@meryem8498
|
“Güneş batmalıdır ki yeniden doğuşunu arzulayalım.”
* * *
Ağır koku her yere sinmişti, sadece acı feryatlar duyuluyordu. Kaldığı bu iğrenç karanlık zindanda.
Güçlü acı dolu sesleri duyan küçük çocuk korku ile sindi olduğu yere. Tüm bedeni zangır zangır titrerken gözlerin yaş akıyor ve ağzından sadece tek bir kelime çıkıyordu
"Anne..anne..."
Güneşi kıskandıracak olan o sarı saçlarına kanın ve çamurun iğrenç rengi bulaşmış çocuğu daha da sefalet içine sokmuştu.
Cassian daha yedi yaşındaydı ve zindana girdiği sayısı yaşını geçmişti bile ama hala aynı korkuyu dehşeti içinde yaşıyordu. Unutamıyor ya da alışamıyordu. Tüm yaşadıkları kafasında kazınmıştı. Gitmiyordu rahat rahat uyku uyuyamıyordu küçük çocuk.
Bu gün yine küçük bir hata yüzünden annesi onu zindana atmıştı ve işkence görmesine neden olmuştu.
Düşündü Cassian ne yapmıştı ki böyle kötü bir ceza almak için ama hiçbir zaman bulamıyordu.
Aradan yıllar geçinde bulmuştu nedenini. Annesi, babasının suçunu çektiriyordu. Doğduğu günden beri acı ve keder peşini bırakmıyordu genç adamın.
* * * Karanlık bir mağarada başını eğmiş acı içinde kıvranan adam af dinliyordu.
Bir kırbaç daha çarpmıştı bedenine.
Vuran adam siyah bir cübbe giymiş yüzünü gizliyordu.
"Beceriksiz, bir işi düzgün yapamıyorsun. Sana güveniyorduk Onu hayal kırıklığına uğrattın.".
Acı içinde kıvranan adam başını daha da gömmüştü yere.
"Ö-özür d-dilerim efendim ne oluğunu hızlıca ögrenip batırdığım işi düzelteceğğiz."
Bir kırbaç daha çarpmıştı.
"Bu senin son şansın. Efendi'yi tekrar hayal kırıklığına uğratma yoksa sonun ölüm olur."
"E-evet e-evet anladım efendim her şey plana göre gidecek bu sefer hiç bir hata olmayacak emin olabilirsiniz."
Adam en sonunda iyi hissetmiş gibi elindeki kırbacı atıp dışarıda onu bekleyen arabaya yönelmişti.
Yüzünde küçük bir gülümseme ile arabaya binip uzaklaştı.
* * *
İnsanlar çok bencil yaratıklardır şükretmeyi bilmez daha fazlasını ister dururlar doyumsuz bir hayvandan farkları yok.
İnsan neden ölür? Ya da neden yaşar bu kadar acı çekmemiz neden? Kafamda ki bu saçma sorular ile odamda dolanıp duruyordum.
Bu Dünya'ya geleli ne kadar oldu neler yaşadım. İlk geldiğim zamanlar kendimi yabancı bir ruh gibi hissettim ama Layla'nın anıları kafamda belirince biraz da olsa rahat bir nefes aldım. Ben yerimde durmadan dönüp duruken May geldi ve aşağıya inmem gerektiğini söyleyen uzun bir açıklama yaptı.
Adımlarım yavaştı çünkü gitmek istemiyordum. Oradaki ikiyüzlü insanları görmek hatta konuşmak bile istemiyorum gerçi benimle kimse konuşmazdı bundan emindim. Bu saçma düşüncelerime gülüp adımlarımı biraz da olsa hızlandırıdım.
Arabanın olduğu yerde hiçbir şey yoktu bir an içimde umut yeşerdi beni bırakıp gittiklerini düşündüm ama buraya yaklaşan araba ile bu hayallerim suya düştü.
Arabayı görünce ilk önce şaşırdım çünkü çok dikkat çekiciydi ve geldiği için de yüzüm asıldı.
Arabacı inip kapıyı açınca inen kişi ile gözlerim büyüdü.
Hayır ya ben onunla saatlerce yol çekmek istemiyordum. Arabadan inen kişi pek sevdiğim ağabeyimdi. Onunda yüzü sinirliydi sanırım bu durumdan o da pek memnun değildi. Şu bir kaç gündür dük yüzünden acı çekiyordum ama sıra da bu adam vardı galiba. Derin bir nefes aldım çünkü arabada ihtiyacım olacaktı.
Elini uzatmış bana bakıyordu aslında ona dokunmak hiç istemiyorum ama tatsızlık çıkmasın diye tuttup bindim. İçeride dük oturuyordu elimde birkaç belge ile harika derdim birdi iki oldu. Ne güzel!
Dükün karşısında duran koltuğa oturdum hızlıca, tekrar bir laf işitmek hiç istemiyordum. Ben bindikten sonra Leonardo binmiş ve oturduğu gibi araba yol almaya başlamıştı.
Saatler bana yıllar gibi gelecek olan o yolculuğa adım atmıştık.
Bir süre sessizdi her yer ama üstümde gözler olmasa daha iyi olurdu. Ama ikisininde bakışları ara sıra bana değiyordu ve bedenim yay gibi geriliyordu.
Kendimi iyice koltuk ile birleştirip pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Erkenden yola çıktığımız için hava daha kararmıştı ve dışarısı çok güzel duruyordu. Sanki masal diyarında yolculuk yapıyordum. Bu düşünce ile yüzümde bir gülümseme oluştu. Ama soğuk ve sert bir ses yüzünden gülümseyi bırakmak zorunda kalmıştım.
Leonardo ruhsuz bir bakış ile yüzümü inceliyordu ve bana bir şey soruyordu ama ben onu hiç duymamıştım. Hayır dinlemek istememiştim.
Yüzüne anlamsız bir bakış ile baktım bir süre kavga çıksın istemiyordum hiç.
"Özür dilerim bir şey mi dedin?"
Kaşlarını sinirle çattı.
"Komik bir şey mi var dedim?!"
Sesi baya sinirli çıkmıştı vay be gerçektende benden nefret ediyor. Sakin olmaya çalışarak konuştum. "Hayır aklıma güzel söz geldi onun için gülmüştüm."
Bu sefer kaşları alayla yukarı kalktı.
"Rahatsız edici."
Bir kaç saniye bana bakıp bakışlarını Düke çevirdi.
"Bununla niye aynı arabada gitmek zorundayız, her zaman olduğu gibi ayrı araba ile gelse olmuyor mu?"
Sinirden ellerim titremeye başlamıştı. Sanki ben yüzünüzü görmeye çok meraklıydım. Dük emir verdiği için bu arabaya binmek zorunda kaldım. Ama beni kimse dinlemediği için ne kadar konuşsam da boştu.
Dük elindeki belgeleri sakince yanına bıraktı ve kafasını kaldırıldı. Bir süre ikimize baktı ve konuşmaya başladı.
"Ben öyle istedim. Bir sakınca görmüyorum bu durumdan. Küçük bir çocuk gibi şikayet edip durma." Sinirli halim biraz da olsa geçmişti bu cevapla. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Eğer bu durumda gülersem daha fazla ceza alabilirdim. O yüzden öksürerek gülüşümü silmeye çalıştım. Bu bir ilkti, dük ilk defa biricik oğluna kızmıştı. Bu günün tarihini unutmamam gerek.
Leonardo şok olmuş bir şekilde Düke baktı ve sadece kafa sallayıp bakışlarını dışarıya çevridi biz saraya ulaşana kadar da benim olduğum tarafa göz ucuyla bile olsa hiç bakmadı. Bu durum benim için iyi olmuştu Düke bunun için minnettar olmak isterdim ama bütün bu olanların hepsi onun yüzündendi zaten o yüzden onun için hiçbir şey hissetmiyordum.
Göz ucuyla Düke baktım eline yine belgeleri almıştı gerçekten tam bir İŞKOLİK.
Hemen çevirdim bakışlarımı tekrar bir kriz istemiyordum.
Araba çok rahatsız ediyordu zaten bir de onları çekemezdim.
* * *
Sarayın etrafı muhafızlarla çevriliydi. Ve girişi arabayla doluydu çoğu davetliler gelmişti denetimden geçmeyi bekliyorlardı.
Genç bir kadında o arabaların birinde oturuyordu. Çok heyecanlıydı. Sakin olmak için derin derin nefesler alıp duruyordu karşında oturan kadın hizmetçi gibi duruyordu ama çok yakından bakarsa hiçte öyle durmuyordu. Genç kadına sert bir ifade ile bakıyodu gözleri bir uyarı niteliğindeydi.
"Bu gece her şey planladığımız gibi olmalı beni anladın mı?"
Kızın bedeni korku ile titredi.
"Evet, anladım."
Kadın hafifeçe başını salladı ve yüzündeki ifadeyi hemen değiştirdi. Çünkü denetleme sırası onlara gelmişti.
* * *
Öleceğim sanırım. Kaç saattir aynı şekilde oturdu kendisi bile bilmiyordu. Arabadan indiğinde kalçaları ve bacakları ağrıdan sızladı. Tabi kimseye fark ettirmemek için yüz ifadesini korudu.
Ne erken ne de geç gelmiştik araba denetleme sırasında dışarıya göz atmıştı ve çok kalabalıktı şuan bile başı ağrımaya başlamıştı.
Sakin ol sakin ol.
Dük ile Leonardo'yı takip etti sessizce bu gün bir sorun çıkmasını istemiyordu. Zaten dün olanlar dükü çok sinirlendirmişti başka bir sorun çıkarırsa ne olur tanrı bilirdi.
Sonunda kapıya gelmişlerdi. Kapıdaki görevli yüksek sesle biz tanıttı en önde dük ve onun arkasında Leonardo ve en sonda ben içeri girdim.
İçeriyi incelerken gözlerim ışıltıtan ağrımaya başlamıştı bile. O avizeler ve masalarda duran şamdanlar resmen ben gerçek bir elmasım diye bağırıyordu. O derece parlaktı ve içeresi kocamandı.
Kış sarayı bu saray veliaht prenslerin oturduğu saraydı ve O kadar büyüktü ki kelimeler ile anlatılmazdı. Kış Sarayı'nın güneyinde kalan bu salon kış salonu adını almıştı ve içerisi tam olarak koca bir stadyum gibi hatta ondan daha büyüktü. Zaten bu kadar insan anca sığardı buraya.
Etrafı incelerken hala dükü takip ediyordum ki onların erkeklere doğru gittiğini görünce adımlarımı durmak zorunda kaldım.
Kızların olduğu yere baktım ve kırmızı bir kafa görünce bir kaç hatıra canlandı evet ana kötü kadındı ve Laylaya sosyetede eziyet eden kişiydi. Harika hadi gidip intikamını alalım. Bu düşünce ile yüzümde koca bir gülümseme belirdi. Bu gece bir sorun çıkarmak istemiyordum ama o kızın durmayacağını bildiğim için kendimi korumak zorundaydım.
Adımlarımı kızların olduğu tarafa çevirdim. Hadi bakalım eğlence başlasın.
* * *
Sıkıcı her yerden sahte gülümseme ve kahkahalar çıkıyordu. İşte bu yüzden balolardan nefret ediyordu.
Cassian sabahtan beri balonun eksiklerine bakmıştı ve şimdi bitmişti hızlıca hazırlanıp balo salonuna adımladı. Normalde kraliyet ailesi hep birlikte girmeli ama Cassian bilerek en son girdi. En azından bir kaç dakika bile olsa sessizliğin tadını çıkarmak istiyordu.
Nefret dolu gözler görmekten çok sıkılmıştı. Her yerde böyle gözler görünce alışmıştı hemen. Artık pek bir etkisi olmuyordu.
Balo salonuna geldiğinde herkes mutluydu iki yüzlü insanlar. Benden hem nefret edip hem de yüzüme gülüp hediye getirmeleri tam bir iki yüzlülüktü.
Sakin olmak için yumruklarını sıktı. Uzun zamandır bu plan için çok uğraştı o yüzden sabretmeliydi.
Sakince gözlerini kapatıp açtı ve salonda bulunan insanlara göz attı herkes ona bakıyordu. Kraliyet ailesi için konulan koltukların olduğu yere ilerledi. Kral onu bekliyordu yüzüne yine nefret dolu bakışlar ile karşılaşmıştı. Sırf onu sinir etmek için geç gelmişti ve istediğini almıştı. Yüzünde alaycı bir gülümsemeyle Krallın yanında durdu.
* * *
Herkes gelmişti ve balonun sahibi geç geldiği için herkes onu konuşuyordu. Çok saçma bir durumdu. Kral sevmediği halde balo düzenliyordu tabi bu onun elinde olan bir şey değildi prensi destekleyen çok güçlü aileler vardı bunlardan biri de bizdik. Ve merhum kraliçe'nin ailesi bu iki güçlü aile varken kral prense pek bir şey yapamıyordu. Ama şöyle bir durum vardı, benim onu sevmem ve onun benden nefret etmesi kral için çok büyük bir koz olurdu ama artık öyle bir durum söz konusu bile değildi.
Buradaki kimse umrumda değil açıkçası ben gidecektim buradan o yüzden kim ne yaparsa yapsın umurunda olmazdı. Bakışlarımı etrafa atarken kızıl kafa ile göz göze geldiğimde alayla sırıttım, benim güldüğümü görünce bakışlarını korku ile çevirdi hemen. Çok eğlenceli bir vakit geçirmiştim. Onların korku ve şaşkın ifadelerini görünce sesli bir kahkaha atmak isterdim ama ortam hiç uygun değildi.
15 Dakika önce
Adımlarımı kızların olduğu yere attım ve yaklaştığımda çoğu kişi bana şaşkınlıkla bakıyordu ben ise aldırmadan herkese selam verdim.
Alyssa ise biraz şaşırmıştı ama hemen kendini toparlayıp bana selam verdi. Kızlar bunu görünce harekete geçip beni selamladılar. Yüzümde büyük bir gülümseme ile onlara baktım. Çoğu kişiyi tanımıyordum ama pekte umrumda değildi. Benim için önemli olan o kızıl kafaydı.
Yanlarında durdum ve bir kaç kişi tekrar konuşmaya kaldıkları yerden devam ettiler. Ben sadece onları dinliyordum.
"Leydi Reinhardt siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?"
Hiç dinlemediğim için bir şey söylemden önce lafa kızıl kafa girdi.
"Leydi Carrier lütfen nazik olun, Leydi Reinhardt pek bu konular hakkında bilgi sahibi değil."
Bazı kızlar gülünce ben de güldüm. Benim güldüğümü gören kızlar şaşırmıştı evet başlıyoruz.
"Özür dilerim çoğunuzu tanımıyorum o yüzden bir konu hakkında bilgilerimin olup olmadığını nereden biliyorsunuz acaba Leydi....?"
İsmini biliyordum elbette ama böylesi daha eğlenceliydi.
Kızgın bir şekilde bana bakıp ismini söyledi ve diğerleri de kendilerini tanıttı çoğunun ismini şimdiden unutmuştum bile.
"Ah şey özürlerimi sunarım Leydi Reinhardt, biz veliaht prensin kimle evleneceğini konuşuyorduk."
"Anlıyorum. Benim bu konuda bir fikir belirlememe gerek yok sanırım."
Hah şunlara bak ona aşık olduğumu bildikleri için bu konuyu açmış olmalılar. Kesinlikle kasıtlı bir durumdu bu.
Benim tepkim ile daha da şaşıran kızlar bir kaç dakikada sessizce bana baktılar. Ben de sakince onlara karşılık verdim.
Alyssa daha da sinir olmuş bir şekilde bana bakarken ben de ona karşılık veriyordum. Ortam iyice buz gibi olunca bir kaç kız kaçmıştı.
Bende gitmek istiyordum. Çünkü bu gün kadın kahraman ortaya çıkıyordu onu görmek istiyordum. Salondan içeri girdiğimde onu aradım ama hiçbir yerden bulamadım sanırım erkek kahraman ile bahçede buluşma sahnesi vardı. Baya bir romantik sahneleri vardı görmek isterdim ama dükün gözü benim üstümde olduğu için gidemezdim.
Biraz daha durdum ve konuşulan konuları dinledim sonunda prens geliyordu. Gitmeden önce kızıl kafayı korkutmak istedim. Aklıma mükemmel bir fikir gelince gülümsedim.
Yavaşça ona yaklaştım. Ve kulağına doğru eğildim. Bir kaç kız bize merakla bakmaya başlamıştı bile.
"Söylesene kumarhane eğlenceli mi? Gerçi bir sürü borcun olduğunu duydum."
Geri gittiğimde karşımda görmek istediğim bir yüz vardı. Birazcık sesli gülüm kalabalığa karıştım.
* * *
Sıkılmış bir şekil etrafı inceledim. Kral'ın konuşması bitince herkes eğlenceye kaldığı yerden devam etmişti. Ben de yemeklerin olduğu masada durmuş bir kaç şey atıştırıp etrafı izliyordum. Elimde hafif bir beyaz şarapla dükü arıyordum ona gitmek isteğimi söylersem ne tepki verirdi acaba bunu düşünürken yanımda birinin varlığını hissetim. Hızlıca kafamı çevirip oraya baktım.
Ah hayır olamaz. Bunun benim yanımda durarak ne işi olabilirdi???
* * *
|
0% |