@mervemsii_2
|
Belki de gerçekten özgür olanlar, hayal gücünün sınırlarını zorlayanlardır W. Somerset Maughom
12.08.2007 Pazar Minik Ahsen annesinin elini tutarakek elbisesini savura savura ana okuluna gülerek ilerliyordu. Bugün de güzel şeyler öğrenip annesine anlatmak için sabırsızlanıyordu. Ana okulunun kapısına geldiklerinde annesi minik Ahsen'in boyuna gelecek şekilde eğilerek, alnına küçük bir öpücük kondurdu, Ahsen gülerek cevap verip koşarak okuluna girdi. Ahsen ; yeni harfler öğrenmişti, iyi bir insanda olması gereken en önemli özelliğin merhamet olduğunu anlatmıştı öğretmeni. Arkadaşlarıyla oyunlar oynamış, eğlenirken öğrenmiş ve çıkış saati geldiğinde annesine eve gidene kadar okulda neler yaptıklarını, neler öğrendiğini heyecanlı heyecanlı anlatırken annesi kızını yol boyunca tebessümle dinlemiş şefkatle saçlarını okşamıştı. Ahsen o yaştada olsa anlamıştı. bu hayattaki en merhametli varlık anneydi.
19.02.2024 Pazartesi Koştura koştura otobüs durağına giderken bi yandan gloss sürmeye çalışıyordum, evet yine o tatlı uykumdan uyanmak zor gelmişti ama napıyım yani saat sabahın 8'inde ders mi olur! Nefes nefese durağa geldiğimde otobüs de benimle birlikte gelmişti. Hemen binip kartımı basarak boş bir yer bakındım ve evet bulup oturdum. Çantamdan iki kere bitirip tekrar başladığım Lev Tolstoy'un "İnsan ne ile yaşar" kitabını açtım, altını çizdiğim bir kesite gözlerim ilişti 'Oysa yardım eli uzattığı, dünyaya cezasını çekmek üzere ona ödev olarak verilen üç soruya cevap bulmak için gelen bir melek. Başına gelenlerle bu sorularına cevaplarını alıyor ve cezası bitiyor. Bu sorular: İnsanın içinde ne var, insana verilmeyen şey nedir, insan neyle yaşar?' evet zaten bu kitabı okuyan birinin bu üç sorununda cevabının gerçekten çok güzel bi şekilde yanıtlandığından hemfikirizdir. Ben kitaba dalmışken inmeme az kaldığını fark edince kitabımı çantama yerleştirip inmek için ayaklandım. İndiğim gibi tenime çarpan rüzgarla rahat bi nefes aldım. Önümden geçen amcanın sigarasını yere atmasıyla cinlerim tepeme çıkmıştı bile kendini zehirlediği yetmiyormuş gibi havayı ve çevreyi de kirletiyor ama gel gör ki röportaj falan olsa kime sorsan duyarlıdır, bir metre ötendeki çöpe atmaya niye üşenirsin ki? Ağzını burnunu kırcaksında işte ben bunları düşünürken amca gitti bile, çantamdan bir peçete çıkarıp yerdeki sigarayı alarak çöpe attım. Sonunda Hacettepe üniversitesinin önündeydim. Evet ben doğma büyüme İstanbul'lu, Derin ailesinin ilk ve tek çocuğuyum, borçlar hukuku bölümünde avukatlık okuyorum, son sınıfım ve yine geç kalmadan sınıfa gitsem iyi olacak. Sınıfa girdiğimde herzamanki gibi Leyla'yı aramıştı gözlerim, güya evi buraya çok yakındı fakat hanfendi son dakka gelmeye bayılıyordu. Telefonuma dalmışken omzuma dokunulmasıyla bakışlarımı tepemdeki Leyla'ya çevirdim o sıra saate baktığımda derse dakikalar kaldığını görmemle gülesim gelmişti, önümden geçip yanıma oturmasıyla gülüşümün devam ettiğini görünce: -Niye gülüyorsın ya (!) -Hergün nasıl aynı dakikalarda gelmeyi başarıyorsun, ona gülüyorum Göz kırparak "meslek sırrı" diyince ikimizde kıkırdamıştık. Fatih hocanın sınıfa girmesiyle ticaret hukuku dersinde olduğumuzu hatırladım -ne kadar derslerine odaklı bir öğrenciyim ama- ticaret hukuku 6 başlıkta incelenir, mantığı kısaca şu; ticari faaliyetlerde bulunan bireyler ve işletmeler arasındaki ilişkileri ve uygulanacak kuralları düzenleyen geniş bir alanı kapsıyor ve bizde nasıl yapmamız gerektiğini dinliyoruz. Ders bitmiş Leyla ile kafeteryaya iniyorduk, kahvaltı yapmadığım için baya acıkmıştım. Hemen bir tost bir çay alıp boş bir masaya kurulmuştum Leyla da kahvesini alıp yanıma oturmuştu. Biz sohbet ederken aklıma bir anda Eren gelmişti sahi bugün ortalıklarda yoktu hasta mı olmuştu acaba, neyse akşam mesaj atarım diyerek aklımın bir kenarına yazdım. Daldığımı gören Leyla durur mu -Kızz kimi düşünüyon? -Kimi düşüncem bee, diye çemkirdim hemen -Aynen aynen kesin hı hı yedim ben -Anladın işte ne diye soruyon -hiiç merak ettim demesiyle kıkırdaması bir oldu. Omzuna bi güzel vurduktan sonra bende güldüm, seviyordum bu kızı samimi; mantıklı, güler yüzlü, sıkılası yumuşacık yanakları olan -tabiki sıkmama izin vermeyen- kumral saçlı, kahve gözlü, ılımlı, güzel bi kızdı Leyla. Zaman ilerlemiş, dersler bitmişti Leyla'ya el sallayarak sınıftan çıktım. Bu sefer otobüsle gitmek istemiyordum. Evim yakın değildi ama müzik dinleyerek ve akşama ne yapsam diye düşünerek yürümek istiyordum. Babamın bugün mesaisi olduğu için geç çıkacaktı buyüzden akşam yemeğini birlikte hazırlayamayacaktık. Melike ablanın "Diva yorgun" şarkısını dinleyerek yürüyordum ki aklıma karnıyarık yanına pilav ve cacık yapmak geldiğinde evdeki malzemeleri düşündüm eksik varmı diye galiba evde salatalık yoktu, mahallenin küçük manavına uğrayıp bir kilo salatalık alarak evin yolunu tuttum. Yazım hatalarım varsa affola İlk yazı deneyimim Zaman ayırıp okuyan herkese teşekkürler 💙✨ |
0% |