Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13. Bölüm

@mermarid

Keyifli okumalar arkadaşlar.

Üç Gün Önce

“Evet sayın seyirciler sizlere bugün ilaç sanayisinde yükselen bir firma ve başarılı iş adamı Ahmet Göktürk ile birlikte olacağız. Kendisi kısa sürede işinde büyük başarılara imza atmış bir yönetici. Öncelikle merhaba Ahmet Bey!”

“Merhaba, öncelikle hoş geldiniz. Sizi ağırlamak büyük mutluluk.” Ahmet karşısında ki adamı selamlarken gülümsemişti.

“Teşekkür ederiz asıl biz büyük mutluluk duyduk,” diyen adam sorularını sormaya başlamıştı. Bir saatlik program beklenilenin aksine hiç kesilmeden canlı yayın gibi çekilmişti. Adam sorusunu soruyor, Ahmet samimiyetle cevaplıyordu. İşe nasıl başladığından aldığı eğitime kadar her şey genç adama sorulmuştu. Ahmet yeni mezunlara da tavsiyelerde bulunurken adamın son sorusuyla duraksamıştı.

“İş konuştuk, gelecek mühendisleri de konuştuk. Şimdiki sorumuz biraz özel olacak. Bildiğimiz kadarıyla evli değilsiniz, yakın bir tarihte evlenmek gibi bir planınız var mı?” Ahmet adamın sorusuyla önce kısa bir an sessiz kalmış sonra gülümseyerek başını sallamıştı.

“Yakında evlenmeyi düşünüyorum. Artık aile kurma yaşımız geldi değil mi?” Ahmet işi şakaya vururken iki adam da gülmüştü. Sunucu genç adama mutluluklar dilerken kapanış konuşmasını yaparak program çekimlerini bitirmişti.”

“Çok teşekkür ederiz Ahmet Bey, çekim şahane oldu. İzniniz olursa fabrikada birkaç çekim yapmak istiyoruz.”

“Elbette size çekim yapabileceğiniz yerleri arkadaşlar gösterecek. Sizden rican yasak olan bölgelere girmemeniz.”

“Elbette siz bize bu kolaylığı sağladınız. Birçok firma üretim bandına bizi sokmaktan yana değil.”

“Önemli değil, dediğim gibi belirlenen yerlerde çekim yapabilirsiniz. Şimdiden kolay gelsin.” Cem’i yanına çağıran genç adam önceden belirttiği yerlerden başka alanda çekim yapılmaması konusunda bir kez daha uyararak işinin başına dönmüştü. Program iki gün sonra yayınlanacaktı ve o zamana kadar halletmesi gereken işler vardı.

***

Günümüz!

Genç kız arabanın ön koltuğuna geçerken hemen yanına da Ahmet oturmuştu. Açelya arabanın arka koltuğuna geçerken genç adam arabayı çalıştırarak yola koyulmuştu.

“Nereye gidiyoruz,” genç kız arabanın evin değil de başka bir yola saptığını fark edince merakla sormuştu.

“Acıktım ben siz acıkmadınız mı?” diyen genç adam yanında ki taze karısına bakmıştı. Efnan bakışlarını kaçırırken Açelya arkada sessizce oturuyordu. Ahmet arabayı uygun bir yere park ederek nezih bir mekana doğru ilerlerken Efnan genç adamın peşine takılmıştı. Ahmet arada ardından gelen genç kıza bakarken Açelya’nın hemen yanında olmasına gülümsemişti. Üçü birlikte mekana girdiklerinde Efnan gerilmişti. Ahmet onun gerginliğini anladığında sessizce sormuştu.

“Ne oldu?”

“Burada yemek zorunda mıyız?” Ahmet kızın gözünün takıldığı yere bakışlarını çevirdiğinde kendisine kızmıştı. Daha önce kendisi gelmemişti ancak birkaç arkadaşının önerdiği bir mekandı geldikleri yer. Duvardaki alkol reklamı genç adamı tedirgin etmişti. Efnan’ın hassasiyetini bildiğinden karısının kendisini yanlış anlamasını istemiyordu.

“Ben özür dilerim bilmiyordum. Arkadaşlar met edince gelelim dedim.” Efnan anlayışla başını sallarken Açelya hala neden kapıda durduklarını anlamaya çalışıyordu.

“Neden bekliyorsunuz?”

“Başka yere gideceğiz Açelya, burası uygun değil.” Genç adamın sözleriyle Açelya Efnan’a bakmıştı. Efnan başını eğerken genç kadın onun rahatsızlığını ilerde çilingir masası kurmuş olan grubu görünce anlamıştı.

“Benim bildiğim güzel yemek yapan bir yer var, isterseniz oraya gidelim.” Ahmet kadının önerisine balıklama atlarken Efnan hızlı adımlarla mekândan dışarıya çıkmıştı. İçinden sürekli dua ederek arabaya doğru ilerlerken Açelya’nın seslenmesiyle duraksadı.

“Mekân yakında yürümek ister misin?” Efnan hava almak için öneriyi kabul ederken Ahmet genç kızın yanına yaklaşarak yan yana yürümeye başlamışlardı. Ortada Efnan hemen iki yanında diğerleri ilerlerken genç kızın sürekli mırıldanması Ahmet’in dikkatini çekmişti.

“Bir şey mi dedin?” Efnan sağında ki genç adama dönerek bakmıştı.

“Efendim?”

“Kendi kendine konuşuyorsun?” Ahmet kızın kendisine dönen her bakışında garip bir şekilde içi ürperiyordu. Ancak bu ürperme korkudan değildi. Genç kızın gözleri sürekli ona baksın istiyordu. Kendi düşüncelerine şaşıran genç adam başını iki yana sallayarak Efnan’dan bir cevap beklemişti.

“Konuşmuyordum, zikir çekiyordum,” diyerek parmağındaki zikir matiği göstermişti. Ahmet kendine kızarken mahcup bir şekilde gülümsemişti.

“Gülay teyze nasıl oldu, akşam ağrısı vardı ancak belli etmemeye çalışıyordu.” Efnan’ın sorusuyla Ahmet duraksamıştı. Annesinin ağrısı olduğunu kendisi anlamazken Efnan’ın anlaması kendini sorgulamasına neden oldu. Annesi onun için çok kıymetliydi ve ağrısı olduğunu bile anlayamamıştı. Bu durum ailesinden uzaklaştığı hissini yaşatmıştı.

“Sabah iyiydi, ağrısı olduğunu söylemedi.” Efnan başını sallarken Açelya araya girerek “Şurası,” dediğinde küçük bir esnaf lokantasını göstermişti. Ahmet Efnan’a bakarken genç kızın gözlerinde ki parlaklık adamın dikkatinden kaçmamıştı. Anlaşılan müstakbel karısı bu küçük lokantayı sevmişti. İçeri girdiklerinde ortamın sıcaklığı Efnan’ı mest etmişti. Tezgâhın arkasında ellili yaşlarda bir adam arka kapıdan onun yanına gelen yine ona yakın yaşlarda bir kadın vardı.

“Aile yeridir rahatlıkla yemek yiyebilirsin.” Açelya eğilerek genç kızın kulağına konuşurken Efnan ona dönerek gülümsemişti.

“Teşekkür ederim.” Ahmet boş bir masa görünce o tarafa doğru ilerlerken Efnan da onun peşine takılmıştı. İkili karşılıklı otururken Açelya ikisinin ortasına oturmuş gibi yerini almıştı. Garson yanlarına geldiğinde siparişlerini verdiler. Yemeklerin gelmesini beklerken genç kız dayanamayarak sormuştu.

“Çekim yapılmış fabrikada ne zaman yayınlanacak?” Ahmet gelen soruyla genç kıza bakmıştı.

“Sanırım bugün yayınlanacak,” Efnan bakışlarını kaçırarak başını sallamıştı.

“Umarım güzel geçmiştir. Babamın çekim yapmaya izin vermesine şaşırdım.”

“Fabrikanın belli yerlerinde çekim yapıldı, tamamına izin verilmedi.” Açelya sessizce konuşmayı dinlerken Ahmet Açelya’ya dönerek sormuştu.

“Eskiden asker olduğunu duydum, mesleği bırakmak zor olmuştur.”

“Zorunluluklara alışılıyor. Bende alıştım,” diyen kadının gözünden hüzün bulutu geçmişti. Efnan uzanarak genç kadının elini tutarak ona güç vermek istedi.

“Vardır bunda da bir hayr. Ailenden kimse yok mu? Onlarla görüşüyor musun?” Efnan’ın sorusuyla genç kadın gerilmişti.

“Annemler memlekette, birde erkek kardeşim var.”

“Ne güzel benim hiç kardeşim yok,” diyen kızla Açelya tek kaşını kaldırmıştı.

“Üvey erkek kardeşin olduğunu sanıyordum,” Efnan kadının sözleriyle yüzünü asmıştı.

“Benim kardeşim yok,” diyen kız içinden Allah’tan af dilerken kendisini terk eden ailesini de kardeşi olarak karşısına çıkan adamı da içi kabul etmiyordu.

“Yine de aranızda bir kan bağı var. Babanız gerçekten hasta onu görmek istemiyorsun anlıyorum ancak üvey annen peşini bırakmayacak Efnan. Bu aile yabana atılacak bir aile değil Efnan. Dikkat etmelisin.” Ahmet Açelya’nın sözleriyle gerilmişti.

“Açelya haklı bundan sonra tek başına dolaşmanı istemiyorum. Özellikle nikaha kadar dikkatli olmanı istiyorum. Bundan sonra fabrikadan birlikte eve döneriz.”

“Buna gerek yok, Açelya zaten yanımda. Ayrıca ben her gün eve geçmiyorum. İşten sonra işlerim oluyor.” Ahmet kızın sözleriyle duraksamıştı. Efnan buruk bir şekilde gülümseyerek “Allah’tan başka kimseden korkmuyorum. Olacak olan oluyor zaten.”

“Tedbirli olmakta fayda var. Biz tedbiri elden bırakmayalım.” Yemekler geldiğinde konuşma sonlanmıştı. Yemekleri iştahla yiyen genç kız geriye yaslandığında Ahmet’in kendisini izlediğini görünce yutkunmadan edememişti.

“Neden bana öyle bakıyorsun?”

“Bakmayayım mı?” genç adamın cevabıyla Efnan utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Açelya kızın kızaran yanaklarına hayranlıkla bakarken yemeğini bitirip keyif çayı için geriye yaslanmışlardı.

“Yemekleri sevdin sanırım.” Ahmet’in sorusuyla Efnan cevap vermişti.

“Evet, uzun zamandır yediğim en güzel yemeklerden biriydi.”

“Beğenmene sevindim, arada geliriz buraya istersen.”

“Elbette,” gelen çaylar sohbet eşliğinde içilirken Efnan’ın babasının aramasıyla ayaklanmışlardı. Ahmet ödemeyi yaparken genç kız geride beklemişti. Açelya önden çıkarken ikili hemen onun ardından mekandan çıkmıştı.

***

İki kadın karşılıklı oturmuş önünde ki çeyizliklere bakarken Zeynep Hanım gülerek Gülay’a bakmıştı. Başını iki yana sallayarak “Efnan bunları kullanmaz abla benden söylemesi,” dediğinde Gülay Hanım kaşlarını çatarak “Niye kullanmasın canım,” dedi. İki dünür oturmuş Gülay hanımın Ahmet için hazırladığı çeyize bakıyordu. Yaşlı kadın tek gelini oldukça hazırlık yapmıştı. El işleri, danteller, işlemeli havlular ve birçok lif, patik…

“Bunlar çok gösterişli Efnan sevmez böyle gösterişli şeyleri sende biliyorsun.” Gülay hanım yüzünü asarak başını sallamıştı.

“Ne bileyim gelinimin Efnan olacağını. Ben güzel olsun istedim. Baktıkça annem beni düşünüp yaptırmış desin istedim.” Kadının morali bozulmuştu. Zeynep hanım gülümseyerek “Kısmet işte,” derken kapı zilinin çalmasıyla mutfaktaki Suna “Açıyorum,” diye içeriye seslenmişti. Genç kadın dış kapıyı açarken Ahmet ve Efnan’ı yan yana görünce dayanamayarak ikisine aynı anda sarılmıştı.

“Ay hoş geldiniz, sizi böyle görünce çok mutlu oluyorum.” Efnan bakışlarını kaçırırken Ahmet ablasını uyarmıştı.

“Abla bir bıraksan mı artık bizi,” dediğinde genç kadın geriye çekilmişti.

“Efnan Hanım benim birkaç işim vardı onları halledeceğim. Anneniz de burada kalkacağınız zaman haber ederseniz sevinirim. Gelip sizi alacağım.”

“Gerek yok Açelya, onları ben eve bırakırım.” Ahmet araya girerek konuşmuştu. Açelya Efnan’a bakarak onay almak istemişti.

“Ahmet haklı senin gelmene gerek yok. İşlerini rahatlıkla halledebilirsin.” Efnan oradan ayrılırken ikili salona girdiğinde genç kız gördükleri karşısında şaşkına dönmüştü. Salondaki koltukların tamamı çeşit çeşit parçalarla kaplanmıştı. Oturacak tek yer yoktu.

“Anne bunlar ne?” Ahmet’te en az genç kız kadar şaşkındı.

“Senin çeyizin oğlum ne olacak?” Efnan Gülay hanımın sözleriyle gülmeden edememişti. Gülüşünü elinin altında saklamaya çalışırken Ahmet’in şok olmuş ifadesi görülmeye değerdi.

“Anne ne çeyizi, ben kız mıyım da çeyizim olsun?” diyen adamla Efnan arkasını dönerek gülmesine devam etmişti.

“Sen sus, çeyizin kızı erkeği mi olur,” genç adam annesinin çıkışıyla ürkerek bir adım gerilemişti.

“Efnan kızım gel bak beğenecek misin bunları?” diyen bu kez Zeynep hanımdı. Efnan annesinin seslenmesiyle kendisini toparlayarak kadını yanına geçmişti. Gülay hanım merakla genç kıza bakarken Efnan gülümseyerek kenarda duran dantel havluyu eline almıştı. Emek harcandığı belli olan havlu o kadar şık görünüyordu ki Efnan Gülay hanıma dönerek “Ellerine sağlık Gülay anne, hepsi çok güzel olmuş,” dediğinde Gülay Hanım kızın kendisine ‘anne’ diye hitap ettiğini duymasıyla neden bahsettiğini unutarak sevinçle gülümsemişti.

“Oy annen sana kurban olsun kızım. Ne de yakıştı ağzına,” diyen kadınla Ahmet’te gülümsemişti. Efnan’ın tek bir hitabıyla annesini bu kadar mutlu etmesi genç adamı da mutlu etmişti.

“Burada senin çeyizinden çok parça var Efnan, sende fark ettin mi kızım?” Zeynep hanımın imalı konuşmasıyla Efnan hafif gülümsemişti.

“Sevmediğimi söyledim anne, kullanmayacağım gereksiz şeyleri neden evime doldurayım?”

“Bunları sevmedin mi kızım? Biliyorum sen gösterişli şeyleri seviyorsun ama içinden hiç mi beğendiğin bir şey yok?” kadının üzgün çıkan sesi Efnan’ı da üzmüştü.

“Elbette kullanabileceğim parçalar vardır. Ama izniniz olursa diğerlerini ihtiyaç sahiplerine verelim. Bu kadar şeyi kullanmama imkan yok. Hem ziyan olmamış olurlar değil mi?” Efnan’ın önerisiyle iki kadında anlayışla genç kıza bakmıştı. Ahmet izin isteyerek odasına geçerken Efnan yerinden kalkarak “Ben Suna ablaya yardım edeyim anne, siz sohbetinize devam edin,” dedi. Genç kız salondan ayrılırken üzerinde ki feraceyi çıkararak kapı yanında ki portmantoya asmıştı. Nasılsa namahrem olan kimse yoktu evde rahat davranabilirdi. Üzerinde toprak renginde elbisesi vardı. Salona girdiğinde gözüne kestirdiği sütlü kahve rengindeki tülbendi eline alarak “Bunu takabilir miyim?” diye sorunca Gülay Hanım hevesle “O nasıl soru kızım hepsi senin zaten istediğini takabilirsin,” dedi. Efnan başında ki şalı çıkararak eline aldığı türbendi bağlayarak üsten toplamıştı.

“Maşallah pek yakıştı kızıma.”

“Eline sağlık anne çok güzel olmuş hepsi.” Efnan mutfağa geçerken Suna onu görünce gülmeden edemedi.

“Ne o gelin şimdiden çeyizi mi açtın?” ikili gülerken Efnan “Yardım edeyim abla,” dedi.

“Yardımlık bir şey kalmadı canım salata hazırlanacak sadece.” Efnan dolabı açarak salata malzemelerini çıkarırken bir yandan da Suna’nın sorularına cevap veriyordu.

“Ne yaptınız nikah günü alabildiniz mi?” Efnan genç kadına bakmadan başını sallayarak cevap vermişti.

“İki gün sonraya nikahımız var,” dediğinde “Ay” diye bir çığlık duyunca hızla genç kadına dönmüştü.

“Ne oldu abla bir yerini mi kestin?” Efnan endişeyle parmağını tutan Suna’ya doğru bakmıştı.

“Kızım bu böyle mi söylenir? Bu kadar çabuk mu kıyılacak nikah?”

“Boş saat olunca uzatmaya gerek yok dedik, nikah gününü onayladık. Bakayım şu parmağına…” genç kadının elini tutarak kesilen parmağına göz atmıştı. İçeriden ses duyunca yukarıdan bağlı olan başını hızla çenesinin altından bağlayan genç kız işine devam etmişti. Dini nikahı olsa da nikahını suistimal etmek Efnan’a göre değildi. En azından resmi nikahı kıyılana kadar tesettürüne dikkat etmeyi istiyordu.

“Abla ne oldu?” Ahmet sesi duyunca hızla mutfağa girerken Efnan bakışlarını kaçırarak masanın üzerinde duran küçük kutudan aldığı yara bancını Suna’nın parmağına yapıştırmıştı.

“Önemli bir şey yok Ahmet parmağıma bıçak değdi sadece.” Genç adam yüzünü buruşturarak konuşmuştu.

“Az derdine değil annem yara bantlarını etrafa saçtı. Yine sakarlığın tuttu anlaşılan.”

“Ay benim ne suçum var, hepsi karının suçu birden iki gün sonra nikah var dedi. Bende daldırdım parmağa,” dediğinde genç adamın bakışları yanakları kızaran genç kıza dönmüştü. Efnan bakışlarını kaçırırken Ahmet iç çekerek başını iki yana salladı.

“Daha dikkatli olun, hem sen ilk günden görümcelik mi yapıyorsun benim karıma. Niye çalıştırıyorsun…” dediğinde Efnan’ın gözleri büyürken Suna gülümseyerek kardeşine bakmıştı.

“Yapacak tabi, evin tek gelini o.” Ahmet imayla ablasına bakarken Efnan’ı daha fazla utandırmak istemediği için ablasına göz kırparak mutfaktan ayrılmıştı. Ahmet’in çıkmasıyla Suna birden ağlamaya başladı. Şaşıran Efnan genç kadının ayaklarının dibine çökerek elini tuttu.

“Abla niye ağlıyorsun, o sana takılıyordu kızmadı ki...” Suna birden genç kıza sarılarak ağlaması arasında konuşmaya çalışmıştı.

“Allah senden razı olsun Efnan bunca yıl sonra kardeşim eskisi gibi güldü, bana şaka yapmaya başladı. Bir daha yüzü hiç gülmeyecek sanmıştık. O kız kardeşimi mahvetti gitti.” Efnan genç kadının ağzından çıkan sözlerle gerilirken mutfağa geri dönen Ahmet kaşları çatılarak ablasına bakmıştı.

“Abla kaç kez söyleyeceğim bu evde bir daha o kadının bahsi geçmeyecek diye. Ben aştım siz hala aynı yerde kaldınız. Lütfen Efnan’ın da aklını bulandırmayın.” Ahmet kızgın bir şekilde mutfaktan çıkarken annesine seslenmişti.

“Anne ben babamların yanına gidiyorum dışarıdan bir şey lazım mı?” Annesinden cevap alamazken mutfaktan çıkan genç kız çekinik bir şekilde genç adamın yanına gelmişti.

“Bir şey mi isteyeceksin Efnan, ne lazımsa söyle gelirken getiririm.” Efnan başını iki yana sallayarak “Ablanın kötü bir niyeti yoktu. Sadece mutluluğunu dile getirmeye çalışıyordu.”

“Yine de senin yanında konuşması doğru değildi Efnan. Aklında soru işaretleri kalsın istemiyorum. Aslı meselesi yıllar önce açılmamak üzere kapandı. Aramızda güven sorunu çıksın istemiyorum. Burası küçük bir yer ve biz elbet bir yerde karşılaşacağız, bana şüpheci gözlerle bakmanı istemiyorum.”

“Kalpleri birbirine ısındıran Allah’tır Ahmet, elbet bir yol gösterecektir.” Ahmet sıkıntıyla nefesini dışarıya verirken ceketini alarak kapıyı açmıştı. Efnan onu yolcu ederken “Allah’a emanet,” dediğinde genç adam bir süre duraksamıştı. Bu yolculamayı en son annesi babasını işe gönderirken görmüştü. İlk kez gerçekten evlendiğini hisseden genç adam gülümseyerek “Sende,” diyerek hızla asansöre doğru ilerlemişti. Efnan onun asansöre binmesini bekleyerek kapıyı kapatmıştı. Arkasını döndüğünde kendisine imayla bakan görümcesini görünce utanarak bakışlarını kaçırdı.

“Sen bu utangaçlıkla annemlerle nasıl yaşayacaksın?” Efnan omzunu silkerek genç kadına cevap vermişti.

“Gülay annem senin gibi imalı imalı bakmıyor bana, sorun olacağını sanmıyorum.”

“Öyle olsun bakalım gelin hanım, hadi masayı kuralım da annemler yemeğini yesin. Sabahtan beri bir şey yemediler.” İkili küçük bir masa hazırlayarak iki kadının önüne bırakmıştı. Efnan dışarıda yediği için aç değildi ancak yanlarına oturarak çayıyla onlara eşlik etmişti.

“Şimdi bunca çeyiz boşa mı gitti?” Gülay hanımın sözleriyle Efnan gülümsemişti.

“Boşa olur mu anne, onca ihtiyaç sahibi var, birçok dua alacaksın.”

“Öyle de ne bileyim, senin de kullanmanı isterdim.”

“Merak etme anne içlerinden bana uygun olanları seçer alırım,” diyerek kayınvalidesinin gönlünü almıştı.

“Çocuklarda gelmedi daha, babanı arayalım da soralım Suna,” diyen kadınla Suna yüzünü asmıştı.

“Bırak torunlarıyla vakit geçirsin anne, bir daha ne zaman görürler birbirini bilmem.” Suna buruk bir şekilde gülümsemişti. Kocası arkadaşlarıyla buluşmak için evden çıkmıştı, babası da çocuklarını gezmeye götürmüştü.

“Öyle de…” Gülay Hanım sıkıntıyla kızına bakmıştı. “Sabah olanlar hiç hoş değildi kızım. Zeynel çocuklara hep böyle mi davranıyor?” Efnan ve Zeynep Hanım anne kızın ne hakkında konuştuklarını bilmediği için sessiz kalmaya karar vermişti. Suna annesinin sorusuyla yutkunarak bakışlarını kaçırdı.

“Anne lütfen!”

“Hiç hoş değil, Zeynel böyle bir adam değildi, çocuklarına resmen kötü davranıyor Suna bu normal değil. Onlara kötü davranan sana nasıl davranır… Söyle kızım çekinmene gerek yok, ne oluyor aranızda. Önceden birbirinizin gözünün içine bakardınız ne değişti?” Suna bakışlarını kaçırarak sulanan gözlerini saklamaya çalışmıştı. Efnan üzgün bir şekilde genç kadına bakarken destek olmak istercesine uzanarak elini tutmuştu.

“Sana kötü mü davranıyor abla?” Suna kısa bir an duraksadıktan sonra cevap vermişti.

“Bazen kocamı tanıyamıyorum anne eski Zeynel’den eser kalmadı. Kızlarıma bakmaya dayanamıyor sanki. Özellikle erkek evladı olan arkadaşlarının bebeklerini görünce kızlarıma bakışlarından hoşlanmıyorum. Sanki kız olmaları onların günahıymış gibi davranıyor. Çocuklar babalarından korkmaya başladı. Anne babasının erkek torun sevdası onu çok değiştirdi.”

“Tövbe, o nasıl kelam kızım? Allah’ın verdiği evlada kim burun kıvırabilir. Kız evlat gibisi var mı? Allah esirgemiş böyle bir adama erkek evlat vermemiş. Zeynel bize de farklı davranıyor artık. Aileden değilmiş gibi, görmedin mi sabah.”

“Gülay onlar karı koca hallederler.” Zeynep hanım üzgün bir şekilde Suna’ya bakmıştı. Gülay’ı uyarma gereği hissetmesinin nedeni söz konusu çocukları olunca eltisinin gözü dönüyordu. Dış kapı zilinin çalmasıyla genç kadın yaşlarını silerek yerinden kalkmıştı. Kapıyı açtığında içeriye telaşla giren kocası onu endişelendirmişti.

“Ne oluyor Zeynel ne bu acele?”

“Benim hemen dönmem gerek, siz birkaç gün daha kalabilirsiniz.” Adam odaya geçerek eşyalarını toplamıştı.

“Birine bir şey mi oldu?”

“Yok ama hayat memat meselesi benim hemen çıkmam gerek. Hadi görüşürüz.” İçeridekilere selam bile vermeden evden çıkıp giden adamın ardından baka kalmıştı genç kadın.

“Suna kim geldi kızım?”

“Zeynel geldi eşyalarını alıp gitti. Acelesi vardı bir şey de söylemedi anne. Acaba birine bir şey mi oldu?” genç kadın endişelenirken Gülay Hanım “Ara kardeşini hemen gelsin sende peşinden git. Sonra gelinimiz gelmedi demesinler.” Suna başını sallarken “Çocuklar?”

“Onlar bir süre bizde kalır ben bakarım,” derken buruk bir şekilde ayağına bakmıştı.

“Ama anne…”

“Sen merak etme Suna abla ben buradayım, ne olduğunu öğrendiğinde gelirsin. Allah sağlık versin.”

“Amin.” Suna odasına geçerek birkaç parça eşya hazırlamıştı. Ahmet’i aradığında genç adamın kaldığı cendereden habersizdi.

****

 

İlk okuyanlar lütfen yorum yapınız. Sizlerin yorumlarıyla hikaye devam edecek. :)

Loading...
0%