bitiyordu. Diğer kutuyu açtığında ise altına uyum sağlayacak bir ayakkabı gördü ve çalışanların meraklı bakışlarına daha fazla maruz kalmak istemeyerek onlara dönerek tebessümle konuştu. "Odama bırakabilir misiniz lütfen?"dedi. Kadınlardan biri kafa sallayıp hediyeleri aldıktan sonra yukarı çıktı. Fatma Hanım ise onun deyişi ile küçük hanıma bakıyordu. Defne yutkundu ve yukarı gitmek için yürümeye başladı. Fatma Hanım birden konuşmaya başladı. "Akşam yemeğinde tercih ettiğiniz bir yemek var mı küçük hanım?"dedi. Defne arkasını döndü ve kadına gülümsedi. " Domatesli pilav yapabilir misiniz?Naneli olursa çok severim."dedi. Defne en azından evde ona iyi davranılmasından memnun görünüyordu. Fatma da sevinçle kafa sallayarak mutfağa geçti. Defne merdivenlerden yukarı çıkıp odasına girecekken köşedeki bir odanın üzerinde Defne yazısını görünce şaşırdı. Odasından çıkan çalışan kadına bakarak konuştu. "Bu odanın anahtarı var mı?"dedi.Kadın biraz çekinse de var olduğunu söylemek zorunda kaldı. "Küçük Hanım babanız oraya girilmesini istemiyor ama..."dedi.Defne buna karşı çıkarak kaşlarını çattı. "Üzerinde adımın yazılı olduğu odaya girmeme kim mani olabilir?"dedi.Kadın Cem'in ona kızacağını bilse bile kıza karşı gelemedi ve gidip anahtarı getirdi. Defne anahtarı bir hışımla alıp hızlıca odaya doğru ilerledi.Kapının kilidine anahtarı heyecandan sokmakta güçlük çekse de en sonunda kapıyı açıp içeri girdi. İçerisi hiç kullanılmamış bebek eşyalarıyla dolu bir bebek odasıydı. Defne kalbinin hızla atmasına aldırış etmeden içerdeki beşiğe yaklaştı.Gözleri dolu bir şekilde beyaz işlemeli bebek yastığını eline aldı. "ANNE... Burada senin elinin izi mi var?"dedi titrek bir sesle. Burnunu çekerek kolunun üstüyle burnunu sildi.Yastığı kalbinin üzerine sıkıca bastırıp sarıldı.Sanki buradaki anne kokusu hiç geçmemişti.Orada onunlaymış gibi hissetti. Derin bir nefes alıp dişlerini birbirine bastırdı. "Keşke bu odada büyüyebilseydim anne"dedi kısık ve titrek sesiyle.Yastığı aldığı yere bıraktıktan sonra dolabı açtı minik bebek kıyafetleriyle doluydu dolap,burukça gülümsedi ve gözlerindeki yaşları sildi. "Tamam,ağlamak yok.Üzülme anne."dedi. Sanki annesi onu izliyor gibi hissetmişti. Belki de izliyordu,kim bilebilirdi ki. Bebek kıyafetlerini sevip kokladı. Sanki daha dün dizilmiş gibiydiler.Anne kokusu böyle mi kokar diye düşündü içinden ama sanıyordu ki bunu hiçbir zaman bilemeyecekti. Komodin üzerindeki fotoğrafa bakıp eline aldı. Mutlu aile tablosu. Annesi ,babası ve annesinin karnındaki o... |
0% |