@mervesenahikayeler
|
AŞKUŞLARIMIZ BOL YORUM VE BEĞENİ ATMAYI UNUTMAYIN. Arayı birazcık açtığımız için yarına yeni bölüm hemen gelecek ❤️ ayrıca yorumlardan bir kişiyi seçip kitap hediye ediyoruz ❤️🌈
Okula neredeyse yarım saat önce gelmiştik. Efsun'la birlikte soğuk ve kuru çimenlerde oturmuş test çözmeye uğraşıyorduk ama Efsun bir dakika bile susmuyordu. "Sence geçen günkü deneme sınavı sonuçlarını bugün görecek miyiz?" "Her hafta aynı gün geliyor! Bugünde gelir herhalde." Vedat çözdüğü testi bırakıp bize ters ters baktı. Gözlüğünü bugün evde unutmuştu. Vedat ona her baktığınızda değişen o insanlardandı. Çok hızlı ortama ayak uydurabildiği gibi kendini anında soyutlayabiliyordu da. Bugün deri ceket giydiği için daha farklı bir havadaydı. "Tabi Zehra hanım genelde birinci olduğu için deneme sınavı sonuçları onu hiç heyecanlandırmıyor." "Vedat bak tam senin hakkında iyi bir şey düşünüyorum, arkadaş olduk iyiyiz diyorum, gıcıklık üstüne gıcıklık yapıyorsun!" "Biz arkadaş olmadık Zehra kısa süreliğine ateşkes yaptık. O da ortak bir düşmanımız olduğu için." Yok abi bu çocuğun ukalalığı bakiydi anlaşılan. Ayrıca basbayağı arkadaştık ne diye değiliz diye ısrar ediyordu ki? "Ayıp ediyorsun ama Vedat!" Ceyhun, benim çilekli çikolatam hemen araya girmişti. Elinde karamelli çikolata vardı ama olsun, hem karamelli çikolata da olurdu. "İyi o zaman," dedim test kitabımı toparlayıp ayağa kalkarken "Sana güvenmemem gerektiğini hatırlattığın için teşekkür ederim. Bizde rakip olmaya devam ederiz böylece." "Yok öyle şey!" Dedi Vedat kızgınlıkla "Bir müddet daha beraber derslere asılıp o asalak çilek kafanın işini bitireceğiz, ancak öyle eskisi gibi rakip olabiliriz." Basbayağı kendisi de ayrılmak istemiyordu ama burnu düşse eğilip almayacak bir tip olduğu için triplere giriyordu. "İyi de her deneme sınavında farklı bir puan yapıyoruz ya yıl sonuna kadar bi o bi bizden biri birinci olursa ne olacak?" "Sen merak etme canım nasılsa bütün sınavlarda sonlara oynuyorsun!" Ceyhun'la ikimiz aynı anda "VEDAT!" diye bağırdık. Yine neler oluyordu bu çocuğa anlayamıyordum. Vedat gerçekten çok ilginç bir karakterdi. Bazen öyle yardımsever öyle iyi davranıyordu ki kırk yıldır dostmuşuz gibi hissettiriyor çoğu zamanda böyle tersliyordu hepimizi. Efsun ha ağladı ha ağlayacaktı. "Neyse," dedi bozuntuya vermeden "Ne yaparsanız yapın beni ilgilendirmez." Efsun'un böyle ruhsuz ruhsuz konuşup uzaklaşması hiç onluk bir hareket değildi. Efsun ilk dersin yarısında izin alarak sınıfa geldiğinde meraklı bir şekilde yanıma gelip oturmasını beklemiştim fakat o yüzümüze bile bakmadan en sağdaki sıralardan birine oturup kafasını test kitabına çevirdi. Teneffüslerde yanına gidip konuşmaya uğraşsam bile benimle kesik kesik konuşup sonra yine yanında oturduğu Sude ve arka sırasındaki Alperen ile keyifli bir sohbete giriyordu. Kendimi aşırı derecede rahatsız hissetmiştim. Öğle arasına girdiğimizde yüzüm asık bir şekilde Ceyhun'la bahçeyi turluyordum. "Asma artık suratını," Ceyhun kolunu boynuma dolayıp beni yanına çekti. "Ama ne yapayım?" Diye sordum sinirle "Hadi Vedat'a kızdın bize niye küsüyorsun değil mi?" "Efsun dengesiz ya, biraz da takıntılı bir tip... Allah var dünya tatlısı ama işte konu sınav olunca korkunç birine dönüşüyor. Bir kere dokuzuncu sınıftayken matematik sınavından elli puan aldığı için hocayı suçlayıp neredeyse sınavı iptal ettirecekti..." "Ciddi misin?" Çok şaşırmıştım. "Hoş-hoşlanmak mi dedin?" "Nasıl yani anlayamadım hoşlanmak derken?" "Ay ne komik olay eee?" Hemen inanıp anlatmaya devam etti "Değil mi? Ben ve Efsun komik yani..." "Tamam yani Efsun güzel kız neşeli, samimi, sohbeti de sarıyor..." "Yok ya," dedim "Ben bugün birinize dalacağım ama artık! Sabah Vedat ve Efsun öğlen Ceyhun efendi! Sizi bana sırayla mı gönderdiler ulan!" "Zehram bak ben onu şakasına anlatıyordum!" "Sus Ceyhun! Sakın ola peşimden gelme." Hızlı adımlarla Ceyhun'dan uzaklaşıp okulun merdivenlerini tırmanmaya başlamıştım. "Başlarım ulan yapacağınız işe!" Bir yandan da sövüp sayıyordum. "Hepiniz mi delirdiniz?" Kendi kendime bağırıp küfürler ediyordum. İnsanlar bana delirmişim gibi bakıyorlardı. Sınıfa bir hışımla girdiğimde çantamı kapıp eve gitmek aklımdan geçiyordu. İki saat edebiyat dersiyle hiç uğraşamayacaktım. Öğle arasında olmamıza rağmen sınıfın çoğu dışarıya çıkmamıştı. Zaten genelde de böyle olurdu, öğle arasını ders çalışmak için bir bahane olarak kullananlar çoğunluktaydı ama bu kez herkesin elinde renkli kağıtlar kimi oturarak kimi ayakta kağıtlara bakıp sohbet ediyorlardı. Şaşırdığım şey ise Vedat ve Efsun'un kağıda sırıtarak bakıp bir şeyler konuşmalarıydı. Efsun beni görünce gülümsemesi genişledi. "Kankaaa! Deneme sınavı sonuçları gelmiş ne oldu inanamazsın!" "Çilek adamı resmen yamultmuşuz," dedi Vedat çarpık bir gülümsemeyle. "Duyduk duymadık demeyin sayın seyirciler!" diye bağırdı Vedat neşeyle "Vedat yeniden zirvede!" Sınıftan birkaç kız kıkırdadı. Doğrusu Çilek Selim'i bu kadar çabuk geçeceğimizi tahmin etmiyordum. Vedat'ın elindeki kağıdı çekip aldım. Gerçekten de okul birincisi olmuştu. Listenin kalanında çilek adamı aradım. Dördüncüydü. "Ha şu mesele," diye mırıldandı Vedat kağıdı elimden çekerek "Kaydırma falan mı yaptın sen? Yoksa bu senin gerçek başarında bundan öncekilerde kopya mı çekiyordun? Hayır yani okul birinciliğinden sınıfta dokuzuncu olmaya gerilemeyi çok insan beceremez de ondan sordum." Ben cevap vermeyince "Neyse ya," diye söylendi "Selim'i alt ettik ya o bize yeter! Daha doğrusu benim çabalarım sonuç verdi sonunda." "Zehra benimle küs müsün?" "Kanka niye öyle ters ters bakıyorsun ya? Bak o an moralim bozuldu sadece ve konuşmak istemedim. Ama şu an iyiyim hem sen sınavı takma..." "Niye takacakmışım?" İçimde biriken öfkeyi bir anda kusmak istemiştim fakat sesim istediğimden de fazla çıkmıştı. "Benim sınavı falan taktığım yok. Sizin gibi delirmedim daha... Bir sınav için arkadaşlarımı suçlayıp, laf sokup onları kıracak değilim..." konuşurken hepsine tek tek bakıyordum. Vedat banane der gibi omzunu silkti. "O an sınavı gerçekten çözmemiştim zaten! Sıkılınca soruların yarısında aklımdan geçen şıkları işaretleyip geçtim." "Hadi ya bizde yedik!" Efsun omzunun üstünden Vedata ciddi bir bakış gönderdi. Onları daha fazla umursamayıp çantamı sırtıma taktım ve sınıftan çıkmak için kapıya yöneldim. Vedat'ın önüne gelince "İster inan ister inanma," dedim "Ayrıca gelecek hafta böyle mutlu mutlu gerinemeyeceksin kendini buna hazırla." Vedat'ın konuşmasına fırsat vermeden çıktım oradan. Ceyhun'un arkamdan geldiğini hissettiğim an geriye dönmeden bağırdım "Sakın diyeyim peşimden gelme!" "Aptal Zehra Aptal! Seni asla düşünmeyen birkaç kişinin nasıl arkadaşın olduğuna inandın?" Eve dönerken kendime sürekli aynı soruyu soruyordum. Bu kez içimdeki Zehra'nın konuşmasına gerek yoktu. Bizzat ben kızıyordum kendime. Üstelik sınav konusunda da ne düşüneceğimi şaşırmıştım. O sınava tüm dikkatimi tüm emeğimi vermiştim. Peki bu noktaya nasıl gelebilmiştim? Eve erken geldiğimde annem bir şeylerin çok ters gittiğini elbette anlamıştı. Zaten okuldan erken çıkmasaydım da yüzüme bakıp anlardı. Direk odama kapandığımda ders çalışacağımı beni rahatsız etmemesini haykırmıştım. Doğal olarak vicdan azabı da saatlerce yakama yapışmıştı. Ceyhun, Efsun, Vedat, annem, dersler, "Duydum ki benim canım yavrum ankastre bozukluğu yaşıyormuş." "Ne?" Duyduğum cümlenin komikliğinden mi yoksa bunu anneannemin söylemesini beklemediğimden midir nedir deli gibi gülmeye başladım. "Ne bozukluğu dedin sen?" "Neydi yavrum o? Anksiyetik bozukluk mu? Annen söylemişti ama unuttum şimdi..." Sarmaları yanıma bırakıp düşünmeye başladı. "Ya kızım bozukluk ne Allah aşkına sen çamaşır makinesi değilsin ki bozulasın. Ben hayatımda hiç bozulmadım depresyona da girmedim." "Ya gerçekten sağol anneanne bunca yıllık ruh bilimini onlarca araştırmayı, hastalığı tek bir cümleyle hem aşağıladın hem de yok saydın!" "Sus kız! Depresyondasın ama niyeyse dilin hiç etkilenmiyor. Şu Sarmaları üzerinede nutellaylayı ye diye getirdim. Yat kalk anacığına dua et. Gençlerin dilinden iyi anlıyor yavrum. Saçma sapan şeyler yiyerek dizi izlerse iyileşir dedi..." Sarmalara şöyle göz ucuyla baktım. Pasparlak zeytinyağlı... öteki yandan çikolataya zaten diyecek sözüm yoktu. Anneannem odadan çıkar çıkmaz ikisine de gömüldüm. Ne yapayım benim de şöyle ufak mutluluklara ihtiyacım vardı. Mesela bir kavanoz çikolata! *** Ertesi sabah aslında hiçbir şey olmamış gibi hafif neşeli uyanmıştım. Sabah maskemi yapıp en sevdiğim kahveyi hazırlayıp çalışma masamın başına geçtim. "Gel bakalım buraya," Okuldaki deneme sınavının kopyasını atmamıştım. Sınav sonucumla soruları karşılaştırıp hangi noktalarda hata yaptığımı bulacaktım. Böylelikle bir plan yapıp eksik olduğum konulara göre ilerleyebilirdim. "Ben size yardım edeyim, arkadaşımsınız diyeyim siz beni üçüncü sınıf insan yerine koyun!" Ceyhun dün geceden beri ya arıyor ya mesaj atıyordu. Hatta bir kez Vedat bile aramıştı. Gruptan bir iki mesaj gelmişti ama ben karşılık vermeyince konuşmayı bırakmışlardı. "Belki de bensiz ayrı bir grup açtınız!" Kendi kendime söylendim! Test çözdüğüm yerde sürekli söyleniyordum. İkili arkadaş grubunun istenmeyen üçüncüsü gibi hissediyordum ki bu durumda bizim dört kişi olmamızın durumuma hiç katkısı yoktu. Telefonumu kapatıp tekrar teste döndüm. "Bundan sonra sadece sınav!" Dedim kararlılıkla "En azından ona verdiğim emeğin bir karşılığı var." "Zehraaaaa!" Annem yine küçücük evin içinde dağları yerinden oynatacak kadar gür bir sesle beni çağırıyordu. Sabahtan beri ders çalıştığımı bildiği için bugün bana hiç bulaşmaz diyordum ama nerde? "Geliyorum..." "Ay anne ders çalışırken bile bana söyle ses-" cümlem salona girdiğim an yarıda kesildi çünkü karşımda sadece annem değil Vedat, Efsun ve Ceyhun'da bana bakıyordu. "Arkadaşların geldi," dedi annem zevkten dört köşe "Ben size çay yapayım!" Annem odadan çıkana kadar ortam bir nebze olsun yumuşaktı. Herkes bir şekilde sırıtıyordu ama annem çıkar çıkmaz her biri bana korku dolu gözlerle bakmaya başladı. Daha doğrusu Vedat yine aynıydı. Yine sırıtıyordu. "Zehracım şimdi sen başlamadan ben hemen başlayayım, kısa keseceğim. Şimdi bana kızgın olduğunu biliyorum ama asla sana hak vermiyorum!" İşte klasik Vedat. "Yani bak konu sınav olunca Einstein gelse ben onunla bile kapışırım. Savaşta her şey mübahtır derler ya benimki de onun gibi bir şeyler. Bugün senin moralini çökertirim yarın Oğulcan ertesi gün Selin... isimlerin bir önemi yok anlatabiliyor muyum? Çünkü bu işte çalışmak kadar psikoloji de önemli... Eh benim de rakip elemeye ihtiyacım var." "Yuh ya Vedat biz buraya niçin geldik sen ne diyorsun?" "Bana ne kızım! Hem ben dürüst konuşuyorum. Zehra'ya kastım yok ki onu açıklamaya çalışıyorum. Asıl siz kendinize bakın Efsun Hanım! Dün kızı iki dakikada sattın." Sonra bir nefeste bana döndü. "Yani kısacası benim dostluğum bu kadar oluyor işine gelirse. Ve sınav konusunda da şaka yaptım arada bende böyle çakılıyorum çokta kasma. Sınav yılının cilvesi de geç! Ama birisi sana yamuk yaparsa o zaman karşısında beni bulur!" Sonra elindeki paketi dümdüz bana uzattı. Poşetin içinde parlak kristale benzer taşlarla oluşturulmuş bir toka vardı. Bu taş kırmızı ve pudra pembe tonlarında iki çileği oluşturuyordu. "Onların çilek adamı varsa bizim de çilek kızımız var," dedi Vedat gülümseyerek "Bunu sınavlara girmeden önce tak şans getirir." Ne diyeceğimi bilmiyordum. Vedat'tan az önce nefret edip şimdi onu anlıyor hatta ona karşı sımsıcak duygular hissediyordum. Sonra Efsun ayağa fırlayıp kucağındaki koliyi önüme bıraktı. "Şimdi düşünüyorum da," dedi "Benim Vedat kadar bir savunmam bile yok. Başkalarına sinirlenip acısını senden çıkardım ama lütfen affet beni... Hem bak sana bir koli dolusu çilekli süt aldık!" Hafifçe gülümsedim. Ceyhun hala bir köşede durup hiç konuşmuyordu. Ama gözleri her şeyi anlatıyordu. Düşününce aslında ben de Efsun'un yaptığının aynını yapmış ve dün yaşadıklarımın acısını ondan çıkarmıştım. Ceyhun elinde kocaman bir çilekli turta tutuyordu. Ona fırsat vermeden ben gidip sarıldım. Önce şaşırdı sonra pastayı bir kenara bırakıp o da bana sarıldı. "Çilekli pastanın ise yarayacağını biliyordum," diye fısıldadı kulağıma doğru "En doğru tercihi ben yaptım demiştim onlara, baksana konuşmama bile gerek kalmadı." Kıkırdadım. "Doğru tercihler konusunda haklısın galiba... Yani ben ve sen sanırım biz..." "Doğru bir tercihiz..." diye tamamladı cümlemi. Vedat yanımıza sinsice yaklaşıp pastanın üzerinde duran çilek ve kremadan parmağıyla bir güzel alana kadar romantik anımız devam etti. "Bir daha sinirimi bozarsanız çilek tarlası bile beni ikna edemez" dedim ama hala sırıtıyordum. Aslında dünden beri bu anı beklediğimin farkındaydım ama gururumdan kendime itiraf edemiyordum. Vedat pastayı elimden kaptığı gibi koltuğa geçip oturdu. "Kötü haberi siz mi verirsiniz yoksa ben mi vereyim?" "Saçma sapan konuşma Zehra çileğin neslimi tükenir!" Noluyoooo lannnn! "Allah belamı işte şimdi verdi!" |
0% |