@mervetvc_
|
Bana birini çok sevdiğinden bahsetti. Ama öyle böyle değil! Her gün, her saat anlattı. Tamam dedim, olmuş bu! Körkütük aşık.. Ama nerden bilebilirdik ki kaderin bize olan oyununu? Kurduğun hayallerini aldı elinden. Tasarladığı geleceğini yarım bıraktı. Üstelik bununla da yetinmeyip sevdiğini de aldı ondan. Bazen birini çok seversin ve sırf o mutlu olsun diye her şeyden vazgeçersin ya! İşte o da öyle yaptı. Hayallerinden vazgeçti. Sevdiği için sevdiğinden vazgeçti.. Sonkez bir dilek diledi ve gercekleştirmemi istedi. Bende ona söz verdim. Ama nerden bilebilirdimki hepimizi bir ateşe atıp yakacağını? Sahi bu ateş en çok hangimizi yakacaktı? *** Bir gece vakti. Uğur yine nöbet geçiriyordu. Hemen doktorunu aradım. Ve kardeşimin elini tutup iyi olacaksın dedim. Gözlerimin içine baktı. Sonrasında da gözünden yaşlar süzülmeye başladı. Dayanamadım. Kaçacak yer aradım. Ama kardeşimin elini bırakamazdım. Sonrasında doktor geldi. Beni odadan çıkarttı. Göğüsümde bir ağrı hissettim. Her nöbette onu kaybedeceğim korkusu yaşamak.. Bir gün tuttuğum eli bir daha tutamamak.. Derin bir nefes aldım. Ve dua etmeye başladım. Doktor odadan çıkıp; Ozan bey durum çok ciddi. Bu evde hallolabilecek bir hastalık değil. Acilen hastaneye götürmemiz gerekiyor Uğur beyi. Dedi. Bende doktora doğru dönüp; İstemiyor. Kaç kere yalvardım bir bilseniz. Ama İstemiyor. Dedim. Sonra doktor elime bir reçete verdi. Ve söze girdi. Buradaki ilaçların temin edilmesi gerekiyor. Yeterli gelir mi bilmiyorum. En azından nöbet geçirme sıklığını azaltır. Dediğim gibi hastane de tedavi görmesi gerekiyor. Doktor ardından gitti. Elimdeki reçeteyi yardımcım Hasana verdim. Benim her işime koşan her eve lazım biriydi Hasan.. Ve ona; Hasan bu ilaçların hepsini bul bir yerden. Hatta gerekirse fazla fazla al. Dedim. Hasan şaşkın bir şekilde; Ama Ozan bey bu saatte nerden bulayım? Dedi. Bense ondan emin bir şekilde; Sen bir yolunu bulursun. Dedim. Hasan onaylarcasına kafasını salladı ve evden ayrıldı. Bende Uğur'un yanına gittim. Tekrar elini tuttum ve Doktor hastanede tedavi görmen gerektiğini söylüyor. Artık inat etme. Ol şu tedavini. Dedim. Uğur zar zor konuşabiliyordu. Ağzındaki hava makinesini çıkararak; Abi ben zaten öleceğim. Bırak evimde yatağım da huzurlu bir şekilde öleyim. Dedi. Söylediği şey kalbime kılıç gibi sağlanmıştı. Sonrasında nefesimin ağırlaştığını hissettim. Uğura; O nasıl söz öyle? Iyileseceksin. Gerekirse bütün İstanbulu ayağa kaldırırım. Ama iyileseceksin! Dedim. Uğur Abi lütfen dinle. Odam da ikinci çekmece de bir liste var. Orda yazanları benim yerime gerceklestirmeni istiyorum! Şaşkın bir şekilde ne listesi? Diye sordum. Uğur Yapmak isteyip yapamadığım şeyler.. diye yanıt verdi. Elimle saçını okşayarak; Hepsini iyileşince sen yapacaksın bana gerek yok. Dedim. Uğur Abi lütfen. O listeyi al ve yarın orda yazanları yapmaya başla. Bu benim senden son dileğim! Ozan Ama kardeşim.. Uğur lafımı bölüp Lütfen abi, bu hayatta ilk defa bir şey istedim senden nolur kırma beni. Dedi. Tamam dedim. Sonra ona sıkıca sarıldım ve odasına gittim. Dediği gibi ikinci cekmeceyi açtım. Bir liste duruyordu. Aldım ve okumaya başladım. Şöyle yazıyordu; Yapılacaklar 1. Duyguyla tanışma 2. Birlikte vakit geçirme 3. Duyguyu mutlu etme Ve daha fazlası.. Listeyi elimle burusturarak sıktım. Sonrasında dayanamayıp ağlamaya başladım. Kardeşim bir kızı seviyordu. Onun kurduğu hayalleri benim gerceklestirmemi istiyordu. Ama nasıl yapardım. Onun inşaa ettiği hayata nasıl kendimi koyarım? Ama ona söz verdim yapmak zorundaydım. *** Uğurun dediği gibi yaptım. Okuluna gittim. Ve çıkış saatine kadar bekledim. Uğurla Duygu aynı okuldaydılar. İkisi de lise son sınıftı. Uğurun anlatmasina göre Duygu çok iyi bir kızmış. Uğurla çok iyi anlasirmis. Hasta diye kimse onunla muhattap olmazken Duygu onunla konuşurmuş. Hatta ona bir resim bile çizmiş Uğur okula gelmeden önce resmi bana vermişti açıp inceledim. Duygu güzel bir kıza benziyordu. Kumral saçları, kahverengi gözleri ve hafif çilleri vardı. Resmi incelerken zil çaldı ve okul boşaldı. Duygu arkadaşlarıyla beraber çıkmıştı. Bir şekilde dikkatini dağıtmam gerekiyordu. O sırada sağ köşede bir çocuk vişne suyu içiyordu. Çocuğun elinden vişne suyunu aldım. Çocuk şaşkın ve öfkeli bir şekilde Hey napıyorsun? Diye sordu. Çocuğun elini tutup avuç içini açarak; Al şu parayı istediğin kadar vişne suyu al kendine. Dedim. Ardından elimde vişne suyuyla Duyguya doğru koşmaya başladım. Yalandan ona çarparak üzerine vişne suyu döktüm. Duygu -Beyefendi ne yapıyorsunuz siz? Dikkat etsenize! Ozan -Çok özür dilerim. Sizi fark etmedim. Duygu -Kör müsünüz ya? Bildiğin üzerime doğru koştunuz! Ozan -Çok özür dilerim gerçekten. Duygu -Okul formam mahvoldu. Ne yapacağım şimdi ben? Ozan -izin verin telafi edeyim. Duygu -İstemez! Ozan -Bir hödüklük yaptım. İzin verin düzeltiyim. Yakınlarda bu formayı satan bir yer biliyorum. Size yenisini alayım lütfen. Duygu kendinden emin bir şekilde İstemez dedik ya kardeşim! Dedi. Ozan -Almadan şurdan şuraya gitmem. Duygu kocaman bir of çekerek; İyi tamam. Sen mahvettin sen düzelt. Dedi. Ozan -Kesinlikle katılıyorum. Buyurun o halde! Kız arabayı görünce duraksadı. Sonra uzun uzun bana bakmaya başladı. Bense kızı rahatlatmak için Merak etme sana zarar vermem. Sadece yaptığım hatayı düzelteceğim. Söz veriyorum. Hatta istersen telefonundan polisin numarasını çevir açık kalsın. Bir yanlışımı gördüğünde direkt ara. Kız güldü ve sonra arabaya bindi. Birlikte okul formalarının olduğu pasaja gittik. Ozan -Biz şu sokağın başında ki lise için forma bakacaktik ama. Kadın -Son bir formam kaldı. Olursa şanslısınız. Duygu bana bakarak O zaman dua edelim de olsun. Dedi. Sonra formayı denemeye gitti. Ben de köşede başka elbiselere bakıyordum. Gözüme çok güzel bir elbise kestirdim. Buz mavisi renginde diz hizasında. Çiçek desenleriyle süslenmiş bir elbise.. o elbiseyi alıp kadına uzattım. Ben bu elbiseyi de almak istiyorum. Dedim. Kadın tabii diyip işlemleri halletti. Ardından Duygu yanımıza gelerek Şanslıymışsın forma tam oldu dedi. Ozan -O zaman harika! Alabiliriz. İşlemleri hallettikten sonra pasajtan çıktık. Duygu -Formamı aldığına göre artık gidebilirim. Normalde teşekkür etmezdim ama yine de teşekkür ederim. Erdemlik bende kalsın. Ozan -Asıl ben teşekkür ederim kırmayıp geldiğin için. Sonra elbisenin olduğu torbayı uzatıp; Bu arada bu da senin. Unutmadan vereyim! Dedim. Duygu -Nedir bu? Ozan -Ee açta bak! Duygu torbayı alıp açtı. Elbiseyi gördüğünde gözleri parladı ve bu çok güzel diye sayıkladı. Sonra bana dönüp; İyi de bu ne alaka? Diye sordu. Ozan -Gördüğüm an bu elbise onu taşıyabilecek bir kadına ait olmalı dedim. Duygu şaşkın bir şekilde; Yani bana mı aldın? Diye sordu. Hafif bir tebessümle ona; Özür telafisi diyelim. Dedim. Duygu -Ama ben bunu kabul edemem. Şaşkın bir şekilde; Niye begenmedin mi? Diye sordum. Duygu -Hayır çok beğendim ama.. Almam doğru olmaz. Ozan -Neden? Küçük bir hediye işte. Duygu -Formayı formamı mahvettiğiniz icin kabul ettim. Ama elbiseyi kabul edemem. Tanımadığım birisinden hediye almak doğru olmaz. Elimi Duyguya doğru uzatarak; O zaman tanışalım. Ben Ozan. Dedim. Duygu şüpheli bir şekilde bana bakarak; Neden tanışıyoruz seni daha nerede göreceğim ki? Diye sordu. Bende ona Hayat sürprizlerle dolu. Belki benim senin üzerine vişne suyu dökmem bir işarettir ha? Dedim. Duygu -Ne o? Yoksa daha fazla mı kirleteceksin üstümü başımı? Sonra ikimizde gülmeye başladık. Duygu bana dönüp Bende Duygu dedi. Memnun oldum dedim. Ve istersen seni evine bırakabilirim diye ekledim. Duygu Hayır gerek yok. Elbiseler için sağ ol dedi ve oradan ayrıldı. Bense mahçup bir sekilde listeyi çıkarıp tanışma bölümüne tik attım.. Sırada ne vardı? |
0% |