Hale Kamuran'ı vurmak için kararlıydı. Gözleri içinde biriktirdiği tüm nefretini yansıtıyordu. Fakat hayatında ilk defa eline tabanca almış olmalı ki elleri titriyor, tabancayı doğru düzgün elinde tutamıyordu. Ama tüm istikrarıyla tabancayı Kamuran'ın kalbine doğru tutmuş ve tetiği çekmişti. Onu vurmak için kararlıydı. Tekrardan Hale'ye yalvarırcasına seslenerek;
"Yapma Hale! Lütfen yanlış bir şey yapma. Duygularına teslim olma, mantığınla hareket etmek zorundasın şuan." Dedim.
Hale göz ucuyla bana bakındı. Ardından derince nefes alarak Kamuran'a bir adım daha yaklaştı. Kamuransa sulanmış gözleriyle Hale'nin gözlerinin içine bakıyordu. Kaderine teslim olmuş olmalıydı.
Tekrardan Hale'ye yaklaşıp, onun omzuna dokundum ve;
"Yapma!" Diye haykırdım.
Ardından ekledim;
"Beni seviyorsan yapma, yalvarırım sana."
Hale gözlerini yavaşça kapadı. Ardından tekrar derince nefes aldı. Ve sonra tabancayı yavaş yavaş indirerek yere bıraktı.
Ardından Kamuran'ın gözlerinin içine bakarak;
"Senin şimdi şuracıkta canını alırdım ama buna değmezdi. Senin için elimi kana bulamaya değmezdi. Bana neler çektirdin! Benden on sene çaldın. Bana on sene borçlusun! Senin yüzünden sevdiğim adamı yari yolda bıraktım ben. Hayallerimi aldın benden. Beni ya! Beni aldın benden. Senden nefret ediyorum Kamuran." Dedi.
Kamuran;
"Özür dilerim. Ama ben seni sadece sevdim. Ve sevilmek istedim. Beni sevmeni istedim. Ama olmadı, sevmedin beni. Fakat tek suç bende değil. Sana yemin ederim ki tüm bu söylediklerim gerçek. Bana inanmıyorsan babana sor. O anlatsın sana gerçekleri, tabii tüm çıplaklığıyla anlatır mı bilmem." Dedi.
Bense daha fazla bu muhabbete tahammül edemeyip;
"Yeter!" Diye haykırdım.
Ardından Hale'nin elinden tutarak;
"Gidiyoruz burdan." Dedim.
Gitmek için bir adım attığımız vakit duraksayıp Kamuran'a doğru dönerek;
"Sana yarın sabaha kadar müddet Kamuran, gidip teslim olacaksın. Ha eğer olmazsan ben seni ihbar etmek zorunda kalacağım." Dedim.
Ardından Hale ile beraber oradan ayrıldık. Hale zar zor ayakta durabiliyordu. Elleri hâla titriyordu. Ağlamasıysa hâla daha devam ediyordu.
İki elimle yüzünü kavrayarak;
"Özür dilerim, senin bu kadar üzülmene izin vermemeliydim. Affet beni." Dedim.
Hale avuç içimi öptü. Ardından;
"Ya doğruysa? Babam gerçekten.." Diyip duraksadı.
"Bunu öğrenmenin tek bir yolu var. Babanla konuşmalısın." Dedim.
Hale ise onaylar bir vaziyette kafasını salladı. Ardından arabaya doğru ilerlediğimiz vakit Salih bizi fark etmiş olmalı ki arabanın içinden hızlıca çıktı. Ardından;
"Niye bu kadar uzun sürdü? Bir problem yok değil mi?" Diye sordu.
Omzuna dokunarak;
"Olaylar karışık Salih." Dedim.
Ardından Hale'nin hiçbir şey söylemeden arabaya binmesiyle Salihle bende arabaya bindik. Yola koyuldugumuz vakit Salih söze girdi;
"Gülizarla ilgili bir haber var mı? Arıyorum açmıyor."
"Hayır. Gülizarla ilgili konuşmadık."
"Arıyorum açmıyor. Ya bir şey olduysa kardesime?
"Sakin ol Salih!"
"Kusura bakmayın ama ben eve sürüyorum."
Hale sesini yükselterek;
"Olmaz! Bizim eve gidiyoruz. Babamla konuşmam lazım." Dedi.
Salih bana acı bir bakış attı. Onu yumuşatmak icin;
"Gülizar için endişelenmeni anlıyorum. Ama Kamuran ona zarar vermez." Dedim.
Salih;
"Nerden biliyorsun?" Diye sordu.
"Çünkü ona zarar vermesi için bir sebep yok." Dedim.
Ardından ekledim;
"Söz veriyorum şu işi hallettikten sonra seninle Gülizar için geleceğim. Yalnız bırakmayacağım seni kardeşim."
Salih söylediklerime tatmin olmuştu. Ardından Halelerin evine gitmek üzere yol aldık. Yol boyunca herkes bir başka şey için endiseleniyordu. Ben Hale için Hale babası için Salih ise Gülizar için endiseleniyordu.
Nihayet vardığımızda arabadan indik. Fakat Salih inmeyip elinde tuttuğu şarjı bitmek üzere olan telefonuyla Gülizar'a ulaşmayı deniyordu.
Hale'nin elinden tutup onu rahatlatmak istedim.
"Ben yanındayım."
"Sağ ol."
Ardından Hale kapıya birkaç defa tıklattı. Kapıyı annesi açtı. Beni gördüğüne pek sevinmemişti.
Hale sesini yükselterek;
"Babam nerde?" Diye sordu.
Annesi şaşkın bir vaziyetle;
"İçeride kızım." Dedi.
"Çağır bana!"
"Neden?"
"Çağır işte anne!"
Kadın içeriye doğru gittiği vakit Haleye yaklaşıp;
"Sakince konuş. Onlar ne olursa olsun senin ailen." Dedim.
Hale;
"Evet haklısın. Öz babam kendi çıkarları için beni kurban ediyor. Satılık mıyım ya ben?"
"Deme öyle."
"Öyle ama, yalan mı?"
Ardından Hale'nin babasının gelmesiyle irkildik. Geriye doğru birkaç adım attığım vakit Hale elimden tutarak beni durdurdu.
"Gitme, yanımda kal."
Dediği gibi yaptım. Yanında kalarak tüm konuşmaya şahitlik ettim. Hale babasından hesap soruyor ve Kamuran'ın bize söylediği her şeyi babasına bizzat söylüyordu. Babası boynunu eğerek tüm bu ithamlari kabul etti. Kendini Hale'ye affettirmeye çalışıyordu. Tatlı tatlı sözler söyleyip Haleyi manipüle etmeye çalışıyordu.
Fakat Hale babasının oynadığı bu tatlı oyuna kanmayıp babasına oldukça sert konuştu.
Ardından babasına telefonunu uzatarak polisi arayıp kendisini ihbar etmesini istedi. Annesi bir yandan babasi diger yandan Hale'nin bu kararından dönmesi için Haleye yalvarıyorlardı. Fakat Hale oldukça kararliydi. Kendisi polisi arayarak telefonu babasına uzattı. Babası son kez avcısına acı dolu bir bakış atan av gibiydi. Hale'nin kararında istikrarlı olduğunu anladığı vakit kendini ihbar etti. Birkaç dakika sonra da polisler gelerek adamın bileklerine kelepçe takıp karakola götürmek üzere araca bindirdiler. Hale'nin annesiyse bu yaptığı şeyden dolayı Haleye kızıyordu.
"Babandı o senin."
"Yapılır mı bu he?"
"Nasıl evlatsin sen?"
Hale bu sözler karşısında elimi iyice sıktı. Ardından annesine;
"Bana bunları yapan da öz babamdı anne." Dedi.
Ardından bana dönerek;
"Hadi gidelim burdan Yavuz." Dedi.
Birlikte arabaya binip oradan uzaklaştık. Salih'e verdiğim sözü tutarak onların evine gitmek üzere yol aldık. Yol boyunca Hale ağlıyordu. Ağlamasını bizden saklamaya çalışıyordu. Fakat beceremiyordu. Elimi ona doğru uzattım. O da sıkıca tutarak elimi kavradı. Benden aldığı destekle biraz daha yumuşamıştı.
Salihlerin evine vardığımız vakit Salih aniden arabayı durdurdu. Ve ardından hızlıca arabadan indi. Onun inmesiyle Haleyle bende arabadan indik. Gördüğümüz manzara karşısında oldukça şaşkındık. Gülizar Kamuranla konuşuyordu.
Kamuran;
"Ben böyle bir adamım işte. Beni tüm bunlara rağmen bekler misin?"
Gülizar;
"Beklerim!"
Kamuran şaşırmış bir vaziyetle;
"Nasıl yani? Gerçekten beni bekler misin? Tüm bu yaşananlara rağmen hem de!" Dedi.
Gülizar ürkekce Kamuran'ın ellerini tutarak;
"Beklerim Kamuran, tüm bu yaşananlara rağmen beklerim. Ama sen de çok bekletme olur mu?" Dedi.
Kamuran hafif sulanan gözleriyle;
"Ben söz veremem. Ne kadar yatarım bilmiyorum. Ama sen ne kadar olursa olsun beni bekleyeceğine dair söz verir misin?" Diye sordu.
Gülizar;
"Söz!"
Kamuran;
"İçeriden çıkmak için bir sebep verdin bana. Sayende gün sayacağım."
Ardından ikisi de buruk bir şekilde gülümsedi. Diğer taraftan siren sesleri iyice bize doğru yaklaşıyordu. Karşılaştığımız bu şaşkınlığı sindirmeye çalıştığımız vakit polisler geldi ve ardından aynı Hale'nin babasına yaptıkları gibi Kamuran'ın bileklerine kelepçe takıp onu arabaya bindirdiler.
Anlaşılan Kamuran bizden sonra Gülizar'ın yanına giderek ona veda etmiş ve sonrasında da kendini ihbar etmişti.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.83k Okunma |
561 Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |