Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@mermarid

Genç adam aynadaki yansımasını son kez kontrol ederek arkasını dönüp yatağının üzerine duran arabasının anahtarını almıştı. Bugün onun için büyük gündü! Bugün kalbinin kapısını kilitleyip yoluna bakma günüydü. Odasından çıkıp salondan gelen seslere doğru yönelirken oldukça sakin görünüyordu.

“Oğlum nereye?” annesinin sesiyle salonun kapısında duraksayan genç adam kendisine üzgün bir şekilde bakan kadının yanına ulaşarak ellerinden öptü.

“Nereye gittiğimi biliyorsun anne!”

“Yapma oğlum, kendine bu eziyeti yapma.” Genç adam buruk bir şekilde gülümseyerek başını iki yana sallamıştı.

“Bunu görmek zorundayım anne, sende biliyorsun yoksa yoluma devam edemem.”

“Zaten ne olduğunu biliyorsun kendine bu eziyeti yapmak niye evladım. Gel anne sözü dinle gitme o düğüne!” Ahmet annesinin üzgün bakışlarına hafif gülümseyerek yerinden kalkmıştı.

“Beni düşünme anne, bilirsin bende biten bir daha geri dönmez!” Gülay Hanım oğlunu ikna edemeyeceğini anladığında onun ardından dua etmeye başlamıştı. Tek duası oğlunun daha fazla üzülmemesi içindi.

Genç adam evden çıkarak geçen ay aldığı arabasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Arabası ne çok lüks ne de çok ucuzdu. Dayısının yanına çalışmaya başladığında şirket kendisine araba tahsis etmek istemiş ancak genç adam emanet malı kullanmak istemeyerek babasının desteğiyle orta yollu bir araba almıştı. Yaklaşık beş aydır yeni kurulan bir ilaç firmasının genel müdürlüğünü yapmaya başlamıştı. Başta işi yapamayacağını düşünse de kısa sürede işi kavramış hatta beklenmeyecek bir şekilde başarılı da olmuştu. Şimdi ise Alya ve Akasya’nın yardımıyla ilaç firması için nadir olan bitkileri yetiştirecekleri bir sera üzerine çalışıyorlardı. Arabası hedefine ulaştığında kısa bir süre arabanın içinden karşıda duran düğün mekanına girip çıkan kişilere odaklanmıştı. Sakin olmalı ve gözleriyle bazı şeyleri görmeliydi. Onun burada olacağını biliyordu. Arabasının çamının tıklatılmasıyla bakışları yan tarafa çevrilmişti.

“Senin burada ne işin var?” Ahmet arabadan inerek kendisine kaşları çatılı bir şekilde bakan arkadaşına bakmıştı.

“Davet edildim neden gelmeyeyim?”

“Alya geleceğini biliyor muydu?” Ahmet Akasya’nın sorusuyla başını iki yana sallamıştı.

“O gelmemi istemedi ancak gelmem gerekiyordu.” Akasya yanındaki Onur’a kısa bir bakış atarak sormuştu.

“Neden kendine bu eziyeti yapıyorsun Ahmet. Onun da burada olacağını biliyorsun neden bu ısrar?”

“Anlamıyorsunuz değil mi Akasya, görmem gerek. Onun bir başkasının elini tuttuğunu görmem gerek!” Akasya öne çıkacağı anda Onur nişanlısının elini kavramıştı.

“Hayatım bırak canı nasıl istiyorsa öyle davransın. Görmek istiyorsa görsün ve kabullensin.”

“Ama Onur!” Onur genç adama anlayışlı bir bakış atarken iç çekerek “Hadi birlikte içeri girelim,” dedi. Üçü birlikte mekandan içeriye girdiklerinde kapıda onları Deniz Hanım ve Han’ın annesi karşılamıştı. Deniz hanım onları gördüğüne mutlu olurken üçlü iyi dileklerini belirterek salona giriş yapmıştı. Bugün Avukat Han ve Cemile ablasının düğünü vardı ve Ahmet kendisini terk eden sevdiği kadının da bu düğüne katılacağını biliyordu. Nitekim Han onun abisi sayılırdı.

Genç adam kendilerine ayrılan masaya geçtiğinde onu gören Alya hızlı adımlarla yanına gelmişti. Ahmet yeni bir azara kendini hazırlamışken Alya beklemediği bir şekilde genç adama sıkıca sarılmıştı. Ahmet eli havada asılı kalırken arkalarında homurdanan Cenk ikilinin ayrılmasını sağladı.

“Alya şu sarılma işini abartmıyor musun artık?” Cenk homurdanırken Alya omzunu silkerek kocasına bakmıştı.

“Süt abime sarılmak için senden izin mi alacağım?” Akasya ikilinin atışmasına gülümserken Ahmet homurdanarak cevap vermişti. Ahmet ailesiyle birlikte Trabzon’a gittiğinde Emine hanımın onun sütannesi olduğunu öğrenmiş dolayısıyla birden dört kardeşi daha olduğu ortaya çıkmıştı. İkizler Arya ve Alya onun sütkardeşleri Selim ve Serdar da süt ağabeyleri olmuştu. O günden sonra Alya kendisine oldukça yakın davranıyordu. Aradaki mahremliğin kalkması genç kadının işine gelmişti. Ne zaman canı sıkılsa aralarında yaş olmamasına rağmen süt abi şunu yap, süt abi şuraya gidelim diyerek Ahmet’i canından bezdirmişti. Bu zor günlerinde belki de Ahmet’e en iyi gelen bu sütkardeş olayı olmuştu.

“Eskiden sana sarılmaya kalktığımda beni öldürmeye kalkardın Alya, mümkünse o şekilde devam edelim.” Alya omzunu silkerken Cenk gülümsemeden edememişti. Salonda hafif bir müzik çalıyordu. Davetliler bir bir masaları doldururken Ahmet’in gözüne takılan çiftle ortam birden buz kesmişti. Genç adam salonun merdivenlerinden el ele inen çifti görünce gözleri birden buzdağına dönmüştü. O mavi gözler ne kadar soğuk bakabilirse o kadar soğuk olmuştu.

“Sakin ol Ahmet değmez!” Alya genç adamın birden değişen ifadesiyle nereye baktığını anlayarak bakışlarını o yöne çevirmişti. Üzerinde kırmızı askısız diz üstü elbisesiyle yanındaki adamın elini sıkıca tutan kızı göz hapsine almıştı. Genç adam ona baktıkça içinin yandığını hissediyordu.

“Ben bu kadar kör müydüm?” diye kendi kendine konuşurken Akasya arkadaşının omzuna dokunarak onu cevaplamıştı.

“Kör olan sadece sen değildin Ahmet, bizde göremedik.” Akasya ve Ahmet üniversitede aynı bölümü okumuş, Aslı ile de orada tanışmışlardı. Genç adam dört yıl önce aşık olduğu kadına bakarken kendine inanamıyordu. Nedense sevdiği kadını hiç tanıyamadığını düşünüyordu.

“Değmez!” Akasya ve Alya genç adamın iki yanında yerini alırken Cenk misafirlerle ilgilenmek için yanlarından ayrılmıştı.

“Oturalım mı artık, ayakta dikili kaldık.” Onur’un uyarısıyla oturduklarında Alya izin isteyerek kocasının yanına gitmişti. Bu düğün onlar için çok önemliydi. Han sonunda ailesini ikna ederek Cemile ile evleniyordu. Onların mutluluğuna ortak olacaklardı ve olumsuz bir durumun yaşanmasını istemiyordu.

Müziğin sesi yükselmeye başlamış genç çift salona giriş yapmıştı. Dans eden çifte boş bir ifadeyle bakan genç adamın bakışları Aslı ve yeni nişanlısının üzerine dönmüştü. Dansa kalkan ikili üzerindeki bakışları hissetmiş gibi aynı anda Ahmet’e döndüklerinde Aslı yerinde donup kalmış, adam ise anlam veremeyerek genç kızı dans etmeye alana götürmüştü. İkilinin bakışları birbirine takılı bir şekilde öylece dururken Aslı bedenine dolanan kollarla kendine gelmiş gibi bakışlarını çekmişti.

“Şuna bak birde utanmadan bu tarafa bakıyor.”

“Akasya lütfen.”

“Sen karışma Onur, düşündükçe sinirlerim tepeme çıkıyor.”

“Hayatım bu onların arasında, bizi ilgilendirmez.” Akasya olanları öğrendiğinden beri Aslı’yı görmeye tahammül edemiyordu. Ahmet’e yapılan ihaneti kendisine yapılmış gibi hissediyordu. Genç adam onun okulda ki tek arkadaşı, koruyucu ağabeyi gibiydi ve onun kadar naif bir yüreği kıran kendi kardeşi dahi olsa ona cephe alacak kadar Ahmet’i çok seviyordu.

“Önemseme Akasya, verilmiş sadakam varmış demek ki.” Ahmet’in sözlerine şaşıran genç kız gözlerini büyüterek ona bakmıştı.

“Sen…”

“Buraya her şeyi bitirmeye geldim ben. Sizde fazla uzatmayın artık bu konuyu.”

“Sen iyi olacak mısın?” Ahmet buruk bir şekilde gülümseyerek yerinden kalkmıştı. Lavaboya gitmesi gerekiyordu. Sakinleşmek için elini yüzünü yıkamalıydı. Genç adam salondan çıktığında peşinden gelen kişilerden haberi yoktu. Lavaboya girerek elini yüzünü yıkayıp aynadaki görüntüsüne kısa bir bakış atarak derin bir nefes vermişti.

“Bu kadardı işte. Kalbine mühür vurman bu kadar kısa sürdü!” kendiyle alay ederek yüzünü kurulayıp lavabodan çıkmıştı. Birkaç adım attığında kendisine doğru gelen kişileri görünce buz gibi bir ifadeyle onlara doğru ilerlemeye devam etmişti. Amacı yanlarından geçip gitmekti ancak kendisine laf atan kişiyle duraksamıştı.

“Senin burada ne işin var?” Ahmet sevdiği kadının annesine kısa bir bakış atarak hafif gülümsemişti.

“Davet edildiğim düğüne gelmemin ne gibi bir sakıncası var?”

“Hiç utanman yok mu? Burada olacağımızı biliyordun neden geldin?”

“Nereye gideceğimi size soracak değilim. Şimdi izin verirseniz salona döneceğim.” Kadının yanından geçeceği sırada kadın yeniden konuşmuştu.

“Kızımın çevresinde dolanayım deme.” Ahmet alaycı bir şekilde gülümseyerek kadına bakmıştı. Salondan çıkan Aslı ve nişanlısını görünce alaycılığı daha da büyümüştü.

“Merak etmeyin bu saatten sonra kızınızla bir alakam olamaz.” Dediğinde birkaç adım daha atmış aklına gelen şeyle yeniden duraksayarak devam etmişti. “Bu arada çok teşekkür ederim,” dediğinde kadın saf saf “Neden?” diye sormuştu. Ahmet kadının ifadesine gülerek başını iki yana sallamıştı.

“Çok geç olmadan gözümü açtığınız için. Siz ve kızınız benim sevgime layık değildiniz. Bunu bana gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim. Sizin aç gözlülüğünüzü ben ve ailem doyuramazdık. Çok teşekkür ederim. Bundan sonra mümkünse bir daha görüşmeyelim.” Aileyi öylece ardında bırakan genç adam Aslı’nın ıslak gözlerine buz gibi bir ifadeyle bakarak yanından geçip salona girmişti. Nikah kıyılmış takı merasimi başlamıştı. Ahmet takısını takarak izin isteyip salondan ayrılmıştı. Bu günü asla unutmayacaktı.

****

Merhaba arkadaşlar. Hikayeyi site açılana kadar buradan yayınlayacağım. Umarım beni yanlız bırakmazsınız. Teşekkür ederim...

Loading...
0%