@mervesenahikayeler
|
Saç spreyini saçıma sıkıp açık kahve saçlarımı sabırla taramaya başladım. Oldukça nazik davranıyordum. Saçıma sıkıca bir at kuyruğu modeli verip incili tokamı güzelce saçıma iliştirdim. Aynaya şöyle bir bakınca içimden geçeni söyleyiverdim. "Iyyy bu ne be! Zehra kendine gel kızım bu ayaklar senin ayakların değil!" Saçlarım parlıyor ve oldukça düzgün duruyordu ama bu görüntü beni rahatsız hissettiriyordu. Ben bu değilim ki! Ayağa kalkınca aynaya boylu boyunca baktım ve bu seferde annemin gardırobundan aşırdığım kırmızı renkte ve fazla hanım hanımcık olan hırka gözüme battı. "Yok anam yok. Çıkar hemen şunu da. Hah işte şimdi oldu!" "Ayyyy kimse kendime böyle dediğimi duymasın... vallahi dillere düşeriz dillereeee!" Odamdan çıkıp mutfağa yollandım. Mis gibi kızarmış yumurtalı ekmek kokusu geldi burnuma. "Zehra sabah sabah ne bu böyle. Komşular duysa ne der, çok ayıp!" "Komşular bu kokuyu duysun kokuyu. Asıl haber bu ekmekler." "Kardeşin baya hareketli bugün" dedi annem huzurlu bir şekilde, eli de karnında duruyordu. "Aman maşallah diyelim, nazarlar değmesin." "Zehra" dedi annem sakince. "Efendimmm" ağzım yumurtalı ekmek doluydu. "Gerçekten kardeşini sevmiyor musun? Bize hala kızgın olduğunu anlayabiliyorum ama onun hiçbir suçu yok ki!" Lokmalar boğazıma takılı kalmıştı. Annem neredeyse altı aylık hamileydi ama ilk defa bu konu bana böylesine açılıyordu. "Ben kimseye kızgın değilim sultanım!" diye mırıldandım ama gerçeğin bu olmadığının ikimizde farkındayız. "Bak üzerinde çok büyük baskı kurduğumuzu fark ediyorum. Ve bunun için inan pişmanım. Ayrıca kardeşin için senden izin almamız gerektiğini biliyorduk ama istemezsen diye çok korktuk ve..." "Ve beni umursamamaya karar verdiniz. Nasıl olsa Zehra baskılara alışık. Disiplin nedir bilir. O bizim sözümüzden çıkmaz diye düşündünüz. Varsın bunda da geri kalsın..." İçimden geçenleri şak diye söyleyivermiştim ve bu pek benlik bir tavır değildi. Ama annemin tavrı da kendisine ait değil gibiydi. "Hamilelik hormonları sanırım" dedim sofradan kalkarken "Yani seni böyle yapan. Ama takma kafaya be anne, ben seni seviyorum sen beni seviyorsun. Bunu biliyorum. Zaten sınavı kazanınca gideceğim buradan. Küçük kardeş olayını rahatça yaşarsınız. Ne de olsa anne baba sizsiniz. Bu hakkınız." Annemin cevap vermesine izin vermeden mutfaktan çıktım. Çantamı sırtladığım gibi ayakkabılarımı bile ayağıma doğru dürüst geçirmeden kendimi dışarıya attım. Gözlerim doluydu ama bunun pek önemi yoktu! Benim pek de önemim yoktu! Düşüncelerimi halı altına süpürdüm ve kapüşonumu başıma geçirip okula yürümeye başladım. Onu görmenin beni bu kadar motive edeceğini asla tahmin edemezdim ama oluyordu işte. Adımlarımı hızlandırdım. **** "Hocam vallahi bir daha yapmayacağım!" "Oğulcan bak çık şu sınıftan güzel oğlum yoksa sağ sol demeden geçireceğim o güzel yüzüne bir iki tane daha!" "Sınıftan öğrenci atmak suç Hocam, bundan haberiniz yok herhalde!" Bunu söyleyen Efsun'du ama öğretmen hiç umursamadı. Bana kalırsa Oğulcan bunu hak etmişti. Öğretmen ders anlatırken neredeyse hiç susmamıştı ve en son gülme krizine girince ve asla kendini durduramayınca öğretmenin canına tak etmişti. "Hocam söz! Bakın kimya üzerine yemin ederim ki yapmayacağım!" "Gel lan buraya. Seni değil sınıftan atmak direkt müdüre götürüp tutanak tutturacağım. Sen görürsün!" Oğulcan öğretmen kendisini yakalayamadan sınıftan kaçınca herkes daha fazla gülmeye başladı. Kimya öğretmeni Salih hoca yüzünü bize dönüp öyle bir baktı ki bu bakış bütün sınıfın anında susmasına neden oldu. "Hocam hadi ya bırakın şu aptalın peşini de ders anlatın." Tabii ki bunu söyleyen Vedat'tı... "Vedat sende bir durmadın oğlum ya. Vallahi bırakacağım artık öğretmenliği. Bıktım bu yıl hepinizden." "Ben size görevinizi hatırlatıyorum. Beni bu yüzden suçlayamazsınız " Öğretmen Vedat'a oldukça kötü bir şekilde baktı ama yemin ederim Vedat'ın kılı bile kıpırdamadı. Bu çocuk sandığımdan daha cesur ve kesinlikle çok özgüvenliydi. ** ''Ya banane ya bugün ben çalışacağım Zehra ile,'' ''Efsun bak delirtme beni, çekil bakalım şuradan.'' Ceyhun kibarca Efsun'u ittirip bana yanaştı. ''Ceyhun vallahi elimde kalırsın bak.'' ''Şöyle yapalım şimdi Ceyhun'la çalışayım, okuldan sonra da bir yere gidip seninle çalışırız Efsun.'' ''Ayy, tamam o zaman. Harika olur! Bize gideriz, anneme söyleyeyim de sana sevdiğin gözlemeden yapsın.'' Efsun anında telefonuna sarılırken Ceyhun kaşlarını çattı. ''Abi bu nasıl iş ya? Kız ekstra alıyor hem de sen onun evine gidiyorsun. O zaman sen Efsun'la çalış okuldan sonra ben seni bize götüreyim.'' Baylar bayanlar, duyduk duymadık demesin. Az önce bu kulaklar on yedi yıllık hayatının en güzel cümlesini duydu! ''Ciddiyim Zehra! Siz Efsun'la çalışın biz okuldan sonra eve gidelim.'' Cevap veremiyordum. DİLİM TUTULMUŞTU, DİLİM! ''Hoop! Kendine gel dostum! Bu kız bugün bize gidiyor.'' ''Zehra bize gelecek!'' ''Hayır bize!'' ''Annem gözleme yapıyor.'' ''Ne var benim annemde çilekli pasta yapar!'' ''O bir kere tutar oğlum. Yemezler!'' ''Efsunnnn!'' ''Ceyhun!!!'' Tam araya girecektim ki ikisi birden bana dönüp ''ZEHRA!!!'' diye bağırınca kendimi tutamadım. ''Bırakıyorum ya özel dersi filan! Şimdi yiyin birbirinizi!'' ikisinin de ağzı şaşkınlıkla açılırken sırıttım ''Derim yani böyle kavga etmeye devam ederseniz!'' ''Aman diyim kanka! Yüreğime indirecektin.'' ''Sakın bir daha bunu deme çünkü ikinci krizde bu kalp ölüp gider. Şimdiden söyleyeyim.'' Ceyhun'un telaşlı yüzü ve elini kalbine götürmesi süresiz sırıtma sebebiydi. ''Eee, o zaman sinirlendirmeyin beni. İkinize de zaman ayırmaya çalışıyorum. Ama içimden bir ses sizin amacınızın ders çalışmak değil başka şeyler olduğunu söylüyor.'' ''Saçmalama!'' dedi yine ikisi bir ağzından ama suçlu ve şüpheci bakıyorlardı. Ceyhun'un amacını az çok tahmin ediyordum zaten ve bu kalbimin pıtpıt atmasına neden oluyordu ama Efsun'un amacı neydi onu çözememiştim. Tek amacı artık ders çalışmak değil gibime geliyordu. Biz sınıftan çıkarken Vedat içeri girdi, her zaman olduğu gibi elinde bir sürü test kitabı vardı. O kadar uzun boylu ve o kadar cüsseliydi ki kesinlikle okul formasının altında iyi bir vücut vardı. Ona koca ayak diyordum ama 'Big boy' demek daha doğru olurdu! ''Selam Vedat!'' dedim gülümseyerek şöyle bir yandan bana baksa da kıvırtarak ve kaşlarını süzerek cevap verdi ''Günaydın Canım!'' bu benim için yeterliydi. Dışlanmak kötü bir şeydi ama kendini bile bile toplumdan geriye çekmek çok daha kötüydü. Bunu zaman zaman yaptığım için nasıl hissettirdiğini biliyordum. Vedat da aynısını yapıyordu, bir derdi vardı ve kendini bile bile geri çekiyordu. Ona kendimi çok yakın hissediyordum! *** Efsun'u nihayet başımızdan def edebilmiştik. Ceyhun bana çilekli süt almak için kantine uğramıştı. Ben çoktan ders çalışmak için yerime geçmiştim. ''Ulan güya burası benim saklı cennetim olacaktı. İçeriye giren girene. İnşallah müdür fark edip mühür vurmaz maliye bakanı misali!'' Telefonum cebimde titreyince kimin aradığını görmek için elime aldım. ''Meloooo!'' dedim coşkuyla telefona doğru ''Zehrammm!'' sesindeki sırıtmayı hissedebiliyordum. ''İyi ki aradın!'' dedim sanki daha geçen gün konuşmamışız gibi. Gerçi her gün mesajlaşıyorduk ama telefonda konuşmanın tadı çok başkaydı. ''Seksi erkek saati olduğunu unutmadım. Arayıp seni utandırmak istedim!'' özel derslerden ve Ceyhun'dan ona bahsetmiştim. Melike benim Ankara'dan tek arkadaşımdı. Tabii ki bir sürü kişiyle muhabbetim vardı ama Melike has arkadaşımdı. ''Ha Ha Ha! Maalesef kendisi şu an burada değil. Bana çilekli süt almak için dağları delmeye gitti.'' ''Oooo bizim aşkımız destanlaştı diyorsun yani!'' ''Melooo yaa!'' dedim kıkırdarken. ''Zehram çok özledim seni. Bir an önce şu sınav bitsin ikimizde üniversiteye geçelim ve rahat rahat yetişkin olmanın tadını çıkaralım. Olmuyor böyle ayrı gayrı!'' ''Bende seni çok özledim kuzuuu! Hasretinle yandı gönlüm! Yandı yandı söndü gönlüm. Hatta şaka sönmedi hemen itfaiye çağırın yoksa Roma'yı değil tüm dünyayı yakacağım.'' ''OOO işte şimdi inandım!'' ''Tabiii inanacaksın. Ne de olsa aşığız sana!'' ''Bende seni çok seviyorum Zehram ama Fizikçi Filiz nöbetçi... görürse telefonla konuştuğumu vallahi beni mahvder! Sonra konuşuruz. Bay yürüyen karizmaya da selam söyle! Hatta gizlice birkaç poz çek at gözümüz gönlümüz açılsın!'' Bu sefer kahkaham odayı kaplamıştı. ''Olduu aşkımm! Hadi sana iyi azarlanmalar!'' ve telefonu kapattım. En son arkadan Filiz hocanın sesi geliyordu. Bizim kız azardan kurtulamamıştı yani. Tam telefonu geri cebime koyuyordum ki Ceyhun geldi. ''Geldin mi!'' dedim sevinçle ama onun yüzü allak bullaktı. ''Ceyhun?'' ama cevap yoktu ''Yok yok kesin pos bıyık sana yaptı yapacağını! Konuşsana Alooo!'' ''Hadi ders çalışalım Zehra!'' ''Amanınnn. Ne oldu şimdi?'' ''Olmadı bir şey. Hadi al sütünü dersimizi çalışalım sonra benim işim var zaten.'' Ellerim terliyordu çünkü panik olmuştum. Panik olmuştum çünkü Ceyhun birden bire buz gibi olmuştu. O buz gibi olunca ben panik oluyordum ben panik olunca terliyordum. Terleyince insan kokardı. Kokmamalıydım. Kokmamalıydım. Hemen çantamdan çiçek kokulu kolonyayı çıkarıp çaktırmadan sıktım. 'zehra kafayı mı yedin!' iç sesim 'çocuğa bir haller olmuş sen hala neyin peşindesin' diyordu. İçimdeki küçük şeytana göz devirdim. Kendisinin kokmak gibi bir problemi olmadığı için ne kadar kötü bir durum olduğundan haberi yoktu. Baktım Ceyhun'dan hiç ses seda yok bende el mecbur derse geçtim. Sanırım iki saat boyunca aralıksız ders çalışmıştık. Ben aralarda 'anladın mı?' diye sormasam Ceyhun'un konuşacağı yoktu. Acayip moralim bozulmuştu. ''Buraya kadar bir sıkıntı yok değil mi?'' Kitabın kapağını kapatıp çıkardığımız ders notunu Ceyhun'a uzattım. ''Bunu tekrar edip iki üç test çöz akşam. İyice pekişsin.'' ''Ceyhun ne bakıyorsun öyle? Alsana şu notu elimden. Anlamıyorum ne oldu kantine gidip gelince... Üzerime atılıp gırtlaklayacaksın sanki...'' Ayağa kalkıp çantamı topladım. Eğer konuşmak istemiyorsa kendisi bilirdi. İletişim yoksa bende yoktum. Çantamı sırtıma takana kadar durdu ama odadan ben çıkmadan önce koşar adım ve oldukça sesli bir biçimde önden kaçtı. ''Sen kafayı yemişsin!'' diye bağırdım arkasından. ''Abi nerede deli var gelip beni buluyor. Ey Allahım günahım neydi de gönlüme Ceyhun denen dengesizi koydun? Seviyorum işte aşığım ama onun bana yaptığına bak!'' Ellerimi ağzıma götürüp olduğum yerde durdum. ''Oha lan! Ben az önce ne dedim?'' Önce bir güldüm sonra yüzümü astım. Tekrar güldüm. Tekrar dudaklarımı büktüm. ''Bunu ilk defa sesli söylüyorum!'' ''Hatta hayatımda ilk defa bu cümleyi kullandım.'' Birkaç adım attım ve merdivenleri çıkmaya başladım. ''Ulan daha aşkın sefasını süremeden cefasını çekiyoruz. Vay arkadaş. Romantik komedi sandık ama meğer dibine kadar dram doluymuş bizim aşkımız.'' Kendimi bahçeye atıp Efsun'u beklemeye başladım. Tabii öncesinde anneme haber vermem gerekmişti. Annemin anksiyetik tarafı baya bir bağırmıştı bana ama sabahki konuşmadan dolayı çok da ısrar edememiş ve sonuçta gitmeme izin vermişti. ''Bak dikkatli ol! Telefonu ne zaman ararsam aç ve annesi evdeyse kesinlikle numarasını bana ver bende kalsın. Hatta sen annesinin numarasını kesin al. Evde olmasa bile ararım konuşuruz. Bakalım nasıl insanlar bunlar.'' ''Hadi annecim! Görüşürüz! Akşama eve tek parça halinde gelirim korkma.'' ''Zehra vallahi deme öyle şeyler. Panik oluyorum.'' ''Bebeğe yazık bebeğe. Ne diyor bilim adamları hamileyken bebek her şeyi hisseder diyor. Git nenemle dedikodu falan yap sen. Ne bileyim mozart falan dinle. Ya da İsmail YK dinle beni o da baya sarıyor.'' Ve annem telefonu kapatmadan önce ben kapattım. Efsun ve Ceyhun birlikte çıkmışlardı okuldan. Ceyhun hararetle Efsun'a bir şeyler anlatıyordu fakat ne olduğunu çözmek imkansızdı. Beni görünce durdular. Kollarımı göğsümde kavuşturup kötü kötü bakışlar attım. ''Ulan iyice üçüncü sınıf vatandaş olduk!'' Nihayet Efsun'la Ceyhun ayrıldı ve Efsun yanıma geldi. ''Selamm!'' ''Merhaba Zehra!'' Hobbala şimdi de başımıza Efsun Hanım çıkmıştı. Yahu ne oluyordu? ''Hadi bir an önce eve gidelim. Seni de çok oyalamış oldum zaten'' ''Şaka yapıyor olmalısın!'' ''Ne şakası?'' dedi Efsun yüzüme bakarken. ''O Ceyhun manyağı sana ne dedi bilemiyorum ama inan sinirleniyorum. Siz konuşmak nedir bilmez misiniz? Neden kimse bana anlatmıyor ya? Bir dakika önce herkes iyiydi ama şimdi herkes kötü. Allah bilir siz beni polise falan da şikayet etmişsinizdir. Tepeden helikopter falan da geçsin tam olsun. Hatta elime ayağıma kelepçeler vursunlar rahatlayın.'' ''Nefes al be Zehra!'' dedi Efsun. Birazcık canlanmıştı ama hala alttan alttan bir şeyler olduğunu hissedebiliyordum. ''O zaman ne olduğunu söyle bana?'' ''Ceyhun seni duymuş!'' İlk başta aklıma onu sevdiğimi söylediğim an gelse de hemen kendimi topladım çünkü ondan önce bana bozuk atmaya başlamıştı. ''Ceyhun benim neyimi duymuş acaba?'' ''Sevgilinle konuşmalarını! Yani kanka ben Ceyhun'a dememene kızmadım ama bana neden söylemiyorsun asla anlamadım. Biz arkadaş değil miyiz? İnsan arkadaşına demez mi böyle bir şeyi? Ben sana anlattım hemen ama!'' ''Efsun siz manyak mısınız?'' ''Anlamadım?'' dedi Efsun ama ona cevap vermek yerine bakışlarımı okul kapısının orada duran Ceyhun'a yönlendirdim. Ona gerçekten sinirliydim. Melike ile olan konuşmalarımı yanlış anlamıştı. Beni dinlemişti ve bu büyük bir sorundu. Çünkü beni izinsiz dinlemişti. Ama daha büyük sorun bana hiç sormadan kendi aklınca gidip Efsun'a sevgilim olduğunu söylemiş olmasıydı. ''SEN MANYAĞIN TEKİSİN!'' diye bağırdım Ceyhun'a doğru. O an bana kimin baktığı umurumda bile değildi. ''Ay kız çıldırdı!'' dedi Efsun panikle ve koluma girdi. ''Sana da söyleyecek iki çift lafım var Efsun Hanım!'' ''Söylersin kankacım, söylersin. Hadi biz eve gidelim orada anamın gözlemelerini yiyip dertleşiriz.'' ''Şimdi kankacığım mı olduk?'' Efsun bana masum masum bakarken onu reddetmek çok zordu. Zaten ona olan sinirim Ceyhun'a olan sinirim gibi değildi. Kim bilir neler anlatmıştı Ceyhun ona. 'Göster gününü!' dedi içimdeki minik şeytan Zehra 'seninle uğraşmak neymiş görsün bu Ceyhun efendi' Minik Zehra içeride kendini yerlere atmış tepiniyordu. 'imkansız bir aşk oldu bizimkisi' Ceyhun'un yanından geçerken ölümcül bir bakış yolladım. |
0% |