@mervesenahikayeler
|
Yarı yıl tatili başlamadan önce girmek zorunda olduğumuz son sınav okulun on ikinci sınıflar arasında düzenlediği deneme sınavıydı. Sınavlarla ilgili bir sorunum yoktu. Hatta girdiğim son iki deneme sınavında batırmış olsam bile emindim, bu kez hiç bir pürüz çıkmadan ben birinci olacaktım. Çünkü içimde tepinip duran Zehra'nın gücüyle değil, kendini Superwoman ilan etmiş olan ve gerçekten süper güçleri olduğuna inanan Zehra'nın aşırı motive eden sözleri eşliğinde sınava girecektim. Sınav günü geldiğinde Superwoman'ın sesi git gide kısıldı. Yerini Çilek Adamın iğrenç imaları aldı. "Yine kopya çekerek mi birinci olacaksın?" "Vedat yokken nasıl kopya çekmeyi düşünüyorsun?" "Vedat'la sürekli kavga etmenizin sebebi onu kıskanman mı?" "İstersen günde dört değil on dört saat çalış, yine de beni yenemeyeceksin ne bu sınavda ne de diğerlerinde!" Ben cevap vermedikçe Selim sonlara doğru sinir krizleri geçirip çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştı. Sınav kağıtlarıyla içeriye giren öğretmen olmasa daha da konuşurdu ama onun bu halleri bana zevk veriyordu. Ceyhun yumruğunu sıkıp Selim'e yöneldiğinde gülücükler saçarak onu durdurmuştum. Bugün olmaz Çilekli sütüm, onu kendi silahıyla vuracağız! Vedat'ın hastane yatağında söylediği cümleler bana güç veriyordu. İlk kez bir sınavı kendim için değil Vedat için çözecektim. Sınav sonucu açıklandığında Selim'in dibi görmesi hepimiz için ödül olacaktı. Vedat'ın bu sınava girememesinin tek sorumlusu oydu çünkü... Sınav her zamanki kolaylığıyla başladı. Kolay diyorum çünkü Türkçe benim için sınavın en güzel dakikalarını geçirdiğim dersti. Eski okulumdaki Edebiyat öğretmenim huysuz bir adamdı ama Türk dilini öyle güzel anlatırdı ki hiç bir zaman Türkçe dersini anlamamış olanlarımız bile o adamın dersini pür dikkat dinlerdik bu yüzden bir sayısal öğrencisi olarak Türkçede belki sözel öğrencileri bile geride bırakabiliyordum. Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. "Bu şiirin ana teması nedir mi?" O kadar neşelenmiştim ki bir an sınavda olduğumu unutup konuşmaya başladım. "Bu kadar da basit sormayın be abi! Hüzün tabii..." "Zehra kızım sessiz ol! Kopya mı çekiyorsun yoksa?" "Ayyy! Hayır hocam çok özür dilerim... Sesli düşünmüşüm." Sınıftakilerin sesli homurdanmalarını duyunca yerime sinip çözmeye devam ettim. Türkçeyi ilk bitiren neredeyse tek kişi vardı o da bendim. Arada bir dönüp Ceyhun'a bakıyordum. Her baktığımda göz göze gelip gülümsüyorduk. Onun da bana baktığını bilmek her defasında kalbimi yerinden çıkaracak kadar heyecanlandırıyordu beni. Matematiğe gelince bir kaç dakika durup derin bir nefes almıştım. Soruları göz ucuyla incelediğimde ilk sayfaların basit sayı problemleriyle dolu olduğunu görünce sevindim ama sevincim kısa sürdü çünkü sayfalar ilerledikçe sorular uzuyordu. Ve elbette karmaşık bir hale bürünüyordu. "Ulan Türkçe mi çözüyoruz yoksa matematik mi anlamadım." Bu kez sesli düşünen kişi Kaan'dı. Öğretmen onu da uyarınca Kaan sıkıntılı bir nefes verip kitapçığını kapattı. "Hocam ben hakkımı helal etmiyorum!" deyip yerinden kalktı. Sınıftakiler deli gibi gülmeye başlayınca öğretmen çığlık atarak susturmaya çalıştı. "Kaan! Çık dışarı sınavın iptal..." "Umurumda değil zaten! Ben beden eğitimi öğretmeni olacağım. Sınava gireceğime gider basketbol oynarım." O çıktıktan birkaç dakika sonra insanlar yine sessizce çözmeye devam etti. Fen bilgisine geçtiğimde çok az zamanım kalmıştı. Matematikte çok yavaştım. Göz ata ata bütün basit soruları hızla işaretledim. Zorlar ise sona kalmıştı. Kimyayı bir türlü sevemediğimi söylemiş miydim? Sınav bittiğinde hala çözemediğim on soru vardı. Hem de kendi alanımda. İşte bu iyi haber değildi. Yine de diğer derslerde doğru oranımın çok olduğunu düşündüğüm için gönlüm rahattı. Sınav çıkışında Efsun yine agresifti. Gerçek sınavdan çıktığımızda Efsun'un halini düşünemiyordum bile. "Kanka ya! sen nasıl böyle sakin sakin çözüyorsun? Nasıl odaklanabiliyorsun abi! çıldıracağım. Benim aşırı derecede dikkatim dağılıyor." "Efsun sana yüz kere söyledim. Bir psikoloğa danışsana... Belki dikkat dağınıklığına bir çare bulur." "Annem o tarz ilaçlar kullanmamı istemiyor kanka bunun için çok erken dedi." "Yahu annen uzmandan daha iyi bilemez ya... Hem belki ilaç bile vermez, sadece konuşarak halledebileceğin bir şey olabilir." "Sınav esnasında annemle babamın boşanacağı geliyor aklıma... Bunu nasıl engelleyebilirim ki?" "Engelleyeceksin," dedi Ceyhun kararlı bir ses tonuyla "Bu yaşadıklarının çok zor olduğunu biliyorum ama sen ve geleceğin herkesten daha değerli olmak zorunda Efsun." "Hayırdır Ceyhun? Sen sınavı falan takmazdın bu kadar." "Artık takıyorum. Şunun şurasında birkaç ay kaldı. Yapabileceğimizin en iyisini yapıp bu yıl bitirelim bu işi." "Ceyhun, çilekli sütüm sen yine de çok takma olur mu? Çünkü ben senin müzik yeteneğine güveniyorum eğer hukuk okumak istemiyorsan kendini baskılama bak Kaan'a..." "Kaan fazla cesur. Ben çok düşündüm ve zekamı boşa harcamamaya karar verdim. Zaten sayısalı seçmemdeki en büyük suç annemlerin ama yine de tıp okumak istemememe saygı duydular. En azından hukuku kabul edilebilir buluyorlar." "Madem öyle..." diye mırıldandım "Tercih senin." Ama bu konunun burada kapanmayacağına emindim. En azından Ceyhun'un aklının hala karmakarışık olduğunun farkındaydım. Çözülecek problemlerden biri de buydu. Tabi önce Efsun ve Vedat konusunu halletmeliydim. "Hadi Vedat'ı görüntülü arayıp Çilek adamın nasıl çıldırdığını anlatalım!" dedim sevinçle. O esnada Efsun'un nasıl bir tepki vereceğini çözmeye çalışıyordum. "Siz arayın," dedi hemen gözlerini kaçırarak "Ben sınavda yapamadığım sorulara bir göz atacağım." "Hayır Efsun!" diye bağırdım "Hep beraber arayıp Vedat'a moral vereceğiz tamam mı?" "Hayır Zehra!" "Evet Efsun!" "Hayır Zehra!" "Evet Efsun!" "Onlar yine neden kavga ediyorlar?" Vedat'ın sesini duymamızla ikimiz aynı anda o tarafa döndük. Ceyhun Vedat'ı aramış telefonu bize doğrultmuştu. Efsun morardıkça morardı. "Hiç," diye mırıldandı cılız bir sesle. Fırsattan yararlanıp Efsun'u kolundan çekiştirerek kameranın önüne tuttum. "Efsun naber?" Vedat gayet cilveli bir ses tonuyla konuşuyordu. Üstünde beyaz bir tişört vardı. Okula gelmediği için tıraş olmamıştı anlaşılan. "İyi," dedi Efsun kekeleyerek. Efsun'u düzgün konuşması için dürtükledim. "Bende iyiyim sağ ol," diye cevapladı Vedat gülerek sonra bana döndü "Sınav nasıl geçti? Sence birinci olur musun?" "Şu ana kadar çözdüğüm en iyi sınavlardan biriydi desem? Selim'i görmeliydin sınav öncesinde çıldırmış gibi bana saldırdı. Sınavı çözerken de çok sıkıntılıydı." "Dersler boşsa bize gelsenize!" Vedat'ın önerisiyle hepimiz yeni bir şey icat etmiş gibi şaşkınlıkla kalakaldık. Karne hazırlıkları olduğu için öğretmenler derse ya girmiyordu ya da geç kalıyorlardı. Okulun geneli zaten boştu... "Abi biz okuldan çıkmayı neden daha önce düşünemedik ki?" Ceyhun okuldan çıkma fikrini çok sevmişti anlaşılan "Çok zekisin Vedat!" "Ben o sınava girecektim var ya hepinizi sollardım net!" Vedat yine böbürlenmeye başlayınca telefonu çat diye kapattım "Hadi," dedim "Daha fazla oyalanmadan tüyelim!" Ceyhun'la beraber hızlı hızlı sınıfa doğru yürürken Efsun'un olduğu yerde sıkıntıyla durduğunu fark ettim. "Hadisene Efsun!" "Yok kanka ya siz gidin ben eksikleri tamamlamak için okulda kalacağım. Bundan iyi etüt fırsatı mı olur?" "Saçmalama!" diye bağırım "Hep beraber gider orada ders çalışırız işte." "Yok Zehra zorlama beni. Zaten hem annemlere hem de sınava moralim bozuk. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var belki de..." Tam bir şey daha söyleyecektim ki Ceyhun omzuma dokunup sözsüz bir uyarı yaptı. "Tamam Efsun ama olurda gelmek istersen biz akşam da orada oluruz." Efsun'un gergin omuzları çözüldü ve hüzünlü bir ifade yüzünden gelip geçti. "Teşekkür ederim çocuklar. Sonra görüşürüz." Arkasına dönüp yürümeye başladı. "Sence nereye gidiyor?" Diye sordum Ceyhun'a "Onu hiç böyle üzgün görmemiştim." "Senin gizli yerin sanırım artık Efsun'un da gizli saklanma yeri. Onu bu hafta üç kez orada oturmuş gizli gizli ağlarken yakaladım." "Ceyhun bilmem farkında mısın ama bizim acilen başka bir plana ihtiyacımız var, bir b planına..." "Niçin Zehra'm?" "Vedat ve Efsun'un aşık olduklarını anlamaları için ama ondan da önemlisi Efsun'un eski haline dönebilmesi için." "Peki ne yapabiliriz? Hadi diyelim Efsun ve Vedat aşklarını itiraf ettiler... boşanma işini nasıl çözeceğiz?" "Annemi aramam gerek!" dedim aklıma o anda gelen fikirle "Sen cantalarımızı kap gel bende o ara annemi arayayım!" Ceyhun gittikten hemen sonra annemi aradım. İlk calışta açtı. "Ay Zehra anneciğim canım kızım kötü bir şey mi oldu? Noldu yavrum yoksa araba falan mı çarptı?" "Anne ne saçmalıyorsun sen yine?" "Ne bileyim sen beni bu saatte hiç aramazsın ki! Hem deneme sınavın yok mu senin bu saatte? Telefonla neden oynuyorsun?" "Yuh ama ya, dur bi kadın dur bir dakika yani! Önce endişeleniyorsun daha o konuyu bitirmeden kızmaya geçiyorsun. Maddenin halleri gibisin anne bir katı bir sıvı..." "Sende benden hallicesin be kızım susta motorun soğusun. Zaten kardeşin bütün gece beni tekmeledi. Doğuramadım gitti!" "Anne kardeşimi bosver sen şimdi, Efsun'un annesiyle yakın arkadaşsın ya bir yanına gidip dertleşsen diyorum. Boşanma konusunu açarsa biraz sakinleştirmeye çalışsan belki seni dinler." "Kızım o onların aile meselesi ben ne diyeyim şimdi?" "Ya anne kırma beni lütfen! Efsun çok üzülüyor, gerçekten. Efsun'un sınav senesi falan de... Kadını bize çağır ya da... Bir şekilde kafası dağılsın işte." "Ay peki Zehra! Pes yani gidene kadar başımın etini yiyeceksin sen anladım." "İyilik meleği, canım annem." Annemle konuşmamı öpücükler eşliğinde bitirip Ceyhun'u daha fazla bekletmeden okulun bahçesine koştum. Çilekli turtam sırt çantamı yüklenmiş gülen gözlerle beni bekliyordu. Elini tuttuğum gibi hoplaya zıplaya yürümeye başladım. Eli, kalbimin dakikada yüz kez çarpmasına neden olduğu için midir bilmem ama enerjimin yüksekliğine diyecek yoktu! Vedat'ın evine her gittiğimde şaşırıyordum. Aşırı lükse düşkünlerdi ailecek. Garip bir şekilde renkli ve karmaşık mobilyalar dizmişti Neşe Teyze eve ve her an ayakta bir şeylerle ilgileniyordu. Akşamüstü bile evin antresinde ışıl ışıl avizeler parlıyordu. "Karanlığa tahammül edemiyorum çocuklar... Balıkesir'de hep gri hep gri bu aralar. Kış insanı değilim zaten e birde romatizma olunca..." Montları Neşe Teyzeye bırakıp salona, Vedat'ın yanına geçtik. Vedat üçlü koltuğa boylu boyunca uzanmış televizyon seyrediyordu. Altında kırmızı bir şort üstünde toz pembe bir tişört vardı. Biraz oturunca Vedat'ın yazlık kıyafet giyinmesini çok mantıklı buldum. Ev aşırı sıcaktı. "Abin yok mu?" Dedim fazla meraklı görünmemek için dua ederek. Bir yandan da yakışıklı abinin evde olması için dua ediyordum. Eh, kalbim Ceyhun'a aitti ama gözlerimde güzel manzara görünce dayanamıyordu işte! Kendi yaramaz düşüncelerime kıkırdadım. Vedat yüzüme şaşkın şaşkın bakakaldı. "Abim hava değişiminden ciğerlerini üşütmüş uyuyor diyorum sen gülüyorsun!" "Ha, yok ben onu duymadım bile okulda olan bir şey aklıma geldi de ona güldüm." "Ne oldu ki okulda?" Ceyhun yine gözlerini yuvarlamış saf saf bana bakıyordu. "Selim çıldırdı ya o geldi aklıma." Pek inandırıcı olamamıştım ya neyse! "Efsun nerede peki? Hala montunu asamadı mı? " Vedat umutlu gibi görünüyordu. Anlaşılan Efsun'un geleceğini düşünmüştü. "Iııı şey," diye geveledim sonra bir şey bulamayınca Ceyhun'a baktım. "Efsun akşam gelecek!" Dedi Ceyhun güven veren bir ses tonuyla "Okulda pek devamsızlık hakkı yokmuş onu dolduruyor." "Anladım," Vedat'ın yüzü düştü. Bu aslında iyiye işaretti. Demek ki gerçekten Efsun'dan hoşlanıyordu. Şöyle bir bakınca gerçekten ikisinin çok yakışacağını düşünüyordum zaten. Vedat tuvalete gitmek için ayaklandığında Ceyhun koluna girdi. İkisinin yavaş yavaş odadan çıkışını izledikten sonra anında telefona sarılıp Efsun'a mesaj attım. "Vedat'ın morali çok bozuk. Abisi ince hastalığa tutulmuş... ciğerleri ölü demişler. Amerika'da virüs kapmış." Anında telefonum çalmaya başladı. "Zehra bak eğer benimle uğraşıyorsan çok kötü olur!" "Yok be Efsun ciddiyim. İnce hastalık kısmı biraz abartı geliyor biliyorum ama annesi öyle dedi yani napayım? Ayrıca Amerika yani elbette bir virüs kapma ihtimali yüksek! Mesela biz Çin'den gelen o virüs yüzünden az kalsın ölüyorduk!" " Ne! Bir de ölümcül müymüş? Peki ya size de bulaşırsa?" "Allah'tan bulaşıcı değilmiş." "Ay bilmiyorum Zehra kafam karıştı. Bulaşıcı değilse Tansel Abi nasıl kapmış bu virüsü?" "Onunda bilimsel bir açıklaması vardır Efsun, takıla takıla buna mı takıldın? Neyse sen hemen otobüs bul buraya gel. Gelirken de çikolatalı pasta al, Vedat'a moral olsun." "Tamam tamam hemen geliyorum." "Bu iş tamam!" Dedim zaferle. Sonra elime bir kağıt Kalem geçirip hatırladığım kadarıyla Efsun'un el yazısını taklit ederek bir not yazdım. Efsun geldiğinde notu gizlice pastanın poşetine sıkıştırarak Vedat'ın görmesini sağlayacaktım. Ceyhun yine Vedat'ın koluna destek olup onu eski yerine getirdiğinde bir müzik kanalı bulmuş dans ediyordum. Bir yandan da Neşe Teyzenin getirdiği börekleri, pastaları tıkıştırmakla meşguldüm. "Gelin çabuk! Neşe Teyze harika şeyler yapmış." "Ben yemem," dedi Vedat "Spor yapana kadar kalorili yiyecekler yemeye son verdim. Şu bacağım bir iyileşince..." "Ben yerim valla!" Ceyhun'da benim gibi iştahla böreği kapıp yedi. "Ellerine sağlık Neşe Teyze!" Efsun'un gelmeyeceğine emin olacağım kadar uzun bir süre geçtikten sonra kapı çaldığında Neşe Teyze kapıya ulaşamadan ben koştum ve kapıyı açtım. Vedat uyukluyordu fakat kapının çalınmasıyla uyanmıştı. Efsun soğuktan kızarmış yanakları ve nefes nefese haliyle kapıda dikiliyordu. "Pasta bulana kadar canım çıktı." "Aaaa hoş geldin kızım! O elindeki ne? Aşk olsun!" Neşe Teyze pastayı alamadan ben aldım ve "Ben şunu dolaba koyayım erimesin," dedim. Efsun delirmişim gibi gözlerimin içine baktı "Hava soğuk zaten kanka ne erimesi?" "Olsun bakteri olur simdi dışarıda," Mutfağa hızla girerek onları arkamda bıraktım. Neşe Teyze yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Yazdığım notu pasta kutusunun üstüne yapıştırıp pastayı dolaba koydum. Böylelikle pasta Vedat'ın önüne gittiğinde Vedat notu okuyup Efsun'un yazdığını düşünecekti. Salona geçtiğimde Efsun Vedat'a en uzak koltukta iki büklüm oturuyordu. Hiç kimseden utanmayan bu deli kız Vedat'tan utanıyordu. "Efsun sana pasta almış Vedat, biraz soğusun keselim." "Öyle mi?" Vedat'ın kaşları şaşkınlıkla havalandı "çok teşekkür ederim Efsun!" "Ne demek," Efsun bana ters ters baktı "Aslında Tansel Abi için geldim hastaymış-" "Öhö öhö!" Alttan Efsun'un bacağını sıktım "üzme çocuğu zaten konuyu zor kapattık." "Evet biraz hasta ama..." "Vay! Gençler pasta mı aldınız? Şu hastalık bitirdi beni ya!" Tansel Abi elinde pasta kutusuyla belirdiğinde şoka girdim. "Tansel Abi dur açma biz onu kesecektik!" "Bir çatal alayım yavrum ya! Acıktım." "Hayır!" "Ulan Vedat ne cimri arkadaşın varmış al yemedik pastanızı!" "Tansel Abi hani sen çok hastaydın ?" Efsun'un sorduğu soru üzerine Tansel Abi ciddilesti "Sorma üç gündür öldük burda astım varmış ama iyiyim. Dur kız cekistirme pastayı! Al beğendin mi yaptığını üstündeki not uçtu." Benim sıkıştırdığım not uçarken Tansel Abi üstümden eğilip notu havada yakaladı. "Bakmaaaaa!" "Demek yasak aşk lisede bile varmış." Kurduğu cümle üzerine hepimiz "Ne!" Diye bağırdık. Bu kez fena batırmış olabilirdim ama hala umudum bitmemişti. "Aa-aaa ne ayıp. Kocaman adamsın ama başkalarının hediyelerine musallat oluyorsun. Belli belli, hastalık senin beynine kadar ulaşmış. Zekan kısıtlanmış resmen. Ver bakayım notu da, pastayı da... ver dedim verrr!" Vedat ne olduğunu anlamamıştı. Gerçi kimse anlamamıştı. Kendimi tutamıyordum. Açılmıştı bir kere panik alarmım. Efsun pastayı Vedata götürürken ne yaptığını kendisi bile sorguluyordu. Notu kimse okuyamadan alıp buruşturdum. "Tezgahtar karıştırmış sanırım. Canım Abdullahım falan yazıyor. Ulan Abdullahtan aşko kuşku olur mu?" Ben apar topar mutfağa kaçıp notu çöpe tıkıştırdım. Ne güzel plan yapmıştım. Vedat notu okuyunca kesin Efsuna olan aşkını haykıracaktı." "Ulan yakışıklı heykel görünümlü ateşli abi! Yaktın bizi ateşinle. Ne güzel ilerliyordu plan!" Mutfağa birisi gelince arkamı döndüm. Gelen Ceyhundu. Moralim bozulmuştu ama asla pes etmeyecektim! Pastayı kesmek için çekmeceleri biraz kurcalayıp büyük bir bıçak aldım. "İddiayı kazanacağım ve senden efsane bir hediye isteyeceğim. Bak görürsün!" Ceyhunun cevap vermesini beklemeden içeriye yürüdüm. İşte şimdi gerçekten başka bir plana ihtiyacım vardı! |
0% |