Raporun da açıklanmasıyla Zeynep’in kanser olduğu doğrulanmıştı. Fakat ben bu gerçeği henüz kabullenememiş ve Zeynep’e de bahsetmemiştim.
Bu süreçte Salih ve Gülizar desteklerini bizden esirgemediler. Gülizar bana, Zeynep’in iyi olacağına dair moral veriyordu. Buna gerçekten inanmak istiyordum. Ama aynı hastalıktan büyük bir kayıp yaşamıştım. Pamuk Nine yaşlıydı; belkide o yüzden kalbi yetmedi. Ama Zeynep daha gencecikti. Henüz on altısında bir kızdı. Belkide onu bu gençliği kurtaracaktı. Ama birine ne kadar çok bağlanırsanız, onu kaybetme düşüncesi sizi mahveder; her gün uyanıp, odasına gittiğimde o yattığı yatağını boş görürsem kahrolurdum.
***
Zeynep’in iştahsızlığı hala devam ediyordu. Özellikle sabahları kahvaltı etmek istemiyordu.
"Yemek zorundasın ama."
"Midemi bulandırıyor."
"Bu böyle olmayacak! Ne yemek istiyorsun? Senin için ne pişirmek lazım?"
"Gülizar ablanın çorbası güzeldi."
"Ben Gülizar ablan gibi yapamam ki."
"O yapsın!"
Tanıştığımızdan beri sürekli Salih ve Gülizara karşı mahçup oluyordum. Bana her konuda yardımları dokunuyordu. Hiçbir isteğimi geri cevirmiyorlar ve sorgulamadan destek oluyorlardı.
Zeynep’in sabahtan beri bir şey yemediğini ve biraz daha aç gezinirse, açlıktan bayılacağını biliyordum. Bu yüzden telefondan Gülizarı arayıp gelmesini istedim. O da sanki bu teklifi beklercesine memnun olmuş ve teklifimi hemen kabul etmişti.
Bir saat kadar sonra da evin önünde belirdi. Kapıyı çalmasına fırsat vermeden kendim açtım.
"Ooo kapılarda karşılanıyorum bakıyorum."
"Zeynep sabahtan beri hiçbir şey yemedi. Senin çorbandan istiyor."
"Hemencecik yaparım ben ona."
Ardından Gülizar ilk önce Zeynep’e merhaba dedi. Ardından alına bir öpücük kondurup elini yıkamak için lavaboya gitti. Sonrasında tekrar mutfağa gelerek çorbayı yapmaya koyuldu.
"Çok teşekkür ederim Gülizar. Hakkın ödenmez!"
"Ne demek canım, lafı bile olmaz."
Ardından Gülizarın burnuna un bulaştığını fark ettim. Ve onu uyardım;
"Burnuna un bulaşmış."
Gülizar eliyle unu silmeye çalışıyor fakat bir türlü beceremiyordu.
"Biraz daha sola.."
En sonunda eli un kabına değince bütün un başımızdan aşağı dökülmüştü.
"Hepsi benim hatam. Ne kadar da sakarım ya!"
"Sorun değil. Sorun değil."
Biz yere düşen unları temizlemeye çalışırken bu seferde çorba taşmaya başlamıştı.
"Çorba!"
"Çok güzel koktu değil mi?"
"Taşıyor!"
"Efendim?"
"Çorba taşıyor!"
"NE!"
Ardından Gülizar taşan çorbanın kapağını araladı. Ve çorbayı bir el karıştırdı. Bende ocağı temizledim. Sonra göz göze geldiğimiz esnada gülmeye başladık. İkimizde deliler gibi gülüyorduk. Uzun zamandır böyle güldüğümü hatırlamıyordum. Gülme seslerimize karşı meraklanmis olmalı ki Zeynep bir anda mutfakta belirdi.
"Ne oluyor burda?"
"Etrafı dağıttık baya! Ama hepsi benim yüzümden."
Ardından Zeynep ciddi bir şekilde bana dönerek;
"Baba bir gelir misin?" Dedi.
Şaşkın ve meraklı bir şekilde onu takip ettim. Ardından beni odasına götürüp, odanın kapısını kapattı. Sonra da söze girdi;
"Benim alnımda kocaman bir morluk var."
Alnına baktığım da gerçekten de morardigini fark ettim. Doktor bunun hastalıktan olacağını söylemişti. Ama Zeynep henüz hasta olduğunu bilmiyordu.
"Çarpmışsındır canım."
"Hayır! Çarpmadım. Bana yalan söyleme."
"Yalan söylemiyorum."
Ardından Zeynep yanıma oturup elimi tuttu. Hafif sulanan gözleriyle;
"Birbirimize söz vermiştik; asla hiçbir şey saklamayacaktık. Söyle bana baba, hastalığımın sıradan bir hastalık olmadığının farkındayım. Hatta bu yüzden Gülizar ablayla Salih abi sık sık uğruyor değil mi?"
Zeynep haklıydı. Birbirimize söz vermistik. Ondan bir şey saklamamaliydim. Ama böyle bir haberi nasıl verebilirdim? Daha kendim bile kabullenememistim. Tam konuşmaya hazirlandigim esnada Gülizar odaya geldi.
"Şey.. çorba hazır. Zeynepcim sogutmadan iç."
Zeynep bana dönüp yarım bıraktığım şeyi söylememi bekliyordu.
"Önce yemeğini ye. Sonra her şeyi anlatacağım."
Ardından Gülizar çorbayı Zeynep’in masasına bıraktı. Sonrasında da Gülizarla beraber Zeynep’in odasından ayrıldık.
"Biraz hararetli bir konuşmaydı galiba." Dedi Gülizar.
"Zeynep her şeyin farkında. Sadece benden duymayı bekliyor."
