Yeni Üyelik
7.
Bölüm

~Uğur'un Vedası~

@mervetvc_

Uğur ellerimi tutarak iyice sıktı. Yüzüne baktığımda gülüyordu. Gülerek bu beni affettiğin anlamına mı geliyor? Dedim. Yavaşça kafasını salladı. Sonra ona sarıldım. Ve ona seni çok seviyorum kardeşim dedim. Eliyle komedinin çekmecesini işaret etti. Çekmeceyi mi açayım? Diye sordum. Yine kafasını salladı. Dediği gibi yaptım. Çekmeceyi açtım. Orada küçük bir kutu vardı. Kutuyu alıp Uğura göstererek bunu mu istiyorsun? Diye sordum. Hava makinesini çıkarmaya çalıştı. Ama gücü yetmiyordu.

Dur. Ben hallederim, yorma kendini. Dedim. Ve makineyi ağzından çıkardım. Bana kekeleyerek;

Kutuyu açar mısın? Dedi.

Dediği gibi Kutuyu açtım. İçinde kar küresi vardı.

Ne bu? Diye sordum.

Uğur yine zar zor konuşmaya çalışarak;

Onu Duyguya verir misin? Dedi. Sonra yutkundu ve tekrar söze girdi; İki gün sonra doğum günü..

Uğur Duygu hakkındaki her şeye hakimdi. Nelerden hoşlanır neleri sevmezdi hepsini biliyordu. Ona çok fazla değer veriyordu. Belki de Duygu da kendini görüyordu. Çünkü ikisi de bana nazaran daha çocuk ruhlu, eğlenceli ve oldukça naiflerdi.

Tamam. Sen şimdi dinlen dedim. Sonra Uğuru öpüp Kutuyu aldım ve odadan çıktım.

Hasanı bulup ona;

İki gün sonra Duygu'nun doğum günüymüş. Bir organizasyon ayarlamaya başla. Uğur ona bir hediye almış. Doğum günün de ona vereceğim. Dedim.

Hasan elbette diyerek yanımdan ayrıldı. Bende köşedeki koltuklardan birine oturup Kutuyu açtım. Ve içinde ki kar küresini inceledim. Küreyi ters çevirip düzelttigimde içindekiler hava da uçuşuyordu. Ortadaki kızda melodi eşliğinde saat yönüne doğru dönüyordu.

                                        ***

Sabah oldugun da Hasana ne yaptığını sordum. Bana

Okulun oralarda bir çocuk dolanıyordu. Beni görünce para istedi. He bir de arabada.. sonra Hasanin sözünü kesip;

Ara gaz veriyim mi mi dedi?

Hasan gülerek evet ama siz nerden biliyorsunuz? Diye sordu.

O çocuk bana da aynısını yapıyor dedim. Sonra; ayrıca konumuzla ne alakası var şimdi? Diye sordum.

Hasan

-Çocuğa bir şartla dedim. Eğer bu zarfı şuradaki kıza verirsen dediklerini yapacağımı söyledim. O da kabul etti. Ve zarfı Duygu hanıma verdi.

Ozan

-Yani sen vermedin?

Hasan

-Duygu hanım beni Uğur bey için çoğu kez gördü. Riske atmak istemedim. Sonucta sizin Uğur beyin abisi olduğunuzu bilmiyor. Vermeli miydim sizce?

Ozan

-Hayır! Doğru olanı yapmışsın. Peki sence gelecek mi?

Hasan

-Onu benden daha iyi tanıyorsunuz. Bu sorunun cevabı sizde dedi.

Sonrada elime bir anahtar verdi.

Ne bu diye sordum?

Doğum günü için lazım olacak dedi. Sonra yanımdan uzaklaştı. Asansöre girmeden bana dönüp konumu size telefondan atarım dedi. Sonra da asansör geldi ve asansöre bindi.

                                       ***

2 gün sonra

Akşam vakti

Hasanın attığı konumdaki yere gittim. Bir evin çatı katını organize etmisti. Her şeyi öyle kusursuz ayarlamıştıki etraf muazzam görünüyordu. Yerlerde balonlar vardı. Hatta o kadar çok balon vardı ki yere basarken balonları patlatmamak için adımlarıma dikkat ediyordum. Sonra balkona çıktım. Balkon boğaz manzaralıydı. Köşede şömine vardı. Yanında da bir kaç odun parçası... Anlaşılan Hasan her şeyi düşünüp planlamıştı. Odun parçalarını şömineye atıp ateş yaktım. Sonra da Duyguyu beklemeye başladım.

İçimden; umarım gelir yoksa yazık olur bu kadar emeğe diye gecistirdim. Sonra düşünmeye basladım; Sadece emek için mi gelmesini istiyordum? Yoksa gerçekten onun bu özel anında yanında mı olmak istiyordum? Balkonda şöminenin önünde oturup manzarayı izlemek.. sonrasında bir espri patlatıp onun içten gülüşüne şahit olmak..

Sonra bir anda kendime tokat atıp;

Ne yapıyorsun oğlum sen? Kendine gel dedim. Sonra oturduğum yerden kalkıp kendime çekidüzen vermek için aynanın karşısına geçtim.

O sırada kapı çaldı. Heyecanla geldi diye bağırdım. Sonra elimle ağzımı kapayıp niye o kadar çok bağırıyorsun ki ? Diyip kendimi azarladım.

Ve kapıyı açtım. Karşımda Duygu duruyordu. Üzerinde ona aldığım Elbise vardı. Karşımda o kadar güzel duruyordu ki o kadar kusursuzdu ki onu öylece dikilip saatlerce izleyebilirdim.

Duygu

-Beni içeriye almayacak mısın?

Ozan

-Çok pardon.. öyle daldım bir an.

Sonra içeriye gelmesi için köşeye çekildim. Duygu da içeriye girdi.

İkimizde koltuğa oturduk. Aramızda bir kişilik mesafe vardı. İkimizde konuşmadan öylece etrafı seyrediyorduk. Sonra Duygu;

-Ee böyle bakışacak mıyız?

Ozan

-Haklısın.. Ben o zaman şey yapayım; pastayı getireyim.

Pastayı almak için mutfağa gittim.

                                      ***

Duygu mumları üflemeden önce dilek tut diye bağırdım. Sonra gözlerini kapadı ve dileğini diledi. Ardından mumları üfledi. Bende alkışladım. O an beklemediğim bir şekilde hoparlörden iyiki doğdun Duygu adlı şarkı çalmaya başladı.

Duyguya dönüp benim bundan haberim yoktu. Dedim.

İkimizde güldük. Sonra pastadan birer dilim alıp balkona çıktık. Bir yandan pastamızı yerken bir yandan manzarayı seyrediyorduk. Kulağımıza hafif odun yanma sesleri geliyordu. Sonra Duygu elindeki tabağı bir kenara bırakıp bana döndü ve

-Nasıl yapıyorsun bunu? Diye sordu.

Ozan

-Neyi?

Duygu

-Sanki hakkımdaki her şeyi biliyorsun. Hatta beni benden daha iyi tanıyor gibisin. Sana hiç doğum günümden bahsetmedim. Ama bugün burda doğum günümü kutluyoruz.. Bir başka örnek mesela ressim çizmeyi sevdiğimi nerden biliyorsun? Beni ressim atolyesine götürdün. Yani nasıl yapıyorsun bunu? Ben senin hakkında sadece ismini bilirken sen benim tüm hayatıma hakkimmişsin gibi.

Ozan

-Yalan söylemiyim bazen bende kendimden korkuyorum.

Sonra Duygu gülmeye başladı ve

-Ben ciddiyim!

Ozan

-Bir arkadaşından yardım alıyorum diyelim.

Duygu

-Kim o? Kızlardan biri mi yoksa?

Ozan

-İş ortağımı satamam üzgünüm.

Duygu

-Yaa of çok merak ettim ama.. Ben bu işin peşini bırakmam. Ögrenirim bir şekilde.

Gülerek sen bilirsin dedim. Sonra bir süre susup sadece manzarayı seyretmeye devam ettik. Duygu manzaraya bakarak konuştu.

-Bugün on sekizime girdim. Artık yetişkin biriyim. Eskiden hep derdim; on sekizinci yaş günüm çok özel olacak. Öyle olmalı. Çünkü ben artık büyüdüm. Artık çocuk değilim. Ben bir yetişkinim!

Ozan

-İstedigin gibi olmadı mı? Begenmedin mi yoksa?

Duygu

-Hayır! Çok beğendim. Hatta hayallerimden bile güzel. Çok teşekkür ederim.

Sonra kafasını aşağıya eğdi ve devam etti;

Ben sadece kalabalık olmak isterdim. Ailem, arkadaşlarım.. hep beraber olalım isterdim..

Elimi omzuna koyarak

Bu son doğum günün değil. Aklımda tutayım da bir sonraki doğum gününü ona göre planlayayım.

Sonra ikimizde güldük.

Ozan

-En önemli şeyi unuttum görüyor musun?

Duygu

-Neyi?

Olduğum yerden kalkıp içeriye Uğurun bana verdiği kutuyu almaya gittim. Duygu merakla arkamdan bana bakıyordu. Kutuyu alıp Duygunun yanına geri gittim.

Ozan

-Al bakalım. Bu da hediyen.

Duygu

-Bunca şeyin üstüne bir de hediye mi aldın?

Ozan

-Hediyesiz doğum günü mü olur?

Sonra Duygu Kutuyu açtı. Küreyi görünce gözleri parlamaya başladı. Ve kocaman bir çığlık attı.

-İnanmıyoruuuum!

Ozan

-Sanırım beğendin?

Sonra Duygu yerinden kalkıp koşarak bana sarıldı. Uzaklaşıp gözlerimin içine baktı ve

-Teşekkür ederim. Hayatıma dahil olduğun için..

Sonra bana doğru yaklaştı. Olduğumuzdan daha yakındık birbirimize. Gözlerimi kapadım. Duygunun karşısında kendimi serbest bıraktım. Sonra dudaklarımızın birleştigini hissettim. Duygu beni öpmüştü. Hafifledigimi hissettim. Sanki gökyüzüne dogru uçuyordum. Oysa ayaklarım yerdeydi. Sonra dudaklarımız birbirinden ayrıldı ve Duygu benden uzaklaştı.

Geç oldu. Gidelim artık dedim. O da tamam dedi ve evden ayrıldık..

                            *** 

Duyguyu evine bıraktıktan sonra hastaneye Uğurun yanına gittim. Saat çok geç olmuştu. İçimden acaba rahatsız etmeyip yarın mı söylesem? Diye geçiştirdim. Ama Uğur'un bizi merak ettiğini biliyordum. O kafasına bir şey takıldığında asla uyuyamazdı. Düşüncemden vazgeçip odasına girdim.

Uğur diye seslendim. Ama tepki vermedi. Ona doğru iyice yaklaştım. Elini tuttum. Olduğundan daha soğuk olduğunu hissettim. Ve tekrar seslendim;

Uğur..

Gözlerini açıp gözlerime baktı. Gülümsedim ve hediyeni Duyguya verdim kardeşim, çok beğendi. Dedim. Sonra Uğur'un gözleri kapandı. Tekrar tekrar seslendim.

-Uğur. Uğur!

Ama gözleri bir daha açılmadı..

Uğuru uyanması için sarsarken diğer elinde bir zarf gördüm. Zarfı aldım ve açtım. İçinde mektup vardı. Mektubu alıp okumaya başladım..

Merhaba benim güzel abim. Eğer bu satırları okuyorsan ben çoktan ölmüşüm demektir. Ama bunu seni üzmek için söylemiyorum. Üzülme sakın abi! Çünkü ben artık özgürüm. Çok acı çektim. Canım çok yandı. Ama artık özgürüm. Şuan bilmesem de belki ruhum mutluluktan dans edecek. Kimsenin duymadığı bir melodi duyacağım belkide. Belkide cennet çok yakındır abi.. Orası çok güzelmiş. Bu dünyadan çok daha güzelmiş. Umarım orayı hak edebilmişimdir. Sana bunları yazıyorum. Çünkü vedalardan hiç hoşlanmam. Zaten veda edebilecek miyim? Onu da bilmiyorum. Ama seni çok seviyorum abi. Benim için üzülme. Çünkü hissediyorum. Okyanusun dibindeki aydınlığı görebiliyorum.

Loading...
0%