Gözlerimi açtığımda kendimi yine sokakta buldum. Bu aralar sürekli dışarıdaydım. Evim sise kaplanan sokaklar, yatağımsa yağmurdan ıslanan kaldırımlar olmuştu.
Eve gitmeye cesaret edemiyordum. İçten içe kızıyordum kendime. Bazı şeyleri çıkmaza uğrattım kendi içimde.
Sokaktaysa huzur vardı. Özgürlük vardı. Herkes, delirmiş bu adam gibi bakınsa da kimseye hesap vermek zorunda kalmıyordun. Ya da kimseyi düşünmüyordun. Sadece sen vardın. Kendini düsünüyorsun; çünkü bu yağmurdan ıslanmamak için sığınacak bir yer bulman gerekiyordu. Yatmak için bir bank belkide.. ama hiçbiri evindeki sıcaklığı vermeyecekti sana. Yatağında uyuduğun rahatlığı bulamayacaktın o kaldırımlarda. Sahi uyuyabiliyor muydum? Günlerdir bir bilemedin iki saat uyuyordum. Uykusuzluktan gözlerim şişmiş, göz torbalarım iyice belirginleşmisti. Bu üç günde çökmüştü bütün bedenim. Sanki yaşlılığımı bu üç güne sığdırmışlardı.
Yağmur üzerime üzerime yağarken; eve dönme vaktimin geldiğini fark ettim. Aslında sokaklar, yağmurlar bahaneydi. Ben kaçmak istiyordum. Yok olmak, silinmek istiyordum. Öyle bir anda herkesin hayatından çıkıp, kimsenin beni hatırlamamasını istiyordum. En çokta kendimden kaçmak istiyordum. Ama en çok kendime esir oluyordum. Gölgem peşimi bırakmıyordu. Nefretim, kızgınlığım ve en önemlisi aşkım.. hepsini peşimde sürüklüyordum.
Eve dönmeden önce son kez açtım kollarımı yağmura doğru. Ve haykırdım;
"Yine dargınız be Ankara.. ama beni yenemeyeceksin! Görürsün, buradan mutlu bir şekilde ayrılacağım. İstanbula güle oynaya gideceğim."
Ardından derince bir nefes alıp, kendime çekidüzen verdim ve evin yolunu tuttum. Eve vardığım esnada elim bir türlü kapıya vurmaya gitmiyordu. Tam vuracak gibi oluyorum, fakat sonra bir şey beni bunu yapmaktan alıkoyuyordu. En sonunda tüm kuvvetimle kapıya tıklattım. Gülizar kapıyı açtı. Bu sırılsıklam halime alışmış olmalıydı. Nerden geldin, ne yaptın diye sorgulamıyordu artık.
"Yine ben geldim Gülizar!" Dedim.
Gülizarsa hafif tebessümlü bir vaziyetle;
"Hoşgeldin Yavuz! Bir misafirimiz var." Dedi.
Şaşırmıştım. Bu saatte kim gelirdi ki, üstelik bu yağmura..
"Ne misafiri? Kim geldi?" Diye iki soru yönelttim.
Gülizar kapıyı iyice açarak;
"Ee içeriye geçte bak!" Dedi.
Hızlıca içeriye girdim. Evin sıcaklığı yüzüme doğru islemisti. Hemen ıslanan paltomu çıkarıp, astım. Ardından üstümü başımı düzelterek salona doğru ilerledim. Salona geldiğim vakit şok olmuştum. Zeynep.. Zeynep tam karşımda duruyordu.
"Zeynep!" Diye haykırdım.
Zeynep koşarak bana sarıldı. Sımsıkı sarıldı ama. Böyle, görüsemedigimiz tüm günlerin acısını çıkarır vaziyette. Tüm kokusunu içime doğru çektim. Ardından uzaklaşıp, ellerimle iki yanağını da kavradım.
"Sen nasıl geldin buraya?" Diye sordum.
Zeynep kendinden emin bir sekilde;
"Kaçtım. Ama sana söylemistim; kaçıp geleceğim demiştim." Dedi.
Yaptığı doğru degildi. Üstelik saat çok geçti. Dışarıda başına bir şey gelebilirdi. Ama bu yaptığı benim hoşuma gitmişti. Onu bir kere daha görebildim, dokunabildim ya saçlarına, kokusunu iyice çektim içime.. Bu her şeye bedeldi.
Ardından koltuğa oturup Zeynep’e hakkında merak ettiğim soruları teker teker sordum;
"Sana orada nasıl davranıyorlar? Zarar vermiyorlar değil mi? Bak eğer öyleyse çekinme, söyle hemen bana. Hepsinin hakkından geleyim."
Zeynep kıkır kıkır güldü. Bu gülüşü duymayı bile özlemiştim. Ardından elimi tuttu ve söze girdi;
"Merak etme babacım, kimse bana kötü davranmıyor. Hatta umursamıyorlar beni. Kaçtığımdan haberleri bile yoktur belki."
Şaşkın bir vaziyette;
"Nasıl oluyor o?" Diye sordum.
Zeynep;
"Benim bir kız kardeşim varmış. Daha çok onunla ilgileniyorlar. Ben daha çok odamdayım. Sadece yemek yemek için çıkıyorum."
Ardından Gülizar, salonun girişinde ellerini beline bağlar bir vaziyette sordu;
"Peki senin hastalığını biliyorlar değil mi? Hastalığın için bir şeyler yapıyorlar mı?"
Zeynep;
"Evet, biliyorlar. Babam geceleri ben uyurken gelip nefesimi kontrol ediyor. Sanırım ölecegimden endiseleniyor."
Bu durum karşısında oldukça sinirlenmistim. Sesimi yükselterek;
"O ne biçim şey öyle!" Dedim.
Ardından Gülizar söze girdi;
"Tedavi olman lazım Zeynepcim. Babanlara bu durumu anlat lütfen. Seni yok sayıp boşlamalarına izin verme."
Zeynep tuttuğu elimi biraz daha sıkarak;
"Ben tedavi olmak istemiyorum Gülizar abla." Dedi.
Ardından hemen bana doğru dönerek, ona vereceğim tepkiyi merak etti. İki elinide kavradım. Ardından yanağına da bir öpücük kondurdum. Ve sonra söze girdim;
"Bu konu tartışmaya kapalı küçük hanım. Tedavi olacaksın."
Zeynep yüzünü burusturdu. Fakat söylediğim şeyi inkar etmedi. Yavaş yavaş tedavi olma fikrine yumusuyor olmalıydı.
Gülizar Zeynep’in yanına oturup, saçını okşar bir vaziyette sordu;
"Baban biriyle evlenmiş sanırım. O kadın nasıl? Nasıl davranıyor sana?"
Zeynep;
"Benimle pek ilgilenmiyor. Daha çok kendi kızıyla ilgileniyor. Ama bana kötü de davranmıyor." Dedi.
Zeynep’in babası, Zeynepi terk etmeden önce oldukça yoksulmuş. Hatta Zeynepi bu yüzden yetimhaneye bırakmış. Fakat sonrasında varlıklı bir kadınla evlenmişti. Ama Zeynep’i alma fikrine hep uzaktı. Kamuranın oyunu olmasa Zeynep’in karşısına hiç çıkmayacaktı.
"Burda olduğuna dair o adama haber vermeliyiz. Hoş, pek umrunda değil gibi. Ama büyüklük bizde kalsın." Dedim.
Zeynep onaylar şekilde kafasını salladı. Ardından söze girdi;
"Hale annem nerde? Hazır gelmişken onu da görebilir miyim?"
Bu soruyu duyduğunda Gülizarın yüzünün düştüğünü fark ettim. Zeynep’in yanından hızlıca kalkarak;
"Ben.. benim halletmem gereken bir işim vardı." Dedi.
Ardından yanımızdan ayrıldı. Zeynep tekrar bana dönerek;
"Hadi baba! Hale annem de gelsin lütfen. Ara hadi." Diye ısrar ediyordu.
Zeynep’in yanından uzaklaşarak;
"Olmaz kızım." Dedim.
Zeynep şaşkın bir vaziyetle;
"Neden? Küstünüz mü yoksa?" Diye sordu.
Elini tekrardan tutarak;
"Küsmedik canım!" Dedim.
Fakat Zeynep ellerini hızlıca geri cekerek;
"Neden çağırmıyorsun o zaman? Bana doğruyu söyle." Dedi.
Zeynep bir şeye ısrar etti mi olana kadar bıkmadan söylerdi. Onu daha fazla gecistiremeyeceğimi anlayıp söze girdim.
"Hale'nin gelmesi doğru olmaz, çünkü Gülizar ablana ayıp olur."
Zeynep daha da şaşırarak;
"Neden, onlar arkadaş değiller miydi?" Diye sordu bu kez.
Anlaşılan Zeynep haleyi görmeden rahat edemeyecekti. Ona daha fazla direnemezdim.
"Arkadaşlar!" Dedim.
Ardından cebimden telefonu çıkardım ve Zeynep’e doğru göstererek;
"Arıyorum küçük hanım. Bu saatte gelirse şanslısın." Dedim.
Zeynep’in asık suratı bir anda gülmeye başladı. Ben elimde telefonla mutfağa doğru ilerlerken arkamdan seslenerek;
"Söyle Efeyi de getirsin!" Diye haykırdı.
Mutfağa geldiğim esnada Gülizar oradaydı. Onu görünce telefonu tekrardan cebime sokmak istedim. Gülizar'a karşı kendimi oldukça mahcup hissetmiştim. Bakışlarımı ondan gizledim. Onu kırmayı veya incitmeyi istemiyordum.
Tam konuşmaya yeltendigimde;
"Gülizar ben.."
Gülizar lafımı keserek;
"Ara!" Diye haykırdı.
"Buna mecbur değilsin. İstemiyorsan aramam."
"Zeynep için.. Ara hadi."
Ardından yanımdan uzaklaştı. Bende cebime sakladığım telefonu tekrardan çıkarıp Haleyi aradım.
***
Hale, geldiği vakit hızlıca Zeynep’e sarıldı. Benim gibi o da kokusunu içine çekti. Zeynep’i görünce duygulanmıs olmalı ki gözleri sulanmıştı. Ardından o da Zeynep’e bizim gibi merak ettiği birkaç soruyu sordu.
O esnada Gülizar sert bakışlarıyla beni süzüyordu. Gözlerimi Hale'ye cevirdigimdeyse onunla göz göze gelmekten kaçınıyordum.
Hale, Zeynep’e gerçekten kızı gibi bakıyordu. Saçlarını okşuyordu. Her bir sözü Zeynep’in yüzünde gülücükler açmasına neden oluyordu. O esnada yüzünde gülücükler açan yalnızca Zeynep değildi. Onları izleyince ister istemez Kendimi sırıtırken buluyordum.
Ardından Hale;
"Ben bir su alayım." Dedi.
Ve yerinden kalkarak mutfağa doğru ilerledi. Peşinden Gülizar da ayaklandı. Panikle Gülizarı durdurup;
"Sen nereye canım!" Dedim.
Gülizar bu acınası halimden zevk almış bir vaziyetle;
"Bende su alacağım." Dedi.
"Ben getireyim!" Dedim.
"Gerek yok, ben kendim hallederim." Diyerek beni tersledi. Ve mutfağa doğru gitti.
Bense tekrardan yerime oturup Zeynep ve Efeyi izledim. İlk tanıştıkları vakit, kedi köpek gibi didisiyorlardı. Şimdiyse çok yakın arkadaş olmuşlardı. Belki de arkadaşlıktan daha öte..
Beni elegeçiren telaşın etkisiyle, Zeynep’in omzuna kolunu atan Efeye çıkıştım;
"Hoop, o el orda olmaz. Sosyal mesafemize dikkat edelim."
