21. Bölüm

20. Bölüm

Yasemin yaman
mermarid

Merhaba arkadaşlar. Yeni bölümle karşınızdayım. Ben severek yazım bu bölümü umarım sizde severek okursunuz. Keyifli okumalar.

****

 

Genç kız sabah erkenden kalkmış üzerini değiştirerek aynanın karşısına geçmişti. Normalde sabah namazından sonra uyumadığı için sıkıntılıydı. Yorgunluğu o kadar ağır basmıştı ki uyuya kalmıştı. Üzerini son kez kontrol ettikten sonra odasından çıkarken annesini her zamanki gibi mutfakta bulmuştu. Kocaman evde üç kişilik bir aile olarak yaşıyorlardı. Bu evi sevmiyordu. Çocukluğu bu büyük evde geçse de bir türlü ısınamamıştı. Çocukken hep mahalleye gitmek ister, belli bir yaşa gelene kadar oradaki çocuklarla oynardı.

“Hayırlı sabahlar annecim, yardım edecek bir şey var mı?” Zeynep hanım yanağını öpen kızına şefkatle bakarak başını iki yana salladı.

“Yok kızım, bugün babanla evden gidecek eşyaları ayıracağız. En kısa sürede amcanların binasına taşınmayı planlıyoruz.”

“Çok sevindim, bana neden söylemediniz ki?”

“Senin çok işin var kızım, hem daha kendi evini düzeceksin.” Efnan utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Zeynep hanım sevgiyle kızının yüzünü okşamıştı. Efnan annesinin elindeki kahvaltılıkları masaya bırakırken Zeynep Hanım dikkatle onu inceliyordu.

“Bugün Ahmet’i de kahvaltıya çağırmayı düşündüm, sen istemezsin diye çağırmadım.” Kadının sözleriyle duraksayan genç kız bakışlarını annesine çevirmişti.

“Neden öyle düşündün anne?” kadın omzunu silkerken hafif gülümsemişti. Aralarında nikah kıyılsa dahi kızının ve damadının arasındaki mesafenin farkındaydı. Henüz birkaç günlük evlilerdi ancak aileler olmadan ikisi bir araya gelmemişti.

“Kızım tamam ileri gidin demiyorum ama Ahmet’i de boş bırakma. Oğlan gözünün içine bakıyor ancak sen farkında değilsin. Evinizi düzeceksiniz ama bir araya gelmemeye çalışıyorsun. Olmaz böyle…” kadının sözleriyle genç kız yutkunmuştu. Annesinin haklı olduğunu biliyordu ancak bir türlü rahat hissedemiyordu. Nikahlı kocasına yaklaşırken hala günaha giriyormuş gibi hissetmesi normal değildi. Hele ki işe yeni başlayan Aslı faktörü ortaya çıkmışken. Ahmet’e güveniyordu. Yine de içindeki amaları engellemekte başarılı değildi.

“Bugün iş çıkışı Ahmet’le buluşacağım anne, sen merak etme.”

“Peki kızım, sakın kendini eksik hissetme. Bırak her şey oluruna varsın. Alışverişte cimri olma bir kere aldığını düşün.”

“Anne lütfen. Ayrıca alışverişe gitmeyeceğiz. Agah beyin verdiği adrese gitmeyi planlıyoruz.” Zeynep hanım duyduğu isimle gerilmişti. Kızına öz ailesinin evine gittiğinde neler olduğunu sormamıştı. İsterse kendisi anlatır diye beklemişti.

“Sormadım kızım ama bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun değil mi?” genç kız başını sallayarak kadına sıkıca sarılmıştı.

“Önce şu adrese bir gidelim anlatacağım annecim. Beni merak etme, hem Ahmet’le de bir sorunumuz yok. Bu yüzden lütfen endişelenme. Sen babama göz kulak ol yeter. Yine şirkete gelmeye başladı.”

“Sen beni düşünme kızım, yakında emekli olacağım tüm yük size kalacak.” Efnan mutfağa giren babasına bakıp gülümsemişti. Emekli olacağını söylese de yapamayacağını bilecek kadar iyi tanıyordu babasını.

“Hayırlısı babacım,” hep birlikte masaya oturduklarında hoş sohbet eşliğinde kahvaltılarını yapmışlardı. Efnan işe gitmek için ayaklanırken Mehmet Bey kızına bir dizi uyarıda bulunarak gülümsemişti.

“Hadi kızım hayırlı işler.”

“Teşekkür ederim babacım, akşama biraz gecikebilirim, merak etmeyin.”

“Ahmet’le mi olacaksın?” adamın sorusuna utansa da doğruyu söyleyerek onu onaylamıştı. Neyle karşılaşacağını bilmiyordu ama döndüğünde babasına her şeyi anlatacaktı. Öncelikle o eve gitmeliydi.

Evden çıktığında Açelya hızla arabadan inerek genç kızı karşılamıştı. Efnan yüksek arabaya doğru ilerlerken genç kadının dalgınlığına anlam vermeye çalışıyordu.

“Hayırlı sabahlar Açelya abla, nasılsın?”

