Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
-Özdemir Asaf
***
Gülizar bu teklif karşısında hâla şaşkınlığın etkisi altındaydı. Konuşmaya çalışıyor fakat dogru kelimeleri bir türlü seçemiyordu.
Fakat Salih benim yakamdan tutarak, beni apartman duvarına yasladığı esnada ortamdaki sessizliği bozmuştu.
Beni sertçe duvara dayadı. Ardından da;
"Ne diyorsun Yavuz sen? Sen ne dediğinin farkında mısın? Kardeşim lan o benim!" Diye söylenmeye başladı. Oldukça öfkeliydi. İlk tanıştığımız günden bu yana onu ilk defa bu kadar öfkeli görmüştüm. Onu ilk gördüğüm halinden eser yoktu. Naif ve düşünceli Salih yok olmuş yerine öfkesinden canavara dönüşmüş bir Salih duruyordu karşımda.
Gülizar bize doğru bir adım atarak Salihe seslendi;
"Abi bırak onu!"
Ama Salih yakamı kuvvetlice tutuyor ve bırakmıyordu. Gülizara doğru hafifçe dönerek;
"Gülizar sen içeriye gir!" Dedi.
Gülizarsa oldukça endişeli bir vaziyette;
"Abi Yavuzu bırakmadan hiçbir yere gitmiyorum!" Dedi.
Salih bu sefer ses tonunu daha da yükselterek;
"Sana içeriye gir dedim Gülizar! Diye haykırdı.
Gülizar bu sefer korkmuştu. Salihi bir daha ikiletmeden, bana acınası bir bakış atarak evin içine girdi.
Salihse gözlerini bana çevirerek eliyle yakama biraz daha bastırdı. Ve söze girdi;
"Kardeşim lan o benim! Ben kardeşimi göz göre göre bu ateşe atar mıyım? Sen sevmiyorsun ki onu.. senin kalbinde başka biri var. Ben bunu bildiğim halde kardeşime bu kötülüğü yapamam. Benim kardeşim saftır. En ufak ilgide farklı düşüncelere dalar. Olmaz Yavuz olmaz! Yapamam lan yapamam."
Salih kendince haklıydı. Gülizarı sevmedigimi biliyordu. Fakat Gülizarın bana karşı duygular beslediğinin o da farkında olmalıydı.
Salihe acıklı ve caresizlikle dolu bir bakış attım. O esnada yumuşamış olmalı ki kuvvetlice sıktığı yakamı artık biraz daha gevşek bir şekilde tutuyordu.
Bende ona;
"Ben ne yapayım söyle bana Salih? Elimi neye uzatsam elimde kalıyor. Bir ailem olsun istedim, ailemi küçükken kaybettim. Bir abim oldu sandım, en büyük düşmanım oldu. Birini sevdim, kavuşması imkansız biri çıktı. Sonra Zeynep dahil oldu hayatıma. Bu sefer baba oldum dedim, bir kızım oldu.. ama şimdi onu da kaybetmek üzereyim. Söyle bana ne yapayım ben Salih? Mutlu olmak bu kadar zor ve ulaşılmaz mı benim için? İnsan bedel ödemeden de mutlu olamaz mı?" Dedim.
Sonra beni serbest bırakarak;
"Git burdan Yavuz!" Diye haykırdı.
Daha fazla uzatmadan dediği gibi yaptım. Gitmeye yeltendigim esnada Salih beni tam merdivenin ucunda durdurdu.
"Yavuz dur!"
Ardından durup yavaşça Salihe doğru döndüm. Bana yaklaştı ve elini omzuma koydu. Ardından söze girdi;
"Eğer kardeşimi üzmeyip, onu mutlu edeceğine ve velayeti alsan da almasan da bu evliliği sonlandirmayacagina söz verirsen hemen aradan çekilirim. Söz ver bana Yavuz, ama öyle lafta değil ha gerçekten tutacağın adam gibi bir söz."
"Söz veriyorum.!" Dedim.
Dışarıdan bakıldığında oldukça çaresiz ve zavallı göründüğüme emindim.
O esnada Gülizar kapının önünde belirdi. Önce bana sonra da Salihe bakındı. Salih onaylar şekilde Gülizara göz kırptı. Gülizar bu onayla beraber bana yaklaşarak elimi tuttu. Ardından da söze girdi;
"Teklifini kabul ediyorum Yavuz. Seninle evlenmeyi kabul ediyorum."
O esnada gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Göğsümde ağır bir ağrı hissediyordum. Bir sorumluluk daha üstlenmiştim. Gülizar bana Salih'ten bir emanetti artık. Ve ben onu asla üzmemeliydim. Benim bu evliliğe dair pek bir umudum olmasa da Gülizar bu evlilikte bir gelecek görüyordu. Onun için bu evlilik umut vaad ediyordu.
"Teşekkür ederim." Dedim. Titreyen sesimle.
Ardından da ekledim;
"Mahkeme bir hafta sonra. Mahkemeye kadar evlenmiş olmamız gerekiyor."
Salih bize doğru yaklasarak;
"Gerekli evrakları verin. Ben sizin için tarih alayım. Gün bulmada zorluk çekmeyelim sonra." Dedi.
Ardından paltomdaki cüzdanı çıkarıp, gerekli olan tüm evrakları Salih'e uzattım. Salih onları alıp söze girdi;
"Aslında ailemize ne diyeceğiz diye düşünmüyor değilim. Annemle babama ne diyeceğiz? Onlara Gülizar evlendi desem ne kadar kızarlar bana. Kardeşine sahip çıkamadın mı diye sormazlar mı?"
Gülizar Salihin omzuna dokunarak;
"Sen halledersin abi bir şekilde.
Sonra bana doğru bir bakış atarak;
Hem ben Yavuza güveniyorum. O iyi biri." Dedi.
Ardından gerekli evrakları Salihe vermek için eve girdi.
Bende Salihe;
"Teşekkür ederim. Benim için çok büyük fedakarlık yaptınız. Sağ olun." Dedim.
Salih omzuma dokunarak;
"Asıl fedakarlığı sen yaptın Yavuz, Zeynep için sevdiğinden vazgeçtin. Sevmediğin bir kadınla ömür harcamaya evet dedin. Ne kadar içime sinmese de bu durum, senin iyi biri olduğunu ve kardeşimin sana karşı boş olmadığını bildiğimden ses çıkarmıyorum." Dedi.
Ardından ona tebessüm ederek;
"Eyvallah." Dedim. Ve apartmandan ayrıldım.
***
5 gün sonra
Nikah için odamda hazırlanıyordum. Üzerime temiz, özel günlerde giymek için barındırdığım siyah takım elbiseyi giymistim. Aynanın karşısında yakamı düzeltirken, Zeynep’in kapının ucunda beni dikizledigini fark ettim.
"Kapının ardında bir hayalet mi var yoksa!"
Zeynep saklandığı yerden çıkarak, bana doğru yaklaştı. Oldukça üzgün görünüyordu.
"Neyin var senin?" Diye sordum.
Zeynep önce bana sarıldı, ardından da söze girdi;
"Benim yüzümden sevmedigin biriyle evleniyorsun. Kendimi sana karşı mahçup hissediyorum."
Elimle yanağını okşadıktan sonra, yanağına bir öpücük kondurdum. Ardından söze girdim;
"Ben senin için her şeyi yapmaya razıyım. Üzme artık kendini. Kendini de sakın suçlama. Ben ne yaptıysam, kendim istediğim için yaptım."
Zeynep elimi tutarak;
"Evlenme baba! Bırak o adam ne istiyorsa yapsın. Gerekirse zorla alsın beni. Ben hep kaçar gelirim senin yanına." Dedi.
Zeynep bu evlilik karşısında oldukça isteksizdi. Gülizarı seviyordu. Fakat benim sevmediğim biriyle evleniyor olmamdan dolayı kendisini suçluyordu.
"Artık bir yola girdik. Şimdi vazgeçersem Gülizara ayıp etmiş olurum."
Ardından Zeynep’e elimi tutması için uzattım. Önce biraz düşündü. Fakat sonra elimi tuttu.
"Hadi gidip bitirelim bu işi."
Ardından evden ayrıldık. Dışarıda bizi Salih ve Gülizar karşıladı. Gülizarın üzerinde kısa ama dekoltesiz ağır bir elbise vardı. Gelinlik değildi fakat beyaz bir elbiseydi. Yüzünde hafif bir makyaj ve saçında da gül desenli bir taç vardı. Oldukça zarif görünüyordu.
Gülizara yaklaşarak;
"Çok güzel görünüyorsun." Dedim.
Gülizar bu iltifata utanmış ve yanakları kızarmıştı. Bakışlarını benden ters yöne çevirerek;
"Teşekkür ederim." Dedi.
Ardından Salih söze girdi;
"Biraz daha oyalanırsak geç kalacağız."
Ardından hepimiz arabaya binerek yola koyulduk. Yol boyunca herkes sessizdi. Salih yola odaklanmış, Gülizar öndeki asılı aynadan beni dikizliyor, Zeynep vazgeç dercesine gözlerimin içine bakıyordu. Bense hiçbiriyle göz göze gelmemek için sol camdan dışarıyı seyrediyordum.
Nihayet vardığımız da arabadan indik. İçeriye girip sıramızın gelmesini bekledik. Sıramız geldiğinde de salonda yerlerimizi aldık.
Salih şahitlik etmesi için iki yabancı kişi ayarlamıştı. Nikah memuru, önce Gülizara dönerek;
"Hic kimsenin baskısı altinda kalmadan, kendi hür iradenizle Yavuz Görem ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?" Diye sordu.
Gülizar bana dönerek gözlerime doğru baktı. Bana nazaran oldukça mutlu ve heyecanlı görünüyordu. Ardindan; "Evet!" Diye haykırdı. Salondaki üç beş kişi de alkışladı. Ardından nikah memuru aynı soruyu bana sordu. Cevaplamaya yeltendigim esnada Zeyneple göz göze geldik. Ağlıyordu. O an onu öyle görmek beni derinden etkilemişti. Ama tüm bu yaptığım onun içindi. Şuan bu yaptığım şey için üzülüyor ve hatta bana belkide kendisine kızıyordu. Ama tüm bu karanlık günler geçtiğinde mutluluğu yakalayacagimiza inanıyordum.
"Evet." Dedim.
Ardından tekrar salondakiler alkışladı. Nikah memuru sahitlere de soruyu beyan etti. Onlarında onayını aldıktan sonra imzaları atıp nikah merasimini sonlandırdık. Nikah memuru evlilik cüzdanını Gülizara uzattı. Ardından Gülizar onu öpmem için bana döndü. Gözlerimi kapayıp o an karşımda Hale varmış gibi hayal ettim. İkimiz kavuşmuş ve evlenmistik. Oldukça mutluyduk. Salondaki herkes mutluluğumuza şahit olmuş ve bizi içten içe kıskanmışlardı. Gülizarın alnına bir öpücük kondurduktan sonra, gözlerimi açtığımda gerçekle yüzleşmek zorunda kaldım. Karşımda Hale değil Gülizar duruyordu. Daha fazla bu acıya dayanamayıp kendimi salondan dışarıya attım. Boğazıma yapışan gömleğin ilikli düğmelerini açtım. Ardından pencereye doğru yanaşıp hava almak istedim. O esnada Salih Gülizar ve Zeynepte salondan çıkarak yanıma geldi.
Zeynep endişeli bir ses tonuyla;
"İyi misin baba?" Diye sordu.
Kendimi toparlayarak Zeynep’e döndüm.
"İyim kızım." Dedim.
Ardından Salihle göz göze geldik. Bana sert bir bakış atıyordu.
"Her şey tamam olduğuna göre artık gidebiliriz" Dedim.
Ardından hızlıca dışarıya çıkıp, eve gitmek üzere arabaya bindik. Yolda giderken bir yandan da avukatla önümüzdeki süreç hakkında konuşuyorduk.
Zeynep bu durumdan oldukça rahatsızdı. Biz konuştukça eliyle kulaklarını kapatıyordu.
Eve vardığımızda Salih;
"Gülizarın birkaç parça eşyası kalmıştı. Ben onları getireyim." Dedi.
Ve oradan ayrıldı. Bizde eve girdik. Zeynep tekrar kendisini odaya kapatıp bir süre bizden saklanmak istiyordu. Bu yüzden;
"Ben çok yoruldum. Biraz uyuyacağım." Dedi.
Bu son zamanlarda yaşananlar ve bu istemsiz evlilik onun canını çok sıkmıştı. Bende daha fazla üzerine gitmek istemiyordum.
"Tamam." Dedim.
Ardından bende üzerimi değiştirmek için odama girdim. Bir zamanlar çok özenerek giydiğim bu takım, simdi bana ağır bir binanın enkazının altındaymışım gibi hissettiriyordu. Hızlıca üzerimden çıkarıp, atmak istedim.
Üzerimi değiştirdikten sonra, bir süre yatağa oturup aynada kendime bakındım. Ve hayatı sorgulamaya başladım.
"Acaba Ankara'ya hiç gelmeseydim nasıl olurdu?" Diye geçirdim içimden.
"Şuan olduğumdan daha mı mutlu olurdum?"
Ben bu düşüncelerle savaşırken Gülizar kapıya yavaşça tıkladı. Kendimi toparlayıp;
"Gel!" Dedim.
Ardından Gülizar ürkek bir şekilde bana doğru yaklaştı. Ve yavaşça yanıma oturdu. Ardından söze girdi;
"Seni ne kadar çok sevsem de, seninle ne kadar çok evlenmiş olmayı istesem de mutlu olduğun bir evlilik yapmanı, sevdiğin biriyle evlenmiş olmanı isterdim Yavuz. Biliyorum beni sevmiyorsun. Kalbin bir başkasına ait. Sen abime bakma, velayet davası sonuclandiktan sonra ayrılabiliriz. Merak etme ben sana kızıp gücenmem."
Gülizara acıklı bir gülümsemeyle;
"Girdik bir kere bu yola. Verdiğim sözden dönmek yakışmaz bana. Hem sizin bana çok yardımınız dokundu. Hiçbirini yok sayamam. Seni yarı yolda bırakırsam Salihin suratına bir daha nasıl bakarım?" Dedim.
Ardından Gülizar omzuma dokunarak;
"Olsun. Yine de ben senin her türlü kararına razıyım." Dedi. Ve ardından odamdan çıktı. Bense kendimi yatağa doğru bırakıp akşam olana kadar oracıkta uzandım.
Odamdan çıktığımda Gülizar mutfakta akşam yemeği için hazırlık yapıyordu. Çok kolay bir şekilde eve adapte olmuştu. Beni görünce duraksadı. Fakat ona tebessüm ettiğim esnada tekrardan işine koyuldu.
"Yardıma ihtiyacın var mı?"
"Hayır hallederim ben, sağ ol."
"Peki."
Arkamı döndüğümde Gülizar bana seslendi;
"Yavuz!"
Gülizara dönerek;
"Efendim?" Dedim.
Ardından elinde tuttuğu tabağı tezgaha bırakarak;
"Biz hala arkadaşız değil mi?" Diye sordu.
"Evet, öyleyiz." Dedim.
"O halde bana bir yabancıymışım gibi davranma lütfen. Beni sevme ama benden kaçma. Kocammış gibi davranma ama arkadaşım olduğunu unutma." Diye ekledi Gülizar.
Tam cevap vermeye kalkıştığımda kapı çaldı.
"Salih gelmiştir. Bakayım ben." Dedim.
Kapıyı açtığımda ise Hale oradaydı. Kapıyı açar açmaz bana hızlıca sarıldı. Oldukça mutlu görünüyordu.. hatta mutluluktan ayakları yere basmıyor, havada süzülüyor gibiydi.
"Hale.." Dedim.
Ama Hale lafımı söylememe fırsat vermeden;
"Bitti artık! Sonunda kavuşuyoruz. Kamuranla boşanıyoruz, ona boşanma davası açtım. Biliyorum hemen kabul etmeyecek, biraz uzayacak. Ama sen beni beklersin değil mi?" Dedi.
O an yok olmak istedim. Aslında hiç var olmamak istedim. Hale karşımda oldukça mutlu görünüyordu. Umutluydu.. Ben bir kelimeyle bu umudu ondan nasıl alabilirdim? Nasıl söyleyebilirdim ona, ben bir başkasıyla evlendim diye?
O an Gülizar yanıma gelerek;
"Kim gelmiş Yavuz?" Diye sordu.
Hale Gülizarı görünce, yüzündeki gülümsemesi kayboldu. Önce yutkundu; ardından derince bir nefes alarak;
"Neler oluyor Yavuz? Diye sordu.
Gülizar hiçbir sey söylemeden içeriye geri girdi. Bense Haleye dönüp;
"Hale ben.. Ben Gülizarla evlendim." Dedim.
O esna da Hale şaşkınlık icinde;
"NE!" Diye haykırdı. Birkaç saniye sonra da gözünden yaşlar süzülmeye başladı. Ne hissettiğini anlıyordum. Bana evli olduğunu söylediğinde ben ne hissettiysem, Hale de şuan aynı duyguları hissediyordu. Elini tutmak istedim. Ona sıkıca sarılmak istedim. Ben aslında seni seviyorum demek istedim. Ama yapamadım. Sadece;
"Zeynep için.." diyebildim.
Hale geriye doğru birkaç adım attı. Hiçbir şey söylemeden birkaç adım.. ardından hızlıca arabasına binerek uzaklaştı.
O an ona gitme diyemedim. Oysa kalmasını ne kadar çok istiyordum.. kavuşmamıza bu kadar az kalmışken Hale'nin kalbinden sürgün yemiştim. Şimdi bir daha aynı duygularla nasıl bakardı gözlerime? O ruhu ısıtan gülümsemesiyle nasıl gülebilirdi bana?
Bir engeli aşmak üzereyken bir başka engele takılmıştık. En kötüsü de sevdiğin biri için bir başka sevdiğinden vazgeçmen gerekiyor olmasıydı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.83k Okunma |
561 Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |