@mermarid
|
Keyifli okumalar arkadaşlar. Bölüm sonunda yorum yapmayı lütfen unutmayınız...
**** Genç adam seri bir şekilde yolda ilerlerken oldukça düşünceliydi. Yan tarafında oturan babası arada ona bir şeyler soruyor ancak Ahmet babasına doğru düzgün cevap veremiyordu. Araba kırk dakikalık bir yolculuktan sonra mahalleye girdiğinde geç olması sebebiyle oldukça sessizdi. Apartmanın özel park alanına arabasını park eden genç adam anne ve babasının ardından arabasından inerek binaya yönelmişti. Hilmi bey ve Gülay Hanım yola çıktıklarından beri dalgın olan oğullarının ardından bakarken sıkıntıyla iç çekmişti. “Bu böyle olmayacak Hilmi, ben oğlumla konuşacağım.” “Sen karışma Gülay, bırak kendi kararını kendi versin”. “Bu kafayla bir karar veremez çocuk. Ne olursa olsun ister kızsın ister küssün bu akşam bu konu konuşulacak.” “Gülay…” Hilmi Bey karısını kararından döndüremeyeceğini anladığı için sessiz kalmaya karar vermişti. Anlaşılan çetin bir gece onları bekliyordu. Çekirdek aile evlerinin kapısından içeriye girdiğinde Ahmet arkasına bakmadan “Ben yatıyorum, Allah rahatlık versin,” diyerek odasına gitmek isterken Gülay Hanım ona seslenmişti. “Oğlum salona geç konuşacağız.” Yaşlı kadının sesi o kadar net ve taviz vermez şekilde çıkmıştı ki Ahmet gözlerini kapatarak derin bir nefes alıp annesinin isteğiyle salona geçti. Üzerinde ki lacivert ceketini çıkararak kanepenin kenarına koyarken oldukça düşünceli bir şekilde yerine oturarak annesinin oturmasını beklemişti. “Oğlum neden başın aşağıda, kötü bir şey mi yaptın?” Gülay hanımın sorusuyla genç adam hızla başını kaldırmıştı. Ahmet’in gözünün önüne amcasının son mağrur bir şekilde ‘anladım’ diyerek onu yolcu etmesi vardı. Bu yaşına kadar amcasına çok şey borçluydu. Üstelik bunu hiçbir zaman yüzüne vurmamıştı. Amcası yıllar sonra kendisinden bir şey istemiş ve Ahmet şaşkına dönmüştü. Aklına gelmeyecek şey amcası tarafından düşüncelerine yerleştirilmişti. Özellikle kızına düşkün olan adamın Efnan gibi birine kendisini laik görmesineyse inanamamıştı. Biliyordu zorunlu kaldığı için böyle bir şey istediğini ve bu zorunluluğu bu akşam kendisi de anlamıştı. Yine de garip hissediyordu. “Ne yapabilirim anne, sadece düşünüyordum.” “Ne düşünüyorsun, seni çıkmaza sokanı söyle bizde bilelim.” Hilmi bey oğlunun çaprazına otururken derin bir nefes almıştı. “Amcam…” Ahmet sıkıntıyla nefesini bırakırken Gülay Hanım oğlunun çıkmazda olduğunu hissederek yerinden kalkıp genç adamın önüne eğilip elini tutmuştu. Yaşlı kadın bu halde zorlansa da belli etmemeyi başarmıştı. “Oğlum, Ahmet’im daha ne kadar sürecek bu halin? Ne zaman bitecek gönül yangının?” yaşlı kadının ıslak gözleri genç adamın içine oturmuştu. “Anne kendimi çok mahcup hissediyorum. Amcam ilk kez benden bir şey istedi ama ben…” genç adam bakışlarını annesi ve babası arasında gezdirirken Hilmi Bey sıkkın bir şekilde başını iki yana sallamıştı. “Kabul etmek zorunda değilsin Ahmet, seni kimse