
Genç kadın arabayı sürerken arkada susmak bilmeyen kadına ters bir şekilde bakmaya başlamıştı. Ahmet alışık olduğu duruma dirseğini arabanın camına dayayarak sessizce yolu takip ediyordu. Durmadan konuşan kızı dinlemediği o kadar belliydi ki Efnan kocasının tavrına gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı.
“Ay yeter! Bacım bir sus ya… Bir sus kafa bu!” Açelya daha fazla dayanamayarak yola çıktıklarından beri konuşan Akasya’ya çıkışmıştı. Genç kadın ürkerek geri yaslanırken kısa bir sessizlikten sonra “Ne bağırıyorsun be!” diye Açelya’ya çıkışmıştı. Efnan daha fazla dayanamayarak gülmeye başladığında önde oturan Ahmet aynadan karısının gülüşünü içi giderek izliyordu.
“Sabah sabah ne bu çene. Kocana acımaya başladım.” Açelya kıza söylenmeye devam ederken Ahmet boğazını temizleyerek direksiyondaki Açelya’yı uyarmaya çalışmıştı. Açelya onun neden bu şekilde işaret ettiğini anlamazken birden arabanın içini tiz çığlıklarla ağlama sesi duyulmaya başlamıştı.
“Şimdi yandık!” Açelya ve Efnan canı çıkarcasına ağlayan Akasya’ya şaşkınlıkla bakarken Ahmet başını iki yana sallayarak “Hastaneye sür,” dedi. Açelya hızla arabanın yönünü hastaneye çevirirken Ahmet’te Onur’u arayarak onları kapıda karşılamasını istemişti. Araba yirmi dakika da hastaneye ulaştığında Akasya’yı sakinleştiremeyen Efnan da neredeyse ağlayacak duruma gelmişti. Arabanın arka kapısı hızla açıldığında Efnan ürkerek geri çekilmişti.
“Akasya, karıcım…” Onur ağlayan karısını kendine çekerek sakinleştirmeye çalışırken Açelya gözlerini kısarak ikiliye bakmıştı.
“Bu… Bu sana acıyormuş.” Kesik kesik konuşan Akasya parmağıyla Açelya’yı göstermişti. Açelya’nın şaşkınlığı artarken Ahmet Onur’a bakarak “Al karını da yemek yedir, sabah sabah kafamı yedi,” dediğinde Akasya arkadan genç adamın başına sert bir şekilde yapıştırmıştı.
“Sen sus hain. Kocamı savunmadın.”
“Ben ne yaptım şimdi?” Ahmet başını tutarken Akasya kocasına ıslak gözleriyle bakmıştı.
“Benimle evlendiğine pişman mı oldun?”
“O nasıl söz hayatım, bilmiyor musun daha bu kadarcıkken sana aşık olduğumu?” Akasya ıslak gözleri parlayarak kocasının boynuna sarılmıştı. Adam gülümseyerek karısının sırtını sıvazlarken Efnan ikisine gülümseyerek bakmıştı.
“Al karını çık hadi, işimiz var bizim.” Ahmet Onur’a söylenirken Akasya genç adama ters bir şekilde bakmaya başlamıştı. Az önce ağlayan o değilmiş gibi yüzünde güller açan genç adama ters bir şekilde bakarak “Gözüm üzerinde olacak, yanlışında eşimden çekersin.” Ahmet Akasya’nın arabadan inmesiyle hemen karısının yanına oturarak kapıyı kapatmıştı.
“Bir süre görüşmeyelim Akasya, sesin kulaklarımdan silinsin.” Akasya öne atılacakken Açelya gaza basarak hızla oradan uzaklaşmıştı.
“O neydi öyle ya, o nasıl ağlama şekliydi?” Açelya’nı sözlerine gülen Efnan “Ama çok tatlı bir kadın,” dediğinde Ahmet inanmazca ona bakmıştı.
“Kulaklarımız sağır oldu Efnan sen iyi misin?”
“Hamile bir kadına söylenmeyecek sözler söyledin Açelya abla, kadın hassas döneminde.”
“Bizim kulaklarımızda hassas. Siz eskiden tanışıyorsunuz sanırım?” Ahmet’e bakarak soran Açelya adamın başını sallayarak onaylamasıyla yola bakmıştı.
“Üniversiteden beri arkadaşız. Birlikte okuduk. En zor zamanlarımda yanımdaydı. Kardeşimden farksızdır.” Efnan kocasına kısa bir bakış atarak başını sallamıştı. Araba bir süre yolda ilerlerken Açelya aklına gelen şeyle dikiz aynasından Efnan’a bakmıştı.
“Bana gönderdiğin adres, yıllar önce Agah beyin yaşadığı küçük bir ev. Garip, o kadar zengin bir adamın kenar mahalle sayılabilecek bir yerde evi var.” Efnan merakla ona bakmıştı.
“Gerçekten mi? Yakın mı bize hemen gidip bakalım.”
“Yakın sayılır, hatta yardım ettiğiniz ailenin mahallesine çok yakın.” Efnan iyice merak etmişti. Ahmet Açelya’nın sözlerinden sonra bakışlarını karısına çevirirken kocasının bakışlarından utanan Efnan başını camdan dışarıya çevirmişti. Genç adam karısının iyi kalpli olduğunu, yardım sever olduğunu elbette ki biliyordu ancak başkasından duymak gururunu okşamıştı. Genç kadının telefonuna mesaj geldiğinde Efnan telefonun ekranını çevirerek gelen mesaja bakmıştı. Derin bir nefes çekerek “Abla bankamatik yanında durur musun?” diye sordu. Açelya geçen aydan bildiği durumla “Maaşınız mı yattı?” diye sordu. Efnan başını sallarken genç adam karısının duran arabadan inerek bankamatiğe gitmesini izlemişti.
“Paraya mı ihtiyacı vardı?” kendi sözlerine gülerken başını iki yana sallamıştı. Karısının paraya ihtiyacı olduğunu düşünmemişti. Efnan oldukça yüklü miktarda parayı çekip çantasına koyarken Ahmet kaşlarını çatarak onun gelişini izlemişti. Arabaya binen genç kız Ahmet’in “O kadar parayı ne yapacaksın?” diye sormasıyla Efnan yutkunmuştu. Şu anda evliydi ve kocasından gizli iş yapmak istemiyordu. Ama şu anda arabanın içinde de konuşmak doğru gelmiyordu.
“Evde konuşsak olmaz mı?”
“Paraya mı ihtiyacın var? Yardım edebileceğim…”
“Teşekkür ederim, yeterli param var.” Efnan aceleye cevaplarken Açelya gülümseyerek başını sallamıştı.
“Hepsini çekebildin mi bari?”
“Maalesef, bankamatik belli bir miktar çekmeye izin veriyor. Neyse zaten alışveriş yapacağız,” dediğinde genç adamın aklına ablası gelmişti.
“Ablam çarşıdaydı, onu almamız gerek.”
“Doğru bugün bizimle gelecekti kursa. Açelya abla önce Suna ablayı alalım ondan sonra kursa gidelim. Diğer adrese sonra gideriz.”
“Sen nasıl istersen, benimde emniyete uğramam gerek bugün. Sizi bırakınca merkeze geçerim ben.”
“Bir sorun mu var?”
“Bilmiyorum gidince öğreneceğiz.” Genç kadın sinyal vererek çarşıya doğru ilerlerken kısa sürede Suna’nın yanına varmışlardı. Genç kadını da alarak kursa doğru ilerleyen grup arabada neşeli bir şekilde sohbet ediyordu. Suna yeni gelin Efnan’a takılırken Ahmet ablasını uyarsa da genç kadının onu dinlediği söylenemezdi. Sonunda kursa gelmişlerdi. Efnan kurs müdürü ile görüşürken Suna’nın da çocuk kreşi için başvuru yapacağını bildirmişti. Suna iş görüşmesinden olumlu sonuç alırken oldukça mutlu olmuştu. Ahmet ablasının mutluluğu karşısında derin bir iç çekerken genç kız müdireye dönerek “Geçenlerdeki küçük kız hakkında ne karar verdiniz?” diye sordu.
“Babasıyla anlaştık, çocuk kreşinde kalacak, kendisi gelene kadar da kursta eğitim görecek.”
“Çok sevindim. İhtiyaç listesini almaya gelmiştim ben. Onu da alayım yarın gönderirim size.” Kadın çekmeceden çıkardığı ihtiyaç listesini genç kıza uzatırken Efnan’ın bakışları bol bol almış olduğu malzemelerin adına takılmıştı. Geçen ay neredeyse iki ay yetecek kadar aldığı malzemelerin bitmesi onu şaşırtmıştı.
“Müdire Hanım, geçen ay bu malzemeler bol alınmıştı. Bu kadar erken bitmesi doğru mu?”
“Anlamadım?”
“Anlaşılmayacak bir şey yok. İsraf mı yapılıyor kursta. Bunun önüne geçmeniz gerekir.” Kadın kızarırken Efnan’ın tahammül edemediği bir şey varsa o da israftı. Kursu bir süredir boş bıraktığını düşünen genç kız haftaya teftiş etmeye karar vermişti. Bu kurs genç kız için çok önemliydi. Allah yoluna baş koymuş gençleri eğitmek, onları doğru yolda ilerletmeye çalışırken yoldan sapmamak çok önemliydi. İnsanların hak hukuk konusunda hassas olmasını istiyordu. Babası sırf istediği için vakıf kurmuş, ihtiyaç sahiplerine ve özellikle din eğitimi almak isteyen gençlere ön ayak olmaya çalışmışlardı. Kendisi çalışmaya başladığından beri kursu aksatır olmuş, atadıkları hocalara gençleri emanet eder olmuştu. Son birkaç aydır gözünden kaçmayan olaylar artık canını sıkmaya başlamıştı.
Kadın kem küm ederek cevap vermeye çalışsa da Efnan yerinden kalkarak kadının gözlerine odaklanmıştı.
“Görevinizi layığıyla yerine getiremeyecekseniz yerinize birini bulmak zor olmasa gerek. Lütfen daha dikkatli olun.” Ardından kızgın bir kadın bırakarak odadan çıkarken Efnan’da oldukça ciddi bir ifadeye bürünmüştü.
“Ne oluyor Efnan, neden canın sıkkın?” Ahmet genç kıza sorarken Efnan derin bir soluk alarak başını iki yana sallamıştı.
“Önemli değil, nasılsa anlaşılır.” Açelya ve Suna yanlarına geldiğinde genç kız ikiliye gülümsemişti.
“Nasıl buldun abla kreşi?” Suna heyecanla karşılık vermişti.
“Kreş çok güzel, çocuklar da sevimli görünüyor. Tabi aralarına girmeden bilemem.” Efnan onu onaylarken köşede bir başına duran küçük kız dikkatini çekmişti. Ağır adımlarla onun yanına giderken bu yaştaki küçük bir kızın bahçede bir başına oturmasından hoşlanmamıştı.
“Merhaba güzelim, neden burada oturuyorsun?” sarı bukleleri yüzüne dökülen kız maviş gözlerini Efnan’a çevirdiğinde Efnan ister istemez yutkunmuştu. O bakışları biliyordu… Kızın gözlerindeki ifadeyi biliyordu. Omzunu silken küçük kız cevap vermemişti.
“Burada yalnız oturmamalısın, arkadaşlarının yanında olmalısın.”
“Benim arkadaşım yok ki?” Efnan kızın ıslak gözlerine içi giderek bakmıştı. Onu daha önce kursta görmediği için yeni öğrencilerden biri olduğunu düşünüyordu.
“Adın ne senin? İstersen arkadaş olabiliriz.”
“Eslem… Senin adın ne?” Efnan küçük kızın saçlarını gözünün önünden çekerek yanaklarını okşamıştı.
“Çok güzel bir ismin var. Anlamını biliyor musun?” küçük kız hızla başını iki yana sallarken Efnan gülümseyerek “Allah’a teslim olmak,” demek.
“Ben kötü bir şey yapmadım ki? Neden teslim olayım ki?” Efnan kızın sözlerine gülerken onun masumluğu karşısında titremişti.
“Bu öyle bir teslimiyet değil hayatım. Biraz daha büyüdüğünde anlayacaksın. Allah’a teslim olmanın güzelliğini.”
“Babam beni kurtarır değil mi? O polis…” Efnan kızın saçlarını okşarken Eslem’in bakışları hemen arkalarında ki kişiye takılmıştı. Efnan onun baktığı kişiye döndüğünde Açelya’yı görünce gülümseyerek kıza döndü.
“Abla güzel değil mi?”
“Onu tanıyorum…” Efnan ve Açelya küçük kıza merakla bakarken Açelya sevimli kızın önüne çökerek konuşmuştu.
“Öyle mi? Ama daha önce karşılaşmadık biz.”
“Ama Ceyda teyze de fotoğrafın var!” Açelya duyduğu isimle beyaza kesmişti. Nefesi boğazına takılırken kızı tutan elleri geri çekilmişti. Efnan genç kadının hareketlerini izlerken çocuğun bahsettiği Ceyda denen kadını tanıdığını anlamıştı.
“Ceyda teyze kim hayatım?” Efnan merakla sorarken Eslem gülerek cevaplamıştı.
“Benim babaannem sayılır. Ona babaanne dedemi istiyor ama onun gibi babaanne olmaz ki? Babaanneler yaşlı olur değil mi abla?” Efnan kızın sözlerine gülümserken Ahmet başından beri karısının çocukla iletişimini izlediği için derin bir iç çekmişti. Karısı çok izlenilesiydi.
“Artık gitmemiz gerekiyor Efnan, kızı içeri teslim edelim sonra gidelim.” Efnan yerinden kalkarak Eslem’e elini uzatarak tutmasını istemişti. Onu kreşe kadar kendisi götürmüştü. Kreş binasından içeriye girdiğinde yaşı küçük olan çocukların uyuduğunu, dört yaş üzeri olanlarınsa oyun odasında kendilerince oynadığını görmüştü. Çocukların tek başına olmasından da hoşlanmamıştı. Kaşları çatılı bir şekilde öğretmenlerin dinlenme odasına geçtiğinde kapısı açık olan odanın içinde üç öğretmen vardı. Kimi telefonla ilgileniyor kimisi de internetten oyun videosu izliyordu.
“Kolay gelsin.” Efnan’ın sesini duyan öğretmenler yerlerinde doğrulurken genç kız yanında ki Eslem’i öne çıkararak “Eslem’i dışarıda tek başına otururken bulduk. Bahçede bir başına küçük bir kızın ne işi olduğunu öğrenebilir miyim? Size emanet bu çocuk. Başına bir şey gelse sorumlusu kim olacak? Siz mi kurum mu?”
“Ah Efnan Hanım fark edemedik.”
“Ayrıca çocuklar neden yalnız oynuyor?” Efnan öne çıkan kadını umursamadan devam etmişti.
“Serbest saat, istedikleri gibi oynama saatleri.”
“Onlar oynayabilir ancak yalnız bırakılamazlar. Hafta sonu bir toplantı yapılacak. Tüm öğretmenleri ve görevlileri toplantıya bekliyorum.” Efnan konuşmalarını beklemeden odadan uzaklaşırken Eslem’i oyun oynayan çocukların yanına bırakmıştı.
“Bak hayatım, burada oyna dışarıya yalnız çıkma tamam mı? Ben yine seni görmeye geleceğim.”
“Ne zaman?”
“Hafta sonu, iki gün sonra tamam mı?” küçük kız heyecanla başını sallarken Efnan uzanarak başına öpücük kondurmuştu.
“Aferin küçüğüme. Sen çok akıllı bir kızsın.” Efnan’ın ortama yaydığı sevgi o kadar hissediliyordu ki diğer küçük çocuklar da onun etrafına doluşmuştu. Genç kızın kafasıysa oldukça karışıktı. Anlaşılan kursta köklü bir değişiklik yapılacaktı. Binadan ayrıldığında kocası onu karşılamıştı. Kızın moralinin iyice bozulduğunu anlayan Ahmet önünde durarak kızın dikkatini çekmişti.
“Ne oldu?”
“Konuşuruz, hadi gidelim.” Ahmet kızın canını daha fazla sıkmamak için başını sallamıştı. Öne geçen Suna, karı kocanın arkaya oturmasını sağlamıştı. İkili yan yana otururken Açelya arabayı çalıştırdığında Ahmet genç kıza dönerek “Annem akşama gelinini yemeğe çağırıyor,” dediğinde Efnan utanarak kızarmıştı.
“Anneme haber vereyim, gideriz.” Efnan annesini aradığında onun da amcasında olduğunu öğrenince rahat bir nefes almıştı.
“Annem de sizdeymiş, giderken bir şeyler alalım,” Efnan’ın sözleriyle genç adam başını sallamıştı. Hem yeğenlerine de çikolata alırdı. Eve yaklaştıklarında Ahmet marketin önüne Açelya2nın durmasını istemişti. Karı koca markete gitmeden önce yan yana durup Açelya’ya bakmıştı.
“Abla sen gidebilirsin, biz yürüyerek eve geçeriz.”
“Olmaz öyle şey. Bekliyorum.”
“Açelya abla… Karım sana abla dediği için abla diyorum. Biz eve geçeriz. Burası benim büyüdüğüm mahalle, herkes bizi tanır. Bir şey olmayacaktır. İstersen sen ablamı eve bırakıp merkeze geçebilirsin.”
“Emin misiniz?”
“Elbette, hadi lütfen.” Efnan kocasını desteklerken Açelya başını sallayarak “Peki, bir şey olursa kolundaki saatin düğmesine basmayı unutma.” Efnan kadının sözleriyle duraksarken Ahmet oldukça şaşkındı. Araba yanlarından uzaklaşırken Ahmet merakla sordu.
“Saatinde uyarı sinyali mi var?”
“Babam ve Açelya abla taktırdı. Bazen abarttıklarını düşünüyorum.” Ahmet’in kafası oldukça karışmıştı. İçine yerleşen endişe tohumuysa canını sıkıyordu. İkili birlikte markete girerek ihtiyaç olabilecek şeyleri alırken genç kız meyve almayı uygun bulmuştu. Çikolata almak için uzandığındaysa Ahmet ona engel olmuştu.
“Çikolatayı mahalle bakkalından alacağız.”
“Diğerlerini de oradan alsaydık, neden buraya girdik ki?”
“Annemin istediği şeyleri bakkal satmıyor. Eskisi kadar çok çeşitliliği yok bakkalın.” Efnan aldıkları şeyleri kasaya bırakırken Ahmet ondan önce davranarak ödemeyi yapmıştı. Poşetleri alarak marketten çıktıklarında ikisi de sessizdi. Ahmet yanındaki kızın sessizliğiyle bile mutlu olduğuna inanamıyordu.
“Şurayı hatırladın mı?” Ahmet başıyla kıza köşe başındaki incir ağacını gösterirken Efnan hafif gülümseyerek başını sallamıştı.
“Küçükken incir toplamak için çıkardın. Bizde aşağıda beklerdik.” Ahmet başını sallayıp onu onaylamıştı. Efnan’ın incir yemeyi ne kadar sevdiğini hatırlıyordu.
“Hala seviyor musun?”
“Neyi?”
“İncir, çocukken yemek için ağlardın.” Efnan utanarak bakışlarını kaçırırken başını sallamıştı.
“Çocukluk işte. İncir çok severim. Ama dalından yemek daha güzel oluyordu.”
“Annem eski evin arka bahçesine senin için incir ağacı dikmişti. Ama sen o seneden sonra bize gelmemeye başladın.” Efnan şaşkın bir şekilde genç adama bakmıştı.
“Gerçekten mi? Yengem incir ağacı mı dikti?”
“Öyle, buraya taşındıktan sonra ne oldu bilmiyorum ama biz taşınmadan önce ağaç hala duruyordu. Ev sahibi kesmiş olabilir.” Ahmet aynı mahallede eskiden kirada kaldıkları müstakil evi satın almayı çok istemişti ancak miras meselesi yüzünden sahipleriyle anlaşamamıştı. Çocukluğunun geçtiği iki katlı arkasında küçük bir bahçesi olan müstakil ev hala satılık olsa da sahipleriyle anlaşmak zordu. Evin asıl sahibi ölmüş, geriye kalan mirasçıları ise davalık olmuştu. Ahmet tam zamanında o evden ayrıldıklarını düşünüyordu. Zor olmuştu ancak şimdiki evlerinde daha rahat ediyorlardı. Hem büyüktü hem de ısıtması iyiydi.
“Umarım kesmemişlerdir.” İkili bakkalın önüne geldiklerinde kendilerini karşılayan yaşlı adama selam vermişti. Adam genç adamı gülerek karşılarken Ahmet adamın elini öperek “Çikolata alacaktım Mustafa amca,” diye konuşmuştu. Dışarıda oturan adam istifini bozmadan genç adama “E geç içeri al evladım, beni ne yorarsın,” dediğinde Efnan şaşırsa da kocası adama gülerek karşılık vermişti. Elindeki poşetle bakkala girerek on tane çeşitli çikolata alıp parasını tezgâhın üzerine bırakmıştı. Kapıya çıktığında “Parasını bıraktım tezgâha, var mı bir isteğin?” dediğinde adamın bakışları genç kıza takılmıştı.
“Mehmet’in kızı değil mi hanım kız?”
“Öyle, kendisi karım olur.” Ahmet gururla konuşurken yaşlı adam gözlerini büyüterek yerinden kalmıştı.
“Evladım ne zaman evlendin? Bizim niye haberimiz yok?” dediğinde Ahmet adamın tepkisine gülmüştü.
“Nikahlar kıyıldı Mustafa amca, düğüne davetiyeni göndereceğim.”
“Hadi hayırlısı, çok sevindim. Maaşeallah çok yakıştınız.”
“Allah razı olsun Mustafa amca, biz gidelim evden belerler.” İkili yan yana oradan uzaklaşırken binanın önüne geldiklerinde genç adam kıza dış kapı şifresini söyleyerek kapıyı açmasını beklemişti. Birlikte binaya girip asansöre bindiklerinde Ahmet kıza alan tanımak için asansörün duvarına yaslanmıştı. Efnan onun cabasının farkındaydı. Kendisini rahatsız etmek istememe cabasına mutlu olmuştu. Asansör sesi duyulduğunda ikili peş peşe kabinden çıkarak evin kapısına doğru ilerlemişti. Onlar kapıya varmadan evin kapısı açıldığında Suna gülerek ikiliyi karşıladı.
“Nerede kaldınız, sizi bekliyorduk.”
“Abla marketteydik ya, ne bu merak?”
“Aman ne olacak benimki heyecan. Hadi geçin içeriye.”
“Selamünaleyküm.” Efnan selam vererek içeri girerken iki annesinin baş başa vermiş konuştuklarını görünce gülümsemişti. Gülay Hanım ve Zeynep Hanım genç kıza sarılırken Ahmet rahat kıyafetler giymek için odasına geçmişti. Suna mutfaktan salona geçtiğinde “Yemekleri ocağa koydum, babamlar gelene kadar hazır olurlar,” dedi.
“Abla yapacak bir şey varsa yardım edeyim.”
“Yok güzelim ben hallettim. Pişmeleri kaldı sadece,” Efnan başını sallarken odaya üzerine spor kıyafetleriyle Ahmet girmişti. Annesinin yanaklarını öperek hemen karşısındaki karısının yanına otururken oldukça rahattı.
“Oh be!” genç adam başını geri atarken annesinin gülümseyen yüzüne göz kırpmıştı. Yıllar vardı hiç bu kadar rahat hissetmiyordu.
“Oğlum ablan yemekleri ocağa koymuş, hazır olana kadar isterseniz evinize bakın?” dediğinde Ahmet yanında oturan Efnan’a dönmüştü.
“Olur anne, Zeynep anne sende bizimle gelirsin.”
“Ben ne yapayım yanınızda evladım, siz çıkın işte.” Efnan gerilirken Ahmet gülümseyerek ablasına bakmıştı.
“Hadi abla sen bizimle gel, sonra da senin evine bakarsın. Belki sende bir değişiklik yaparsın.” Suna kardeşinin ne yapmak istediğini anlayabiliyordu. Efnan’ın rahat etmesi için çabalayan kardeşine gülümseyerek “Olur canım, Zeynep teyze ocağa bakar değil mi?” dediğinde yaşlı kadın başını sallamıştı.
“Siz çıkın kızım ben buradayım.” Üçü birlikte evden çıkarken Ahmet iki evinde anahtarını almıştı. Genç adam önce hemen ardında Efnan ve Suna vardı. Genç adam bir üst kata merdivenleri kullanarak çıkmıştı. Üst kat tamamen kendilerine aitti. Oldukça büyük olan bir daireydi. Dış kapısı diğer dairelere göre daha büyük ve kahve tonlardaydı. Ahmet elindeki anahtarı yanında ki genç kadına uzatarak gülümsemişti. Efnan kendisine uzatılan anahtara bakarken genç adam alması için başını eğerek işaret vermişti.
“Evimizin kapısını ilk sen aç!” dediğinde Efnan yutkunmuştu.
“Sen daha önce girmedin mi?”
“Girdim ama o zaman boş anlamsız bir daireydi. İleriye yatırım olarak duruyordu. Ama şimdi bize ait olacak, nasip olursa burada yaşlanacağız.” Efnan yutkunarak bakışlarını kaçırırken adamın bakışlarındaki samimiyet içini ürpertmişti. Hala tam olarak kocasının gözlerine utanmadan bakamıyordu. Zamanla alışacağını biliyordu ama henüz değil. Anahtarı alarak besmele çekip kapıyı açtığında dualar ederek kapıyı aralamıştı. Geriye doğru yaslanan ağır kapının ardında ilk görünen kocaman bir mutfak olmuştu. L şeklinde uzun ve geniş bir koridora açılan dış kapı, koridordan diğer bölümlere açılan kapılar vardı. Dış kapının hemen karşısında kapısı açık olan kocaman bir mutfak vardı. Sağ ayağıyla eve giren genç kız etrafa alıcı gözle bakıyordu. Boyası yeni yapılmış, tertemiz parlıyordu. Suna ikilinin peşinden daireye girdiğinde beğeniyle ıslık çalmıştı.
“Şu mutfağın güzelliğine bak!” Suna Efnan’ın ardından mutfağa girdiğinde genç kız parlak dolaplardaki yansımasına bakmıştı. Son model paslanmaz çelikten olan elektronik eşyalar yerlerine yerleştirilmişti. Ankastresinin hemen yanında mikrodalga fırın bile vardı. Dört kapılı kocaman buzdolabıysa genç kızı şaşkına çevirmişti. Ahmet genç kızın tepkilerini izlerken oldukça keyifliydi. O bakışlardaki parlaklık en azından karısının mutfağı beğendiğini anlatıyordu.
“Buraya on iki kişilik masa kolaylıkla sığar, çok büyük!” Suna konuşurken Efnan’da onu onaylamıştı.
“Evet çok büyük.” Mutfaktan balkona açılan kapıya yöneldiğinde genç kız kapıyı aralamış öylece kala kalmıştı. Balkon neredeyse mutfak kadar büyüktü. Üzeri eğimli çatıyla kaplıydı ve hemen kenarda mangal yapılabilecek bir alan vardı. Balkona çıktıklarında Suna’nın hayranlığı devam ediyordu. Efnan hayatı boyunca lüks bir evde lüks bir semtte yaşamıştı. Bu ev o evleri aratmayacak kadar konforluydu. Ama nedense daha sıcak gelmişti. Balkondan diğer bir odaya açılan bir kapı daha vardı. İkili diğer kapıya geçtiklerinde burasının kocaman bir oda olduğunu görmüşlerdi. Anlaşılan balkona mutfak ve salon olduğunu düşündüğü odadan çıkış yapılıyordu. Oda dik dörtken şeklinde olsa da oldukça büyüktü. İçerisine rahatlıkla oturma gurubu ve yemek odası sığardı. Duvarlar tıpkı koridor gibi sade ve açık boyanmıştı.
“Bak şuraya oturma grubu koyarsınız, şuraya da masa, nasıl olur?”
“Abla bırak karım nasıl döşeyeceğini düşünsün.”
“Ne canım, fikir veriyoruz. Bu odaya tek oturma grubu doldurmaz ki?” Efnan kadının söylenmesine gülümsemişti. O da aynı fikirdeydi, oda çok büyüktü.
“Hadi diğer odalara bakalım.” Dört oda bir salon evde tüm odaları neredeyse aynıydı. İki odasında ebeveyn banyosu ayrıca ortak banyo tuvalet vardı. Yatak odaları diğer odalardan daha büyüktü. Efnan odanın büyüklüğünü görünce ikiye bölüp ayrı giyinme odası yapılmasını istemişti. Şimdilik tüm odaları döşemeye gerek olmadığını söyleyen genç kızın şüphesiz en çok hoşlandığı şey balkondu. Mahremiyet için filmli cam yapılmasını isteyen genç kız zamanının çoğunu balkonda geçireceğine emindi.
“Nasıl buldun?”
“Çok büyük değil mi? İki kişiyiz!” Efnan gergin bir şekilde eve bakıyordu. Çok beğense de iki kişi için oldukça büyüktü. Alt katlarda çift daire varken kendi evleri çift daire üzerinde tek daireydi.
“İlerde çocuklarımız olacak, o zaman…” Efnan’ın kızaran yanaklarıyla Ahmet keyiflenmişti.
“O zamana çok var, hadi Suna ablanın evine inelim.” Efnan kaçarcasına genç adamın yanından dış kapıya giderken Suna onları bekliyordu.
“Beğendin mi onu söyle bari.” Ahmet arkasından seslenirken genç kız gülümseyerek başını sallamıştı.
“Çok güzel, ferah bir daire. Keşke annenlerde bizimle kalsaydı.”
“Onların kendi evi var Efnan. Annem her zaman ev üzerine ev olmaz der. Onun yanında bu isteğini söyleme.” Efnan genç adamı onaylarken içi rahat bir şekilde evden çıkıp asansöre geçmişti. İki kat aşağıda ki diğer daireye bakmaya geçtiklerinde Suna ailesinin oturduğu dairenin kopyası daireyi beğenmişti. Duygulanarak kardeşine sarılırken eğer isterseler ailesiyle kalacağını, baktıkları daireyi de kiraya verip çocukların eğitimi için harcayacağını söylemişti. Ahmet annesinin sevineceğini biliyordu. Kızı ve torunlarıyla aynı evde yaşayacaktı. Belki ilerde ablası yeniden evlenmek isteyebilirdi o zamana kadar ailesi kalabalık olacaktı.
Hep birlikte eve geçtiklerinde adamlarında geldiğini görmüşlerdi. Efnan iki babasının elini öperken Ahmet’te amcasına sarılmıştı.
“Ne yaptınız, daireyi beğendin mi kızım?” Gülay hanım hevesle sorarken Efnan başını sallayarak kadını onaylamıştı.
“Daire çok güzel anne ama çok büyük. Bu evden bile büyük.”
“Elbette, tek daire ne de olsa. Sen sevdiysen yarın mobilya bakmaya gidin. Oğlum buraya da oda alacaksın biliyorsun.”
“Tamam anne sen merak etme.” Efnan genç adamın odasına bakmak istese de utanmıştı. Suna araya girerek “Efnan bir baksın odaya anne, kız odayı görmeden mi mobilya seçecek.” Efnan aklını okuyan genç kadına yutkunarak bakarken yaşlı kadın hemen atılmıştı.
“Haklısın kızım, hadi oğlum Efnan’a odanı göster ona göre mobilya bakarsınız.” Efnan utansa da annesinin uyarısıyla ayaklanmıştı. İkili hayran bakışlar altında salondan çıkarken Mehmet Bey karısına dönmüştü.
“Zeynep Efnan seninle konuştu mu? Dün ne yapmış Agah’la görüşünce?” kadın başını iki yana sallarken “Sormadım Bey, o da anlatmadı,” dedi. Mehmet bey kızıyla konuşmayı aklına not ederek ikilinin odadan geri dönmesini beklemeye başlamışlardı.
Ahmet odasının kapısını açtığında Efnan yutkunarak geride kalmıştı. Mahremiyete önem veren kız genç adamın odasına gireceği için oldukça heyecanlı olsa da onun kocası olduğunu sık sık kendisine hatırlatarak sakinleşmeye çalışıyordu.
“Geçsene içeriye!” Efnan başını sallayarak odaya girdiğinde gözüne ilk takılan şey odanın temiz oluşuydu. Genç adam oldukça düzenliydi. Bir duvarın tam ortasında tek kişilik olamayacak kadar büyük bir yatak, hemen karşısında aynalı çift sürgülü dolap vardı. Cam önünde çalışma masası ve küçük bir sehpa bulunuyordu. Oda çok büyük değildi ancak küçükte sayılmazdı. Mobilyalar sade ve oldukça temizdi.
“Ne düşünüyorsun?”
“Aslında odanı değiştirmemize gerek olduğunu düşünmüyorum. Gereksiz masraf yapmayalım. Mobilyalar gayet güzel.”
“Yatağın değiştirilmesi gerekiyor ama çift kişi için küçük!” Efnan genç adamı onaylarken Ahmet karısının çekingen davranmasında hoşlanmamıştı. Genç kızı elinden tutarak şaşkın bakışları altında yatağın üzerine oturtmuştu.
“Ahmet!” genç kız konuşmak istediğinde Ahmet’in önüne çökmesiyle susmak zorunda kalmıştı.
“Bir konuda anlaşalım Efnan. İkimiz yeni bir yuva kuruyoruz. Tamam israf etmeyelim ama ihtiyacımız olanından iyisini alalım. Masrafları düşünme, çok şükür istediğin mobilyayı alacak kadar kazanıyorum.”
“Biliyorum ama içim rahat etmiyor. Daha güzel şeylere harcayabiliriz.” Ahmet kıza gülümserken konuşmuştu.
“Elbette harcarız ama önce evin içinde harcama yapmalıyız. Şimdi ne istediğini söyle bana!” Efnan derin bir nefes alarak “Gerçekten, mobilyalarını beğendim. Dediğin gibi sadece yatağı değiştiririz. Birde iki komodin koyarız olur biter. Fazlasına gerek yok. Nasılsa kendi evimizde daha fazlasını alacağız. Hem çocuklara da oda yapmamız gerekiyor.” Ahmet başta kızın ne dediğini anlamamıştı.
“Çocuklara daha çok var,” diyen genç adam gülerken Efnan kaşlarını çatarak ona bakmıştı. Ahmet kızın sevimli bir şekilde kaş çatmasına gülerek başını iki yana salladı.
“Sen istesen de kötü görünemezsin Efnan, karım çok sevimli bir yüze sahip.” Efnan utanırken Ahmet yerinden kalkarak “Hadi içeri geçelim, yoksa birazdan ablam odaya damlar,” dedi. Efnan önden Ahmet hemen arkasından salona geçmişlerdi. Yemekler pişince iki kız masayı hazırlamış hep birlikte yemeklerini yemişlerdi. Çay faslı bitince de Mehmet Bey ailesini alarak kendi evlerine geçmişlerdi.
***
Genç kadın sert adımlarla geniş koridorda ilerlerken oldukça dik bir duruşu vardı. Askerlikten kalma alışkanlıkla başını çevirmese de gözleriyle etrafı kolaçan ediyordu. Onu çağırmalarının önemli bir nedeni olmalıydı. Emniyet müdürünün odasının kapısına geldiğinde dışarıda ki memura müdürle görüşmek için geldiğini söylemişti. İçeri verilen bilgiden sonra genç kadın odaya girerken müdürün yalnız olmadığını görünce tek kaşını yukarıya kaldırmıştı.
“Bakın burada kim varmış?” genç kadın imalı bir şekilde gülümserken bu kez müdüre dönmüştü.
“Müdürüm beni çağırmışsınız. Ne oldu arkadaş şikayetçi olmaya mı geldi?” genç kadın bir gün önce dövüştüğü genç adamı müdürün karşısında görünce aslında hiç şaşırmamıştı. Sadece karşılaşmayı bu kadar erken beklemiyordu.
“Gel Açelya, sizi tanıştırayım. Başkomiser yardımsızı Atakan Güngör. Sanırım daha önce karşılaşmışsınız.”
“Evet, tatsız bir karşılaşma oldu.” Adam gözlerini kısarak genç kadını incelerken müdür bu kez Açelya’yı tanıtmıştı.
“Atakan seni emekli üsteğmen Açelya Keskin’le tanıştırayım. Şu anda bir güvenlik şirketinde koruma hizmeti yapıyor.”
“Emekli olmanız yazık olmuş.” Açelya başını sallarken müdür araya girmişti.
“Açelya seni çağırmamın nedeni Efnan Şanlı’nın korumalığını yaptığını öğrendim. İş birliği yapmak istiyoruz.”
“Ne konuda?”
“Efnan Hanım… Şu anda hedef halinde. Uzun zamandır önemli bir olayı araştırıyoruz. Sonuca gidebilmemiz için Efnan hanıma ihtiyacımız olacak.”
“Efnan… kendi halinde bir kız sizin olayınızla ne ilgisi olabilir?” genç kadının sorusuyla Atakan onu cevaplamıştı.
“Görünüşte öyle ancak yapmış olduğu çalışmalar birçok kişinin dikkatini çekiyor. Efnan hanım iyi bir laborant ve son zamanlarda oldukça önemli bir ilacın üzerine çalışıyormuş. Şu anda ülkemizde olmasa bile dünyada birçok yerde yayılan virüsler var. Söylentilere göre Efnan hanımın son çalışmalarında ki formül bu virüslere çare olabilirmiş.”
“Anlamadım? Efnan’ın virüsle ne alakası olur. Şanlı holdingin ürettiği ilaçlar bellidir. Tamamen doğaldır.”
“Bunu bizde biliyoruz ancak Efnan Hanım henüz piyasaya sürülmeyen bir ilaç üzerine çalışıyor. Bu ilaç birçok virüsü etkisiz hale getirebilir. Bunu duyanlar da kızın peşinde.” Açelya aldığı haberle yutkunurken bu durumdan Efnan’ın haberi olmadığına emindi. Aldığı haber büyük bir sorunun olduğunu gösteriyordu.
“Peki Çetin ailesi ne istiyor Efnan’dan. Yıllardır kızı arayıp sormadılar.”
“İlacı isteyenler nasıl olmuşsa kızın gerçek ailesini bulmuş. Yüklü miktarda para karşılığında Efnan’dan formülü almalarını istediler. Bu yüzden kızın peşindeler.”
“Anlıyorum, ne yazık ki emellerine ulaşamayacaklar. Kızın öz babası onun üzerine hak iddia edemez.”
“Agah beyin olanlardan haberi olduğunu sanmıyorum. Erkek kardeşi ne yapıyorsa yapıyor. Üstelik Agah Bey gün geçtikçe daha da kötü oluyor. Ailenin içine koruma olarak sızdım. İlacın peşinde olanları bulabilmek için bir süredir aralarındayım. Gözlemlerim hiç iç açıcı değil. Hatta Efnan hanıma babasını o ailenin içinden alabiliyorsa alsın derim.”
“Ne demek istiyorsunuz?”
“Agah beyin hastalığının normal olduğunu düşünmüyorum. Adamı bilerek hasta ediyorlar gibi geliyor.”
“Bu cinayete teşebbüs Atakan emin misin?” genç adam başını sallarken Açelya yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı. Böyle bir durum karşısında Efnan öne atılacaktı emindi. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da Efnan babasını sevmiş gibi görünüyordu. Bu durumu kıza söylediğinde adamı o evden almak için elinden geleni yapacağına emindi. Genç kadın çıkmaz sokağa girdiğini hissediyordu. Elbette bunu Mehmet beye iletecekti başka türlüsü söz konusu dahi olamazdı. Efnan’ı korumak için gerekirse canını ortaya koyacak ancak ona zarar gelmesine engel olacaktı.
“Formülden nasıl haberleri oldu!
***
Bakalım sonrasında ne olur... :( Yorumlarınızı bekliyorum teşekkür ederim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.75k Okunma |
1.84k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |