19. Bölüm

18. Bölüm

Yasemin yaman
mermarid

Genç adam sabah erkenden kalkıp koşu yapmak için evden ayrılmıştı. Henüz havalar ısınmaya başlamadığı için sabahın ayazında kendine gelmeyi planlıyordu. Genç adam gece bir türlü uyuyamamıştı. Garip bir şekilde ilk kez kendini eksin hissediyordu. Düşüncelerinde sürekli Efnan varken uyumasına imkan yoktu. Kızın kırgın kalbini nasıl onaracağını düşünüyordu. Bir saatlik koşudan sonra eve döndüğünde evdeki curcuna daha kapıdan girmeden başlamıştı. Yeğenleri evin içinde at koşturuyordu. Çocuklar o kadar mutluydu ki içeri girdiğini fark etmeyen ablasını kızlarını gözü yaşlı bir şekilde yüzünde gülümsemeyle izlerken bulmuştu.

“Abla?” Suna Ahmet’in sesiyle irkilirken yemen ıslak yanaklarını sildi. Aile salonu oldukça geniş olduğu için çocuklar rahat bir şekilde oynayabiliyordu. Odanın bir köşesinde bulunan yemek masasının etrafında oynayan çocukları annesi uzandığı kanepeden sevgiyle izliyordu.

“Sen dışarıda mıydın bende seni kahvaltıya kaldıracaktım.”

“Neden ağlıyorsun?” Suna buruk bir şekilde gülümseyerek “Şunlara bak Ahmet, onları hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Çocuklarım çok neşeli.”

“Hep öyle olacaklar abla, sen içini ferah tut.”

“Hadi kahvaltıya geçelim sonra çıkarız.” Ahmet başını sallarken kısa bir duş alıp üzerini değiştirmek için odasına geçmişti. Yirmi dakika sonra salona döndüğünde annesi ve babası başını iki yana sallayarak konuşmuştu.

“Kaç kez sabahın ayazında dışarı çıkma diyorum oğlum? Sonra hasta olacaksın.”

“Merak etme anne bir şey olmaz. Sabah zinde tutuyor koşmak.”

“Bu sabah Efnan’la kahvaltı yapmak istersin diye düşünmüştüm. Neden onu kahvaltıya çıkarmadın?” Suna merakla kardeşine bakarken Ahmet iç çekerek “O günlerde gelecek. Şimdi kahvaltı yapmak istesem kabul etmez. Hem nikahı bahane olarak kullanmak istemiyorum. Düğünden sonra inşallah.”

“Bence sormalıydın! Evet henüz kimse evli olduğunuzu bilmiyor ancak yakında herkes öğrenecek.”

“Abla nikah duyurudur biliyorum ancak henüz değil. Efnan bu konularda çok hassas. Eğer duyurmadan baş başa vakit geçirmeyi teklif edersem güveni kırılır.” Hilmi bey oğlunun ince düşündeşi karşısında gurur duymuştu.

“Ahmet haklı, kızı zor durumda bırakmayalım. Kabul eder belki evli oldukları için ama içi rahat etmez kızımın. Hem dün ilk kez gözlerime çekinmeden baktı.” Yaşlı adam keyifle geriye yaslanırken genç kızın artık onu baba olarak gördüğünün farkındaydı. Rabbim ne büyük nimet vermişti onlara. Efnan gibi saygılı, kendini sakınan bir gelinleri olmuştu.

“Keyfin yerine geldi bakıyorum.”

“Elbette Gülay, siz sarmaş dolaş karşımda sevgi gösterileri yaparken kıskanıyordum. Şimdi kızım benden gözlerini kaçırmadan konuşuyor.” Yan tarafında oturan Ahmet’in omzuna elini koyarak sıkmıştı. Minnetle genç adama bakarken derin bir iç çekti.

“Çok nasiplisin evlat biliyorsun değil mi?” Ahmet çayından bir yudum alırken başını salladı. Ablasına bakarak “Abla kahvaltını yaptıysan hazırlan da çıkalım. Seni çarşıya bırakırım sonra da işe geçerim.” Genç kadın iş görüşmesine gitmeden önce üzerine kıyafet almak istiyordu. Bunun içinde erkenden alışverişe çıkacaktı. Sonra da kardeşiyle buluşup iş görüşmesine gideceklerdi. Suna kardeşine başını sallayarak “Masayı toplayayım çıkalım,” dedi.

“Sen hazırlan abla ben hallederim.” Yaşlı karı koca kahvaltısını bitirip masandan kalkarken Ahmet annesine yardım etmişti.

“Anne kızlarla ilgilenebilecek misiniz? İstersen onları da götürelim.”

“Yok evladım kalsın torunlarım. Hem kendi aralarında oynuyorlar. Baban da burada.” Hilmi bey karısını onaylarken Ahmet içi rahat olmasa da bir şey söylememişti. Annesinin ayağı hala alçıdaydı. Yaşı dolayısıyla kemik kaynaması biraz geç olmuştu.

“Yarın hastaneye gidelim ayağına baktıralım.” Gülay hanım hevesle başını sallarken ayağındaki ağırlıktan bir an önce kurtulmanın derdindeydi.

“İnşallah kurtulurum bu alçıdan. Doğru düzgün yürüyemiyorum. Gelinimle yapacak çok şeyim var.” Ahmet annesinin sözlerine gülerken bir yandan da masayı toplamayı bitirmişti. Mutfakta bulaşıkları hızlı bir şekilde sudan geçirerek makineye dizip mutfaktan çıkmıştı. Odasına giderek takım elbisesini giyerek aynada son kez saçlarını kontrol ederek odasından çıkmıştı. Evrak çantası her zaman çalışma odası olarak kullandığı kütüphanede duruyordu.

“Yakıyorsunuz Ahmet Bey!” Suna kardeşini normalden daha özenli olarak görünce gülmeden edememişti. Gülüşleri yarım olsa da kardeşinin çektiği acıların sona erdiğini görmek onu da mutlu ediyordu.

“Her zamanki halim abla, nereden çıktı bu?”

“Saçlar daha bir özenli olmuş sanki, gelin hanıma yakışıklı mı görünmek istiyorsun?” dediğinde Ahmet gülmüştü.

“Karıma iyi görünmek istemekte ne hata var? Maşallah çok güzel bir karım var, yanına yakışmalıyım değil mi?” dediğinde Ahmet ablasının şaşkın ifadesine gülerek yanağından makas alıp kapıya yönelmişti. Suna kızlarına yaramazlık yapmamaları konusunda uyarı vererek kardeşiyle evden çıkarken annesinin sesini son anda duymuşlardı.

“Akşam gelinimi yemeğe getir!” Ahmet gülerek karşılık verirken iki kardeş asansöre binerek günü başlatmışlardı.

****

Genç kız sabah erkenden uyanmış hazırlanarak odasından çıkmıştı. Telefonuna baktığında herhangi bir bildirim görmediği için içi burulsa da önemli olmadığına kendini ikna etmeye çalışarak merdivenlerden aşağıya indi. Mutfak kısmında annesi ile Açelya’nın konuşmasını duyabiliyordu.

“Hayırlı sabahlar, erkencisin Açelya abla,” dediğinde Açelya elindeki çayı masanın üzerine bırakarak başını sallamıştı.

“Sabah dışarı çıkarsın diye erken geldim.”

“Neden dışarı çıkayım ki?” genç kız saf bir düşünceyle sorarken Açelya gülümsemişti.

“Ahmet seni kahvaltıya götürür diye düşünmüştüm ama Zeynep Hanım gelmediğini söyledi.”

“Ahmet gelmez,” diye anında konuşan Efnan ne söylediğini fark edince susmuştu. Zeynep hanım kızına gülümseyerek bakarken Açelya merakla sordu.

“Neden, daha yeni evlendiniz.”

“Öyle bile olsa düğün yapılana kadar sınırlarımızı korumayı kararlaştırmıştık.” Genç kız kendi sözleriyle duraksamıştı. Ahmet dediğini yapıyordu, nikahları kıyılsa da sınırını koruyordu. Zeynep hanımın hazırladığı masaya geçtiklerinde Mehmet Bey de hazırlanmış bir şekilde masa başında yerini almıştı.

“Sen neden giyindin Mehmet bir yere mi gideceksin?”

“Şirkete gideceğim Zeynep, yeter bu kadar oturduğum.”

“Daha tam dinlenmedin baba biraz daha evde kalsaydın.” Efnan endişeli bir şekilde babasına bakarken adam gülümseyerek kızına bakmıştı.

“Ben iyiyim endişelenme. Hem bugün aylık toplantı var unuttun mu? Senin de katılman gerekiyor bu toplantıya.” Efnan duyduklarıyla yüzünü asmıştı. Anlaşılan tüm bakışlar yine onun üzerinde toplanacaktı. Derin bir soluk verirken başını salladı. Başa gelen çekilecekti. Kahvaltıdan sonra Açelya’nın eşliğinde baba kız şirkete varmıştı. Toplantı bir saat sonra yapılacaktı. O zamana kadar işlerini azda olsa toparlamayı düşünüyordu. Laboratuvara geçerken ilk kez etrafına bakınmaya başladı. Ahmet’in arabasını görme umuduyla kaçamak bakışlar atarken durumu fark eden Açelya gülümseyerek “eşiniz henüz gelmedi Efnan Hanım, arabası burada değil,” dediğinde Efnan kaşlarını çatarak “Eşim değil, eş birbirinin kopyasına derler. Biz birbirimizin kopyası değiliz, farklıyız…” dedi. Açelya şaşkın bir şekilde önden giden kızın ardından bakarken başını iki yana sallayıp gülümsemişti. Anlaşılan bu yeni çiftle işi vardı.

Genç adam ablasını çarşıya bıraktıktan sonra şirkete gelmişti. Amcasının toplantı bildirisinden sonra heyecanlanmıştı. Toplantıda da olsa karısını göreceği için içi içine sinmiyordu. Şu birkaç haftada gerçekten çok farklı hisleri vardı. O zaten duygularını içinde tutamayan biriydi ve beş yılı aşkındır bastırılmış duyguları Efnan’ı beklemiş gibi dışa doğru dolup taşıyordu. Tek endişesi Efnan’ın kendi kabuğunda yaşıyor olması ve onu o kabuktan çıkarmak yerine içeri girip giremeyeceği yönündeydi.

İstemiyordu!

Karısının kendisini sakladığı kozadan çıkıp dikkat çekmesini istemiyordu. Onu ilkel bir duyguyla kendisine saklamak, kimse görmesin istiyordu. Düşüncelerinin gittiği yönü fark edince kendi kendine kızmaya başlamıştı.

“Oğlum Ahmet kafayı yiyorsun!” daha kızdan olumlu bir davranış bir yakınlık görmeden böyleyse Efnan’ın kendisine yakın davrandığını düşündüğünde aklını kaçıracak kadar heyecanlanıyordu. Telefonu çaldığında genç adam ekrana bakmadan cevap vermişti.

“Evet,”

“Evet mi bu nasıl telefon açmak böyle?” genç adam kulağına yankılanan cırtlak sesle sıkıntıyla ensesini ovalamıştı.

“Akasya sabah sabah sesin çekilmiyor, önemli bir şey yoksa kapatıyorum.” Akasya bağırarak “O telefonu kapatırsan fena olur. Toplantı varmış benim de gelmem istendi neden?” Ahmet genç kadının sorusuyla şaşırmıştı.

“Senin mi neden?”

“Bende sana soruyorum. Daha önce toplantı için çağrılmamıştım. Hatta birçok sorumlu kişi çağrılmış bir sorun mu var merkezde?” Ahmet bilmediğini söyleyerek telefonu kapattığında toplantının büyük salonda yapılacağını bildiren bir mail düşmüştü önüne. Odasının kapısı tıklanıp içeriye giren asistanı Cem’i gören genç adam soramadan Cem konuşmuştu.

“Abi dışarıda ki kalabalığı gördün mü?”

“Ne kalabalığı?” Ahmet yerinden kalkarak odasının camından dışarıya bakmaya başlamıştı. Dışarısı gerçekten kalabalıktı. Akasya’nın da dediği gibi birçok birimin sorumlu mühendisleri bir bir ana binaya giriyordu.

“Ne oldu acaba, şirkette sorun mu var herkes toplandı.”

“Öğreneceğiz Cem, sen Efnan hanıma haber gönder birlikte toplantıya geçeceğiz.”

“Ama…”

“Sen dediğimi yap, nedenini sorarsa da dışarıda ki kalabalığı söylersin.” Cem hızlı bir şekilde ofisten çıkarken Ahmet gelen gideni izlemeye başlamıştı. Aralarında tanıdığı olduğu kadar tanımadığı çalışanlarda vardı. Sıkıntıyla nefesini dışarı verirken bu kalabalıktan rahatsız olacak karısını düşünmeye başlamıştı. Ana binaya giren kişiler arasında tanıdığını düşündüğü birini görünce gözleri kısılmıştı. Yanlış gördüğünü düşünerek başını iki yana sallarken toplantıya on dakika kaldığını görünce üzerine çeki düzen vererek odasından çıkıp kapısını kilitledi. Önceliği laboratuvar binası olmuştu. Kapıya yaklaştığında Efnan’ın elinde dosyaları ile dışarıya çıktığını görmüştü. Hemen yanında Mercan vardı. Ahmet yerinde kalarak kızın kendisine yaklaşmasını beklemişti.

“Hayırlı günler, nasılsın?” Ahmet genç kıza sorarken Efnan başını sallayarak “Sana da hayırlı günler, çok şükür. Sen nasılsın?”

“Şu toplantıyı atlatınca daha iyi olacağım. Amcam bütün birimleri toplamış senin haberin var mı?” ikili yan yana ana binadan içeriye girerken asistanları arkalarından onları takip ediyordu. Mercan ve Cem kafa kafaya ikilinin ne kadar yakıştıklarını konuşurken genç kız Ahmet’ten ayrılarak babasının odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Ahmet toplantı salonuna doğru gidecekken Efnan ilk kez ona seslenmişti.

“Ahmet, babamın yanına birlikte gidelim.” Ahmet şaşkınlıkla genç kıza bakarken adının ilk kez bu kadar güzel söylendiğini düşünüyordu. Kızın buğulu sesinden bir melodi gibi çıkmıştı genç adamın adı. Kızın isteğini kabul ederek hızlı adımlarla taze karısının yanına gitmişti. Bazı çalışanlar onları yan yana yürürken görünce kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Efnan bunun farkında olsa da aldırmamak için elinden geleni yapıyordu. Babasının odasının kapısına geldiklerinde Efnan kapıyı çalmak üzereyken kapının açılmasıyla Mehmet Bey dışarıya çıkmıştı.

“Geldiniz mi çocuklar bende sizi çağırtacaktım. Hadi birlikte toplantıya geçelim.”

“Baba ilk kez bu kadar kalabalık toplanacağız bir sorun yok değil mi?”

“Hayır sadece birkaç duyuru ve küçük sorunlar konuşacağız.” Büyük toplantı salonuna herkes oturmuş patronlarının gelmesini bekliyordu. Birçok kişi ilk kez toplantıya katıldığı için oldukça gergin etrafına bakınırken Mehmet beyin içeri girdiğini gören çalışanlar yerinden kalkarak adamı selamladı. Herkes yerine geçerken ayakta kalanlar için ayrı sandalye çekilerek ardı sıra dizilmişti.

“Evet arkadaşlar aylık toplantıyı bu kez tüm sorumlu kişilerle yapmak istedim. Sadece müdürlerle değil, bu işin içinde olan şef mühendisleri de görmek istedim.” Efnan bakışları önündeki not defterinden kaldırmazken hemen yanında oturan adamın varlığını iliklerine kadar hissediyordu. Oturma düzeni ilk kez bu şekilde olmuştu. Genç kız babası ve kocasının ortasında kalmış öylece konuşulanları dinliyordu. Salonun kapısı açıldığında içeriye pazarlama müdürü Hakan Bey girmişti.

“Özür dilerim Mehmet Bey, küçük bir sorunu halletmem gerekiyordu da.” Ahmet adama aldırmazken adam karşısına geçip oturduğunda ister istemez başını kaldırıp haz etmediği adama baktı. Ancak Hakan beyi görmeyi beklediği yerde oturan kadını görünce şüpheyle gözleri kısıldı. Dişleri sıkılırken elleri masa altında yumruk olmuştu. Bakışları bu kez kendisine imalı bir şekilde bakan adama dönmüştü.

‘Bilerek yaptı!’ kendi kendine söylenen genç adam umursamaz ifadesini takılarak neyin peşinde olduğunu bilmediği ikiliye kısa bir bakış atıp masanın altından uzanarak karısının elini tutmuştu. Efnan hissettiği temasla irkilirken farkında olmadan yanındaki adama dönmüş ancak onun kendisine değil de karşısındaki ikiliye baktığını görünce istemsiz olarak bakışları kocasının baktığı yöne çevrilmişti. Ahmet’in buz gibi bir ifadeyle baktığı kadınla göz göze geldiğinde Efnan içten içe onun kim olduğunu anlamıştı. Düşünceleri birkaç gün önce yaşadığı karşılaşmaya gitmişti.

“Efnan sen misin?” diye sordu. Genç kız karşısındaki kadını süzmeden edememişti. Beklediğinden daha güzeldi.

“Kim soruyor?” genç kızın sesi kadını gafil avlamıştı. O kadar naif ve dinlendirici bir sesi vardı ki birkaç saniye duraksamadan edemedi.

“Sen beni tanımıyorsun ama ortak tanıdığımız var.” Genç kız karşısındaki uzun saçlı kahve gözlü kadını incelemeye başlamıştı. Üzerindeki kıyafet bedenini tamamen ortaya çıkarmıştı. Onu bir yerden tanıdığına emindi ancak nereden olduğunu çıkaramamıştı. Kız kim olduğunu demeden yanından uzaklaşırken hatırladığı anıyla gözlerini kapatmıştı.

Efnan yanındaki kocasına kısa bir bakış atarken birkaç gün önce gördüğü ve şu anda karşısında oturan kadının kim olduğunu hemen anlamıştı. Karı koca ifadesiz bir şekilde dururken Efnan’ın gözleri birkaç saniyeliğine kocasına imayla bakan adama takılmıştı. Efnan o anda Hakan denen adamın da bu işin içinde olduğunu aralarını bozmaya çalıştığına emin oldu. Bilerek yapıyordu… Ahmet’i zayıf olduğunu düşündüğü yerden vurmaya çalışıyordu. Sıkıntıyla nefesini dışarıya verirken Ahmet’in bakışları genç kıza dönmüştü.

“Bir şey mi oldu?” Ahmet fısıltıyla sorarken Efnan başını iki yana sallayarak “Sonra,” diyerek cevap vermemişti.

“Dediğim gibi özellikle bölüm şefleri üç aylık üretim planlarını ve çıktıları masama getirecek.”

“Mehmet Bey biz üretim çıktıların bölüm müdürlerine veriyoruz.”

“Sizde yedekleme yok mu? Şirket kuralınca her bölümde liste yedeklemesi olacak.”

“Var elbette ama…”

“Aması yok bundan sonra tüm bilgileri aylık olarak hem şeflerden hem de müdürlerden alacağım.” Mehmet beyin kesin sözleri ortamda uğultuya neden olurken Ahmet amcasının aslında her şeyden haberdar olduğunu anlamıştı.

“Toplantı bitmiştir arkadaşlar. Herkes dağılmadan önce bir duyuru yapacağım.” Mehmet bey ayağa kalkarken kızı ve Ahmet’in ortasına girerek gülümsemişti. Ahmet amcasının ne yapacağını anladığında bakışlarını karşısında ki ikiliye çevirdi.

“Ahmet’in benim yeğenim olduğunu bileniniz elbet vardır ancak bilmeyenler için açıklıyorum. Ahmet dün itibariyle damadım konumundadır. Kızım Efnan ve yeğenim Ahmet’in dün nikahları kıyıldı. Düğün henüz olmadığı için sizleri çağıramadık. En kısa sürede düğünleri de olacak. Bu yüzden ikisini bir arada göreceğiniz için şaşırmayın.” Herkes şaşkınlıkla birbirine bakarken Akasya alkışlayarak “Ay çok sevindim, tebrik ederim,” diye şakımıştı. Ahmet genç kadına gözlerini devirerek sanki nikah şahidi o değilmiş gibi davranmasına gülmüştü. Akasya’nın hedefindeyse odaya girdiğinden beri nefretle baktığı Aslı vardı. Onun bu odada ne işi olduğunu bilmiyordu ancak ne Ahmet’i ne de Efnan’ı yedirmeyecekti.

“Tebrik ederim Ahmet Bey, Efnan Hanım…” çalışanlar bir bir onları tebrik ederken Efnan’a yaklaşmaya çalışanlara Ahmet set oluyordu. Hakan ve Aslı öfkeyle ikiliye bakarken Efnan’ın bakışları sadece tek bir kişideydi.

Aslı… Bir zamanlar kocasının sevdiği kadın. Kocasına ihanet eden kadın…

Hakan ve Aslı ağır adımlarla ikiliye yaklaşırken Hakan lakayıt bir şekilde konuşmuştu.

“Amcanın damadı olmak nasıl bir his? Eminim çok şanslı hissediyorsundur.” Ahmet genç adama sert bir şekilde bakarak konuşmuştu.

“Efnan gibi bir karım olduğu için gurur duyuyorum. Amcam arada olmasa da onunla evlenmek için can atardım.” Efnan boğazını temizlerken Ahmet karısının elini tutarak gülümsemişti.

“Tebrik ederim…” Ahmet karşısındaki kadının samimiyetsiz tebriğini duymazdan gelirken Efnan kıza bakarak “Teşekkür ederim,” dedi.

“İşimiz bittiğine göre gidelim Efnan,” diyen genç adam amcasından izin alarak salondan ayrılmıştı. Mehmet bey gururla ikilinin ardından bakarken gözleri Hakan ve yanındaki kıza takılmıştı. Yüzlerinden bu habere sevinmedikleri çok belli oluyordu.

“Dağılabilirsiniz.” Mehmet bey salondan çıkar çıkmaz Aslı arkasını dönünce kendisine nefretle bakan gözlerle karşılaşmıştı.

“Bakıyorum da yine olmaman gereken taraftasın ha Aslı! Çok merak ediyorum senin burada ne işin var?”

“Burada çalışıyorum Akasya seni görmekte güzel.”

“Ama seni görmek hiç güzel değil.” Genç kadın Aslı’ya yaklaşarak “Bana bak ayağını denk al. Ahmet’in mutluluğuna zarar vermeye kalkarsan seni mahvederim.” Hakan bey araya girdiğinde Akasya ona da ters bir bakış atarak durumu el verdiğince hızla odadan çıkmıştı. Koridora çıktığında oldukça sinirliydi. Hamilelik hormonları da araya girince iyice ateş basmıştı.

“Baksana Ahmet Bey nerede?”

“Ahmet Bey Efnan hanımla üretim bölümüne geçti.”

“Üretim bölümü nerede?” Akasya Ahmet ile konuşmalıydı. O ikisinin planları olduğuna emindi. Arkadaşını uyarması gerekiyordu. Bir eli şiş göbeğinde hızlı adımlarla ana binadan çıkıp üretim bölümüne geçmişti. Başının üzerinden hayali dumanlar yükseliyordu.

“Ay dur Ahmet beyin ofisi nerede?” yanından geçen adamı durdurarak sormuştu. Genç kadının sesi o kadar cırtlak çıkmıştı ki adam geri çekilerek Ahmet’in ofisini tarif etmişti. Akasya hızlı adımlarla ilerlerken karşısına çıkan Cem’le derin nefes aldı.

“Ahmet nerede?”

“Odasında Akasya Hanım,” diye cevap veren Cem şaşkındı. Seradan Akasya’yı tanıyordu. Genç kadını durduramadan Akasya pat diye Ahmet’in odasına dalmıştı.