zorlamıyor.” Babasının samimi desteğiyle Gülay Hanım da başını sallamıştı. Ne kadar çok istese de oğlu mutsuz olacaksa bu işe engel olurdu. “Yalan yok oğlum, Efnan ile evlenmeni çok isterim. Onun seni mutlu edeceğine de eminim ama istemiyorsan seni zorlamayacağız. Eminim amcan başka bir talip bulacaktır kızına. Efnan’ın naif kalbi azıcık olsun seni etkilemiyorsa kendini zorunlu hissetme. Ama Ahmet daha ne kadar böyle yaşayacaksın? İşin var, çok şükür evini geçindirecek kadar kazanıyorsun. Artık bir aile kurman gerekmiyor mu? Hiç mi arkadaşlarına imrenmiyorsun? Hepsi evlendi çocuk sahibi oldu. Sırf üçüzler için ayda iki bazen üç kez memlekete gidiyorsun. Hiç mi kendi evladın olsun istemiyorsun? Bir kez yara aldın diye her zaman yara alacak değilsin oğlum. Efnan olmasa da etrafına bak elbet gönlünün seveceği birini bulacaksın.” Oğlunun elini sıkarken Gülay Hanım üzgün bir şekilde yerinden kalkıp oğlunun saçını öpmüştü. “Biz yatalım sende düşün. Yarın amcana bu işin olmayacağını söyleriz.” Hilmi bey yerinden kalkarken Gülay Hanım üzgün bir şekilde kocasına bakmıştı. Ahmet bu yaşına kadar her isteğini yerine getiren annesinin üzgün bakışlarına dayanamamıştı. “Acele etme baba, Trabzon’dan geldiğimde ben kararımı amcama bildiririm.” Bu küçük cümle bile Gülay hanımın içine umut tohumu ekmişti. Yaşlı kadın sevinçle oğlunun yanaklarını öperek “Eminim en doğru kararı vereceksin. Hadi Allah rahatlık versin.” Karı koca odasına giderken Ahmet başını iki yana sallayarak yerinden doğrulmuştu. Bu gece uyku ona haramdı anlaşılan. Ceketini alarak odasına giderken amcasıyla hastane odasına yapmış olduğu konuşmayı düşünüyordu! İki gün önce hastane odası: Ahmet kendisine gelen telefonla hızla evden çıkarak amcasının yanına hastaneye geçmişti. Onu kapıda Efnan karşılarken kendisinin refakatçi kalacağını söyleyerek genç kızı arabayla eve göndermişti. Refakatçı kartıyla hastane güvenliğinden geçerek amcasının odasına girerken oldukça endişeliydi. Yaşlı adamın acil çağırması genç adama hayra alamet gelmiyordu. Odanın kapısından içeriye girdiğinde yatağında gözleri kapalı olan adamı görünce sessiz olmaya çalışarak kapıyı ardından örttü. Loş ışığın altında odada ki tek kişilik koltuğa oturduğunda amcası gözlerini aralayarak ona bakmıştı. “Geldin mi?” ne kadar saçma bir soruydu karşısında duran kişiye ‘geldin mi’ diye sormak. Ahmet başını sallayarak “Beni çağırmışsın amca, bir sorun mu var?” diyen genç adamla Mehmet Bey buruk bir şekilde gülümsemişti. Yapacağı konuşmanın nasıl karşılanacağını bilmiyordu ama Ahmet’in sağduyusuna güveniyordu. Yaşlı adam bir süre duraksadıktan sonra yatağın kenarında ki butona basarak yatağı biraz daha dik hale getirmişti. “Neler oluyor amca?” Ahmet adamın rahatsızlık duyduğu bir şey olduğunu anlayabiliyordu. “Benim Efnan’dan başka bir çocuğum yok biliyorsun!” adamın birden kızından bahsetmesine anlam veremeyen genç adam başını sallamakla yetinmişti. Mehmet bey genç adamın sessiz kalmasıyla devam etti konuşmasına. “Efnan tek çocuğum, Allah var başka çocuğumun olmasını da istemedim. Varım yoğum her şeyim Efnan’ın.” “Bunları bana neden anlatıyorsun amca? Efnan’a bir şey mi oldu?” Ahmet merakla sorarken yaşlı adam üzgün bir şekilde karşısında ki adama bakıyordu. “Şimdilik bir şey olmadı ama bu olmayacağı anlamına gelmiyor. Ben bugün varım yarın yokum Ahmet.” “Allah geçinden versin amca o nasıl söz!” Ahmet anında itiraz ederken yaşlı adam başını olumlu anlamda sallamıştı. “Öyle öyle… Benim durumum belli, yaş ilerledi artık. Kızımın bir başına kalacak olması düşüncesiyle geceleri uyuyamıyorum. Efnan naiftir, temiz bir yüreği var. Onu kullanmak isteyen çok kişi olacak.” “Amca…” adamın dalgın bir şekilde kendi kendine konuşmaya başlamasıyla Ahmet yaşlı adama seslenmişti. “Ahmet, hayatında biri var mı?” genç adam şaşkınlıkla amcasına bakarak başını iki yana sallamıştı. Tamamen iç güdüsel ve bilinçsizce yapılan bir eylemdi. “Yıllardır tüm korkularım kızım içindi. Bana, karıma bir şey olursa kızım ne olacak diye. Kızımı emanet edebileceğim güvenilir biriyle evlenmesini istiyorum.” “Bu en doğal hakkın elbet ama Efnan’ın isteği önemli olmalı.” Yeğeninin sözleri adamı gülümsetmişti. “Elbette, senden bir isteği var Ahmet.” Ahmet merakla adama bakarak sormuştu. “Elbette, elimden ne gelirse!” dediğinde Mehmet Bey mahcup bir şekilde Ahmet’e bakarak ağzında ki baklayı çıkarmıştı. “Efnan’la evlenmeni istiyorum.” Ahmet duydukları karşısında donup kalırken Mehmet Bey sözlerine devam etmişti. “Efnan’ı bir tek sana emanet edebilirim. Kızımı mutlu edeceğine eminim. Onu kimsenin insafına bırakamam Ahmet.” “Amca sen…” “Reddetmeden önce düşünmeni istiyorum Ahmet. İnan senden böyle bir şey istemek baba olarak beni çok utandırıyor ama başka kimden isteyeceğimi bilmiyorum. Kimseye güvenemem…” “Bana nasıl güveniyorsun!” Ahmet aklından geçenlerden çok farklı sorular sorarken kendisi de ne yaptığının farkında değildi. “Elimde büyüdün sayılır. Ağabeyimin yetiştirdiği evlada güvenmeyeceğim de kime güveneceğim. Kızımı senden başka kimseye emanet edemem.” “Yine et ama evlenmem gerekmiyor.” Ahmet’in sözlerine yaşlı adam gülmüştü. “Efnan’ın çevresinde olacak adam sadece onun kocası olabilir. Yabancı biri kızıma yaklaşamaz bile. Başta Efnan etrafında istemez.” Ahmet’in kafası oldukça karışıktı. Amcasının uçuk isteğine anlam veremiyordu. Bir süre düşündükten sonra gözleri şüpheyle parlamıştı. “Bir şey oldu değil mi? Bu yüzden hastaneye kaldırılacak kadar rahatsızlandın. Bir şey dönüyor ve sen bunu engellemeye çalışıyorsun.” Mehmet bey zeki yeğeninden bakışlarını kaçırırken Ahmet adamın elini sıkmıştı. “Amca bana dürüst olmazsan sana yardım edemem. Lütfen sen kızına düşkün bir babasın öyle hemen evlenmesini isteyecek biri değilsin. Ne oluyor?” Mehmet bey başka çıkar yol bulamadığı için genç adama açık davranmaya karar vermişti. “Ailesi onu almak istiyor!” “Ailesi?” Ahmet tek kaşını