@mermarid
|
Genç kadın gün boyu oldukça keyifli zaman geçirmişti. Uzun zamandır ilk kez bir aile ile vakit geçiriyordu. Gecesinin aynı şekilde keyifli bitmesini beklerken kapıdan içeriye giren kadını görünce gerilmişti. Başta inanamasa da konuştukça yıllardır görmediği kişi olduğuna emindi. Buruk bir şekilde genç kadının kendisini fark etmesini beklemişti. Sonunda bakışlar ona döndüğünde genç kadın yutkunmadan edememişti. Genç kadın onu gördüğünde yaşadığı şaşkınlık Açelya’yı hafif gülümsetmişti. “Açelya?” Asya genç kadının yanına hızla ulaşırken kollarını sıkıca ona dolamıştı. Herkes merakla ikiliyi izlerken Asya geri çekilerek “Nerelerdeydin? Seni ne kadar çok aradım biliyor musun?” Asya’nın gözlerinden akan yaşlar yanaklarında iz oluştururken Açelya başını iki yana sallayarak cevap vermişti. “Karşına çıkmaya cesaret edemedim. Ben ne söyleyeceğimi bilmiyorum…” “Neden? Neden tek başına bu acıyı yaşadın?” Asya yanaklarını silerken Açelya genç kadını kendine çekerek sıkıca sarılmıştı. “Siz tanışıyor musunuz?” Akasya merakla sorarken iki kadının dikkati onları izleyen kadınlara dönmüştü. Asya gülümseyerek kolunu Açelya’nın beline dolayıp Akasya’ya bakmıştı. “Açelya ile çok eskiden tanışıyoruz.” Akasya eski arkadaşını görünce o kadar sevinmişti ki sözlerini kesik kesik devam etmişti. “Salih’in timindeydi. O da… Oktay abi de…” Açelya duyduğu isimle yutkunurken bakışlarını kaçırmıştı. “Sen asker miydin kızım?” Gülay hanım merakla sorarken Açelya bakışlarını kaçırmıştı. Askerliği, timini çok özlüyordu ancak o olaydan sonra hepsi yok olmuştu. On kişilik ekipten dört kişi kalmışlardı. Diğer arkadaşları askerliğe devam etseler de Açelya aldığı ağır yaralar yüzünden gazi olarak emekli edilmişti. Göğsünde her zaman bir sancı olan son operasyonlarını unutmasına imkan yoktu. O operasyonlarda arkadaşlarını ve kocasını kaybetmişti. Oktay’la askeriyede tanışmışlardı. Sonradan aynı timde görev almaya başlamışlardı. Duygularından emin olduktan sonra uzatmadan evlenmeye karar vermişlerdi. Onların mesleğinde ölüm her zaman enselerindeydi ve birbirlerine geç kalmak istememişlerdi. Düğün yapmamışlardı. İkisinin de pek akrabası yoktu. Açelya’nın ailesi nikahına gelmemişti. Asker olmak istediğini söylediğinde genç kadına karşı çıkmışlar, geri adım atmadığı içinde görüşmeyi kesmişlerdi. Açelya için aile Oktay ve onun ailesi olmuştu. Kardeşleri ise timdeki arkadaşlarıydı. “Hem de en iyisindendi. Yıllardır görüşmüyorduk. Şeyden beri…” Akasya Asya’nın demek istediğini anladığında susmuştu. Asya onun üniversitede hocasıydı ve mezun olduktan sonra da yaşları yakın olduğu için çok iyi arkadaş olmuştular. Üstelik aynı binada oturuyorlardı. “Neden bıraktın kızım? Asker olmak kolay değil,” diyen Gülay hanımla ortam sessizleşmişti. “Gazi olarak emekli oldum Gülay Hanım, asker olarak devam edemedim.” Açelya’nın cevabıyla kadınlar da susmuştu. Efnan “Yemekten önce bir şey içer misiniz?” Efnan’ın naif sesi ortamın havasını değiştirirken Açelya “Ben sana yardım edeyim,” diyerek ortamdan kaçmak istemişti. “Sen benim yanımda kal, Akasya ona yardım eder,” diyen Asya Açelya’yı yanından ayırmak istemiyordu. Ona soracak o kadar çok şeyi vardı ki düşünceleri karma karışıktı. “Hamile bir kadına mı hizmet yaptıracaksın?” Açelya onaylamaz bir şekilde arkadaşına bakarken yerinden kalkmıştı. Efnan ve Açelya mutfağa geçerken Akasya Asya’nın yanına giderek “Oktay dediğin kişi nişanlınla şehit olan arkadaşı değil mi?” diye sordu. “Evet, Açelya’nın kocasıydı. O da Salih gibi şehit oldu. Açelya ağır yaralanmıştı. Askeri hastanede uzun süre tedavi gördü. O günden sonra Açelya’yı bir daha görmedim.” Genç kadının sözleri salondaki üç kadını da duygulandırmıştı. Açelya’nın neden bu kadar soğuk durduğunu anlamalarına yardımcı olmuştu. “Onun için zor olmuştur.” “Eminim. Ben Salih’ten sonra kendime uzun süre gelememiştim. Sefa olmasaydı hala boşlukta dolanıp dururdum.” “Sefa hoca da seni çok seviyor. Salih’i birlikte ziyarete gidiyorsunuz değil mi?” Asya buruk bir şekilde başını sallamıştı. “Başkası olsaydı asla eski nişanlısının mezarına karısını götürür ki? Üstelik hiç şikayet etmeden.” “Salih’in annesini de ziyaret ediyorsunuz bunu unutma. Sefa hoca gerçekten eşi bulunmaz biri.” Asya gülümseyerek başını sallamıştı. “Öyle, evlendiğimizden beri bir kez olsun beni üzmedi.” Efnan ve Açelya ellerinde çaylarla salona girdiğinde annesine dönerek “Anne babamlara da çay servis edelim mi?” dedi. “Sen otur kızım ben Ahmet’e söylerim o servis yapar çayları.” Efnan çayları dağıttıktan sonra yerine otururken Asya hemen Açelya’nın yanına oturmuştu. Gece oldukça keyifli geçmişti. Hep birlikte yemekler yenmiş, Efnan masanın en tip köşesine oturarak servis için sürekli yerinden kalkıp misafirlerine hizmet etmişti. Her kalktığında kendisine kayan bakışlardan habersizdi. Genç kız ne kadar dikkat çekmek istemese de ağır başlılığı, naif hareketleri onu göz önünde tutuyordu. Ahmet ister istemez gerilmeye başlamıştı. Sefa eski hocası olsa da sıkı Alya ve Cenk sayesinde sıkı arkadaş olmuşlardı. Onur zaten Akasya sayesinde ailenin dostu, doktoru olmuştu. Arada iki arkadaşını kontrol ederken ikisinin de önündeki yemekten başka bir şeyle ilgilenmediğini görünce rahat bir nefes almıştı. Düşüncelerinin kaydığı yönü fark eden Ahmet kendine şaşırmaya başlamıştı. “Demek Akasya’nın dilinden düşürmediği Açelya sizsiniz? Karım sizi çok merak ediyordu.” Açelya Sefa’nın sorusuyla genç kadın ona bakmıştı. Sefa ona garip gelmişti. “Akasya beni ne olarak anlattı bilmiyorum ama sanırım tek tanıdığı Açelya benim.” “Elbette öylesin, sen benim hayran olduğum kadındın.” Açelya başını iki yana sallayarak derin bir soluk almıştı. “Abartma Akasya, o kadar iyi değildim.” “Kendine haksızlık ediyorsun. Sen iyi bir askerdin, Salih senden ve Oktay abiden hayranlıkla bahsederdi.” Genç kadın Salih’in adının geçmesiyle bakışlarını Akasya’nın kocasına çevirmişti. Adam o kadar rahattı ki genç kadın ister istemez garipsemişti. “Başınız sağ olsun,” diyen Sefa oldukça üzgündü. Asya tüm yaşadıklarını, şehit olan arkadaşlarını, nişanlısını her şeyi kocasına anlatmış ondan büyük destek görmüştü. Evlendikleri günden beri Asya’nın kabusları sanki yok olmuştu. “Vatan sağ olsun,” Asya ve Açelya aynı anda cevap verirken ortam birden duygusallaşmıştı. Yemekler yenmiş, Efnan herkese kahve ikram etmişti. Genç kız hiç oturmamış sürekli misafirlerine ikramlarda bulunmuştu. Erkekler yeniden kendi aralarında oturup konuşmaya başladığında Akasya keyifle Gülay hanıma yaklaşarak “Hayırlı olsun Gülay sultan, gül gibi gelin bulmuşsun kendine,” dediğinde kadın gülmüştü. “Gelinim kayıp değildi ki bulayım Akasya, Efnan her zaman yanı başımdaydı.” “Öyle bile olsa Ahmet için harika bir eş olacak. Çok yakışıyorlar…” “Huyları da yakışıyor Akasya, dua et kızım şu iş olsun. Oğlumun yüzünün gülmesi için dua et.” “İnşallah Gülay teyze, Ahmet’te hak ettiği mutluluğa kavuşacak. Gözümden kaçtı sanma bizimki şimdiden sahiplenmiş Efnan’ı.” “Öyle mi dersin? Gerçi çocukken de Efnan’ı sahiplenirdi. İnşallah gönülleri de bir olur.” “İnşallah…” ikili bir süre daha konuşurken Akasya genç kıza dönerek “Hafta sonu müsait misin Efnan?” Efnan kendisine gelen soruyla duraksamıştı. “Ben mi neden?” “Alışverişe çıkalım birlikte. Malum Gülay teyze rahatsız. Hayırlı iş için size geleceğiz. Önden bir alışveriş yapmak lazım.” Efnan şaşkın bir şekilde annesine bakmıştı. “Gidin kızım, eksiklerin varsa alırsınız.” “Siz olmadan olur mu? Acelesi yok sonra da gidebiliriz.” “Olmaz ne kadar erken o kadar iyi, siz gidin kızım. Birlikte rahat rahat alışveriş yaparsınız. Ben size bir liste yaparım sizde ona göre alırsınız alacaklarınızı.” Efnan kurtuluş olmadığını anlayarak başını sallamıştı. “Siz nasıl isterseniz öyle olsun.” Akasya kızın sözleriyle ellerini çırpmıştı. “Ay çok heyecanlı. Kaderde Ahmet’in düğününü de görmek varmış.” Genç kadın o kadar heyecanlanmıştı ki Efnan da Zeynep Hanım da oldukça şaşırmıştı. Gülay hanım ise Akasya’yı iyi tanıdığı için sadece gülümsemişti. “O zaman hafta sonu görüşürüz.” Genç kadın kendi kendini onaylarken Asya başını iki yana sallamıştı. “Hafta sonu öğleden sonra boşum dışarıda buluşuruz o zaman.” Efnan kurtuluş olmadığını anladığında mecbur kabul etmek zorunda kalmıştı. Misafirler bir bir evden ayrılırken Ahmet’te izin isteyerek kendi evlerine geçmişti. Ortalığı toparlayan genç kız yengesinin çağırmasıyla yanına gitmişti. “Bir şey mi istedin yenge?” Efnan kadının ağzının içine bakıyordu isteğini yerine getirmek için. “Gel kızım otur şöyle biraz konuşalım. Zeynep sende gel yanıma.” İkili hasta kadının iki yanına otururken Efnan merakla Gülay hanıma bakmıştı. “Ne oldu Gülay, bir sıkıntın mı var?” “Aslında Zeynep sen biliyorsun ancak Efnan’a da söylemek istiyorum. Bu halde olmasaydım ben isterdim müstakbel gelinimle gerekli alışverişi yapmak ama zamanımız dar. Benim de ayağa kalkmam uzun sürecek. Bu yüzden sizce sakıncası yoksa kendi aramızda bir isteme yapalım. Akrabaları dahil etmeden. Gerekirse onları nişana çağırırız. Ne dersiniz?” Zeynep hanım Efnan’a bakarken Efnan başını sallayarak “Benim için hiç sorun değil anne, siz nasıl uygun görürseniz öyle yaparız. Ancak ben ayrı nişan yapmak istemiyorum. Gereksiz bir masraf olacaktır. Nikahımıza akrabalarımızı çağırırız yeter. Sadece aradaki söz-nişanı bilsinler yeter.” Efnan’ın sözleri iki kadının da dikkatini çekmişti. Zeynep hanım kızının neden kalabalık nişan yapmak istemediğini anlayabiliyordu. Nişan yaparsa iş dünyasından ve kendi lüzumsuz akrabalarından birçok kişi gelecekti ve onların isteği doğrultusunda karışık bir nişan yapacaklardı ve Efnan kalabalıkta kalmak istemiyordu. Herkesin ortak dikkat noktası olmak istemiyordu. “Sen nasıl istersen kızım. Normalde Suna’ya haber vermem gerekiyor ancak kazayı ona söylemedik. Şimdi alışveriş için onu çağırırsam çocukla zor olur. Darılmazsın dimi kızım? Ama istersen Suna’ya haber vereyim hemen gelsin.” Gülay hanım oldukça mahcuptu. Gönül isterdi ki ayağı iyi olduğunda tüm bu hazırlıkları kendisi yapsındı ancak Mehmet ağabeyi nikahın bir an önce olmasını istiyordu. Neden acele ettiriyordu bilmiyordu ancak Hilmi beyin ve Gülay hanımın da işine gelmiyor değildi. Düğünü sonradan da yapabilirlerdi ancak nikah hemen yapılacaktı. “Hiç sorun değil yenge, Suna ablam çocuklarla perişan olmasın. Ama haber vermediğiniz için darılmaz mı? Benim bir kardeşim olsaydı ve benden gizli söz kesseydi çok darılırdım.” Zeynep hanım gülümseyerek kızına bakmıştı. “Efnan haklı Gülay, Suna kızıma haber vermezsen çok darılır. Hem sen ne kadar Ahmet’in evlenmesini istiyorsan Suna da o kadar çok istiyordu. Onu bu sevinçten mahrum etmemelisin.” Gülay hanım kısa bir süre sessiz kalırken başını sallamıştı. “Haklısın, şuradan telefonumu verebilir misin kızım?” Efnan telefonu kadına uzatırken “Geç olmadı mı şimdi mi arayacaksın?” diye sordu. “O bu saatte uyumaz kızım şimdi aramak en iyisi. Sonra unutuyorum.” Telefon numarasını çevirirken Efnan yutkunarak kadının konuşmasını beklemeye başlamıştı. Gülay hanım kızına Ahmet’in evleneceğini söylediğinde karşıdan gelen çığlıkla Efnan şaşırmıştı. Gülay hanım ise gülümseyerek başını iki yana sallamıştı. Her zaman ki gibi Zeynep haklı çıkmıştı. Kızı kardeşi evleneceği için çok mutlu olmuştu. Kiminle evleneceğini söylediğindeyse Suna’nın mutluluğu iki katına çıkmıştı. Efnan’ı çok seven genç kadın kızın kendi gelinleri olacağını duyunca başta inanamamış birçok kez annesine yeminler ettirmişti. Suna annesinin düştüğünü amcasında kaldığını öğrendiğindeyse kadını bir güzel azarlamıştı. O ailenin tek kızıydı ve anne babasına düşkün büyümüştü. Uzakta oturması genç kadını oldukça zorlarken kocasını tayin istemesi için ikna etmeye çalışıyordu. Telefonu kapattıklarında Gülay Hanım gözleri nemli bir şekilde ikiliye bakmıştı. “Çok sevindi, haklıydın Zeynep Suna bizi asla affetmezdi. Yarın yola çıkıp geleceğini söyledi. Sonra da biz eve geçeriz Zeynep.” “O nasıl söz burada kalın yerimiz nasıla var.” “Olmaz öyle şey Zeynep, bizimde kendimize göre hazırlıklarımız olacak. Haftaya artık şu yüzükleri takarız ne dersin kızım.” Efnan gelen soruyla annesine bakmıştı. “Babamla konuşurum. O ne derse beni kabulüm yenge.” “Sadece babanın dediği değil Efnan, bu evliliği sen yapacaksın. İçinde azıcık bir şüphe varsa bizimle paylaş lütfen. Sen böyle yaptıkça evliliğe zorluyormuşuz gibi geliyor. Ne istiyorsan çekinmeden söyle kızım bir daha bu günleri yaşayamayacaksın. Bizim zamanımızda hiçbir şey yoktu. Bizler kurulu düzenin içine gidiyorduk. Şanslıysa bir oda takımı alırlardı bizlere. “Haklısın Gülay, eskiden ayrı eve çıkmak yoktu. Neyse ki ikimizin de kayınvalidesi bizimle uzun süre kalmadı.” Zeynep hanımın sözlerine Gülay Hanım gülmüştü. Onların öz kayınvalidesi üç kez evlenmişti. Her kapıya bir evlat bırakmış sonra da vefat etmişti. Ancak kayınbabalarıyla ve onların ikinci eşleriyle aynı evde bir süre yaşamışlardı ve bu süre iki kadına da yetmişti. “Ölülerin ardından konuşmamalısınız.” Efnan gülen iki kadına onaylamaz bir şekilde başını sallamıştı. “Kusura bakma kızım ama sen babaannenleri bilmezsin.” Gülay hanım konuşurken Efnan müsaade isteyerek mutfağa geçmişti. Genç kız anne ve yengesinin bu konuşmayı sonuna kadar sürdüreceğinin farkındaydı bu yüzden oradan ayrılmak istemişti. Kızın ardından bakan Gülay Hanım iç çekerek “Senin kızı bu yüzden çok seviyorum Zeynep, Allah senden razı olsun. Kızın kimsenin arkasından konuşmayı sevmiyor. Ölü bile olsalar.” İki kadın gülümserken kadın dayanamayarak “Sana nerede kalmak istediğine dair bir şey söyledi mi? Belki bizden çekinir sana söyler Zeynep. Lütfen biliyorsan çekinmeden söyleyin. Ahmet’im mutlu olduktan sonra istedikleri her yerde yaşayabilirler.” Gülay hanım oldukça samimiydi bu sözlerinde. Onun tek derdi oğlunun hayırlı bir yuva kurarak mutlu olmasıydı. “Bana söyledi ancak bunu çocuklar size açıklasa daha doğru olur. Ama şu kadarını söyleyebilirim. Bizlerden uzakta oturmayacaklarmış.” Aldığı yanıtla Gülay Hanım rahat bir nefes çekmişti içine. “Çok sevindim.” Kadınların konuşmasını salona giren Mehmet beyle Hilmi Bey bölmüştü. İki adamın da yüzü asıktı. “Hayırdır Mehmet Bey ne bu yüzünüzün hali?” Zeynep hanım gerçekten merak etmişti birkaç saate kocasının yüzünün neden asıldığını. “Hayr mı bilmem Zeynep. Abimlerin üst katı almayı düşünüyorduk biliyorsun.” İki kadında başını sallamıştı. “Evet bir şey mi oldu?” “Evi geçen hafta satmışlar. Buna canımız sıkıldı.” İki kadın birbirine bakarak başını sallamıştı. “Bunda can sıkacak ne var. Kısmet değilmiş demek ki. Alt katın da satılık olduğunu söylememiş miydiniz? Oraya baksaydınız?” “Bizde bunu düşünüyorduk. Sana sormadan karar vermek istemedim. Eğer beğenirsen orayı alırız.” “Abimlerin evinin aynısı değil mi o daire? Beğenmemek mümkün mü? Orayı da kaçırmadan arayıp alacağınızı söyleyin. Şu evden bir an önce taşınmak istiyorum.” “Öyle de çok heveslenmiştim teras kata. İlerde Efnan otururdu oraya. Hem abimlere de yakın oturmuş olurdu.” Efnan elinde çayla salona girdiğinde önce babasıyla amcasına sonra da annelerine ikram etmişti. “Ne oldu babacım, neden yüzün asıldı.” Efnan şefkatle babasına bakarken onun yüzünün asılması kendi canını da sıkmıştı. O babasının her zaman gülümsemesini istiyordu. Bunun olamayacağını bilmesine rağmen dua etmekten geri kalamıyordu. “Amcanların üst kat satılmış kızım onu konuşuyorduk. İlerde orada otururdunuz amcanlara yakın olurdunuz. Gözümüz arkada kalmazdı böylece.” Efnan her zamanki gibi babasının kendisini düşünerek hareket ettiğini biliyordu. İç çekerek “Önemli değil baba, elbet yengemlere yakın başka daire buluruz. Ama şimdilik acelesi yok. Biz nasip olurda Ahmet’le evlenirsek bir süre yengemlerin de müsadesi olursa onlarla yaşamak istiyoruz.” Gülay hanım şaşkınlıkla genç kıza bakmıştı. “Bizimle mi yaşayacaksınız? Olur mu canım öyle şey!” Gülay hanım kocasın bakarken Hilmi Bey bilmediğini belirtircesine omzunu silkmişti. “Bana bakma hatun benim haberim yoktu.” “Kızım neden böyle bir karar verdiniz ki? Kendi evinizde daha rahat edersiniz. Ne yapacaksınız bizim yanımızda?” “Bizi evinde istemiyor musun yoksa yenge?” genç kız kadının itirazlarına imayla gülümserken Gülay Hanım “Ay olur mu öyle şey kızım, başımız üzerinde yeriniz var. Ama herkes yuvasını bilsin değil mi?” dedi. “Bırak nasıl istiyorsa öyle olsun Gülay, belli ki birbirlerine alışana kadar başlarında büyük olsun istiyorlar.” Zeynep hanımın sözleriyle Efnan bakışlarını kaçırırken asıl meselenin bu olmadığını annesinin bilmesine rağmen böyle konuşması onu utandırmıştı. “Siz nasıl isterseniz öyle olsun o zaman kızım ne diyeyim. Alışverişe çıktığınızda güzel bir oda takımı da bakarsınız. Sonradan kendi evinize çıktığınızda yenisini alırız. Bizdeki odanızda aynı şekilde durur.” Bir süre daha konuşulduktan sonra Efnan son toparlamaları da yaparak odasına çekilmişti. Namazını kılarak duasını ederken sürekli kendisi ve Ahmet hakkında hayırlısını istiyordu. Bazı dualar hemen kabul olurken bazılarıysa kabul olma zamanını beklerdi. Elbet hayırlı dualar dua kapısından geçip yerine ulaşıyordu. Yeter ki yürekten inanarak dua etsindi insan. *** Genç kadın işlerini halledip çantasını alarak evden çıkarken içeride maç izleyen kocasına seslenerek “Ben çıkıyorum,” dedi. Genç adam hızla dış kapıya gelirken “Kendini çok yorma hayatım. Bazen iki canlı olduğunu unutuyorsun,” dedi. “Sen bizi merak etme Onur, bugün anneme uğrayacaktın unutmadın değil mi?” Onur gülerek karısının yüzünü kavrayarak dudaklarını alnına bastırmıştı. “Unutur muyum hiç hayatım, unutursam annen arayıp hatırlatır zaten.” “Sizin aranızdaki şu bağa hayranım kocacım. Bazen ben miyim onun kızı yoksa sen mi onun oğlusun belli değil. Bana gelini gibi davranmıyor mu…” Onur karısının sitemine gülerken konuşmuştu. “Hadi geç kalma. Bir şey olursa beni ara yanına gelirim.” “Ararım hadi görüşürüz.” Akasya evden çıkarak merdivenlerden aşağıya inmişti. Üç katlı binanın orta katında oturuyordu. Bina eski bir aile binasıydı. Üst katta eskiden arkadaşı Alya ve kocası oturuyordu. Alt katta ise Alya2nın kayınvalidesi Deniz Hanım. Onlar Trabzon’a döndüklerinden beri üst kat henüz boş, alt katta ise Asya ile Sefa kalıyordu. Kendisi arada üst kattaki terasa çıkarak anılarını tazeliyordu. Her köşesinde Alya ile olan güzel anıları vardı o dairenin. Arabasına binerek yola çıkan genç kadın telefonu arabanın tutacına yerleştirerek en yakın arkadaşını aramıştı. Alya bugün onların alışverişe çıkacaklarını bildiği için telefonun başında bekliyordu. Kısa sürede telefona cevap veren genç kadın neşeli bir şekilde genç kıza alacakları hediyelere karar vermişlerdi. Hepsinin derdi büyük acılar çekmiş olan Ahmet’in mutlu olmasıydı. Buluşacakları yere yaklaştığında genç kadın telefonu kapatıp arabayı park etmek için uygun bir yer bakmıştı. İleride boş bir alan görünce hemen arabasını park ederek araçtan inmişti. Küçük bir kafede buluşup buradan çarşıya alışverişe çıkacaklardı. Kafeden içeriye girdiğinde sıcak havadan klimanın serinliğine girdiği için ürpermişti. Bir köşedeki masada karşılıklı oturan üç kadını gören Akasya oldukça heyecanlanmıştı. “Suna abla sen ne zaman geldin?” Akasya heyecanla sorarken iki gün önce Sakarya’ya gelen Suna neşeyle genç kadına sarılmıştı. “İki gün önce haberi aldım hemen geldim. Düşünebiliyor musun Ahmet evleniyor. Hem de Efnan’la…” diyen Suna o kadar heyecanlıydı ki mutluluğunu belli etmekten geri durmuyordu. Efnan’ı ilk gördüğünde genç kıza öyle bir sarılmıştı ki Efnan ne yapacağını şaşırmıştı. “Çok sevindim abla, hadi işimize bakalım.” Efnan kızaran yanaklarıyla yerinden kalkarken hemen yanında Açelya vardı. Açelya genç kıza destek olmak için elini koluna koyarak sessizce “Yanındayım,” dediğinde Efnan genç kadına minnetle gülümsemişti. Gülümsemesi o kadar parlak gelmişti ki görene Açelya Efnan’ın insanların içine çok fazla gülümsememesi gerektiğini düşünmeye başlamıştı. “Hadi gidelim hayatım çok işimiz var. Annem bir liste yaptı ki sorma.” Suna listeyi gösterdiğinde Efnan’ın gözleri büyümüştü. "Bu kadar şeye ne gerek var abla, birkaç parça kıyafet seçeceğiz sadece.” “Kıyafet mi? Bugün çok şey seçeceğiz. Ayrıca yüzükleri de seçeceksin. Ahmet istediğini almamızı istedi.” Suna çantasından çıkardığı kartı havaya kaldırırken gülmüştü. “Ay kartını mı verdi?” Akasya kadının elindeki kartı kaparken Efnan iki kadına onaylamaz bir şekilde bakmıştı. “Buna gerek yok abla, çok masraf etmeyelim.” “Kız görende seni fakir sanır, başka zaman idareli davranırsın bu senin düğün alışverişin.” “Sadece söz keseceğiz.” “Sen karışma gelin,” diyen Akasya Suna’nın koluna girerek önden yürümeye başlamıştı. İkili o kadar heyecanlıydı ki Efnan şaşkınlıkla arkalarından bakmıştı. “Ben söyleyeyim bu ikisi çok fena Efnan, seni zorlayacaklar belli. Biraz sabret beğenmediklerini sonra değiştirirsin.” Ayıp olmaz mı? Hem ne gerek var o parayla daha hayırlı işler yapardık.” Efnan’ın sözlerine gülen Açelya eliyle gülmesini saklamaya çalışıyordu. Kızın tutumlu değil sadece gereksiz para harcamak istemediğini anlayabiliyordu. Açelya emindi ki harcanan paranın ihtiyaç sahibine verildiğinde Efnan daha mutlu olurdu. İlk mağazaya girdiklerinde Suna ve Akasya birçok elbise göstermişti genç kıza ancak Efnan hiçbirini istememişti. Çoğunun bedeni dardı ve Efnan bu tarz kıyafetler içinde rahat edemezdi. Zar zor birkaç kıyafet alınan kız isteme için kendine sade buz mavisi bol bir elbise ile şal almıştı. Genç kız denediği tüm kıyafetleri bol olmasına rağmen o kadar güzel taşımıştı ki Akasya’nın “Ahmet gerçekten çok şanslı, öyle bir karısı olacak ki çuval giyse yakışan türde…” dediğinde Efnan utanarak bakışlarını kaçırmıştı. “Efnan da çok şanslı olacak, kardeşim diye demiyorum ama Ahmet çok iyi kalpli, merhametli biridir. Birbirlerini tamamlayacaklar.” “İnşallah. Bakın şurada bir kuyumcu var oraya girelim belki bir yüzük beğenirsin.” Efnan Suna’nın sözleriyle duraksamıştı. “Yüzüğü tek başına seçmek istemiyordu. Ahmet’in de orada olması gerektiğini düşünse de sonradan birlikte başka yüzük bakabileceklerini düşünerek öneriyi kabul etmişti. Akasya pür dikkat genç kızı gözlem atına almıştı. Efnan’ın bakışlarından sevdiği ya da sevmediği şeyleri anlamaya çalışıyordu. Efnan’ın alışverişte olan tutumu Akasya’nın aklını karıştırmıştı. Genç kızın daha fazla şey isteyeceğini düşünmüştü ancak neredeyse hiçbir şey almadan eve döneceklerdi. Nedense Ahmet’i fazla masrafa sokmamak için elinden gelen yapmıştı. Pahalı kıyafetler yerine daha uygun ama kaliteli ürünler seçmişti. Kendileri onca kıyafet göstermiş ancak Efnan istediğini eliyle koymuş gibi bulup denemiş sonra da almıştı. “Annemler çok kızacak, hiçbir şey almadın resmen.” Suna hayıflanırken Efnan kadının sözlerine gülümsemişti. “İhtiyacım olanı kadar aldım abla, yengem bir şey demez merak etme.” “Ama Efnan hevesim kursağımda kaldı. Doğru düzgün bir şey seçmedin ki.” Açelya paketleri arabaya bırakarak hızla yanlarına gelmişti. Gözünü Efnan’ın üzerinden biran olsun ayırmamıştı. Her an tetikteydi. Kuyumcuya girdiklerinde genç kız tezgahtaki yüzüklere bakmaya başlamıştı. O sırada gün boyu Akasya’ya mesaj çekerek ne yaptıklarını soran Ahmet yine mesaj çekmişti. Genç kızın yüzük baktığını yazıp göndermesiyle genç adamın aradığını görünce gruptan uzaklaşarak telefonu açmıştı. “Hangi kuyumcudasınız?” “Çarşıdaki kuyumculardan birindeyiz. Öylesine önünden geçerken girdik.” “Akasya, Efnan hangisini beğenirse onu alın. Kendisi söylemez ancak beğendiği bir şey görünce istem dışı parmaklarını kıtlatır. Onu dikkatli izlemeni istiyorum.” Akasya genç adamın sözleriyle duraksamıştı. Arkadaşının sözlerinden sonra dikkatle Efnan’ı izlemeye başlayan genç kadın kızın birkaç yüzükten sonra gerçekten de parmağını kıtlattığını görünce heyecanlanmıştı. Ancak yüzüğün ücretini öğrenen genç kızın başka bir modele yönelmesi kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. “Sanırım bir tane beğendi.” “Akasya o yüzüğü ne olursa olsun alın!” Akasya iç çekerken “Bu kızın zengin olduğuna emin misin Ahmet, yüzüğün ücretini duyunca vazgeçti almaktan. Kıza bu yüzüğü alabilecek durumun olduğunu söylemedin mi? Dikkatimi çekti sizi fazla masrafa sokmadan uygun ama kaliteli ürünler seçti.” Ahmet Akasya’nın sözleriyle nefesini tutmuştu. Son konuşmalarında kıza masrafa girdiğini söylediğinde böyle bir sonuç beklememişti. Efnan her zaman düşünceliydi ancak Ahmet onun bu kadar tutumlu davranmasını da istemiyordu. Beğendiği, almak istediği ihtiyaçlarını düşünmeden almasını istiyordu. Anlaşılan Efnan onun borçları olduğunu düşünerek dikkatli davranıyordu. “Kendisi ne seçerse seçsin Akasya ama sen onun sevdiği alyansı mutlaka bir şekilde al.” Akasya arkadaşını onaylarken telefonu kapatarak kızların yanına geçmişti. “Seçtiniz mi yüzük? Beğendiğin bir şey yok mu?” Akasya kızın bakışlarının kaydığı yüzüğü görünce gözleri parlamıştı. Yüzük kalp şeklinde çok hoş bir tasarıma sahipti. Efnan’nın zevkine hayran kalmamak elde değildi. Ancak genç kız pahalı olduğu gerekçesiyle daha uygun bir yüzüğe bakmıştı. Sonunda alışverişi bitirerek yorgun bir şekilde eve dönmüşlerdi. Efnan eve girdiğinde Zeynep Hanım hızla genç kızın yanına ulaşmıştı. Efnan o kadar yorgun görünüyordu ki kadın kızına soru sorup sormamaya karar verememişti. “Selamünaleyküm anne,” Efnan kendisini kanepeye bırakırken derin bir soluk almıştı. “Kızım ne bu hal?” “Anne çok yoruldum, Suna abla da Akasya da canıma okudu.” Zeynep hanım kızının haline gülerken “Yuva kurmak kolay değil kızım, biraz dayanacaksın,” dediğinde Efnan annesine gülümsemişti. “Benden daha hevesliydiler anne alışveriş yaparken, kendimi sorgulamadım değil.” “Sen alışık değilsin kızım böyle şeylere. En son ne zaman kendine doğru düzgün para harcadın?” kadının sorusuyla Efnan bakışlarını kaçırmıştı. “Harcamama gerek yok ki anne, siz tüm ihtiyaçlarımı karşılıyorsunuz zaten.” “Öyle de kızım bizim beğenerek aldığımız başka senin severek aldığın başka. Biraz kendini düşünsen kızım.” “Ben böyle iyiyim anne lütfen beni düşünüp kendini sıkıntıya sokma.” “Nasıl sokmam kızım, sen bizim tek evladımızsın. Seni düşünmeyeceğiz de kimi düşüneceğiz. Hem baban belli etmiyor ama gideceksin diye çok ileniyor.” “Farkındayım anne. Çok uzağa gitmiyorum nasılsa sık sık görüşeceğiz.” “İnşallah. Sen mutlu ol biz başka bir şey istemiyoruz.” Efnan yerinden kalkarak annesinin yanına oturup kollarını kadına sıkıca sarmıştı. “Allah razı olsun anne, bana hiç eksiklik hissettirmedin. Sen de babam da bana ne öksüzlük ne yetimlik hissettirmediniz. Allah razı olsun sizden.” “Senden de kızım… Senden de…” Zeynep Hanım gözleri dolu bir şekilde kızına sıkıca sarılırken geri çekilerek kızının akça yüzünü avuçlarının arasına alıp yanaklarını usulca öpmüştü. “Benin kızım büyüdü de yuvadan uçmaya hazırlanıyor.” Efnan efkarlanan annesine gülümseyerek “Anne bir dahakine sende bizimle gelirsin değil mi?” “Elbette kızım, Gülay gelmediği için bende gelmedim kızım. Bir sonraki alışverişe hep birlikte oluruz. Aldıklarınız nerede?” “Suna abla aldı, sonra getireceklermiş.” Zeynep hanım anlayışla durumu karşılarken “Kalk üzerini değiştir kızım rahatlarsın.” Efnan yerinden kalkarak odasına geçerken oldukça heyecanlıydı. Bugün Ahmet’in gelmemesinin nedenini yolda öğrenmişti. Televizyon programı için çekime girmişti. İki gün sonra da program yayınlanacaktı. Efnan programı izlemek için sabırsızlanıyordu. Kıyafetlerini alarak banyoya giren genç kız kısa bir duş alırken tüm yorgunluğunun omuzlarından akıp gitmiş hissediyordu. *** Zaman çabuk geçiyordu. Efnan oldukça yoğun geçirdiği bir haftadan sonra beklenen gün gelip çatmıştı. Akşama Efnan’ı istemek için geliyorlardı. Genç kız özellikle bu akşam yanında olması için Açelya’yı davet etmişti. Genç kadın kızı kırmayıp tatili olmasına rağmen öğle vakti gelerek hazırlıklara yardım etmeye başlamıştı. Efnan zaman ilerledikçe heyecanlanıyordu. Alışverişte aldığı buz mavisi bol elbisesini giyerken şalını da uygun bir şekilde bağlamıştı. “Nasıl oldu Açelya abla?” “Çok güzel görünüyorsun.” Efnan kadının sözlerine gülümserken aynada ki yansımasını görünce yüzündeki gülümseme solmaya başlamıştı. Nefsine yeniliyordu. Helali olmayan bir adam için süsleniyordu. İçinden bir ‘Estağfurullah’ diye geçirirken dolabına yönelmişti. Kızın değişen ifadesiyle Açelya merakla kızın hareketlerini takip ediyordu. Dolabından çıkardığı feracesini üzerine giyerken sürekli dua ediyordu. “Ne oldu, neden feraceni giydin?” diye sordu. “Gaflet uykusundan uyanmak için abla. Bu davranışlar bana yakışmıyor.” Açelya kızın neden bahsettiğini anlamasa da nasıl rahat hissediyorsa öyle giyinmesini söylemişti. Akşam namazını kılarken odasının kapısı açılıp kapanmıştı. Genç kız selam verdikten sonra ardına dönerek gelen kişiye bakmıştı. Annesi “Birazdan gelirler kızım, kıldın mı namazını?” diye sordu. “Geliyorum anne, eksik bir şey var mı?” derken yerdeki namazlığını kaldırıyordu. Genç kız üzerini düzelterek kapıya yöneldiğinde Zeynep Hanım iç çekerek kızına baktı. Tam da bu sırada kapı zili çalmıştı. Efnan heyecanlansa da içinden okuduğu dualar onu sakinleştirmeye başlamıştı. “Sakin ol Efnan, her şey yolunda.” Zeynep hanım ve Efnan odadan çıkarak kapıya yöneldiğinde kapıyı açmak için bekleyen Mehmet Bey onlara içi giderek bakmıştı. Kapıyı açtığında en önde ağabeyi Hilmi Bey ve Gülay Hanım vardı. Onları selamlayıp içeri davet ederken hemen ardından Suna ve kocası çocuklarıyla içeri girmişti. Peşlerinden Akasya ve Onur, en son olarak ta elinde çiçeği çikolatasıyla Ahmet girmişti. Genç adamın elleri dolu olduğu için eğilip amcasının elini öpememişti. Elindeki çiçekleri Efnan’a verirken ikisinin de bakışları yerdeydi. Efnan çiçekleri alıp göğsüne yaslamıştı. Diğer eliyle de uzatılan çikolatayı aldı. “Teşekkür ederim,” diye sessizce mırıldanan genç kız misafirlerin salona geçmesiyle elindekileri bırakmak için mutfağa geçmişti. Kısa süreliğine salona geçerek misafirlerine ‘Hoş geldin,’ diyerek yeniden mutfağa geçmişti. İsteme olana kadar salona geçmemişti. Annesinin seslenmesiyle kahveleri yaparken Akasya ve Açelya genç kızın yanında bulunmuştu. Efnan beklenenin aksine oldukça sakindi. Sakinliğini de içinden ettiği dualara yoruyordu. “Heyecan var mı Efnan?” Akasya neşeli bir şekilde sorarken genç kız gülümseyerek “Bilmem, her zaman yaptığım şey işte,” dediğinde Akasya kaşlarını çatmıştı. “Ne demek her zaman yaptığın şey, kaç kez isteme kahvesi yaptın ki?” dediğinde Açelya gülmeden edememişti. “İlk kez yapıyorum elbette, ancak kahveyi her zaman yaptığımı belirtmeye çalışmıştı.” Efnan kahveleri dağıtırken Ahmet kahvesini alarak önündeki sehpaya bırakırken boğazını temizlemişti. Genç adam kahvesinden bir yudum alırken beklenilenin aksine kahve oldukça lezzetli gelmişti genç adama. Babası söze girip de Efnan’ı amcasından isterken Ahmet elinin titremesine engel olamamıştı. Efnan’ın bakışları önündeydi ve tüm bakışların onun üzerinde olduğunu hissediyordu. “Kızıma da sormak istiyorum, Efnan kabul ederse… Kızım sen ne dersin?” diye usulen Efnan’a soran Mehmet bey genç kızın “Siz nasıl uygun görürseniz babacım,” dediğinde Mehmet bey sevinçle olur vermişti. Ayaklanan ikili tebrikleri kabul ederken Efnan kendi babasının elini öperek karşı taraftan da sadece Gülay hanımın elini öpmüştü. Yüzüklerin takılması için Mehmet beyin iki yanında duran ikili kurdelenin kesilmesiyle kısa bir bakışma yaşamıştı. “Madem yüzükleri taktık, şu nikah işini de halledelim.” “Nikah mı?” Ahmet şaşkın bir şekilde amcasına bakarken Hilmi bey de kardeşini onaylamıştı. “Hoca birazdan gelecek Mehmet,” Hilmi beyin sözlerini bitirmesiyle iki genç birbirine bakarken kapı zilinin çalmasıyla Efnan akşamdan beri ilk kez heyecanlanmıştı. İçi içine sığmıyordu. Birkaç dakika sonra evli olacaktı.
****
Yorumlarınızı bekliyorum 🙂🙂 |
0% |