Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7. Bölüm

@mermarid

Keyifli okumalar...

****

 

Genç adam heyecanlı bir şekilde evinden içeriye girdiğinde ışıkların kapalı olduğunu görünce şaşırmıştı. Annesiyle konuştuğunda evde olacağı bilgisini vermişti. Önce babasını aramış cevap alamayınca onun namazda olduğunu düşünerek annesini aramıştı. Telefonu açan annesinin sesi oldukça kötü geliyordu. Yengesi Zeynep olanları kısaca anlattığında endişeyle hızla evden ayrılıp kendilerine on dakikalık olan hastaneye doğru yola koyulmuştu. Hastanenin acil servisinin önüne arabasını hızla park ederek danışmaya geçmiş, oradan da sarı alana doğru ilerlemeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra karşısında tanımadığı bir kadınla konuşan Efnan’ı görünce kısa bir duraksama yaşamış olsa da kızı hassasiyetine özen göstermeye çalışarak annesini sormuştu. Annesinin nerede olduğunu öğrendikten sonra hızla içeri girerken genç kızın içeri girmeyeceği içten içe biliyordu.

“Anne nasıl oldun?” Ahmet yatakta uzanan kadının yanına vararak elini tutmuştu. Gülay hanım oğluna şefkatle bakarak derin bir nefes aldı.

“Daha iyiyim oğlum, ne diye bu kadar acele ettin ki?”

“O nasıl söz anne? Hem nasıl düştün sen?” Ahmet iki kadına sorar bakışlarını atarken Zeynep Hanım da Gülay Hanım da suçlu gibi bakışlarını

“Görünmez kaza oğlum, sen ne yaptın? Emine annenler nasıl oldu?” Gülay hanım lafı değiştirirken Ahmet başını iki yana sallamıştı.

“Konuyu değiştirsen de fayda etmez anne, elbet bu konuyu konuşacağız. Babama ulaşamadım, haberi yok değil mi bu kazadan?”

“Yok aradık ama telefonları kapalı. Eve gelince nasıl olsa öğrenirler. Bu akşam hastanede kalacağız.” Ahmet başını sallayarak Zeynep hanıma dönmüştü.

“Sen nasıl oldun yenge, çok korkmuş görünüyorsun. Senin de tansiyonuna bir baktıralım bembeyaz olmuşsun.”

“Nasıl korkmam evladım, anneni öyle yerde görünce…” Ahmet bir şey demezken Zeynep Hanım odaya kısa bir bakış atarak eksik olan kişiyi fark edince “Ben bir Efnan’a bakayım, tek kalmasın. Sizde biraz konuştuktan sonra eve geçersin. Yol yorgunusun bu akşam annenle ben kalırım hastanede.”

“Olmaz öyle şey yenge, sen de hastasın ben kalırım annemle.” Ahmet hemen itiraz ederken Gülay Hanım derin bir iç çekilmişti.

“Ah şimdi kızım yanımda olsaydı, ya da şöyle iyi niyetli güzel kalpli bir gelinim olsaydı size zahmet vermezdim.” Ahmet annesinin hayıflanarak söyledikleri karşısında duraksamıştı. Kadın o kadar içten konuşuyordu ki dua eder gibi gelmişti genç adamın kulağına.

“Anne ben neyine yetmiyorum.”

“Senle kız evlat bir mi? Beni banyo yaptırabilir misin? Üzerimi değiştirmemde yardım edebilir misin?” Gülay hanım yerinde dikelerek oğluna çemkirirken sesleri duyan Efnan hızla odaya girmişti.

“Yenge bir şey mi oldu? Sesiniz dışarıya kadar geliyor.” Efnan’ın aceleci ama endişeli sesi oldukça düşük çıksa da herkes tarafından duyulmuştu.

“Yok kızım konuşuyorduk, çok mu bağırdım?” Efnan kendisine bakan gözlerinden bakışlarını kaçırarak yutkunmuştu. Aniden odaya girmesi iyi olmamıştı. Nedense yüzünün yandığını hissediyordu.

“Ben hemşire hanımı çağırayım, serumuna baksın.” Efnan odadan çıkacakken Gülay Hanım araya girmişti.

“Sen kal kızım, Ahmet gitsin. Sonra da ve geçer.”

“Bir yere gitmeyeceğim anne, aklın alıyor mu seni burada tek bırakacağımı?”

“Burada kalmana gerek yok oğlum, kalsan bile bir işe yaramayacaksın. Sen git babanların yanına durumu anlat. Onar camiden sonra kahvehaneye gitmiştir.” Zeynep hanım anne oğulun atışmasına engel olmak için araya girmişti. Bu ikilinin atışmaya başlaması demek saatlerce laf dinlemek demekti. Karakteri birbirinin kopyası olan anne oğulun atışması başka zaman olsa seyirlik olsa da şu anda hastane ortamında çekilecek gibi değildi.

“Ama yenge…”

“Hadi oğlum, sen hemşireyi çağır sonra da eve geçersin. O kadar yoldan geldin.”

“Ama annem…”

“Efnan bu akşam yanında kalır, değil mi kızım?” Zeynep hanım sessizce konuşmayı dinleyen kızına bakarken Efnan hemen onaylamıştı.

“Elbette, ben bu akşam yengemle kalırım.”

“Ah benim güzel kızım, çok teşekkür ederim. Duydun Ahmet sen eve geç,”

“Kıza neden zahmet veriyorsun anne?”

“Siz babamın yanında kaldığınızda zahmete mi girdiniz?” Efnan’ın direk sorusu Ahmet’i gafil avlamıştı. Genç kız yüzüne bakmasa da sorunun kendisine geldiğini pekâlâ biliyordu.

“Elbette zahmet olmadı…”

“O zaman sorun yok, ben yengemle kalırım. Hem sabah işe gideceksiniz, yorgunsunuz dinlenmeniz gerek.” Ahmet üç kadınla baş edemeyeceğini anladığında başını eğerek alandan ayrılmıştı. Genç adamın oradan ayrılmasıyla iki kadın birbirine göz kırparak Efnan’a dönmüştü.

“Kızım sana zahmet olmasın, kalmak zorunda hissetme kendini.” Efnan kadının sözlerine yüzünü asarak cevap vermişti.

“Aşk olsun Gülay yenge, küçükken bana az yemek yedirmedin. Kahrımı az çekmedin,” diyen genç kızla Gülay Hanım duygulanmıştı. Efnan’ın küçüklüğü de aynı şimdiki gibi naifti. O zamanda uğraştırıcı bir çocuk olmamıştı Efnan.

“Sen bana hiç zorluk çıkarmadın ki kızım, ah gönül ne çok ister benim hanemi şenlendirmeni. Kısmet…” Efnan kadının son sözleriyle şaşırmıştı. Hem şaşırmış hem de çok utanmış hisseden genç kız kapıya döndüğünde göz göze geldiği adamla paniğe kapılarak “Ben kantinden içecek alayım,” diyerek hızla oradan ayrılmıştı. Ahmet genç kızın kendinden sürmeli olan güzel gözleri karşısında donarken yanından hızla geçen kızın rüzgarıyla kendine gelmişti. Annesine ters bir şekilde bakmaya başlaması az önceki konuşmayı duyduğunu gösteriyordu.

“Oğlum?” genç adam annesine onaylamaz bir şekilde bakarken derin bir soluk bırakmıştı.

“Anne neden böyle yapıyorsun?” Gülay hanım anlamaz bir şekilde davranarak omzunu silkmişti.

“Ben bir şey yapmıyorum,” dedi.

“Bu konuyu eve gidince görüşeceğiz,” diyen genç adama cevap Zeynep hanımdan gelmişti.

“Anne iyi olana kadar bizde kalacak oğlum. Sizde tabi.” Ahmet annesi ve yengesine kısa bir bakış atarak “Mümkün değil” dedi. İki kadın genç adamın ani çıkışıyla gerilirken hızla bulundukları alana giren adamla susmuşlardı.

“Gülay, ne oldu?” Hilmi bey aldığı haberle hastaneye nasıl geldiğini bilememişti. Yaşlı adam oldukça endişeli bir şekilde karısının üzerini kontrol ederken bakışları oğluna döndü.

“Ne oldu Ahmet, nasıl oldu bu?” Ahmet babasının sorusuyla annesine bakmıştı.

“Bende yeni geldim sayılır baba, tam anlamıyla bir şey bilmiyorum. Tek bildiğim düştüğü…”

“Nasıl düştün Gülay, neden dikkat etmiyorsun?” Hilmi beyin sesi titrerken Zeynep Hanım mahcup bir şekilde sessizce oradan ayrılmıştı. Aileyi yalnız bırakmak istediği için kapı önüne çıkarken kocasını dışarıda beklediğini görünce ona doğru yürüyerek adamın koluna girip sessiz gözyaşlarını dökmeye başladı.

“Ne oldu Zeynep?”

“Benim yüzümden kadın az kalsın sakat kalacaktı Mehmet, ne olacak şimdi?”

“Senin ne kabahatin var anne, ikinizde aklı başında insanlar olsanız da bazen çocuklaşıyorsunuz.” Efnan annesinin ağlamasına dayanamayarak kadına sarılmıştı. Mehmet beye karısı ve kızına buruk bir gülümseme ile bakarak konuşmuştu.

“Sizi de yalnız bırakmaya gelmiyor hanım, sen de yengem de çocuk gibisiniz. Allah beterinden korusun.”

“Ne olacak şimdi Mehmet, kadın sakat. Eli ayağı tutuyor. Bize gidelim diyorum gelmiyor. Ne olacak böyle?”

“Ben ağabeyimle konuşurum merak etme. İyileşene kadar bizde kalırlar.”

“Kalırlar değil mi? Gülay’ı tek başına bu şekilde eve göndermek hiç içime sinmez.” Mehmet bey bir koluna karısını diğer koluna kızını alarak az ilerdeki banka oturmuştu. Efnan düşünceli bir şekilde ileriye bakarken Mehmet Bey kızına dönerek “Ne düşünüyorsun kızım?” diye sordu.

“Önemli bir şey değil baba, bugün biraz yoruldum ondan dalgınım.”

“Sen öyle diyorsan. Bu arada yeni arkadaşınla anlaşabildin mi?” Efnan babasının kimden bahsettiğini anladığında duraksamıştı. Yaşlı adamın dikkatli bakışları altında bir süre babasıyla göz göze kalan genç kız iç çekerek “Gerek var mıydı baba? Açelya hanım her yerde yanımda olacağını söyledi,” dedi.

“Gerek olmasa böyle bir önlem almazdım değil mi kızım? Eve geçince özel olarak konuşmamız gerek. Burada konuşamayız, yerin kulağı var.” Efnan iyice endişelenmeye başlamıştı. Babasının böyle bir önlem alması ona garip gelse de konuşana kadar sessiz kalmaya karar vermişti.

***

“Şöyle uzan yenge ben sana bir yastık daha getireyim.” Efnan Gülay hanımı hazırladığı yatağa uzandırırken ayağının altına koyduğu yastıkla doğrulmuştu. Mehmet bey bir şekilde ağabeyini ikna ederek en azından Gülay Hanım iyi olana kadar kendilerinde kalmalarını sağlamıştı. Ahmet bu zaman süresince tek başına evinde kalacaktı. Amcası ne kadar ısrar etse de Efnan’la aynı evde kalmayı uygun bulmamıştı genç adam. Akşam yemeklerinde onlara eşlik edecek, sonra da kendi evine geçecekti.

“Daha iyi misin yenge?” Efnan kadının sırtına yastığı koyarak sormuştu. Hazırladıkları oda misafir odası olsa da oldukça geniş ve havadar bir odaydı. Salon ortak alan olduğu için kadının Mehmet beyden çekineceğini düşünerek ve uygun olmadığına karar vererek böyle bir oda hazırlanmıştı. Herkesin odak noktası olan bir odada kadının rahat etmesi beklenilemezdi. Üstelik iki kardeş yılların acısını çıkarmak istercesine sürekli birlikte vakit geçiriyordu.

“Allah razı olsun kızım seni de yordum.”

“O nasıl söz yenge, bir daha duymayayım. Bir şeye ihtiyacın olursa hemen söyle olur mu? Yoksa çok darılırım.” Yaşlı kadının telefonu çalınca ekrana bakan kadın gerilmişti.

“Ne oldu, neden yüzün asıldı?” genç kız kadının yüzüne baktığında şaşırmıştı. Birden neşesi kaçan kadını kimin aradığını merak etti.

