Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@mervesenahikayeler

Aşklarım selammm🍓

Çilekli bir selam veriyoruz çünkü bu bölümde çilek eksik olmayacak. 😍 hikayeyi çok sevdiniz tabi bizde öyle. İnstagram'dan bu akşam belki bir soru cevap yaparız İnstagrama bekliyoruz 🍓✨️

İnstagram'da delisidoluu ve ev_cini_miri yazarak bize ulaşabilirsiniz.🌸

Çilek adama karşı aldığımız mücadele kararının bize bazı faydaları olmuştu. Bunlardan ilki her gün çok çılgın bir şekilde ders çalışıyor olduğumuzdu. Ders dediysem öyle sıkıcı bir olaydan bahsetmiyorum. Gerçekten sıkılacağıma inanıyordum ama çok eğleniyorduk. Tabi zararı da olmadı desem yalan atmış olurdum. Bir kere sürekli kavga haline girebiliyorduk. Özellikle Vedat ve Efsun birbirlerine bazen o kadar ciddi davranıyorlardı ki aradaki cızırtılı gerilimi hissetmemek elde değildi. Eh, bende pek normal sayılmazdım. Ani çıkışlarım insanları ürkütüyordu. Biz üç yamyamın yanında yanan elbette Ceyhun oluyordu.

Ceyhun, benim çilekli sütüm. Biz kavga ederken usulca bir köşeye geçip gitarıyla şarkılar mırıldanıyordu.
Doğru duydunuz gitarla!

O itiraftan sonra herkes birbiriyle biraz daha samimi olmuştu!

Mesela Efsun dayanamayıp gür sesiyle bağıra çağıra şarkıya eşlik ediyor Vedat'ı ve yaptıkları ilginç kavgaları unutuyordu. Vedat'sa umursamaz tavrına geri dönüyor başını bir test kitabına gömüyordu. Yine o günlerden birindeydik. Arkadaşlarımı kendi evimde görmek beni çok mutlu ediyordu. Görünen o ki annem de çok seviniyordu. Dakika başı kapımızda beliriyor, meyve tabakları, börekler çörekler hazırlayıp gülücükler saçıyordu.

"Zehracığım bak size ne yaptım?"

Annem yine kapıda belirdiği sırada Vedat çok önemli bir integral sorusu anlatıyordu. Hepimiz o kadar konsantre olmuştuk ki annemin sesiyle yerimizden sıçradık.

"Ödümüzü kopardın anne!"

"Yavrum niye ödünüz koptu? Ay ayrıca niye yere uzandınız beliniz kopar kızım! Sen nasıl ev sahibisin, hem böööylee gömmüşsünüz kafanızı neye bakıyorsunuz?"

Vedat'ın suratındaki ifadeyi görünce çılgınlar gibi gülmeye başladım. Ders çalışırken taktığı gözlük burnunun üstüne düşmüş, saçları karmakarışık, sorunun ağırlığıyla kıpkırmızı kesilmiş bir de üstüne annemin saniyede yüz kelime konuşma yeteneğine maruz kalmıştı.

"Anne çocuğu korkuttun!"

"Vedat iyi misin canım? Seni korkutmak istemedim. Ben bizim deliye kızıyorum ya neyse... Hadi siz yiyin de büyüyün aç kalmayın." Sonra Vedat ve Ceyhun'a sevimli sevimli gülümseyip "Gerçi sizin boyların da maşallahı var, siz durun durduğunuz yerde...:

"Ay anne Allah aşkına hormonlar diline mi vurdu ya?"

"Tamam tamam susuyorum ama napayım sıkıldım, baban da nöbetçi bari derse ara verince gelin de iki çift laf edelim." Annemin yanımızdan gitmek gibi bir niyeti olmadığını anlayınca ayağa kalkarak kapıya bir tekme attım. Ve küçük bir gıcırdamayla kapandı.

"Tıpkı annene benziyorsun," dedi Ceyhun gözlerinin içi gülerek. Kahverengi iri gözleri... Arabeske bağlayıp bir şiir yazmasını bilirdim de ben neyse..

"Keşke benzemese," dedi Vedat burnunu kırıştırırken.

"Yuh be bu kadar da öküz olma Vedat!" Efsun Vedat'ı ayıplarken bir yandan da önüne koyduğum tatlıyı yemekle meşguldü. Bir yandan yiyip bir yandan konuşmaya çalıştığı için öksürük krizine girmişti.

"Ver bakayım şunu!" Tatlıyı Efsun'un önünden çektim ve mis gibi çilek kokusu burnuma doldu.

"Anamm canım anammm çilekli milföy yapmış bana!"

"Kankacım bu çok güzel nasıl yapılıyor ya?"

"Ay çok basit çok. Milföy hamurunun içine çilek marmelatı sürüp kapatıyor Işıl Hanım. Bir de üstüne pudra şekeri serpmiş kraliçem."

"Zehra hayatımda senden daha takıntılı birini görmedim." Bunu söyleyen Vedat'tı. "Çilek yemekten midem bulandı artık. Hayır yani sadece çilekte değil ki... çilek, çilekli süt, çilekli pasta, çilekli şampuan kullan tam olsun."

"Kullanmadığımı kim söyledi?" Ayağa fırlayıp şifonyerimin çekmecesini açıp pembe renk ne kadar krem,duş jeli, şampuan varsa ortaya döktüm.

"Bak çilekli sabunum bile var."

"Zehraaaaa!"

Konuşmamız yarıda kesilmişti çünkü annem bana sesleniyordu.

"Hemen gidip geliyorum," dedim Vedat'a parmak sallayarak "Sakın arkamdan dedikodu yapma!"

"Zehraaaaa!" Annem yine seslenince aceleyle kalktım "Ayrıca o çörekten beş tane yedin Vedat Bey! Unutma bir gün herkes çilek sevecek." Vedat son yediği lokmayı kusar gibi yaptı ve orta parmağıyla gözlüğünü sertçe düzeltti. Onun bu tavrına sadece gülüyordum.

"Noldu anne ya? Sürekli bağırıp dur..."

Annem salondaki koltuğa yayılmış adeta jöle gibi kıvranıyordu. Yüzü de kıpkırmızı kesilmişti.

"Anne noldu???" Şok olmuş bir şekilde yanına çöktüm.

"Midem bulanıyor!" Dedi karnını tutarak "Ay ter bastı beni... çabuk babanı ara fenalık geçiriyoruz" Annem artık biz diye konuşuyordu, ben demiyordu. Bebeği kast ettigini anlayınca dondum.

"Kızım arasana babanı ölüyorum! Ceyhuuun, Efsuuunn, Vedaaat Ay bu kız aramıyor yardım...!" Annemin cümlesi bir öğürmeyle kesildi.

Vedat gür ayak sesleriyle koşa koşa koridordan göründü. İlk onun fırlamasını beklemiyordum doğrusu.

"Işıl teyze ne oldu?"

"Çabuk Efsun bir poşet getir."

Efsun eli ayağına dolaşarak mutfağa koştu.

"Zehirlendi mi acaba?" diyordu Ceyhun ama ben sadece duruyordum.

Vedat etrafı gözleriyle taradı. Sonunda orta sehpanın üzerine duran boş tabakta takılı kaldı.

"Işıl teyze o çörekten kaç tane yedin?" Annem öğürmekten cevap bile veremiyordu.

"Git tepsideki izleri say Ceyhun kaç cörek varmış?" Ceyhun otuz saniye içinde gidip döndü.

"Otuz iki tane varmış." Dedi nefes nefese.

"On iki tane bize göndermişti."

"Altı tanesi de tepside duruyor, yenmemiş."

"On iki tane mi yemiş?" Efsun şok olmuş bir şekilde bakıyordu.

"Efsun bari dört işlemi iyi yap ya geriye On dört kalır!" Annem o esnada kusuyordu. Vedat bir su şişesini alarak usulca elini ıslatıp annemin boynunu saçlarının arasını ferahlattı.

"Ay iyiyim," dedi annem "Allah'ım sana geliyordum son anda durdum şükür." Annemin rengi yavaş yavaş yerine gelirken ben şok halini üstümden atıp gidip boynuna sarıldım.

"Anne çok korktum sana ve kardeşime bir şey olacak diye..."

" Yahu Işıl teyze sen On dört tane çöregi nasıl yedin?"

Efsun o esnada mutfaktan kaptığı çöreği tıkıştırmakla meşguldü. Hepimiz ona göz devirerek baktık.

"Hiç sorma Vedat, yok tövbe diyetteyim artık. Netflix'te bir reality show açtım onlarda yedikçe yedi ben de acıktım napayım? Bizim ufaklık ablasına hiç çekmemiş sanırım çilekten hoşlanmadı." Bunun üstüne hepimiz kahkaha attık. Vedat bile gözlerinin içine kadar gülüyordu.
Bense hem gülüp hem ağlamamak için zor duruyordum. Bu kadar duygusal olmamalıydım.

Ama gerçekten korkmuştum!

***

Okul yine tüm durağanlığıyla başladığında sabah ilk dersti. Havada tatlı bir esinti ve ıslak yaprak kokusu vardı. Balıkesir genelde ıslak ve nemliydi. Geceleri çoğu zaman minik minik yağmurlar serpiştiriyordu.

Beden dersiydi fakat hepimiz yine test kitaplarımızı alıp bahçeye öyle çıkmıştık. Vedat ikonik bir kombin yapmıştı. Giyinme odasından çıktığında sınıftaki kızlar kıkırdamaya başlamıştı. Beyaz tişört, kırmızı bir eşofman altı giyip beline ceketini bağlamıştı. Hafif uzun saçlarını havlu bir bandanayla geriye sıyırmıştı.

"Ne o?" Dedim elinde bir test kitabı göremeyince "Yoksa ders çalışmayacak mısın?"

"Yok," dedi "Basketbol oynayacağım bugün ders çalışmama kararı aldım."

"Hayret, iki gün sonra sınav var ve sen o Çilek kafalıyı geçmek yerine basket mi oynayacaksın?"

"Bıktım artık Zehra, biraz kafa dağıtacağım."

"Bana ne o zaman bende oynarım!" Efsun koşar adım yanımdan uzaklaşıp beni terk etti. Ceyhun bugün gelmemişti. Kendimi bir köşede yalnız hissedince ben de dayanamayıp test kitabını elimden attım.

"Anasını satayım bi daha mı geleceksin dünyaya!" Eşofmanımın ipini sıktırıp Vedat'ın yanına gittim. Vedat eline topu almış kendi kendine sektiriyordu. Efsun yaramaz bir çocuk gibi Vedat'ın peşinde dolaşıyor gözlerinde şeytani kıvılcımlar yayarak "Ya lütfen bir kere ver bak tek seferde basket olacak."

"Kızım bak uzaklaş buradan kafa toplamam lazım anlamıyor musun?"

"Vedat lütfeen!"

"Efsun git dedim git başka top al!"

"İyi de o gıcık öğretmen malzeme dolabını kilitlemiş. Neymiş topları patlatıyormuşuz!" Vedat boş boş topu sektirip bir kez potaya gönderdiğinde top potanın etrafında bir kaç kez dönüp içinden tekrar çıktı. Hepimiz heyecanla izliyorduk. Top tekrar sekerken Efsun koşarak kaptı.

"Bana bak sende atamadın o deve gibi boyunla!" Vedat sabır dilenerek gözlerini devirdi ve elini beline atıp alaycı gözlerle Efsun'u izlemeye başladı.

"Bak şimdi atıyoooruuumm!" Efsun dilini hafifçe dışarı çıkarıp potaya uzanarak topu fırlattı. Top girmek bir yana potanın yanına bile yaklaşamadı.

"Tekniğin yanlış kızım bak şimdi..."

Vedat Efsun'un kollarını sert olmayacak biçimde dirseklerinden büküp topu avuç içlerinde ortaladı.

"Ayaklarını omuz genişliğinde aç, esne, bileklerini sakın bükme... Aslında sakatlanman işime gelir ama sen yine de dikkat et..."

Nefesimi tutmuş bu kısa süreli basketbol kursunu izliyordum. Gaza gelmiştim! Bende atacaktım. Efsunun atışı bu sefer daha iyiydi ama yine de top potadan girememişti. Efsun dudağını büzdü.

"Oynamıyorum ya ben!"
"Anammmm" dedim koşarken "ben oynarım. Hem arsızım öyle hemen üzülmem!"
Vedat bu sefer bana nasıl atmam gerektiğini göstermişti. Birkaç denemeden sonra atınca sevinçle bağırdım.
"Ayyyy gördünüz mü? Vallaha attım! Ben baskettt attım!" Bir yandan da kollarımı açmış oynuyordum.
"Görende ciddi bir maçta üçlük attı sanır!"
"Kıskanma Vedatcığım. Çalış seninde olur!"
Vedat ve Efsun bu halime güldüler.
Biz üçümüz oynamaya devam ediyorduk. Daha doğrusu Efsunla ben küçük çocuklar gibi Vedatı kovalayıp rahatsız ediyorduk. Ama onunda eğlendiği belliydi.

"Bunların da neden geride kaldığı belli oldu! Baksana salmışlar dersi oyun oynama peşindeler!"

Bu çilek adamın sesiydi!
Ve bizim duymamız için yanında ki arkadaşına özellikle bağırıyordu.

"Çek git buradan sektirmiyeyim o başını top gibi!"

İç sesim tempo tutmaya başlamıştı!

'Vedat vurdu gollll olduuuu!'

"Senden de bu beklenirdi dağ insanı!"
Çilek adam Semih kaşınıyordu anlaşılan.

"Laflarına dikkat et almayalım ayağımızın altına paspas niyetine!"
Bu sefer Efsun çıkışmıştı.

"Sana ne oluyor küçük kız! Sana laf söyleyen olmadı. Sen kendini rakipten sayma. Bayaa gerimizdesin!"
Efsun kıpkırmızı olmuştu. Hatta gözleri dolmuştu. Normalde saldıracağını düşünürdüm ama bir iki adım geriledi ve alt dudağı titremeye başladı.
Kendini çok kötü hissettiği belliydi.

"Yedim ulan seni! Hemde o kafanı asfalta sürtüp öyle yiyeceğim. Şekere bandırılmış çilek gibi!"

Ben daha ne olduğunu anlayamadan Vedat Semihin üzerine atladı.
"Amanın çocuklar durun sakin olun yapmayın!"
Vedatla Semihi ayırmaya çalışıyor gibi gözüküyordum ama alttan alta bende Semihe bir iki tane geçirmiştim.
Vedat ve Semih hırsla boğuşuyorlardı.
Derken etrafımız kalabalıklaşmaya başladı ve bizim kel müdürün sesi duyuldu!

Aynen kel!
Müdür olmak için kel olmak mecburiydi ne de olsa!

"Ayrılın dedim!"
Beden hocası kolayca Semihi çekmişti ama Vedatı tutmak kolay olmamıştı!
"Nedir bu terbiyesizlik? Nedir sizin derdiniz? Kendinize gelin!"
"Hocam vallahi çilek kafa başlattı!" Dedim cırtlak sesimle.
"Çilek kafa mı? Kim o bağıran?" Müdür arkasını dönüp beni görünce kötü kötü baktı!
"Nasıl hitap ediyorsun sen öyle arkadaşına! Senin adın ne?"
"Zehra Hocam. Ayrıca çilekleri çok severim. Ondan şey etmiştim!"
Çevir kazııııı yanmasın Zehracığım...
"Hepiniz odama gelin! Derhal!"
Ve böylelikle ben, Efsun, Vedat ve çilek adam Semih müdürün odasının yolunu tuttuk!
"İyi ki Ceyhun yoktu! Yoksa ikisi bir olup yerlerdi valla çilek kafayı!"
Efsun kıkırdadı ve kulağımın dibine dibine girip fısıldadı.
"Kız sen zaten dövdün çocuğu, görmedim zannetme!"
Tam Efsuna laf yetiştirecekken müdür arkasını döndü ve sessizce ölümcül bakışlar atmaya devam etti. Sanırım şu saatten sonra olacaklardan korkmaya başlamıştım.

****

Önce kısa bir öksürük ardından bir boğaz temizleme... geliyor sayın seyirciler, işkence geliyor...
Çin işkencesi, bizim müdürün işkencesinin yanında hiç kalırdı.

"Şimdi ben bu yeni gençliği anlamıyorum, efendime söyleyeyim neden anlamıyorsun hocam diyebilirsin doğru mudur?"

"Doğrudur!" Dördümüz koro halinde konuşuyorduk.

"Yahu biz sizin yaşınızdayken edebimizle, terbiyemizle okula gelir eve dönerdik. Kılık kıyafet desen her hafta sonu annemiz gömleğimizi ütüler, okul uniformamızı mis gibi çitilerdi. Şimdi şu tipinize bir bakıyorum da..." gözlüğünün altından Vedat'ı inceledi. Kırmızı eşofman altı ve beyaz tişörtü ile aslında oldukça tatlıydı. Ayrıca saçına taktığı bandanaya laf söyletmezdim. Yakışmıştı çocuğuma!

"Oğlum sen okulda mısın yoksa festivalde mi?"

"Yani hocam beden dersi dolayısıyla ben şey etmiştim..."

"Açıklaman bu mu? Daha doğru dürüst kendinizi ifade edemiyorsunuz! Neyse onu da geçtim sizde hiç utanma yok mu birbirinizi dövüyorsunuz?"

Sinirim tepeme çıkmaya başlıyordu. Derin nefesler alıp gelen sinir krizini durdurmaya çalıştım.

"İyi de bize laf etti hocam ben de bir anlık refleksle daldım gitti."

"Dürtüleriyle hareket edene hayvan denir evladım siz hayvan mısınız? Aklınız yok mu sizin! Girmişsiniz keçi gibi birbirinize!"

Ve işte o andan itibaren benim çene anında açıldı!

"Ben Darwin'in evrim teorisine inanıyorum hocam insan iki ayaklı hayvandır diye düşünüyorum. Sizinde bilime verdiğiniz değer çok hoşuma gitti!"

"Ne evrimi evladım!"

"Darwin diyoruz hocam! Daha hala onun üzerine teori üretilemedi. Oldukça da iyi kanıtları var. Mesela siz az önce bilerek veya bilmeyerek gayetttt güzel desteklediniz bu teoriyi. Ayrıca bence bilim insanları görse gözleri yaşarırdı böyle harika bir benzetmeye!"

"Kızım ne diyorsun sen!"
"Vallahi doğru diyor Zehra arkadaşımız hocam. Hay ağzın çilek yesin!"

Vedatla tokalaşıp birbirimize baş sallamaya başlamıştık.
Efsun dayanamayıp güldü.

"Gülme evladım gülme!"
"Hocam siz Efsunun kusuruna bakmayın lütfen. Kendisi nesli uzun yıllar önce tükenmiş olan kikirdek bir hayvandan evrimleştiği için bazı huylarını halen engelleyemiyor!"

Müdür baygınlık geçirmemek için eliyle hepimizi kışkışladı! Bizim saçmalama işi kesinlikle işe yaramıştı!

Odadan çıkar çıkmaz çilek adam Semih yanımızdan kaçmıştı. Zaten şu an pek de umurumuzda sayılmazdı.

"Ay adam ne kadar çok konuştu ya! Hakaret üzerine hakaret. Kimse de demiyor ki bu çocuklar neden gergin!"
"Allahın belası sınav!" Dedi Efsun içini çekerek.
"Bakın bu Semih belası size bulaşırsa bana söyleyin."
"Tabiii söyleriz big boy! Söyleriz ki git çocuğu çilek reçeline çevir!"
Efsun güldü.
"O değil de acıktım ben vallahi acıktım! İki saattir çilek diyip duruyoruz!"
"Yürüyün hazır millet dersteyken yemek yiyelim nasılsa müdür bizi tuttuğu için izin kağıdı imzaladı..."

Müdürle aynı odanın içinde üç saat kalmanın ödülü kantinde kimse yokken doyasıya yemek yiyip dedikodu etmekti. Ders başladığındaysa tekrar külkedisi olmuştuk. Yani anlayacağınız mutluluk biraz kısa süren bir duyguydu. Ve bedeli bazen çok ağır oluyordu!

****

Okul çıkışı direkt evlere dağılmıştık. Yarın deneme sınavı vardı. Bugün bolca ders çalışacaktım ve yarın birinci ben olacaktım.
Bazen bu olayın beni çok yorduğunu hissediyordum ama içimden bir his böyle yapmam gerektiğini söylüyordu. Anne sütünden çok sınavlara maruz kaldığım için olabilirdi!

Sistem böyleydi!
Biz ne yapalım!

Annem akşama köfte ve patates yapmıştı. Hızlıca bir aile yemeği yedik. Hatta ben o kadar hızlı yemiştim ki üç kez ölümden dönmüştüm. Ama kaybedecek vakit yoktu. Yarına mükemmel olmalıydım.

Masama yayılmıştım ve kocaman bir bardak kahvemle türlü abur cuburlarım yanımdaydı. Bilmem kaçıncı testimdeyken telefonum titredi.

ÇİLEK AROMALI GRUP 🍓

EFSUN: hellooooo
VEDAT: bir bu eksikti!
ZEHRA: bu hiç iyi olmadı benden söylemesi! Artık bu grubu her gördüğümde canım çilek çekecek!
CEYHUN: kız senin bu gruba ne ihtiyacın var! Zaten her türlü canın çekiyor!
ZEHRA: nolduuu şikayetçi misin? 😡
CEYHUN: senden şikayetçi olmam mümkün değil 😏çileğimmm 🍓
EFSUN: oooo biz çıkalım isterseniz! 💀
VEDAT: başımıza bela ettin grubu!
EFSUN: sende amma mızmız çıktın haaa!
VEDAT: yarına sınav var, çalışmaya devam etmezsek görürsün o zaman mızmızlanan kim!
ZEHRA: vallahi benim içim dışım test oldu! Kuscam artık! 🤢
CEYHUN: ben pek çalışmadım ama zaten çok da umurumda değil!
EFSUN: al benden de o kadar...
ZEHRA: noluyoooo arkadaşlar, kendinize gelin.😱
VEDAT: valla siz bilirsiniz ama benim ders çalışmam lazım. Yarına o kızılı geçmem gerek! 💪🏻
ZEHRA: yürüüü be Vedatım, big boyum! 👊🏻
EFSUN: yarına sabah erkenden okulda olun. Annem börek yapıyor!
ZEHRA: koşaaa koşa gelirim
CEYHUN: tamamdır 😎
VEDAT: ben yemem valla sonra sınavda uykum gelir! Size afiyet olsun 👍

Efsunun açtığı grup bence çok güzel olmuştu. Daha önce böylesine samimi bir arkadaş grubum olmadığı için günden güne bağlandığımı hissediyordum.

İçimde garip bir huzur ama aynı zamanda koca bir huzursuzluk vardı.
Sanki bu dört kişi asla o istediği mutluluğa erişemeyecekmiş gibi hissediyordum!

Ve bu his beni çok korkutuyordu.

Yapacak bir şey yoktu bende kafamı tekrar test kitaplarıma gömdüm!

Loading...
0%