@mervesenahikayeler
|
"Aa,vallahi bak göz var" Tuvaletten çıkıp tekrar odama geçerken duyduklarımdı bunlar. Artık alışmıştım. İki haftadır sürekli anneannem bize geliyordu ve annemle birlikte beni darlayıp duruyorlardı. Aslında tek istediğim yalnızlık ve sakinlikti. Odama girip kapımı kapattım. Ayaklarımı zorla ilerletiyordum. Yerlerde sürünüyorum desem yeriydi. Keyfim yoktu. Annemlerin zorlaması olmasa bir lokma bile yemek yemeyecektim ama kaşığı ağzıma kadar sokmaya çalıştıkları için pes edip bir noktada tıkıştırıyordum bir kaç lokma. Telefonum nerede bilmiyordum. İki haftadır test çözmemiştim. Müzik dinlememiştim. Bazen boş boş eski bir dizi açıp ekrana bakıyordum. Kitap okumuyordum. Elimden gelse yıkanmazdım bile. Sadece Ceyhunu istiyordum. Ahhhhh Ceyhun! "Alacağın olsun hain gözlüm! Sevdalandık dedik bağrımıza bastık sen bizi gittin bok böceği gibi iteledin elinin tersiyle!" Gözlerim yeniden dolarken hızlıca gözyaşlarımı sildim. Ve tahmin ettiğim gibi de oldu. "Benim güzel kızım ne yapıyormuş?" Annem elinde ki tepsiyi çalışma masamın üzerine koyup yatağıma gelip yanıma oturdu. "Hadi annene anlat." Annemin ağzı iki karış açık kalmıştı. Aslında söylediğime pişman olmuştum ama olan olmuştu işte Annem birden bire ağlamaya başlayınca panikledim. "Aman bismillah! Anne sakin olur musun? Vallahi şaka yaptım. Bak babam gelecek konuşacak iki saat!" Annemi ne kadar susturmaya çalışsam da asla susmuyordu ve haliyle babam odama gelmiş bulundu. Arkasında tabii ki anneannem ve dedem de vardı. "Işıl noldu?" İşte şimdi yanmıştım. "Baba valla mecazi anlamda şey ettim ben! Yoksa tövbe ne intiharı! Haşaaa haşaaaaaa!" Kendimi tutamayıp güldüm. Bir iki adım geri çekilip bağırmaya başladım. "Sadece yalnız bırakılmak istiyorum. Moralim bozuk. Ne üzerime geliyorsunuz anlamadım. İstemiyorum kimseyi. İyiyim ben böyle. Gittiniz güzelim Ankaradan beni aldınız getirdiniz buraya! Sormadınız bile ya! Hepsi sizin suçunuz. Şimdi konuşmak istiyormuşmuşsunuz! Çok geç artık. Olan oldu. Şimdi de ben istemiyorum sizinle konuşmak. Çileği falan da sevmiyorum. Hepsinin tadı kötü artık. Çilek yiyeceğime gider taş kemiririm daha iyi!" Sonuna neden çileği eklemiştim bilmiyordum ama ağzımdan çıkıvermişti. O an acaba cidden delirdim mi diye düşünmeden edememiştim. Ağzıma gelen onca şeyi söyledikten ve bolca saçmaladıktan sonra hızlıca evin içinde depar attım ve montumu pijamalarımın üzerine geçirip kendimi sokağa attım. Yanımda hiçbir şey yoktu. Ayağımda ev terliklerim vardı. İncecik gecelik ve üzerine geçirdiğim mont beni korumuyordu. Ama geri dönemezdim. Daha doğrusu dönmek istemiyordum. Köşeyi dönüp başka bir ara sokağa girdiğimde arkamdan gelen var mı diye baktım. Babamın peşimden bağırdığını duymuştum ama beni yakalayamamıştı. "İşte şimdi yedin naneyi Zehra! Ulan sen kimsin ki artistlik yapıyorsun. Kıçın iki saate buza dönecek ağlaya ağlaya evin yolunu bulmaya çalışacaksın." Huzursuzca içimi çektim! "Anacığım doğurmasa bari! Doğru söylüyorlar aslında bence ben terbiyesiz bir evlat oldum. Ulan hamile kadına aşk meselesinin tatavası yapılır mı? Babam kesin bulduğu gibi üzerime hücum edecek! Acaba kaçıp kendimi çocuk esirgemenin önüne mi bıraksam!" Elimi kolumu umutsuzca salladım. "Aynen gerizekalı! Oldu olacak kendini bele de camii avlusuna gidip uzan boylu boyunca." Histerik bir şekilde güldüm. "Millet secdeye yatar beni görünce. Bu boyda olsa olsa ölü olurum çünkü." Söylediklerim kulağıma önce komik gelse de sonra korkutucu gelmişti. "Ay Allahım tövbee! Vallahi tövbe. Ne ölümü? Ben daha genceciğim!" Sokaklarda saçma bir pervasızlıkla gezerken hem içim ürperiyor hem üzülüyor hem de pişmanlık duyuyordum. Canım geri dönmek istiyordu bu yüzden geldiğim yönden gerisin geri yürümeye başladım. Saniyeler dakikaları, dakikalar ise saatleri kovaladı. "Ulan iyice Harry Potterdaki labirente döndü. Dön babam dön. Neredeee bu ev!" "Yuhhhh! İşte şimdi bittin kızım Zehra!" İyice üşümeye başlamıştım ve sokak çok tenha olduğu için pek kimse yoktu. Önüme birkaç kişi çıkmıştı ama güvenilir tiplere benzemiyorlardı. "Şimdi gitsem bunlara sorsam gülbeyaz sokak nerede abi diye, kaybolduğumu anlayacaklar. Sonra al başına belayı." Onbeş dakika daha yürüdükten sonra ayaklarım ağrıdan titremeye başlamıştı. Ama nihayet kendimi tanıdık bir yerde hissediyordum. Burası aylardır yaşadığım evin sokağı değildi ama... "Yok artık be Zehra! İyice psikolojisi bozuk takıntılı karakterlere döndün!" Geldiğim yer Ceyhunun evinin yanıydı. Ayaklarım resmen beni buraya taşımıştı. "Ya da kalbim.." diye sesli düşündüm. Yavaşça ilerledikten sonra nihayet tanıdık yeşil binayı gördüm. Ceyhunların evinin ışığı yanıyordu. Keşke şu an küs olmasaydım diye aklımdan geçirdim. Evlerine gidip kaybolduğumu söyleyebilirdim. "Salakk Zehra! Küs olmasan zaten bugün burada olmazdın ki! Vallahi sen akıllanmıyorsun kızım." Birkaç saniye daha kafam yukarıda evlerini dikizledikten sonra yürümeye devam etmeye karar verdim. Belki de buradan evi daha rahat bulabilirdim. Tam adımımı atmıştım ki arkamdan birisi bağırınca olduğum yere çakılıp kaldım. "Zehraaa!" Arkamı dönmemle Ceyhunun bana sarılması bir oldu. "Nerdesin sen ya! Nasıl evden kaçarsın. Annen kafayı yemiş. Herkes ayağa kalktı. Çok şükür iyisin!" Ceyhun hala bana sarılı dururken ani bir refleksle onu kendimden ittim. Çok kaba bir hareket değildi ama benden ayrılması gerektiğini hissettirmiştim. Onun yüzünden bu haldeydim. Benimle konuşmamış iletişim kurmama bile izin vermemişti çünkü. "Zehra!" "Alo Efsun buldum ben. Bizim evin yanındaydı. Tamam bekliyoruz. Gelin hadi." Daha sonra yüzüme bakmadan bir başkasını daha aramaya başladı. "Işıl Teyze gözün aydın Zehrayı buldum. Sanırım yolunu kaybetmiş. Çünkü..." biraz duraksayıp devam etti "çok üzgün görünüyor!" Beni bu kadar iyi tanıması canımı sıkmıştı. Ceyhun telefonu kapatmıştı ama konuşmuyordu. Öylece durmuş bekliyorduk. Neyi beklediğimizi bilmiyordum ama öylece duruyorduk işte. "Üşüyor musun?" Titriyordum ve cevabımı beklemeden montunu çıkarıp omuzlarıma bıraktı. Başımı kaldırdım ve yüzüne bakıp imalı bir şekilde cevap verdim. "Çünkü ne?" Ceyhun ağzını açıp bana cevap verecekken köşeden birisi ismimi haykıra haykıra koşturuyordu. "Zehraaaaaağğğğ. Ağağağağağğ! Kankaaa!" "Efsun sakin olur musun!" "Valla ne yalan söyleyeyim bu sefer Efsun haklı. Neye uğradığımızı şaşırdık!" Vedat kavgaya devam edecekken Ceyhunla aynı anda "kavga etmeyin!" Dedik ve ortam buz gibi oldu. "Ah ahhhh! Aşkın kıymeti bilinmiyor işte!" "Her neyse" dedi Vedat "Zehra iyi misin? Bir yerinde bir şey yok değil mi?" Herkes dikkatlice beni dinlemiş ve cevap vermemişti. Çünkü atladığım ayrıntılar olduğunu biliyorlardı. "Zayıflamışsın" Kimse cevap vermemişti. Kim ne diyebilirdi ki? "Kızımmmm!" "Zehra babacığım, çok korkuttun bizi!" Kaşlarım babamın söyledikleri ve sarılması yüzünden havaya kalkmıştı. Gözlerimse kocaman açılmıştı. "Bende özür dilerim baba!" "Güzel torunum benim!" "Ekrem sus bakayım! Çocuk zaten korkmuş!" Kaç yıl olmuştu ama hala çekişiyorlardı. "Anneee!" Dedi annem uyarır tonda. "Üzerine gitmeyin kızın. Zaten mahvolmuş yavrum." Babam üzerime montunu geçirdikten sonra bizimkilere döndü. "Çok sağolun çocuklar. Hepinizi de ayağa kaldırdık ama inanın başka biri aklımıza gelmedi." Artık annemi daha fazla perişan etmek istemediğim için araya girdim. "Hadi gidelim baba! Annem çok yorulmuş." O an o kadar duygulanmıştım ki gidip Vedata sarıldım. "Babamların arabası var zaten Erhan. Senin annen ve baban onlarla gitsin bizde çocukları bırakalım. Vedat doğru söylüyor Efsunu bırakmak olmaz." Dedemler sırayla bana sarıldıktan ve bir sürü nasihat verdikten sonra anneannem ve babaanneme de sarıldım ve sonunda onlar binip gittiler. Gerçekten bu kadar anlaşamamlarını anlamıyordum. Kedi köpek gibiydiler. "Hadi Ceyhun sende evine gir. Tekrar teşekkür ederiz oğlum!" Ceyhunların apartmanının kapısı kapanana kadar öylece dikildim. Bu sırada Vedat, annem ve Efsun arabaya binmişti. Daha fazla kimseyi bekletmek istemediğim için bende arabaya bindim. Babam arabayı sürerken ve tam köşeden dönmek üzereyken arkamı dönüp sokağa baktım. Ceyhun, evlerinin önündeki merdivenlerin dibinde durmuş bize doğru bakıyordu. O an kalbimin bin parçaya bölündüğünü hissettim. |
0% |