Ardından Efe ve Hale ne diyor bu dercesine bana baktıkları esnada saçmaladığımı fark ettim. Hızlıca yerimden kalkarak;
"Bende su alayım." Dedim.
Ardından mutfağa gittiğimde Gülizar ve Hale'nin konuştuklarına şahit oldum.
Gülizar, Haleye;
"Yavuzla sandığın gibi bir evliligimiz yok. O hâla seni seviyor. Sana baktığı gibi bakmıyor bana. Ellerimi tuttuğu vakit ikilemde kalıyor. Onun kalbinde hâla sen varsın. Abime verdiği sözü tutmak için sürdürüyor bu evliliği. Ama ikinizde birbirinizi seviyorsanız, kavuşmanız için çekilirim aradan. Bunları bilmeni istedim. Çünkü biliyorum, sende Yavuz'u seviyorsun." Dedi.
Ardından beni fark ettiğinde;
"Gerisini siz konuşarak halledersiniz." Dedi ve oradan ayrıldı.
Bense tüm cesaretimi toplayarak Hale'nin yanına gittim. Onunla göz göze geldiğim vakit, kalbimin yerinden çıkacakmış gibi tekrardan attığını fark ettim. Sakinleşmek için derince bir nefes aldıktan sonra söze girdim;
"Bak Hale, ben birçok hata yaptım. Kalp kırdım. Tutamayacağım sözler verdim belki.. ama tek emin olduğum şey, sana olan aşkım. Yapamıyorum, seni kalbimden söküp atamıyorum. En ufak bir anda seninle yaşadığım şeyler canlanıyor aklımda. Unutmayı deniyorum, olmuyor. Sensiz geçen her gün bir ızdırap bana."
Hale buruk bir şekilde gülümsedi ve ardından söze girdi;
"Kavuşmak bu kadar zor mu? Kimseyi kırmadan, incitmeden kavuşamaz mıyız? Kimseye bağlı kalmadan, attığımız hiçbir adımı sorgulamadan sevemez miyiz birbirimizi?
Ardından elimi tutup, parmağımdaki yüzüğü oynatarak;
Ben Kamurandan eninde sonunda boşanacağım. Sende parmağına taktığın bu sahte yüzüğü çıkardığın vakit, belki kavuşabiliriz." Dedi. Ardından yanımdan hızlıca ayrılıp salona gitti. Zeynep’e tekrardan sıkıca sarılıp, yanağına içten bir öpücük kondurdu. Ve sonra Efeyle beraber evden ayrıldılar.
Onlar gittiğinde; Zeynep uyumak için odasına gitti. Odasına gitmeden önce bana;
"Baba sende benim yanımda yatar mısın?" Diye sormuştu.
Zeynep’in yanına yatmadan önce Gülizara bakındım. O esnada dış kapının açık olduğunu fark ettim. Tüm soğuk eve islemisti. Kapiyi kapatmak icin yeltendigim vakit Gülizarın dışarıda olduğunu fark ettim. Merdivenin ilk basamağında oturuyordu. Yanına oturarak;
"Teşekkür ederim." Dedim.
Gülizar;
"Neden?" Diye sordu.
"Heleyle konuşmak zorunda değildin." Diye karşılık verdim.
Gülizar bana doğru hafifçe dönerek;
"Zorunda olduğum için yapmadım. Zeynep icin yaptım. O sizi anne ve babası bellemiş. Mutlu olması için yaptım. Üstelik beni sevmeyen bir adamla daha fazla evli kalamazdım." Dedi.
Ardından parmağından yüzüğünü çıkarıp, avucumun içine koydu. Ve söze girdi;
"Ben aradan çekiliyorum. Gerisini de sen halledersin artık."
Ve sonra hızlıca yerinden kalkarak içeriye girdi. Bense avucumun içindeki yüzüğü yumruk yaparak iyice sıktım. Ve içimden;
"Şimdi kavuşmamız için bir engel kaldı mı?" Diye geçirdim.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.83k Okunma |
561 Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |