22. Bölüm

{DURUŞMA}

Merve
mervetvc_

Duruşma sabahı

İlk defa kafamı yastığa koyduğum vakit, sabah olmasın diye dua ettim. İlk defa güneş doğmasın, biz bu karanlığın içine hapsolalım istedim.

Veya tüm bu yaşananlar bir kâbus olsun. En kötü yerinde uykumdan uyanayım. Sonra şükredeyim sabaha. Beni böyle bir iffetten kurtardığı için..

Ama öyle olmadı. Bu kez kurduğum alarma ihtiyaç duymadan kalkmıştım yatağımdan. Zaten gece boyu bir tutam uyku girmemişti gözüme. Uyanır uyanmaz Zeynep’in yanına gittim. Hâla uyuyordu. Gülizar da onunla beraber, yanıbaşına uzanmış uyuyordu. Yanlarına yaklaşıp bir süre sessizce onları izledim. O esna da icimden;

"Sevdiklerini de alıp kaç git buralardan Yavuz!" Diye geçirdim. Pekte fena bir fikir değildi aslında. Şimdi kaçıp gitsek buralardan, kurtulsak bizi bu kötülüğe mahkum edenlerden.. geride kalan kimse sormazdı bizi. Merak etmezlerdi. Bir zamanlar varlardı; bir anda yok oldular derlerdi sadece. Ama kaçmak neyi değiştirecekti? İnsan kendinden kaçabilir miydi? İnsan en çok kendisinin esiri olmaz mıydı?

Zeynep’in gözlerini aralayıp bana baktığını fark ettim. Yavaşça yanına sokuldum. O esnada elimi, eliyle sıkıca tuttu. Sonra da fısıldayarak;

"Yanıma uzan baba." Dedi.

Yavaşça yaklaşarak Zeynep’in yanıbaşına uzandım. Gülizar bir uçta ben bir uctaydım. Zeynepte ikimizin ortasındaydı.

Zeynep bana doğru dönerek;

"Bu an sana bir şeyi anımsattı mı?" Diye sordu.

O esnada Gülizar, kafasını yastığa hafifçe yukarı doğru sürttü. Ardından da gözlerini yavaşça açtı. Gözlerini açtığında gördüğü ilk yüz benim yüzüm olmuştu.

Gülizarla göz göze geldiğimiz de Zeynep’in ne demek istediğini anlamıştım. Aynı sahneyi Hale varkende yaşamıştık. Bir aradaydık, üçümüz. Hale bir uçta ben diğer uctaydim. Zeynep yine ortamızdaydı. Benden babası, Haleden de annesi olmasını istemişti. Benimde en büyük isteğim bu yöndeydi. Ama şuan yanımızda Hale değil Gülizar duruyordu. Bir kere daha bu acı gerçek suratıma çarpıp, yüzleşmek zorunda olduğumu hatırlattı bana. Hızlıca yerimden doğrularak kalktım. Üstümü düzelterek;

"Duruşmaya geç kalmayalım." Dedim.

Ardından da odadan ayrıldım. Kendimi banyoya atıp yüzüme buz gibi su çarptım. Ama hiçbir soğuk dindirmeye yetmezdi içimdeki sıcağı.. içimi yakıp kavuran bu yangın çoktan küle çevirmişti bedenimi.

Son kez dedim; son kez güçlü dur Yavuz. Bugün her şey bitecek. Kavuşacaksın kızına tekrardan. Ve bu umuda sığınarak, tekrardan kendimi salona attım. Gülizar mutfakta kahvaltı hazırlıyor, Zeynepse koltuğa oturmuş öylece yeri izliyordu. Yanına oturarak;

"Bugün yeniden kavuşacağız birbirimize." Dedim. Zeynep bana dönerek gülümsedi. Ardından söze girdi;

"Seni tanımadan önce gerçek babamı çok merak ediyordum. Onunla konuşmak ve onu affetmek istiyordum. Tekrardan babam olmasına izin verecektim. Ama seni tanıdıktan sonra, hepsinin ne kadar değersiz olduğunu anladım. Çünkü değer bilmeyen birine değer verilmezdi. Sen bana her şeyinle baba oldun. Sana tekrardan teşekkür ederim. İyiki hayatıma dahil oldun. Bugün mahkeme hangi kararı verirse versin benim babam sensin. Ve bu gerçeği hiçbir şey değiştirmeyecek."

Zeynep’e sıkıca sarıldım. Kokusunu iyice içime çektim. Bir yandan da ona veda etmeye hazırlamıştım kendimi. Sanki bir daha onu göremeyecekmişim gibi hissettim. Elimle yüzünü kavrayarak, yüzünü okşadım. Hiç olmadığım kadar baba şefkatiyle Zeynep’e sarılıyor, yüzünün tüm hattını hafızama kazıyordum.

Gülizarın yanımıza gelip;

"Masa hazır!" Demesiyle ayrıldık birbirimizden. Zeynep son kez bir bakış attı bana. Bu bakışında hayranlık ve gurur vardı. Belki ikimizde birbirimize habersizce veda etmiştik. Ya da kendimizi bu duruma hazirlamistik.

Kahvaltı ettikten sonra Zeynep’in tekrar midesi bulandı. Ardından lavaboya giderek ne yediyse çıkarttı. Bu hastalık yüzünden doğru düzgün yemek yiyemiyordu. Son zamanlarda zayıflamaya başlamıştı.

Gülizar, Zeynep’in kirlenen üstünü değiştirmesine yardım etti. Bende o esna da sofrayı kaldırdım. Her şey tamam olduğunda Salihin bizi duruşmaya götürmesi için gelmesini bekledik. Birkaç dakika sonra kapı çaldı.

"Salihtir bu." Dedim.

Ardından kapıyı açtım. Gelen Salihti. Fakat yalnız gelmemişti. Yanında Efe ve Efenin annesi Müjgan da vardı. Onları beklemediğimden şaşırmıştım.

Efe;

"Zeynep’i görebilir miyim?" Diye sordu.

Bende;

"Tabii!" Diyerek onları eve aldım. Efe koşarak salona, Zeynep’in yanına gitti. Efenin annesi Müjgan o esna da söze girdi;

"Kusura bakmayın rahatsız ettik. Ama Efe Zeynepi görmek için tutturdu."

Kadına doğru tebessüm ederek;

"Yok canım ne kusuru! Iyiki geldiniz, bu Zeynep’e çok güzel moral olacaktır." Dedim.

Ardından Salihe baktığımda ise mutfaktaki sandalyeye oturmuş, bir elini de sandalyenin kolunda tutarak, yüzünü eline yaslamış bir vaziyette Müjgana baktığını fark ettim. Ama bu bakış birbirimize baktığımız bakıştan çok farklıydı. Sanki bir kedi yavrusu görürsünüz de onu incitmeye kıyamazsınız, ağzınızı büzerek bebeksi sesler çıkarırsınız ya Salihin hali aynı o biçimdi.

Yanına giderek Salihin koluna vurdum. O esnada düşecek gibi oldu. Ardından doğrulup bana sert bir bakış attı.

"Biz ne derdindeyiz sen ne derdindesin be kardeşim!" Dedim.

O an yaptığının farkına varıp mahçup olmuştu. Ardından utanıp, yanakları da kızarmaya başlamıştı.

Gülizar, Zeynep ve Efenin yanımıza gelmesiyle evden ayrılıp yola koyulduk. Duruşmaya gitmeden önce Efe ve annesini evine bıraktık. Ardından da duruşmadaki yerlerimizi aldık.

Ortam oldukça ciddi ve gergindi. Zeynepi ilk önce salona almayıp, pedagog eşliğinde ifadesini alıyorlardı.

Hakim ilk önce Zeynep’in sözde babası Zülfikarı dinliyordu. Zülfikar Zeynepi çok sevdiğini ve geçmişte onu terk ettiği için çok pişman olduğunu söylüyordu. Bu samimiyetsiz cevaplardan sıkılıp bakışlarımı farklı bir yöne çevirdiğim esnada Halenin de duruşmaya geldiğini fark ettim. Öylece oturmuş bana bakıyordu. Ona baktığımı fark edince güldü. Bu gülüşte kırılganlık vardı. Fakat bu gülüşüyle aynı zamanda bana destek olduğunu belirtmek istemişti.

Ardından hakim bana söz verdi. Beni elegeciren heyecanımı yenerek söze girdim;

"Zeyneple kan bağımız olmayabilir. Onun öz babası olmayabilirim. Fakat Zeynep benim kızımdır. Ve bu gerçeği kimse değiştirmeyecek. Dokunmayın bize hakim bey. Lütfen yalvarırım size. Biz böyle mutluyuz. O adam Zeynepi gerçekten istemiyor!"

Adam bu sözlerime sinirlenerek bağırıyor, söylediklerimi yalanlıyordu.

Ardından hakimin sert uyarısıyla sustu.

Hakim;

"Duruşma için bir tanık varmış. Söyleyin ona gelsin!" Dedi.

Ardından mahkeme salonunun kapısı açıldı. İçeriye giren kisiyse Kamuran oldu. Onu orda beklemiyordum. Fakat gördüğümde şaşırmamıştım. Sadece kırılmıştım. Bir zamanlar abim diyip, her türlü derdimi anlattığım kişi şuan karşımda beni kötülüyordu.

Hakimin Kamurana söz vermesiyle, Kamuran söze girdi;

"Hakim bey, Zülfikar Zeynep’in öz babası. Zeynep’in yeri gercek babasının yanıdır."

O esnada hakim Kamuranın sözünü keserek;

"Bırak ona da biz karar verelim." Dedi.

Kamuran utanmış bir vaziyette devam etti;

"Yavuzun şuan bir işi yok. Yani bir geliri yok. Üstelik bir evide yok. Şuan oturduğu ev ona ait değil. Ayrıca Gülizarla apar topar evlenmesini de garip buluyorum. Bu apaçık dava için yapılan bir hamledir. Bu evlilikten önce Yavuzun evine evli bir kadın geliyor ve orada kalıyormuş."

Kamuran bu sözleri söylerken bir yandan da Haleye bakıyordu. Hale bu sözler karşısında daha fazla dayanamayıp duygularına teslim olmuştu. Bense öfkeme yenik düşerek Kamurana sesimi yükseltmeye başlamıştım. Hakim bu durum karşısında salondaki herkesi susturup sadece avukatlara söz hakkı verdi. Avukatların da konuşmasından sonra Zeynep salona geldi. Ardından hakim onu orta yere çağırarak sordu;

"Zeynep kızım, sen kiminle kalmak istiyorsun? Velayetini kime verelim?"

Zeynep hızlıca dönüp bana baktı. Ardından göz kırptı. Ve söze girdi;

"Benim babam Yavuz Göremdir. Velayetimin onda olmasını istiyorum."

Ardından Zülfikar tekrar sesini yükseltti. Hakim onu tekrar susturdu. Ardından söze girdi;

"Karar verilmiştir, Zeynep Akman'ın velayetinin öz babası Zülfikar Akmana verilmesi..."

O esnada tüm sesler sustu benim için. Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyormuş gibi hissettim. Nefesim kesildi. Gözlerimin kararmasıyla ayakta durmakta güçlük çekiyordum. Gülizar ve Salihin yardımıyla kendimi salondan dışarıya atabildim. Hale de hızlıca peşimizden geldi. Benimle konuşmadı. Ama bana acı dolu bir bakış atarak, beni seyretti. Ardından Zülfikar ve Zeynepte salondan çıktı. Zülfikar Zeynepi zorla onunla gelmesi için sürüklüyordu. Ama daha fazla direnemeyip Zeynep’i serbest bıraktı. Zeynep;

"Baba!" Diye bağırarak bana sarıldı.

Bende ona sıkıca sarılıp;

"Affet kızım beni.." Dedim.

Zeynep geri çekilip gözümden akan yaşları parmaklarıyla sildi. Ardindan;

"Sen üzülme baba, ben geleceğim yine sana. Kaçacağım o evden. Sen yeterki beni unutma olur mu?" Dedi.

Tekrar sıkıca Zeynep’e sarılarak;

"Unutur muyum.. insan evladını unutabilir mi?" Dedim.

Zülfikar yanımıza yaklaşarak Zeynepi benden uzaklaştırdı. Ardından bana;

"Kızımdan uzak dur!" Dedi.

Ve zorla Zeynepi peşinden sürükleyerek oradan ayrıldılar. Bense olduğum yere yığıldım. Gülizar koşarak kolumdan tuttu. Ardından avukat yanıma gelerek;

"Kamuran beyin söyledikleri olmasa velayet bizdeydi. Çok üzgünüm Yavuz bey." Dedi.

Ardından Salihte yanıma geldi. Gülizarla beraber beni teselli etmeye çalıştılar. Fakat ben Kamuranı gördüğüm esnada yerimden hızlıca kalkarak, Kamuranın yakasına yapışarak;

"Nasıl yaptın sen bunu bana? Abimdin sen benim! İnsan kardeşine bunu yapar mı?" Dedim.

O esnada Kamuran bozulmuştu. Bana acır vaziyette bakarak;

"Üzgünüm. Ama bu savaşı sen başlattın." Dedi.

Ardından hızlıca yanımdan uzaklaşarak oradan ayrıldı. Hale de hızlıca peşinden gitmek için yeltendiginde ona seslendim;

"Hale dur! Sende gitme. Sende bırakma beni ne olur.."

Hale önce gitmek için bir adım attı. Fakat sonra hızlıca koşarak bana sarıldı. Ardından kulağıma fısıldayarak;

"Seni seviyorum. Ama bu sefer olmaz Yavuz. Onlar bunu hak etmiyor. Onlar Kamuran gibi değiller. Onlar iyiler." Dedi.

Ardından yanağıma bir öpücük kondurup, oradan hızlıca uzaklaştı.

Kafamı Gülizar ve Salihe çevirdiğimde ise kırılmış ve sert bir bakışla bana bakıyorlardı. Kendimi toparlayarak Gülizarın yanına gittim. Ve ona elimi uzatarak;

"Hadi, evimize gidelim." Dedim.

Yüzündeki sertlik yerini tebessüme bırakmıştı. Elimi tuttu. Oradan hızlıca ayrılıp, arabaya bindik ve eve gitmek üzere yola koyulduk.

 

Bölüm : 26.12.2024 23:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...