@meryem8498
|
* * * "Hayatı tek başına öğrenen insanı hiç kimse korkutamaz. Karanlık bir gecede Reinhart dükanlığında çığlıklar duyuluyor ve geceyi daha da karartıyordu.
Genç kız kanlar içinde karşındaki adama acıyla bakıyordu ölüme yaklaştığını anlamıştı ama artık çok geçti.
Aşık olduğu adamın elleriyle ölmesi ne trajediydi bu..
Kılıcı kalbine saplayan adam acımasızca gülüyordu sadece...
Ona bu şekilde işkence eden adam Veliaht prensden başkası değildi tabikide..
Bedenini karanlığa bırakırken adamın son sözleri yankılandı kulağına
"Ölüm bile hafif bir ceza senin için en azından ağabeyin hatrı için acısız ölüm bahşediyorum sana." -------
Nefes nefese kalktım yataktan bu nasıl bir kabus böyle.
Kitabın içinde olduğumu öğrendiğim günden beri kafam allak bullak olmuştu ve içinde bulunduğum karakterin ölüm anını rüyamda görmeye devam ediyordum.
Bu yüzden iki gündür uyuyamıyordum. Layla'nın yaptığı aptallıkları düşünmedem duramıyordum, tek tesellim ölümüme çok vardı her şeyi değiştirebilirdim. * * *
Okuduğum kitap bir web romanıydı ve konusu güzeldi.
Kitabın ismi de "Zehirli Sarmaşık "dı.
Kadın kahraman ile Erkek kahraman arasında ki aşkı ve bu yolda karşılarına çıkan engelleri nasıl birlikte aştıklarını anlatıyordu.
Ve benim buradaki rolüm ise o engellerden birisi olan adamı severken ölmekti.
Kitapda geçen olayların çoğunu hatırlıyordum.
Kitabın ana karakterleri Helen ve Caleb, ikisi ilk görüşte birbirlerine aşık oluyorlardı.
Helen soylu biri değildi, Dios ailesinin gayrimeşru kızıydı ve bu durumdan dolayı çok zorbalığa, istismara uğruyordu.
Caleb ise krallığın ikinci Prensiydi, çok yakışıklı tam bir beyefendiydi. Herkesin çok sevdiği ve aşık olduğu tipik erkek kahramandı kendisi.
Birbirilerini ilk gördükleri ve aşık oldukları zaman Veliaht prensin doğum günü partisiydi. Layla iki prensi hatta prensesi bile tanıyordu çünkü bir çok baloda yüz yüze görüşmek durumunda kalmıştı. Her ne kadar evde görünmez gibi olsada dışarıya hiçbir şey belli etmemek için iyi aileyi oynamalarını istemişti dük. Bu yüzden kimse Layla'nın bu yalnızlık durumu bilmiyordu, hatta evde bir prenses gibi yaşadıklarını bile düşünüyorlardır. Dükten bir kez daha nefret ettim. Neyse kitab'a geri dönersek Helen bir baronun kızı olduğu için normal baloların hiçbirine katılmamış sadece veliaht prensin balosuna katıldığı için kimse tanımıyordu ve bu durum iki prensin dikkatini çekti ve o an ikiside aynı kişiye aşik oldu. Hayır niye böyle olur ki ben bu ikili aşklardan nefret ederdim bu kitabı niye okumuşum ki bu düşünceler saçlarımı yolma isteği uyandırdı. Olayları tekrar düşündüm ve derin bir iç çektim şimdiden yoruldum. Veliaht prens ise ana kötü kahramandı. Herkes ondan çok korkar ve çekinirdi.
Cassian, tam bir psikopat ruh hastası takıntılı bir manyaktı. Kitapta yaptıklarını düşündükçe tüylerim diken diken olmuştu ve korkumda artmıştı.
Halk şöyle dursun kendi ailesi bile sevmiyor istemiyordu onu, ama ilk prens olduğu için veliaht olmuştu. Veliaht prensin adı ise Cassiandı o da Caleb gibi yakışıklı biriydi. Yani kitap'ta öyle yazıyordu.
Kitabın ana konusu Veliaht prens, ikincisi prens ve Helen arasında ki aşk üçgeniydi.
Veliaht prens de Helen'e aşık olmuştu hemde ilk görüşte aşktı bu. Ne yazık ki Helen çoktan Caleb için duygular beslemeye başlamıştı.
Bu durumu öğrenen Veliaht prens delirmişti.
Helen aşkı uğruna tüm krallığı adeta katletmişti.
Boşuna ana kötü adam değildi.
Buraya kadar her şey mükemmel ama buradan sonra benim için çok kötü bir durumdu.
Benim olduğum karakter tamâmen yan kötü karakterdi.
Layla tipik aptal kötü kadındı. Ama ana kötü kadın değildi. Şuan önemli olan benim hayatımdı o yüzden kötü kadınla işim yoktu.
Layla niye aptal söyleyeyim, Veliaht prense aşıktı kendisi ve bu uğurda sevdiği adamın elinde can verdi ne acı...
Sonumun böyle olmasını istemediğim için ondan uzak durmam gerek ve tabiki de Helenden, o benim için patlamaya hazır bir bombaydı o yüzden ne kadar uzak o kadar rahat bir yaşam olurdu benim için.
Olayları düşündükçe başıma ağrılar giriyordu.
Şimdi ne yapacağımı ve nasıl bir yol izleyeceğimi kağıda dökmem gerekiyordu.
Şu anlık en iyi çözüm buydu.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama odamın kapısı çalındığı zaman havanınkl karardığını gördüm.
Kapı açılmıştı gelen Maydi.
"Leydim, akşam yemeğinizi getirdim."
"Masaya bırak, geliyorum. "
Ben gelene kadar tepsiyi masaya bırakıp çıkmıştı çoktan.
* * *
Sabah yine erken uyanmıştım.
May'in gelmesini bekledim. Bir kaç dakika sonra kapı çaldı ve evet gelen kişi May'di.
Elinde su ile içeri girdi.
May'in gelmesi ile günüm başladı.
Kahvaltım bitince çalışma masasına geçtim kitaplığı gezdim ve krallık hakkında daha çok bilgiler edinmeye karar verdim.
May bir şeye ihtiyacım var mı diye tekrar gelince ona bir kaç şey sormak istedim.
"May veliaht prensin doğum günü partisi ne zaman? "
Bu sorum onu şaşırtmadı çünkü Layla'nın veliaht prensi sevdiğini biliyordu ve bunu unutması imkansızdı.
Sadece ev halkı değil tüm krallık biliyordu bu aşık olma olayını o kadar abarttı ki resmen stalker gibiydi salak kız, bu durum onu daha da küçük gösteriyordu.
"İki gün sonra leydim, sizin için en güzel elbiseleri seçtim yarın gelecekler ve veliaht prens sizi gördüğü anda aşık olacaktır."
Bir dakika ne?!
Aşık olmak mı? Tabikide hayır ondan ne kadar uzak olursam benim için o kadar iyidir.
Ama bir sıkıntı var ağabeyim ile çok yakın arkadaşlardı. Bundan dolayı bir tık fazla iletişim içinde olma ihtimâlimiz vardı. Yok ya prens Layla'ya bir hayalet gibi davranıyordu hiç bir sorun olmazdı bence. Neyse en iyisi ondan uzak durmak.
Hoş ben bu bedeni ele geçirmeden önce Layla Cassian ile daha çok yakın olmak kendine aşık etmek için çok çabaladı
Boşuna aptal demiyorum bir insan ruh hastası olan birini nasıl sever aklım almıyor?
Ve nasıl bir kalbi var korkmadan ona yaklaşabiliyor?
Ama ben gerçek Layla değildim ayrıca o psikopat prensin elinde öldüğümü bildiğim için arkama bakmadan kaçarım ondan.
Planladığım gibi ondan uzak duracağım ve böylece ölüm riski ortadan kalmış olur evet çok güzel bir plan bu.
Neyse ki Layla ailesi ile o kadar yakın değildi. Cassian ile fazla iletişimde olmazdım.
Bu sonuca varınca derin bir nefes verdim. Vücudum da rahatlamıştı.
* * *
İki gün sonra parti vardı.
Olayların başlayacağı zaman benim bu durumdan kurtulmam lazımdı.
Aklımda o kadar çok düşünce vardı ki ne yapmam gerektiği ve ne yapmamam gerektiğini düşündükçe işin içinden çıkamıyordum.
Ama bir sonuç kesindi daha doğrusu amacım kesindi.
O da şuydu.
Bu ülkeden ve bu evden kurtulmak.
Çünkü Layla evde ölüyor hadi ölümden kurtuldum diyelim ama krallık çöküşe girecekti Cassian'ın aşktan gözü kör olduğu için herkesi öldürüp en sonunda kendi canına kıyıyordu, o yüzden krallık'tan gitmek en iyi fikirdi benim için.
* * *
Leonardo geri dönmüştü tabiki de onu görmedim onun yüzünden ruh halimi bozmak istemiyordum.
Leonardo onu nasıl anlatmalıyım bilmiyorum Layla'nın aile kavramına bu kadar uzak olması onu kötü kadın olmaya itmişti.
Bunun en büyük sebebi ise Ağabeyi Leonardoydu.
Babası iki kardeşe de uzaktı bu yüzden Layla kardeşinden sevgi dilendi ama istediği gibi karşılık alamadığı için kendini suçladı ve sonucu ölüm oldu..
Yazar zaten Layla'nın hikayesi üzerinde pek durmadığı için fazla bir şey diyemiyordum.
Bunları düşünürken de parti için hazırlıklar yapıyordum.
Bu gün May'in söylediği terzi gelecekti onu bekliyordum.
İçimde garip bir heyecan ile karışık korku vardı.
Kendimi sakinleştirmeye çalışırken May geldi. Sanırım terzi beklediğimden de erken geldi. "Geldiler mi May?" "Hayır, ş-şey Leydim Dük sizi çalışma odasına çağırdı."
"NE??"
* * *
~Canlarım biraz yorum ve oy lütfen nasıl ilerliyor bunu da yazın bekliyorumm~~~
|
0% |