Gülizar omzuma dokunarak;
"O halde söyle ona. Zeynep gayet olgun bir kız. Bunu birlikte atlatacağınıza eminim."
Ardından Gülizar gitmek için hazırlandı.
"Böyle de kendimi sana karşı mahçup hissediyorum. Koca yolu sadece çorba yapmak için geldin."
Gülizar samimi bir gülümsemeyle;
"Ay bana da hava değişikliği oluyor. Diğer türlü evden çıkacağım yok." Dedi.
Ardından onu yolcu ettim. Gitmeden önce yanağıma bir öpücük kondurmayı da ihmal etmedi. Fakat sonrasında bu davranışından utanarak hızlıca evden uzaklaştı.
Gülizarın bana karşı bir ilgisinin oldugunun farkindaydim. Zeynepten dolayı onunla vakit geçirmemiz bu duyguları daha da tetikliyor olmalıydı. Ama umarım benden yana bir umut bulmuyordur. Ona karşı istemeden umut vermek, yanlış duygular beslemesine neden olmak istemiyordum. Kapıyı tam kapatmaya yeltendigimde ismimin haykırışıyla duraksadım.
"YAVUZ!"
kapıyı geri araladığımda bu kişinin Hale olduğunu gördüm. Elinde tuttuğu valiziyle öylece dikilmiş bana bakıyordu. Soğuktan burnu kıpkırmızı olmuş, fakat böyleyken bile oldukça kusursuz görünüyordu.
"Hale sen.. neden geldin?" Diye sordum. Kalbimin hızlıca attığını hissettim. Ve yine iki kelimeyi bir araya getiremiyordum. Kelimeler benimle alay edercesine oynuyordu.
Hale bana doğru yaklaşıp, elimi tuttu. Ardından da söze girdi;
"Yapamıyorum Yavuz, sürekli aklımdasın. Sensiz yapamıyorum. Sana sarılmak istiyorum. Seninleyken güldüğümü hatırlıyorum. Sen yokken mutsuzum. Seni seviyorum Yavuz. Seninle olmak istiyorum. Sonsuza kadar sadece seninle olmak istiyorum."
İçimde tuttuğum duygusal boşluk artık tamamıyla özgürdü. Mantığımı kestirip bir kenara fırlattım. Artık tamamen duygularımla hareket ediyordum. O anlık refleksle Haleyi kendime doğru çektim ve onu öptüm. Artık dudaklarımız birbirine degiyordu. Bu bizim ilk öpücüğümüzdü. Belki birlikte işlediğimiz ilk günahtı. Ama ikimizde kendimize karşı engel koyamıyorduk. İki ruh birbirini seçmişti sevmek için. Buna kimse engel olamazdı. Çünkü kalbimiz birbirimiz için atıyordu. Benim kalbim, senin kalbin; kalplerimiz bizim memleketimiz..
Doğruldugumuz esnada Haleye sıkıca sarıldım.
"Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum Yavuz."
Ardından elinde tuttuğu valizi bir köşeye koyduktan sonra Halenin paltosunu elinden aldım. İçeriye soğuk veren kapıyı da örtüp Haleye olanlardan bahsettim. O da benim gibi Zeynep için üzülmüştü. Ama o da gerçekleri anlatmam gerektiğini söylüyordu.
Haleyle beraber Zeynep’in odasına gittik. Zeynep’e gerçekleri söylerken Hale'nin de yanımda olup bana destek olmasını istedim.
"Çok değerli bir misafirimiz var."
"Hale hoca!"
Zeynep mutluluktan havalara ucmustu. Koşarak Haleye sarıldı. Ardından bir gözünü kırparak bana baktı.
"Sana tüm gerçekleri anlatacağım Zeynep. Sana verdiğim sözü tutup, senden hiçbir şey saklamayacagim."
Zeynep Haleyle aramıza girerek ikimizinde elini tuttu. İkimizde Zeynepin ne yaptığını anlamaya çalışıyorduk. Ardından Zeynep yatağına oturdu ve bizide kendine doğru çekti. Sağ tarafta ben, sol tarafta Hale ve ortamizda da Zeynep vardı. Ellerimizi bırakıp, boynumuza sarıldı. Ve şöyle dedi;
"Biriniz annem digeriniz de babam olsa olmaz mı?"
O an Hale ile göz göze geldik. Bir aile kuracaksam çocuklarımın annesinin kesinlikle Hale olmasını isterdim. Onunla bir yuva kurmak isterdim. Onunda benimle aynı duyguları paylaştığına emindim. Bir gün aramıza giren bu engelleri aşıp kavuşacaktık. Buna inanıyordum. Ardından kapının çalmasıyla irkildik. Kimseyi beklemiyordum. Hızlıca gidip kapıyı açtım. Gelen kuryeydi. Benden birkaç imza alıp öylece gitti. Hale merakla gelip sordu.
"O da ne?"
Ardından zarfı açıp baktım. Gelen şeye pekte şaşırmamıştım.
"Milli eğitimden gelmiş."
Hale panikle yanıma yaklaşıp; "Neden?" Diye sordu.
"İstifamı onaylamışlar."
Zeyneple ikisi bu cevabima oldukça şaşırmıştı.
Hale;
"Nasıl yani, öğretmenliği mi bıraktın?" Diye sordu.
Bende acıklı bir ses tonuyla;
"Evet, artık öğretmen değilim." Dedim.
İnsan bazen bunca yıl kurduğu hayallerini bir oturuşta silebiliyormuş. Küçüklükten beri öğretmen olma isteğim bugün tamamıyla sona ermişti. Artık Yavuz hoca değil, sadece Yavuzdum..
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.83k Okunma |
561 Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |