Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. Bölüm

@mermarid

Keyifli okumalar...

****

Genç kız eve geldiğinde alışılmışın dışında evde büyük bir ses vardı. Efnan ayakkabılarını çıkararak kenardaki terliklerini giyerken annesinin sesinin geldiği küçük salona doğru ilerlemişti. Bu salon özellikle kadınlar için hazırlanmıştı. Kapıdan baktığında içeride tahminen altı kişi vardı. Efnan içlerinden bazılarını tanısa da tanımadığı kadınların olduğunu görünce “Selamünaleyküm, hoş geldiniz.” diyerek salona girmişti. Bakışlar genç kıza dönerken annesi ve diğerleri kızın selamını alırken Zeynep Hanım yerinden kalkarak “Aleykümselam kızım, ne zaman geldin?” diye sordu.

“Yeni geldim anne, misafirimiz olduğunu söyleseydin daha erken gelirdim.” Zeynep hanım aceleyle kızını salondan çıkarırken genç kız şaşırmıştı.

“Sen odana çık kızım, ben seni çağırana kadar da gelme.” Efnan şaşkınlıkla annesine bakarken neden böyle bir şey istediğini anlamamıştı.

“Anne misafirlere ayıp olmaz mı?”

“Olmaz bir şey, hatta sen Gülay yengenin yanına çık çok sıkılmış olmalı.” Efnan başını sallayarak odasına çıkarken üzerini değiştirerek Gülay hanımın yanına gitmişti.

“Selamünaleyküm yenge nasıl oldun?”

“Ah kızım geldin mi bende çok sıkılmıştım. Misafirler hala gitmedi mi?” Gülay hanımın sorusuyla genç kız gülümsemişti.

“Yok aşağıdalar. Senin bir ihtiyacın var mı?” kadın üzgün bir şekilde genç kıza baktı. Mahcup bir ifadeyle “Aslında benim tuvalete gitmem gerek, yardım eder misin?” dediğinde Efnan naif bir gülümsemeyle başını sallamıştı.

“O nasıl söz yenge, elbette ederim. Hadi bana yaslan,” diyerek kadını kaldırmaya çalışmıştı. Kadının gövdesi geniş olduğundan kaldırmak için zorlansa da genç kız kadını kaldırmayı başarmıştı. Gülay hanım yaşına göre kilolu olmasa da kalıplı bir kadındı. Efnan yatağın yanında ki tekerlekli sandalyeye onu oturtarak odadaki tuvalete götürürken genç kız kadına işini halletmesinde yardımcı olmuştu. İşini hallettikten sonra ellerini yıkayan genç kız kadını yeniden sandalyeye oturtarak odaya geçtiklerinde karşılaştığı genç adamla hemen bakışlarını çekti.

“Oğlum ne zaman geldin?”

“Yeni geldim anne, nasıl oldun.” Genç adam kadının sandalyeden yatağa geçmesine yardım ederken Efnan geride durarak ona izin vermişti. Yanakları istem dışı kızarırken genç adamın bunu fark etmemesi için dua ediyordu.

“İyiyim şükür, babanda geldi mi?”

“Ben iznini isteyeyim yenge, sonra yine uğrarım.” Genç kız odadan çıkarken Gülay Hanım ardından iç çekerek bakmıştı.

“Ah be evladım şu kızdaki cevheri bir görsen… Eminim siz çok güzel bir evlilik yaşardınız. Neyse…” kadın yeniden iç çekerken Ahmet annesine gülmeden edememişti.

“Merak etme anne, amcamla konuştum, Efnan’da kabul ederse ben evlenmeye hazırım. Sonunda istediğin olacak, gelin geliyor sana kız.” Kadın oğlunun sözleriyle heyecanlanırken yerinde doğrularak “Gerekten mi?” dedi. Bir yandan da yıllar sonra oğlunun şakacı ses tonunu duyduğu için mutlu olmuştu. Ahmet başını sallayarak kadını onaylarken içine yerleşen huzura inanamıyordu.

“Elbette, senin de dediğin gibi yaşım geldi. Artık benimde bir ailem olsun istiyorum.”

“O uğursuzu aklından çıkardın değil mi oğlum. Eğer çıkaramadıysan kimsenin kızının vebalini alma. Büyük günaha girersin.” Ahmet annesinin sözleriyle buruk bir şekilde gülümsemişti.

“Merak etme anne, Aslı defteri çok önceden kapandı. Bu saatten sonra bizden bir şey olmaz.”

“Çok şükür Rabbime, dualarımı duydu sonunda. Allah kararını makbul kılsın evladım. Ne zaman isteyeceğiz kızımı?” kadın heyecanla konuşmasına devam ederken Ahmet istem dışı gülmüştü.

“Bilmem, belki kız kabul etmeyecek. Bu kadar heveslenme anne…” Gülay Hanım yüzünü asarken kapıda görünen kocasıyla ona dönmüştü.

“Hoş geldin baba, ben amcama bakayım sonrada çıkarım.” Genç adam uygun olmayacağını düşündüğü için kalmaya kendi evlerine geçiyordu.

“Nereye gideceksin? Amcan bu akşam yemeğe kalmanı istedi. Sonrada görüşme yapacakmışsınız.” Hilmi bey üstü kapalı oğlunu uyarırken Ahmet başını sallamıştı. Ne kadar çabuk Efnan’la konuşursa o kadar çabuk iş karara bağlanırdı. Garip bir şekilde bu evliliğin bir an önce olup bitmesini istiyordu.

“Peki baba,” diyen adam odadan çıkarken salondan gelen sesleri merak etse de amcasının çalışma odasına doğru yönelmişti. Aralık kapının önünden geçeceği sırada kulağına gelen “Efnan kızımda pek büyüdü, güzelleşti. Ne dersin Zeynep bizim oğlanla görüştürelim mi? Çok yakışırlardı birbirine,” sözleri genç adamın gerilmesine neden olmuştu.

“Öyle, kızım çok büyüdü, evlilik çağına geldi. Ancak Efnan sözlü sayılır Ayfer,” dediğinde kadının ve diğerlerinin şaşkın nidaları kulaklarına gelmişti.

“Tüh, keşke daha erken davransaydım, gitti gül gibi kız!” diye hayıflanan kadınla Ahmet daha fazla dinlemenin uygun olmayacağını düşünerek hızla çalışma odasına doğru ilerlemişti.

“Amca…” genç adam içeri girerken adam da son yapılan işleri kontrol ediyordu.

“Gel evladım, baban da geldi mi?”

“Annemin yanında, sen ne yapıyorsun?” genç adam masanın önündeki sandalyeye çökerken bir yandan da amcasının önündeki kağıtlara bakıyordu.

“Dosyaları kontrol ediyordum. Bu aralar pazarlamada sıkıntı var galiba. Bir kontrol etmek lazım,” diyen adamla Ahmet adamın önündeki dosyaları kapatmıştı.

“Senin dinlenmen lazım amca, çalışmayı bırakmalısın.”

“Ne yapayım, iş beklemez. Ne kadar dinlenmek istesem de alışkanlıkla bırakılmıyor.”

“İş bekler sağlık beklemez. Bırak biz halledelim bu işleri. Varsa bir sıkıntı çözeriz.” Mehmet bey genç adama minnetle bakarken derin bir soluk almıştı.

“Bu akşam Efnan’la görüşün. Anlaşırsanız en kısa sürede sözü nişanı yaparız.” Ahmet adamı onaylarken içine yerleşen heyecana anlam veremiyordu.

“Sen nasıl uygun görürsen amca. Ama dediğim gibi Efnan kendisi kabul edecek, sırf siz istediniz diye değil,” dediğinde adam anlayışla gülümsemişti.

“Kızımın doğru kararı vereceğine eminim.” Kapının tıklatılmasıyla içeriye Zeynep Hanım girmişti.

“Mehmet burada ne yapıyorsun sen?” kadın kocasını azarlarken adam gülerek ona karşılık vermişti.

“Ne yapayım hanım, yeğenimle sohbet ediyorum. Gitti mi misafirler?”

“Allah affetsin ama çok şükür gittiler.” Adam karısının sözlerine şaşırırken Ahmet’te ondan aşağı kalmamıştı. Yengesini ilk kez böyle konuşurken duyuyordu. O evine gelen misafirleri ağırlamayı çok severdi. Kadının yüzünden oldukça bunaldığı belli oluyordu.

“Ne oldu, neden bu kadar sıkıntılısın?”

“Ne olacak Mehmet, bu evden taşınalım biz ya. Kapıyı açık gören geliyor resmen. Geldiklerinden beri arkasından konuşmadıkları kimse kalmadı. Onu geçtim birde işe yaramaz oğullarına benim kızımı istemeye kalktılar. Onların amaçları belli de neyse… ya kıza laf edip üzerseler?” Mehmet bey karısının sinirlendiğini görünce geri adım atmıştı.

“Haklısın hayatım, bir ara başka bir yer bakarız.”

“Gerçekten mi?” kadın kocasının sözlerine o kadar sevinmişti ki neredeyse çocuk gibi zıplayacaktı.

“Gerçekten, bu evi bende sevmiyorum artık. Madem sende istemiyorsun daha küçük bir eve çıkarız.”

“Mahalleden ev baksak?” Ahmet amcası ve yengesinin sözlerine şaşırırken sessizliğini korumuştu. Elbette amcasının zenginliği ile övünmediğini, mütevazi bir karakteri olduğunu biliyordu ancak bu kadarını tahmin etmemişti.

“Bakarız hayatım, gel bak sana ne söyleyeceğim. Ahmet ve Efnan bugün görüşme yapacaklar.”

“Öyle mi, çok sevindim. Peki kızın bundan haberi var mı?” Ahmet amcasına dönerken adam mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırmıştı.

“Ona söylemedim henüz!” diyen adamla Zeynep Hanım kızmaya hazırlanıyorken odaya Hilmi Bey girmişti.

“Selamünaleyküm, müsait misiniz?” Zeynep hanım kocasına bırakmadan adama dönerek “Gel ağabey bende çıkıyordum,” dedi. Zeynep hanım odadan çıkarak kızının odasına gitmişti. Efnan’ı yerde oturmuş Kuran okurken görünce bir süre onu izleyerek bitirmesini bekledi. Kızının okumayı bitirip Kuranı kaldırmasını izlerken Efnan annesine bakarak “Bir şey mi söyleyeceksin anne?” diye sormuştu. Kadın yanını işaret ederek kızının oturmasını beklerken Efnan üzerinde ki namaz elbisesini çıkararak kenarda duran uzun feracesini üzerine geçirdi. Evde namahrem adamlar olduğu için üzerine dikkat ediyordu.

“Babanla konuştum. Ahmet ile görüşme yapmanı istiyor.” Efnan yutkunarak annesine bakarken “Bugün mü?” diye sordu.

“İstemiyorsan yapmak zorunda değilsin kızım, biliyorsun?”

“Sorun değil anne, sizin içinde uygunsa görüşüp konuşalım. Burada mı konuşacağız?” Efnan kuruyan boğazını ıslatmak için yeniden yutkunurken aklında bin bir soru vardı. Öncelikle onunla ne konuşacaktı ne soracağını bile bilmiyordu. Düşünceleri sanki bir anda kesintiye uğramıştı. Tamamen hazırlıksız yakalanan genç kız ne söyleyeceğini bilmiyordu.

“Neden sustun hayatım?” genç kız mahcup bir şekilde annesine bakmıştı.

“Anne ben ne soracağım ona?” diye sorarken Zeynep Hanım kızının masum sorusuna gülümseyerek genç kıza sarılmıştı.

“İçinden ne geliyorsa sor hayatım, aklında soru işaretleri kalmasın. Baştan her şeyi konuşun.” İkili bir süre sessizce birbirine sarılı şekilde otururken odanın kapısının tıklanmasıyla ayrılmıştı.

“Gelin.” Odaya giren gündelik çalışan kadınla bakışlar ona dönmüştü.

“Yemek masası hazır Zeynep Hanım, başka bir arzunuz var mıydı?”

“Yok Sedef sen çıkabilirsin. Gerisini biz hallederiz.” Zeynep hanım evinde yabancı dolaşmasından hoşlanmıyordu. Ev büyük olmasa asla kimseyi almazdı. Ancak Mehmet Bey hastaydı, üstelik şimdide eltisi onlarda kaldığı için yardıma ihtiyaç duymuştu. Koca evle tek başına ilgilenemiyordu. Bunun için eve günlük gelen iki kadın ev temizliğine ve mutfak işine ona yardım ediyordu.

“Peki Zeynep Hanım, hayırlı akşamlar.” Kadın oradan ayrılırken anne kızda onun peşinden odadan çıkmıştı. Hep birlikte masaya geçtiklerinde Efnan yemek servisini yapmaya başlamıştı. Gülay hanım masanın baş köşesine tekerlekli sandalyesiyle otururken hemen karşısına da kocası oturtulmuştu. Ahmet annesine yardım etmek için yanına geçtiğinde Efnan da genç adamdan en uzak sandalyeye geçerek oturdu. Heyecandan yemek yiyecek hali yoktu. Zaten kuş kadar yemek yerken şimdi hiç iştahı kalmamıştı.

“Kızım aç değil misin?” babasının sorusuyla genç kız başını kaldırıp adama bakmıştı.

“Yiyorum babacım,” diyen kızın sesi masada zor duyulurken onun sessiz konuşmasına alışık olan aile üyeleri için kızı duymak zor olmamıştı. Boşalan tabaklara yemekleri servis ederken genç kız bir yandan da ocağa çay suyunu koymuştu. Yemek faslı bittiğinde herkes salona koltuklara geçerken erkekler televizyonu açıp haber dinlemeye başlamıştı. Zeynep hanım eltisinin yanına oturup kısık sesle sohbet ediyordu. Efnan çay servisini yaparken Ahmet farkında olmadan yerinden kalkıp büyüklerin önüne sehpa çekmişti. Genç kız elindeki çayları ve atıştırmalıkları önlerine bırakıp salondan çıkarak mutfağa geçti. Oldukça dalgın bir şekilde kendisine çay alarak mutfakta olan masaya geçerek oturdu. Çay bardağını iki eliyle tutarken gözleri masanın üzerinde ki bir noktaya takılmıştı.

Genç kız duyduğu boğaz temizleme sesiyle yerinde irkilirken “Af edersin, korkutmak istememiştim,” diyen adamın sesiyle yerinde doğrulmuştu. Ahmet kızın ayağa kalkmasıyla ne söyleyeceğini bilemedi. Onu tedirgin etmek istemiyordu ancak annesinin işaretiyle Efnan’la konuşmasının vakti geldiğini düşünmüştü.

“Yok, boş bulundum biran.” Kendi sözleri içini sıkarken aklından ‘Müslüman boş bulunmaz’ sözleri geçmişti.

“Biraz konuşalım mı?” Efnan başını sallarken genç adam sandalye çekip kızın çaprazına oturmuştu. Altı kişilik masanın bir köşesinde genç adam, diğerinde Efnan oturuyordu. İkisinin de başları önünde öylece beklerken genç adam sessizliğe dayanamayarak derin enfes alıp konuşmaya başlamıştı.

“Bu konuşmanın ne amaçla yapıldığını biliyorsun değil mi Efnan?” genç kız yutkunarak başını sallarken Ahmet kıza bakmaya ar ettiği için onun onayını görememişti.

“Amcamın seninle konuştuğunu düşünüyorum,” diyen adamla Efnan kısa bir süre başını kaldırı genç adam baktığında onun kendisine bakmadığını görünce içini bir huzur kaplamıştı.

“Evet, babamla konuştuk. Allah nasip ederse ve anlaşabilirsek…” genç kız gerisini getiremezken Ahmet hafif gülümsemişti. Küçükken de Efnan’ın ne kadar utangaç olduğunu hatırlıyordu.

“Bana sormak istediğin bir şey var mı? Şu anda birbirini ilk kez tanıyan iki kişi olarak davranmanı istiyorum.” Ahmet’in sözleriyle genç kız boğazını temizleyerek konuşmuştu.

“Zaten birbirimizi çok fazla tanımıyoruz. Uzun zaman oldu…”

“Haklısın,” genç adam kızın haklı olduğunu biliyordu. Sessizleşirken bir süre sonra Efnan “Benden beklentin nedir?” diye sormuştu.

“Anlamadım?”

“Olurda hayırlı bir yola çıkarsak eş olarak benden beklentin nedir?” Ahmet bu soruyu hiç düşünmemişti. Sahi onun evlilikten beklentisi neydi? Bir süre düşündükten sonra sessizliğe son vermişti.

“Huzurlu bir yuvam olsun isterim. Eşim olacak kişi bana da aileme de saygıda kusur etmesin. İlerde olabilecek çocuklarımıza iyi bir anne olsun, evini ihmal etmesin isterim.”

“Peki sevgi?” kızın sorusuyla genç adam duraksamıştı.

“Bu saydıklarımın olduğu yerde elbet sevgi de olacaktır. En önemlisi de verebileceğimden fazlasını benden istemesin. Peki sen!”

“Yuvamın üzerinde başka bir kadının gölgesi olsun istemem!” Efnan neden bu şekilde cevap verdiğini bilmiyordu ancak ağzından çıktığında duraksamıştı. Kendisi gibi genç adamın da duraksadığını fark edince bakışlarını çekmişti.

“Bunu kim ister ki?” Ahmet kızın bazı şeyleri bildiğini anladığında içi sıkılmıştı. Bir el yüreğini sıkarken Efnan ilk kez başını kaldırıp genç adamla göz göze gelmiş, birkaç saniyede de olsa bakışlarını hızla çekmişti.

“Bana bunun garantisini verebilir misin? Olurda evlenirsek başka bir kadının gölgesinin evimin içinde dolaşmayacağı sözünü verebilir misin?” Ahmet kızın kesin sözü ile yutkunurken derin bir soluk almıştı.

“Sana ne anlattılar bilmiyorum ama açık konuşacağım. Doğru bir zamanlar çok sevdiğim bir kadın oldu, onunla evlenmeyi çok istemiştim ancak nasip olmadı. Senin kadar temiz de değilim ama şunu sana garanti edebilirim. Eğer aklımda ve gönümde hala o olsaydı şu anda burada oturup seninle bu görüşmeyi yapmazdım. Başka bir beklentin var mı?”

“Eşimin ibadetlerini yerine getirmesini isterim. Ayrıca hafta sonları ders veriyorum, bunların devam etmesini isterim. İzin verirsen bir süre daha işime devam etmek isterim. En azından üzerinde çalıştığım projeler bitene kadar.”

“Elbette, istediğin gibi kursa gidebilir, şimdi nasıl yaşıyorsan öyle yaşamaya devam edeceksin. Eğer beni uyarırsan elimden geldiğince ibadetlerimi yapmaya çalışırım. Çalışmana gelirsek, o şirket senin, elbette istediğin sürece çalışacaksın. Sana durman gereken yeri ben söyleyemem, sen zaten kendine yakışacak şekilde davranıyorsun.” Ahmet’in ılımlı konuşması genç kızın hoşuna gitmişti.

“Olurda evlenirsek nerede yaşayacağız?” kızın soruyla genç adam duraksamıştı. Efnan hiçbir eksiği olmadan büyümüştü ve öyle yaşamıştı. Elbette onu muhtaç etmezdi ancak alıştığı yaşamı da ona veremezdi. Kendisi asla şu anda bulunduğu ev kadar büyük bir evde yaşamamıştı. İleride de yaşamak istemezdi.

“Nerede yaşamak istersin?” Ahmet ağzı yandığı için daha ince şekilde düşünüyordu. Aslı’nın onu erk etme sebebi memur bir ailesi olmasıydı. Geliri düşük olan bir aileye gelin gitmek istememesiydi. Yutkunarak karşısındaki kıza bakarken onun da maddiyata önem verip vermediğini merak etti. Annesinden dinlediği kadarıyla Efnan paraya değer veren biri değildi ama belli de olmazdı. Aslı da başta çok ılımlıydı… Genç adam dişlerini sıkarken kızın sözleriyle ona baktı.

“Mahallede olabilir!” Ahmet aldığı cevapla duraksamıştı. Derin bir nefes alarak içindeki dürtüye engel olamayarak kızın tepkisini merak ettiği soruyu sormuştu.

“Yakın bir zamanda fazla harcama yaptım, ev almam mümkün değil. Ancak mahallede kirada ev tutabiliriz.” Dediğinde aslında yalan söylemese de ev alamayacak kadar parasız olduğu doğru değildi. Genç adam istese şu anki maddi imkanıyla ile aldığı evden iki üç tane daha alabilecek kadar iyi durumdaydı. Efnan adamın sözleriyle başını iki yana sallamıştı. Ahmet onun itirazını görünce endişeyle beklemeye başlamıştı.

“Madem fazla masrafın oldu o zaman toparlanana kadar ailenle kalabiliriz. Kira masrafına gerek yok,” dediğinde genç adam gerçekten şaşırmıştı. Böyle bir cevap beklememişti.

“Ailemle mi yaşamak istiyorsun?” adamın şaşkın sesi neredeyse genç kızı güldürecekti. Kendisini tutmayı başaran Efnan başını sallayarak “Benim için sorun olmaz, hem anneni çok severim. Yeni bir masrafa gerek yok. İleride gerekirse başka bir eve çıkarız. Bende sana destek çıkarım. Ne de olsa birlikte yaşayacağız. Tabi yengemler izi verirse.” Ahmet üzerindeki şaşkınlığı atamazken “Neden evlenmeyi kabul ediyorsun Efnan? Amcam istediği için mi?” diye sordu.

“İmanımın yarısını tamamlamak için. Babam istediği için elbette düşünürüm ancak yaşım geldi. Babamın uygun gördüğü kişiye güvenmemek mümkün mü? Seni oğlu gibi seviyor, eminim bizi evlendirmek isterken her şeyi düşünüp tartmıştır. Benim hassasiyetlerimi, senin nasıl biri olduğunu.. Her ne kadar seni oğlu gibi sevse de ikimiz için iyisini düşünmeseydi karşı karşıya gelmemize izin vermezdi.” Ahmet kızın sözleriyle yüzünü asmıştı. Amcası başkasını uygun görse ona da evet diyecekti karşısında ki kız.

“O zaman ailemize ne diyelim, evlenmeyi kabul ediyor musun?”

“Nasip olursa evet, ancak imam nikahını önceden isterim. Günaha girmek istemiyorum. Ayrıca bir kez de dışarıda görüşmek istiyorum,” dediğinde genç adam başta neden bu şekilde istekte bulunduğunu anlamasa da kabul etmişti. Ahmet anlayışla kıza bakarken Efnan’la nikahın kıyılması kendisi içinde iyi olacağını düşünüyordu. Nitekim istese bile kıza bakmaya çekiniyordu. Sanki biri boynuna ağırlık başlamış başını yukarı kaldırmasını engelliyordu.

“Olur amcamla konuşurum.” İkili anlaşarak salona geçtiğinde büyükler merakla onlara bakıyordu.

“Amca izniniz olursa hayırlı bir iş için gelmek isteriz.”

“Ay… gerçekten mi?” Gülay hanım sevinçle şakırken Zeynep Hanım hüzünlü bir şekilde kızına bakıyordu.

“Başım üstüne evladım, beklerim.” Ahmet izin isteyerek evden ayrılırken Hilmi beyde oğlunu geçirmek için peşinden gitmişti.

“Emin misin evladım, seni zorlamıyoruz değil mi? Eğer emin değilsen sana da Efnan kızıma da yazık olur.”

“Merak etme baba, hiç bu kadar emin olmamıştım.” Genç adam ayakkabılarını giyerek ceketini eline aldığında Hilmi Bey oğlunun sırtına elini koyarak “Eve geçince ara beni,” dedi.

***

Baharın ılık havası yüzünü yalarken genç adam kapıda ki güvenlik şifresini girerek kapının açılma sesiyle apartmana girmişti. Asansör kullanmak yerine merdivenlere yönelen Ahmet oldukça düşünceliydi. Bina yeni olduğu için henüz tüm katları dolmamıştı. Kendileri en üst katın bir alt katında oturduğu için rahattı. Alt katlar üç daire olarak tasarlanırken son iki kat iki daire olarak oldukça büyük tasarlanmıştı. Teras katın balkonu büyük olduğu için kendi evlerinden bir oda eksikti. Aklına Alya gelince onların eskisi gibi yakında oturmasını ne çok istediğini düşünmüştü. Üçüzlerin ve Amine’nin büyümelerine yakından şahit olmayı çok isterdi. Telefonun sesiyle düşüncelerinden çıkan genç adam babasının aradığını görünce hemen telefona cevap vermişti.

“Yeni içeri girdim baba,” diyen adam babasının selamını aldıktan sonra ona cevap vermişti.

“Oğlum annen çamaşırları makinede unutmuş, onlar kokmadan yeniden çalıştırsın dedi. Sonrada asarsın.” Ahmet babasının sözleriyle çamaşır odasına doğru ilerlemişti. Makinenin yanıp sönen ışığını görünce “Nasıl çalıştıracağımı bilmiyorum ki?” dedi. Gülay hanım makinenin ayarını ona tarif ederken genç adam makinenin çalışmasıyla kendi odasına doğru ilerlemişti. Ertesi akşam annesini görmek için yeniden amcasının evine gidecekti. Telefonu kapattıktan sonra kıyafetlerini alarak kısa bir duş yapmak için banyoya geçmişti. Saat henüz geç olmadığı için banyodan sonra eşofmanlarını giyerek salona geçip televizyonu açtı. Rastgele kanalları gezerken karşısına kendisinin katılmasını istedikleri program çıkmıştı. Bir süre programı izledikten sonra uykusu geldiği için odasına geçip geceyi sonlandırmıştı.

Genç adam sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini araladığında oldukça dinlenmiş hissediyordu. Yatağından kalkıp önce banyodaki işlerini halletti. Sonrasında odasını toparlayarak iş için evden çıkacakken aklına makinedeki çamaşırlar geçince hemen çamaşır odasına geçmişti. Makineyi kapatarak içindeki çamaşırları hemen üstteki kurutmaya atıp çalıştırdı. Makine kurutmasını yaparken o da evden ayrılarak işe doğru yola koyulmuştu. Bu aralar üretimi arttırılmayı düşünüyordu. Ancak akşam amcasının pazarlamada sıkını olduğunu söylemesi genç adamı düşündürmeye başlamıştı. Pazarlamada ne gibi bir sıkıntı olduğunu bilmiyordu ancak kendilerine gelen siparişlere bakılacak olursa sıkıntı olmaması gerekiyordu. Bunu pazarlama bölümündeki Hakan beyle konuşmaya karar verdi. Arabasına bindiği gibi alışkanlıkla eli radyoya gitmişti. Her zaman dinlediği kanalı ayarlayarak eski parçalara eşlik ederken sinyal vererek yoldan fabrikanın olduğu bölgeye gitmek için ayrılmıştı. Bir süre daha ilerledikten sonra iş yerine ulaşmıştı. Arabasını müdürler için ayrılan alana park ederken ağır bir şekilde kendisinin sorumlu olduğu bölüme geçmişti. Hemen peşinde takılan yardımcısına gün içindeki planları sorarken Hakan beyden randevu talep etmesini istedi. Normalde bölümler arası çat kapı gidilse de Ahmet o adama ciddi bir iş konuşacağını belli etmek için randevu istemişti.

Odasına girip üzerinde ki ceketini kenardaki dilsiz uşağa asarken bir yandan da açma düğmesine bastığı bilgisayarının açılmasını bekliyordu.

“Cem bana bir çay söylesene, yanında şu her zamanki kurabiyelerden olsun.”

“Hemen abi,” diyen genç çocuk hızla odadan çıkmıştı. Ahmet’te Efnan gibi yetiştirilmek üzere stajyer almıştı yanına. Özellikle erkek elemanla çalışmak istemişti. Bilgisayarın şifresini girerek hemen postasına düşen mesajları kontrol ederken bir yandan da üretim miktarını inceliyordu. Yanılmıyordu, son iki aydır satışları oldukça artmıştı. Üretimi kendisi yaptığı için ne kadar ürettikleri ne kadar satıldığı önündeki ekranda görünüyordu. Ne de olsa siparişleri gönderen kendi bölümüydü.

“Abi çayın,” diyen Cem elindeki tabletinden toplantıları kontrol ederken Ahmet’e de saatlerini aktarıyordu.

“Efnan hanımla toplantı ayarla, acil olduğunu da belirt.” Cem şaşkınlıkla genç adama bakarken ilk kez patronun kızıyla toplantı istediğine şahit olduğu Ahmet’e “Emin misin abi, Efnan Hanım toplantılara pek katılmaz,” dedi.

“Bu sefer katılmak zorunda. Malum patrondan sonra en yetkili kişi kendisi. Ayrıca toplantıyı dışarıda ayarla. Sende, asistanı da bize katılacaksınız. Son olarak toplantı yerini Efnan Hanım seçsin.” Cem oldukça şaşkındı. Emir geldiği için başını sallayarak “Peki abi,” deyip odadan çıkmıştı. Ahmet oldukça sıkıntıdaydı. Bir süredir diğer ilaç firmalarında da aynı durum söz konusu olduğu için şüphelerini amcasına bildirmesi gerekiyordu ancak amcası rahatsız olduğu için ikinci yetkili kişiye sorunu bildirmeliydi. Bu da Efnan’dan başkası değildi.

 

***

Bölüm sonu

Loading...
0%