“Hayırlı sabahlar,” diyen kadın ikinci soruyu cevaplamamıştı. İkili arabaya bindiğinde oldukça sessiz bir yolculuk yapmışlardı. Efnan bu durumu garipsese de insanlar her zaman havasında olacak diye bir şey olmadığını düşünerek sessizliği bozmamıştı. Kısa süren yolculuktan sonra abana fabrikanın bahçesine giriş yapmıştı. Yönetimdekilerin park alanına arabayı park ettiklerinde ikili arabadan inip laboratuvara doğru ilerlemeye başlamıştı. Genç kızın bakışları Ahmet’in park alanındaki arabasına takılmıştı. Erken geldiğini düşünerek sorumlu olduğu binaya ilerlerken ana binanın penceresinden kendisini izleyen ikiliyi görünce kaşları çatılmıştı. Açelya’da genç kızın bakışlarından Hakan ve Aslı ikilisini görmüştü.

“Bu ikisine dikkat etmelisin Efnan, hiç iyi hisler oluşturmuyor bende.”

“Farkındayım abla, olacak olanın karşısında durulamaz. Hayırlısı…”

“Elbette ama önlem almakta bizim elimizde. Şu kadının bakışlarından hoşlanmadım. Ayrıca etrafındaki insanlara da dikkat etmelisin.” Efnan genç kadının sözleriyle gerilmişti. Neden bu şekilde konuştuğunu bilmiyordu ama zamanla öğreneceğini düşünüyordu. Çift kanatlı cam kapıdan içeriye girdiklerinde onları klimanın serinliği karşılamıştı. Çalışanlar erkenden işinin başına geçmişti. Efnan bölümde kısa bir tur atarak odasına geçtiğinde Mercan koşturarak yanına geldi.

“Efnan Hanım günaydın.”

“Hayırlı sabahlar Mercan, ne bu acele?”

“Bugün yoğun olacak, üretimden gelen dosyalar burada, bunlarda stajyer alımı için başvuranlar.” Efnan iki dosyayı masaya bırakarak üzerindeki uzun feracesini çıkararak önlüğünü giymişti.

“Bugün üretim binasını denetleyeceğiz.” Mercan genç kızın sözlerine şaşırırken Efnan çantasını dolaba koyarak kilitlemişti.

“Ama…”

“Neden bana öyle bakıyorsun?”

“Siz daha önce üretim bölümünü denetlememiştiniz. Daha çok formüllerle alakalı sorun olduğunda araya giriyordunuz.”

“Öyle ama bundan sonra üç bölümü de haftada bir gün denetleyeceğiz.” Mercan anlayışla başını sallarken üretim bölümü başındaki Ahmet’in tepkisini merak ediyordu.

“Ahmet beye haber verecek miyiz?” Efnan gelen soruyla duraksamıştı.

“Gerek yok gidince haberi olur.” Efnan’ın sözleriyle Mercan iyice şüphelenmişti. Kendi boyunu aştığı için şüphelerini sormazken gün içinde ola yoğun temponun başlangıcını yapmışlardı. Genç kız öğleye kadar kendi birimini idare etmiş, verilen formülleri kontrol etmiş, hangi formülde kaç ilaç üretime sürülmüş kontrol ederken üretim bandında kendi verilerinin karşılaştırmasını yapmak için yemekten sonra üretim binasına geçmişti. Genç kızı görenler gerilse de Efnan’ın bakışları çalışanlara değmeden üretim bandında dolaşmıştı. Ahmet öğle arası yemek yemeyi teklif etmeyince genç kız başta şaşırsa da genç adamı üretim bandının üzerinde bir şeylerle uğraşırken görünce duraksamıştı. Anlaşılan bant arıza vermişti.

“Kolay gelsin Ahmet Bey!” Ahmet karısının sesini duyunca hızla başını çevirerek ona baktı.

“Teşekkür ederim Efnan Hanım, sizi burada görmeyi beklemiyordum.”

“Bundan sonra haftada bir gün üretim bölümünü teftiş edeceğim.” Ahmet kızın sözleriyle tek kaşını kaldırıp karısına bakmıştı. Öyle ki onların evli olduğunu bilen çalışanlar bile şaşkın bir şekilde Efnan’a bakıyordu. Genç kız o kadar ciddi duruyordu ki ikisinin birer yabancı oldukları bile düşünülebilirdi.

“Öyle mi bilseydik hazırlık yapardık.”

“Teftiş için hazırlık yapmanın gereği yok. Hazırlıklı olacaksanız teftişin anlamı ne?” Ahmet kızın cevabıyla neredeyse gülecekti. Başını çevirerek işine dönerken bir yandan da “Cem size eşlik etsin, benim az bir işi var. İstediğiniz gibi teftişinizi yapabilirsiniz.” Genç adam son sözlerini söylerken karısının gözlerinin içine gülümseyerek bakmıştı. Efnan utanarak bakışlarını kaçırırken Ahmet Cem’e işaret ederek “Efnan hanıma yardımcı ol Cem, istediği tüm bilgileri vermekten çekinme,” dedi.

“Hemen Ahmet Bey,” diyerek öne çıkan genç adam Efnan’ın baş selamıyla yoluna devam etmişti. Çalışanlar şaşkınlıkla genç kızın arkasından bakarken Mercan başını öne çıkararak söylenmişti.

“Sizi görende iki yabancı sanır Efnan Hanım, Ahmet beye ne demeli, karısı geldi ama o işini bırakıp yanınıza gelmedi.” Efnan hafif gülümsemeyerek başını öne eğmişti.

“Ahmet Bey doğru olanı yaptı, şu anda hat daha önemli.”

“Sizi anlayamıyorum,” Mercan homurdanırken Efnan Ahmet’in odasına girerek Cem’in verdiği dosyaları inceliyordu. Genç adamın odası üç bir tarafı cam bir odaydı ve tüm hat odasından görünüyordu. Üstelik odanın cam olmayan duvarı boydan boya tüm hattı gösteren kamera görüntüleri ve hat üretim verilerini gösteren bilgisayar ekranlarıyla kaplıydı. Arada ekranları kontrol eden genç kız Ahmet’in banttan indiğini görünce gözü genç adama takılmıştı.

“Bunun için bakım bölümü yok mu neden Ahmet Bey ilgileniyor?”

“Bakım için dışarıdan adamlar geliyor Mercan, basit arıza olmalı yoksa Ahmet tamir etmeye çalışmazdı.” Genç adamın yağlı ellerini bir bez parçasına silişini ve bandın çalıştırma düğmesine bastığını izleyen genç kız çalışan bantla derin bir nefes alan genç kız önündeki dosyaya döndüğünde kapı tıklatılmış elinde oralet ve çayla görevli gelmişti.

“Ahmet Bey gönderdi Efnan Hanım,” diyen adamla Efnan adama bakmadan başını sallamıştı. Mercan dikkatle genç kıza bakarken oldukça heyecanlıydı. Efnan hala Ahmet’in oraleti sevdiğini unutmamış olmasına inanamıyordu. Bir yandan dosyalarla ilgilenip diğer yandan oraletini içen genç kız bu kez Ahmet’in gelmesiyle yerinde doğrulmuştu.

“İşin uzun sürer mi?” Ahmet odasında ki küçük lavaboya ellerini yıkarken üstteki küçük aynadan arkada oturan karısına kısa bir bakış atmıştı.

“Birkaç karşılaştırma sadece!” Ahmet başını sallarken odanın bir köşesinde olan otomatik kahve makinesine geçip kendine kahve yaparak masanın önündeki deri sandalyeye oturmuştu. Efnan göz altından genç adamın davranışlarını izlerken dikkati dağılmıştı. Dosyayı kapatarak geriye yaslandığında Ahmet’in kendisini izlediğini görünce utanmıştı.

“Bugün şu eve gideceğiz değil mi?” Ahmet’in sorusuyla Efnan yanındaki Mercan’a kısa bir akış atmıştı.

“Evet Açelya abla götürecek.” Ahmet kızın kıvranmasına dayanamayarak konuyu kapatmıştı. Yanlarında Mercan olduğu için onun yanlış anlamasını istemediği davranışlarından belli oluyordu.

“İşin uzun sürecekse yanına alabilirsin dosyaları. Sonra geri gönderirsin.”

“Gerek yok, birkaç sayfa kaldı sadece.”

“Bu kadar çabuk mu bitirdin?”

“Aylık incelemiyorum Ahmet, haftalık üretime bakıyorum.” Ahmet kahvesinden bir yudum alarak gülümsemişti.

“Bundan her hafta teftiş edeceğini düşünebilir miyim?” Efnan genç adamın şakacı ses tonu karşısında hafif gülümsemişti.

“Öyle görünüyor, bir süre bu şekilde devam edecek. Babam emekli olmayı planlıyormuş, neyi devir alacağımızı bilmemiz gerekiyor değil mi?” Ahmet başını sallayarak genç kızı onaylamıştı.

“Haklısın, amcamın güvenini boşa çıkaramayız.” Bir süre daha dosyaları inceleyen genç kız ayaklanarak kendi binasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Genç kızı kapıya kadar geçiren Ahmet iş çekerek arkasından bakmıştı. Gözden kaybolan karısını izlemeyi bırakan genç adam başını kaldırdığında kendisine bakan kişiyle göz göze gelmişti. Başını iki yana sallayan genç adam içeri geçerken içinden Efnan’ın üzülmemesi için dua ediyordu. Aslı’yı biraz olsun tanıdıysa saçmalayacak davranışlar sergileyecekti. Kendi biriminde olmadığı için işine de son veremezdi ancak Efnan’a yaklaşırsa hiç göstermediği yüzünü ona göstermeye kararlıydı.

Genç adam son işlerini hallederek yerinden kalktığında yardımcısı Cem hızla yanına gelmişti. Genç adam nefes nefeseydi.

“Bir sorun mu var Cem ne bu acele?”

“Bilmiyorum ki şu Hakan beyin yanında işe başlayan kadın geldi.” Ahmet gözlerini kısarak genç adama bakmıştı.

“Sebep, bizim onların birimiyle alakamız yok. Ne işi varmış üretimde? Ayrıca gelmiş olsa bile sen neden bu kadar telaşlısın?” Cem adamın sorusuyla yutkunmuştu. Ahmet onun bakışlarını kaçırmasıyla şüphelenerek bir şeyler döndüğünü hemen anlamıştı.

“Anlat Cem, ne oluyor?”

