18. Bölüm

17. Bölüm

Yasemin yaman
mermarid

Genç kız arabanın durmasıyla karşılarında duran büyük görkemli villaya bakmıştı. Gerçek ailesinin durumunun iyi olduğunu elbette biliyordu ancak bu kadar ileri seviyede olabileceğini tahmin etmemişti. Şu zenginlik içinde bir ona yer yoktu anlaşılan. Buruk bir şekilde gülümserken Ahmet onun gözlerinden geçen gölgeyi fark edince yutkunarak eline uzanmıştı.

“Neden durgunlaştın, görmek istemiyorsan geri dönebiliriz.” Ahmet’in sözleriyle büyük arabanın ön camından ilerdeki evi göstererek “Şu eve küçücük bebeği sığdıramadılar…” dediğinde derin bir nefes vererek devam etmişti. “İyi ki de sığdıramadılar!” Ahmet arabadan inerek karısının da inmesi için onun tarafındaki kapıyı açmıştı. Açelya meslek alışkanlığıyla etrafı kolaçan ederken bulundukları durumdan hiç hoşlanmamıştı. Ev haddinden fazla koruma doluydu ve bu ancak ya yasal olmayan işlere bulaşanların ya da çok fazla düşmanı olanların tercihiydi.

“Efnan, sana dediğimi sakın unutma. İtirazsız dediğimi yapacaktın.” Efnan başını sallarken Ahmet tedirgin bir şekilde genç kadına bakmıştı.

“Şüphelendiğin bir şey mi var abla?” Ahmet genç kadının kendisinden birkaç yaş büyük olduğunu biliyordu. Efnan onu kendine abla diye seçtiyse kendisinin de ablası sayılırdı. Açelya şaşkın bir şekilde Ahmet’e bakarken Ahmet onun şaşkınlığına gülerek “Neden öyle bakıyorsun, karım seni ablası olarak görüyor dolayısıyla benimde ablam sayılırsın.” Efnan başını eğerek tebessümünü saklarken Açelya başını onaylamaz bir şekilde iki yana sallayarak arkasında ki güvenlik kapısına bakmıştı. Araba villanın güvenlik kapısından içeri girer girmez hemen ardından kapanmıştı.

“Ne olursa olsun içeride yapılan hiçbir ikramı kabul etmeyeceksiniz. Su bile olsa…” Ahmet başını onaylarken Efnan öne çıkarak açılan çift kanatlı kapıya doğru yönelmişti. Kapıda aile üyelerinden kimse yoktu üzerinde çalışan belli olduğu belli olan bir forma giymiş ellilerinde bir kadın vardı. Efnan gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.

“Gidelim bir an önce görüp geri dönelim.” Efnan kendisini karşılayan kadına başını eğerek selam verirken Ahmet ve Açelya hemen arkasından gösterişli eve girmişlerdi. Evin her tarafı lüks akıyordu. Her taraf müsrifliğin bir göstergesiydi ve Efnan’ın içini acıtıyordu. Sadece duvardaki tek tablo bile birçok fakirin karnını doyurabilecek değerdeydi. Aynı incelemeyi Açelya da yapıyordu. Aile şirketinin iflas etmek üzere olduğu konuşulan bir ailenin evinin bu kadar lüks olması aklını karıştırmıştı. Bir şeyler dönüyordu ve Açelya bu durumdan hoşlanmamıştı.

“Bu taraftan Efnan Hanım!” kadının gösterdiği yöne giden üçlü büyük bir solonda onları karşılayan kalabalıkla kapı önünde duraksamıştı. Salonda en az yirmi kişi vardı ve Efnan birkaçı hariç hiçbirini tanımıyordu. Babaannesi olduğunu iddia eden Memnune Hanım, kardeşi olduğunu iddia eden adam ve onun yardakçısı ve birkaç uzaktan gördüğü kişi…

“Sonunda gelebildiniz küçük hanım!” Efnan kendisine memnuniyetsiz bir şekilde bakan Memnune hanımı umursamadan “Agah beyi görüp hemen gideceğim. Kendisi nerede?” genç kızın sesi o kadar soğuk çıkmıştı ki Ahmet ve Açelya şaşkınlıklarını zor gizlemişti.

“Önce bir ailenle tanışsaydın.”

“Tanışacak bir şey yok. Ailem dediğim iki kişi var bu salonda ve onları da tanıyorum zaten. Fazla vaktim yok, gel dediniz geldik. Şimdi mümkünse hastanızı görmek istiyorum.” Memnune hanım elindeki bastonu yere vururken oldukça cüretkar giyinen kızlardan biri öne çıkarak “Babaanne neden ısrar ediyorsun, bırak kimi görecekse görsün ve gitsin.” Memnune hanım yanındaki kıza kızarak “Sen karışma Deren,” diyerek Efnan’a dönmüştü.

“Efnan herkesi tanıyacak, başka seçeneği yok.”

“Sanmıyorum…” Efnan Ahmet’e bakarken sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti.

“Sana sormadık küçük hanım.”

“Anne neden ısrar ediyorsun, bırak şunu…” Efnan konuşan kadına döndüğünde gözlerindeki soğukluğu daha da dondurmuştu. O kadını iyi biliyordu. Daha küçücük bir çocukken karşısına çıkmış, elinden tuttuğu beş altı yaşlarındaki kızıyla onu korkutmaya çalışmıştı. O zamanlar Efnan orta okula gidiyordu ve babasına bu durumdan hiç bahsetmemişti. Kadının kendine büyük bir nefret beslediği bakışlarından belli oluyordu. Babası olacak adamın karısı hala ona nefretle bakıyordu. Halbuki bu bakışların kendisinde olması gerekmez miydi?

“Eğer Agah beyle görüşmeyeceksem biz gidelim.” Efnan arkasını döndüğünde yaşlı kadın yine araya girmişti.

“Sultan, Efnan’ı Agah’ın odasına götür.” Sultan diye seslendiği kadın onlara kapıyı açan hizmetliden başkası değildi.

“Hemen efendim.”

“Babaanne neden babamla görüşmesine izin veriyorsun, ben istemiyorum.” Başka bir kız öne çıkarken Efnan buruk bir şekilde üveyde olsa kardeşi olan kıza bakmıştı. Kılık kıyafeti tam ailesine yakışacak şekilde oldukça cüretkardı ve bu durum ister istemez Efnan’ı üzmüştü. Onun bir kız kardeşi vardı, belki de başka kardeşleri de vardı ancak hiçbirini tanımıyordu. Kendisine gözlerini dikmiş adamı görünce ister istemez kaşları daha da çatılmıştı. Ahmet genç kızın önüne geçerek adamın bakış açısını kapatırken on beş on altılarında olan kızı takmayan yaşlı kadın hizmetliyle çıkmamızı istemişti. Merdivenlerden yukarıya çıkarken Efnan hiçbir yere dokunmamaya özen gösteriyordu. İçinde garip bir heyecan oluşmuştu. En son babası olacak adamın resmini on yıl önce görmüştü ve o günden sonra bir daha merak edip adamın resimlerine bakmamıştı. Hizmetli bir odanın kapısında beklediğinde Efnan destek almak istercesine Ahmet’e bakmıştı. Genç adam karısının yanına dikilerek kapı koluna uzandı. Kapıyı tıklattıktan sonra içerden ses gelmesini beklerken zayıf çıkan sesle ikili odaya girmişti. Açelya kapıda beklemeyi uygun bulurken tek niyeti etrafı daha fazla incelemekti.

“Agah Bey misafiriniz var!” hizmetlinin sözleriyle gözleri baygın bakan adamın bakışları Efnan’ı bulunca olduğu yerde dikelmeye çalışmıştı.

“Esin!” Efnan annesinin adını duyunca gerilirken Ahmet ona destek olmak istercesine arkadan omuzlarını tutarak ileri yürümesini sağlamıştı. Adam kısa bir süre gözleri dolu bir şekilde Efnan’a bakarken Efnan oldukça buruktu. Ne beklediğini bilmiyordu ancak yataktaki adamın bakışlarında ki şefkati görmeyi beklemediği kesindi.

“Sen Esin değilsin!” adamın kısık çıkan sesiyle Efnan nefesini usulca bırakırken öne çıkarak adamın yatağına yaklaşmıştı. Adam genç kızı öyle bir inceliyordu ki Ahmet boğazını temizleyerek adamın dikkatini kendisine çekmişti. Agah bey genç adama kısa bir bakış attıktan sonra yeniden kızına dönmüştü.

“Çok büyümüşsün,” diyen adamla Efnan bakışlarını kaçırmıştı. Ne söyleyeceğini bilemiyordu. Karşısındaki adam onun babasıydı ancak genç kız onunla konuşacak tek kelime bulamıyordu.

“Geçmiş olsun Agah Bey,” Ahmet karısının konuşmayacağını anladığında araya girmişti.

“Teşekkür ederim genç adam sen kimsin?” Adamın sorusuyla Ahmet ne diyeceğini bilemezken Efnan’ın keskin ve kendinden emin çıkan sesiyle bakışlar ona dönmüştü.

“Ahmet… Benim kocam!” Ahmet kızın yan profiline hayranlıkla bakarken Agah Bey gözlerini büyüterek genç kıza bakmıştı.

“Evlendin mi? Ne zaman?”

“Bugün resmi nikahımız kıyıldı. Yakında düğünümüzü yapacağız.” Adam aldığı haberle öyle bir nefes vermişti ki genç çift şüphe dolu şaşkınlıkla ona bakmıştı. Agah bey geriye yaslanarak derin bir gülümsemeyle onlara bakmıştı.

“Adnan izin verdiyse sorun yok!” adamın sözleri Efnan’ın ellerinin yumruk olmasına neden olmuştu.

“Babamın izni var.” Adam kızın vurucu bir şekilde ‘babam’ dediğini duyunca gözleri hüzünlenmişti.

“Elbette, Adnan’ın hakkını ödeyemem. Emanete gözü gibi baktı.” Adam konuşmaktan yorulmuş gibi derin enfes alırken Ahmet’in aklı karışmaya başlamıştı. Karşısında çirkef diktatör birini beklerken ılımlı bir adamla karşılaşmayı beklemiyordu. Adam öyle bir bakıyordu ki karşısında Efnan varmış hissine kapılıyordu.

“Beni neden görmek istediniz? Bunca sene sonra bir kızınız olduğunu mu hatırladınız?” Efnan dilinden dökülenlere pişman olsa da geri adım atmamıştı. Adam gülümseyerek “Seni görmeyi çok istedim ama bu evde değil. Bu eve gelmemeliydin!” Efnan gözlerini kısarak adama bakarken “Neden?” dedi.

“Burası sana göre değil Efnan, bu ev seni kirletir. Ne yap et bu eve sakın bir daha gelme. Kimseye güvenme…”

“Sizi anlamıyorum, onlar sizin aileniz.” Yaşlı adam kızın sözleriyle alaycı bir şekilde gülmüştü.

“Aile mi? Ben aile olmayı annen öldüğü gün bıraktım!” Efnan yutkunarak adama bakarken Ahmet dikkatle adamın ağzından çıkanları dinliyordu.

“Efnan’dan ne istiyorlar?” Ahmet vurucu soruyu sorarken Agah Bey başını iki yana sallayarak cevap vermişti.

“İyi bir amaçları olmadığı kesin. Kızımı korumak kocası olarak sana düşüyor delikanlı. Ben onu korumak için ondan vazgeçtim! Sen ne yapabilirsin?” Efnan gözleri büyüyerek adama bakarken Agah Bey omzunu silkerek gülümsemişti.

“Ne demeye çalışıyorsunuz?”

“Ölüm kapıma çattı Efnan, bu saatten sonra doğruyu bilsen de olur bilmesen de... Ama benden nefret etme olur mu? Eğer seni vermeseydim başına neler gelebileceğini tahmin bile edemezdim.”

“Sizi anlamıyorum.” Adam açık bir şekilde konuşamıyordu. Odasında dinleme cihazı olduğuna emindi. Ahmet adamın odanın içine bakışlarından şüphelenirken başını iki yana salladı.

“Seni çağırdım çünkü bir şey yapmanı istiyorum. Öldüğümde annenin yanına gömülmemi sağla.”

“Anlamadım?”

“Esin’in yanına gömülmek istiyorum, bunu benim için yapamaz mısın?” Efnan rahmetli annesinin mezarına elbette ki ziyarette bulunuyordu. Ama karşısındaki adamın onun yanına gömülmek istemesini anlamasına imkan yoktu.

“Eşinizin buna izin vereceğini sanmıyorum. Üstelik oğullarınız da buna karşı çıkar.”

“Banu’dan başka çocuğum yok benim. Banu hariç diğerleri senin kardeşin değil. O doğru yolda değil Efnan, mümkün olursa ona sahip çık. Bunların arasında yok olmasın.” Efnan şaşkınlıkla adama bakarken Agah Bey buruk bir gülümsemeyle kızının gözlerine bakıyordu. Kendisinden aldığı tek şey gözleri olan kızı tahminin ötesinde bir genç kız olmuştu.

“Ama o adam kardeşim olduğunu iddia etti.”

“O da gerçeği bilmiyor. Öldüğümde vasiyetimden öğrenecekler.”

“Siz…”

“Bunları konuşmanın yeri burası değil. Üstelik çok yoruldum. Şu çekmeceyi aç ve içindeki zarfı al.” Efnan söyleneni yaparken büyük bir dosya zarfını eline alarak adama bakmıştı.

“Bu nedir?”

“Bu evden çıkınca açarsın. Daha fazla kalmanı istemiyorum. İçindekiler önemli… Üzerine hakkım yok ama bu güçsüz babanın son isteğini hor görme.”

“Estağfurullah.” Efnan yutkunarak adama bakarken Ahmet boğazını temizleyerek “Dosyayı çantana koy Efnan!” dedi. Efnan adamın dediğiyle hızla dosyayı çantasına koyarken birkaç saniye sonra odanın kapısı açılıp içeriye Agah beyin karısı ve kızı girmişti.

“Babacım…” Banu koşarak yataktaki adamın boynuna sarılırken Efnan kızın kendisine dönen bakışlarıyla gülümsemişti. O kız onun kardeşiydi…

“Biz gidelim artık Agah Bey, hakkınızı helal edin.”

“Benim ne hakkım var ki üzerine kızım. Varsa da helal olsun. Asıl sen hakkını helal et.”

“Konuşmakta bir haktır Agah Bey…” Efnan neden yaptığını bilmeden adamın eline uzanarak öpüp alnına koymuştu. Ahmet karısının titreyen ellerini görünce üzgün bir şekilde ona baktı. Yaşlı adam üzerindeki Banu’yu geri çekerek elinin içindeki sıcak eli sıkıca tutmuştu.

“Sana bir kez sarılabilir miyim?”

“Agah!” karısının protesto eden sesine inat adam ıslak gözlerle Efnan’a bakmıştı. Kız ne yapacağını şaşırırken Ahmet’ten onay almak istercesine genç adama bakmıştı. Ahmet gözlerini kapatıp açarak onu onaylarken Efnan yutkunarak yatakta oturan adama sarılmıştı. Şakağına değen dudaklarla titreyen genç kız farklı bir duyguyla dolduğunda adamın ağlamaklı sesiyle “Hakkını helal et kızım, et ki annenin yüzüne bakabileyim,” diye fısıldadığında Efnan nasıl söylediğini bilmeden “Helal olsun baba!” diye aynı şekilde fısıldamıştı. Geri çekilen genç kız hızla Ahmet’in yanına giderken Ahmet kızın bakışlarını kaçırmasından gitmek istediğini anlamıştı.

“Tekrar geçmiş olsun Agah Bey biz gidelim artık.” Yaşlı adam buğulu gözlerle kızına bakarken başını sallayarak “Yolunuz açık olsun,” dedi. Ahmet karısının elini tutarak kapıdan çıkarken Açelya yaslandığı duvardan hızla doğrularak “Gidiyor muyuz?” diye sormuştu.

“Burada işimiz kalmadı gidelim abla.” Onlar merdivenlerden aşağıya inerken salondan yükselen sesler dikkatlerini çekmişti. Adını bilmediği kız itirazlarını savururken yaşlı kadın onu azarlıyordu. Kızın derdi ne bilinmezdi ancak Efnan’ı evde istemediği açıktı.

“Size iyi günler Memnune Hanım, bizim işimiz bitti.” Memnune hanım Efnan’ın araya girerek konuşmasıyla sert bakışlarını ona dikmişti.

“Nereye gittiğini sanıyorsun?”

“Evime… Oğlunuzu görmemi istediniz geldim gördüm. Benden bu kadar.” Efnan dış kapıya doğru ilerlerken önüne çıkan adamla duraksamıştı. Açelya ortalığın karışacağını anlayarak öne çıkarken Ahmet karısını arkasına çekip onu korumaya almıştı.

“Ben izin vermeden hiçbir yere gidemezsin.” Efnan başını ağır bir şekilde geriye çevirerek yaşlı kadına bakmıştı.

“Beni alıkoymaya mı çalışıyorsunuz? Bunun suç olduğunun farkındasınız umarım.”

“Babaanne bırak gitsin!” Deren denen kız öne çıkarken kadının çıkışmasıyla arkasında ki orta yaşlı adama dönmüştü. Adamın bakışlarından hoşlanmamıştı.

“Sen karışma.” Kadının sert çıkan sesiyle geri çekilen genç kız bıkkın bir şekilde bakıştığı adamın yanına ulaşmıştı.

“Baba bir şey söylemeyecek misin?”

“Babaannen doğru söylüyor Deren sen karışma.” Kız küçük çocuk gibi tepinirken Efnan önüne dönerek kapıya yönelmişti.

“Kapıdan kimse çıkmayacak.” adam öne çıkarken Açelya tek kaşını kaldırarak “Tavsiye etmem,” dediğinde adam da aynı alaycılıkla ona bakmıştı. Genç kadını geri itelemek isterken kolu birden bükülüp sırtı yere çarpmıştı. Açelya çevik bir hareketle adamı alaşağı ederken elindeki anahtarı Ahmet’e vererek “Siz hemen arabaya binin ve kapıları kilitleyin. Ne olursa olsun açmayacaksınız.”

“Abla sen…”

“Beni düşünmeyin. Direksiyonun altındaki kırmızı düğmeye basarsan en kısa sürede destek gelir.” Ahmet önü açılan kapıya doğru hızla ilerlerken Açelya onlara doğru koşan adamları görünce gülmeden edememişti. Ailenin genç adamları Açelya’nın üzerine doğru giderken bıkkın bir şekilde nefesini dışarıya verdi.

“Olduğunuz yerde kalmazsanız sonunuz kötü olur.” Adamlar kadının sözüne aldırmazken saldırıya geçmişti. Kadınların şaşkın bakışları arasında evin erkekleri yerlerde sürünürken genç kadın tehditkar bir şekilde yaşlı kadına bakarak “Efnan’a yaklaşmaya kalkarsanız bu sizin en büyük hatanız olur. Ondan ne istediğinizi bilmiyorum sanmayın. Şimdi eniklerinizi alıp hastaneye gidin.” Açelya hızla evden çıkarken arabanın ön camından eğilmiş kendisine korkuyla bakan kızı görünce hafif gülümsemişti. Arabaya doğru koşan adamları gören genç kadın hızlı davranarak onlara doğru ilerlerken iki adamı daha yere sererek arabanın kapısına uzanmıştı. Evin korumalarının bu kadar acemi olmasını beklemeyen genç kadın son adama doğru hamle yaptığında adamın ani hamlesiyle tek kaşını kaldırmıştı.

“Bak seninle uğraşmak istemiyorum, arkadaşlarının yanına uzanmak istemiyorsan çekil yolumuzdan gidelim.”

“Belki ben seninle uğraşmak istiyorumdur.” Adamın bariton sesi Açelya’nın gözlerini kısmasına neden olmuştu. Gözlerindeki bakıştan adamın boş olmadığı anlaşılıyordu. Uzun zaman olmuştu yakın temas dövüşmeyeli. Üstelik bedenindeki platinler onun hareketlerini kısıtlıyordu. Karşısındaki adamı kısa bir süre süzdükten sonra en zayıf bölgesini kestirmeye çalıştı. Adamın hamlesini kolaylıkla savuştururken kendi hamlesinin de boşa çıkmasıyla başını sallayarak güldü.

“Diğerleri gibi değilsin ama hala acemisin. Neden bunların köpekliğini yapıyorsun?” Açelya’nın sözlerine sinirlenen adam saldırıya geçerken havada uçuşan yumruklar, tekmeler birbiri adına hedefini bulmaya çalışıyordu. İkili nefes nefese geri çekilirken Açelya alaycı bir şekilde “Fena değil,” dediğinde adamın dudağından aşağıya akan kana bakmıştı. Sıkıldığını belli eden genç kadın koşarak kendilerine doğru gelen bir grup adamı görünce oyalanmayı bırakarak karşısındaki genç adamın hamlesini boşa çıkararak ensesine indirdiği darbeyle adamı yere sermişti. Eğilerek adama bakarken “Daha çok çalışmalısın,” dedi. Adam gözlerini kısarak genç kadına bakarken yerden kalkmak istemiş ama başarılı olamamıştı. Arabanın ön kapısının açılmasıyla hızla direksiyona geçen genç kadın elini kaldırarak az önce dövüştüğü adama selam verdiğinde Efnan şaşkınlıkla ona bakmıştı.

“Abla iyi misin? Bir yerin incinmedi değil mi?” Ahmet arkada oturan karısına dönüp bakarken Açelya koşturan adamları umursamayarak kapalı güvenlik kapısına doğru ilerleme devam etmişti.

“Kemerlerinizi bağlayın ve tutunun.”

“Ne?” Efnan bağlı kemerine tutarak bir eliyle de öndeki koltuktan destek almıştı. Ahmet arabanın kapıyı kırıp çıkacağını anladığında hemen kapının tutunma yerine asılarak çarpışmayı beklemişti. Araba kapıyı kırıp geçerken Açelya gülerek “Uzun zamandır bunu yapmamıştım,” diye söylenmişti.

“Sen kafayı mı yedin, kapının açılmasını bekleseydin ya.”

“Sence o kapı açılır mıydı Ahmet, buradan hemen uzaklaşacağız. Çağrı düğmesine bastın mı?”

“Evet.” Uzanarak düğmenin yanındaki yeşil düğmeye basan genç kadın derin bir iç çekti.

“Sondaki adam seni zorladı ha…” Ahmet genç kadının tek başına adamlarla dövüşmesinden hoşlanmasa da Efnan’ı tek bırakamazdı. Üstelik Açelya eğitimli bir askerdi.

“Fena değildi, daha çok çalışması gerekiyor.”

“Yine de ona nazik davranmadın mı?” Ahmet şüpheyle genç kadına bakarken Açelya gülerek başını sallamıştı.

“Sakatlanmasına izin veremezdim.” Efnan ve Ahmet genç kadına şaşkın bir şekilde bakarken Açelya tazelenmiş gibi keyifliydi.

“Neden bu kadar mutlusun?”

“Adrenalin iyi geldi.” Araba hızla yolunda ilerlerken arkalarında büyük bir karmaşa bırakmışlardı.

Efnan sessizce geride bıraktıkları yolu izlerken boğazına oturan yumruyu gidermeye çalışıyordu. Agah beyin içli sesi genç kızı gafil avlamıştı. O karşılaşacağı adamın çaresiz olabileceğini düşünmemişti. Hasta bile olsa karşısında dimdik kibirli bir adam beklemişti. Yanağından akan yaşı sessizce silerken Ahmet uzanarak karısının elini avuçlarının arasına hapsetmişti. Ön taraftan zorlanınca kemerini çözerek aradan arka koltuğa geçti. Efnan ona kısa bir bakış atarken genç adam avucundaki eli daha bir sıkarak destek olmaya çalıştı.

“Üzülme sen üzerine düşeni yaptın.”

“Elimde değil. Ben onun gibi biriyle karşılaşmayı beklemiyordum.” Açelya ağlamaklı konuşan kızı duyunca sıkıntıyla nefesini dışarıya bırakmıştı.

“Bence fazla merhametlisin. Bu kadar merhametli olmak seni yorar, sana zarar verir.” Efnan omzunu silkerken buruk bir şekilde “Gözlerimi ondan almışım,” dedi.

“Öyle, gözlerin aynı Agah beyin gözleri.” Efnan tebessüm ederek başını sallamıştı. Çantasından telefonunu almak isterken gözüne çarpan dosya zarfıyla meraklanarak çantasından çıkarıp içindekileri almıştı. Ahmet dikkatle ona bakarken Efnan eline aldığı birkaç belgeyi okuyordu. Kaşları belgelerde yazanları okudukça çatılırken küçük not kağıdına yazılan adres ve zarftan düşen anahtarla bakışları kocasına döndü.

“Ne oldu?” Efnan elindeki belgeyi genç adama verirken Ahmet dikkatle noter onaylı belgelere bakıyordu.

“Ortalık karışacak gibi.” Efnan başını sallarken Açelya arkadan gelen araçlara bakıyordu.

“Takip ediliyoruz.” Ahmet hızla geriye bakarken kaşlarını çatarak “Bunların derdi ne?” diye sordu.

“Bilmiyorum ama öğreneceğiz.” Açelya arabanın hızını arttırırken genç kız sadece elindeki adres ve anahtara bakıyordu.

“Sence bu adres nerenin adresi?” Efnan kocasına sorarken genç adam sıkıntıyla “Bilmiyorum,” dedi.

“Öğreniriz sen adresi bana mesaj at ben önceden bakayım ne olduğuna.” Efnan adresin resmini çekip genç kadına atarken önüne geçmeye çalışan arabayla direksiyonu sağa kırmıştı. Efnan dengesini kaybederek genç adamın kollarına düşerken utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Ahmet onun kızaran yanaklarına hayranlıkla bakarken Açelya sıkılarak arabanın direksiyonunu ezbere bildiği yöne adrese çevirmişti. On dakikalık bir kovalamacanın sonunda karakolun önüne gelen Açelya arabadan inerek silahını çekip ardındaki araca doğrulttu. Dışarıda ki polisler genç kadına silah çekerken Açelya onlara dönerek “Bu adamlar bir süredir bizi takip ediyor şikayetçiyiz,” dediğinde adamlar fark etmedikleri polislere şaşkınlıkla bakmıştı. Karakol ağaçlık alanda kaldığı için kolay fark edilmiyordu. Küçük bir alandı ancak etkili bir konuma sahipti. Polisler adamları yaka paça arabadan indirirken Açelya ve diğerleri ifade vermek için karakola girmişti. Bir saat sonra dışarıya çıktıklarında hava kararmak üzereydi.

“Acıktın mı?”

“Biraz ama evde yeriz. Babamlar merak etmiştir.”

“Neden merak etsin, kocanın yanındasın!” Ahmet şakacı bir şekilde genç kıza takılırken Efnan utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Açelya ikiliye başını iki yana sallayarak gülümsedi.

“Hadi gidelim taze çiftimizi evde bekliyorlardır.”

“Abla sende mi?”

“Yalan mı? Daha birkaç saat oldu evleneli ama siz aksiyona doymuyorsunuz. Hadi gidelim Mehmet Bey beni aradı merak etmiş.” Arabaya binip yola çıktıklarında Efnan aklına gelen şeyle önceki kadına dönmüştü.

“Abla sana söylediğim araştırmayı yaptın değil mi?”

“Evet, Ceyda bir kafede garsonluk yapıyor. Şimdilik sıkıntı görünmüyor. Nadire hanımda lojmanlardan birine yerleştirildi. İki güne ev yıkılacak.”

“Teşekkür ederim.” Ahmet iki kadının ne konuştuğunu anlamazken Efnan gözlerini yola çevirerek sessiz kalmıştı.

“Yarın kursa gideceğim, iş çıkışı bir planın var mıydı?” genç kız Ahmet’e sorarken artık her adımını kocası olan adama bildirmek zorunda olduğunu hissediyordu.

“Ne kursu?” genç adam kızın başta ne kursundan bahsettiğini anlamamıştı. Sonradan Kur’an kursunda ders verdiğini hatırlayınca “Hafta sonu ders vermiyor muydun sen?” diye sordu.

“Öyle ama yarın ihtiyaçları öğrenmek için gideceğim.”

“Anlıyorum beraber gideriz.” Efnan başını sallarken Açelya arabayı evin bahçesine durdurarak arkadaki ikiliye bakmıştı.

“Tekrar tebrik ederim, Allah bir yastıkta kocatsın.” Genç çift ‘amin’ derken Açelya gülerek inmelerini beklemişti. İkisi birlikte eve doğru ilerlerken kapıda onları bekleyen Zeynep Hanım iç çekerek çocuklarına bakıyordu. Kızının görüşme sonrası kötü olacağını düşünen kadın Efnan’ın gülümseyen yüzünü görünce rahat bir nefes aldı.

“Hoş geldiniz çocuklar.”

“Hoş bulduk anne,” diyen genç kızla Ahmet’te “Hoş bulduk Zeynep sultan,” dedi. İkili içeriye girdiğinde tüm ailenin orada olduğunu görünce gülümsemişti. Suna’nın çocukları salonda koştururken genç kız selam verip üzerini değiştirmek için odasına çıkmıştı. Rahat bir kıyafet giyerek başına yemenisini alıp aşağıya indiğinde nikahın verdiği rahatlıkla Hilmi beyin elini öperek adamın duasını almıştı.

“Çay demlemiştim kızım içer misiniz?” Zeynep hanım sorarken Suna yerinden kalkmak istediğinde Efnan onu durdurmuştu.

“Sen otur abla ben alırım. Kanepede ayağını uzatmış bir şekilde oturan Gülay hanımı da öperek mutfağa geçen genç kız kendisi ve Ahmet için çay doldurarak salona geçmişti. Ayarlanmış gibi tek boşta kalan kocasının yanına geçerken ikiliyi yan yana gören anneler derin bir iç çekmişti.

“Oğlum bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?”

“Tam konuşamadık, düğün ve ev…”

“Efnan eve bakacak baba, beğenirse eşyaları alırız. Beğenmediği bir yer olursa da yeniden yaptırırız. Düğünü henüz konuşmadık ama en kısa sürede yaparız dimi Efnan?” son sözlerini genç kıza dönerek sormuştu.

“Elbette, fazla uzatmaya gerek yok. Eve ertesi gün bakarız.” Ahmet başını sallarken çayından bir yudum almıştı.

“Abla sen ne yapmayı planlıyorsun?”

“Boşanacağım, iyi bir avukat bulmam gerek. Kızlarımı onlara vermem.”

“Avukat işi kolay, Han abi var.” Gülay hanım yüzünü asarken Ahmet başını iki yana sallamıştı. Annesi ucu Aslı’ya dokunabilecek kimsenin adını duymayı dahi istemiyordu.

“O olmak zorunda mı?”

“Anne Han abiden daha iyi bir avukat bulamayız. Artık çık şu düşüncelerden. Ben aştım siz hala aşamadınız…” Ahmet gerçekten ailesine içerlemeye başlamıştı. Gülay hanım yüzünü asarken Efnan ne olduğunu anlamadığı için sessiz kalmayı tercih etmişti.

“Peki sen öyle diyorsan.”

“Evet öyle diyorum. Yarın Han abiyi arayıp durumu bildireceğim. Sizde lütfen bir daha aklınıza başka şeyler getirmeyin. Hem Cemile ablaya da Arya’ya da büyük ayıp olur.”

“Haklısın…” Suna başını kaldırarak kardeşine bakmıştı.

“İş bakmam gerekiyor, çocukların okul kaydını aldırmalıyız.”

“Onları hallederiz abla, ayrıca çalışmana gerek yok. Ben ne güne duruyorum.”

“Olmaz öyle şey. Senin de artık bir yuvan var.” Suna anında itiraz ederken Hilmi Bey araya girmişti.

“Ben varım kızım, çok şükür belli bir gelirimiz var geçinir gideriz.”

“Kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum baba…” Efnan boğazını temizleyerek araya girmişti.

“Abla sen çocuk gelişimi okumuştun değil mi?” Suna başını sallarken Efnan gülümseyerek devam etmişti.

“Eğer sende kabul edersen bizim kursun yuvasında çalışabilirsin. Elemana ihtiyaçları vardı.”

“Gerçekten mi?” Suna heyecanla ona bakarken Efnan gülümseyerek başını sallamıştı.

“Yarın kursa gideceğiz, müsaitsen sende bizimle gel ortamı görürsün.” Genç kadın hızla yerinden kalkarak Efnan’a sarılmıştı. Kimseye yük olmadan çocuklarını büyütmek isteyen genç kadın ne zaman kocasından biranda vazgeçecek kadar ondan soğuduğunu bilmiyordu. Gülay hanım sevgiyle iki kadına bakarken çayların bittiğini gören Ahmet’in bardakları alıp ayaklanmasıyla mutfağa yönelmişti. Genç adam herkese çay servisi yaparken Efnan utanarak başını eğmişti. Genç adamın hiç gocunmadan servis yapması kızın hoşuna gitmişti.

“O zaman yarın kursa gidersiniz dönüşte de evlere bakarsınız olur mu? Abla sen annemlerle mi kalacaksın kendi evinde mi?”

“Ne evi?” Ahmet pot kırdığını fark ederek çayını dudaklarına götürüp başını çevirmişti. Babasından yardım bekler gibi ona bakarken bu konuyu ablasının bilmediğini unutmuştu.

“Kızım…” Suna şüpheyle kardeşine bakarken bu kez babasına dönmüştü.

“Baba ne evinden bahsediyor Ahmet?”

“Kardeşin bizim alt katı senin için satın almış. İster orada oturursun ister bizimle oturup o daireyi kiraya verirsin senin kararın tabi.”

“Ne zaman?” Suna merakla kardeşine bakarken Ahmet sıkıntıyla ona dönmüştü.

“Oluyor birkaç ay abla, ne önemi var.”

“Bunu kabul edemem Ahmet, mümkün değil.”

“Sana kabul et demiyorum, ben o daireyi yeğenlerime aldım abla. İster sat parasını al ister kiraya ver. Orası yeğenlerim ve senin.” Suna gözleri yaşlı bir şekilde kardeşine bakan genç kadın çocuklarına belli etmeden gözlerini silmişti.

“Hakkını ödeyemem Ahmet, bu yaptığının benim için kıymetini bilemezsin.”

“Şimdilik tapusu bende abla, boşandıktan sonra senin üzerine geçiririz.” Suna başını iki yana sallayarak “Gerek yok Ahmet sende kalsın.” Dediğinde Ahmet kaşlarını çatmıştı. Şimdilik sessiz kalan genç adam zamanı gelince evi ablasının üzerine verecekti.

“Biz kalkalım artık Mehmet çok geç oldu.”

“Kalsaydınız bu akşam. Hem çocuklar da yoruldu uyurlar hemen.”

“Yok gidelim,” diyen Hilmi Bey oğluna kısa bir bakış atmıştı. Genç adam hemen ayaklanmıştı. Önce amcasının elini öpüp vedalaşmış sonra da annesine destek olarak onu kaldırmıştı. Kadın ayağında alçısıyla koltuk değneği yardım sayesinde yavaş bir şekilde yürüyordu. Onlar kendi evlerine doğru yola çıkarken Ahmet karısını geride bıraktığı için garip bir burukluk hissediyordu. En kısa sürede şu düğünü yapacak, karısı onunla aynı çatı altına olacaktı!

 

***

Yorumlarınızı bekliyorum... Okuduğunuz için teşekkürler.

Bölüm : 21.12.2024 21:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...