Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm

@mervemsii_2

 

 

Aşka uçma kanatların yanar. (Sadi Şirazi)

 

Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar? (Mevlana)

 

Aşka uçtuktan sonra kanadı kim arar. (Yunus Emre)

 

06.11.2007

Pazartesi

 

Anne bu gece bana sen masal okurmusun, diye sordu minik Ahsen. Annesi, tabiki kızım sen seç kitabını ben geliyorum diyip odasına yolladı kızını. Ahsen baks bani desenli pijamalarnı giyip kitabını eline alarak yatağına geçtiği sırada annesi geldi, kızının seçtiği masala baktı biraz üzücü olduğu için ikilemde kaldı ama Ahsen ısrar edici gözlerle bakınca ağırdan alarak okumaya başladı sonlarını duymasın, uyuyakalsın diye çünkü duyarsa üzülebileceğini düşünmüştü.

 

 

 

Kibritçi kız

Korkunç bir soğuk vardı, kar yağıyordu, akşam olmak üzereydi ve yılın son günüydü. Bu soğukta küçük bir kız çocuğu, yalınayak yürüyordu karın üstünde aslında evden çıkarken terlik giymişti ama ayağına çok büyük geliyordu bunlar eskiden annesinin giydiği terliklerdi. Küçük kız sokakta karşıdan karşıya geçerken doludizgin giden iki araba üzerine gelince telaşdan terlikler ayağından çıkıvermişti. İşte bu yüzden kızcağız soğuktan morarmış bi halde ayakları çıplak öylece ilerliyordu. Gün boyu kimse kibrit almamış, kimse beş kuruş vermemişti ona. Zavallı küçük kız karnı acıkmış, soğuktan donmuş halde karların içinde yürüyordu. Sokağın ilerisinde iki evin arasında bir köşeye büzülüp oturdu. Gittikçe daha çok üşüyordu ama eve gitmeye cesaret edemiyordu çünkü bir tane bile kibrit satamamıştı. Bu yüzden babasından azar (dayak) yiyeceği kesindi. Hem zaten evde burası kadar soğuktu, ev dedikleri yer sadece bir çatının altıydı. Çok üşüdüğü için bir kibrit yakmak istedi duvara sürte sürte yaktı, küçük kıza; pirinçten boruları olan kocaman demir sobanın önünde oturuyormuş gibi gelmeye başladı, Bir kibrit daha yaktı, oda söndü tekrar yaktı, önünde kocaman bir çam ağacı vardı rengarenk ışıklarla süslenmiş yüzlerce mumları olan derken o kibritte söndü. O sırada yıldız kaydı, "şimdi birisi ölüyor" dedi küçük kız, uzun zaman önce ölen büyükannesi öyle söylemişti: "ne zaman bir yıldız kaysa, ölen birinin ruhu gökyüzüne yükseliyor demektir!" Kibritçi kız bir kibrit daha yaktı alevin içinde nur yüzlü büyükannesi belirdi. Büyükannesi kaybolmasın diye art arda kibrit yaktı;kibritler öyle parlak yandılar ki, heryer gündüz gibi aydınlandı. Büyükannesi küçük kızı kollarına aldı ve ikisi birlikte gökyüzüne yükseldiler. Artık; soğuk, açlık, korku küçük kızdan uzaktı. Bambaşka bir hayattaydı şimdi.
Sabahleyin sokaktan geçenler kızı bir evin köşesinde, al al olmuş yanakları ve yüzündeki kocaman gülümsemeyle yeni yılın ilk sabahı donarak ölmüş bir şekilde bulmuşlardı. Bir tomar yanmış kibritle orada öylece oturuyordu. "zavllıcık sadece ısınmak istemiş" dedi herkes.
Ama onun ne güzel şeyler gördüğünü, kibrit alevinde neler düşlediğini kimseler bilemezdilerdi ki.

Kızına baktığında çoktan daldığını gören annesi alnına minik bir öpücük kondurarak ayağa kalktı ve ışığı söndürerek odadan çıktı.

 

 

 

 

18.04.2024

Perşembe

 

Bugün dersim olmadığı için yürüyüşe çıkmıştım hem kafam dağılır hemde son senem olduğu için sınavlardan kendime bakmaya pekte fırsat bulamadığımdan iyi olur diye düşünmüştüm. Yaklaşık kırk beş dakikadır tempolu yürüyordum bir yandan da Yalın abinin küçücüğüm şarkısını dinliyordum, mola vermek için bir banka oturup evde hazırladığım avokadolu sandviçimi çıkardım, afiyetle yedikten sonra artık geri dönnek için eve doğru yürümeye başladım.

 

Eren'den

Tamam kapısının önüne geldim ama ne diyeceğim nasıl başlıcağım hakkında pekbir fikrim yoktu bugün dersi yoktu o yüzden evdeydi. Benim, benim vardı ama çokta umrumda değildi açıkcası.

Düşün oğlum düşün kaç yıldır tanıyorsun kızı bir giriş cümlesi bulamıyorsun Ahsen ne sev-

-Aa Eren, günaydın. Napıyorsun burda, bugün dersin yokmuydu, bişi mi oldu çok düşünceli görünüyorsun? Ahsen'in ard arda gelen sorularıyla kendime geldim, evde değilmiydi yani gerçi eşofman takımı giymişti sanırım yürüyüşe çıkmıştı. Elimi enseme attım, sorularını sırayla cevaplasam iyi olacaktı.

-Günaydın, dersim vardı ama gidesim gelmedi, şey için geldim ben.

-Ne için geldin?

Evet oğlum ne için geldin sen hadi bakalım çalıştır saksıyı ne diyorduk Ahsen ne sever ne sever...

-Ahsen ben nasıl başlıyacağımı bilmiyorum... ama sen kitapları seversin. (güzel yüzünde bir gülümseme peyda olmuştu)

-Evet çok severim.

-Ahsen, Nietzsche'nin bir sözü vardı: İnsanın kendine dayanabilmesi ve boşluğa düşmemesi için kendini gerçekten sevmesi gerekir. (derin bir nefes aldım) Ben kendimi sende buldum ki seni kendimden çok seviyorum... Benimle sevgili olurmusun?

 

Ahsen'den

Kulaklarım doğru mu duyuyordu yoksa rüya mı görüyordum. Eren bana sevgili olmak için teklif mi etmişti yani sevdiğim kişi beni seviyormuymuş zaten(evet kızım seviyormuş mal gibi çocuğun suratına bakmak yerine bi konuşsan mı acaba)

-E eren ben, sen ciddi misin? ( herzaman yaptığı hareketini yapmıştı elini ensesine götürdü. Bunu genelde utandığında yada pek cevap vermek istemediğinde yapıyordu.)

-... Evet

Yüz ifadesi çok komikti galiba hislerinin karşılığının olmadığını düşünmeye başlamıştı. Gözlerinin içine bakarak gülümsediğimde rahat bir nefes vermişti.

hemen boynuna atladım tabi ki cevabım evetti, beni tanıyan, beni herşeyimle kabul eden biriydi Eren ve bu teklif... paha biçilemezdi böyle sözleri sevdiğimi kitaplara ilgim olduğunu biliyordu. Benim için daha iyisi duyulana kadar en iyi en güzel teklif buydu.

Kollarımı boynundan çektiğimde onunda gülümsediğini gördüm.

Bana eliyle bir dakika işareti yapınca ne yaptığını anlamadan beklemeye başladım,bizim evin köşesinden elinde bir buketle geldi. Buketin tam ortasında mavi bir gül etrafındaysa bir sürü beyaz gül vardı.

-Eren sen...sen naaptın.

Sağ gözümden bir damla yaş çeneme doğru süzülmüştü, duygusal biri olduğum içindi bu yaş en çokta mutluluktandı.

-Naapmışım ki sevdiğim kıza çiçek alamıcaksam vay halime, diyip gülmüştü

Hemen gözümdeki yaşı silip buketi almadan tekrar sarıldım. Eren'in boynuma küçük bir öpücük bırakmasıyla hafif irkildim, huylanmıştım. Geri çekilip buketi elime aldım, gülleri koklayıp başımı kaldırıp Eren'e baktım ne diyeceğimi ne yapacağımı bilememiştim.

Oda bilememiş olucak ki sonra görüşürüz diyerek hemen köşeyi dönmüştü.

 

⋇⋆✦⋆⋇​

 

Elimdeki kahvemle odama girdim sabahtan beri yaptığım şeyi tekrar yaptım ama napıyım kendimi tutamıyordum. Eren'in bana aldığı buketi koklayıp notunu ezberlediğim halde tekrar okudum. " Eskiler ne kadar güzel söylermiş özlediğinde sensedim diye. Ben yakınımdaykende sensiyorum." ​​​​Notun altında da< Sen olmassan ben solarım Gül beyaz gül açarım... > şarkısı vardı.

Eren'in bugünki itirafı gerçekten çok hoşuma gitmişti o anı hatırladıkça yanaklarıma resmen kan ponpalanıyordu.

Güllerime saç spreyi sıkıp ters bi şekilde asmıştım düzgün kurusunlar çürümesinler diye sonrada dikkatimi toplamaya çalışarak masama oturdum artık son sınavlar yaklaşıyordu çalışmalıydım.

 

⋇⋆✦⋆⋇​

 

Akşam olmuştu yemeğimizi yemiştik bulaşıkları yıkıyordum babamda bulaşık makinesini boşaltıyordu, babam diyene kadar sırıttığımın farkına varmamıştım.

-Kızım bakıyorum da yüzünde güller açıyor

-Evet baba biraz öyle (gül mü demişti o)

-Neymiş bakalım kızımın yüzünü güldüren, diyerek kolunu başıma sarıp alnımı öptü.

Söyleyip söylememek arasında kalmıştım aslında bişi olmazdı ama Eren babamdan biraz çekiniyordu.

-Babacım şimdi şöyle...bizim Eren varya ( tip bir bakış attı bana)

-Noolmuş o haytaya

-Şey ya... bana çiçek almış (afferin kızım dan diye söyle adamın yüreğine insin)

-Çiçek almış.

Sevimli olduğunu düşündüğüm gülümsememle babama baktım.

-Niye almış? (heh işte bu babama inme indirirdi o yüzden bunu söylemeyi erteledim)

-Öyle görmüş aklına ben gelmişim beğenirim diye almış, yalnız bayaa inandırıcı (!)

-Aklını...

-Tamam baba yaa bişi olmaz, çocuk düşünmüş işte boşver.

-İyi madem, dedi ama hiçte boşvermemişti yinede sesimi çıkarmadım.

Odama gidip biraz daha ders çalıştım, aldığım notları tekrar ettim, hafta sonu babamın nöbeti vardı o yüzden kütüphaneye gitmeye karar verdim, haftalık planlayıcıma not aldım, bunları yaparken saat gece üçe geliyordu; gündüz çalışmayı pek sevmediğim için işlerimi o zamanda halledip geceyi verimli hale getirmeye çalışıyordum yarın dersim ondaydı çokta erken yatmama gerek yoktu. Uyumadan önce Eren'e yazasım gelmişti gerçi istediğim zaman yazardım artık sevgilimdi sonuçta ayy sevgilimm.

-Eren uyudun mu?

Hemen çevrim içi olmuştu:)

-Uyumadım, uzanıyorum. Sen ne yapıyorsun?

-Şarkı dinliyorum.

-Ne dinliyorsun?

-Birinin bana hediye ettiği bir şarkı olsa gerek.

Şuan gülümsediğini hayal edebiliyordum, sanki ondan bana bulaşmış gibi benimde yüzümde bir tebessüm oluştu. Tam neden yazmıyorsun diyecektim ki babam odama girdi.

-Kızım daha yatmadın mı?

-Yok baba şimdi ders çalışmayı bitirdim, yatıcam.

Bir bana birde elimdeki telefona baktı sonra

-Tamam kızım daha fazla geçe kalma artık, dinlenmiş kalkamassın yarın.

-Tamam babacım.

-Bu arada yemekte dediğim Ali amcan vardı yarın onun töreni olucak geç gelebilirim kızım.

-Tamam baba, daha fazla üzme kendini lütfen, elbet bulunur o kansız, şehitlerin kanı yerde kalmaz bunu en iyi sen bilirsin.

-Orası öyle be kızım ama insan yediremiyor, içimizde bir hain var ve bulunana kadar tek tek arkadaşlarımı kaybetmek istemiyorum.

Zordu babamın işi ama severek yapıyordu, üzülmüştüm onun adına haklıydı ve bulunamaması can sıkıcı olan tarafıydı.

-Neyse kızım hadi bende yatıyorum.

-İyi uykular babacım

Gözlerini yumarak bana cevap verip odamın kapısını kapattı. O sıra bildirim geldi hay aksi Eren arada kaynamıştı.

-Hım, ozaman sensemeden yarın dersten sonra bi kafeye gidelim, soğuk kahveler benden.

-Babam gelmiştide bakamadım, tabi ki hayır demem hele soğuk kahveyee.

Sırıtıp duruyordum birazda utanmıştım ama olsun.

-Yarın görüşürüz ozaman

-Görüşürüz bal gözlümm

İlk defa iltifat etmiştim, surat ifadesini merak ediyordum, ela gözleri çok güzeldi bakmaya doyulamayacak cinstendi. Kalp atmıştı cevap olarak.

Bende telefonumu şarja takıp yatağıma uzandım, güzel bir gün beni bekliyordu.

 

 

Yazım hatam varsa affola

Zaman ayırıp okuyan herkese teşekkürler

💙✨

Loading...
0%