Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@mervesenahikayeler

"Aa,vallahi bak göz var"
"Gördüm anne gördüm"
"Kurşun mu döktürsek acaba?"
"Saçmalamayın Allah aşkına hanımlar. Sınav stresidir!"
"Ay sen ne biçim babasın Erhan!"
"Işıl sen bana laf söyleyeceğine kendine gelsen artık! Karnın burnunda neler yapıyorsun. Utanmasanız falcı falcı gezeceksiniz!"
"Çocuk gözümüzün önünde eriyor ama!"
"Üzülme kızım üzülme. Ben eve gideyim de yeniden okuyup üfleyeyim Zehranın niyetine!"
"Oku anne oku! Yoksa açlıktan ölüp gidecek yavrum."

Tuvaletten çıkıp tekrar odama geçerken duyduklarımdı bunlar. Artık alışmıştım. İki haftadır sürekli anneannem bize geliyordu ve annemle birlikte beni darlayıp duruyorlardı.

Aslında tek istediğim yalnızlık ve sakinlikti.
"Nerde bende o şans..."

Odama girip kapımı kapattım. Ayaklarımı zorla ilerletiyordum. Yerlerde sürünüyorum desem yeriydi.
Tam iki haftadır evden neredeyse çıkmamıştım. Bir iki kere doktora götürülmüştüm ve bir kere de Efsun kapıma kadar geldiği için bahçeye çıkmak zorunda kalmıştım.

Keyfim yoktu.
Sadece üzgündüm.
Hayatımdan sevinci, mutluluğu, lezzeti almış gitmişlerdi.
İki haftadır şeytan Zehradan haberde yoktu üstelik.
İçim buz gibiydi.
Kalbim buz gibiydi.

Annemlerin zorlaması olmasa bir lokma bile yemek yemeyecektim ama kaşığı ağzıma kadar sokmaya çalıştıkları için pes edip bir noktada tıkıştırıyordum bir kaç lokma.

Telefonum nerede bilmiyordum. İki haftadır test çözmemiştim. Müzik dinlememiştim. Bazen boş boş eski bir dizi açıp ekrana bakıyordum. Kitap okumuyordum. Elimden gelse yıkanmazdım bile.

Sadece Ceyhunu istiyordum.

Ahhhhh Ceyhun!
Benim kalleş kekim!
İçine un yerine saçma sapan şeyler konan ve sağlıklı olduğu iddia edilen tatsız tuzsuz kurabiyem!

"Alacağın olsun hain gözlüm! Sevdalandık dedik bağrımıza bastık sen bizi gittin bok böceği gibi iteledin elinin tersiyle!"

Gözlerim yeniden dolarken hızlıca gözyaşlarımı sildim.
Şu an ağlayamazdım. Annem her an yanıma gelip yine ağzıma bir şeyler tıkıştırabilirdi.

Ve tahmin ettiğim gibi de oldu.

"Benim güzel kızım ne yapıyormuş?"
"Oturuyorum!"
"İyi yapıyorsun meleğim. Bak sana ne getirdim! Üzümlü kek. Mis gibi de tarçın koydum. Yanına da limonata yaptım."
"İstemiyorum. Tokum."
"Zehra cidden korkutuyorsun beni! Haftalardır ağzından cımbızla laf alıyoruz. Kimi aradıysam geçiştirip durdu. Korkuyorum kızım. İki canlıyım ben!"

Annem elinde ki tepsiyi çalışma masamın üzerine koyup yatağıma gelip yanıma oturdu.

"Hadi annene anlat."
"Neyi?"
"Seni sıkan şey her neyse onu!"
"Ben iyiyim!"
"Zehra vallahi çat diye doğurucam kardeşini üzerine göreceksin! Aaaa sabrımı zorlama benim! Vallahi yersin bir yerlerine şaplağı!"
"Sen vur bak bakalım nasıl ihbar ediyorum seni sosyal hizmetlere!"
"Terbiyesiz. Anaya nasıl diller bunlar! Taş olursun taş!"
"Mezar taşı olsam yeter!"

Annemin ağzı iki karış açık kalmıştı. Aslında söylediğime pişman olmuştum ama olan olmuştu işte
Ölmek gibi bir planım yoktu sadece mutsuzdum.

Annem birden bire ağlamaya başlayınca panikledim.

"Aman bismillah! Anne sakin olur musun? Vallahi şaka yaptım. Bak babam gelecek konuşacak iki saat!"
"Ahhhhh ahhhh! Ben nerede hata yaptım. Ömrümü verdim. Allahım dillerini bağla bu deli kızın. Duymaz olsaydım!"
"Annneeeeeeğğğğğ!"

Annemi ne kadar susturmaya çalışsam da asla susmuyordu ve haliyle babam odama gelmiş bulundu. Arkasında tabii ki anneannem ve dedem de vardı.

"Işıl noldu?"
Babam panik içindeydi.
"İntihar edecekmiş Erhan! Uyannn adam uyann gaflet uykundan! Ben sana dedim ama! Bu kız iyi değil dedim!"
"Zehraaa!"

İşte şimdi yanmıştım.

"Baba valla mecazi anlamda şey ettim ben! Yoksa tövbe ne intiharı! Haşaaa haşaaaaaa!"
"Kız anandan ne istiyorsun!"
"Gençler bozuldu valla bozuldu."
"Anneanne, dede bari siz susun. Yavaş gelin."
"Asıl sen sus kız. Vallahi intihar edersen öldürürüm seni!"

Kendimi tutamayıp güldüm.
"Evet sonunda herkesin devreler yandı!"
Babam yanıma gelip gözlerimin içine bakınca sesimi anında kestim.
"Hazırlan hemen Zehra gidiyoruz!"
"Nereyeee?"
"Seninle konuşacağız!"
"Yok ben gelmem."
"Hadi kurban olduğum hadi kızım, baban o senin."
"Anne sende iyice türk filmine bağladın yani. Ne bu böyle evladını şahin kapmış Fatma Girik halleri."

Bir iki adım geri çekilip bağırmaya başladım.

"Sadece yalnız bırakılmak istiyorum. Moralim bozuk. Ne üzerime geliyorsunuz anlamadım. İstemiyorum kimseyi. İyiyim ben böyle. Gittiniz güzelim Ankaradan beni aldınız getirdiniz buraya! Sormadınız bile ya! Hepsi sizin suçunuz. Şimdi konuşmak istiyormuşmuşsunuz! Çok geç artık. Olan oldu. Şimdi de ben istemiyorum sizinle konuşmak. Çileği falan da sevmiyorum. Hepsinin tadı kötü artık. Çilek yiyeceğime gider taş kemiririm daha iyi!"

Sonuna neden çileği eklemiştim bilmiyordum ama ağzımdan çıkıvermişti. O an acaba cidden delirdim mi diye düşünmeden edememiştim.

Ağzıma gelen onca şeyi söyledikten ve bolca saçmaladıktan sonra hızlıca evin içinde depar attım ve montumu pijamalarımın üzerine geçirip kendimi sokağa attım.

Yanımda hiçbir şey yoktu. Ayağımda ev terliklerim vardı. İncecik gecelik ve üzerine geçirdiğim mont beni korumuyordu. Ama geri dönemezdim.

Daha doğrusu dönmek istemiyordum.
Şimdiden pişman olmuştum söylediklerime ama dönmek içimden gelmiyordu.

Köşeyi dönüp başka bir ara sokağa girdiğimde arkamdan gelen var mı diye baktım. Babamın peşimden bağırdığını duymuştum ama beni yakalayamamıştı.

"İşte şimdi yedin naneyi Zehra! Ulan sen kimsin ki artistlik yapıyorsun. Kıçın iki saate buza dönecek ağlaya ağlaya evin yolunu bulmaya çalışacaksın."

Huzursuzca içimi çektim!

"Anacığım doğurmasa bari! Doğru söylüyorlar aslında bence ben terbiyesiz bir evlat oldum. Ulan hamile kadına aşk meselesinin tatavası yapılır mı? Babam kesin bulduğu gibi üzerime hücum edecek! Acaba kaçıp kendimi çocuk esirgemenin önüne mi bıraksam!"

Elimi kolumu umutsuzca salladım.

"Aynen gerizekalı! Oldu olacak kendini bele de camii avlusuna gidip uzan boylu boyunca."

Histerik bir şekilde güldüm.

"Millet secdeye yatar beni görünce. Bu boyda olsa olsa ölü olurum çünkü."

Söylediklerim kulağıma önce komik gelse de sonra korkutucu gelmişti.

"Ay Allahım tövbee! Vallahi tövbe. Ne ölümü? Ben daha genceciğim!"

Sokaklarda saçma bir pervasızlıkla gezerken hem içim ürperiyor hem üzülüyor hem de pişmanlık duyuyordum. Canım geri dönmek istiyordu bu yüzden geldiğim yönden gerisin geri yürümeye başladım.

Saniyeler dakikaları, dakikalar ise saatleri kovaladı.

"Ulan iyice Harry Potterdaki labirente döndü. Dön babam dön. Neredeee bu ev!"
Acıyla inledim. Allahtan kolumda saatim vardı. Saate baktığım zaman neredeyse akşam onu geçiyordu.

"Yuhhhh! İşte şimdi bittin kızım Zehra!"

İyice üşümeye başlamıştım ve sokak çok tenha olduğu için pek kimse yoktu. Önüme birkaç kişi çıkmıştı ama güvenilir tiplere benzemiyorlardı.

"Şimdi gitsem bunlara sorsam gülbeyaz sokak nerede abi diye, kaybolduğumu anlayacaklar. Sonra al başına belayı."

Onbeş dakika daha yürüdükten sonra ayaklarım ağrıdan titremeye başlamıştı. Ama nihayet kendimi tanıdık bir yerde hissediyordum. Burası aylardır yaşadığım evin sokağı değildi ama...

"Yok artık be Zehra! İyice psikolojisi bozuk takıntılı karakterlere döndün!"

Geldiğim yer Ceyhunun evinin yanıydı. Ayaklarım resmen beni buraya taşımıştı.

"Ya da kalbim.." diye sesli düşündüm.

Yavaşça ilerledikten sonra nihayet tanıdık yeşil binayı gördüm. Ceyhunların evinin ışığı yanıyordu. Keşke şu an küs olmasaydım diye aklımdan geçirdim. Evlerine gidip kaybolduğumu söyleyebilirdim.

"Salakk Zehra! Küs olmasan zaten bugün burada olmazdın ki! Vallahi sen akıllanmıyorsun kızım."

Birkaç saniye daha kafam yukarıda evlerini dikizledikten sonra yürümeye devam etmeye karar verdim. Belki de buradan evi daha rahat bulabilirdim.

Tam adımımı atmıştım ki arkamdan birisi bağırınca olduğum yere çakılıp kaldım.

"Zehraaa!"

Arkamı dönmemle Ceyhunun bana sarılması bir oldu.

"Nerdesin sen ya! Nasıl evden kaçarsın. Annen kafayı yemiş. Herkes ayağa kalktı. Çok şükür iyisin!"

Ceyhun hala bana sarılı dururken ani bir refleksle onu kendimden ittim. Çok kaba bir hareket değildi ama benden ayrılması gerektiğini hissettirmiştim. Onun yüzünden bu haldeydim. Benimle konuşmamış iletişim kurmama bile izin vermemişti çünkü.

"Zehra!"
"Annem iyi mi?" Dedim sadece şu an için ayrıca bir şey konuşmak istemiyordum.
Uzatmadı.
"Bilmiyorum beni aradıklarında ve yanımda olup olmadığını sorduklarında ağlıyordu. Sesi çok kötüydü."
Sesimi çıkaramadım. Gözlerim dolmuştu.
Ceyhun telefona uzandı ve birilerini aradı.

"Alo Efsun buldum ben. Bizim evin yanındaydı. Tamam bekliyoruz. Gelin hadi."

Daha sonra yüzüme bakmadan bir başkasını daha aramaya başladı.

"Işıl Teyze gözün aydın Zehrayı buldum. Sanırım yolunu kaybetmiş. Çünkü..." biraz duraksayıp devam etti "çok üzgün görünüyor!"

Beni bu kadar iyi tanıması canımı sıkmıştı.
Göz yaşlarımdan birkaçının yanağımdan süzüldüğünü hissettim.

Ceyhun telefonu kapatmıştı ama konuşmuyordu. Öylece durmuş bekliyorduk. Neyi beklediğimizi bilmiyordum ama öylece duruyorduk işte.

"Üşüyor musun?" Titriyordum ve cevabımı beklemeden montunu çıkarıp omuzlarıma bıraktı.
"Gerek yok!" Dedim montunu geri uzatırken.
"Zehra lütfen giyer misin şunu!"
"Giyemem Ceyhun. Anneme haber verdiğin için teşekkür ederim. Sen evine çıkabilirsin!"
"Tabii ki seni burada yalnız bırakmam. Çünkü..."

Başımı kaldırdım ve yüzüne bakıp imalı bir şekilde cevap verdim.

"Çünkü ne?"
Cevap vermedi.
"Bende öyle düşünmüştüm!" Dedim bastırarak.

Ceyhun ağzını açıp bana cevap verecekken köşeden birisi ismimi haykıra haykıra koşturuyordu.

"Zehraaaaaağğğğ. Ağağağağağğ! Kankaaa!"
Efsun son sürat üzerime koşturup kollarını boynuma doladı. Arkasında topallayarak gelen Vedat vardı.

"Efsun sakin olur musun!"
"Kız sen delirdin mi! Evden kaçmak ne demek! Vallahi aklımı kaçırdım. Zaten günlerdir ulaşamıyordum. Başlicam aşk acınıza. Ulan aşkın öldü de biz de mi öldük! Vallahi gırtlaklayacağım sizi!"
"Efsunnnn!" Dedim iğneleyici bir şekilde. Acilen susması gerekiyordu çünkü Ceyhuna rezil oluyordum.

"Valla ne yalan söyleyeyim bu sefer Efsun haklı. Neye uğradığımızı şaşırdık!"
"Ben her zaman haklıyım Vedat! Sadece senin beynin ilk defa bastı!"
"Ay illa bir ters cevap vereceksin. Sakin sakin evet desen ölürsün. Sonra da agresif değilim diyorsun!"
"Kusura bakma canım, bildiğimden vazgeçecek değilim!"

Vedat kavgaya devam edecekken Ceyhunla aynı anda "kavga etmeyin!" Dedik ve ortam buz gibi oldu.

"Ah ahhhh! Aşkın kıymeti bilinmiyor işte!"
Efsun saçını savurup bakışlarını kaçırdı.

"Her neyse" dedi Vedat "Zehra iyi misin? Bir yerinde bir şey yok değil mi?"
"İyiyim Vedat sağol. Sadece biraz canım sıkkındı kendimi dışarı atmak istedim ama yanıma telefon almayı unutmuşum. Uzun bir süre yürüdüğüm için yolumu kaybettim."

Herkes dikkatlice beni dinlemiş ve cevap vermemişti. Çünkü atladığım ayrıntılar olduğunu biliyorlardı.

"Zayıflamışsın"
"Öyle oldu sanırım, fark etmedim."
Yine yeni bir yalan...
"İyi misin?"
Bunu soran Ceyhundu, bakışlarımı çevirdim ama cevap vermedim.
"Zehra konuşsana benimle. Ben senin düşmanın mıyım?"
"Değilsin!" Dedim aniden ve içimdeki kırgınlık hiddet olarak çıkmıştı.
"Sen benim hiçbir şeyim değilsin. Hatırladın mı? Bunu sen yaptın!"
"O iş başkaydı!"
"Hayır değildi. Benimle konuşmayı değil de saçma sapan notlara inanmayı tercih edip aramızdakileri bitirdin. Ki telefonla konuşmamı dinlediğinde de bu konu üzerine boş yere küsmüştük. Bana inanmayı değil de kendi gördüğün ve yorumladığına inanmayı seçiyorsun. Senin için gerçekler önemli değil. İşte bu yüzden bana nasıl olduğumu sorma. Ne görüyorsan öyleyim işte! Nasıl olsa senin görüşün en doğru olan değil mi!"

Kimse cevap vermemişti. Kim ne diyebilirdi ki?
Haklıydım.
Bunun herkes farkındaydı.

"Kızımmmm!"
Aniden başımı çevirdim. Annem arabadan iniyordu.
"Anne!" Dedim yanına yürürken ve anında ona sarıldım.
"Anne vallahi kaçmadım. Yemin ederim kayboldum. Sadece o an birden bire ani tepki verdim! Özür dilerim."
"İyisin ya gerisi önemli değil."
Annem bana sarılıp ağlarken onu bu kadar korkuttuğum ve üzdüğüm için bende ağlıyordum. Annemin kollarına girer girmez kendimi korumada hissetmiştim.

"Zehra babacığım, çok korkuttun bizi!"
Babam yanımıza gelince ona doğru döndüm ama cevap veremedim. İnsan babasından çekiniyordu işte. Ben öylece durup gevelerken babam bana sarıldı.
"Canım kızım benim. Seni bu kadar üzdüğümüzü inan bilmiyordum. Özür dilerim. Çok korkttun bizi çok."

Kaşlarım babamın söyledikleri ve sarılması yüzünden havaya kalkmıştı. Gözlerimse kocaman açılmıştı.

"Bende özür dilerim baba!"

"Güzel torunum benim!"
"Asıl benim güzel torunum!"
"Ah dedem ah! Ne hallere düşürdün bizi!"
"Valla azizim biz babamıza baba bile demeye utanırdık şimdikiler kapıyı vurup kaçıyor. Biraz şükürsüzlük var!"
"Doğru söylüyorsun dünür ama kime ne anlatacağız ki!"

"Ekrem sus bakayım! Çocuk zaten korkmuş!"
Anneannem dedemleri sustururken babaannem beni savunan anneannemden geri kalamayacağı için bir iki lafta kendi söyledi.

Kaç yıl olmuştu ama hala çekişiyorlardı.

"Anneee!" Dedi annem uyarır tonda. "Üzerine gitmeyin kızın. Zaten mahvolmuş yavrum."

Babam üzerime montunu geçirdikten sonra bizimkilere döndü.

"Çok sağolun çocuklar. Hepinizi de ayağa kaldırdık ama inanın başka biri aklımıza gelmedi."
"Ay iyi ki aradınız Erhan amca. Bak Ceyhun hemen buldu."
Ceyhun başını önüne eğdi ve bir şey söylemedi. Kendini suçlu hissettiği belliydi.
Ki hissetmeliydi de...

Artık annemi daha fazla perişan etmek istemediğim için araya girdim.

"Hadi gidelim baba! Annem çok yorulmuş."
Babam usulca başını salladı.
"Kanka yarın görüşelim. Tamam mı?"
"Aynen" dedi Vedat ısrarla "ama ben evden çıkamam çünkü sanırım ayağım bir kere daha kırıldı."
"Ayyyy Vedatttt!" Dedim o an yeni fark ederek "senin değneklerin nerede?"
"Evde kaldı kızım. Senin kaybolduğunu duyunca anında çıktım evden. Almak aklıma bile gelmedi. Ayağımın kırık olduğunu bile unuttum."

O an o kadar duygulanmıştım ki gidip Vedata sarıldım.
"Ayyyy bende isterim!" Diye Efsunda ikimize sarıldı.
"Teşekkür ederim!" Dedim içtenlikle. "Söz yarın buluşacağız!"
"Hadi Vedat seni eve bırakalım. Zaten perişan olmuşsun."
"Gerek yok Erhan amca. Zaten bana olan oldu."
"Olmaz oğlum öyle hadi geç öne bin, rahat rahat gidersin!"
"Yok vallahi gelemem. Efsunu eve kim götürecek?"
Efsun şaşkınlıkla Vedata baktı.
"Ben eve giderim Vedat. Sağol!"
"Olmaz kızım, gecenin bir vakti. Bırakamam seni."
Efsunun gözleri ışıl ışıl olmuştu.
Biz mutlu olamadık bari onlar mutlu olsun diye geçirdim içimden. Çok güzel gözüküyorlardı.

"Babamların arabası var zaten Erhan. Senin annen ve baban onlarla gitsin bizde çocukları bırakalım. Vedat doğru söylüyor Efsunu bırakmak olmaz."
"Olmaz tabii" diye onayladı babam "annemler gitsin o zaman bizde önce çocukları bırakır oradan eve gideriz!"

Dedemler sırayla bana sarıldıktan ve bir sürü nasihat verdikten sonra anneannem ve babaanneme de sarıldım ve sonunda onlar binip gittiler.

Gerçekten bu kadar anlaşamamlarını anlamıyordum. Kedi köpek gibiydiler.

"Hadi Ceyhun sende evine gir. Tekrar teşekkür ederiz oğlum!"
"Ne demek Işıl teyze. İyi geceler." Ardından bana döndü ama gözlerimin içine bakmıyordu.
"İyi geceler Zehra! Kendine dikkat et." Ve hızlıca dönüp binaya girdi.

Ceyhunların apartmanının kapısı kapanana kadar öylece dikildim. Bu sırada Vedat, annem ve Efsun arabaya binmişti.

Daha fazla kimseyi bekletmek istemediğim için bende arabaya bindim. Babam arabayı sürerken ve tam köşeden dönmek üzereyken arkamı dönüp sokağa baktım.

Ceyhun, evlerinin önündeki merdivenlerin dibinde durmuş bize doğru bakıyordu.

O an kalbimin bin parçaya bölündüğünü hissettim.
Sanki daha fazla parçalanabilirmiş gibi...

Loading...
0%