17. Bölüm

{GEÇMİŞTEN GELEN ACI}

Merve
mervetvc_

Yeni bir hafta, yeni bir umut diyerek açmıştık gözlerimizi sabaha..

Kulaklarımda hala Kamuranın sesi yankılanıyordu. Bizi mutlu etmemek için ettiği yemin ve o acıklı ama aynı zamanda içinde biriktirdiği öfkesinin sesini unutmak mümkün değildi.

Ama güçlü durmam gerekiyordu. Hem kendim için hemde Zeynep için.. onun bu olaylardan etkilenmesine izin vermemeliydim. Zaten hastalığını öğrendiğinden beri okula gitmiyor, derslerle alakasını kesmişti. Evden dışarıya biz çıkmadığımız müddetçe adım bile atmıyordu.

Hale okul için hazırlanırken bende Zeynep’i uyandırmaya çalışıyordum.

"Kalk artık uykucu, geç kalacağız bak!"

Gözlerini yarım aralarayak;

"Gitmesek olmaz mı?" Diye sordu Zeynep.

"Olmaz! Doktora gitmezsek nasıl iyileseceksin?"

Başını yastıktan kaldırıp, oturur bir vaziyet aldı. Ardından da kısık sesle;

"İyileşecek miyim ki?" Diye mırıldandı.

O an içimin cız ettiğini hissettim. Nefesim daralmaya başladı. Fakat umudumu hiçbir zaman kaybetmeyecegime dair söz vermiştim kendime.. çünkü bizi ayakta tutan şey, sığındığımız umudumuzdu.

"Sana bir hikaye anlatayım mı küçük hanım?"

"Anlat."

"Bir gün bir çocuk varmış. Bu çocuk geleceğe dair hayaller kurarmış. Ama bu hayallerini birileri bu çocuktan çalmış.."

Zeynep sözümü keserek şaşkın bir vaziyette;

"O nasıl oluyor ya öyle?" Diye sordu.

Gülerek;

"Ee anlatıyorum ya işte! Sende ne sabırsızsın ya."

"Tamam ya kızma."

Ardından anlatmaya devam ettim.

"Bu çocuk hayallerinin çalındığını önce abisine söylemiş. Abisi de karamsar bir şekilde; asıl suç sende, sen gerçekleşmeyecek hayaller kurarsan birileri o hayalleri alır senden demiş. Ama çocuk vazgeçmemiş. Bu seferde gidip yetimhanenin müdürüne anlatmış derdini. Demiş ki ona; birileri benim kurduğum hayallerimi çaldı benden.. müdür önce alay eder gibi gülmüş bu zavallıya. Sonra da çalınma işleriyle polis ilgileniyor evlat! Benim yapabileceğim bir şey yok demiş. Ertesi sabah çocuk yurdun önünde bir polis görmüş. Koşarak polise, ben şikayetçiyim! Benim hayallerimi çaldılar. Bir şey yapın. Diye dert yanmış. Polis ilk defa bu kadar garip ve masum bir şikayete şahit olmuş. Çocuğa dönerek, sen şunu biraz daha düzgün anlat bakayım. Demiş. Çocuk anlatmaya başlamış; önce bir ailem olmasını istedim. Benim yok, ama onların var. Sonra arkadaşlarımın olmasını istedim. Ama bende yok, onlarda var. Bir evim olsun istedim. Ama yine bende yok, ama onlarda var. Ne istediysem hepsi onlarda var. Benim kurduğum hayallerin hepsi onlarda var!

Polis eğilerek bu çocuğun elini tutmuş ve demiski;

Onlarda olmayan fakat sende olan bir şeyi sana söyleyeyim mi?

Çocuk şaşırmış. Her şey onlar da zaten. Bende olup onlar da olmayan şey nedir? Demiş. Poliste; umut. Demiş. Çocuk tekrar şaşırarak sormuş. Umut mu?

Polis kafasını sallayarak evet demiş. Sonra da eklemiş; onlar, zaten her şeye sahibim diye düşünüp umursamıyorlar. Ama bazen umursamadığın şeyler birinin en önemli hayali olabilir. Ama onlar bilmiyor. Çünkü onlar umut etmeyi bilmiyor. Çünkü onlar umuda gerek duymuyor. Fakat sen; sen umut etmeyi bilirsin. Sen kurduğun hayallerin bir başkasında gerçek olduğunu bildiğin halde seninde bir gün o hayalleri gerceklestirecegine inanırsın. Yastığa başını her koyduğunda hayallerin için dua edersin. Zaten önemli olan şey de bu. Her şeyi istediğimiz an elde etsek yarının ne önemi kalırdı? Sen de onlardan daha değerli şey var çocuk. Sende umut var, sende gelecek var. Sen boşver onları..

Çocuk polise teşekkür edip oradan uzaklaşmış. İçi bir kıpır kıpır olmuş. Mutlu olmuş. Çünkü ilk defa biri ona güzel şeyler söylemiş. Ona güzel şeyler vaad etmiş. Sonra çocuk şükretmiş. Ve her gece dua etmiş. Her zaman kurduğu bu hayalleri bir gün gerçekleştireceğine inanmış."

Zeynep;

"Gerçekleştirmiş mi peki?"

"Gerçekleştirmiş tabii; öğretmen olmuş. Öğrencilerin en sevdiği edebiyat öğretmeni olmuş."

Zeynep şaşırmış bir vaziyetle;

"Nasıl?" Diye sordu.

Gülerek;

"Sadece bu da değil. Hiç ummadığı bir anda baba olmuş. Çok güzel bir kızı olmuş. Bu kız biraz inatçıymış. Ama babası onu çok seviyormuş. Her gün sükrediyormuş böyle güzel bir kızı olduğu için."

"Bu sensin!" Dedi Zeynep. Oldukça şaşkın ama bir yandan da duygulandığı için titreyen sesiyle.

Zeynep’e sıkıca sarıldım. Ardından ellerini tutarak;

"Hiçbir zaman umudunu yitirme. Çünkü ben öyle yapıyorum. O günkü polisle konuşmam bana bunu öğretti. Ve sakın unutma; şuan da yaşadığın hayat, önceden kurduğun hayallerin bir kısmı. Bir kısmını gerceklestirdin. Şimdi hepsini yavaş yavaş gerçekleştirmek için adım at." Dedim.

Zeynep tekrar bana sıkıca sarılıp;

"Iyiki hayatıma dahil oldun. Iyiki benim babam oldun. Seni çok seviyorum. Sen benim gerçekleşmiş en büyük hayalimsin." Dedi.

O an duygularıma mukayyet olamadım. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Bir yandan ben diğer yandan da Zeynep ikimizde birbirimize sarılmış bir vaziyette ağliyorduk. Ardından odaya Halenin girmesiyle kendimizi toparladık.

Hale;

"Üzgünüm ama sarılmayı bırakıp hazırlanmanız gerekiyor. Yoksa randevuya geç kalacaksınız." Dedi.

Kendimi dogrultup;

"Hale haklı." Dedim.

Ardından Hale gülerek;

"Zeynep’e hazırlanması için ben yardım ederim." Dedi.

"Ee tabii siz kadınlar modayı bizden daha iyi takip ediyorsunuz." Diye söylendim.

Ardından Hale beni kapıdışarı etti. Onlar hazırlanırken bende Zeynep’e yemesi için bir şeyler hazırladım.

Her şey tamam olduğunda da evden ayrıldık. Hale okula giderken, Zeynep’le bende Salihin arabasına binip doktora gitmek üzere yol aldık.

Hastaneye vardığımızda Salih omzuma dokunarak;

"Her sey çok güzel olacak kardeşim." Dedi.

Ardından teşekkür bağabında eline dokundum. Sonrasında da Zeyneple beraber doktorun odasına girdik. Zeynep’e birkaç tahlil yapıldı. Ardından yine o tahlil sonuçlarının açıklanması için bekledik. Vakit bir türlü geçmek bilmiyordu. Hastanenin kokusu bir süre sonra midemi bulandırmaya başlamıştı. Salihin bana verdiği suyla ayakta durmayı başarmıştım. Ardından doktorun yeniden bizi odasına çağırmasıyla irkildim.

Doktor, önce Zeynep’i dışarı çıkarıp benimle özel olarak konuşmak istedi. O an kötü bir şeylerin olduğunu sezmistim.

Salih bana dönerek;

"Sen hiç merak etme, bu güzel prenses bana emanet." Dedi.

Ardından ağır bir vaziyetle doktora geri döndüm. Doktorun ağzından çıkan her kelime, kalbime ağır ağır işliyordu.

"Zeynepin hastalığı çok ciddi. Burda tedavi görmesi lazım. Hemen kemoterapiye başlamamız gerekiyor. Aksi halde hücre büyüyüp, diğer organlara da yayılmaya başlayacak."

Doktorun birkaç ilaç yazıp, elime verdiği reçeteye hastaneden ayrıldık. Yol boyunca hiç konuşmadım. Salih kötü bir şeylerin olduğunu fark etmiş olmaliki Zeynep’i oylamaya çalışıyordu. Arabadan açtığı şarkıyı yüksek sesle söylüyor, Zeynepte gülerek ona eşlik ediyordu. Eve vardığımızda Salih beni durdurup sordu;

"Neler oluyor Yavuz? Doktor kötü bir şey mi dedi?"

"Zeynep’in durumu ciddiymiş. Hastanede tedavi görmesi lazımmış."

Salihin de benim gibi yüzü düşmüştü. Omzuma dokunup, bir şey söylemeden oradan arabasına binerek uzaklaştı.

Bende ağır ağır adımlarla içeriye girdim. Zeyneple konuşmak için en doğru zamandı. İkimizde yalnızdık.

Onu dans eder bir vaziyetle odasından çıkarken gördüm.

"Konuşmamız gerekiyor." Dedim.

Zeynep kötü bir şey söyleyeceğimden emin bir vaziyetle benden uzaklaşmak istedi.

"Çok yorgunum ben! Sonra konuşalım."

"Ama şuan konuşmak lazım."

Zeynep hızlıca odasına girerek kapıyı kapattı. Yanına gitmek için odaya yaklastigim esnada ağladığını duydum. Hızlıca kapıyı açmak istedim. Fakat Zeynep;

"Söylediğin gibi yapacağım baba, umudumu hiçbir zaman kaybetmeyecegim. Sadece beni şimdi yalnız bırak."

Söylediği gibi yaptım. Odasından uzaklaşarak kendimi salondaki koltuğa bıraktım. Hale okuldan dönene kadar da ordan hiç kalkmadım.

Hale eve geldiği vakit, zamanın bu kadar hızlı islediginin farkında değildim. Ona doktorun söylediklerini anlattım. Bana verdiği güven ve destekle, odasından akşama kadar çıkmamış fakat Hale'nin zorunlu ricası üzerine odadan çıkan Zeynep’e her şeyi anlatmaya başladım.

"Hastanede tedavi görmen gerekiyor. Yoksa hastalığın düzelmez, diğer organlarada yayılır."

"Ben tedavi olmak istemiyorum!" Dedi Zeynep.

Hızlıca yerimden kalkarak;

"Ne diyorsun sen Zeynep!" Dedim.

O an Hale beni kolumdan tutarak;

"Sakin ol Yavuz." Dedi.

Ardından Zeynep’in iki omzunu tutarak, sakin bir ses tonuyla;

"Tedavi olmazsan iyileşemezsin ama Zeynepcim. Ben ve baban senin iyi olman için her şeyi yapmaya hazırız." Dedi.

Zeynep Haleden uzaklasarak;

"Hastalığımı araştırdım; mide kanseri olan hastalar kolay kolay iyilesemiyormus. Zaten eninde sonunda öleceğim. Bari evimde sevdiklerimle.."

O an lafını bölüp ona sıkıca sarıldım. Ardından yüzüne bakarak;

"Senin için cabalamazsam, seni öylece ölüme terk edersem vicdanımın rahat mı olacağını düsünüyorsun? Tedavi olacaksın Zeynep. Kendin için degilse bile bizim için. Sevdiklerin için, seni sevenler için."

O esnada şiddetli bir şekilde kapı çaldı. Kapıdaki kişi her kimse hem kapıya vuruyor hemde bağırıyordu.

Hızlıca yerimden kalkıp kapıyı açtım. Tanımadığım bir adam kapıda belirdi. Onu daha önce hiç görmemiştim.

"Kimsiniz? Niye alacaklı gibi vuruyorsunuz kapıya?" Diye sordum. Tüm öfkemi kusarmışcasına, kuvettli bir ses tonuyla.

Adam gülere;

"Alacaklıyım kardeş!" Dedi.

Bu tavrı beni daha çok öfkelendirmisti. Kendimi kontrol edemeyip, adamın yüzüne bir yumruk atmaya yelkendigim esnada Hale kolumdan tutarak;

"Ne yapıyorsun Yavuz?" Dedi.

Ardından adama dönerek;

"Siz kimsiniz beyefendi?" Diye sordu.

Adam;

"Ben Zeynepin özme öz babasıyım. Kızımı almaya geldim." Dedi.

Oldukça ciddi ve kararlı görünüyordu. Haleyle ikimiz bu cevabı duymayı beklemiyorduk. Şaşkın bir vaziyette birbirimize bakarken, Zeynep bir anda kapının önünde belirdi. Yarı sulanan gözleriyle adama bakıyordu. Onun için bu adam geçmişten gelen bir acıydı. Ardından adama;

"Sen.. Sen benim babam mısın?" Diye sordu.

Adam;

"Evet kızım. Geçmişte seni bıraktığım için çok pişmanım. Seni almaya geldim." Dedi.

Simdi ne olacaktı? Zeynep her şeye rağmen kurduğumuz bu aile bağını yok sayarak bu adamla gitmeyi kabul mu edecekti?

 

Bölüm : 27.12.2024 00:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...