@meryem8498
|
"Ruhun derdi içinde ve kaçamaz, kendi kendinden. " - Horatius
* * *
Layla balodan sonra daha da kötüleşmişti. Arkadaş edinmek için gittiği baloda alay konusu olması gururunun incinmesine neden olmuştu. Balodan kaçarmış gibi çıkıp gitmişti. Bir de üstüne çıkarken prens ile çarpışmış ve içeceği dökmüştü üst üste gelen bu kötü olaylar onu mental olarak bitirmişti gözleri dolu dolu karşında ki veliaht prense baktı Layla.
"Özür dilerim ekselansları gerçekten ben böyle olsun istemedim, çok çok özür dilerim."
Sesi ağladığı için boğuk çıkmıştı ve prens de biraz şaşırmıştı bu duruma, kolay kolay ağlamayan şımarık bir kız olan Layla'yı ilk defa böyle dağılmış görüyordu Cassian.
"İyi misiniz Leydi Reinhardt?"
İlk defa biri ona içtenlikle bu soruyu sormuştu, şaşkın gözlerini prense çeviren Layla, onun biraz endişe içeren parlak kırmızı irislerine odaklanmıştı ve tam o anda kalbi hızlıca çarpmaya başlamıştı. Neyi olduğunu anlamadı ilk önce bedeni zangır zangır titrerken buradan yok olup gitmek istedi genç kız.
Çarpışmanın ve sorunun gelecekte ne getireceğini bilmeyen veliaht prens ise bu durumdan ve kızdan çabucak uzaklaşmak istiyordu. Buraya kralın emriyle gelmişti kim bilir yine ona nasıl tuzaklar hazırlamıştı. Cassian'ın aklında sadece bu durumdan nasıl kurtulucağı düşüncesi vardı ve karşısında ona kızarmış bir yüz ve duygu dolu gözlerle bakan kıza hiç dikkat etmişyordu. Sadece en yakın arkadaşının kardeşi olduğu için böyle bir soru yöneltmiş olan Cassian, yanlış anlaşılacağının farkında bile değildi.
Layla kendini toparlamaya çalışarak hafifçe öksürdü iyi olduğunu söyleyip tekrar özür dileyerek çıkmıştı balo salonundan.
Seslerden uzaklaştıkça kalbinin çarpıntısı daha da duyulur hâle gelmişti. Kulakları yüzü yanıyordu ve bu durumun ne olduğunu çoktan anlamıştı. Aşk'tı bu çoğu zaman sadece kitaplardan okuyan bu duyguyu sonunda tatmak bambaşka bir şeydi Layla için sevinci üzüntüyü aynı anda yaşanan genç kız olayların çoğunu unutmuş aklında bir kişi kalmıştı bile.
İki farklı insan ve iki farklı duygu ile geleceğin ne getireceğini bilmeden çoktan uzaklaşmışlardı birbirlerinden.
* * *
İnsanın karakteri ne zaman büyük bir değişikliğe uğrar? Başına büyük bir olay gelirse bundan ders çıkararak kendi benliğine bir şeyler katar değil mi?
Bu olay iyi de olabilir kötü de. İnsan duygularını kontrol edemez. İnsan çoğu zaman duyguların esiri olmaz mı zaten?
Ben bu yaşamımdan önce ailemi kaybettiğim an büyüdüm ve şuan ki benliğime sahip olmuştum. Acılardan kederlerden sevinçlerden gülüşlerden kendime yeni ben yarattım. İnsana en büyük değişikliği acı ve kayıp yapar. İnsanın ailesini, sevdiğini kaybetmesi kadar kötü bir olay olamaz. O ölen kişiler senin eski benliğinle birlikte ölür ve sen ertesi gün yepyeni bir benlik ile uyanırsın.
Başıma gelen bu olay da bana büyük bir ders vermişti. Güçlü biriyim her zaman öyle oldum ama bugün ki yaşanan olay kendimi güçsüz hissetmeme neden olmuştu. Bundan sonra ne yapacağımı daha iyi düşünmem gerektiğini fark etmiştim. Aptal değildim, kendi başıma bambaşka bir dünya ya gelmiş olsamda, hatta bedenine girdiğim kızın anıları elimde olsa bile zordu, kendi başıma yapabileceklerimin de bir sınırı vardı. O yüzden çok iyi bir planla ayrılmalıydım bu ülkeden. İlk olarak para kaçmak için ven önemli ihtiyaç. Dükten aylık gelen harçlıkları toplarsam eğer birikimim olmuş olurdu ve gideceğim ülkede bir iş bulursam geçim sıkıntısını bu şekilde halletmiş olurdum. Ve ikinci önceliğim, kimlik başka bir isim ile yaşamalıydım. Çünkü beni bu isimle tanıyan birileri çıkabilirdi ve ben bunu riske atmazdım. Onu halletmek için uygun bir lonca vardı kitapta da geçen bir lonca lideri Adrien Westlake bu adam da üçüncü başroldü Cassian kadar kötü değil ama erkek kahraman karar da iyi biri değildi o yüzden onunla fazla iletişim kurmak istemiyordum. Üçüncü önceliğim ise May... Onsuz gidebilir miydim bundan hiç emin değildim ama planımı ona anlatırsam eğer bu roman hakkında da bilir vermek zorunda kalacağım demek oluyordu şimdilik bu konuyu rafa kaldırıp iki önceliği halletmem lazımdı. Umarım hiç bir sorun ile karşılaşmam. Kafam patlayacak gibi olduğu için bu düşüncelerimi uzaklaştırdım. Araba sessizdi, fazla sessiz hem de prense teşekkür ettikten sonra kimseden bir çıt bile çıkmamıştı. Ben şimdi daha iyi hissediyordum ama May hâla biraz şokta olduğu için sessizce oturuyordu.
Hafifçe bakışlarımı prense çevirdim tam karşımızda oturuyordu. Siyah bir takım giymişti. Sabah karşılaştığımız zamanda böyle giyiniyordu demek oluyor ki o da uzun zamandır o sokakta geziyordu hem de korumasız bir şekildeydi, ne yaptığını çok merak ediyordum ama artık beni ilgilendirmiyordu.
20 dakika önce ki karşılaşmamız aklıma geldi.
20 Dakika önce
Korkuyu tüm iliklerime kadar hissediyordum. Evet bedenim ve aklım birbirlerine uymuyordu şuan, ne kadar hakaret etmesini istesemde bedenim hareket etmiyordu put gibi donup kalmıştım adeta.
Tam bizim için her şeyin bittiğini düşünürken o ses bizi kurtarmıştı.
"Ölmek istemiyorsanız ellerinizi hemen ondan uzaklaştırın."
Bu güzel ve soğuk sesi nerede duysam tanırdım. Bu O'ydu. Veliaht prens Cassian. İçimde ki korku hemen kaybolmuş ve yerini derin bir rahatlık bırakmıştı. Nedeni bilmediğim halde kalbimde büyük bir güven duygusu oluşmuştu ve gözlerimi kapatıp rahat bir nefes vermiştim. Gözlerimde kalan bir kaç yaşlarda son bulmuştu. Artık kurtulmuştuk. Tanrım sana şükürler olsun. Bedenim anı rahatlık ile yere düşmek üzereyken May kolumdan tuttu.
Bu ses ile iki adam da bizden iki adım uzaklaşmış prense doğru yürümeye başladılar sanrım onu tanımadılar, bizde durduğumuz yerde kendimize gelip hızla veliaht prens'in arkasına geçtik.
Prens bu seferde yalnız değildi. Yanında üç tane korumaya benzeyen adamlar duruyordu. Onları görünce daha da rahatlamıştım. Tanrım kurtulmuştuk. En kısa zamanda kiliseye biraz bağış yapacağım bunun için.
Bizi kendi yanına çeken koruma uzun boylu hafif kumral ve esmer biriydi gözleri de maviydi bu sanırım prensin yakın korumasıydı, hızlı bir hareket ile önümüze geçmişti biz arkasında kaldığımız için pek fazla bir şey göremiyorduk hoş bedenim hala korku içinde olduğu için titreyip duruyordu. İki koru ile veliaht prens adamların tam karşına gelmişlerdi birbirilerine bakıyolardı. * * * Cassian şaşkındı, Leydi Reinhart ile ilk karşılaşmaları tamamen tesadüften ibaret olduğunu biliyordu ama ikincisinin böyle olacağını hiç düşünmemişti.
Leydi Reinhart ile konuşup ayrıldığından beri peşinde düştüğü bir suikastçinin izini takip ediyordu.
Korumalarıda farklı bölgelere gönderen Cassian en sonda ki sokağa girmişti ve karşında bu şımarık leydiyi gördüğünde inanamadı ama bu hayatta gerçekten her şey olabilirmiş bunu anlamıştı.
Kendisini takip etmediğini anlayan Cassian rahatladı başka bir soruna ihtiyacı yoktu ve daha önemli bir sorunun peşindeydi. Her zaman tetikte olmak onu yoruyordu ve bu yorgunlukta sinir stres yapıyordu. Küçüklüğünden beri ölümle burun buruna geldiği için çarpık bir kişiliğe sahip bunu biliyordu, pek sevdiği babası da bildiği için tüm ülkeye bunu bildirmişti sırf tahta geçmesini önlemek için ama hayır Cassian bu taht yüzünden yıllardır acı çekiyordu onu kolay kolay diğer piçe bırakmayacaktı. Bunlar aklına geldikçe sinirleri daha da tavan yapıyordu. Şimdi sinirlerini çikarmak için güzel bir kurban bulmuştu onları kolay kolay bırakmaya niyeti yoktu.
Akşama kadar izleri sürmüştü ama bulamamıştı. Hiçbir ipucu bulunmadığı için sinirleri yine gerilmişti. En sonunda pes etti ve hepsinin belirledikleri ortak alana doğru buluşmak üzere yola çıktı.
Geldiğinde, üçüde onu bekliyordu.
"Bir şey bulabildiniz mi?"
"Ekselanslarını selamlıyoruz."
"Üzgünüm efendim biz hiçbir iz bulamadık."
"Anladım sorun değil daha bakmadığımız bir kaç yer var onlarada bakıp artık geri dönmeliyiz."
"Evet efendim"
Üçüde hep bir ağızdan cevap verdi.
Bu üç adam benim tek güvendiğim yardımcılarımdı onlar Wells çocukluk arkadaşım, Bruce akademide tanıdığım ve yardımcım olmasını istediğim biriydi. Ve Derrick tapınakta eski şövalyeydi oradan ayrılıp bana katılan son yardımcım. Bu yaşıma gelene kadar hiç kimseye tamamen güvenmedim ama onlar birer istisna idiler.
Birlikte arabaya doğru gidiyorduk ki bir kadın çığlığı ile adımlarımızı durdurduk.
Bir sokak öteden gelmişti bu ses ve biraz tanıdıktı. Kafam karışmış gözlerimde merak oluşmuştu çoktan.
Hızlıca çocuklara baktım ve sesin geldiği sokağa doğru koştuk.
Sokağın girişine geldiğimiz de elimi havaya kaldırım durmaları için ve sessizce ilerlemeye devam ettik.
Hayatımda ilk defa yüz ifademi kontrol etmekte zorlandım, kendimi göreceğim görüntüye çoktan hazırlamıştım oysaki, bir tane halktan kadın ve onu taciz eden bir iki tane sarhoşun teki olacağını düşünmüştüm.
Ama karşımda bir soylu olacağını ve bu soylunun Leydi Reinhart olacağını hiç düşünmemiştim. Korkudan titreyen bedenine baktım gözlerini kapatmış bir şeyler geveliyordu.
Bu duruma çok canım sıkılmıştı neden böyle hissetiğimi anlayamamıştım.
Kendime geldiğimde çoktan yanlarındaydım ve onları durdurmuştum. Leydi Reinhart ile göz göze gelince içimdeki sıkıntı büyümüştü, gözleri ve burnu hafifçe kızarmıştı ağlamıştı bunu görünce daha da sinirlendim nedeni ben bile bilmiyordum ama bildiğim tek bir şey vardı o da bu iki adamın öleceğiydi ama kolay bir ölüm olmayacaktı.
Kılıcıma elimi uzatmıştım.
"Ölmek istiyorsunuz sanırım. Bunu memnuniyetle yapacağımdan emin olabilirsiniz."
Arkama baktım işaret ettim ve adamlara kızları uzaklaştırmalarını söyledim. İkiside arkama geçtiğinde biraz da olsa rahatlamıştım. Wells'e gitmesini söyledim kızlar gittiğinde karşımda korkudan titreyen iki böceğe baktım. Saçlarımın rengi kim olduğumu direkt belli ediyordu bu olay bazen can sıkıcı olsada şimdilik bir sıkıntı olmazdı.
"Sanırım kim olduğumu anladınız."
Zayıf olan adam konuşmaya çalıştı ama çok geçti.
"E-e-efendim b-izi b-bağışlayın lütfen biz böyle yapmak istemedik ger- ağhhhh"
Kolunu çoktan kesmiştim. Kanları etrafa saçılırken üzerime gelmemesi için dikkat etmiştim. Zira leydi ile buluşunca çirkin bir görüntü oluşsun istemem ama neden böyle bir şey olsun istemiyordum. Neden? Bu duygu karmaşası beni kızdırmıştı.
Diğer adama döndüm aynı şekilde kolunu kesmiştim.
"O kızın kim olduğunu bilmiyorsunuz sanırım. Neyse artık bir önemi yok."
Diğer kollarını kesince kan kaybından çoktan bayılmışlardı bile.
Ah hiç eğlenceli değildi bu.
Ölmeliler mi yoksa sürünmeliler mi?
Yerde yatan iki bedene bakıp düşündüm bir süre ama bir sonuca varamadım en sonunda buldum, yüzümde büyük bir gülümse ile cebimden altın para çıkarıp yazı tura attım bakalım ne çıkacak. Sokak'ta acı dolu iniltiler ile kan donduran kahkahalar yükselmişti.
İşleri halledip üstüme kan gelmişti mi diye kontrol ettim. Arabaya geldiğimde adamlar dışarıda beni bekliyordu.
"Nasıl oldu?"
Derrick iyi olduklarını söyleyince ben de içeri adım atmıştım.
İçeri girip oturunca sessizlik karşıladı beni rahatlamıştım. Şimdilik bir şey sorup konuşmak gelmiyordu içimden.
Yorgun bedenimi koltuğa bırakıp sakince nefes alıp verdim bir kaç saniye gözümü kapattıp açtım. Kendime geldiğimde karşımda oturan kadına çevirdim bakışımı. * * *
Layla bu yaşadığına hala inanmıyordu. Onu öldürecek olan kişi kurtarmıştı, şaka gibi bir durumdu. Uzun bir süre arabads oturmuştuk ve prensi bekliyorduk. May ile arabayı bindiğimiz gibi birbirimize sımsıkı sarılıp ağladık böyle beş yıl dakika durup sonunda kendimize geldiğimizde ayrılıp düzgünce oturduk. Sessizce bekliyorduk ikimizde konuşmuyorduk. Çünkü hala şoktaydık.
Bedenimi titreme sarınca kollarımı kendime sardım ve karşıma baktığımda prens bana ceketini uzatıyordu.
Kocaman açılmış bir gözle ona baktım ve teşekkür edip aldım.
Sıcacıktı, kokusu her yerimi sarmıştı çok güzel bir kokuydu, hafif çiçek kokusu vardı üstünde ve bu koku kendimi çok güvende hissettiriyordu. Ama böyle hissettirmemeliydi..
Bu tezat düşünce kendimi tokatlamama neden oluyordu.
Saçmalama seni öldürecek olan adam o ne güveni.
Kendi kendime telkin ederek başımı pencereye çevirdim.
Bir süre etrafa bakıp tekrar prense çevirdim bakışlarımı göz göze gelince hafif bir şaşırdım. Kendime gelmek için konuştum.
"Bizi bu gün çok büyük bir dertten kurtardınız size ne kadar teşekkür etsek azdır yine çok ama çok teşekkür ederim veliaht prens."
Bakışları değişmiş biraz yumuşamıştı hafife başını salladı.
"Teşekküre gerek yok. Bu saatte tek başınıza o sokaklarda gezmezseniz böyle bir olay başınıza gelmez."
Ne az önce ondan azar mı işittim ben??
Cevap vermedim. Sustum sadece, haklıydı çünkü.
Gene sessizlik sarmıştı arabayı.
Yorulmuştum.
Bu gün çok zor bir gündü ve bu soylu beden bu kadar strese dayanamıyordu.
Kendime gelmek için savaş verdim ama çoktan uykunun kollarına bırakmıştım bedenimi.
* * *
Arkadaşlar bol bol yorum ve oy istiyorum ona göre bölüm gelecek bundan sonra hadi görüşmek üzere~~ |
0% |