@mermaidmaryy
|
Defne boğazına dizildiği akşam yemeğinden sonra babasının yüzüne bile bakmadan odasına çıkmıştı.Ufak bir sinir krizi geçirerek elindeki telefonu bir yere fırlatıp ayakkabısını boy aynasına fırlattı. Kırılan ayna parçaları yere dökülürken hızla odasının kapısını kilitledi ve yerden bir ayna parçası aldı. Titrek elleri kırık ayna parçasını zar zor tutarken bileğine doğru aynayı bastırdı.Derin bir nefes aldıktan sonra kendisine gelip elindeki camı yere fırlattı. Korkarak yatağına geçip yastığını kucakladı.Az önce o kendine zarar vermeyi mi düşünmüştü? "Allah'ım sen affet beni,ne yapıyorum ben... "dedi ve yutkundu.Alt dudağını dişlerken kafasının içinde neden böyle delice bir şey yaptığı geçiyordu. Bir sinir yüzünden canımdan mı olmak istedim diye sormadan edemedi kendine. Daha sonra yaşamak kadar güzel bir şey olmadığını düşünüp durdu. Babasına olan öfkesini kendini öldürerek dindiremezdi,o böyle biri değildi. Yaşamayı da çok seviyordu. Anneannesi,dedesi ve eski hayatını özlüyordu. Annesinin ona yazdığı defteri eline aldı rastgele bir cümle seçip okudu. Sen dünyanın en şanslı bebeği olacaksın çünkü baban seni tüm kötülüklerden koruyacak bebeğim. Bugün sen biraz bizi korkuttun,baban neredeyse kalpten gidecekti ama senin iyi olduğunu öğrenince öyle mutlu oldu ki... Eminim bunları okuduğunda ne demek istediğimi anlayacaksındır. Defne yazıyı okuduktan sonra istemsizce ve histerik bir şekilde güldü. Deliriyor muyum acaba diye birkaç saniye düşündükten sonra defteri başucundaki çekmeceye koydu. Babasının nasıl tepki verdiğini, annesinin ona ne demek istediğimi anlayacaksın derken neyden bahsettiğini anlayamamanın verdiği öfkeyle yataktaki yastığı yere fırlattı. Babasının onun için korkmasını istiyordu ama Cem onun geçen gece evde bile olmadığını fark etmemişti. En iyisi baba-kız hikayesini bırakıp yalnızca kendime odaklanmalıyım diye düşündü. Sağlıklı olmanın tek koşulu buydu. Sadece ve sadece kendini düşünmek,kendin için yaşamak. Defne sadece istediği şeyleri yapan bir ergen olmak istiyordu. Yaşının insanı olmak... Genç olmak. Yarım saat kadar düşünceler içerisinde yatağında uzanırken birden telefonuna gelen mesajı hatırladı.Bilinmeyen numaradan gelmişti ve dışarıya davet ediyordu. O mesajı okurken bir mesaj daha gelmişti. Bilinmeyen numara: Cevap vermek için çok az bir süren kaldı... Defne mesajı okuduktan sonra yazan kişinin kim olabileceği üzerine düşündü.Caner olabilirdi ama onun zaten numarasını almamış mıydı?Belki de Ege olabilirdi ama numarasını nereden bulacaktı ki ?En iyisi sormak diye düşündü ve kimsiniz diye bir mesaj attı. Bilinmeyen numara: Çok sevdiğin biri ;) Bilinmeyen numara: Ve yakışıklı. Bilinmeyen numara: Ege yani Defne mesajlar geldiğinde gülümsedi ve hemen Ege'yi telefonuna kaydetti. Ardından hızlıca cevap yazdı. D:Tamamdır,nereden alacaksın beni? D:Ben birazdan bizim sitenin önünde olurum. Defne bir süre telefona bakıp tebessüm ettikten sonra telefonu şarja takıp hazırlanmaya başladı.Üstüne hızlıca bir eşofman takımı giyip saçlarını ördü ve kırık aynadan kendine baktı.Babasının açtığı yaraları bir başkası sarabilir mi diye düşünüyordu. İçindeki heyecan ve korkuyla titrerken kendini sakinleştirmeye çalışırken gelen mesajla irkilerek hemen telefonu eline aldı. Ege: Geldim,nerdesin? Defne mesajı okurken bir yandan da ayakkabısını giymeye çalışıyordu. Mesajı beğenip hemen cebine koydu ve ayakkabısını giymeyi başardı. Kapıdan çıkarsa yakalanacağını düşündüğü için pencereden inebileceğini düşündü ve pencereye doğru yürümeye başladı. Nasıl yapacağını bilmediği için pencereyi açıp dışarı doğru baktı. Çok yüksek olmadığı için sevinmeye başlamıştı bile. Kafasında yapacaklarını planlayarak ilk adımını bir borunun üzerine atarken yakındaki ıhlamur ağacından ve pencereden destek alıyordu.Biraz tırmandı biraz da ağaca sarıldı ve bir şekilde aşağı indi. Hızlıca,koşar adımlarla sitenin çıkışına doğru yürümeye başladı.O gitmeye çalışırken Caner ise onlara doğru geliyordu,Defne'nin pencereden çıktığını görünce duraksayıp nereye gittiğini anlamak için arkasından bakmaya başladı.Defne'nin site çıkışına doğru gittiğini görünce onu takip ederek izlemeye devam etti. Defne sitenin çıkışında Ege'yi motorsikletiyle görünce sevinerek adımlarını hızlandırmıştı.Ege ise motorsikletten inip kaskını çıkarttı.İki genç birbirlerine sarılırlarken Caner saklanarak onları izliyordu. Defne Ege'nin ikinci kaskını kafasına takıp onun arkasına yerleşirken Ege de gideceği yolu düşünüyordu. Caner ikisinin birlikte gittiklerini izledikten sonra asık bir yüzle eve doğru geri adım atmaya başladı. Açıkçası Defne'nin onun laflarını umursamıyor olması biraz kalbini kırmıştı.Hala o çocukla görüşüyor olması, üstelik geç bir saatte, onu hem üzüyor hem de tedirgin ediyordu. "Aptal mısın?Öldürecektin bizi!"dedi. Ege kahkalarını ufak bir tebessümle sonlandırırken Defne'nin saçlarını okşadı. "Ne oldu küçük kız çok mu korktun?" Defne sinirli olduğunu belli eden bir bakış attıktan sonra Ege'de ciddiyetini korumaya çalıştı. Elini uzattı ve Defne'nin tutmasını bekledi.Defne anlamsızca bakmaya devam ederken Ege onun elini tuttu. "Titreme,geçti"dedi ve bir hamleyle Defne'yi kucakladı.Defne bu sarılmayla ne olduğunu şaşırırken birden kendini huzur içinde ve güzel hissetmeye başladı.Ege deli biri olsa da huzur veren bir çocuktu. Henüz onu tanımasa da bu his onu rahatlatıyor ve güvende hissettiriyordu. "Bir şeyler içer misin?"dedi Ege ,Defne'nin parıldayan gözlerine bakarken. Defne kafa sallayıp mırıldanarak "Portakal suyu" dedi.Ege, Defne'nin masum bakışlarıyla gülmeye başladı ve ardından kafa sallayarak bir tekele doğru yürümeye başladı.Defne'ye dönüp beklemesi gerektiğini söyledi ve gitti. Defne olduğu yerde öylece kalırken telefonuna gelen bildirimle irkildi. Caner:Müsait misin? Defne,Caner'den gelen mesajı okurken ne diyeceğini bilemiyordu.Cevap verse ona kızacağını biliyordu ama cevap vermezse ayıp olacağını da biliyordu. D: Uyuyacaktım ne oldu ki? Caner: Önemli bir şey değil,sadece konuşuruz diye düşünmüştüm.İyi uykular. Defne mesajı görüp telefonunu sessize aldı, Caner'e yalan söylediği için kendini kötü hissederken Ege iki elinde içecek ve yüzünde bir gülümsemeyle Defne'ye doğru yürüyordu.Defne,Ege'yi görüp gülümsedi. İçeceklerden birini alıp açıp bir yudum içti. "Bir şey mi oldu?"dedi Ege yüzünü endişeli bir ifade kaplarken.Defne hayır anlamında kafa salladı ve gülümsedi. "Sadece çok susamışım" Ege de çok üstelemeyip gülümsedi ve denize bakarak içeceğini içmeye başladı fakat çok geçmeden konu açmaya başladı. "Anlat bakalım "dedi Ege denizi izlemeye devam ederken. Karşısındaki kızın bir acısı olduğunu biliyordu ama konuşmak istemediğini de fark ediyordu. Defne de denize döndü. "Ne anlatayım ?" dedi Defne. "Kendini, neden bu kadar hüzünlü baktığını falan "dedi Ege. Defne sahiden de buraya geldiğinden beri hüzün doluydu ve bu bakışlarına yansıyordu.Defne utanarak birkaç adım ilerledi. İlerideki bankı işaret ederek ilerleyip oturdu, Ege'de yanına yerleşip ona doğru bakmaya başladı. "Bekliyorum "dedi. Defne buruk ama içerisinde birkaç anlam çıkabilecek bir tebessümle ona doğru döndü. "Tamam öyleyse anlatacağım "dedi. Ege gözlerini açıp ona bakarken Defne her şeyi ona anlatmaya başlamıştı. Annesinin ölümünden beri babasının onu görmek istemediğini , onu suçladığını ve akşam yemeğinde ona yaptığı tavrı, canını yakan her şeyi bir bir Ege'ye anlatmış, bir nevi içini dökmüştü. Ege şaşkınlıkla onu dinlerken elini omzuna koydu ve teselli etmeye çalışırca okşadı. "Ne kadar acımasız bir baban var."dedi.Defne histerik bir şekilde güldü ve Ege'nin gözlerine baktı. Ege'nin de kendi içinde bir şeyler yaşadığı belliydi. O da sormak istiyordu ama Ege'nin sorusuyla düşüncelerinden ayrılmak zorunda kaldı. "Babandan nefret ediyor musun peki?"dedi. Defne bu zamana kadar babasını anlamaya çalışmış olsa da artık onu anlamak istemiyordu, kendisine haksızlık yapıldığını ve asla bir baba kız olamayacaklarını düşünüyordu. En azından bunu akşam yemeğinde anlamışlardı. Yorgun yüz ifadesiyle denize bakarken yutkundu ve cevap verdi. "Evet sanırım ondan nefret ediyorum. Hatta annem değilde o ölseydi keşke" dedi. Dediklerine kendi bile şaşırmıştı. Yıllarca babasının var oluşu bile ona dayanak olmuşken şimdi yaşadıkları birkaç şey ona bunları dedirtmişti. Anneannesi ve dedesini çok özlediğini düşünmeye başlamıştı, Ege sessizce onu izlerken o kafasında bir sürü şey geçiriyordu. Ege düşüncelerini bölene kadar da kafasından bir sürü şey geçmeye devam etti. "Seni anlıyor olmak iyi bir şey mi yoksa kötü mü bilmiyorum "dedi Ege. Defne ona doğru döndü ve tebessüm etti. "Anlat hadi" dedi. Ege de gülümsemeye çalışarak gözlerini denize doğru yöneltti. "Benim anne ve babam yaşıyor ama ben ikisinden de nefret ediyorum. Koca bir evde tek başıma yaşıyorum ben. Annem başka bir adamla evlendi, babam ise bekar hayatı yaşadığı için beni evinde istemiyor. Ben de normal bir ergen olup onlara sorun çıkartmak isterdim ama ne haberleri olur ne de umurları... Benimle para kazandığı için ilgilenmek zorunda olan insanlar olmadığında tek başıma kalıyorum. Arkadaşlarım için bu çok eğlenceli, tek yaşamak güzel, havalı...ama benim ne hissettiğimi kimse anlamayacak kadar kör çünkü bu duyguları hiç yaşamamışlar aileleri hep yanlarında ve onları seviyorlar. Ben ise sevgisizim, yalnızım. Her istediğimi almaları onları iyi ebeveyn yapmıyor. " Defne, Ege'nin bu hüzünlü bakışlarına bakarken o esprili kişiliğinin altında yatan üzgün bir çocuk olduğunu görmüştü. Defne elini Ege'nin omzuna dayadı ve ona bakarak konuşmaya başladı. "Çok üzüldüm Ege "dedi. Ege de Defne'ye dönerek gülümsemeye çalıştı. Defne'nin örgülü saçından tutup hafifçe çekti. Gülmeye çalışıyor, ağlamamak için kendini sıkıyor gibi görünüyordu. Defne onun tavrına gülümserken ona yaklaşıp sıkıca sarıldı. (Görseller temsilidir,yapay zeka tarafından yapılmıştır.) "Delisin sen"dedi. Ege onun sarılmasıyla birkaç saniye duraksadı ve ardında boşta kalan iki elini Defne'nin beline sardı. Defne gülümseyerek geri çekilirken Ege de ona bakıp sırıtıyordu. Neredeyse gece boyunca birlikte vakit geçirdiler, birlikte köfteciye gidip köfte ekmek yediler ve sohbet edip birbirlerini daha yakından tanımaya başladılar. Defne, Ege'nin onu anlamasını sevmiş görünüyordu ve onunla birlikte çok eğleniyordu. Saat üçü çeyrek geçiyorken Defne saatine bakmak için telefonunu açtığında yazan 32 arama yazısı ile kalakaldı. Ege ne olduğunu anlamaya çalışırken Defne kimin aradığına bakıyordu. Beş kere Berfu halası, üç kere Caner ,yirmi dört kere ise babası aramıştı. Bunların üzerine bir de 200 tane mesaj vardı. Defne merak edilmiş olmanın verdiği güzel hisle Ege'ye baktı ve güldü. "Yakalanmışız "dedi. Ege telefona doğru bakıp şaşırırken Defne sanki intikam almış gibi gülümsüyordu. İnsanlar sonunda onun evde olmadığını anlamışlardı ve bu onun için zafer gibi bir şeydi. ••• Akşamki tatsız hareketini düşünüp gözden geçirdikten sonra Defne'yi çok üzdüğünü farkına varmıştı Cem. Defne'yi üzmek ve ona kötü davranmak değildi amacı ama yine de nasıl davranması gerektiğini bilmediği için öyle gelişmişti her şey. Uzun düşünceler sonrasında en azından bir özrü hak ediyor diye düşünüp kızının odasına gitmişti ama kapının kilitli olması onu telaşlandırınca yedek anahtarla kapıyı biraz zorlayarak yardımcılarından birisine kapıyı açtırdı. Onca seslenmesine rağmen ses gelmiyor oluşunun sebebinin kızının evden kaçtığından kaynaklandığını fark edince sinirlenip zaten kırık olan boy aynasını tutup yere fırlatmıştı. Aptal yerine konmaktan nefret ediyordu, üstelik bunu Defne yaptığı için daha da sinirleniyordu. Hışımla aşağı inip önce Defne'yi daha sonra ise Ömer'i aradı, Caner'in bir şey bilip bilmediğini sordu. Acilen gelmeleri gerektiğinden bahsedip ardından Berfu'yu aradı. Kız kardeşinin Defne'yle daha yakından ilgilendiğini bildiğinden Defne'nin onda olmasını umuyordu. Berfu da benle değil dediğinde sanki dünyası kararmış gibi hissetmişti. Koskoca kız nereye kaçmış olabilirdi. Kızımıza bir zarar geldiyse eğer Dilan'ın mezarına nasıl giderim diye düşünmeye başlamıştı, âdeta titrek bir kavak gibiydi. Titriyor ve endişeyle evin içerisinde volta atıyordu durmadan da kızının telefonunu çaldırıyordu. Kısa süre içinde Ömer ve Caner eve geldiler ve ne olup bittiğini anlamaya çalıştılar. Caner bildiği şeyi söylememek için direndi bir süre ,bu süre zarfında Defne'ye ulaşmaya çalışıyordu. Cem ise Ömer'e polisi aramaları gerektiğini söylüyordu. Ömer, Cem'i sakinleştirmeye çalışırken evin çalışanları da ayaktaydılar, meraklı ve endişeli gözlerle olan biteni seyretmeye çalışıyorlardı. Polisi aradıklarında 24 saat geçmesi gerektiği zırvasını zırvalamışlardı Cem'e. En azından o öyle söyleniyordu. "24 saat bekle diyorlar Ömer! Yirmi dört saat nedir!? Kızın başına neler neler gelir o kadar saatte, İstanbul gibi bir yerde "diyerek sinirleniyordu. Caner , Defne'ye ulaşamayacağını anladığında içindeki kötü hisle birlikte Cem'in yanına yaklaştı. "Benim bir şey söylemem gerekiyor "dedi. Cem tedirgin bir halde Caner'e bakarken Caner yutkundu ve titrek ellerini gizlemeye çalışarak konuştu. "Ben sanırım onu evden kaçarken gördüm" dedi. Cem kafayı yiyecek gibi bakarken zilin çalınmasıyla konuşma bitmiş oldu. Caner, Defne'nin gelmesini umarak herkes gibi kapıya yöneldi ve kapının açılmasını bekledi. Umduğu gibi gelen kişi Defne'ydi. Defne gülümseyerek kapıda olan insanlara bakıyordu. "Defne!" Cem sinirli ve şiddetle bağırmıştı ardından koşar adımlarla ona doğru yürüdü. Defne ne olduğunu anlamıyorken Cem ona sarıldı. Defne mahcup bir yüz ifadesiyle ona baktı ve boşta kalan ellerini babasının sırtına dayadı. Cem gözleri dolmuş öfkeli bir baba olsa da kızını görünce bir nebze olsun yumuşamıştı ama geri çekildiğinde sinirle konuşmaya devam etti. "Sen neredeydin?!Bu saatte nasıl çıkıp kafana göre hareket edersin? Ya sana bir şey olsaydı?"dedi. Defne umursamaz bir şekilde babasına bakarken sinirlendi ve o da bağırmaya başladı. "Ne güzel işte karının katili olan istemediğin çocuktan kurtulurdun! Bir şey olsaydı üzülmezdin bile Cem Bey şimdi burada bu kalabalıkta bana babalık yapıyormuş gibi davranamazsın!" Diğerleri onları hayretle izlerken Cem Defne'nin laflarıyla sinirlendi ve kapı kenarındaki cama yumruk attı. Defne korkarak Caner'e doğru kaçarken Ömer de arkadaşının yanına koştu. Caner Defne'nin omzuna kolunu koydu ve geriye doğru çekti. Fısıltıyla "Sakin ol artık" dedi. Defne ,Cem'in elinden akan kanlarla birlikte çığlık attı ve Caner'e sarıldı. Gözyaşları artık ondan izin beklemeden yanaklarından süzülmeye başlamıştı. Caner Defne'ye destek olmaya çalışırcasına onun sırtını sıvazlıyor ve öte yandan yerdeki kanlara ve Cem'e bakıyordu. Cem ardında sinirli bir şekilde evin kapısını açıp çıkarken Ömer 'de onunla birlikte gitti. Caner ,Defne'nin titrek zayıf bedenine destek olarak onu koltuğa oturttu ve bir su getirdi. Defne suyu döke saça içerken Caner, Defne'nin neden böyle yaptığını anlamaya çalışıyordu. "Onunlaydın "dedi Defne'nin dağılmış saçlarına bakarken Defne rahatsız olmuş bir yüz ifadesiyle ona bakıyordu. "Kiminle olduğum kimseyi ilgilendirmez "dedi. Caner de artık sinirli görünüyordu ve Defne'ye yanaştı. "O çocuk pisliğin tekiyse ilgilendirir! Sen bana onun yanındayken yalan söyledin Defne."dedi. Defne dolan gözlerini elinin tersiyle silip hırçın bir ses tonuyla cevap verdi. "Seni hiç ilgilendirmez! Ege'ye bunları söyleyemezsin. O, benim gibi biri, senin aksine beni çok da iyi anlıyor "dedi. Caner duydukları karşısında hayal kırıklığına uğrarken Defne onu umursamadan odasına doğru yürümeye başladı. Caner kırgın bir halde arkasından bakarken evdeki çalışanlar kırılan camı ve kanları temizliyordu. Caner olduğu yerde durmak yerine bir sinirle Defne'nin arkasından gitmeye başladı. Kolundan tuttu ve kendine doğru çekti. Defne bıkkın bir yüz ifadesiyle Caner'e bakıyordu. "Bana haksızlık etme "dedi Caner, sinirden elleri titrerken. Defne umursamaz tavırlarıyla kolunu Caner'in elleri arasından hışımla çekti. Onu anlamadığına adı kadar emindi. "Beni rahat bırak! Senin mükemmel bir ailen, bir yaşantın var. Beni anlayamazsın beni anlayabilmek için yalnız olman gerekir. Ben sana benzemiyorum Caner. Ben senin dünyana ait değilim o yüzden dokunma bana" dedi ve hıçkırıklarını gizlemeyerek ve ağlayarak koşar adımlarla merdivenlerden çıktı. Caner arkasından bakarken gözleri dolmuştu ve mırıldandı. "Seni anlamak için aynı şeyleri yaşıyor olmam gerekmez! "
|
0% |