kaldırarak amcasına bakmıştı. “Gerçek babası, bunca yıl sonra kızımın üzerine hak iddia ediyor. Eminim amaçları başkadır.” Ahmet şaşkınlıkla yaşlı adama bakmıştı. O Efnan’ın evlatlık olduğunu tamamen unutmuştu. Küçükken ailesi Efnan’a söylerken duymuştu gerçek anne babası olmadıklarını. Mehmet bey aslında Efnan’ın dayısıydı ve annesi ölünce babasının tarafınca dayısının kapısına bırakılmıştı. “Efnan küçük bir kız değil amca kimse onu istemediği bir şeye zorlayamaz. Yaşı tutuyor öyle elini kolunu sallayarak kızı alamazlar.” “Bunu bilmiyor muyum sanıyorsun? Efnan gitmek istemez elbet ama sen o insanları tanımıyorsun. Kızımı zor durumda bırakmak için elinden geleni yaparlar. Efnan buna dayanamaz Ahmet, kendisine edilen ağır sözlere katlanamaz. Eminim bir şey planlıyorlar. Benim tüm servetim Efnan’ın ayrıca babasından da ona miras kalacak. Aç gözlülerin hedef noktası haline geldi kızım. Emin değilim ama amcası olacak adamın oğluyla evlendirmek istediklerini duydum. Efnan bunu öğrenirse dayanamaz. O adam serserini önde gideni.” “Amca…” “Sana bir baba olarak yalvarıyorum Ahmet, en azından düşün. Hemen cevap verme.” Ahmet adamın böyle bir şey istemekten ne kadar rahatsız olduğunu görebiliyordu. Düşüncelere daldığında amcası yorgunluktan gözlerini kapatmıştı. Ahmet amcasının son birkaç haftada ne kadar çöktüğünü yeni fark ediyordu. Demek ki bu konu uzun zamandır vardı ve kendisinden kızıyla evlenmesini isteyecek kadar çaresiz kalmış diye düşünmeden edememişti. Gözünün önüne Efnan gelince yutkunmadan edememişti. Çok fazla bir araya gelemeseler de annesinden sık sık Efnan’ın yaptığı iyilikleri, gittiği kursları dinleyip duruyordu. Annesi tam manasıyla Efnan’ın hayranıydı. Oturduğu yerden kalkarak odanın penceresinden dışarıya bakarken görmez gözlerle düşünmeye devam etmişti. Sabaha karşı gelen yemek servisiyle düşüncelerinden çıkan adam çıkmazda hissediyordu. Yaşadığı büyük yıkımdan sonra hayatına kimseyi almamıştı ve böyle çok huzurluydu. Arada annesinin evlen baskılarından başka evde evlilik konusu açılmıyordu. Derin bir soluk alarak amcası için getirilen yemeği tekerlekli masanın üzerine bırakarak uyuyan amcasını uyandırmıştı. Yaşlı adam burum kıvırarak tatsız tuzsuz yemeği yerken Ahmet adamın davranışına gülüyordu. “Gülme seni de göreceğiz ilerde.” Ahmet bakışlarını kaçırarak adama yemesinde yardım etmişti. Mehmet beyin ilaçlarını getiren hemşire doktorun muayenesinden sonra hastaneden taburcu edilip edilmeyeceğinin belli olacağını belirterek odadan çıkmıştı. Ahmet babasını arayıp haber verdikten sonra doktoru beklemiş sonra da alınan kararla amcasını hastaneden çıkararak kendi evlerine götürmüştü. Ahmet yatağına uzanmış düşüncelerle boğuşurken gözünün önüne sürekli amcasının konuşması ve Efnan’ın kardeşi olduğunu söyleyen adamın tekin olmayan bakışları geliyordu. Uyuyamayacağını anladığında yerinden doğrularak odasında ki kütüphaneden bitkiler hakkında olan kitabı alarak okumaya başladı. Başucu lambasının ışığında okumasına devam ederken bir süre sonra gözleri yorgunluğa yeni düşüp kapanmıştı. *** “Kızım konuşalım mı?” Mehmet bey misafirlerini yolcu ettikten sonra ortalığı toparlayan kızına seslenerek dikkatini çekmişti. “Elbette babacım,” Efnan adamın yanına otururken Mehmet Bey üzgün bir şekilde kızına bakmıştı. “Bugün o adamın oğlu gelmiş şirkete!” Efnan duyduğu şeyle yutkunarak babasından bakışlarını kaçırmıştı. “Onunla konuşmak istemedim baba, neden geldi bilmiyorum.” “Efnan, bir süre önce o adamın avukatı şirkete geldi.” Efnan hızla başını kaldırırken adamın gözlerindeki hüznü görünce içi acımıştı. Yaşlı adamın elini sıkıca tutarak teminat verircesine başını iki yana salladı. “O insanların benim üzerimde hiçbir hakkı yok baba. Allah senden razı olsun sen olmasan bana ne olurdu? Benim için sen ne dersen o… Sakın aklından farklı bir düşünce geçmesin.” Efnan babasının onu bırakacak düşüncesine bile tahammülü yoktu. Yirmi beş yaşındaydı ve bunca yıl gerçek babasının tarafından kimse onu görmek istememişti. Aklı almıyordu bu zamana kadar ortalıkta olmayan aile neden şimdi ortaya çıkmıştı. “Efnan kulağıma gelen şeyler hiç hoş değil. Senin için endişeleniyorum. Hani sordun ya benden ne saklıyorsunuz diye. Üzülmeni istemiyoruz ancak kendini koruman için bilmen gerekiyor. O ailede bir şeyler dönüyor ve bu her ne ise senin üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Bunca yılın ardından boş yere değil ortaya çıkmaları.” Efnan endişeyle babasına bakarken yutkunmadan edememişti. “Baba ben kendimi koruyabilirim.” “Elbette koruyabilirsin ancak bazı şeylerin önüne geçemezsin. Kalbin o kadar temiz ki herkesi kendin gibi görüyorsun. Hiç olmadık insanlar tarafından sırtından vurulabilirsin kızım. Güzel kalbini incitebilirler.” Efnan babasının ifadesinden onun bir şeyler düşündüğünü anlayabiliyordu. “Ne yapmamı istiyorsun baba?” Mehmet bey kızının masum sorusu karşısında buruk bir şekilde gülümseyip elini uzatarak kızının yüzünü okşamıştı. Genç kız yüzüne değen eli avucunun içine alarak öpmüş ve dikkatle babasına bakmıştı. “Ne istersem yapacak mısın?” “Ne istersen! Biliyorum ki babam benim kötülüğüme bir şey istemez. Sen nasıl istersen, ne istersen onu yapacağım.” “Buna evlenmekte dahil mi?” diye soran adamla yutkunan genç kız ne söyleyeceğini bilememişti. Elbette bir gün evlenecekti ancak bu şekilde, bu kadar erken düşünmüyordu. “Evlenmemi mi istiyorsun?” Efnan’ın zayıf ses tonuyla Mehmet Bey yeniden kızının yanaklarını okşamıştı. Adam üzgün bir şekilde başını sallarken cevap vermişti. “Aklıma seni korumak için başka bir seçenek gelmiyor. Çok düşündüm Efnan…” “En son çare olarak evlenmemi istiyorsan baba bu başka bir yol bulamayışından olmalı.” “Özür dilerim hayatım, bu aciz baban onca variyetine rağmen seni koruyamıyor. Çok özür dilerim.” Efnan babasının neden bu kadar üzgün olduğunu anlayabiliyordu. Özellikle o ailenin erkeklerinin ne kadar ahlaksız olduğunu biliyordu. Bu ahlaksızların arasında öz babası olacak adamda vardı. Derin bir iç çekerek “Kim?” diye sormuştu. Mehmet bey kızının sorusunu anlamazken Efnan’ın tek düşündüğü babasının damat olarak kimi istediğiydi. “Anlamadım?” “Damadın olarak kimi düşünüyorsun baba?” diye sorduğunda tek duası inançlı biri olması yönündeydi. “Eğer sende kabul edersen Ahmet’le evlenmeni istiyorum,” dediğinde Efnan hızla yerinden kalkmıştı. “Ahmet mi? Baba onun sevdiği var!” diye çıkışırken Mehmet Bey kaşlarını çatarak kızına bakmıştı. “Nereden biliyorsun?” “Annem anlatmıştı, kalbinde başka biri olan kişiyi nasıl eş olarak kabul edeyim?” Efnan hiddetliyken bile sesini kısık tutarken odaya giren Zeynep Hanım konuşmaya dahil olmuştu. “Yok öyle bir şey kızım. Ahmet o kızla beş yıl önce ayrıldı. Sende biliyorsun…” “Anne ayrılmaları onu sevdiği gerçeğini değiştirmiyor.” “Kızım Gülay yengen söyledi, kızın adı bile yıllardır hiç geçmedi aralarında. Ahmet çoktan bitirdi içindeki sevgiyi. Araya ihanet girdi kızım sende biliyorsun.” Efnan ne söyleyeceğini bilmiyordu. Kafası karma karışık olurken çocukken oyunlar oynadığı küçük adamı düşünüyordu. Aralarında birkaç yaş olmasına rağmen çok iyi anlaşıyorlardı. Ne zamanki Efnan buluğ çağına ermişti aralarına mesafe girmişti. Çünkü artık Ahmet ona mahrem değildi. “Ahmet’e söylediniz mi bu düşüncenizi?” Mehmet bey başını sallayarak gözlerini kaçırmıştı. Efnan başını iki yana sallayarak “Kabul etmedi değil mi?” diye sorduğunda içindeki burukluğa anlam verememişti. “Düşüneceğini söyledi,” diyen adamla genç kız başını sallamıştı. “Rica ediyorum baba onu bu işe zorlama. Gerekirse evden dışarıya çıkmam ama zorla birinin karısı olmak istemiyorum.” “Ahmet kabul ederse evlenmeye razı mısın?” annesinin sorusuyla genç kız annesine bakmıştı. Efnan annesinden bakışlarını kaçırırken salonun kapısına yönelmişti. “Babamın seçimlerine güveniyorum. Zaten görücü usulü evlenmeyi düşünüyordum. Bu adam Ahmet olmuş bir başkası olmuş fark etmez. Yeter ki imanlı olsun. Babamın bu hassasiyetim konusunu düşündüğüne eminim.” Efnan son sözlerini söyleyerek salondan çıkarken karı kocanın içi ferahlamıştı. Efnan’ın onların isteğini kabul edeceğini düşünüyorlardı ancak bu kadar çabuk kabul etmesini beklemiyorlardı. Şimdi tek duaları Ahmet’in de bu evliliğe onay vermesiydi. Genç kız odasına girdiğinde kıyafetlerini alarak şahsi banyosuna girmişti. Güzel bir banyo yaparak abdestini alıp odasına döndüğünde pencerenin önüne konumlandırılmış koltuğunun üzerinde ki namaz kıyafetlerini alarak istiare namazına durmuştu. Genç kız önemli bir karar vereceği zaman muhakkak istiare namazı kılardı ve hayatını etkileyecek en önemli kararında emin olmak için huşu içinde namazını kılıp duasını ederek yatağına uzanmıştı. Genç kız sağına dönerek kapalı olan tülünün ardında ki zayıf ışıkta sallanan ağaç yapraklarını izleyerek uykuya dalmıştı. Genç kız içinde hissettiği huzurla gözlerini araladığında yemyeşil bir düzlükte uzanmış gökyüzündeki beyaz pamuk bulutları görmüştü. Yüzüne oluşan kocaman gülümsemeyle yerinde gerilerek kollarını iki yana açtı. Üzerinde ki kar beyazı elbise yeşil örtünün üzerinde o kadar naif görünüyordu ki gözleri mutlulukla ıslanmaya başlamıştı. Derin derin nefes aldıkça burnuna dolan yeni kesilmiş ot kokusu huzurunu daha da arttırmıştı. Gökyüzüne bakmaktan gözleri sulandığında usulca yerinde doğrulup dizlerini kendine çekip oturur pozisyona geçmişti. Şimdi alabildiğince yeşil düzlüğü seyrederken ardından gelen rüzgarla beyaz örtüsü havalanarak önüne düşmüştü. Elini örtüsünü düzeltmek için kaldırdığında hissettiği temasla titrerken bakışları kendisine dokunan elin sahibine çevirmiş ancak yüzünü göremeden derin soluk alarak uyanmıştı. “SübhanAllah!” diyerek derin nefesler alan genç kızın burnunda hala o huzur veren koku vardı. Rüyasından evliliğini hayra yormak istiyordu. Ancak tek istiare ile karar veremezdi. Birkaç gün daha istiareye yatmaya karar veren genç kız sabah ezanının okunduğunu duyunca yerinden kalkarak abdest almak için banyoya geçmişti. Sabah namazını eda ettikten sonra her sabah yaptığı gibi Cüz okuyarak duasını edip kerahat vaktini güzel bir şekilde geçirmeye çalışmıştı. Evden sesler gelmeye başladığında üzerini giyinerek odasından çıktı. Annesi mutfakta kahvaltı hazırlarken Efnan yaşlı kadına ardından sarılarak yanaklarını öpmüştü. “Hayırlı sabahlar annelerin en güzeli,” diye şakıyan genç kız Zeynep hanımın duygulanmasına neden olmuştu. Çay suyunu yeni koyduğu için kızının elini tutarak onu mutfaktaki masaya geçirmişti. Zeynep hanım o kadar ciddi görünüyordu ki Efnan ister istemez gerilmişti. “Biraz konuşalım mı kızım?” akşamki konuşmadan sonra kadının içine dert olmuştu kızının hiç tereddütsüz evlenmeyi kabul etmesi. “Elbette anne, ne konuşacağız?” “Ahmet’i…” Efnan kadının ağzından çıkan isimle yutkunmuştu. “Konuşmaya gerek var mı anne, ben o da kabul ederse görüşmeyi uygun olursa da evlenmeyi kabul ettim. Neden yüzün asıldı?” Zeynep hanım kızın masanın üzerinde duran eline uzanarak buruk bir şekilde genç kıza bakmıştı. Gözleri dolu dolu olan kadın yapacağı konuşmanın nasıl daha açık olabileceğini düşünüyordu. “Bizim senden başka çocuğumuz olmadı biliyorsun!” diye konuya başlayan kadınla kız içinden ‘bende sizin gerçek çocuğunuz değilim’ diye geçirse de ruhen onların çocuğu olduğunu hissediyordu. “Biliyorum, babam çocuğu olmadığını söyledi!” dediğinde Efnan’ın küçükken kardeş istemesi üzerine Mehmet Bey ona başka çocukları olamayacağını anlayacağı bir şekilde açıklamıştı. “Yanlış, babanın çocuğu oluyordu. Kısır olan bendim kızım!” diyen kadınla Efnan yutkunmuştu. Genç kız bu konunun neden açıldığını anlayamamıştı. Efnan araya girmek istediğinde kadın onu susturmuştu. “Babanla evlendiğimde sen üç yaşındaydın. Küçükken geçirdiğim bir hastalıktan dolayı çocuğumun olmayacağını öğrendiğimizde ailem ve diğerleri başlarına kalacağım için çok sıkıntı çekmişti. Kısır bir kadını kim isterdi ki? Üstelik bu aile içinde sır olarakta kalmadı. Küçük bir mahallede doğup büyüdüm Efnan. Baban ve ailesi de o mahalledeydi. Yani babanın gençliğini biliyorum. Sonra bir gün babanı elinde kucağında seninle kapıda görünce şaşırmıştım. Babama benimle evlenmek istediğini söylediğinde ailem kusurlarımı saymaktan çekinmedi. Ne kadar utandığımı hala hatırlıyorum. Baban hani derler ya çakı gibi bir delikanlıydı. Babama sadece ‘Benim çocuğum var, başkasına da gerek yok!’ diyerek benimle evlenmek için ısrar etti. O zaman bana sorulmamıştı. Tabi ellerine kusurlu kızlarından kurtulmak için fırsat geçince birden babanla evli buldum kendimi. Başta zor zamanlar geçirdim. Uzaktan tanıdığım ama huyunu suyunu bilmediğim bir adamla evlenmişti. Kucağıma seni bırakarak ‘senden tek istediğim kızıma iyi bir anne olman, başka bir beklentim yok,’ dediğinde başta rahatlamıştım. Sen o kadar tatlıydın ki anne olamasam da o anda anne olduğumu hissettim. Yıllar geçti, sen büyüdün babanla birbirimizi sevdik. O kadar sevdim ki babandan ayrılmak dahi istedim. Baban gibi bir adamın kendi kanından çocuğu olmalıydı ve ben ona bu çocuğu veremezdim. Kızım bana söylediği şey neydi biliyor musun? Seninle çocuğun olmadığı için evlendim. Çocuğum olmasını isteseydim birçok kadın vardı onlardan biriyle evlenirdim. Benim isteğim kızımın yoksunluk çekmemesi. Kendi çocuğu olunca kızımı bir köşeye atabilecek annesi olmaması. Efnan benim kızım, başka çocuk istemiyorum.” Efnan duydukları karşısında gözleri yaşarırken Zeynep Hanım buruk bir şekilde uzanarak kızın yanaklarında ki ıslaklığı silmişti. “Demem o ki kızım baban seni o kadar çok seviyor ki öz çocuğu olabilecekken bundan vazgeçti. Sırf sen mutlu ol, güzel çocukluk yaşa eksik hissetme diye kendi kanından bir çocuk istemedi,” dediğinde Efnan yüzündeki elleri kavramıştı. “Anne ben…” “Kızım, sen benim hiç olmayan evladımsın. Biz senin kötülüğünü asla istemeyiz. Gönül isterdi ki severek evlen ama Ahmet’in seni seveceğine eminim. Seni mutlu edeceğine yürekten inanıyorum. Sen her zaman demez misin kalpleri birbirine ısındıran Allah’tır diye, sizin kalbinizde birbirine ısınacaktır. Baban eminim çok düşündü bu kararı almadan önce, ona gönül koyma emi…” Efnan gülümseyerek başını iki yana sallamıştı. “O nasıl söz anne elbette gönül koymam. Ben sizin hakkınızı nasıl öderim. Allah’a her gün şükrediyorum sizin tarafınızdan büyütüldüm diye. Babam ne isterse kabulüm. Kimi isterse başım gözüm üstüne.” Zeynep hanım yerinden kalkarak kızının yanaklarını öperken kahvaltıyı hazırlamaya devam etmişti. Efnan geceden beri ilk kez bu kadar berrak düşüncelere sahip olmuştu. O babası için her şeyi yapardı. Onlara bunu borçlu hissediyordu. Hasta haliyle kendisi için endişelenmesini engellemek evlenmesinden geçiyorsa evlenecekti. Kalbi başkasına ait olan bir adam olsa da en azından saygı göreceği bir evliliği olacaktı. İçinde **** Yorum.... |
0% |