“O çıyanın burada ne işi var?” Akasya kızgın bir şekilde kendisine şaşkın bakan genç adama sorarken Akasya içeride ki Efnan’ı görmediği için Ahmet’e kızmaya devam ediyordu.

“Akasya sakin ol neden bahsediyorsun?”

“Neden bahsettiğimi biliyorsun Ahmet. Bak benim damarıma basıp durmayın o kızı parçalarım. Ne diye senin etrafında dolanmaya başladı bu yine?”

“Akasya sakin ol ve otur.” Ahmet kızın oturmasını isterken Akasya umursamamıştı.

“Beni boş ver. Bak Ahmet ahtım olsun o kız yüzünden Efnan’ı üzersen bir daha suratına bakmam. Arkadaşım demem canına okurum.” Akasya koluna giren elle bakışlarını elin sahibine döndürmüştü. Efnan ile göz göze geldiğinde yutkunan genç kadın kızın hafif gülümsemesiyle derin bir soluk almıştı.

“Sakin olun, bebeğiniz için.”

“Nasıl sakin olayım. O uyuzu görünce ben de sakinlik mi kaldı.”

“Akasya her zamanki gibi abartıyorsun. Ayrıca ben konuşamadan karıma her şeyi anlattığın içinde sağ ol, sayende her şey daha karıştı.”

“Karışan bir şey yok. O kadının Aslı olduğunu anlamıştım zaten. Kim olduğunu da biliyorum. Bu yüzden gerilmenize gerek yok. Ben Ahmet’e güveniyorum. Eminim bana açık davranacaktır.” Akasya kızın sözleriyle arkadaşına bakmıştı. Genç adamın bakışlarını görünce Akasya yutkunarak ikiliyi incelemeye başlamıştı. Arkadaşının gözlerindeki ifadeyi daha önce gördüğünü hatırlamıyordu. Aslı ile sevgiliyken bile ona bu şekilde bakmıyordu. Akasya şaşkınlıkla Ahmet’e bakarken içinden ‘Yandın oğlum sen, inşallah bu yangının içinde kül olmazsın,’ diye geçirdi.

“Neyse canım ben uyarımı yaptım. Sana yaklaşırsa o kızı paralarım. Karın çok naif o elini kirletmez ama ben çok güzel saç yolarım.”

“Kimse kimsenin saçını yolmayacak. Anladığım kadarıyla burada işe girmiş. Eminim fazla karşılaşmayacağız.”

“O kadar emin olma Ahmet o kız sana yakın olmak için her şeyi yapar.”

“Evli olduğumu unutuyorsun Akasya, karımın yanında bu şekilde konuşma.”

“Sen ne kadar kendinden eminsen Ahmet o kız sizi ayırmak için elinden geleni yapacak. Bak buraya yazıyorum. Efnan sende biraz uyanık ol verme kocanı.” Efnan kızın açık sözlülüğü karşısında utanırken Ahmet homurtuyla “Karımı gaza getirme Akasya,” diye onu uyarmıştı.

“Neyse ben gidiyorum serada işim vardı.” Akasya yerinden kalkarken genç adam da doğrulmuştu.

“Neyle geldin, bırakayım mı seni?” Akasya önce Ahmet’e sonrada Efnan’a bakmıştı. Genç kızın gözleri de endişeli bakıyordu. Bugün gerçekten çok stresli geçirmişti.

“Seraya değil de eve geçip dinlenmelisin. Bugün çok yoruldun.” Efnan kıza söylerken Ahmet’te onu onaylamıştı.

“Siz beni merak etmeyin, hem serada çok işim var.”

“O zaman biz bırakalım seni zaten dışarıya çıkacaktık,” Efnan Ahmet’e bakarken Ahmet onu onaylamıştı. Karı koca için gün sakin başlamış ancak olaylı devam ediyordu. Bakalım gün onlar için daha ne sürprizler hazırlayacaktı.

 

****

Bölüm nasıldı? Diğer sayfada okumayıp ilk kez burada okuyanlardan yorum bekliyorum. :)

Bölüm : 21.12.2024 21:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...