“Yok bir şey kızım, Suna arıyor…” Suna Ahmet’in Ankara’da evli olan ablasıydı. Yıllardır onu görmüyordu. Arada annesini ziyarete geldiğini bilse de Efnan onu en son on yıl önce görmüştü.

“Konuşsana neden yüzün asıldı ki?”

“Düştüğümü ona söyleyemem kızım, başta yanıma çağırırım dedim ama olmaz o iş.” Efnan yengesinin neden bu şekilde konuştuğunu bilmediği için sessiz kalmayı tercih etmişti. Kadın genç kızın gözünün içine bakarak “Neden?” diye sormasını beklese de genç kızın sormaması ona bir kez daha hayran kalmasına neden olmuştu. Biliyordu ki Efnan nedenini sorsaydı saatlerce onunla kızı hakkında konuşacak, belki de ağından kızının evlendiği aile hakkında kötü bir söz çıkacaktı.

“Söylemene gerek yok Gülay yenge, endişelenmesin. Hem Allah’ın izniyle bir şeyin yok. Yakında ayağa da kalkacaksın. Aç normal konuş böyle daha çok endişelenir.” Efnan odadan çıkarken Gülay Hanım da ikinci kez çalan telefona cevap vererek kızıyla konuşmaya başlamıştı.

***

“Anne benim dışarıda işim var çıkıyorum, istediğin bir şey var mı?”

“Yok kızım en çık ama dikkatli ol.” Efnan çantasını alarak evden çıkarken arabasının önünde bekleyen kadını görünce kısa bir an duraksamıştı. Yeni korumasını tamamen unutan genç kız başını iki yana sallarken Açelya kızı görür görmek arka kapıyı açarak binmesini bekledi.

“Hayırlı günler Açelya Hanım, nasılsınız?” genç kadın Efnan’ın sorusuyla duraksarken başını aşağı sallayarak “Size de Efnan Hanım,” deyip diğer sorusunu cevaplamamıştı. Efnan arabaya biner binmez yola koyulduklarında Açelya arada arkayı kontrol ederek Efnan’a döndü.

“Nereye gidiyoruz?”

“Önce bir kırtasiyeye uğrayalım, sonra da kursa geçeceğiz.” Kadın yolda ilerlerken oldukça büyük bir kırtasiyenin önünde arabayı park ederek aşağıya inip genç kızın kapısını açmak için davrandığında Efnan ondan önce davranarak kapıyı açıp dışarı çıkmıştı. Bir yandan çantasında ki listeyi arayarak çıkaran genç kız oldukça kalabalık bir listenin alıverişin tamamlayarak arabaya bindiğinde yaklaşık iki saat vakit harcamıştı. Açelya onun bu kadar malzemeyi ne yapacağını merak etse de sessiz kalmayı tercih etmişti. Arabanın arka koltuğu dahil malzeme ile dolarken Efnan ön yolcu koltuğuna binerek Açelya’nın direksiyona geçmesini beklemişti.

“Şimdi nereye gidiyoruz Efnan Hanım?”

“Sizinle bir anlaşma yapalım mı?” Efnan genç kadına dikkatle bakarken Açelya’nın kendine dönmesiyle tebessüm etmişti. Genç kızın gülümsemesi güneş gibi arabanın içinde parlarken kadının düşüncelerinden ‘sadaka’ fikri geçmişti. Rahmetli babaannesi ona ‘gülümse kızım, en azından sadakanı vermiş olursun,’ derdi. Yıllardır aklına gelmeyen bu durum yanı başında oturan kız yüzünden yeniden hatırına gelmişti

“Nasıl bir anlaşma?”

“Bir süre birlikte olacağız, anladığım kadarıyla benden büyüksünüz. Siz bana Efnan deyin, bende size Açelya abla diyeyim.” Açelya gelen teklifle şaşırırken ne söyleyeceğini bilememişti. Daha önce birçok kişiyle işi gereği muhatap olmuştu ancak ilk kez bu şekilde bir soru alıyordu.

“Bunun uygun olacağını düşünmüyorum, siz benim iş verenimsiniz.”

“Ben değil, babam sizin iş vereniniz. Benim pek arkadaşım yoktur, sizinle iyi anlaşmayı umuyorum.” Açelya sessizce yola devam ederken cevap vermemesi Efnan’ın yüzünün asılmasına neden olmuştu.

“Olacak olacak!” genç kız kendi kendine söylenirken gidecekleri adresi vererek geriye yaslanmıştı. Aklına sabah onları büyük eve bırakan genç adam gelmişti. Aralarında konuşulmamış, konuşulup kunuşulmayacağı bir konu var mı bilmiyordu.

“Buradan mı gidiyoruz?” Efnan düşüncelerinden Açelya’nın sorusuyla çıkarken genç kız başını sallayarak “İlerde soldaki kursa gideceğiz,” dedi. Açelya arabayı yatılı kursun kapısına park ederken Efnan aşağı inerek güvenliğe doğru ilerledi. Kursun güvenliğindeki adama arabadaki paketlere yardım etmesi için ricada bulunan genç kız hemen arkasında ki kadını görünce başını iki yana sallamıştı.

“Burada bir şey olmaz Açelya abla, bu kadar tetikte olmana gerek yok.” Efnan hala tehdidin ne olduğunu bilmediği için gülümseyerek konuşmuştu.

“Saldırının nereden geleceğini bilemezsiniz, hiç beklemediğiniz anda, beklemediğiniz yerde olabilir.” Efnan düşünceli bir şekilde arabanın bagajını boşaltan adama bakmıştı.

“Siz daha tecrübelisiniz tabi, benim ilk kez başıma böyle iş geliyor. Yani ilk kez korumam oluyor.” Efnan ve Açelya kalan paketleri alarak büyük binanın giriş kapısından geçerken onlara doğru koşturarak gelen kurs görevlileri yardım etmeye başlamıştı. Açelya mesleği gereği etrafı incelerken oldukça dikkatli davranıyordu. Her yerde hadisler, alıntı ayetler yazarken bir yandan da küçük çocuklar için eğlenceli olabileceğini düşündüğü resimler vardı.

“Hafta sonu getirecektin Efnan hocam, neden acele ettiniz?”

“Çocukların ihtiyacı görünsün hocam, hesabınıza da para atıldı çocuklar için harcarsınız.” Yurt müdürü dualar ederek kadını onaylarken Açelya kadının her hareketine dikkat ediyordu.

“Çayımızı içmez misiniz?” hoca hanım Efnan’ın arkasında ki Açelya’ya kısa bir bakış atarak yeniden genç kıza dönmüştü.

“Teşekkür ederim hocam, biz gidelim evde işlerimiz vardı.”

“Öyle mi? Arkadaşınızla da tanışmış olurduk!” Efnan yurt müdürünün Açelya’ya olan bakışlarından nedense hoşlanmamıştı. Yıllardır kadını tanısa da ilk kez böyle bir bakış yakılıyordu kadının gözlerinde. Açelya üzerinde üzerine tam oturan siyah takım elbisesi ve sıkıca bağlanmış at kuyruğu saçıyla oldukça mesafeli görünüyordu. Üstelik genç kadının koyu gözleri Efnan’ın daha önce görmediği bir soğuklukta bakıyordu.

“Açelya, kendisi benim ablam sayılır. Bugün beni yalnız bırakmak istemediği için eşlik etti.” Açelya genç kızın kendisi için ‘ablam’ dediğini duyunca ürpermişti. Birilerinin ablası olmayalı uzun süre oluştu.

“Öyle mi bir kardeşiniz olduğunu bilmiyordum!” kadın ısrarla Açelya hakkında bilgi almaya çalışırken Efnan dayanamayarak “Bilginiz olması gerektiğini bilmiyordum, isterseniz tüm sülalemin kimlik bilgilerini sizinle paylaşayım? Ayrıca hocam lütfen kınayıcı bakışlarınızı ablamın üzerinden çekiniz. Lakin kınadığınızı yaşamadan ölmezsiniz!” Efnan kadının cevap vermesine izin vermeden arkasını dönerek “Gidelim Açelya abla,” diyerek kadının koluna girerek onu dışarıya yönlendirmişti. Efnan uzun zaman sonra ilk kez hayal kırıklığı yaşıyordu. Bir kurs hocasının bu şekilde davranması içini acıtmıştı. Onların görevi insanlara güzelliği göstererek onları Allah yoluna davet etmekken, kınayıcı bir şekilde davranarak insanları soğutmaya çalışmak niyeydi.

“Şimdi nereye gidiyoruz?”

“Eve dönelim, yengem bizde annem tek başına onunla ilgilenemez.”

“Şirkete gitmeyecek misiniz?”

“Hayır, bugün izin verdim kendime.” Efnan sözlerinden sonra gülümsemişti. Arabaya binmek üzereyken koşarak üzerine gelen adamla yerinde donup kalırken birden önünden kaybolan adamla şaşkınlıkla yan tarafındaki kadına bakmıştı.

“İyi misiniz?” Efnan yerde sırt üstü uzanan adamı diziyle zapt etmeye çalışan Açelya’ya bakmıştı.

“Bırak beni… Ablamla arama giremezsin.” Açelya tek kaşını kaldırarak elinin altında kıvranan bedenin sahibini daha da yere bastırarak genç kıza dönmüştü.

“Onu tanıyor musunuz? Bana bir kardeşiniz olduğu söylenmedi.”

“Hayır tanımıyorum, benim kardeşim yok.”

“Bu yaptığını yanına bırakmayacağım Efnan Hanım, benden kolay kurtulamayacaksın.” Efnan kendisini tehdit ede adama kısa bir bakış atarak arabasına binip camı aşağı indirmişti.

“Gidelim Açelya abla,” dedi. Açelya şaşkın bir şekilde sakinliğini koruyan kıza bakarken başını sallayarak adamın üzerinden kalkmıştı. Efnan hala onun bu kadar Çevik hareket etmesine şaşırıyordu. Kardeşi olduğunu söyleyen adamı görmesiyle, gözünün önünden kaybolması bir olmuştu. Açelya arabaya binerek oradan uzaklaşırken dikiz aynasından geride bıraktıkları adamın telefonla öfkeli bir şekilde konuşmaya başladığını görmüştü.

“Dikkatli olmalısınız, böyle tipleri iyi bilirim. Vazgeçmeyecekler!”

“Yardımın için teşekkür ederim,” diyen genç kız geriye yaslanıp gözünü kapatırken babasıyla en kısa sürede konuşmayı aklına koymuştu.

“Görevimiz…” Efnan genç kadının sözlerini onaylamasa da bir şey dememişti.

***

Genç adam gergin bir şekilde odanın kapısını çalarak içeriden onay sesini bekledikten sonra derin bir nefes alarak kapıyı açarak içeri girmişti. Başını kaldırdığında kendisine dikkatle bakan adamı görünce yutkunma isteğini bastırarak “Müsait misin amca?” diye sorduğunda, adam gülümseyerek “Gel evladım,” dedi. Ahmet ardından kapıyı kapatarak amcasının karşısına geçip bir süre bekledikten sonra adamın oturmasını işaret etmesiyle sıkıntılı bir şekilde gösterilen yere oturdu. Bir süre sessizce birbirini tartan iki adam Mehmet beyin konuşmasıyla sessizliği bozmuştu.

“Seni dinliyorum Ahmet, benimle konuşmak istediğin nedir?” Ahmet küçük bir çocuk gibi ellerini önünde birleştirerek arkasına yaslandı.

“Geçen günkü konuşmamızı çok düşündüm amca, eğer iznin olursa kararımı bildirmek isterim.” Mehmet bey gerilse de sakin kalmayı başarmıştı.

“Elbette, hakkınızda hayırlısı evladım.” Adam içinden olumlu cevap almak için dua ederken Ahmet yeniden derin bir nefes alarak konuşmuştu.

“Kararımı bildirmeden önce sormak istiyorum, neden ben?” Mehmet bey gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.

“Neden olmayasın?”

“Çevreniz çok geniş, eminim Efnan’a benden çok daha iyi bir eş seçebilirsiniz.” Ahmet’in sözleri adamın kaşlarının çatılmasına neden olmuştu.

“Senin neyin var? Neden bu şekilde konuşuyorsun?”

“Açıkça konuşmak gerekirse kendimi Efnan’a denk görmüyorum amca, ona baktıkça kendimi eksik hissediyorum.” Adam Ahmet’in sözlerine gülerek karşılık vermişti.

“Seni iyi tanıyorum Ahmet, insanların iç yüzüyle dışarıda gösterdikleri aynı değildir. İçkin, kumarın ya da herhangi kötü bir alışkanlığın yok. Kadınlara saygı duyuyorsun, eminim kızıma da gözün gibi bakacaksın. En önemlisi de merhametlisin evladım. Merhameti olmayanın ibadeti olsa ne olur olmasa ne olur. Sen kızımı gözünden sakınırsın biliyorum. Efnan’a senden daha uygun bir eş düşünemezdim. Hem aç gözlü de değilsin!” Ahmet amcasının son sözlerine gülmeden edememişti. Üstelik adamın bunu şakacı tonda söylemesi genç adamı da rahatlatmıştı.

“Peki kızın ne diyor bu işe amca? O evlenmek istiyor mu?”

“Efnan eşini seçme kararını bana bıraktı. Benim kararlarıma güveniyor.”

“Yine de onunla konuşmadan kabul edemem. Yıllardır doğru düzgün konuşmadık, bu evliliği kabul ettiğini onun ağzından da duymam gerek. Benden nasıl beklentileri olduğunu bilmem gerek.”

“Yani kabul ediyorsun?”

“Efnan’da kabul ederse kendime daha uygun bir eş bulacağımı düşünmüyorum. Hem annem de onu çok seviyor.” Ahmet derin bir iç çekerken Mehmet Bey keyiflenerek başını salladı. Adamın içi oldukça rahatlamıştı. Nasıl rahat olmazdı ki gözünden sakındığı kızını en güvendiği aileye emanet edecekti. Ondan mutlusu olamazdı.

“Peki, akşam Efnan’la konuşursunuz, şartlarınızı koşullarınızı söylersiniz. Anlaşırsanız en kısa sürede nikahı kıyarız.”

“Yalnız bir şey var, evlenirsek kalacağımız yer…”

“Ona Efnan ile karar verirsiniz, ben bir şey söyleyemem. İkinizin hayatı, en güzelini kararlaştıracağınıza eminim.”

“Peki amca, o zaman iki taraf içinde hayırlı olur inşallah.” Ahmet karar vermenin rahatlığıyla yerinden kalkarken izin isteyerek kapıya yönelmişti. “Ahmet!” genç adam seslenen amcasıyla duraksayarak başını adama çevirmişti.

“Efendim amca?”

“Allah razı olsun evladım, sayende gözüm arkada gitmeyeceğim.”

“Allah korusun amca o nasıl söz!”

“Öyle öyle, günlerdir doğru düzgün uyuyamıyordum endişeden. Sayende rahat bir uyku çekeceğim.” Genç adam bir şey söylemeyerek odadan çıkarken içine yerleşen huzura inanamıyordu. Evlilik konusu açıldığından beri gözünü her kapattığında Efnan’ın derin suları anımsatan gözlerinin içinde kaybolduğunu hissediyordu. Sanki birisi onu hipnoz etmiş, anı durdurarak o zaman hapsetmişti. Nefes alırken bile o suyun ferahlığını hissediyordu. Şimdi tek duası kendisi huzurlu olduğu gibi Efnan’ın da huzuru tatmasıydı. Zamanla bunu görecekti. Genç adamın telefonu çalınca hızla cebindeki telefonu çıkarıp cevap vermişti. Ne zamandır beklediği bir haber vardı ancak arayanı görünce yüzü düşmüştü.

“Efendim?” Ahmet kısa bir süre karşı tarafı dinledikten sonra cevap vermişti.

“Yarın müsait bir zamanda çekim için gelirim,” Ahmet bir süredir kendisiyle çekim yapmak isteyen iş dünyası program sunucusuyla çekimi kararlaştırarak telefonu kapattığında o programın hayatını ne denli değiştireceğinden habersizdi. Hiçbir şey planladığımız gibi gitmezdi. Biz kararlaştırırdık, kader kendi yolunu gösterirdi… Genç adamın yolu kararlaştırdığı gibi ilerleyebilecek miydi? Zaman bize yol gösteren en hakiki ışıktı…

***

Bölüm sonu.

Loading...
0%