Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@mervesenahikayeler

Ceyhun'la tanışmamız dört ay öncesine dayanıyordu. Yani kısacık bir zaman dilimi... Yine de onun hakkında neredeyse her şeyi biliyordum. Tabi neredeyse kelimesi içinde bir çok anlam barındırabiliyordu. Örneğin Ceyhun'un gülünce gözleri yaşarıyor ve o, yuvarlak, zeytin gözlerinden mini mini yaşlar yuvarlanıyordu. Aynısı esneyince de oluyordu. Sonra, bana tepeden bakacak kadar uzun olmasına da alışıktım. Şaşırınca dudaklarının aldığı O şekliyle güven vermek istediğinde sırtımı iki kez sıvazlamasına da...
Tüm bunlar neredeyse kelimesinin dolu tarafıydı.
Boş kalan kısmıysa...
işte tam da şu an burada o kısmı hep beraber öğreniyorduk.

Ceyhun sinirliydi! Hem de hayatımda hiç tahmin edemeyeceğim kadar. Alev alev yanan yanaklarıyla, bir anda çıkarıp fırlattığı montuyla...
Hatta evren bugün ne yaşanacağına çoktan karar vermişte Ceyhun'un normalde giydiği mor,pembe, mavi tüm kazaklarını es geçip simsiyah giyinmesini istemiş gibiydi. Siyah kazağının kollarını şöyle bir çekip "Hadi Vedat durmayalım!" diye gürledi. Vedat Ceyhun'un bu yüksek perdeden çıkan sesini hiç beklemiyor olacak ki korkuyla yerinden sıçradı ve koltuk değnekleri bir kez daha yerle yeksan oldu.

"Abi tamam zaten gidiyoruz ne korkutuyorsun?"

"Kenan, Evren, Mert gelin abi..."

"Sanki askeri darbeye gidiyor lan!" Yan taraftan Oğulcan konuşunca herkes kahkahalarla güldü. Ceyhun dışında.

"Şakanın sırası değil. Canınızı yakarım! ŞAKANINNN SIRASIII DEĞİLLLLL!"

"Adam cidden sinirlenmiş beyler!" dedi Kenan "Bize de dövmek düşer. Kime saldırıyoruz bu arada reis?"

Gözlerimi şaşkınlıkla büyüttüm. Ulan bu çocuk dün ana kuzusuydu bugün herkes reis demeye başladı!

"Bilmiyoruz," dedi Vedat canı sıkkın bir şekilde gözlerini bana dikerek "Sen bu tipin kim olduğunu, kaçıncı sınıfa gittiğini biliyor musun Zehra Hanım?"

"O ne demek Vedat? Ceyhun'u aldatıyormuşum gibi bakma bana öyle kötü kötü! Ayrıca öyle Hanım falan diyerek iğneleme! Oyarım vallaha!"

"Aynen Vedat Saçmalama!" Diye destekledi Efsun beni. Ceyhun'un gözleri bir an bana odaklandı ama hemen sonra sinirle geri çekildi. Kollarımı önümde bağlayıp bende aynı sinirle karşılık verdim "Ne yaparsanız yapın! Zaten yeterince rezillik çıktı."
Ceyhun ağzını açtı ama konuşmadan susmayı seçti. Ufaktan bir tırsıyordum ama belli etmemeye çalışıyordum.

"E hadi madem!" dedi Anıl ellerini keyifle ovuşturarak "uzun zamandır eğlenmiyorduk. Şu liseden mezun olmadan önce son bir eğlence yaratalım kendimize!"

Erkekler yavaş yavaş toplanırken sınıfa giren öğretmenle herkes oflayıp puflayarak sıralarına geri döndü.

"Nasılsa nerede bekleyeceğini biliyoruz." diye fısıldadı Mert, "Hallederiz korkma dostum." Ceyhun gözlerindeki alevin şiddetini daha da artırarak hırslı hırslı onayladı.

Öğretmen elinde karnelerle karşımıza geçip hoş olduğunu düşündüğü bir konuşma yapmaya başladığında herkesin dikkati dağıldı. Bu arada konuşma berbattı! Alttan alttan küfür ediyordu resmen ama şu an bunu düşünecek durumda değildim.

Kızlar olası kavgada kim kimi alt eder bunu konuşurken, erkekler karşılarına çıkacak kişi hakkında senaryolar yazıp onu nasıl alt edebileceklerini konuşuyorlardı.
Öğretmen yumuşak tonda başlattığı konuşmasını ortalara doğru azara sonlara doğruysa duygusalla bağlamıştı.
Yani herkesi duygudan duyguya sürüklemişti ve bu yüzden herkesin beyni akmıştı.

"Ufff," dedi Hüseyin "Hocam diğer okullarda Karneler çoktan verilmiş bizde niye bu kadar uzun sürdü?"

"Şurada hayatla ilgili bir kaç tavsiye veriyorum ama hiç mi hiç hak etmiyorsunuz! Ayrıca diğer okullarda karne verildiğini nereden öğrendin yavrum sen müneccim misin?"

"Yok hocam hani telefon diye bir şey icat edildi ya. Tabi sizin aklınız teknolojiye ermez..."

"Öyle mi Hüseyin Bey? Yani bizzat arkadaşlarının önünde itiraf ediyorsun?"

"Af buyurun Hocam, neyi?"

"Dersimde telefonla oynadığını aptal!"

Yasemin Hoca öyle bir bağırmıştı ki sesi açık sınıf kapısından çıkıp koridorda yayıldı. Sonrasıysa yarım saatlik öfkeli bir nasihatın ardından dağıtılan Karneler ve herkesin Hüseyin'e attığı nefret dolu bakışlarla okuldan çıkmamızı içeriyordu. Ama hayır, keşke tüm yaşananlar bununla sınırlı kalabilseydi. Sınıftan çıktığımız anda Mert ve Kenan Vedat için kollarını birleştirip Vedat'ı tıpkı bir Kral gibi taşımaya başladılar fakat bu uzun sürmedi çünkü Vedat'ı taşımak onlar için bile kolay degildi. Merdivenlere geldiklerinde dengelerini kaybedip bir yumak halinde düştüler. İşin iyi tarafıysa Mert ve Kenan'ın altta kalmaları sayesinde Vedat tekrar bir yerlerini kırmaktan kaçabilmişti.

Ceyhun onlara dönüp "Şebeklik yapmanın vakti değil!" diye bağırınca Vedat zor da olsa tekrar koltuk değneklerine yaslanıp seke seke merdivenlerden inmeyi başarmıştı.

"Allah cezamı verseydi de sizin gibi arkadaşlarım olmasaydı," diye sızlanıyordu "Allah'tan başarılı bir öğrenciyim de Hocalar sicilime islemesin diye hiç bir kavgada disiplin kurulunun kararını dosyama işlemiyor."

"Sana inanamıyorum Vedat! Hala dersi, sınavları ve başarılı olmayı düşünebiliyorsun!" Dedi Efsun kendini tutamayarak.

"Başka neyi düşüneyim?" Vedat Efsun'a sanki bir şeyler söylemesini istiyor gibi beklentiyla bakıyordu "çünkü dersten başka bir şeyler düşündüğümde yanlış hatırlamıyorsam beni engelleyen yine sendin!"

"Bu konuşma bizim anlamadığımız bir yere doğru kayıyor," dedi Selin kıkırdayarak "Yoksa yeni bir aşk mı doğuyor?"

"Tabiki hayır!" Efsun ve Vedat yine aynı anda bağırdılar.

"Ulan varya gelmeyin lan hiçbiriniz! Benim burada beynim bulanmış. Sinirden kendimi yumruklayacağım. Siz hala bıdı bıdı konuşuyorsunuz. Ayrıca niye tüm sınıf arkamda? Çekilin kızlar çekilin! Herkes köyüne."

"Çocuğun içinden cin çıktı!"
"Vallahi çarpıcam şimdi hepinizi cin gibi! ADAMI DELİ ETMEYİN LAN!"

Ceyhun manyak gibi bağırırken sonunda benim de nevrim döndü ve çıldırdım.

"Hemen dağılın! Yemin ederim giderim müdüre tek tek isim verip hepinizin başını yakarım. Yapmam sanmayın."
"Zehra sen karışma!"
"Sen sus Ceyhun!"
"Lan bunlar cidden psikopat bir çift çıktı!"
"Ben evlilik görüyorum hocam!" Diye bir ses duydum ama kimden geldiğini anlayamamıştım. İyice madara olmuştuk.

Kötü bakışlarım ve tepinerek çığlık atmalarım işe yaradığı için herkes dağılmıştı.
Ceyhun, ben, Efsun ve Vedat kalmıştık.

"Nerede kaldı bu herif? Niye gelmedi hala? Yoksa haber mi verdiniz? Yoksa tanıyor musun? Zehra bak eğer..."
"Ceyhun bence sus yoksa asla geri dönüşü olmayan şeyler yaşayacağız haberin olsun."
"Gençler sakin olun!"
"Şimdi mi aklına geldi sakin olun demek Vedat? Abi salağın birisi aptal aptal notlar yazıyor diye şu yaptıklarınıza bakın!"
"Notlar mı? Bu ilk değil mi?"

Hay ağzıma tüküreyim!

"Ceyhunnnnn!" Dedim lafı çevirmeye çalışarak "ya sen benim anlattıklarımdan sadece bunu mu çıkardın?"
"Zehra kim bu çocuk? Sana ne zamandır not yolluyor? Neden bana söylemedin? Benden neden sakladın?"
Ceyhun asla beni dinlemiyordu...
"Korktum çünkü. Aramızın kötü olmasından korktum. Ayrıca haklıymışım. Şu haline bak."

Ceyhun başını önüne eğip derin bir kaç nefes aldı.

"Bana gelmeliydin. Seni dinlerdim. Böyle arkamdan iş çevirmene sinirlendim."
"Ya çocuk sen deli misin? Yoksa manyak mısın? Ne iş çevirmesi! Ne saçmalıyorsun?"
"Daha önce kaç not geldi Zehra?"
Biraz düşündüm ama tam hatırlamıyordum.
"Bilmiyorum sanırım üç dört tane."
"Vallahi şimdi çıldıracağım ya! Kim lan bu şerefsiz kim?"

Artık gerçekten sinirlenmiştim. Yüzümün mosmor olduğuna emindim.
"Sen gerçekten kafası kalın bir insansın Ceyhun!"
"Bunu bana diyen sen misin? O zaman sende oyunbazsın! Arkadan kendince iş çeviriyorsun!"
"Bu söylediklerine öyle bir pişman olacaksın ki! Seni asla affetmeyeceğim!"

Ceyhun cevap vermeye hazırlanırken Vedat araya girdi.

"Artık gerçekten yeter gençler. Kendinize gelin. Hadi gidip bir yerlerde kahve içelim ve sakince konuşalım. Zaten kimsenin geldiği yok. Belki de salak birinin oyunudur. Boşu boşuna kalp kırmayın!"

"İsterse oyun olsun. Ben göreceğimi gördüm. İyiki de erken gördüm. Bana güvenmeyen birisiyle birlikte olmam mümkün değil!"
"Yok artık!" Dedi Efsun çığlık atar gibi.
"Zehra bak..."

Ceyhun tam konuşacakken yanımıza bir taş yuvarlandı. Ben daha ne olduğunu çözmeye çalışırken Ceyhun taşı alıp üzerini kaplayan kağıdı söktü.

Bir not daha mı? Diye düşündüm.
Sanki tam zamanıydı...

Ceyhun nota uzun uzun baktı. Daha sonra bana döndü.

"Bence de!" Dedi gözlerimin içine baka baka
"Güvenmediğimiz kişilerle birlikte olmamalıyız!"
Ve gitti.

Ben öylece kalakalmışken Efsun notu alıp sesli bir şekilde okudu.

"Buluşma bahara kaldı gibi gözüküyor Zehra! Çok kalabalık oldu. Ara tatilde sen beni göremesen de ben hep çevrende olacağım. Doğru kişiyi bulacağını biliyorum. Sen bulmasan bile ben seni bulurum. Sevgilerimle -T"

"Oha lan! Bu manyak ciddi galiba!"
Vedat'da Efsun gibi şok olmuştu ama benim için hiçbir anlamı yoktu.
Asla da olmamıştı.
Tek istediğim Ceyhun'du.
Ama o aptal bir çocuk yüzünden arkasına bile bakmadan çekip gitmişti.
Beni, Zehrasını terk etmişti.

"LAN ŞEREFSİZ ORTAYA ÇIKSANA LAN! Hadi bak senin sevdiğin dilden konuşuyorum. Bunu madem bir oyuna çevirdin. Elma dersem çık, armut dersem çıkma. Hatta sıkıyorsa çıkma! O elmaları armutları sana yedireceğim! Seni bir elime geçirim varya.."

"Çıktı" dedim sessizce ama Vedat'da, Efsun'da beni duydu.
"Hani nerde kanka?"
"Hayatımdan çıktı. Arkasına bile bakmadı. Öylece gidiverdi!"

O an kimden bahsettiğimi anladılar.
"Saçmalama oğlum siz ayrılamazsınız!"
"Aynen kanka üzülme sen. Bak her iddiasına girerim Ceyhun seni bir kaç saate arar ve özür diler. Saman alevi gibidir o. Çabuk parlar ama hemen söner."
"Efsun haklı. Hem bende konuşurum. Hadi üzülme gidip sana çilekli süt alalım mı? Ya da çilekli pasta? Ya da sek çilek alayım ben kankama böyle şekere batıra batıra yesin bir kilo."

Omuzlarım düştü. Boş boş çocukların suratına baktım. İçimde kırılan bir yan vardı, hissediyordum. İlginç bir histi ama çok gerçekti. Tek istediğim tek başıma kalmaktı.

Bir adım attım sonra ikinci adımı attım. Bulutların üzerinde yürüyor gibiydim.

"Kanka nereye?"
"Zehra hadi gel saçmalama!"

Geriye bakmadım ama içimden geleni söyledim.

"Sanırım artık çilek sevmiyorum..."

Loading...
0%