@mervemsii_2
|
Birisi ölür, ardından başkalarıda ölür, yaşamaya devam eden sadece zamandır. Ve zaman senin çocukluğunu da öldürür. Aslı Arslan
08.07.2009 Çarşamba
Gözlerimi araladığımda beyaz ışığı görmemle gözlerim tekrar kısıldı. Hafif doğrularak nerede olduğuma baktım; hastane odasındaydım, kapım aralıktı. Son olanlarını aklıma dökülmesiyle kendime geldim. Yoldaydık ve mutlu mutlu şarkılar dinliyorduk, bir anda korna sesi ve üstümde bir ağırlık... o ağırlık annemdi. Aralık kapıdan çıkmamla alnında ince beyaz bir yara bandı olan ve sol kolu boynundan asılmış bir şekilde sargıda olan babamla göz göze geldim, gözlerinin beyazları kızarmıştı. "iyi misin?" diye sorduğumda dudakları titremişti. Cevap vermeyince başka bir soru yöneltmiştim: "Annem nerde baba?" bu sefer gözlerini yumup dudaklarını birbirine bastırmıştı. Bir şeyler dönüyordu, benim bilmediğim şeyler. Neden tepkisizdi ki babam, niye kalbim sızlıyordu hissetmiş gibi? "Baba, bir şey söyle...iyi de annen, iyi de, uyuyor şimdi de...lütfen iyi bir şey söyle" gözyaşlarımın ne zaman dökülmeye başladığını bile bilmiyordum, bulanık görmeye başlayınca anlamıştım. Hala cevap yoktu, dizlerimin bağı çözülmüşcesine yere düşmüştüm, canım yanıyordu. Oysa dimdik durmalıydım ben annemin kızıydım, ama olmuyordu işte yapamıyordum daha birlikte yapacak bir sürü şeyimiz vardı: paraşüte binecektik, ülke ülke gezecektik. Ben okuyacaktım daha, Avukat olacaktım anneme cübbemi giydirip gözlerindeki o mutluluğa şahit olacaktım, cübbeyle fotoğraf çekilecektik o fotoğrafı da albümün en güzel yerine koyacaktım. Babam önümde diz çöküp bana sımsıkı sarılmıştı. Evet doğruydu değil mi? Annem gitmişti; beni, bizi bırakıp gitmişti. Benim meleğimken şimdi başka bir dünyada Melekti. Ağlamam, bağırışlarım ve hıçkırıklarım azaldığında bile babam beni bırakmadı, onun kalbi daha çok acıyordu belki ama benim için ayaktaydı. Keşke annem de benim için ayakta olsaydı.
Ahsen, annesinin kaybından sonra bir süre toparlanamadı ama annesine verdiği sözü de unutmamıştı bunun için daha fazla yas tutmadı. Annesi gittiği yerde de, iyi bir insan olduğu için mutlu olduğunu düşünüyordu. İlkokulu başarıyla bitirmiş ortaokula adım atmıştı hocaları ne olmak istiyorsun dediğinde büyük bir gururla söylüyordu Avukat olmak istediğini, liseye geçti başarısının kuyruğunu hiç bir zaman bırakmamıştı onu kışkırtanlar olmuştu, annesi yok diye dalga geçenler olmuştu lakin annesinin kızı olduğunun hakkını vererek cevabını vermişti o günden sonra büyük şeylere ağlayamaz ama küçücük şeylere hüzünlüde olsa mutluluktanda olsa gözleri dolar olmuştu. Bunun yanında her zaman yanında babası destek olmuş bir kere bile minik kızının elini bırakmamıştı, kendi acısını içine bir mezar misali gömmüş üstüne çiçekler ekmişti. Eşinin emanetine son nefesine kadar gözü gibi bakacağına mezar taşının üstündeki güzel ismine bakıp toprağını avuç içine bastırarak söz vermişti.
21.04.2024 Pazar
Leyla ile geleceğimiz kütüphaneye bir kaç saat erken gelmiştim, almayı düşündüğüm kitaplar vardı. Ara ara farklı kütüphanelere giderek deneyimlerdik, farklı yerler görmeyi ikimizde severdik şimdide Bulgur Palas kütüphanesini keşfe çıkmış gibi geziyordum. Elimdeki Dostoyevski'nin "İnsancıklar" kitabını inceliyordum sanırım bunu alıcaktım ve Franz Kafka'nın "Dönüşüm" kitabınıda, yabancı yazarlara da bakmaya başladım: Deliliği resmi tanımıyla akıl hastalığını anlatıyor, Deborah...şizofren bir akıl hastası, sanırım Joanne Greenberg'in kaleminden dökülen "Sana Gül Bahçesi Vadetmedim" kitabını da beğenmiştim. Etrafa göz gezdirirken çocuk kitaplarının olduğu reyon dikkatimi çektimişti, kırmızı parlak kapağı olan bir masal kitabı... "Kibritçi Kız Masalı" buruk ama içten bir tebessüm oluştu dudaklarımda, aklıma annemi getirmişti, o güzel sesini bana bakışını anımsatmıştı, onu unutmamak için ara ara baktığım resmi ve küçüklüğümde çektiği bazı videolar bir bir zihnime dökülmüştü; ilk adımlarım, ilk kelimelerim, yürümeye başladığım an... sanki ilerde istemedende olsa gideceğini bildiği için çekmişti bu videoları... ve yine elimde olmadan gözlerim dolmuştu. Elimdeki telefonumun titremesiyle dolan gözlerimi kırpıştırdım. "Bestim'den bir bildirim" -Merdivenlerin ordayım geldin mi sen? -Evet kütüphane tarafındayım kitaplara bakıyordum, büyük masanın oraya geliyorum. -Tamamdır bitanem.
Mesajını kalpleyerek dediğim yere doğru ilerledim elimdeki üç kitabımı ve bez kol çantamı masanın en ucuna koyarak yerleştim o sırada Leyla da gözleriyle beni arayıp çok geçmeden yanıma geldi. Kitabımı açtım, ikinci bölümde kalmıştım: "BEDENSEL ZARARDAN DOĞAN MADDİ TAZMİNAT VE DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI HESAPLAMASINDA GENEL ESASLAR" Hedefim akşam saat altıya kadar ikinci bölümü bitirmekti. Hadi bismillah. ⋇⋆✦⋆⋇ -Biraz ara verelim mi? Leyla'nın sorusuyla kafamı kaldırıp sayaça baktım daha iki saat olmuştu. -Kız daha iki saat olmuş ne ara yoruldun? -Canım sıkıldı ya habire edebiyat çözüyorum hep aynı şey -Ozaman sen biraz ara ver benim daha ikinci maddem bitmedi en azından onu bitirip yanına geleyim. -Tamam ben kafedeyim hemen bitir gell Gülümsedim ve başımı sallayarak onayladım. ⋇⋆✦⋆⋇ Leyla çalışmasını erkenden bitirip eve döndü, annesi ve babası yine kavga ettiği için acele etmişti bende ısrar etmedim aklı bende kalmasın diye, onun adına da üzülüyordum ailesi hergün kavga ederken bunu dışarıya yansıtmamak için gülümsemesi, arada tek kaldığında dalıp gitmesi...içimi acıtıyordu. Bunları hak eden biri değildi ama yanında olmaktan ve yaşadıklarını benim yanımda bir nebze olsun unutturmaya çalışmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. Saat altıya yaklaştığında neler yaptığıma bir baktım ikinci bölümün bitmesine bir madde kalmıştı, Tazminatta indirim başlığı adı altında sigorta şirketleri için olan ödeme tazminatını da bitirip bırakacaktım. Kütüphaneden çıkarken kitaplarımı onaylatıp çantama attım babamla dün konuştuğum için iki gün sonra geleceğini öğrenmiştim, bir cesaret Eren'i eve çağırmak için aradım. -Alo -Alo Ahsen, nasılsın? -İyiyim, sen nasılsın? -Bende iyiyim , bişi mi oldu sesin garip geliyor? (oğlum heyecandan) -Bişi sorcaktım da sana ondan aradım -Sor bakalım -Bugün babam görevde de...bize gelmek ister misin film falan izleriz ama istersen yani öyle zorlama fal- -Tamam geliyorum (beyefendi dünden hazır) -İyi ozaman, gelince görüşürüz. -Görüşürüz Ahsen'im, son dediğini gülerek söylemişti, sesinden anlamıştım. Eve gelince etraf toplu olduğu için hemen mutfağa geçip kek yapmaya başladım. Kakaolu kek yapıcaktım, çikolatayı sevdiği için. İki bardak un ve iki yemek kaşığı kakaoyu katıp çırpacaktım ki zil çaldı, ellerimi durulayıp, kapıyı açtım. Üstüm biraz battığı için 'içeri girince kapıyı kapatıver ' diyip geri mutfağa yöneldim. Bişiler mırıldanarak kek harcını çırpmaya devam ettim, önceden ısıttığım fırına kalıba döktüğüm kekimi koyup kapağını kapattım. Arkamı dönüp mutfak önlüğünü çıkaracaktım ki kapıda beni izleyen Eren'le afalladım geldiğinden beri izliyormuydu yani salonda otursan ne olurdu be adam! Yüz ifadem her nasılsa bu onu güldürmüştü. -Şarkı zevklerin muazzam, diyip güldüğünde histerik bir şekilde bende güldüm uzun bir süre çingenem mırıldanmak yoktu anlaşılan. Kısa bi aramadan sonra 'Red Notice' izlemeye karar verdik, kekimi dilimleyip tabaklara koymuştum yanında ıce tea ve Eren'nin getirdiği cipsi de açarak izlemeye başladık. Tam bir ters köşe filmiydi, dünyanın en çok aranan sanat eseri hırsızı ve onun peşindeki FBI profil uzmanı bir adam, aksiyon ve komedi filmiydi. Filmin sonlarına doğru bir şeyler olmuştu ve Eren suratıma bakıyordu, ona bakmadan anlamıştım. Sanki sesli söylersem utanır diye fısıldayarak konuşmuştum: -Eren -Hıı -Aklından bile geçirme -Niye ya -Şimdi olmaz Mızmız çocuklar gibi televizyona geri döndü bu haline gülüp yanağından öptüm bana bakıp kolunu başıma sarıp kendine çekti koyu kahve saçlarıma bir öpücükde o kondurmuştu.
NOT: Son paragrafı anlamayanlar için filmi izlemenizi öneririm izlemesseniz bile son 15 dakikasına bakabilirsiniz Ve tekrardan yazım hatam varsa affola Zaman ayırıp okuyan herkese teşekkürler 💙✨ |
0% |