@mermarid
|
Ahmet şaşkın bir şekilde babasına bakarken en az Efnan kadar bu durumu beklemiyordu. Elbette evlenmek için çıkmıştı bu yola ancak iş ciddiye binince garip bir şekilde gerilmişti. Gerginliği kendi için değildi, çünkü o kararından emindi. Ancak Efnan’ın bir oldu bittiye getirilmesini istemiyordu. “Amca müsaaden olursa nikah kıyılmadan Efnan’la son kez konuşmak istiyorum.” Mehmet bey yeğenine bakarak birkaç saniye onu incelemişti. Bakışları kızına döndüğünde Efnan’ın oldukça gergin olduğunu görünce bir kez daha konuşmalarında fayda olduğunu düşünerek izin vermişti. “Elbette, diğer salonda konuşabilirsiniz.” Genç adam başını sallarken Efnan’a dönerek “Efnan!” dedi. Genç kız ellerini kavuşturarak önden salondan çıkarken o sırada evin kapısının açıldığını duymuştu. Genç kız salona girerek odanın ortasına kadar ilerleyip genç adamın gelmesini bekledi. “Otur istersen Efnan, konuşalım.” “Ne konuşacağız?” genç kız gergin bir şekilde genç adamın karşısına geçip oturmuştu. “Birazdan nikahımız kıyılacak bunun farkındasın değil mi?” Efnan yutkunarak başını sallamıştı. Ahmet onun konuşmayacağını anladığında devam etmişti. “Efnan, bu hafife alınacak bir şey değil sende farkındasın değil mi?” Efnan yine başını salladığında Ahmet derin bir nefes alarak “Emin misin?” diye sordu. “Anlamadım?” “Ben evliliğimin ömür boyu sürmesini isterim, bu yüzden senin de bu evlilikten benim kadar emin olduğunu bilmem gerekiyor. Efnan bu evlilikte emin misin? Amcam istediği için değil, gerçekten istediğin için bu nikahı kabul ettiğini bilmek istiyorum. Bu bizim hayatımız, sonradan pişman olmanı istemiyorum.” Efnan genç adama kısa bir süre baktıktan sonra derin bir nefes almıştı. “Ben kararımdan eminim Ahmet, sen emin değilsen beni bahane etmeni istemiyorum. Dürüst bir şekilde babalarımıza bu nikahı istemediğini söyleyebilirsin. Seni anlarım,” diyen genç kızla Ahmet kaşlarını çatmıştı. “Bugüne kadar aldığım hiçbir karardan pişman olmadın Efnan. Evet, ailemiz evlenmemizi istemiş olabilir ancak uygun bulmasaydım kimse evlenmeye beni zorlayamazdı. Yaşım geldi Efnan, artık benim de ailem, düzenim olsun istiyorum. Senden tek istediğim bana açık olman, aileme saygıda kusur etmemen ve karşılıklı saygı. Ben her zaman yanında olacağım Allah izin verdiği sürece. Senin de ne olursa olsun yanımda olmanı isterim.” Efnan genç adamın açık bir şekilde konuşmasından hoşlanmıştı. “Benim de tek isteğim bu? Bana saygı duyman, ne olursa olsun bana dürüst olman Ahmet. Evlilik iki kişiliktir. Bu yüzden kendinden emin olmak önemlidir.” “Ben eminim.” “Bende eminim…” genç kız adama aynı şekilde karşılık verirken Ahmet derin bir nefes alarak “O zaman şimdi salona gidip nikahı kıyıyoruz,” dediğinde Efnan başını sallamıştı. Genç adam önden salondan çıkmak üzereyken Efnan ona seslenmişti. “Son bir şey daha, bana söz vermeni istiyorum.” “Ne hakkında?” Ahmet merakla genç kıza bakarken Efnan mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırmıştı. “Resmi nikah kıyılana kadar kişisel alanıma saygı uymanı istiyorum.” Genç kız kısaca resmi evlenen kadar dikkatli davranmasını istiyordu. Ahmet hafif gülümseyerek “Elbette,” dediğinde bulunduğu küçük salondan çıkarak ailenin bulunduğu büyük salona doğru ilerlemişti. İkili ard arda içeri girdiklerinde edilen sohbet bıçak gibi kesildi. Hoca ikiliye kısa bir bakış atarken Hilmi Bey yerinden kalkarak “Gençler de geldi hocam, nikahı kıyabiliriz,” dedi. “Hilmi normalde nikahı kıymazdım ancak sana da Mehmet’e de itimadım tam. En kısa zamanda resmi nikahı da kıyacaksınız.” “Sen merak etme hocam, yarın ilk iş başvuru yapmak olacak,” diyen Mehmet beyle Efnan duraksamıştı. Hoca iki gence onay almak için bakarken Ahmet ve Efnan başını sallayarak adamı onaylamıştı. “O zaman nikahımızı kıyalım,” diyen hocanın karşısına oturan ikili oldukça heyecanlıydı. Efnan elini ovalarken Ahmet onun davranışına hafifçe gülümsemişti. Bazı şeyler büyüyünce geçmiyordu. Genç adam kendi heyecanına da şaşırıyordu. Hoca elindeki kağıda gençlerin baba adlarını yazarken Mehmet bey buruk bir şekilde hocanın yazdığı kendi adını sildirmişti. Adam Mehmet beye şaşkın bir şekilde bakarken Efnan’ın Mehmet beyin gerçek kızı değil de yeğeni olduğunu öğrenince şaşırmıştı. Bu sırrı bile sadece aile üyeleriydi. Ahmet ve ailesi dışında gerçeği bilen yoktu. Efnan gerçek babasının adının söylenmesiyle gerilmişti. Genç kıza mehir olarak ne istediği sorulduğunda Efnan, “Dinimiz ne uygun gördüyse o kadar yeterli,” dediğinde Ahmet genç kıza kaçamak bir bakış atarak “Ev ve takılacak tüm ziynetler kadar ziynet!” dediğinde Efnan gözleri büyüyerek genç adama dönmüştü. “İstemiyorum…” “Hocam siz yazın, ben bunu uygun buluyorum.” Ahmet’in sözleri çoğu kişiyi şaşırtırken şüphesiz en mutlu olan kişiler ikilinin anneleriydi. Ne Gülay hanım ne de Hilmi bey oğullarının biçtiği mehiri fazla bulmuştu. “Kızım itiraz etme, Ahmet ne uygun gördüyse o…” diyen Gülay hanım oğluna gururla bakmıştı. “Ama Gülay yenge bu çok fazla,” “Ona ben karar veririm…” Ahmet hocanın kapıda yazı yazmasını bekledikten sonra Onur’un ve eniştesinin şahitliğinde iki gencin nikahı kıyılmıştı. Hoca nikahı kıydıktan sonra duasını ve kısa sohbetini yaptıktan sonra ikramlar dağıtılmıştı. Hoca işi olduğunu söyleyerek oradan ayrılırken Akasya genç kızı kolundan tutarak odasına götürmüştü. Genç kız ne olduğunu anlamaya çalışırken Akasya gülerek “Çok şükür bu günümüze, Ahmet’in evlendiğini de gördük. Bundan sonra sende benim bir kardeşimsin Efnan, canın sıkıldığında bana gelmekten çekinme.” Efnan genç kadına teşekkür ederken kapının tıklatılmasıyla “Gel,” diyerek kapıda ki kişiyi içeri davet etmişti. Kapıda Ahmet’i gören genç kız şaşırırken Akasya birden kapıya yönelerek hızla odadan çıkmıştı. Genç adam yeni gelinine kapı ağzından bakarken meraklanan Efnan “Bir şey mi oldu?” diye sordu. Genç kızın üzerinden büyük bir yük kalkmıştı. Aralarına kıyılan nikah genç kızın içini rahatlatıyordu. “Gelebilir miyim?” Ahmet’in sorusuyla genç kız yutkunmuştu. “Elbette, lütfen.” Efnan’ın sakin ve bir o kadar dinlendirici sesi neredeyse genç adama gözlerini kapattıracaktı. Öyle zamanlar oluyordu ki Ahmet kızın sesini ninni dinlemeye benzetiyordu. Ahmet odaya girerek kapıyı aralık bırakarak kapatmıştı. Efnan onun ne yapmaya çalıştığını anlamadığı için dikkatle genç adama bakıyordu. Ahmet ağır adımlarla genç kıza yaklaşırken Efnan yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı. ‘Herkesin bahsettiği o nikahtan sonra ilk temas olmayacaktı değil mi?’ Efnan içinden düşünürken Ahmet kızın kızaran yanaklarına hayranlıkla bakmıştı. “Efnan?” genç kız adamın seslenmesiyle başını hafifçe kaldırmıştı. “Efendim?” “Nikah kıyılana kadar bu ilk ve son olacak!” Efnan genç adamın ne dediğini anlamazken Ahmet uzanarak genç kızın yüzüklü elini tutarak kızın gözlerine bakmıştı. Efnan heyecandan ne yapacağını şaşırmış bir şekilde beklerken Ahmet kızı şaşkına sokan hareketi yapmıştı. Ahmet daha birkaç saat önce parmağına takılan yüzüğü ağır bir şekilde çıkarırken Efnan’ın güzel gözleri endişeyle sonuna kadar açılmıştı. Ahmet kızın elini tutmasıyla adeta içinin titrediğini hissetmişti. Sanki yasak bir meyveye uzanmış gibi, ona dokunmaya hakkı yokmuş gibi hissediyordu. Kızın parmağından çıkardığı yüzüğü avucunun içine saklarken Efnan’ın değişen ifadesinin farkında değildi. Birkaç saniyede çıkan yüzüğün yerine başka yüzük takılırken genç kızın ifadesi yeniden değişmişti. Parmağında hissettiği soğuklukla bakışları Ahmet’in tuttuğu eline çevrilmişti. “Ama bu…” Ahmet kızın kekelemesine hafif gülümsemişti. “Bir daha masraf olacak diye istemediğin bir şey almanı istemiyorum Efnan. O kadar da düşmedim. Bir kez evleneceğiz ve ne gerekiyorsa hakkıyla yapılacak. Tutumlu olmana gerek yok.” “Ben gerekenleri alıyorum.” “Evet, en ucuzundan.” Ahmet hafif gülümseyerek başını iki yana sallamıştı. Efnan hayranlıkla parmağında ki yüzüğe bakarken “Nasıl bildin bu yüzüğü sevdiğimi?” Ahmet çocuk gibi omzunu silkerek “O da benim sırrım olsun. Bir zahmet karım olacak kişinin neyi sevebileceğini bileyim.” Efnan adamın ağzından ‘karım’ sözünü duymasıyla kalbinin atışını kulaklarında duymaya başlamıştı. “Efnan,” genç başını kaldırarak genç adamın gözlerinin derinliğine bakmıştı. Dipsiz kuyu gibi içine çekildiği duygularının önüne set koyamıyordu. “hı…” “Hayatıma, ömrüme hoş geldin.” Efnan adamın elini bırakmasıyla da boşluğa düşmüş gibi yutkunmuştu. Ahmet kızın gözlerine birkaç saniye baktıktan sonra yutkunarak geri çekilmişti. Biraz daha bu odada kalırsa kızın sınırlarını aşacağının farkındaydı. “Ben gideyim artık.” Kız başını sallayarak adamı onaylarken Ahmet acele bir şekilde odadan çıkmıştı. Ardından kapıyı kapattığında bir süre kapı ağzında kendine gelmeyi beklemişti. Gözlerini kapatıp açtığında karşısında imalı bir şekilde kendisine gülen Akasya’yı görünce içinden ‘yandık’ dedi. Genç adam hızlı adımlarla salona geçmeye çalışırken Akasya önüne geçmişti. “Nereye kaçıyorsun?” Ahmet sıkıntılı bir nefes bıraktıktan sonra “Şimdi değil Akasya sonra…” dedi. “Neden, sıcağı sıcağına beyimizin keyfini konuşalım diyorum.” Ahmet kızın muzip bakışları karşısında gülmeden edememişti. Akasya genç adamın güldüğünü görünce gözlerini büyüterek ona bakmıştı. Yıllardır arkadaşının yüzünde böyle bir gülümseme görmemişti genç kadın. “Çok şükür, yeniden güldüğünü gördüm ya…” Ahmet kızın sözleriyle duraksamıştı. Güldüğünün bile farkında değildi. Akasya’nın samimi duyguları Ahmet’i duygulandırırken “Çok teşekkür ederim Akasya, sana çok şey borçluyum,” dedi. Genç kadın buruk bir şekilde genç adama bakmıştı. “Bana borçlu falan değilsin. Biz arkadaşız.” “Yine de zor zamanlarımda hep yanımdaydın, bana destek olman bile çok değerliydi. Kendimi kaybetmeme izin vermediniz. Sen de Alya da… ikinize çok şey borçluyum.” “Alya bu dediğini duymasın. Biz arkadaştan da öteyiz. Bize borçlu olduğunu düşünüyorsan o içerideki kızı üzme, onu mutlu etmeye çalış. Arasan onun gibi birini bulamazdın Ahmet. Sen mutlu oldukça bi de mutlu olacağız.” Ahmet başını sallayarak derin soluk almıştı. “Efnan’ı daha tanımıyorsun bile, nasıl ondan bu kadar emin olabiliyorsun?” “Belki tanımıyorum ancak insan kendini belli ediyor Ahmet. O kız çok narin, düşünceli ve iyi niyetli. Bakışlarında ki duruluk, samimiyet onu ele veriyor.” Ahmet genç kadına hak veriyordu. Efnan kolay okunan biriydi. İkili birlikte salona girdiklerinde ailesi eve gitmek için ayaklanmıştı. “Oğlum Efnan kızım nerede?” Ahmet annesinin sorusuyla ona bakmıştı. “Odasındaydı anne, gelir birazdan.” Gülay hanım yanında oturan Zeynep hanıma sarılarak gülümsemişti. “Yarın geleceksiniz değil mi Zeynep, ben bu halde evden çıkamıyorum.” Zeynep hanım eltisini onaylarken ayağı aşağı sarktığı için ağrımaya başlayan kadın üzgün bir şekilde kocasına bakmıştı. “Hilmi biz gidelim artık, ilaçlarımı içmem gerekiyor.” Kadının yüzünden acı çektiği belli oluyordu. Suna annesinin yanına giderek kocasına kısa bir bakış attı. “Zeynel yardım eder misin?” genç adam karısının seslenişiyle hemen yanına geçmişti. Gülay hanım oturduğu yerden kaldırılırken Açelya Mehmet beyin yanına giderek “Mehmet bey sizinle acil konuşmamız gerekiyor,” demişti. Mehmet bey genç kadına kısa bir bakış atarken başını sallamıştı. “Efnan hakkında mı?” Açelya başını sallayarak onu onaylamıştı. “O zaman Ahmet’te bize katılsın.” Mehmet bey genç adama dönerek “Ahmet sen biraz daha kalabilir misin? Konuşmamız gereken şeyler var.” Ahmet amcasını onaylarken eniştesine dönmüştü. Cebindeki anahtarı ona uzatarak “Zeynel abi arabayı sen al, ben taksi ile gelirim.” dedi. Zeynel arabanın anahtarını alırken Efnan salona girmişti. “Kalkıyor musunuz?” Gülay hanımın yanına giderek boştaki koluna girmişti. Bir kolunda Suna diğerinde Efnan yaşlı kadını kapıya doğru götürmüşlerdi. Hilmi bey ve Zeynel onların arkalarından giderken ev sahipleri de yolculamak için kapıya çıkmıştı. Ahmet dışında diğerleri arabaya binerek oradan uzaklaşırken Efnan merakla genç adama bakmıştı. “Sen neden gitmedin?” “Amcamla konuşacaklarımız vardı.” Efnan anlayışla başını sallarken Zeynep Hanım kızına dönerek “Sen onlara içecek bir şeyler götür kızım, ben namazımı kılacağım,” dedi. Efnan annesinin merdivenlerden yukarı çıkışını izledikten sonra mutfağa geçmişti. Aile arasında bir tören olduğu için dışarıdan kimse alınmamıştı. Misafirler gittikten sonra salondaki. Dağınıklığı toplayacaktı. Ama öncesinde çalışa odasına çekilen babası ve kocasına içecek bir şeyler götürecekti. *** “Seni dinliyoruz Açelya, benimle sabahı beklemeyecek kadar önemli ne konuşacaksın?” “Dün şirkete bir kadın gelmişti size bildirmiştim. Efnan’ın üvey annesi olduğunu öğrendik. Efnan hanımın babası hastaymış ve Efnan hanımı görmek istiyormuş.” Mehmet bey düşünceli bir şekilde önüne bakmıştı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra “Ardında başka bir şey var değil mi?” diye sordu. Açelya sıkıntılı bir şekilde duran adama başını sallayarak cevap vermişti. “Birkaç gündür araştırma yapıyorduk Mehmet Bey, aile şirketleri iflasın eşiğinde. Efnan hanımı görmek istemelerinin ardında başka bir niyet olduğunu düşünüyorum. Öyle ki üvey kardeşi yakın çevresine ablasının çok yakında kuzeni ile evleneceğini söylüyormuş.” Ahmet son sözlere kadar sakin kalmıştı. “Ne demek kuzeniyle evlenmek! Kızlarını aramak şimdi mi akıllarına geldi?” genç adam hışımla yerinden kalkarken Mehmet Bey tahmin ettiği durumu duymasıyla derin bir nefes almıştı. “Sakin ol Ahmet, yarın sabah erkenden nikah işlemlerini yapıyorsunuz. Efnan’ı korumanın başka yolu yok.” “Neden Efnan’ı kuzeniyle evlendirmek istiyorlar anlamıyorum…” Açelya genç adama tek kaşını kaldırarak bakmıştı. “Gerçekten anlamıyor musunuz yoksa anlamak mı istemiyorsunuz? Adamlar iflasın eşiğindeler…” Ahmet yutkunarak genç kadına bakmıştı. “Şirketi kurtarmak için Efnan’a ihtiyaçları var. Üstelik pek yasalda çalışmıyorlar. Efnan Mehmet beyin tek mirasçısı, ona sahip olmak demek Mehmet beyin tüm mal varlığına sahip olmak demek!” diyen kadınla Ahmet yutkunmuştu. O hiç bu açıdan bakmamıştı olaya. Amcası ona göre normal bir adamdı. Ne kadar zengin olabileceğini her zaman unutuyordu. Bakışları amcasına dönerken yaşlı adam yeğeninin miras meselesini düşünmediğini anladığında gülmeden edememişti. “Amca ben…” “Sen ve Efnan benim tek mirasçım olacaksınız.” Ahmet adamın ciddiyeti karşısında yutkunmadan edememişti. “Ama…” “Bunca yıl seni neden eğitiyorum Ahmet? Bir gün benim yerime geçmeni istediğim için. Kızımla evlenmemiş olsan da benim yerime sen geçecektin.” “Böyle bir şeyi kabul etmeme olanak yok. O şirket Efnan ve yengemin hakkı.” “Elbette onlara düşeni alacaklar ancak yönetim sende kalacak. Yaşlanıyorum Ahmet, kızımı bu işlerin altına sokmak istemiyorum. Efnan bu yaşına kadar helal daire içerisinde yaşadı. Bizim meslekte her türlü insanla muhatap oluyorsun ve Efnan ilaç firmasını satar kendinden ödün vermez evlat. Bu yüzden işin başına kocası olarak sen geçeceksin. Birçok insan o fabrikadan ekmek yiyor. Ayrıca işini ciddiye alan nadir firmalardanız. İnsan sağlığıyla uğraşıyoruz ve bu fabrikayı işin ciddiyetinde olmayan kimseye bırakamam.” Ahmet amcasının kendisine olan güveni karşısında gurur duymuştu. “Güvenini boşa çıkarmayacağım amca ancak senden bir şey isteyeceğim. Şirket Efnan’ın olacak ben sadece yönetici olacağım.” “Elbette bunu kendi aranızda konuşur anlaşırsınız.” Odanın kapısının çalınmasıyla üçü de susmuştu. Efnan elinde sıcak şerbetle odaya girdiğinde Ahmet hemen genç kadının yanına giderek elindeki tepsiyi almıştı. Tamamen doğal bir şekilde hareket eden genç adam Efnan’ın duraksadığının bile farkında değildi. O kendi evinde de annesinin elinde bir şey görse hemen ayaklanıp elinden alıyordu. Açelya gözlerini kısarak genç adama bakarken Efnan kendine gelerek “İçersiniz diye şerbet getirdim.” Mehmet bey kızına gülümseyerek “Gel kızım,” dedi. Efnan babasının gösterdiği yere geçerek otururken Açelya ile göz göze gelmişti. “Bu akşam burada kalırsın değil mi Açelya abla?” Mehmet bey kızının Açelya’ya sorduğu soruyla ona bakmıştı. Genç kadın mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırırken yaşlı adam derin bir nefes bırakmıştı. Anlaşılan kızı kendine yeni bir arkadaş seçmişti. Üstelik bu Efnan’ın yapacağı bir davranış olmamasına rağmen. “Efnan doğru söylüyor kızım, saat epey geç oldu bu akşam burada kal. Yarın Efnan’lara eşlik edersin.” “Elbette Mehmet Bey.” “Biz bizeyken bey demene gerek yok Açelya, kızım sana abla diyor. Sende bana amca diyebilirsin.” Açelya adama ne cevap vereceğini bilememişti. “Ama…” Mehmet Bey genç kadının itiraz etmesine müsaade etmeden kızına dönüp konuşmuştu. “Kızım yarın Ahmet ile nikah için ne gerekiyor öğrenin. İşlemleri hemen başlatmanızı istiyorum. Birkaç gün içinde bu nikah kıyılacak.” Efnan şaşkınlıkla babasına bakarken Ahmet kızın mimiklerini kaçırmamaya çalışıyordu. “Neden bu kadar acele ediyoruz baba?” “Yakında annenle umreye gideceğiz, giderken yalnız kalmanı istemiyorum. Düğünü de biz geldikten sonra yaparız.” Efnan babasının sözleriyle heyecanlanmıştı. “Bende sizinle gelseydim, neden geride kalıyorum?” “Olmaz kızım, artık evlisin. İlerde kocanla gidersin hem şirketi ikimiz birden boş bırakamayız.” Efnan babasının ‘kocanla’ sözünden sonrasını duymamıştı. Genç kız utanarak bakışlarını önüne bağladığı ellerine çevirmişti. Yanakları elma gibi kızarmıştı. Ahmet kızın ar görüntüsüne hayranlıkla bakarken yerinden kalkarak “Ben gideyim artık, yarın görüşürüz,” dedi. Efnan genç adamın arabasını eniştesine verdiğini bildiği için “Az bekler misin?” dedi. Ahmet odadan çıkarak dış kapının orada beklerken genç kız çantasından aldığı arabasının anahtarını genç adama uzatarak “Taksi ile uğraşma benim arabayı al,” dedi. Ahmet bir genç kıza bir de elindeki araba anahtarına bakmıştı. “Taksiyle giderdim sorun değil.” “Lütfen… bu şekilde aklım sende kalmaz.” Efnan bakışlarını kaçırırken genç kız üzülmesin diye elindeki anahtarı almıştı. “Allah rahatlık versin, yarın görüşürüz.” “İnşallah.” Genç adam evden ayrılırken Efnan arabayla uzaklaşmasını izledikten sonra kapıyı kapatıp salona geçmişti. Babası ve Açelya karşılıklı oturmuş sohbet ediyordu. “Ben yatıyorum kızım, size Allah rahatlık versin,” dedi. Mehmet bey yerinden kalkıp salondan çıkarken Efnan Açelya’ya dönerek “Sana kalacağın odayı göstereyim abla, bende buraları toplar yatarım.” Açelya başını iki yana sallayarak genç kıza cevap vermişti. “Bende sana yardım edeyim çabuk toplarız.” “Teşekkür ederim,” ikili el çabukluğuyla ortamı toplarken yorgun bir şekilde odalarına çekilmişlerdi. *** Genç adam öfkeyle odada dolanırken ellerini sertçe saçlarına daldırmıştı. Yanında ki yardımcısı onun bu öfkesinden çekinse de sessiz kalmayı başarmıştı. “Emin misin?” adam yerinde durarak yardımcısına aniden sorarken karşısındakinin irkilmesini umursamamıştı bile. “Evet Hakan Bey. Dün Ahmet beyin asistanıyla Efnan hanımın asistanı konuşurken duydum. Bu akşam Efnan hanımla Ahmet beyin sözleneceğini konuşuyorlardı.” “Olmaz öyle şey, sen yanlış duymuşsundur.” Adam yutkunarak gözleri alev alan Hakan’a bakmıştı. “Doğru duyduğuma eminim, ikisi de oldukça keyifliydi.” Hakan sinirle saçlarını tekrar arkaya tararken odanın penceresinden aşağıya bakmaya başlamıştı. Şirketten ayrıldığında her şey normaldi. Ancak keyfi yardımcısının onu ziyaret etmesiyle kaçmıştı. “Mehmet Bey nasıl kızını Ahmet denen adamla nişanlayabilir? Buna izin veremem.” “Ne yapabilirsiniz ki?” Hakan bir süre düşünerek asistanına dönmüştü. Yıllar önce Ahmet işe girdiğinde kısa sürede kendini göstermeye başlamasıyla hakkında araştırma yapmıştı. Ahmet’in okulundan ailesine kadar tüm yaşantısını araştırmıştı. Hatta ilk aşkına varıncaya kadar bilgi edinmişti. Rakibini iyi tanıdığını düşünüyordu. “Ben yapacağımı biliyorum, sen gidebilirsin.” Asistanı evden ayrılırken Hakan planlarını yapmaya başlamıştı. Yaptığı planların da işe yarayacağına oldukça emindi. Basit bir söz bozulabilirdi, onların evlenmesine asla izin vermeyeceğine inanıyordu. *** Genç adam sabah erkenden uyanmış parmağında ki gümüş yüzüğe bakmıştı. Yüzünde oluşan gülümsemeyle yatağından kalkarken alışkanlıkla önce perdesini çekerek penceresini açmıştı. Dağınık yatağını toplayarak odasında ki özel banyosuna geçti. Kısa bir duş aldıktan sonra kıyafetlerini giyerek odasına döndüğünde ablasıyla karşı karşıya gelmişti. “Abla hayırdır?” Suna Ahmet’in yatağının ucuna oturmuş kardeşine bakıyordu. “Seni uyandırmaya gelmiştim ama sen benden önce davranmışsın.” Ahmet gülümseyerek imalı bir şekilde konuşan ablasına bakmıştı. Genç kadının yanına oturarak kolunu omzuna atmıştı. “Söyle bakalım Suna Hanım, seni dinliyorum.” Genç adam ablasının bir derdi olduğunu hemen anlamıştı. “Her zamanki sorunlar Ahmet, enişteni tayin istemeye ikna edemiyorum. Sizi özlüyorum… Annem düştü senin işin olmasa haberim bile olmayacaktı. Ya daha kötü durumda olsaydı ne olacaktı?” “Eniştem de ailesinden ayrılmak istemiyor abla, onu da anlamak lazım.” “Anlıyorum… Ancak ailesiyle çok fazla görüşmüyor ki! Biliyorsun aynı ilçede yaşamıyoruz. Ayda bir kez görüşüyorlar. O da çok kısa…” “Neden, tartıştınız mı?” Ahmet ablasının ne kadar uyumlu biri olduğunu biliyordu. Bu zamana kadar kayınlarından tek kötü laf duymamışlardı. Ablasının biriyle tartışmış olabileceğini sanmıyordu. Peki eniştesi neden kendi ailesiyle de sık görüşmüyordu ki? “Hayır tabii ki de. Gelirken çocukları onlara bırakmamızı istediler ancak Zeynel istemedi. Bende istemedim açıkçası tek dayılarının en özel gününde olmalarını istedim. Sanırım alındılar.” “Aranız düzelir nasıl olsa. Eniştemin de vardır bir bildiği tayin istemiyor.” Genç kadın derin bir iç çekmişti. “Neyse hadi kahvaltı hazır bizi bekliyorlar.” Genç adam yerinden kalkarak ablasına elini uzatmıştı. İkili birlikte salona geçerken Zeynel’in çocuklara “Kızlar oturun artık, kaç kez söyleyeceğim yaramazlık yapmayın diye,” kızları azarladığını görmüşlerdi. “Oğlum çocuk onlar neden kızıyorsun ki?” Gülay hanım torunlarına sevgiyle bakarken Suna on yıllık kocasına alışık olduğu için sessiz kalmıştı. “Dayı…” iki kız koşarak Ahmet’in boynuna atlarken Zeynel yine kızmak için ağzını açacaktı ki bu kez Hilmi bey araya girmişti. “Damat bırak çocuklar istediği gibi davransın.” Hilmi bey son noktayı koyarken birlikte yemek masasına geçmişlerdi. Gülay hanım yattığı yerde önüne bırakılan tepsiden kahvaltısını yapıyordu. “Bugün ne yapacaksın oğlum? Yengenler gelecek erken gelmeye çalış.” “Bugün Efnan’la nikah işlemlerini halledeceğiz baba. Amcamlar umreye gitmeyi planlıyormuş, nikahı önden kıyacağız sonrasında düğünü yaparız dedi.” “Öyle mi çok sevindim. Keşke bizde gitseydik hanım!” Gülay hanım kocasına gülümseyerek cevap vermişti. “İnşallah bizde bir gün gideriz.” “Sizde başka bir yere gidin anne, umreye iyi olunca gidersin.” Genç adam gülümseyerek yerinden kalkmıştı. Hilmi bey oğlunun arkasından bakarken Ahmet elinde rulo şeklindeki kağıtla geri dönmüştü. Elindeki kağıdı babasının önüne bırakırken yaşlı adam merakla oğluna bakmıştı. “Nedir bu?” Ahmet çayından bir yudum alırken babasına kağıda bakmasını işaret etmişti. Yaşlı adam kenardaki peçeteyle ağzını silerek önüne bırakılan kağıdı açıp bakmıştı. Ahmet dikkatle babasının tepkisini izliyordu. Yaşlı adamın gözleri önce büyümüş sonra duyguyla dolmuştu. “Sen ne yaptın evladım, nasıl?” derken sesi kısılmış yutkunmuştu. Yıllardır sattığına pişman olduğu evin tapusu önündeydi. “Satılık olduğunu görünce kaçırmak istemedim. Bir ara tapu devri için tapu dairesine gideriz baba,” dediğinde adamın kaşları çatılmıştı. “Neden tapuyu devrediyorsun evladım, o ev senin artık. Kendi kazandığın parayla aldın.” “Baba evi annem ve senin için aldım ben. Siz o evi çok severdiniz.” “Öyle bile olsa kabul edemem.” Suna kardeşine gururla bakarken gülümsemişti. “Babam haklı Ahmet, evi kendi kazandığın parayla aldın. Sende kalmalı.” Ahmet ablasına bakarken buruk bir şekilde gülümsemişti. Ablası kısaca onun aldığı eve ortak olmak istemiyordu. Biliyordu ki o ev babasından miras iki kardeşe kalacaktı yine ve ablası hakkı olmayan bir eve ortak olmak istemiyordu. “Neyse sonra karar veririz, ben çıkıyorum Efnan’ı alacağım daha.” Ahmet yerinden kalkarak çantasını ve ceketini alıp evden ayrılmıştı. Önce nikah işlemlerini halledecekler oradan da fabrikaya geçeceklerdi. “Habersiz bırakmayın bizi evladım, Efnan kızıma selam söyle.” Gülay hanım oğlunu uzaktan yolcu ederken Ahmet heyecanla evden ayrılırken Efnan’ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Genç kız sabah namazından sonra uyuyamamış bol bol dua ederek Kur’an okumuştu. Açelya ile kahvaltı yaptıktan sonra Ahmet’in gelmesini beklemeye başlamışlardı. Bir saat sonra kapılarında olan genç adamla yola çıktıklarında ikili oldukça heyecanlıydı. Arabayı Ahmet kullanıyordu ve hemen yanında Efnan oturuyordu. Açelya onları arabasıyla takip etmeyi teklif ederken Efnan aynı arabada olmanın daha doğru olduğunu söyleyerek itiraz etmişti. Nikah için gerekli şeyleri öğrenen ikili ilk önce hastaneye gitmiş test yaptırarak diğer belgelerle belediyeye başvuruda bulunmuşlardı. Ahmet en erken tarihi isterken Efnan sessizce kenarda duruyordu. Genç adam amcasının olaya dahil olduğunu bilmeden memurun iki gün sonra boş bir saat olduğunu söylediğinde genç adam Efnan’a bakmıştı. “Ne dersin?” Açelya kapı ağzında durarak ikiliyi izliyordu. Efnan gelen soruyla “Olabilir,” dediğinde Ahmet memuru onaylayarak iki gün sonraya gün almışlardı. Birlikte belediyeden çıktıklarında aynı anda kapıda duraksamışlardı. İkili kısa süre olduğu yerde beklerken Açelya uzaktan onları izlemeye devam ediyordu. Bir yandan da etrafın güvenliğini kontrol ediyordu. “Evleniyoruz…” Efnan kendi kendine sayıklarken genç adam gülümseyerek “Biz zaten evliyiz Efnan,” dedi. “Öyle de ne bileyim…” genç kız Ahmet’e dönerek “Bu son şansın Ahmet, o imzayı attıktan sonra geri dönü yok,” dediğinde Ahmet gözlerini kısarak “Senin içinde geçerli bu Efnan Hanım,” dediğinde Efnan farkında olmadan gülümsemişti. Öyle içten ve samimiydi ki karşısında ki adamın kendisine olan bakışlarının değiştiğinin bile farkında değildi. “Hadi gidelim ailemize haberi verelim.” “Gidelim…” ikili merdivenlerden aşağıya inerken huzurla dolmuşlardı. Gelecek günlerin sıkıntılı zamanlara gebe olduğunu bilmeden…
****
Bölüm yayınlamak gercekt zor. Hazır bölümleri yayınlarken bile sıkıntı çekiyorum. Bölüm hakkında fikirlerinizi yazarsanız sevinirim . |
0% |