@meryem8498
|
"Olabileceğin kişi olmak için asla geç değildir." – George Eliot
* * *
Küçük kız heyecan ile odasından çıktı kendisine göre uzun ve büyük duran koridor boyunca koştu koştu en sonunda varmak istediği yere ulaşmıştı.
Çok sevdiği ağabeyi'nin odası, uzun zamandır görmediği kişiyi özlemişti ve sonunda bu özlem son bulacaktı.
Odaya gelmiş heyecanla kapıyı çaldı küçük kız.
"Ağabey, benim Layla gelebilir miyim?"
Uzun bir süre bekledi kapıda Layla, ama ses yoktu.
Daha fazla beklemeden kapıyı açıp içeri baktı.
Sessizlik karşıladı onu ilk önce gözleri ile uzun bir süre etrafı inceledi ama ağabeyi yoktu oda da.
Gözlerinde hayal kırıklığı vardı.
Sessizce geldiği gibi çıktı odadan kendi odasına yöneldi adımları.
Sessiz ve üzgün bir şekilde koridorda ilerlerken iki tane hizmetiçi ellerinde sepetlerle yürüyorlardı. Layla ilk önce korktu çünkü bu evde hizmetçiler ona çok kötü davranıyordu.
Kimse görmesin diye saklandı hemen.
"Dükü ve genç efendiyi gördün değil mi? Çok mutlulardı."
"Evet genç efendi okulu başarlı bir şekilde bitirdi ve Dük onunla gurur duyuyor."
"Genç efendi mükemmel biri, bir de ezik kız var hiçbir şeyi beceremiyor Dük onu niye hala burada tutuyor hiç anlamış değilim."
"Ben de"
İkili sesli bir kahkaha ile Layla hakkında bir şeyler söyleyerek uzaklaştı.
Layla'nın kalbine iğneler batırılıyormuş gibi bir acı oluştu çok kötü oldu nefes alamadı bir süre, gözleri dolu doluydu, kulakları sağır olmuş gibi hiçbir ses duyamadı.
O günden sonra kimseye güvenmeme kararı aldı küçük kız.
* * *
Sabahın ilk ışıkları ile sessizliğe gömülü olan ev yavaş yavaş hizmetliler ile bozulmaya başlamıştı.
Konak'ta ilk uyanan uşak Gavin olurdu herkese ne yapması gerektiğini söyler, efendisi'nin odasına ilerlerdi her zaman.
Gavin, derin bir nefes alarak Dük'ün kapısını çaldı, bir kaç dakika içeri girmesi için yanıt bekledi.
Sonunda girmesini söyleyen, sert ve soğuk ses ile yavaşça kapıyı açtı.
Dük zaten kalkmış hazır bir şekilde çalışma masasında oturmuş dünden kalan belgelere göz atıyordu.
"Günaydın efendim, bugün ki programınız çok yoğun nasıl başlamak istersiniz diyerek elinde bulunan günlük raporları uzattı ona."
Her zaman ki gibi soğuk ve umursamaz bir cevap beklemişti ama onu şaşırtarak soru sordu Dük.
"Herkes uyandı mı?"
Yanlış duyduğunu zannetti Gavin.
"Anlamadım efendim?"
"Çocuklar uyandı mı? Kahvaltı için beni bekliyorlar mı?"
"E-evet efendim genç efendi uyandı aşağıda sizi bekliyor."
Şaşkındı Gavin, çünkü Dük ilk defa çocukları sormuştu.
Dük cevabından tatmin olmamış gibi kaşlarını çatmıştı.
Gavin karasız bir ses ile sordu.
"Bir sorun mu var efendim?"
Dük bile kendini nasıl hissedeceğini bilmiyordu.
Şu bir kaç gündür gördüğü kabuslar onu çok huzursuz edıyordu.
Çok sevdiği uğruna can vereceği karısı öldükten sonra kendini dünyaya kapatmış sadece işiyle ilgilenmişti. Bu bir nevi duygularından kaçıştı.
Dün Layla ile olan konuşmayı düşündü. Biliyordu o kıza çok haksızlık yaptığını onun suçu olmadığını da biliyordu ama onu gördüğü an karısının ölümü aklına geliyordu ve hiç unutmasına izin vermiyordu. İçten içe karısını kendisinin öldürdüğünü de biliyordu ama kabullenemiyordu.
Bu zamana kadar ondan uzak durmuştu ve buna çok pişmandı ama bu pişmanlığın çok geç olduğunu dün anlamıştı. Kızı ona bir yabancıydı artık.
Kızının soğuk ve korku dolu gözlerini düşündü, ilk defa ne yapacağını bilemiyordu.
Dük bir kaç saniye kararsız bir şekilde durdu. Bunları düşündü ne yapması gerektiğini nereden başlaması gerektiğini ama işin içinden çıkamıyordu.
Kafasını hafifçe çevirip Gavine baktı ve kararsız bir şekilde sordu.
"Peki, Layla? "
İkinci bir şok sarmıştı Gavini, Dük ilk defa kızını sormuştu, bu şaşırılacak bir durumdu çünkü.
Hanımefendi öldüğünden beri kızına düşman olmuştu Dük, şimdi ise onu soruyordu.
Dükü daha fazla sinirlendirmeden cevap vermişti Gavin.
"Leydim kendi odasında kahvaltı yapacağını bildirdi efendim."
Hayat gerçekten de mucizelere gebeymiş bunu bu gün Dük sayesinde anlamış oldu.
Bundan sonra Dük hiçbir şey söylememiş elindeki belgeleri bırakıp sessizce uşakları beraber odadan çıkmıştı.
* * *
Sabahın ilk ışıkları ile güzel yumuşak yatağımda uyandım.
Şu bir kaç gün benim için o kadar zor ve sancılı geçmişti ki.
Bugün rahatlamış gibiydim.
Kafam o kadar karışık ki ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Dün olan olayları düşündüm.
Dük'ün odasından çıktıktan sonra
Karşımda Layla'nın çok 'sevdiği' ağabeyi duruyordu.
Bana seslenmişti ben de durup karşısına geçtim ve soru dolu gözlerle ona baktım.
"Sen hiç akıllanmayacaksın değil mi? "
Sesi sert ve soğuktu tıpkı Dükün sesi gibi.
Kafam zaten çok doluydu ve sinirlerim gerilmişti sert bir vaziyette cevap verdim.
"Pardon? Gene ne yapmışım acaba? "
Sesimde ki sertlikten dolayı bana şaşkın gözlerle baktı bir süre.
"Ben seni kaç defa uyaracağım Layla! Bir daha veliaht prens ile konuşma uzak dur senin yüzünden benim ile iletişimi keseceğini belirti. "
Bu sefer şaşıran bendim. Ne demişti o Layla ne yapmış olabilir ki en fazla sadece peşinde koşmuştur.
Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Ama değiştiğimi herkesin anlaması için bir yerden başlamam gerektiğini elbet biliyordum bu benim için bir fırsattı.
Hafif başımı eğdim konuştum.
"Özür dilerim, genç efendi bundan sonra daha dikkatli olacağım ve artık veliaht prens'in etrafında dolanmayacağım."
Kim ister be o psikopat prensi benden uzak durması en iyisi, ölmek istemiyorum ben!!
Kafamda ki düşünceleri uzaklaştırdım ve Leonardo'ya baktım.
Bana şok olmuş gözlerle baktı bir kaç saniye sonra hafif öksürüp konuştu.
"Umarım ki bu da yalan değildir. Gözüm üstünde ona göre hareket et. "
Hızlı adımlarla koridorun sonunda gözden kayboldu.
Şimdi zaman
Derin bir nefes aldım. Lanet olsun bu eve, evdekilere yeter ne bu çektiklerim, yatakda sinirle tepindim ve hayali Leonardo'yu yumrukladım, soluk soluğa kaldığımda ise durdum geri uzandım yatağa.
Kapı çaldı May'in geldiğini anladım içeri gelmesini söyledim bir kaç saniye sonra kapı açılmış elinde tepsi ile girmişti odaya.
"Günaydın Leydim, kahvaltınızı getirdim. "
Mutlu bir şekilde bana bakan May'i inceledim şu bir kaç gündür mutluydu,May, sebebi ise tabikide bendim!
Benim değiştiğimi fark eden ve anlayan ilk kişiydi, hoş hep yanımda olduğu için doğaldı bu durum.
Derin bir iç çekip kalktım yataktan, hızlıca yüzümü yıkayıp oturdum masaya May hala gitmemişti.
Elime aldığım bıçakla ekmeğe bal sürerken ona soru dolu bakışlarımı yönelttim.
"Leydim bu gün dışarı çıkmak ister misiniz? Uzun zamandır hep evdesiniz biraz hava almak size iyi gelecektir."
May canım may beni düşünen bir tek sen varsın hayali göz yaşlarımı silip başımı salladım hızlıca.
"Evett harika fikir bu çıkalım çarşıya inebiliriz."
Benim kabul ettiğimi görünce daha da mutlu oldu.
"O zaman sizin için elbise hazırlayayım. "
Güldüm ve onayladım hızlıca elbise odasına giderken ben de kahvaltıma devam ettim.
* * *
Kahvaltı faslı bitmiş hatta hazırlanmıştım bile ama bu dönemin elbiseleri çok değişik ama güzeldi.
O kadar çok elbisesi eledim ki çoğunu atacaktım sanırım hiç benlik değiller. En sonunda birinde karar kıldım ve giydim.
Siyah beyaz renkte, sade ama hoş elbiseydi.

Tüm hazırlıklar bitmiş odadan çıkacaktık ki kapı çaldı, May ile göz göze geldik çünkü bu odaya ikimizden başka gelen yoktu.
Kapı hala açılmamıştı beni beklediğini anlamıştım hızlıca şaşkınlığımı üstümden atıp içeri girmesini istedim.
Gelen kişi Dük'ün yardımcısıydı, yani Uşak Gavindi.
Gergin ve sinirli bir şekilde konuşmasını bekledim.
"Leydim, beni Dük gönderdi odanızda ki tüm mobilyaları ve kıyafetlerinizi yenileyecekmişiz. "
Bu adam ne yapmaya çalışıyor???
* * *
|
0% |