Uykumdan, içeriden gelen sesler yüzünden uyandım. Yanıbaşımda duran telefonu elime alarak saate baktım. Öğlen olmuştu. Uzun zaman sonra ilk defa böyle aralıksız uyuyabilmiştim. Normalde kafamı yastığa koyduğum vakit, hava aydınlanincaya kadar gözlerime uyku girmiyordu.
Telefonu tekrar komodinin üzerine bırakıp, Zeynep’in alnına bir öpücük kondurdum. Sonra da onu bir süre uyurken izledim. O kadar masum duruyordu ki karşımda. Hatta artık bana benzemeye başlamıştı. Belki de ben öyle hissediyordum. Ama sanki kaşı, gözü aynı bendi. Ardından yattığım yerden doğrulup, odadan gelen seslere bakmak için çıkmaya yeltendigim vakit Zeynep yarı uykulu bir vaziyette bana seslendi;
"Baba.."
"Hemen geliyorum kızım."
Ardından odadan çıktım. Etrafa bakındığımda Gülizar ortalıkta görünmüyordu. Kendi odama gittiğim vakit kapının kapalı olduğunu gördüm. Gülizar benim odam da, ben ise Zeynep’in odasında yatıyordum. Onun orada olduğunu düşünerek kapıya tıklattım. Fakat ses vermedi. Ama odanın içinden takır tukur sesler geliyordu.
"Gülizar?" Diye seslendim.
Fakat yine ses vermeyince, endiselenip kapıyı açtım. Oda darmadağınık bir vaziyetteydi. Gülizar valizini yatağın ortasına koymuş, içine de birkaç kıyafet ve eşya yerleştirmeye çalışıyordu. Fakat valizi o kadar dolmuştuki kapanmayacak bir vaziyetteydi. Ama Gülizar ısrarla içine eşya tıkıştırmayı deniyordu.
Şaşkın bir sekilde;
"Ne yapıyorsun Gülizar?" Diye sordum.
Gülizar valizine sığmayan elbisesini eliyle yatağa doğru vurarak;
"Girsene be!" Diye söylendi. Oldukça öfkeliydi ve öfkesini eşyalarından çıkarıyordu. Aynı yatağın üzerinde duran valiz gibi içi dolmuştu. Ona yaklaşarak omzuna dokundum. O esnada ağlamaya başladı.
"Gülizar iyi misin?" Diye sordum.
Gülizar göz yaşlarını silerek;
"Merak etme, iyiyim. Toparlanıyordum bende." Dedi.
"Acele etmene gerek yok. Henüz boşanmadık, evliyiz."
"Olsun! Daha fazla burada kalmak istemiyorum."
Ardından yere düşen elbisesini tekrardan yerden alarak valize sığdırmayı denedi.
"O valiz daha almaz, dolmuş iyice baksana." Dedim.
Ardından elbiseyi elinden alarak;
"Sığmayan eşyalarını da sonra gelip alırsın. Burası kaçmıyor sonuçta bir yere." Dedim.
Ardından Gülizar valizini zor da olsa kapatarak yataktan indirdi. Ve sordu;
"Tahmini ne zaman boşanmış oluruz?"
Tam cevap vermeye yeltendigim vakit Zeynep acı içinde inleyerek bana çagırıyordu;
"Baba!"
"Baba ben iyi değilim."
"Gözlerimi açamıyorum!"
"Baba lütfen gel!"
Gülizarla beraber hızlıca Zeynep’in yanına gittik. Yorganını üzerinden çektiğimde Zeynep’in ter içinde olduğunu fark ettim. Ardından Gülizar eliyle Zeynep’in alnını kontrol etti.
"Ateşi var Yavuz!"
Elimi alnına dokundurdugumda Gülizarın haklı olduğunu anladım. Zeynep’in ateşi vardı. Titriyor ve üşüyordu. Dudakları mosmor olmuştu.
"Hemen hastaneye gitmemiz gerek!" Dedim. Oldukça korkmuş ve panik olmuştum.
Gülizar;
"Ben abime haber vereyim."
Gülizar Salihi aramak icin odadan ayrıldi. Bense Zeynep’le ilgileniyordum. Buz kesen elini tutarak;
"İyi olacaksın kızım." Dedim.
Zeynep titreyen dudaklarıyla zar zor konusabiliyordu;
"Baba.. ölüyor muyum ben?"
Bu soruyu duyduğum vakit, kalbime bir bıçak saplanmış gibi hissettim. Tuttuğum eli daha sıkı bir vaziyette tutarak;
"O ne biçim söz öyle. İyileşeceksin! Seninle yarım bıraktığımız her şeyi tamamlayacağız." Dedim.
Bir yandan da gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Zeynep yarı vaziyette gülümseyerek;
"İlk önce Hale hoca ile evleneceksin. Bana söz ver." Dedi.
Ağlamama hakim olamayıp;
"Söz kızım." Dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. Ardından Gülizar tekrardan odaya gelerek;
"Yavuz sen hazırlan. Ben Zeynep’e yardımcı olurum." Dedi.
Odama gidip üzerime elime ne geçtiyse onu giyindim. Mantığım ortadan kaybolmuştu. Doğru düzgün düşünemiyordum. Korkuyordum. Kötü düşünceler beni ele geçirmişti. Ara ara ağlamaktan nefesim kesiliyordu.
Hazırlandıktan sonra Zeynep’in yanına gidip elini sıkıca tuttum. Saçlarını okşadım. Ardından yanağını.. yüzü alev alev yanıyordu.
"İyi olacaksın!" Dedim ve bunu birkaç kez daha sayıkladım. Ardından Gülizar gelerek;
"Salih geldi!" Dedi.
Hızlıca yerimden kalkarak, Zeynep’i kucağıma aldım. Ardından arabaya binerek hastaneye gitmek üzere yol aldık.
"Daha hızlı sür Salih!" Dedim. Paniğim beni elegeciriyordu.
Salih;
"Sakin ol Yavuz, basıyorum işte bastığı kadar!" Dedi.
Ama yol benim gözümde büyüyordu. Saniyeler dakika gibiydi.. yol boyunca Zeynep’in elini hiç bırakmadım. Alnını kontrol ettiğimde ateşi hala vardı.
Zeynep gözlerini hafif aralayarak bana bakındı. Ardindan;
"Seni seviyorum babacığım." Dedi.
Ağlamamı bir türlü durduramıyordum. Burnumda acı bir sızı hissediyordum.
"Bende seni seviyorum. Hemde çok seviyorum." Dedim.
Ardından Zeynep’in gözleri geri kapandı. Yüksek ateşten bayılmış olmalıydı.
Nihayet hastaneye vardığımızda doktor hemen Zeynep’i muayeneye aldı. Bense korkudan titreyen bacaklarımla zar zor ayakta durabiliyordum. Salih yanıma gelip, omzumdan tutarak bana;
"Zeynep güçlüdür. Çünkü babasına çekmiş, belli. Yıpratma kendini Yavuz. Zeynep iyi olacak." Dedi.
Ardından karşımda duran koltuğu işaret ederek;
"Geç, otur biraz." Dedi.
Dediği gibi yaparak oturdum. Hepimiz merakla doktoru bekliyorduk. Doktorun kötü bir sey söylememesini umut ediyordum. Birkaç dakika sonra Hale'nin sesini duyar gibi oldum. Önce panikten saçmaladığımı düşündüm. Fakat kafamı sola doğru çevirdiğim vakit Hale bana doğru hızlı adımlarla yaklaşıyordu. Hemen oturduğum yerden kalkarak yanına gittim.
Hale;
"Zeynep nasıl Yavuz?" Diye sordu. O da oldukça korkmuş ve endiselenmis görünüyordu.
"Bilmiyorum." Dedim. Ardından ekledim;
"Senin nasıl haberin oldu?"
O esnada Gülizar söze girerek;
"Ben söyledim." Dedi.
Hale Gülizara doğru dönerek tebessüm etti. Ardından tekrar bana bakarak;
"Nesi vardı?" Diye sordu.
"Çok fazla ateşi var." Dedim.
Ardından Hale bir eliyle elimi tutuyor, diğer eliyle de omzumu sıvazlıyordu.
Ardından;
"Merak etme, iyi olacak." Dedi.
O esnada doktor Zeynep’in odasından çıktı. Hızlıca yanına giderek;
"Zeynep nasıl?" Diye sordum.
Doktor;
"Ateşi yeni düştü. Hastalık ilerliyor, acilen tedaviye başlamamız lazım." Dedi.
Ardından hastalıkla ilgili birkaç şeyden daha bahsetti.
Doktorla konuşmamız bittikten sonra Zeynep’i görmeye gittik. Bizi fark ettiğinde kısık gözleri kocaman olmuştu. Hızlıca ona yaklaşarak elini tuttum. Nihayet buz kesen elleri ısınabilmişti.
"Nasılsın?" Diye sordu Hale.
Zeynep Hale'nin elini tutarak;
"Artık daha iyiyim." Dedi.
Hale de gülümseyip yanağına bir öpücük kondurdu.
Bende;
"Bizi çok korkuttun." Dedim.
Ardından gözüm kapının girişindeki Gülizar ve Salihe takıldı. Onlar, içeriye girmeye çekiniyor olmalıydılar. Onlara seslenerek içeriye girmelerini istedim. Yavaş ve kontrollü adımlarla Zeynep’e yaklaşıtılar. Ardından Salih söze girdi;
"Prenses nasılsın?"
Zeynep gülümseyerek;
"İyiyim Salih abi sağ ol." Dedi.
Ardından Gülizar Zeynep’in elini tutarak;
"Sana bir sey olacak diye çok korktuk. Bir daha bizi böyle üzme, ol şu tedavini." Dedi.
Zeynep o esnada derince bir nefes aldı. Hala tedavi olmama konusunda ısrarcıydı.
Hepimizin odağı Zeynepteyken, Zeynep birden;
"Baba!" Dedi.
Elini tekrardan tutarak;
"Efendim?" Dedim.
Zeynep;
"Babam gelmiş!" Dedi.
"Ben hep burdaydım." Dedim şaşkın bir vaziyette.
Ardından kafamı çevirdiğimde Zeynep’in babası Zülfikarın odada oldugunu gördüm. Hızlıca doğrulup adama yaklaştım.
"Neden geldin?" Diye sordum.
Adam birden ağlamaya başladı. Fakat bu sefer mahkemedeki gibi sahte göz yaşları dökmüyordu. Gerçekten ağlıyordu. Zeynep’e doğru birkaç adım atarak;
"Kızımı görmeye geldim." Dedi.
Sinirden gülerek;
"Bu zamana kadar aklın neredeydi?" Diye çıkıştım.
Adam başını mahçup bir sekilde egerek;
"Kızımla konusmama izin verin." Dedi.
O esnada Hale omzuma dokundu. Ardından adamın bu isteğini onaylar biçimde başını salladı.
Adama dönerek;
"Onu üzersen seni.."
Adam lafımı bitirmeme fırsat vermeden;
"Herkes çıksın, fakat sen kal Yavuz. Söyleyeceklerimi seninde duymanı istiyorum." Dedi.
Zülfikar'ın bu isteğine şaşırmıştım. Herkes hızlıca odadan ayrıldı. Bense Zülfikar'ın dediği gibi yaparak odada kaldım.
Ardından Zülfikar ürkek bir şekilde Zeynep’in elini tuttu ve söze girdi;
"Beni affet kızım. Ben baba olmayı beceremedim. Bu saatten sonrada sana baba olamam. Ben annene çok aşıktım. Seni doğurduğu vakit ölecekti. Fakat bunu bile bile doğurdu seni, ölümü göze aldı. Ben senin yüzüne bakmaya cesaret edemedim. Çünkü annenin öldüğü gün, senin doğum günündü. Sana baktıkça anneni unutamıyordum. Sana zarar vermekten korktum. Yoksulluk falan bahaneydi. Seni bu yüzden terk ettim kızım. Annenden sonra kendimde dahil kimseyi sevemedim. Ama şimdi seni kendinden bile çok seven bir adam tanıdım. Bu adama helal olsun, bu adam harbi adammış. Sen onun gibilerine layıksın kızım. Benim gibi korkak biriyle yaşayıp ölmektense, böyle yiğit bir adamla sonsuza kadar yaşa. Yavuzla kalabilirsin. Seni zorla peşimden sürüklemeyecegim. Sadece tedaviyi kabu etmeni istiyorum. Annen sen yaşa diye öldü. Annen için yaşamak zorundasın kızım. Annen senin için ölümü göze aldı."
Ardından bana doğru dönerek;
"İzin ver tüm hastane masraflarını ben karşılayayım." Dedi.
"Gerek yok, ben hallederim." Dedim.
Fakat adam bu cevabı kabullenmeyip;
"Kızım için son kez iyi bir şey yapmama izin ver lütfen." Dedi.
Zeynep’e baktım; gözlerini onaylarcasina kapayıp açtı. Tekrar adama dönerek;
"Peki!" Dedim.
Ardından adam Zeynep’in elini öpüp, saçını okşadı. Sonra da bana teşekkür edip odadan hızlıca ayrıldı.
Bende Zeynep’in yanıbaşına oturup;
"Ee ne diyorsun küçük hanım, tedavi olacak mısın?" Diye sordum.
Zeynep elimi tutup, hafif tebessümle;
"Olacağım tabiiki! Daha görmem gereken bir düğün var." Dedi.
İkimizde gülmeye başladık. O esnada Hale yanımıza gelerek gülüyor olmamıza şaşırmıştı.
Şaşkın bir vaziyetle;
"Niye gülüyorsunuz?" Diye sordu.
Zeynep’e göz kırparak;
"O ikimiz arasında bir sır." Dedim.
Zeynepte bu cevabima kıkır kıkır güldü. Ardından oturduğum yerden kalkarak, Hale'nin iki elini de tutup;
"Her şeye yeniden başlıyoruz! Zeynep tedavi olmayı kabul etti. O İyileşecek ve biz çok güzel bir aile olacağız." Dedim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.83k Okunma |
561 Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |