Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@mervesenahikayeler

 

Bizim tatlı bebeklerimiz 😍
Yeni kurgu yayında!
Yorumlarınızı sakın bizden esirgemeyin ❤️
Keyifli okumalar diliyoruz 😻

İnstagram
ev_cini_miri
delisidoluu

Önümde duran optiğe son kez göz gezdirdim. Tüm cevapları doğru kodladığımdan emin olmak istiyordum. Aksi taktirde bu gerçekten sonum olurdu. Şu zamana kadar bir kere bile yanlış kodlamışlığım yoktu ama işte beynimde dönüp duran o çirkin ses sürekli bir şeyleri yanlış yaptığımı fısıldıyordu.

Gerçekten o sesi gırtlaklayabilmek için matematik netlerimden üç beş tanesini verebilirdim!

Aynen öyle psikolojik sıkıntılarımdan kurtulmak adına yapabileceğim en büyük fedakarlık bu olur. Ne yapmamı bekliyorsun ki? Ben bir sınav öğrencisiyim, her bir net yüzlerce insanın üzerine basıp öne geçmem demek!

Peki peki bu biraz canice ve fazla dramatik oldu...

''bence gayet yerinde bir tabir hatta az bile, sen sınavı kazanamazsan görürsün asıl caniliği...'' İşte beynimde ki ses yine iş başındaydı! Her an benimle olması cidden canımı sıkıyordu.

Sınav kitapçını sessizce kapattım ama aslında şöyle güzel bir yırtsam daha iyiydi fakat bunu yaparsam sınıftaki şu hiç tanımadığım tipler beni öldürebilirdi!

Evet doğru duydun! Sınıfta yeniyim! Sınav senemde okulumu değiştirecek kadar gaddar bir aileye sahibim! Acımasız yerlilerle birlikte yaşıyorum! Acaba annem ona böyle dediğimi bilse ne yapardı?

''Şöyle güzel bir terlik fırlatıldı!'' diye kendi kendime fısıldadım. Ya da fısıldadığımı sandım çünkü üç beş kişi başını kaldırıp bana kötü kötü baktı! Annemle babam çok erken yaşta evlenmişlerdi henüz yirmilerinin başındayken evlenmişler ve annem bana hamile kalmış. Plansız bir bebek olduğum için her zaman ne kadar da zorlandıklarını anlatıp dururlar! Babam henüz o zamanlar tıp öğrencisiymiş! Benim ağlamalarım yüzümden sürekli kütüphane de ders çalışırmış ve bu yüzden evlilikleri pek de eğlenceli geçmemiş. Annemin hemşirelik hayalleri zaten direkt suya düşmüş... Anlayacağınız onların başına gelen büyük bir beladan daha azı değilim. İşte tüm bunların intikamını almak için ben tam on yedi yaşındayken ve hala çocukları olabiliyorken ikinci bir çocuk yapma kararı aldılar! Üstüne üstlük çocuk olunca anneme yardımcı olabilmesi için anneaneme yakın bir yere taşındılar.

Sakın bu dediğimi küçümsemeyin çünkü bu dediğim öyle mahalle değiştirmek anlamına gelmiyor. Bildiğiniz şehir değiştirdik. Tüm bunlar sınav senemde oldu! Ankarayı bırakıp Balıkesire gelmek beni mahvetmişti ama tüm bu depresyonlarımı sınavdan sonrası için saklıyordum. Şu sınavı bir kazansaydım gerisi daha kolay olacaktı!

Optik kağıdına göz gezdirip ismimi ve kodlamalarımı bir kez daha kontrol ettim.

Zehra GÜNEŞ

İsmim de dahil olmak üzere hiçbir hatam yoktu. Zaten buna pek yerim de yoktu. Ya bu Allahın belası sınavı kazanacaktım ya da... Ya da ne olurdu işte orasını asla düşünemiyorum...

Optik kağıdı sıramın üzerinde bırakıp elime sıranın altında duran test kitabını alıp sınıftan çıktım. En iyisi günün geri kalanında gidip eksik olduğum konulara çalışmaktı. Hem erkenden çalışmalarımı tamamlarsam gece yatmadan şu yeni aldığım mitoloji kitabını okuyabilirdim! Ya da yarım kalan çizimimi tamamlardım! Ya da sevdiğim sanatçının yeni albümünü baştan sona dinlerdim!

Tabii anneme veya babama yakalanmazsam.

Onlar için boş zaman diye bir gerçeklik yoktu nasıl olsa! Sadece ders, ders, ders...

Ayaklarımı sürüyerek sınıftan çıktıktan sonra sağıma soluma şöyle bir baktım. En iyisi bu okulu iyice bir gezip kendime gizli kalabileceğim bir yer bulmaktı. Hani bunaldıkça gidip ağlayacağım ve kimsenin beni görmeyeceği! Eski okulumda en üst katta temizlik malzemelerinin olduğu odanın arkasında olan boş yer tam benim sığabileceğim tarzdaydı, umuyordum ki burada da o kadar güvenli bir yer bulabileyim. Ve bu deneyimime dayanarak üst kata çıkma kararı aldım.

Üst katın da benim sınıfımın da bulunduğu ikinci kattan bir farkı yoktu. Sadece sınıflar vardı ve öğrenci tuvaletleri. Omuzlarımı düşürdüm çünkü kendimi az da olsa tanıyorsam gerçekten de sığınacak bir yerlere ihtiyacım vardı.

Aniden gözlerim dolunca hızlıca kendimi toparlamaya çalıştım.

Merdivenleri birer ikişer inerken yüzüm alev alev yanıyordu. Yüzümü yere eğerek kendimi saklamaya çalıştım.

Bahçeye çıktığımda yağmur yağıyordu ama şu an içeride olmak istemediğim için ağaç altına saklanmaya karar verdim. Sınavdan çıkan bir kaç kişi dışında bahçe bomboştu, zaten biraz da soğuk bir hava vardı ama bu bana iyi gelmişti.

Kucağımda test kitabıyla öylece otururken içim daraldıkça daraldı. Gerçekten buraya alışamayacak gibi hissediyordum. Sınava bu kadar kafamı takmışken birde bunun çıkması cidden çok sinirimi bozuyordu. Bir sınav yılı ancak bu kadar berbat olabilirdi.

Yağmur şiddetini artırınca paşa paşa okula girmem gerekti. Ayaklarım geri gitse de mecburen girdim ve aşağı kata inip kantinden bir şeyler alıp yemeye karar verdim. Sınav yılında yemek yemek ayrı bir rahatlatıyordu ne de olsa!

Şu an eski okulumda olsaydım arkadaşlarımla beraber sohbet edip abur cubur yiyeceğim aklıma gelince sanki daha da aşağıya düşebilirmiş gibi omuzlarım bir kat daha sarktı.

''kendine gel zehra'' dedim oldukça sesli bir şekilde ''hamile olan sen değilsin, annen! Ne bu duygusallık...''

Kantine inerken bir iki göz bana tuhaf tuhaf baksa da aldırmadım, kimseyi takacak durumda değildim.

Kantin oldukça genişti. Bol bol sandalye ve masa vardı. Buna sevinmiştim çünkü kütüphanede ders çalışmak yerine daha sesli ortamlarda çalışmayı seviyordum. Biliyorum oldukça tuhaf ama o uğultu beni gerçekten gevşeten tek şey.

Duvar kenarında bir masa bulup hemencecik kitaplarımı üzerine bıraktım ve meyve suyu almak için koşa koşa yiyeceklerin bulunduğu bölüme gittim. Kasaya geldiğimde elimde sadece meyve suyu yoktu, (tabii ki) iki paket kraker de almıştım. Kraker bence bu dünyada ki en iyi atıştırmalıktı. Hem son zamanlarda tatlı olanı da yapılıyordu. Bir yiyecekten maksimum bu kadar verim alınabilirdi!

''Buyursana kızım!''

''Efendim?'' dedim şaşkınca

''Ödemeyecek misin? Bak insanlar bekliyor!''

''Neyi?'' dedim adamın yükselen sesine olan şaşkınlığım artarken

''La havle vela! Allahım sen sabır ver bana. Vallahi seneye kantin falan işletmeyeceğim. Satıp gidip emekliliğimi yaşayacağım''

Ben pos bıyıklı kantincinin çok da yaşlı olmadığını düşünürken o bana bakmayı sürdürdü.

''Yirmi beş lira!'' dedi üzerine basa basa ''Belginnnn! Buraya gel! Bu kız beni delirtecek... Bak hala bakıyor yüzüme. Kızım aldıklarını ödesene!''

Bos bıyıklı geri çekilirken ondan biraz daha genç ufak tefek bir abla geldi kasaya.

''Beni duyabiliyor musun?''

Sakince kafamı salladım ama sanki algılarım yavaşlamıştı. Ne zaman kendi kendime konuşsam böyle olurdu işte. Aklım karışırdı.

''Elindekileri alacak mısın? Meyve suyu? Kraker?'' Yavaşça kafamı önüme eğdim ve kucağımda tuttuklarıma baktım.

''Heee!'' dedim sanki kendime gelmiş gibi.

''Çok özür dilerim. Bir an dalmışım.'' Cebimdeki parayı çıkarıp ablaya verdim. O bana para artanını uzatırken bende etrafıma mahçup bakışlar atıyordum.

Masama döndüğümde elimdekileri bırakmadan test kitabımı kucaklayarak kendimi yukarı attım. Geçerken bir kaç kişiye çarpsam da dönüp geriye bakmadım. O an sanki herkes bana bakıyor gibi hissetmiştim.

Bir kat daha yukarı çıkmam gerekirdi ama sola dönerek koridor boyunca hızlıca yürüdüm, moralimi yerinde tutmak için çok çabalıyordum ama kesinlikle başarılı değildim. Ne vardı yani öyle bağıracak? Pis pos bıyıklı!

''Artık düşmanımsın, kolla kendini!'' dedim kaşlarımı çatarak.

Koridor sonunda bittiğinde bu sefer sağımda kalan merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Attığım her adımda ortam biraz daha karanlık oluyordu ama bir yerlerden de gün ışığı girdiği belliydi çünkü az da olsa insan önünü görebiliyordu.

Buranın neresi olduğunu anlamamıştım ama oldukça büyük bir alandı. Ortalıkta eski bir pinpon masası vardı ve masanın ayaklarından birisi kırıktı. Ayrıca kırık olmasa da oldukça eski bir kaç sandalye ile eski okul sıralarından da bolca vardı.

Sağıma soluma bakarak ışık düğmesi aradım ama yoktu bu yüzden cebimden telefonumu çıkarıp ışığını yaktım.

''Bak sen şuna!'' dedim gözlerim parlarken ''Gökte arıyordum meğerse yerdeymiş! Burası harika bir saklanma alanı!''

Elimde tuttuğum eşyaları eski okul sıralarından birinin üstüne bıraktım ve ilerleyip sağdaki kapısı olmayan odaya girdim. İçeride hiçbir şey yoktu ama oldukça pisti fakat bu benim için sorun değildi.

''İşte artık saklanabileceğim bir yer.''

Bu kadar mutsuzken böylesine harika bir yer bulabileceğimi asla tahmin etmemiştim.

''Belki de'' dedim omuzlarım kendiliğinden yukarıya kalkarken ''Harika en mutsuz anda başımıza gelen normal şeylerdir..''

Loading...
0%