“Şey Ahmet abi, biz seni biliyoruz ama dünden sonra şirkette söylentiler aldı başını gitti.”

“Anlamadım, ne söylentisi?”

“Efnan hanımla evlendiğinizi herkes duydu malum,” Ahmet ellerini cebine koyarak bir kale gibi Cem’in karşısına dikilmişti.

“Ne olmuş saklamıyorduk zaten.” Ahmet duyacaklarından canının sıkılacağını anlamıştı. Daha bir gün olmuştu Aslı’nın işe girmesi. Anlaşılan boş durmuyorlardı.

“Şu yeni gelen kadın, onun sizin eski sevgiliniz olduğu söylentisi tüm birime yayıldı.” Ahmet dişlerini sıkarken sıkıntıyla gözlerini kapatarak burun kemerini sıkmaya başlamıştı. Ardını dönerek masasına doğru ilerleyip sakinleşmek adına iki elini de masanın üzerine koyup bir süre öylece bekledi. Öfkesi içinde kabarırken kulaklarına eskilerden melodik bir ses yankılanmıştı.

“Biliyor musun Ahmet, öfke şeytanın işidir!”

Genç adam sesin verdiği ferahlamayla gözlerini aralayarak yeniden Cem’e döndü. Karşısındaki adamın tedirginliğini anlayabiliyordu. Sözlerinin ne kadar doğru olduğu ise davranışlarından belli oluyordu.

“Kimler duydu bu söylentiyi?”

“Bizim bölüm dahil herkes, laboratuvardan haberim yok ama.” Ahmet başını sallayarak buruk bir şekilde gülümsemişti. Asıl bilmesi gereken kişi zaten bu durumu biliyordu. Onun kaygısı Efnan’ın güveninin sarsılmasıydı. Buna izin vermeyecekti.

“Aslı Hanım şimdi nerede?” Cem yutkunarak genç adama bakmıştı.

“Onunla görüşecek misiniz?” Cem’in sorusuyla alaycı bir şekilde tek kaşını kaldıran Ahmet başını sallayarak “Elbette, madem buraya kadar geldi görüşelim. Anlayalım derdi neymiş.”

“Ama Efnan Hanım?”

“Efnan özel hayatla iş ilişkisini karıştıracak bir kadın değil. Eminim anlayacaktır.” Cem bu durumdan hoşlanmasa da patronuna bir şey söyleyememişti. Başını sallayarak odadan çıkarken Ahmet masasına geçerek oturmuş geriye doğru yaslanarak davetsiz misafirini bekliyordu. Genç adam kulağına gelen topuk seslerine irrite olurken başını iki yana sallayarak derin bir nefes aldı. Aslı ne zamandan beri ses çıkaran ayakkabı giymeye başlamıştı. Oysaki önceden bu sese kendisi gibi o da uyuz olurdu. Dikkat dağıtıcı ses odanın kapısının tıklatılmasıyla kesilmişti. Kapıda görünen kız oldukça değişmişti. Belki bedenen değil ama yüz ve ifade olarak değişmişti. Ahmet onu incelemekten haya ederek bakışlarını kaçırırken gözünün önüne karısı Efnan’ın duru güzelliği gelince istem dışı gülümsedi. Bu gülümsemeyi yanlış anlayan Aslı odaya girerken kapıyı kapatmak istemiş ama Ahmet’in sert sesiyle kalmıştı.

“Kapı açık kalsın Aslı Hanım!” Aslı ani gelen sesle yutkunurken kısa süren tedirginliğini üzerinden hemen atmıştı.

“Konuşacaklarımız vardı!”

“Sizinle konuşacak özel bir konum olamaz Aslı Hanım, üretim bölümüne neden geldiğinizi öğrenebilir miyim?” Aslı adamın soğuk ses tonu karşısında biran bocalasa da başını dikleştirip genç adamın gözünün içine bakmak istemiş ancak Ahmet ona izin vermemişti.

“Neden yüzüme bakmıyorsun?”

“Size bir soru sordum, üretim bölümünde ne işiniz var? Sizler bizim ürettiklerimizi pazarlamakla yükümlüsünüz, pazarlama bölümü bize üretim için talepte bulunamaz.”

“Neden yüzüme bakmıyorsun, yoksa hala…”

“Saçmalamayın Aslı Hanım, size bakmama nedenim karıma olan saygımdan. Ayrıca şirkette yaymaya çalıştığınız dedikoduyu da durdurun. Yoksa zararlı siz çıkarsınız.”

“Ben bir şey şaşmıyorum.”

“Öyle mi, o zaman eskiden talihsiz bir birlikteliğimiz olmasını kuşlar söyledi çalışanlara.”

“Talihsiz mi?” Aslı duyduğu şeyle öfkelenmişti.

“Evet, maalesef talihsiz.”

“Sen dört yıl için talihsizlik mi diyorsun!” Aslı iki yanda yumruk olan elleriyle öne çıkmıştı. Ahmet onun sinirlenmesine alaycı bir şekilde gülümserken odaya girdiğinden beri ilk kez başını kaldırıp gözlerinin içine bakmıştı.

“Seni uyarıyorum Aslı, saçma sapan davranışlarının sonucu Efnan’ı üzerse hiç tanışmadığım yüzümle tanışırsın. Buraya neden geldin bilmiyorum ama umarım benimle ilgili hayallere kapılmıyorsundur. Şimdi başka bir şey yoksa odamdan ve bölümünden çık.” Aslı adamın buz gibi ifadesi karşısında bocalamıştı. Karşısındaki adam onun sevdiği Ahmet olamaz diye düşünürken Ahmet kapıda duran Cem’e başını sallayarak “Cem, hanım efendiye yolu göster. Üretim bölümü tehlikeli bir alandır. Ayrıca söyle güvenliğe binaya üretim bölünden olmayan kimse girmeyecek. Burada basit bir üretim yapmıyoruz, önüne gelen herkes içeri giremez.”

“Peki Ahmet Bey, böyle geçelim Aslı Hanım!”

“Bu konuma bitmedi Ahmet, benden uzak durarak duygularına engel olamazsın.” Ahmet kızın çıkışıyla başını iki yana sallamıştı. Yerinden kalkarak sandalyesinin arkasına astığı ceketini alıp üzerine geçirdi. Cem’e bakarak “Ben çıkıyorum karımla işlerimiz var. Sen odamı kilitlersin,” dediğinde Aslı dişlerini sıkarak adamın odadan çıkıp gitmesini izlemişti. Genç kadın istediğini alamamanın hezimetiyle öfkelenirken Cem kapıyı göstererek “Bu taraftan Aslı Hanım,” dedi. Aslı yere sert astığı adımlarıyla odadan çıkarken içten içe bileniyordu. Onu bıraktığı için suçun kendisinde olduğunu elbette biliyordu ancak bunu kabullenmek istemiyordu. Ahmet geçen yıllarda daha gösterişli bir hale gelmişti. 1.80’in üzerinde boyuyla atletik yapısıyla oldukça yakışıklı bir adamdı. O kadar düzgün bir yüz yapısı vardı ki kalıplara kazınmış Karadeniz erkeğinin o belirgin özellikleri yoktu. Estetik olmuş gibi bir burun, sert ve yerine oturmuş sert bir cehre, gece karası saçlara ve kaşlara sahipti onda sadece renkli gözleri Karadeniz’i andırıyordu. Yeri geldiğinde o mavi gözleri hırçın dalgalar gibi kararıyor seyirlik bir renge dönüşüyordu. O gözlerde yıllar önce gördüğü muzip parıltılar artık yoktu.

“Aslı Hanım!” Cem dalgınlaşan kadına seslenirken Aslı hızlı adımlarla çıkışa doğru yönelmişti. Binadan çıkıp gittiğinde ise gözü istem dışı karşıda ki laboratuvar binasına takıldı. O binada olan kızın kim olduğunu biliyordu. Aslı gelmeden önce rakibini araştırmış ve karşısına çıkmıştı. Efnan onun kulvarında biri değildi. Ahmet’i geri alacağına inancı tam olan kız ana binaya giderken oldukça canı sıkılmış bir durumdaydı.

Binadan içeriye giren genç kadın kendisi için ayrılan odaya doğru ilerlerken karşısına çıkan kadınla duraksamıştı.

“Aslı Hanım Hakan Bey sizi çağırıyor.” Birde bu adam vardı. Kendisine iş teklifi ettiğinde neyin peşinde olduğunu anlamıştı ancak işe başladıktan sonra emin olmuştu. Ne vardı bu Efnan denen kızda!

“Geliyorum…”

***

Genç adam hızlı adımlarla laboratuvar bölümüne geçerken onu Mercan karşılamıştı. Efnan’ın odasına genç adamı alırken Ahmet sıkıntıyla yüzünü sıvazladı. Daha ilk günden canı sıkılmıştı. On dakika sonra Efnan odaya geldiğinde kendisine ikram edilen çayı bitirmek üzereydi. Efnan odasına girdiğinde Ahmet’i görünce duraksadı.

“Geldiğini bilmiyorum, ne zamandır bekliyorsun?” Ahmet Mercan’dan genç kızı rahatsız etmemesini istemişti. Nasılsa çıkışa yarım saatten az vakit vardı. Ahmet’in odasında olduğunu bilmeyen genç kız odasında genç adamı görünce şaşırsa da kolay toparlanmıştı.

“Erken çıkarız diye düşündüm, fazla olmadı geleli.”

“İşlerini erken bitirdin anlaşılan.” Efnan masasına geçerken genç adamın sıkıntılı olduğunu fark edince dayanamayarak “Ne oldu?” diye sordu. Ahmet başını kaldırarak genç kızın iç ısıtan gözlerine bakmıştı. Efnan utanırken Ahmet gözlerini çekmeyerek sıkıntılı bir nefes vermişti.

“Şirkette dedikodu dolanıyormuş.” Efnan konudan hoşlanmamıştı.

“Dedikodulardan hoşlanmam,” diyen genç kız Ahmet’i güldürmüştü.

“Seninle dedikodu yapmaya gelmedim karıcım,” dediğinde genç kız yutkunmuştu. Adamın gülmesi içinde bir yerlerde ılık meltemler estirmişti. Bakışlarını kaçırırken Ahmet sözlerine devam etmişti.

“Aslı ve geçmişim hakkında…” Efnan duyduklarıyla başını kaldırmıştı.

“Ne olmuş geçmişsinize?”

“Şirkette yayılmaya başladı,” dediğinde Efnan hafif gülümsemişti.

“Bu kadar çabuk beklemiyordum doğrusu…” Ahmet kızın tepkisine şaşırırken ne söyleyeceğini bilememişti.

“Kızmadın mı?”

“Neden kızayım, sınırı aşmadığı sürece beni ilgilendiren bir durum yok. Geçmişinizle sizi yargılayamam, kaldı ki yargılamak istemem. Düşmez kalkmaz bir Allah, bizim ne olacağımız belli değil.”

“Bizim ne olacağımız belli, hayatımıza bizler yön veririz. Ben hayatımdan memnunum ve geçmişten gelen bir hatanın geleceğimi etkilemesine izin vermeyeceğim. Ölüm olmadığı sürece aileme sahip çıkacağıma emin olabilirsin. Kimsenin ne sana ne de aileme zarar vermesine müsaade etmem.”

“Bazen elimizden bir şey gelmez Ahmet, bu kadar emin konuşma.”

“Senden tek istediğim bana güvenmen, benden duymadığın hiçbir şeye inanmaman. Bunu yapabilir misin?” genç kız tebessüm ederek başını sallamıştı. Yüzündeki tebessümün genç adama neler hissettirdiğini bilmeden kilitli dolabını açarak içinden çantasını ve asılı feracesini çıkarmıştı. Ahmet dikkatle onu izlerken genç kızın çekinmeden üzerindeki önlüğü çıkararak feracesini giyişini hayranlıkla izlemişti. Efnan’ın üzerindeki bol elbisesi bedeni hakkında hiçbir ayrıntıyı göstermezken Ahmet’in umurunda bile olmamıştı. Genç kızın bedeni sakat bile olsa onu seveceğini biliyordu. Efnan’ın güzel kalbi küçükken de genç adamı etkilerdi. Şimdi ise mest ediyordu. Özellikle son birkaç gündür karısıyla geçirdiği vakitlerde onun ne denli sevgi dolu olduğunu yanından şahit olmuştu. Göstermeden yardım etmeye çalıştığı insanların duası genç kıza yeterdi. Maaşı yatar yatmaz hiç düşünmeden hayra harcayan genç kızın cömertliği onu mutlu ediyordu. Kendine fazla alışveriş yapmıyordu. Fark ettiği başka bir konuysa Efnan’ın tüm ihtiyaçları ya annesi ya da babası tarafından karşılanıyordu. Kendisine ne verilirse onu kabul ediyor fazlasını istemiyordu.

“Yarın alışverişe gidelim mi?”

“Alışveriş mi? Ev için mi?”

“Hayır kendimiz için… benim birkaç ihtiyacım var çıkmışken senin ihtiyaçlarını da alalım.” Efnan duraksayarak genç adama bakmıştı.

“Benim pek fazla ihtiyacım yok aslında.”

“Olsun, biz çıkalım elbet hoşuna giden bir şey buluruz.” Efnan adamın hevesini kırmamak için başını sallamıştı. O çok fazla alışveriş merkezlerine dolaşmazdı. Hatta hiç dolaşmazdı, daha çok özel olarak bedeni ölçüsünde diktirirdi.

“Sen nasıl istersen, çıkalım mı artık. Açelya abla dışarıda bekliyordur.”

“Açelya abla ne zamana kadar yanında kalacak?” Ahmet endişeyle sorarken Efnan’ın yüzü asılmıştı.

“Keşke hep yanımda olsa ama bu şekilde değil. Onu seviyorum, yanımda olması mutlu ediyor.”

“O zaman iş teklif ederiz. Koruma görevi dışında...”

“Sakın, böyle bir şey yaparsan hoşlanmaz. O işini seviyor. Geçen gün görmedin mi o adamlarla karşılaştığında. Sanırım Askerliği özlüyor.”

“Elbette özleyecektir. Askerlik öyle kolay bir meslek değil Efnan, iyi düşünülüp karar verilmesi gereken bir meslek. Herkesi harcı değil,” dediğinde Efnan başını sallamıştı. Genç kız bazı dosyaları kasasına kilitleyerek çantasını alıp kapıya yönelmişti.

“Çıkalım mı?”

“Kilitlediğin dosyalar önemli mi?” Ahmet merakla sormuştu. Elbette daha önceden şirkette önemli belgeler olduğunu biliyordu ancak bu belgeler daha çok amcasının odasında ki kasada tutuluyordu.

“İçinde formüllerim var henüz tamamlanmadılar. Etkileri tam olarak test aşamasını geçmedi.”

“Anlıyorum, hadi çıkalım.” İkili odadan çıkarken Ahmet farkında olmadan genç kızın eline uzanarak tutmuştu. Duraksayan genç kız birleşen ellerine bakarken Ahmet yutkunarak kızın tepkisini beklemeye başlamıştı.

“Karımın elini tutabilirim sanırım,” derken sesi oldukça tedirgindi. Efnan hızlanan nabzını sakinleştirmeye çalışırken yanakları kızarık bir şekilde başını sallamıştı. Onların evlendiğini herkes biliyordu. Belki düğünleri olmamıştı ama sonuçta zina işlemiyordu. Harama elini uzatmıyordu. Derin bir nefes alarak ilk kez yaşadığı olayın heyecanını atlatmaya çalışıyordu. Önüne dönerken genç adam elini çekmeyen karısıyla cesaret alarak avucundaki narin eli hafif sıkmıştı. Kızın canını yakmadan aidiyetlik duygusunu iliklerine kadar yaşamak istemişti. O yanındaki kadına aitti ve Efnan da ona. Kimsenin bunu değiştirmesine izin vermeyecekti. İkili el ele binadan çıkarken onları görenler oldukça şaşkındı. Açelya arabanın yanında durmuş kendisine doğru gelen ikiliye gülümseyerek bakarken uzaktan ne kadar yakıştıklarını düşünmeden edememişti. Arabanın yanına geldiklerinde utançtan bakışlarını kaçıran genç kıza arabanın arka kapısını açarak binmesini bekledi. Ahmet karısının yanına yerleşirken biran olsun avucundaki narin eli bırakmamıştı. Bakışları birleşen ellerine bakarken kızın ince parmaklarını incelemeye başladı. Pamuk gibi beyaz ve yumuşacık olan ellerin verdiği hissi tarif etmesine olanak yoktu.

“Elimi artık alabilir miyim?” Efnan’ın sorusuyla Açelya gülerken Ahmet duymamazlıktan gelerek daha sıkı tutmuştu ömür boyu tutmaya yemin ettiği bu eli.

“Abla sana verdiğim adrese gideceğiz.” Açelya başını sallayarak yola koyulurken Efnan oldukça gergindi. Neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Açelya dün öğrendiği şeyleri önce Mehmet beye anlatacak sonra da o gerekli görürse Efnan’a bahsedecekti. Araba ana caddeden çıkarak dar sokaklara saptığında genç kızın dikkatini geride bıraktıkları iki katlı evler çekmişti. Agah bey gibi zengin bir adamın böyle bir mahallede ne işi olurdu ki?

“Agah beyin bu mahallede işi ne? Neden böyle bir yerden ev alsın ki?” Ahmet genç kızın düşüncelerindeki soruyu dile getirirken araba bir süre daha ilerledikten sonra durmuştu. Durdukları ev diğer evler gibi iki veya üç katlı değildi. Bahçesinde meyve ağaçları olan tek katlı derme çatma bir evdi. Gecekondudan onu ayıran tek şey evin dışının bakımlı olmasıydı.

“Burası!” Açelya’nın uyarısıyla genç çift arabadan inmişti. Açelya etrafı kontrol ederken Efnan yutkunarak yanındaki adama baktı. Paslı demir kapıyı açarak bahçeye ilk adım attıklarında burunlarına gelen gül kokusuyla ikili duraksamıştı. Dışarıdan görünmeyen ama bahçeye girdiklerinde bahçeyi çevreleyen duvarlardan birinin yanı tamamen rengarenk güllerle donatılmıştı. Efnan hayranlıkla güllere doğru ilerlerken Ahmet dikkatle genç kızı izliyordu. Bahçede incir ağacından kiraz ağacına kadar pek çok meyve vardı. Bahçesi eve göre oldukça büyüktü. Evin kapısına yakın bir alanda dört tarafı küçük oturakla çevrili ağa bir masa vardı. Çok büyük değildi ama yıpranmasından eski olduğu belli oluyordu.

“Eve girelim mi?” Ahmet dışarıda çok oyalandıklarını düşünerek bir an önce evin içine bakmak istiyordu. Efnan başını sallayarak çantasındaki anahtarı çıkarıp evin kapısına yönelmişti. Kapı sıradan ahşap bir kapıydı ancak sağlam olduğu belli oluyordu. Kapının anahtarını çevirdiğinde açmak için zorlansa da Ahmet sıkışan ahşap kapıyı kolaylıkla açıp geri çekilmişti. Efnan alışkanlıkla besmele çekip eve girdiğinde perdeleri kapalı olan loş bir oturma alanı onları karşılamıştı. Oda çok büyük değildi ama düzenli döşenmişti. Eski tip perdelerin kapalı oldu pencerenin altına ikili koltuk, hemen yanında üçlüsü ve tekli eski tip koltuklar hala sağlam görünüyordu. Yere eski yün halılardan biri seriliydi. Efnan ayaklarını çıkarmak istediğinde Ahmet ona izin vermemişti.

“Ev uzun zamandır kapalı çıkarma ayaklarını. Sonradan temizletiriz.” Efnan başını sallarken Ahmet hemen kapı önünde genç kızın evi incelemesini izliyordu. Orta boy odanın bir köşesinde Amerikan tarzı dediğimiz mutfaktan vardı. Beton tezgahın altını kapatan perde Ahmet’e köydeki yayla evlerini hatırlatmıştı. Odandan başka yerlere açılan iki kapı vardı. Efnan evi aydınlatmak için odadaki eski anane tipi perdeyi kenara çekerken içeriyi bir demek ışık huzmesi doldurmuştu. Aydınlanma ile oda daha bir görünür hale geldi. Efnan köşedeki eski tip tüplü televizyona ve onun üzerindeki fotoğrafa bakıyordu.

Ahmet genç kızın yanına yaklaştığında onun baktığı fotoğrafı eline alarak dikkatle incelmeye başlamıştı. Fotoğrafta hamile bir kadın ve ona yüzünde kocaman bir gülümsemeyle sarılan bir adam vardı. Adamın kim olduğu belliydi. Kadını ise tanımamasına imkan yoktu. Bu çift Efnan’ın anne babasından başkası değildi.

“Bunlar annenle baban,” Ahmet’in sözleriyle genç kızın yanağından aşağıya bir damla yaş süzülmüştü. Kadındaki mutlu kadının yüzündeki gülümseme canını yakmıştı. O gülümsemenin artık dünyada bir yeri olmadığını bilmek genç kızın içini acıtmıştı. Elleri titreyerek fotoğrafı eline alırken ilk kez annesinin resmine bakmasa da ilk kez fotoğrafta olmasa da aile resmine bakıyormuş gibi hissetmişti. Annesinin karnındaki bebek kendisi olmalıydı.

“İyi misin?” Efnan genç adama bakmadan başını sallamıştı. Fotoğrafı yerine bırakırken onu almaya hakkı olmadığını düşünmüştü. Bu ev yıllardır kapalı olmalıydı tabi Agah Bey arada geliyorsa bilemezdi. Odadaki kapılardan birini açtığında burasının üç dört metrelik küçük bir hole açıldığını görünce şaşırmıştı. Holde iki tarafa açılan üç kapı vardı. Birinin tuvalet olduğunu düşünüyordu. Hemen hol sonunda da bir kapı vardı. Adımlar genç kızı o kapıya doğru yönlendirmişti. Genç adam onu takip ederken Efnan eli titreyerek odanın kapısına uzanmıştı. Kapı ağır bir şekilde menteşe gıcırtısıyla açılırken Efnan nefesini tuttuğunun farkında bile değildi.

“Elimi tutar mısın?” Efnan genç adama bakmadan elini geriye uzatırken Ahmet beklemeden kızın elini kavramıştı. Elleri titriyordu. Buruk bir hüzün genç adamın içine yerleşirken bu eve girmenin Efnan için hiç kolay olmadığını anlamıştı. Bu ev zaman tünelinden geçmek gibiydi. Karanlık odayı aydınlatmak için perdeler açılırken Efnan’ın gözleri odanın dört bir tarafına dağılmış fotoğraflara takılmıştı. Gördükleri karşısında nefes alamadığını hissederken bir adım sendelediğinde Ahmet hızla genç kızı belinden yakalamıştı.

“İyi misin?” Efnan gözleri dolu bir şekilde odanın duvarına asılı olan kendi fotoğraflarına bakarken güçlükle ayakta kalmayı başarmıştı. Bulundukları oda küçük bir yatak odasıydı. Odada orta boy bir diban, dibanın karşısında üç çekmeceli eski bir şifonyer ve üzerine kare bir ayna vardı. Aynanın önünde annesi ve babasının olduğu birkaç fotoğraf çerçevesi vardı hemen yanında kendi küçüklük resmi duruyordu. Yavaş bir şekilde çerçeveye doğru uzanırken sessiz yaşlar yanağından aşağıya akıyordu.

“Bunlar senin fotoğrafların değil mi?” Ahmet’te en az genç kız kadar şaşkındı. Odada Efnan’a ait birçok fotoğraf vardı. Çoğu çocukluğuna aitti. Efnan şifonyerin aralık çekmecesine dikkat ettiğinde içinde başka fotoğraflar olduğunu görünce çekmeceyi iyice açarak içindeki albümleri eline almıştı. Kendisinin bile bilmediği birçok fotoğrafı vardı. Arkalarında ise düşülen küçük notlar, çekildiği tarihler.

“Neden?” genç kızın fısıltı gibi söylenmesi Ahmet’in içini acıtmıştı. Efnan her zaman babası tarafından istenmediğini düşünmüştü. “Beni istemediğini, sevmediğini düşünüyordum. O zaman bunlar neden burada?” Ahmet kızı kendisine çekerek sarılmıştı. Efnan sessizce göz yaşı dökerken aklı karna karışıktı. Bu evde neden ailesinin ve kendisinin fotoğrafları vardı. Anlayamıyordu. Fotoğraflardan birinin ardında yazan not dikkatini çekmişti. Bu yazıyı tanıyordu.

“Efnan beş yaşına girdi,”

Yazıyı tanımamasına imkan yoktu. Hızla diğer fotoğrafların arkasındaki yazılara da bakmıştı. Doğum günleri, okul etkinlikleri ve birçok özel günde çekilen fotoğrafların arkasında aynı yazı vardı. Kaşları çatılırken hızla yerinden kalkmıştı. Nefes almak için hemen evden çıkması gerekiyordu. Babası ile konuşması gerekiyordu. Babası ona neden bu resimleri Agah beye gönderdi öğrenmesi gerekiyordu. Hızla evden çıkarken genç adam da onu takip etmeye başladı. Evin kapısını kilitlerken önden giden kızın ardından üzgün bir şekilde baktı. Anlaşılan uzun bir akşam onları bekliyordu. Tek temennisi Efnan’ın çok fazla üzülmemesiydi.

 

 

***

Yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.

Bölüm : 31.12.2024 19:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...