
Keyifli okumalar arkadaşlar.
***
Genç kız mescitte namazını kılarak dışarıya çıktığında karşısında asistanını görünce duraksamıştı. Mercan oldukça gergin bir ifadeyle kendisine bakarken Efnan ayakkabılarını giyerek mescidin kapısını kapattı.
“Bir şey mi oldu Mercan, neden gerginsin?”
“Şey Efnan Hanım, üretim müdürü Ahmet Bey sizden toplantı talep etti. Bu öğle yemeğinde dışarıda…” dediğinde Efnan kaşlarını çatmıştı.
“Ahmet Bey ve diğerleri toplantılara iştirak etmediğimi bilmiyor mu?” derken öne gelen başörtüsünü düzeltmeye başlamıştı. Namaz kılarken bazen bozuluyordu eşarbı.
“Biliyorum ancak Ahmet Bey asistanına not düşürmüş önemli diye. Ayrıca benimde sizinle gelmemi istedi.” Efnan ne olduğunu anlayamıyordu. Yıllardır aynı firmada çalışsalar da Ahmet’ten daha önce böyle bir toplantı talebi almamıştı. ‘Acaba ailelerin istediği münasebet yüzünden mi bu kadar rahat davranıyor?’ diye düşünmeden edemeyen genç kız sonradan bu düşüncesinden utanmıştı. Ahmet öyle bir adam değildi. Bulundukları durumu suistimal edecek bir adam olsaydı babası ona asla güvenmezdi.
“Peki öğle molasında birlikte toplantıya katılırız.”
“Şey birde hattan çıkan üretim sayısını belirten dosyayı da getirmenizi istedi.” Efnan ilerlerken birden duraksamıştı. Yerinde dönerek tek kaşını kaldıran genç kız “Başka bir isteği var mıymış?” dediğinde kız istem dışı gülmüştü.
“Şey haddim değil Efnan abla ama Ahmet Bey daha önce sizinle hiç yüz yüze görüşmemişti. Bu durum şirkette dikkat çekmez mi?” Efnan da bunun farkındaydı ve rahat bir şekilde cevap vermişti.
“Elbette dikkat çekecektir ancak babamın rahatsız olduğunu herkes biliyor. Büyük ihtimalle bu yüzden benimle görüşmek istemiştir.” Mercan anlayışla başını sallarken öğle molasına kadar kalan işleri halletmek için işlerinin başına dönmüştü.
Vakit çok çabuk geçmiş öğle vakti gelip çatmıştı. Zamanı kimse durduramazdı ve Efnan üzerini giyinerek istenilen dosyayı çantasına koyarak Mercan’ı çağırıp yola koyulmuştu. Sakarya’nın en işlek caddesinde oldukça elit bir mekanda yer ayıran genç adam ondan önce giderek Efnan’ı beklemeye başlamıştı. Oldu olası böyle mekanları sevmezdi ancak hem kalabalık hem de Efnan’ın sevebileceği bir ortamı vardı. Genç kızın burada rahat edebileceğini düşünmüştü.
“Efnan Hanım ve yardımcısı geliyor abi,” Ahmet yardımcısı Cem’in baktığı tarafa dönerek başını sallamıştı.
“Biz yarım saat toplantı yapacağız Cem, bu arada siz yan masada olursunuz. Sonra yemeğimizi yer çıkarız.” Genç adam başını sallarken içten içe bu durumun Efnan’ın hoşuna gitmeyeceğini hissediyordu.
“Ahmet Bey?” Efnan masanın başına geldiğinde genç adam oturduğu yerden ayağa kalkmıştı.
“Hoş geldiniz, lütfen oturun,” derken kendisine çapraz olan sandalyeyi göstermişti. Efnan yardımcısına hemen yanında ki sandalyeye oturmasını söylerken Ahmet dikkatle onları izlemişti. Önemli bir konuda konuşacaktı ve yanlarında kimsenin bulunmasını istemiyordu. Ancak Efnan aynı fikirde değildi anlaşılan.
“Oturun Ahmet Bey, toplantımıza bir an önce başlayalım.”
“Konu oldukça önemliydi!” derken genç kadın adamın sözlerine derin bir iç çekerek “Ben Mercan’a güveniyorum. Siz asistanınıza güvenmiyorsanız onu başka masaya gönderebilirsiniz,” dediğinde Ahmet Cem’e başıyla masaya geçmesini söylemişti. Kısa süren bir sessizlikten sonra başlarına gelen garsona dönerek siparişlerini vermişlerdi. Şimdilik hepsi içecek söylerken genç kız diken üstünde oturuyormuş gibi hissediyordu. Böyle mekanları oldu olası sevmezdi. Fazla lüks yerler ona göre gereksiz para harcanan yerler olmuştu.
“Benimle ne konuşmak istemiştiniz?” Ahmet önündeki dosyayı genç kıza uzatarak “Buna bir göz atmanı istiyorum.” Efnan genç adamın resmi konuşmayı bırakmasıyla başını sallayarak kendisine uzatılan dosyayı almıştı. Ayrıca üretimden istediği dosyayı da genç kızdan alarak kendi kontrol etmeye başladı. Tam tahin ettiği gibi üretilenle pazarlanan arasında çok büyük fark vardı. Depoda mal eksilmesine rağmen pazarlama bölümü bunu satılan mallara girişini yapmamıştı.
“Burada yazanlara bir hata olmalı. Daha geçen hafta bu sarının iki katı üretim yaptık!” Efnan sıkıntıyla nefesin verirken içinden dua etmeye başlamıştı. Onu rahatlatan tek şey dualara sığınmaktı. Genç kızın şimdiye kadar sinirlenmek için bir sebebi olmamıştı. Her zaman sakin mizaca sahip olsa da bazı durumlarda sakin kalmak onun için bile zor oluyordu.
“Dün baban bu dosyayı inceliyordu, o da pazarlama bölümünde bir sıkıntı olduğunu farkında. Biliyorsun amcam hasta ve bu durumu ancak sen inceleyip çözüm üretebilirsin.” Ahmet’in amcam sözleriyle iki genç ona dönmüştü. Mercan ve Cem şaşkınlıkla genç adama bakarken Ahmet onların bakışlarını fark edince başını iki yana sallamıştı.
“Neden bana öyle bakıyorsunuz?”
“Mehmet Bey sizin amcanız mı?” Cem şaşkınlıkla sorarken firmada bu durumu bilen çok kimse olmadığı için onun bu davranışına şaşırmamıştı.
“Evet, Mehmet Bey benim amcam.”
“Ama sizin soy isimleriniz farklı!” Mercan ikiliye bakarken Efnan yardımcısının sorusuyla “Babamla Ahmet’in babası üvey kardeş. O yüzden soyadları farklı.” İki asistan anlayışla başını sallarken Mercan heyecanla “O zaman siz kuzensiniz!” dedi.
“Üvey!” diyen Efnan konuyu kapatmak isterken içinden ‘Üvey bile değiliz’ diye geçiriyordu. Genç kız haklıydı, Mehmet Bey dayısı olsa da üvey dayısıydı.
“Konumuza dönelim mi? Benden ne yapmamı bekliyorsun Ahmet? Biliyorsun bu işlerle ben ilgilenmiyorum, genelde müdürler sorumlu.”
“Biliyorum ancak bu durum farklı. Eğer girdilerde bir yanlışlık yapılmadıysa şirketin hesabından para kayboluyor demektir. Bu da hırsızlığa girer. Bu şirkette birçok eleman var çalışan. Hepsinden özellikle dürüst olması bekleniyor. Böyle bir duruma göz yumamayız.”
“Öyle bile olsa ben pazarlama müdürüyle yüz göz olmak istemiyorum.” O adamı birkaç kez görmüştü ve bakışlarından hoşlanmamıştı. Hakan bey genç bir adamdı ancak kibri dışından taşıyordu. Hırs dolu gözleri genç kızın hoşuna gitmemişti. Üstelik onun yanında kendini sakınmasına imkân yoktu.
“O zaman başka bir yol düşünmeliyiz. Ben kendisinden toplantı talep ettim.”
“Neden?” Efnan merakla genç adama sorsa da bakışları önünden ki dosyadan kalkmamıştı. Ahmet ona cevap verecekken duydukları gürültüyle genç adam hızla yerinden kalkmıştı.
“Özür dilerim efendim, yanlışlıkla oldu!” içecekleri getiren garson adamın üzerine tüm içecekleri boca ederken Ahmet başını iki yana sallayarak üzerini silmeye başlamıştı. Efnan’da hemen ayaklanırken neyse ki kimse sıcak içecek sipariş vermemişti.
“Tamam sorun yok,” diyen adam karşısında ki endişeli garsona hafif gülümsemişti. Personel müdürü koşturarak yanlarına gelirken bin bir özürlerle Ahmet’in üzerini temizlemek için yer gösteriyordu.
“Önemli değil, kaza bu olur öyle şeyler.” Efnan dudaklarına ulaşmayan içten bir gülümseme ile genç adama bakarken üzerinde ki pahalı takımı düşünmeden korkmuş garsona teselli veren adama bakmıştı. Başkası olsaydı şimdi o garsonun kovulması için elinden geleni yapardı. Özellikle böyle mekanlarda bu çok kolaydı.
“Merak etmeyin efendim gereğini yapacağız!” diyen adamla Ahmet’in kaşları çatılmıştı.
“Gereği nedir? İşine son vermeye kalkarsanız burayı birçok yerde rezil ederim bilmiş olun. Genç bilerek üzerime dökmedi ya tepsidekileri. Kaza dedik bitti. Ben şikayetçi oldum mu da gereğini yapacaksın? Ayrıca bir daha geldiğimde arkadaşı burada göremezsem hakkınızda hiç iyi şeyler duymayacaksınız.” Adam mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırırken Ahmet’in gözünün önüne üniversitenin ilk yıllarında garsonluk yaptığı mekan gelmişti. O da bu işlerin nasıl yürüdüğünü biliyordu. Yaz tatillerinde amcasının yanında işi öğrenmeye çalışsa da okul döneminde babasından para almamak için birçok iş yapmıştı. Çoğu da mekanlarda garsonluk yapmak ve stant açarak belli başlı ürünleri satmaktı.
“Siz nasıl isterseniz. Ancak üzeriniz berbat oldu dilerseniz kuru temizleme ücretini ödeyelim.”
“Gerek yok, ben hallederim.” Ahmet lekeleri çıkmasa da en azından birazını temizleyebileceğini düşündüğü için lavaboya yönelmişti.
“Siz devam edin, ben birazdan gelirim.” Masadakilerden izin isterken diğer garsonlar hemen dağılan etrafı toparlayıp yeni servis açmıştı.
“Tekrar özür dileriz.” Adam masadakilerden de özür dileyerek oradan ayrılırken Mercan hayran bir şekilde Ahmet’in ardından bakıyordu.
“Ne kibar bir kuzeniniz var Efnan Hanım!” diyen kızın hülyalı sesi Efnan’ın kulağına geldiğinde genç kız kaşlarını çatarak “Önüne dön Mercan, bu yaptığın hiç doğru değil,” dedi. Genç kız hemen toparlanırken Efnan ikinci puanını da genç adama vermişti.
İnsanlara üsten bakmıyordu!
Genç adam masaya geri döndüğünde üzeri epey ıslak odluğu için Efnan toplantıyı bitirmeyi önermişti. Son alınan karasa önce Ahmet Hakan’la konuşacak sonra da birlikte bir yol çizeceklerdi. En önemlisi de bu durum Mehmet beyin kulağına gitmeden halledilmeliydi. Genç kız mekandan çıktığında onları bekleyen Açelya hemen arabanın arka kapısını açmıştı. Kadının kaşları oldukça çatık duruyordu. Efnan Açelya’yı görünce sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti. Ona haber vermeyi unuttuğu için kendini suçlu hissediyordu.
“Açelya abla ben çok özür dilerim sana haber vermeyi unuttum.”
“Bir daha yapmazsanız sevinirim. Bu sizin iyiliğiniz için,” dediğinde Ahmet şaşkınlıkla ikiliye bakmıştı. Daha önce hastanede gördüğü kadının Efnan’ın yanında görmek genç adamı hem meraklandırmış hem de şaşırtmıştı.
“Bir sorun mu var Efnan? Hanım efendi kim?” Ahmet öne çıkarken Efnan gerilmişti. Daha önce böyle olaylar yaşamadığı için nasıl davranacağını bilmiyordu. Açelya ikili arasına girerek Ahmet’e ters bir şekilde bakmıştı. Onun bu davranışı Mercan’ın gülmesine neden olurken bu kez ters bakışlardan nasibini alan Mercan olmuştu. Genç kız her fırsatta gülümsüyordu. Oldukça neşeli bir karakteri vardı.
“Sorun yok Açelya’yı baban benim güvenliğim için görevlendirdi. Bir süre benimle olacak.” Ahmet daha önce yaşanan olayı bildiği için anlayışla başını sallamıştı.
“Anladım, dikkatli olun. Biz önce seraya uğrayacağız. Sonra toplantı için fabrikaya geçeriz.” Ahmet genç kıza neden yapacaklarını söylediğini bilmiyordu ancak planlarını bilmesini istemişti. İzin isteyen iki adam oradan uzaklaşırken Açelya onlar uzaklaşana kadar arkalarından bakmıştı.
“Bu sizin kuzeninizdi değil mi?” Açelya’nın sorusuyla Efnan başını sallamıştı.
“Evet, kendisini sık sık göreceksin. Şimdi fabrikaya gidelim, akşama uğramam gereken bir yer var,” dedi. Fabrikaya gittiğinde önce üretim bandını kontrol etmiş sonra da odasına giderek eksik dosyalarını tamamlamıştı. Ertesi gün üç günlüğüne laboratuvara girecekti. Efnan son bir yıldır önemli bir ilaç üzerine alışıyordu. Birçok firmanın aksine onlar insanların sağlığına önem verip iyileşmesi için çabalıyordu. Bu durum birçok firmanın tepkisini çekse de ne babası ne de kendisi onların ne düşündüğüne önem vermiyordu. İlaç firmaları ilaçları insanları iyileştirmek için değil onları kendilerine bağımlı yapmak için ilaçları üretiyordu. Birçok hasta iyi olduğunu düşünüyor ancak asıl olan hastalık bir süreliğine uyutuluyor belli bir süre sonra da yeniden meydana çıkıyordu. Resmen insanlar ilaçlarla sürünüyorlardı.
“Efnan Hanım mesai saati bitti çıkmıyor muyuz?” Açelya’nın sorusuyla genç kız başını kaldırarak kapıda ki kadına baktı.
“Benimde işim şimdi bitti, çıkalım.” Efnan odasını toparlayarak gerekli dosyaları kilitli dolabına koymuştu. Masanın üzerine önemli hiçbir belge bırakmadığına emin olarak çantasını alıp kapıya yönelmişti. Odasının kapısını da kilitledikten sonra Açelya’nın önünde çıkışa doğru yürümeye başlamıştı. Park alanına doğru ilerlerken sırtında hissettiği ürperti ile başını kaldırmış yine genç adamla gözleri çakışmıştı. Efnan hızla bakışlarını kaçırırken Açelya onun neden rahatsız olduğunu düşünerek genç kızın baktığı pencereye çevirmişti kafasını. Dikkatle Efnan’a bakan adamı görünce kaşları çatılarak “Kim bu denyo?” diye sorunca Efnan şaşkınlıkla genç kadına bakmıştı.
“Anlamadım?” Açelya ağzından çıkan argo cümleyle kendine gelirken Efnan kadının ifadesine neredeyse gülecekti.
“Size gözünü dikip bakan bu adam kim diye sordum? Bir zararı dokunuz mu size?”
“Kendisi pazarlama müdürümüz Hakan Bey, yıllardır bu firmada çalışır. Uzun süre bizimle çalışmasına rağmen son birkaç aydır böyle rahatsız edici bakışlar atıyor.” Efnan dürüst bir şekilde cevap verirken Açelya başını iki yana sallamıştı. Efnan arabaya bindiğinde kapısını kapatarak direksiyona geçti.
“Böyleleri tehlikeli olur dikkatli olmakta fayda var.”
“Sanmıyorum sadece biraz hırslı. Babam başarılı bir müdür olduğunu söylüyor.”
“Başarısını seninle mi taçlandırmak istiyor o zaman?” Açelya’nın sorusuyla genç kız duraksamıştı.
“Anlamadım?”
“Madem işinde başarılı biri neden işini yapmak yerine patronun kızını kesiyor?” Efnan kaşları çatılı bir şekilde genç kadına bakarken bugün kaç kez kaş çattığını bilmiyordu.
“Bence yanlış anladın. Hakan beyin öyle bir niyeti olduğunu sanmıyorum.”
“Bu kadar izole bir hayat yaşamış olamazsınız. İnsanlar birine o şekilde bakıyorsa ki bu erkekse mutlaka bir niyeti vardır. Babanız sizi çam fanusun içince dünyadan bir haber büyütmüş anlaşılan. Kötülük nedir bilmiyorsunuz. Size bir tavsiye Efnan Hanım, böyle adamlar çıkarı için her şeyi göze alır. Siz içinizdeki iyi niyete aldanırsınız ancak karşınızdaki insan iyi niyetli olmayabilir.”
“Yine Efnan Hanım olduk!” genç kız Açelya’nın sözlerini düşünmeden edememişti. O genç kadının dediği gibi tam da izole bir hayat yaşamıştı. Dış dünyanın kötülüklerinden uzak bir hayat. Onun tüm hayatı kurslarda geçmişti. Üniversite de bile derslerine odaklanır kimseyle muhatap olmazdı. Oldukça başarılı bir öğrencilik geçirse de özellikle erkeklerden uzak duruyordu.
“Haklı olabilirsin. Babam benim için güveli bir fanus oluşturdu. Dış dünyanın kötülüğünü bilmiyorum. Ben hem iyilik olan tarafta olmaya çalıştım.” Efnan buruk bir şekilde başını pencereden dışarıya çevirmişti.
“Eve gitmeden uğrayacağınız yer olduğunu söylemiştiniz nereye gideceğiz?” genç kız derin bir nefes alarak parmağında ki zikirmatikle tespih çekmeye başlamıştı.
“Önce mahalleye gideceğiz, orada ziyaret etmem gereken bir aile var, sonra da eve döneriz.”
“Hangi mahalle?” derken Efnan genç kadına gidecekleri mahallenin adresini vermişti. Yol boyu sessiz kalan ikili izbe mahalleye geldiklerinde Açelya emin olmak için arkada oturan genç kıza bakmıştı.
“Burası olduğuna emin misin?” Efnan kendisine soru soran kadınla düşüncelerinden çıkmıştı. Etrafına bakınarak başını sallarken “Az ilerdeki marketin önünde dur Açelya abla,” dediğinde Açelya kızın kendisine ‘abla’ deyisine alışmaya çalışıyordu. Söylenileni yaparak hızla arabadan inip hemen etrafı kontrol etmeye başlamıştı. Bulundukları bölge pek tekin bir mahalle gibi görünmüyordu.
Efnan arabadan inerek oldukça rahat bir şekilde markete girerken Açelya onun sık sık bu mahalleye geldiğini anlamıştı. Küçük mahalle marketi olan yerin kapısından içeriye girdiklerinde kapının hemen üstündeki zil çalmış, bakışları üzerlerine çekmişlerdi. İçeride iki üç kişi vardı. Efnan önce içerideki kadınlara kısa bir bakış attıktan sonra raflara yönelirken market sahibinin kendilerini izlediğini biliyordu.
“Bu son abi, bugün de versen ne olur. Söz yarın borcumu ödeyeceğim,” diyen genç kızla adam bir süre sessiz kalmıştı. Birkaç saniyenin ardından adam kızın isteğini kabul ederek marketten göndermişti. Diğer müşteriler de marketten çıktıktan sonra Efnan ağır adımlarla kasaya yönelmişti.
“Hoş geldiniz, bir daha geleceğinizi düşünmemiştik.”
“Az önceki kız nerede oturuyor?” Efnan adamın sözlerine aldırış etmeyerek sormuştu. Adam daha önce gelen genç kıza kısa bir bakış atarak cevap vermişti.
“Üst sokakta kardeşleriyle oturuyor. Ana yok baba yok malum geçinmek zor.”
“Sizden ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmanızı rica etmiştim. Keşke kızın kalbini kırmasaydınız.” Adam mahcup bir şekilde Efnan’a bakarken “Ne yapalım kızım bizde buradan geçiniyoruz. Veresiye isteyen çok, elimden geldiğince yardım ediyorum. O kız çalışıyor ondan daha kötü durumda olanlar var.” Efnan adama hak verse de elinden bir şey gelmezdi.
“Defteri satın almaya geldim. Hesaplarsanız…” Adam kızın sözleriyle hemen dediğini yapmaya başlamıştı. Açelya şaşkın bir şekilde genç kıza bakarken oldukça yüklü bir miktarsa para ödeyip veresiye defterini adamdan almıştı.
“Gelecek ay bir aksilik olmazsa yine geleceğim. Sizden rican ihtiyaç sahiplerine yardımcı olun. Tabi bu demek değil her önünüze gelen kişilere veresiye verin. Gerçekten müşkül durumda olanlara lütfen. Varsa yetimler onların adresini verirseniz yardımcı olmak isteriz.” Adam şaşkınlıkla genç kıza bakarken kızın duru yüzü adamı hayran bırakmıştı. Yaşlı olmasına rağmen kıza bakmaktan ar ederek başını eperken “Allah sizden razı olsun, birçok kişiyi zora düşmekten kurtardınız,” dedi.
“Allah herkesten razı olsun,” diyen genç kız elleri dolu bir şekilde marketten çıkmıştı. Açelya sessizce genç kızı takip ediyordu. Arabaya yönelen kadın Efnan’ın farklı yöne ilerlediğini görünce “Nereye?” diye sordu.
“Buraya kadar gelmişken ziyaret etmem gereken bir teyze var,” diyen kız ağır adımlarla yoluna devam etmişti. Üç bina ileride binalar arasında kalmış tek katlı bir gecekonduya geldiklerinde Açelya her zamanki gibi etrafı kontrol ederek kızı takip ediyordu. Kapıyı tıklatan Efnan içeriden koşturarak gelen ayak sesiyle gülümsemişti.
“Aaa Efnan abla geldi!” altı yedi yaşlarında küçük kız çocuğu evin içine doğru bağırırken yaşlı kadın güçlükle yürüyerek kapıya çıkmıştı.
“Hoş geldin kızım, gelsene içeri.” Efnan ayaklarını çıkararak eve girerken Açelya da onu takip ederek eve girmişti. İki oda bir salondan oluşan ev oldukça kötü durumda görünüyordu.
“Ceyda yok mu Nadire teyze?” Ceyda yaşlı kadının iki torunundan büyük olanıydı.
“Yok kızım işe gitti.”
“Ne işi? Hani okuyacaktı?” Efnan endişeyle sorarken kadın üzgün bir şekilde genç kıza bakmıştı.
“Ne ettiysem dinletemedim kızım. Tutturdu okuyanlar ne oldu ben çalışacağım diye. Eyleyemedim kızım…”
“Ben onunla konuşurum. Hem sen düşündün mü teklifimi? Gel he de şu evi yıkıp yerine sana dört katlı bina yapalım. Hem diğer daireleri kiraya verir gül gibi geçinirsin torunlarınla. Hem Ceyda da okulundan olmamış olur.”
“Bilemedim ki kızım. Ev öyle ha deyince olmuyor ki? Bu zamanda nerede kalırız, nasıl yaşarız?” Efnan kadının yaşlılıktan kırış kırış olmuş ellerini kavrayarak yüzüne bakmıştı.
“Sen onu düşünme Nadire teyze, birkaç aya evi hallederiz. Sende bu süre içinde bizim pansiyonlardan birine kalırsın. Bak birkaç aya havalar soğuyacak sen de çocuklarda yine hasta olacaksınız. Değer mi?” genç kızın sözleriyle başını eğen kadın çaresiz kabul etmişti. Torunu geldiğinde onunla da konuşacaktı. Zaten iki torunundan başka kimsesi yoktu kadının.
“Allah senden razı olsun kızım, ne dileğin varsa versin.” Efnan duasını kabul ederek yerinden kalkarken salonun köşesinde getirdiği poşetleri karıştıran küçük kızın başını okşayarak kapıya yönelmişti.
“Biz gidelim teyze, sende numaram var bir şey olursa ararsın.” Yaşlı kadın ikiliyi yolcu ettikten sonra Efnan Açelya’ya dönerek “Senin çevren vardır, Ceyda’nın nerede çalıştığını öğrenebilir misin? Yaşı küçük daha ziyan olmasın.” Açelya kızın isteğiyle başını sallayıp evin küçük avlu kapısını açtı. Arabaya doğru ilerlediklerinde Açelya oldukça düşünceliydi. Gün içinde kızın yaptıkları onu düşündürmeye yetmişti. Bu kadar zenginliğin arasında saf ve temiz yürekli kalabilmek herkesin yapabileceği bir şey olmadığı için Efnan’a uzaylı görmüş muamelesi yapmaktan kaçınmaya çalışıyordu.
“Şimdi nereye?”
“Eve gidiyoruz ama yolda bir tatlıcıya uğrayalım.” Yol boyunca konuşmayan ikili radyodan çalan kısık sesli müziği dinliyorlardı. Efnan pek duymasa da Açelya’nın arada ağzında küçük mırıltılar çıkmaya başlamıştı.
“Yarın daha sade giyiniz misin? Yanımda takım elbiseli birini dolaştırmak garip oluyor. Mümkünse sivil giyin.” Açelya kızın sözleriyle geriye bakmıştı.
“Nasıl istersen, bende bunların içinde rahat değildim açıkçası. Kamuflajlarımı özledim.” Genç kadın derin bir iç çekerken Efnan onun eski asker olduğunu bildiği için üzüntüsünü içinde hissetmişti.
“Zor olmuş olmalı senin için. Kaç yıl askerlik yaptın?”
“Akademileri de sayarsak on yılı geçmişti.” Efnan şaşkınlıkla genç kadına bakarken Açelya onun şaşkınlığına gülümsemişti.
“Çokmuş, umarım yeniden dönersin.”
“Mümkün değil, gazi olarak çürüğe çıktım. Neyse en azından ona yakın bir meslek yapıyorum.” Genç kadın kendi kendini teselli ederken yakında gördükleri tatlıcının önüne park ederek arabayı durdurmuştu.
“Siz inmeyin ben istediğinizi alıp gelirim.”
“Ben alırım teşekkür ederim.” Genç kız oldukça yorgun bir şekilde tatlıcıya doğru ilerlerken Açelya hemen arkasından yürüyordu. Onun varlığını hissetmek ilk günkü gibi artık rahatsızlık vermezken Efnan kısa sürede alacağını alarak hızla arabaya döndü. Kendisi de yanında ki kadını da bugün çok yormuştu. Eve doğru yola çıktıklarında kısa süren yolculukları bittiğinde Efnan Açelya’ya dönerek “Bizimle yemeğe kalır mısın?” diye sordu. Açelya kızın teklifine şaşırırken başını iki yana sallayarak “Bunun uygun olacağını sanmıyorum, size hayırlı akşamlar,” dedi. Efnan onu ikna edemeyeceğini anladığında üstelememişti. Genç kız büyük evin yedi basamakla çıkılan geniş kapısına ulaştığında geriye dönerek Açelya’ya bakmıştı. Açelya kızın eve girmesini bekledikten sonra oradan ayrılacak gibi görünüyordu.
“Nerede kaldın kızım, telefonun neden kapalı?” genç kız anahtarıyla kapıyı açacakken kapı birden açılmış annesi endişeyle konuşmuştu.
“Telefonum kapalı mı farkında değilim anne. Hem yalnız değildim ki babam biliyordu Açelya’nın yanımda olduğunu.”
“Baban olsa sorardık. Adam dinlenmek için işe gitmiyor ama evde durduğu yok. Sürekli dışarıda.” Efnan annesinin sitemine gülerken ayakkabılarını çıkararak içeri girmişti.
“Aç mısın, yemek hazırlayayım mı?”
“Babamları beklerim anne,” diyen kız terliklerini giyerek salondan sesi gelen yengesine doğru ilerlemişti.
“Selamünaleyküm yenge nasıl oldun?” Gülay hanım genç kızı görünce gözleri meşale gibi parlamıştı.
“Şükür kızım seni gördüm daha iyi oldum. Geç kaldın, bir sorun yok değil mi?”
“Yok çok şükür işim uzadı. Ben üzerimi değiştireyim sonra yanınıza gelirim.” Genç kız yanlarından uzaklaşırken Gülay Hanım ve Zeynep Hanım ardından iç çekmişti.
“Allah nazardan sakınsın, ne zaman yaparız sözü?” Gülay hanım yanında ki eltisine dönerken Zeynep Hanım buruk bir şekilde gülümsemişti.
“Bilmem siz ne zaman istemeye gelecekseniz o zaman?” Gülay hanım üzgün bir şekilde alçıdaki ayağına bakmıştı. Bu halde hazırlık yapmasına imkan yoktu.
“Ben bu haldeyken zor olacak gibi, bir sürü hazırlık gerek,” diyen kadınla Zeynep Hanım gülümsemişti.
“Ne hazırlığı Gülay, yabancı mıyız?”
“Olmaz öyle şey, yabancı olmasak da gelinim için birçok hayalim var. Bir tane oğlum var onun eşi için en güzelini istiyorum. Hiçbir eksiği olmayacak Efnan kızımın.” Gülay hanım düşünceli bir şekilde Zeynep hanıma bakarken aklına gelen kişiyle gözleri parlamıştı.
“Ne oldu?”
“Ben yerimden kalkamıyorum ama benim kadar bu işlerden anlayan birine emanet edebilirim hazırlıkları.”
“Aşk olsun ben varken kimden yardım isteyeceksin.”
“Sen kız annesisin. Senden yardım alamam. Ama kendin hazırlık yapacaksan bilemem.” Zeynep hanım kararlı görünen kadına gülerken ellerini dizine vurarak “Ben bir çay koyayım, adamların geleceği yok,” dedi.
Zeynep hanım mutfağa geçerken üzerini değiştiren genç kız salona gelerek yorgun bir şekilde Gülay hanımın karşısına oturmuştu.
“Yorgun görünüyorsun kızım, dinlenseydin.”
“Sizinle oturamayacak kadar yorgun değilim yenge merak etme. Sen nasılsın, var mı bir isteğin.”
“Yok kızım ne isteğim olacak. En büyük isteğim gerçek olacak inşallah.” Genç kız başta kadının ne dediğini anlamasa da sonradan kendisine dikkatle bakmasıyla utanarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Ahmet’le konuştunuz mu?” Efnan başını sallarken yanakları kızarmaya başlamıştı. Kadın ayağının altında ki yastığın yükseltisinden rahatsız olarak ayağını çevirmek istemiş ancak başarılı olamayınca Efnan hemen yardımına koşmuştu.
“Böyle iyi mi yenge?”
“Daha iyi kızım, çok yüksel oldu bu yastık.” Efnan başını sallayarak odaya geçmişti. Daha alçak bir yastık alarak salona geldiğinde kadının ayağına dikkat ederek yastığını değiştirmişti.
“Böyle nasıl?”
“Allah razı olsun kızım daha rahatım. Hakkını helal et seni de uğraştırıyorum.”
“O nasıl söz yenge, sen iyi ol yeter.” Genç kız annesine yardım etmek için mutfağa geçerken Gülay Hanım ilaçların etkisiyle uykuya dalmıştı.
“Neredeydin kızım? Gülay yengenin yanında sormak istemedim ama çok merak ettim seni. Haber vermeden iş yapmazdın sen?”
“Kusura bakma anne haber vermeyi unuttum. Nadire teyzeye gittim. Şu ev meselesi için,” dediğinde Zeynep Hanım anlayışla kızına bakmıştı.
“Yine de bir daha haber vermeden gitme bir yere. Üstelik öyle bir mahalleye giderken mutlaka haber vermelisin.”
“Bir daha olmaz, unutmuşum. Bugün Ahmet ile toplantı yaptık.” Genç kızın sözleriyle Zeynep Hanım şaşkınlıkla ona bakmıştı.
“Nasıl? Sen toplantılara girmemeye özen gösterirdin. Yoksa evlilik meselesi yüzünden mi?”
“Hayır hayır ondan değil. Fabrika ile alakalı önemli bir konu vardı onu görüştük. Yanımızda ikimizin de asistanı vardı.” Kadın kızının sözleriyle başını sallarken aklı karışmıştı. Karşı cinse karşı dikkatli davranan kızının ilk kez tek başına toplantı yapması düşündürmüştü kadını. Üstelik Ahmet ile olması aklını karıştırmıştı.
“Babanın haberi var mı?”
“Ona söylemedim. Sen bil istedim anne…”
“Anladım, ikinci görüşme yapacak mısın? Emin olmak için, evlilik şakaya gelmez kızım iyi düşünmelisin. Biz istiyoruz diye değil, kendi istediğin için evlenmelisin.”
“Merak etme anne ikinci görüşmeye gerek yok. Bu günkü toplantı emin olmamı sağladı. Siz istediğiniz için değil, kendi isteğimle evlenmeyi kabul ettim.”
“Sen bilirsin kızım, hakkınızda hayırlısı.” Zeynep hanım konuşmayı keserek salona geçtiğinde uyuyan kadını görünce yeniden kızının yanına dönmüştü. Anne kız bir süre sohbet ettikten sonra kapı zilinin çalmasıyla Efnan odasına geçerken Zeynep Hanım kapıyı açmıştı. Gelen kocası ve kayınbiraderinden başkası değildi.
“Ahmet gelmedi mi Mehmet?”
“Yok hanım o arkadaşlarına gidecekmiş. Bu akşam gelmeyecek.” Zeynep hanım ikiliyi içeri davet ederken Gülay hanımın uyuduğu salonun kapısını kapatmıştı. İkili büyük salona geçerken Mehmet Bey seslenmişti.
“Bak hanım sana ne diyeceğim. Hilmi söyledi onların üst katı satılıkmış ne dersin orayı alalım mı?” dediğinde Zeynep Hanım hevesle kocasına bakmıştı.
“Gerçekten mi? Ay çok sevindim, hemen gidip bakalım.” Kadın sevinçle cevap verirken Mehmet Bey karısının mutluluğuna gülümsemişti.
“Öyle, hatta alt katta satılıkmış, bina yeni olduğu için pahalı daireler. İki katın sahibi de aynı kişi olunca satmaya karar vermiş.”
“Olur yarın arar konuşursun evi gider bakarız. Abimlerin dairesine benziyorsa çok güzel olur.”
“Bizim daireden bir oda küçük olması lazım ama içini görmedim. Biliyorsun teras olduğu için balkonları büyük oranın.”
“Ne güzel çiçek yetiştiririz. Efnan bayılır o daireye,” dediğinde Efnan üzerine feracesini giymiş bir şekilde salona gelmişti.
“Hoş geldiniz baba, neye sevineceğim?” dediğinde annesi gülümseyerek cevaplamıştı.
“Baban amcanların üst katını satın almaya karar verdi, yanında bu evden taşınıyoruz.” Efnan aldığı habere gerçekten mutlu olmuştu. Bu büyük evde kalmaktan hoşlanmıyordu. Asıl hoşlanmadığı bulundukları semtti. Zenginlerin, insanlara üstten bakan insanların içinde yaşamak istemiyordu. Bazen kendisine bakarken sırf ferace giydiği için kendisine kınayıcı bakışlar atıyor, yüzlerinin ifadesi değişiyordu.
“Çok sevindim babacım, hayırlısı olsun.”
“Bir yerde de senin için o semtte ev almak istiyorum kızım. İleride kolaylık olur size.” Efnan babasına minnetle bakarken bu yaşına kadar aldığı her kararı kendisini düşünerek aldığını bildiği için ona minnettardı. Her duasında anne babasının eksikliğini göstermemesi için Allah’a yalvarıyordu.
“Bu yaştan sonra beni düşünmeyin baba, artık sizin rahat etme zamanınız gelmedi mi?” diye sordu. Hilmi bey genç kıza hak verirken Efnan “Sofrayı kurayım mı?” diye sordu. Genç kız olumlu cevap alırken masayı hazırlamaya başlamıştı. Hilmi bey karısının yanına geçerken Mehmet Bey karısına dönerek “Bugün Ahmet’le dışarıda yemek yediğini biliyor musun?” diye sormuştu. Zeynep hanım gülümseyerek kocasını onaylarken “Kızı utandıracak bir şey sorma Mehmet, senin bilmeni isteseydi sana haber ederdi. Benim haberim var.”
“Ne karar vermiş, dün akşam Ahmet hayırlı iş için gelmek istediğini söyledi ancak kızıma sormadık.” Zeynep hanım kocasının düşünceli davranışına her zaman hayran olmuştu. Kendisine de kızına da her zaman anlayışlı davranıyor, fikirlerini almadan karar vermiyordu. Biliyordu ki ailede alınacak bir karara hepsini etkiliyordu.
“Evlenmeye kararlı, başka görüşme yapmaya gerek olmadığını söyledi. Biz değil kendi istediği için evliliği kabul etmiş.”
“İçim rahatladı Zeynep, sırf ben istiyorum diye evlilik yapması isteyeceğim son şey. Kızım her zaman mutlu olsun istiyorum. Mümkün olmasa da en azından ona destek olacak bir eşi olsun istiyorum. Ahmet belki yara aldı ama kızımın yanında olacak, ona destek olacak adam. Ona kendimden çok güvenirim Zeynep biliyorsun. Kalbi tertemizdir yeğenimin.”
“Bilmez miyim Mehmet, elimizde büyüdü.” Karı koca kızının masa hazır çağrısına uyarak yerlerinden kalkmışlardı. Yemek oldukça hoş sohbetli geçmişti. Gülay hanım dayanamayarak kocasına dönüp “Hilmi madem bizim alt kat satılık, Ahmet’e söyleyelim de orayı kendilerine alsın,” dediğinde Efnan Ahmet’in söylediklerini hatırlayarak yengesine cevap vermişti.
“Böyle bir kararı Ahmet’e sormadan almak doğru olmaz mı yenge, o dairenin pahalı olduğunu söylediniz, belki başka masrafları vardır.” Gülay hanım kızın sözlerine anlam veremezken Hilmi Bey gülümseyerek kıza bakmıştı.
“Hanım kız haklı, belki bizimle aynı binada oturmak istemezler,” dediğinde Efnan araya girdiği için utanmıştı. Yanlış anlaşılmak isteyeceği son şey bile olamazdı. Utandığı için sessiz kalırken Gülay Hanım kocasına hak vermişti. Ne kadar sevse de belki gelini aynı binada oturmak istemezdi. Anlayışla genç kıza bakarken Efnan ortada henüz bir karar olmadığı için sessiz kalmaya karar vermişti. Yemekler yenmiş, çaylar içilmiş herkes odasına çekilmişti. Efnan namazını kılıp kuranını okuduktan sonra yatmak için hazırlanırken annesi odasına gelmişti.
“Konuşalım mı kızım?” dediğinde Efnan merakla annesine bakmıştı.
“Elbette anne, bir sorun mu var?”
“Merak ettim kızım neden dairenin alınmasını istemedin? Ahmet geliriyle o daireyi alabilir. Yoksa Hilmi abinin dediği gibi aynı binada yaşamak mı istemiyorsun?” Zeynep hanım o kadar naif sormuştu ki merakından sorduğu belli oluyordu. Sesinde kesinlikle kınayıcı veya onaylamaz bir ton yoktu.
“Ondan değil anne, Ahmet son zamanlarda fazla harcama yaptığını söyledi. Kiraya oturmak sorun olur mu diye sormuştu. O yüzden yeni masraf olsun istemedim. Hatta yengemler kabul ederse bir süre onlarda kalabiliriz.” Zeynep hanım kızının sözlerine şaşırırken “Ne zaman konuştunuz bu konuyu?” diye sordu.
“Dün görüşme yaparken, aklımızdaki her şeyi konuştuk işte. Nerede yaşamak istediğimi sordu bende mahallede dedim. Sonrasında işte böyle…” dediğinde Zeynep Hanım kızının başını okşayarak yanaklarını öpmüştü.
“Allah ikinizi de birbirinize hayırlı eş eylesin,” dedi. Efnan içten duaya ‘amin’ derken Zeynep hanım gönül rahatlığıyla kızının odasından çıkıp kendi odasına geçmişti. Gece güne dönerken Efnan yeni bir maratona başlamıştı. Sabahki işlerini halletmiş, kahvaltıyı ailesiyle yaparak Açelya ile birlikte fabrikaya doğru yola koyulmuştu. Laboratuvarda oldukça fazla işi vardı ve şimdiden kendisini yorgun hissetmeye başlamıştı.
“Efnan Hanım, ziyaretçiniz var!” genç kız güvenliğin yanına gelmesiyle ona dönmüştü.
“Öyle mi kim?” Açelya kızın ardında onu takip ederken karşısında duran kadına istem dışı gözlerini kısarak bakmıştı. Kadının üzerine şık bir tayyör vardı. Yapılı saçları boyanmış, ileri yaşına rağmen oldukça genç görünüyordu.
“Evet, sizin için ne yapabilirim.” Açelya tecrübesiyle kadının iyi niyetle gelmediğini anlamıştı.
“İsteğe itaat ederek ölmek üzere olan babanı görmeye gelebilirsin.” Efnan aldığı cevapla geriye adımlarken Açelya hemen yanına geçerek kızın koluna dokunmuştu. Bu onun dilinde sakin olması yönünde uyarıydı.
“Benim babam şu anda evde, başka da babam yok. Siz yanlış yere geldiniz!” dediğinde kadın sinirlenerek öne çıkmıştı.
“Kal olduğun yerde,” Açelya kanını uyarırken Efnan derin bir nefes almıştı.
“Şımarıklığın lüzumu yok. Adam ölüm döşeğinde seni görmek istiyor. Ya güzellikle gelir babanı görürsün ya da seni zorla götürürüz.” Efnan kadının sözleriyle sakinliğini korurken başını çevirerek güvenliğe bakmıştı.
“Hanım efendiyi fabrika sınırlarının dışına çıkarın. Bir daha da benimle görüşmek isteyen yabancıları ben izin vermediğim sürece içeri almayın.” Adam kadını göndermek isterken kadın öfkeyle bağırmaya başlamıştı. Efnan onun bağırtısını umursamazken bu işin kolay bitmeyeceğini hissediyordu.
***
Yorumlarınızı bekliyorum...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 16.76k Okunma |
1.84k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |