Yeni Üyelik
7.
Bölüm

{AİLEYMİŞ GİBİ}

@mervetvc_

Salonda sessizce oturuyor ve bakışlarımız kendi aramızda kovalamaç oynuyordu. Sanki göz göze gelmek yasak gibiydi.

Ne kadar kendimi zorlasam da gözlerime hakim olamıyordum. İstemsizce bakışlarım Haleye doğru yöneliyordu. Oldukça üzgün görünüyordu. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Ama aynı zamanda da mükemmel görünüyordu.

Bir insan her haliyle muazzam olabilir miydi? Olabilirmiş.. bunu Haleyi tanıdıkça daha da iyi anladım. O ağladığında da güldüğünde de mükemmeldi. Hiçbir kusuru yoktu.

İçimde ona karşı duyduğum bu çekim gittikçe kuvvetleniyordu. Sanki bir mıknatısmışız gibi onu her gördüğüm an beni kendine doğru çekiyordu.

Ben düşüncelerimle kavrulurken Zeynep sessizliği bozarak söze girdi.

"Kahve mi çay mı?"

"Nasıl?"

"Bence çay!"

"Hale hanım, siz ne istersiniz?"

"Fark etmez bana."

"O zaman ben çay yapayım."

Zeynep aramızdan ayrılarak mutfağa doğru gitti. Bende bu yalnızlığı fırsat bilerek Hale'nin yakınına doğru yanaşıp, oturdum. Ve sordum;

"İyi misiniz?"

"Ordan bakınca nasıl görünüyorum?"

"Pek iyi değil."

"O zaman niye soruyorsun?"

"Şey.. merak ettim."

Hale derin bir nefes aldı. Sonrasında da gözlerimin içine doğru uzunca baktı. Ve sonra da sayıkladı.

"Kaçtım yine!"

"Neden?"

"Yapamıyorum çünkü. Kendimi oraya ait hissetmiyorum."

"Merak etmeyin burada güvendesiniz."

"Biliyorum. Bu yüzden geldim zaten."

Sonra Zeynep tekrar yanımıza geldi. Onun odaya girmesiyle ikimiz de doğrulduk.

"Şey.. markete gidip çayın yanına bir şeyler alayım mı diye soracaktım."

"Olur tabii. Çok iyi düşünmüşsün Zeynep!"

"Zahmet etmeyin lütfen."

"Olur mu canım öyle şey. Kuru kuru çay gitmez."

Olduğum yerden kalkıp paltomun cebindeki cüzdanı aldım. İçinden bir kaç kağıt para alıp Zeynep’e verdim.

"Fazla oyalanma bu saate!"

"Tamam, merak etme."

Ardından Zeynep’i geçirdikten sonra salona geri döndüm.

"Zeynep’le akraba falan mısınız?"

Güldüm. Sonra da koltuğa oturup her şeyi en başından anlatmaya başladım.

"Yani anlayacağınız Zeynep bana çok önemli birisinin emaneti. Üstelik artık kızım gibi.. hatta kızım!"

"Zeynep’in adına çok sevindim. Sizin gibi bir babası oldugu için çok şanslı."

"Teşekkür ederim."

Ardından Halenin gözü televizyona takıldı.

"Ben böyle pat diye geldim ama umarım rahatsız etmemisimdir."

"Yok canım, film izleyecektik. Zeynep bir film bulmuş, izleyelim diye tutturdu. Bende tam mısır patlatıyordum. O sırada siz geldiniz."

"Ee mısır yeterdi o zaman. Çaya, alışverişe gerek yoktu. Benim için zahmet etmeseydiniz."

"Olur mu öyle şey? Hiç duymamış olayım. Bugünü film günü ilan ettik. Bol bol abur çubur yiyeceğiz ki filmin tadı çıksın değil mi? Hem sizin de bize eşlik edecek olmanız bizi çok memnun eder."

Hale gülümsedi. O gülümsemeyle içimi nedenini bilmediğim bir şekilde huzur kapladı. Farkında olmadan bakislarimla hâla Haleyi süzüyordum. Kapının çalması ile irkildim. Ve bu yaptığım manasız hareketin farkına varıp utanmaya başladım.

"Ben kapıya bakayım."

Kapıyı açtığımda Zeynep bir torba dolusu poşetle karşımda duruyordu.

"Ne oldu niye öyle bakıyorsun?"

"Bunlar ne?"

"Çayın yanına bir şeyler işte! Hani sen al demiştin ya."

"Canım al dedim de gidipte bütün marketi al demedim ki! Kim yiyecek bunları?"

Zeynep kulağıma yanaşıp fısıldadı;

"Misafirimiz var. Biraz bonkör davranmak lazım. Böylece memnun kalmış olur tekrar ziyarete gelir."

"Bak sen nasıl da konuşuyor bilmiş bilmiş! Sanırsın her gün misafir ağırlıyor."

Zeynep karşımda kıkır kıkır gülmeye başladı.

"Geç haydi içeriye!"

Mutfağa geçip Zeynep’in aldığı atıştırmalıkları servis etmeye koyuldum. Zeynep te filmi açmak için salona koşuşturdu. O sırada kulağım onlardaydı. Hale hoca ile birlikte sohbet ediyorlardı. Konu bir ara bana da gelmişti.

"Yavuz hocayı çok seviyorsun o zaman sen."

"Evet! O benim babam. Babalar sevilmez mi?"

"Sevilir tabii! Yavuz gibi bir baban olduğu için çok şanslısın."

"Öyle! Ama bence o daha şanslı."

"Neden?"

"Çünkü benim gibi bir kızı var!"

Hale gülerek;

"Kesinlikle, çok haklısın." Dedi.

Ardından salona gelip aralarındaki muhabbete son verdim. Beni görünce sustular.

"Evet, atıştırmalıklarımız da hazır artık filme başlayabiliriz."

"Bir şeyi unutmuşsunuz!"

"Neyi?"

"Patlamış mısırlar nerede?"

Panikleyerek;

"Tüh, ben onları patlatmayı unuttum."

"Siz hiç zahmet etmeyin, ben patlatırım."

"Olur mu öyle şey, ben hemen hallederim."

"Ama ben çok güzel yaparım. Lütfen izin verin."

"Zahmet etmeyin."

"Birkaç yardım isteyebilirim sadece."

"Tabiiki!"

Ardından Hale ile birlikte mutfağa geçtik. Zeynep arkamızdan sessizce gülüyordu. Bizi bir arada görünce memnun oluyor gibiydi. Göz göze geldiğimiz esnada bana göz kırpmayı da ihmal etmedi.

Hale hoca ordan oraya koşuşturuyor, önce hafif tencereyi yağlıyor ardından da mısırları döküp kapağını kapayıp arada tencereyi sallıyordu. Bense onu izliyordum. Sanki benim gözümde dünyayı kurtarıyor gibiydi. Oysa yaptığı sadece mısır patlatmaktı.

Mısırlar patlamaya başlayınca Hale hoca heyecanla;

"Patlıyor!" Diye bağırdı.

Yaklaşıp izlemeye başladım. İkimizde çocuk gibi patlayan mısırları seyrediyorduk. Tabii o sırada kapının arasından bizi izleyen Zeynep’i fark etmemiştik.

"Bence oldular."

"Emin misiniz, biraz daha beklesek mi?"

"Yok canım!"

"Hemen açmayın kapağı. Ne olur ne olmaz patlar belki."

Ama Haleyi dinlemeyip kendi bildiğimi okudum ve kapağı açtım. Tam o esnada araya kaynayan bir mısır pat diye suratıma doğru patladı.

"Aaahı"

"İyi misiniz? Demiştim ama dize değil mi?"

"Haklısınız. Ben bunu hak ettim."

"Olur mu öyle şey canım."

Ardından Hale elimi yüzümden uzaklaştırarak kendi, kızaran yere bakındı.

"Bir sey yok gibi. Sadece kızarmış."

"Canım küçücük mısırdan bir şey olmaz ya!"

Ardından tekrar tencereyi kaptım.

"Siz yine de fazla yüzünüze yaklaştırmayın."

"Tamam!"

Mısırları bir kaba boşalttım. Ardından arkamı geri döndüğüm esnada Halenin kıs kıs güldüğünü gördüm.

"Neden gülüyorsunuz?"

"Komikti çünkü."

"Ney?"

Hale gülmekten cevap veremiyordu. Onun gelmesiyle bende gülmeye başlamıştım. Mutfağın ortasında ikimizde kahkaha atıyorduk. Sesimiz dışarıdan bile duyuluyordu belkide.

Ardından Zeynep yanımıza gelip sordu.

"Neye gülüyorsunuz böyle?"

İkimizde toparlandık. Ve gülmemize son verdik.

"Hiç!"

Hale mısır kabını alıp;

"Haydi mısırlar soğumadan izleyelim filmi." Dedi.

Sonra da salona doğru ilerledi. Zeynep kurnazca gülümseyerek yanıma doğru yanaştı.

"Sen neye gülüyorsun?"

"Hale hocayı ilk defa bu kadar mutlu gördüm."

"Canım okulda gülmüyordur. Dışarıdaki halini nerden bileceksin?"

"Bence öyle."

"Ayıp oluyor ama! Misafir burdayken arkasından konuşmak olmaz. Haydi şu filmi izleyelim."

Ardından salona geçip yerlerimizi aldık. Zeynepte filmi açtı. İzlemeye koyulduk.

Zeynep’in açtığı film korku filmiydi.

"Oldukça korkunç. Korkmazsınız değil mi?"

Kendimden emin bir sekilde söze girdim.

"Kim biz mi korkacagiz?"

"Olsun. Ben yine de uyarayım."

Ardından filme geri odaklandık. Dakika geçtikçe filmde gerilim artıyordu. Ara ara gözümü kaçırıyordum. Aniden ekrana bir şeyin firlamasi ile irkildim.

"Aaahy!"

Hale ve Zeynep bana gülmeye başladılar. Hale göz kırparak;

"Birileri korkmuyordu hani?" Dedi.

"Canım aniden fırlayınca.. sizde korktunuz hem hiç yalan söylemeyin gördüm."

Ardından Zeynep’in uyarısı ile filme geri döndük.

"Bakın en önemli yere geldik."

Ara ara gözlerimi tekrar kaçırıyordum. O esnada dikkatim Haleye takıldı. Tam yanıbaşımda oturuyordu. Aramızdaki mesafe azalmıştı. Korkmuş olmalıki bana doğru yaklaşmıştı. Bütün odağım ona kaydı. Ara ara korkup gözlerini kısması, başını yana çevirmesi.. sonra gözleri dikkatimi çekti. Gözlerinde mutluluğu geri yakalamıştı. Gözleri parlıyordu. Üzüntüden hiçbir eser kalmamıştı. Ben ona öylece bakarken bir anda bana döndü ve göz göze geldik. O esnada gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Hazırlıksız yakalanmıştım. Ama gözlerim bana oyun oynuyordu. Gözlerimi Haleden alamıyordum. Kafamı bir başka yöne çevirmiyordum. Ama Hale de bu durumdan memnun görünüyordu. O da filmden odağını kesmiş, gözlerime bakıyordu. Birkaç dakika öylece bakıştık. Sonra Zeynep’in uyarısı ile irkildik.

"Hey film burada! Amaa siz izlemiyorsunuz ki?"

Panikle;

"İzliyoruz!" Dedim.

Ardından mısır kabını alıp bir avuç dolusu mısırı ağzıma attım. Yaptığım hareketin çok oburca olduğunu düşünerek kabı Haleye uzattım.

"İster misiniz?"

"Teşekkür ederim."

Sonra tüm odagimizi filme geri verdik. Ara ara film hakkında teorilerde bulunmaya başladık.

Hale hoca;

"Bence katil bu adam."

"Hayır bence diğeri."

"O masum birine benziyor ama."

"Sessizden korkacaksın derler."

Zeynep;

"Ama susun da izleyelim."

"Ne kızıyorsun ya?"

Hale gülerek;

"Zeynep haklı." Dedi.

Film sonunda katil hiç beklemediğimiz biri çıktı. Ve biz şaşkın bir şekilde "Nasıl oldu ya?" Diye tepki verdik.

Zeynep;

"Bende ilk izlediğimde böyle şaşırmıştım."

"Nasıl? Önceden izledin mi sen?"

"Evet baba."

"Izledigin filmi niye bir daha izliyorsun?"

"Seninle izlemek istedim."

Hale hoca;

"Gerçekten çok güzel bir filmdi ama. Tekrar izlemeye değer."

"Evet öyleymiş. Sadece biraz fazla gerilim var."

Hale paltosunu geri giyindi. Yüzünde tekrar o üzüntü belirdi. Gülümsemesi ve gözlerindeki parıltı kaybolmuştu.

"Ben artık gideyim. Her şey için çok teşekkür ederim. Ben çok eğlendim."

"Biz teşekkür ederiz. Gecemize renk kattınız."

Hale gözlerime bakıp gülümsedi. Çok içten bir gülümsemeydi bu.

Zeynep;

"Çok güzeldi gerçekten. Kendimi ailemle film izliyormuş gibi hissettim. Sanki bir aileymişiz gibiydi. Keşke hep sürseydi. Hiç bitmeseydi."

Hale hoca Zeynep’e sıkıca sarıldı. O an üçümüzünde ortak noktasını bulmuştum: ailelerimizdi. Bizi terk eden ailelerimiz, bizimle olup ama aslında olmayan ailelerimiz. Bizim varlığımızı, duygularımızı düşünmeden kendi istekleri uğurlarına bizi feda eden ailelerimiz.. onlar yüzünden yarım kalmışlığımız ve bu yüzden bir aile arayışı içinde olmamız. En ufak bir kalabalıkta aileymişiz gibi hissetmemiz bu yüzdendi.

Hale bize veda edip evden ayrıldı. Ben ve Zeynep yine başbaşa kalmıştık. Zeynep’e sıkıca sarıldım.

"Üzülme, biz artık bir aileyiz."

"Ama ailede anne olmadan aile olmaz ki?"

Ben Zeynep’e baba olabilmistim belki ama annesi değildim. O bir anne istiyordu. Onunla dertleşecek, korktuğu zaman koynuna sığınacak, tüm sırlarını şüphesiz paylaşacağı birini istiyordu.

Peki ben onun bu isteğini gerçekleştirebilecek miydim? Ona bir anne verebilecek miydim? Bu kişi kim olacaktı, Hale mi? Ama o zaten bir başkasıyla evliydi. Ne kadar çok bu ailenin bir parçası olmasını istesem de onun zaten bir ailesi vardı. Bir başkasının çocuğunun annesi olacaktı belkide..

 

 

Loading...
0%