39. Bölüm

{İÇİMİZDE Kİ ÇOCUK}

Merve
mervetvc_

1 ay sonra

Kamuran hapse gireli neredeyse bir ay kadar olmuştu. Efe'nin babası Kayhansa bir aydır nihayet özgürlüğüne ulaşmış, ailesine de tamamıyla kavuşmuştu.

Salih bu duruma ne kadar belli etmese de bozulmuştu. O naif gönlü Müjgan'ı seçmişti. Salih Müjgan'ı seviyordu. Fakat onun kocasını sevdiğini de biliyordu. Bu yüzden sevdasını kalbine gömerek vazgecmisti. Ama içten içe acı çekiyor ve bu durumu benimle paylaşmaya çekiniyordu. Belki de evli bir kadından hoşlandığı için kendinden utanıyordu.

Gülizar ise ara ara Kamuran'ı ziyarete gidiyordu. İçimizde Kamuranla en iyi anlaşan Gülizardı. Bu kadar yakinlasmalarina şaşmamalı; ikisi de aynı yerden yaralanmıştı. Belki de birbirlerine iyi gelip yaralarını saracaklardı birlikte.

Zeynep bir aydır kemoterapi görüyordu. Bu sebepten ötürü saçları tamamıyla dökülmüştü. Doktor durumunun kötüye gittiğini söylemişti. Hastalık diğer organlara da yayılmaya başlamıştı. Bu süreçte ne benim ne de Hale'nin psikolojisi ve mentali yerinde değildi. Son zamanlarda yaşadıklarımız oldukça ağırdı. Bir yandan da Zeynep’in hastalığıyla mücadele ediyorduk. Hale beni ne kadar motive etmek icin güzel şeylerden bahsedip olumlu konuşsa da içten içe onun da endişe duyduğundan emindim. Zeynep gözümün önünde iyice zayıflamış, ermişti. Fakat benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kendime kızıyordum. Her gece dualara sığınıyordum.

Hale de Zeynep’e moral vermek için peruk saç almıştı. Bu sayede ara ara Zeynep’in saçlarını tarıyordu. En azından Zeynep’in öyle hissetmesini sağlıyordu bu durum.

Ankara ise bir aydan sonra ilk defa böyle sıcak ve güneşli bir güne uyanmış gibiydi. Hastanenin penceresinden yansıyan güneş, içimizi ısıtıyordu. Fırından sıcacık çıkan poğaçalar ve hastanenin kantininden aldığım çaylar eşliğinde odaya girdiğim vakit, Hale yine Zeynep’in peruk saçlarını tarıyordu. Tepsiyi komodinin üzerine bıraktıktan sonra;

"Mis gibi sıcacık poğaça getirdim size, hem de peynirli ha!" Dedim.

Zeynep aniden sevinçten olmalı havaya doğru sıçradı. Bu sıçramayla başındaki peruk yere düştü. Ardından onun bu hareketine baş dönmesi eşlik etti.

Hale;

"Zeynepcim ani hareketler yoktu unuttun mu?" Dedi.

Bense panikle Zeynep’in kolundan tutarak;

"İyi misin?" Diye sordum.

Zeynep o kadar yorgun ve halsizdi ki Soruma cevap bile verememisti. Onu yatağın ucuna oturttum. Ve sordum;

"İlacını icmedin değil mi?"

"Aç karnına içince midem bulanıyor."

Hale komodinin üzerine bıraktığım tepsiyi alıp yanımıza geldi. Ardından poğacaları poşetten çıkararak bize ikram etti.

"O halde hızlıca yemeğini ye ve sonra da ilacını iç."

"Tamam."

"Hiç ekşitme yüzünü. O poğaçalar bitecek."

"Baban haklı bir tanem."

Zeynep bizim zorlamamızla poğacayı bitirdi. Ardından da ilacını içti. Sonrasında da uyumak için yatağına uzandı. Onu o halde görmek beni mahvediyordu. Ona üzülüyor olmam aniden tansiyonumun düşmesine neden oluyordu. Yine fenalasınca kendimi odadan dışarıya zor attım. Hale durumu Zeynep’e çaktırmayıp peşimden geldi. Koluma girerek ondan destek almamı sağladı.

"Sakin ol hayatım, bak böyle olmaz."

"Elimde değil Hale. Zeynep’i kaybetmekten korkuyorum."

"Her şey düzelecek, güven bana."

Ardından beni yanıbaşımda duran tekli koltuğa oturttu. Sonra da elime su tutusturdu.

"Su iç biraz iyi gelir."

Birkaç dakika sonra kendime geldim. Fakat Hale hâla benim için endiseleniyordu.

"İyiyim merak etme." Dedim onu rahatlatmak için.

Ardından Zeynep’in yanına gitmeye yeltendigim vakit Hale beni durdurdu.

"Lunaparka gidelim mi?"

"Anlamadım?"

"Ben hayatımda hiç çarpışan arabaya binmedim. Gidelim mi? Zeynep’e de moral olur hem."

"Doktordan izin almak gerek."

"Eee alalım o zaman Yavuz."

Ardından elimi tutarak beni adeta bir çocuk gibi ordan oraya çekistirmeye başladı. Nihayet doktoru bulduğumuz vakit Zeynep için zar zor izin alabilmistik. Hale doktordan izin kopartınca kocaman bir sevinç çığlığı atmıştı. Onun böyle içten sevinmesi bana da moral olmuştu. Hızlıca Zeynep’in yanına gidip onu da bize eşlik etmesi için hazırladık. Fazla yansıtmasa da o da lunaparka gideceğimize sevinmişti. Her şey tamam olduğunda hastanenin yakınlarındaki bir lunaparka gittik. Hale afacan çocuklar gibi ziplayarak çarpışan arabaları işaret ederek;

"Ayy şuna bakın! İnsanlar nasıl da güzel eğleniyor." Dedi.

Ardından Zeynep’in koluna girerek;

"Yavuz biz geçiyoruz. Sen biletleri halledersin artık." Dedi.

"Emrinize amadeyim efendim."

Ben biletleri hallederken Zeyneple Hale ordan oraya kosusturuyorlardi. Zeynep bu atmosfer sayesinde biraz daha açılmış ve kendine gelmişti. Nihayet bilet kuyruğundan çıktığım vakit ikisi dönme dolaba binmiş bana el sallıyorlardı. Onları gülerken görmek her şeye bedeldi. O iki gülüş için her şeyimi verirdim. Dönme dolaptan indikleri vakit çarpışan arabaya bindik. Ben tek, Hale ve Zeynep beraber binmislerdi. Tur başladığı vakit adeta düşmanlarıymışım gibi bana çarpmaktan vazgecmiyorlardi.

Hale;

"Sen misin bizi köşeye sıkıştıran he!"

Zeynep;

"Al sanaaaa"

Pat pat

Her bir çarpmada sağ sola savruluyordum. Ama bu durum istemsizce hoşuma gidiyordu. Onların bana savunma yapmasıyla diğer oyuncular da beni kendilerine kurban seçmiştiler. Bir yandan Haleler diğer yandan da diğer oyuncular bana çarpıp duruyorlardi. En sonunda araçtan düşerek yere yapışmıştım. Herkes bana gülmüş, rezil olmuştum. Ama Zeynep’e baktığım vakit onun ne kadar mutlu olduğunu görünce gerekirkse kırk bin kere rezil olmaya razıydım.

Saat ilerledikçe gitme vakti gelmişti. Sözde Zeynep için geldiğimiz bu park içimizdeki çocuğu uyandirmisti. Çocuklar gibi eğlenmistik. Gitmeyi hiç istemiyorduk. Fakat Zeynep’in fazla yorulmaması gerekiyordu.

Dönmek için arabaya bindiğimiz vakit Hale bir eli kulağında söze girdi;

"Küpem yok!"

"Nasıl yok?"

"Düşürdüm sanırım. Benim için değerliydi. Anneannemin hediyesiydi."

"Tamam canım buralarda bir yerlerdedir."

Ardından Zeynep arabada kaldı. Ben ve Hale küpeyi aramaya koyulduk.

"Yok ya!"

"Dur bir canım! Kesin çarpışan arabaların orda düşürdün bak."

Ardından çarpışan arabaların oraya giderek orada küpeyi aramaya başladık.

"Yok işte Yavuz."

"Buldum bak!"

Hale küpeyi elimden alarak inceledi. Ardından sevinç çığlığı attı.

"Ayyyy bulmuşsunnn!"

Ve bana sıkıca sarıldı.

O an hiç duymadığım bir sesin Hale diye sayıkladığını işittim.

"Hale...!"

Hale yavaşça benden geri çekilerek sesin geldiği yöne doğru bakındı. Yüzü bir anda düşmüş ve rengide solmuştu.

Biraz sıska, paltolu ve uzunca boylu bir adamdı. Daha önce sesini hiç duymamıştım. Siması da yabancıydı. Adam bize doğru birkaç adım atarak tekrardan söze girdi;

"Hale inanmıyorum, gerçekten sen misin?"

 

 

Bölüm : 27.12.2024 00:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...