@meryyy.66
|
Derin gecenin bir saati uyanmış beni de uyandırmıştı tabii ki kendisi uyumadığı gibi beni de uyutmamıştı. Biz yatakta oyun oynarken Ulaş odaya girdi "hadi, kahvaltı hazır" kafamla onaylayıp yataktan indim ben inerken o ise Derin'i kucağına almıştı
-"Bu bebiş acıkmış mı?"Derin onu anlamış gibi güldü
-"Gidip yemek yiyelim o zaman" dedim ve Deren'in top gibi şişmiş yanağına sert bir öpücük bıraktım
Aşağıya indiğimizde abla elinde telefonla bir şeylere bakıyordu, Ulaş Deren'i yerine oturturken bende masadan bir dilim salatalık aldım ve ablanın yanına yaklaştım,
-Ne oldu? Ne bakıyorsun?
Meraklı bir sekilde telefona bakarken Ulaş konuştu:
-Koca arıyordur, anne şimdiden söyliyim hiç bir adam ölmek istemez
Bunu söylemesiyle abla derin bir of çekti "bu zekayla seni yanıma nasıl aldım merak ediyorum Ulaş" sonra bana dönüp devam etti:
-Yeni doğan bebeklere ne verilir onlara bakıyorum, bu çocuklar hic bir sey yiyemiyolar
Bir an da Ulaş'ın sesi yükseldi:
-Buldum, ikimiz mantıklı bir şey söyleyeceğini düşünüp ona baktık, kebap yedilerim protein hem
Bunu söyledikten sonra çığlık atacak derece de kahkaha atmaya başladı, çocuklarda komik bir şey olduğunu duşünüp gülmeye başladılar. Ahh Allah'ım beni ne ile sınıyorsun?
Biz hala ciddiligimizi koruyarak Ulaş'a bakıyorduk ve o hala gülmeye devam ediyordu, abla duyulması zor bir sesle - sinirli bir sesle - "lüzumsuz" dedi ve mutfağa gitti, biz yavaş yavaş yemeğe başlarken tekrar yanımıza geldi - yaklaşık yarım saat sonra - elinde ise biberon vardı tabi bir tane değil tam 6 tane vardı.
Butun gun bu ufaklıklarla ilgilendik aslında sadece bugun değil yetişkin olup kendi başlarının çaresine bakacak yaşa gelene kadar onlara bakacaktık.
Gece oldugunda neredeyse hepsi uyumuştu
- Derin'de dahil - gözlerim uykusuzluktan neredeyse patlayacakken gözüm Ece'nin beşiğini buldu, uyumuyordu sessizce duruyordu, hic isminin sahibine çekmemişsin hiç, uyumayacağını anladığım için onu kucağıma aldım ve beşiğinden çıkardım, Derin ile beraber uyuyorlardı onu beşiğinden kaldırmamla Derin'de uyandı ve ağlamaya başladı, ilk defa..
1 aya yakın bir süredir beraberiz ve hep gülen bebek şuan ilk defa ağlıyordu, digerlerini de uyandırmaması için güçlüklede olsa Derin'i de kucağıma aldım ve odama adımladım, ikisini de yatağıma yatırdım, garip çocuklardı hepsi kendi kendilerine uyanıyor ve kendi kendilerine uyuyorlardı ki bunu yaparken aşırı sessizlerdi sanki büyümüşler ve birisi onlara ne yapmaları gerektiğini söylemiş ve srdından geri küçülmüşlerdi
Gece yarısı boğazımda ki kuruma ile uyandım, normalde uykum ağırdır ve gece uyanmam ama çok susamıştım hemen yatakta doğruldum kafamı kaldırıp kapıya baktığımda İlkin oradaydı..Kardesim İlkin...
Bana bakıp güldü ve merdivenlere doğru koştu onu kaybetmeden peşinden adımladım, rüyaydı farkındayım ama nolmuştu bir anda neden hayal görmüştüm, kapının yanına ulaştığımda arkamı dönüp yatağımda masumca yatan o bebeklere baktım garip hissediyordum kapıyı kapattım ve hemen ardından kilitledim merdivenin başına geldiğimde hemen aşağıda o simaya görmemle göz yaşlarına boğuldum..Baba
Hiç bir şey olmadı sadece bakıştık, delirdiğimi düşünerek gözlerimi ovaladım ve dudaklarımdan belkide 20 yıldır hiç söylemedigim o söz geçti "Baba..ne yapıyorsun burada?" Hala bana bakmaya devam ediyordu, bu bakışın ne anlama geldiğini bilmiyordum öfke? Hayır olsa tanırdım, Hayal kırıklığı? Buna sebep olacak ne yaptım? Gurur? Gururlanacak bir şey yaptığıma sanmıyorum, konuşması kendime gelmemi sağladı "Git ve uyu, onları yalnız bırakma" Onlar? Bebeklerden bahsediyordu, ağlamam biraz daha sakinlemişken nefeslerimim arasında konuştum ya da çalıştım "Baba, garip hissediyorum, bir sey mi olacak?" Soruma cevap vermedi sadece dudaklarından şunlar döküldü "git" dedi ve cevabımı beklemeden merdivenlerden inmeye başladı..
Hemen arkasından gittim fakat kimse yoktu, biraz önce olanların bir hayalden ibaret olduğunu kendime daha çok yedirmeye çalışarak mutfağa ilerledim..
Cam kırılma sesi..hemen kulağımın yanından geçen kurşunun rüzgarı delerek çıkarttığı o ürpertici ses...
Ani bir şekilde eğildim, ve bodrumdan o kişi çıktı...Abla "elindeki komando silahı ile kırık camdan dışarıya sıkmaya başladı, gorüyor muydu? Görüyordu, ilerleyen yaşına rağmen 30 yaşında bir asker çevikliğine sahip bu kadının boş bir yere ateş etmesi beklenemezdi, düşüncelerimin arasında dışarıda birilerinin vurulduğuna dair sesler duydum ardından dışarıdan gelen silah sesi biraz olsun azaldı..
Yere eğildi ve bir silahta bana gönderdi, cebinde bulunan telsizden Ulaş'ın sesi yükseldi "buradan hepsi görünüyor usta" abla beklemeden karşılık verdi "halletmeye çalış, Alev'i birazdan yanına göndereceğim, çocukların durumu nasıl?" Silah sesleri arasında Ulaş konuştu "guvendeler" abla bunu cevapsız bırakarak bana baktı ve gitmem gerektiğini söyleyen bakışlarla bana baktı, sadece 15 dakika - belki de daha az - once inip babamı aradığım şu merdivenlerden çıkıp Ulaş'ın yanına gittim nerede olduğunu biliyordum, öğrencilerin silah eğitimi alırken kullandığı silah odasındaydı, hemen yanına gittim, içeriye girdiğimde benim olduğumu bildiği için ses dahi çıkarmadı elimdeki silahla hemen yanında ki cama yerleştim, adamlar cidden kabak gibi görünüyordu, ve bunu biliyormuşcasına kalabalık gelmişlerdi rahat bi 20 - 30 kişi vardı, ki bu daha bizim gördüklerimizdi beklemeden yukarıdan çogunu etkisiz hale getirdik ön tarafta bulunan herkesi - neredeyse 20 kişi - etkisiz hale getirdikten sonra çalılar arasında tekrardan babamı gördüm o an "çekil oradan" diye bağıracakken, zaten ölü oldugu aklıma geldi. Bana bakıyordu ifadesizce, ardından dudaklarında bir kımıldama oldu ve gülümsedi ardından sağına döndü, silahımın namlusunu baktığı yere çevirdim "ULAŞ, SOLDALAR" bunu söyledikten sonra ikimiz o tarafa ateş açmaya başladık ama onlar bize değil ablaya sıkıyorlardı ve o çatışmanın içinde telsizden bir inleme sesi duydum..O an anladım amaçları biz ya da bebekler değildi..öyle olsaydı ateş açmazlar direkt eve girerlerdi.Amaçları..
ablayı öldürmekti "burada kal" dedim ve aşağıya indim merdivenlerden inince ablanın göğsünde sayamayacağım kadar çok kurşun izi gördüm hemen eğilerek yanına gittim ve oradan adamlara vurmaya başladım "boşa uğraşma ben ölmeden gitmeyecekler ve ardı ardına takviye gönderecekler, seni öldü sanıyorlar kendini açığa çıkarma" bunu söyleyince anladım, haklıydı. Elimdeki silahı bıraktım ve gözlerine baktım "abla, bunlar kim?" Dedim nefes nefese konuşmaya çalıştı "senin düşmanların çiceğim" çiceğim? Bunu bana söylemesini ne çok özlemişim, devam etti "düşmanlarımız, ileri de savaşacağın insanlar, aileni öldüren caniler.." elimi dudaklarına götürdüm "biliyorum abla ama kim bunlar?" Yüzüme baktı konuşacak gücü bile kalmamıştı, gözleriyle 'bilmiyorum' der gibi baktı.
"Senin onları yok edecek çocukları büyüteceğini biliyorlar" kafasını salladı "kendini yorma abla her şey için sağol, ve özür dilerim" kafasını eğdi ve yere tükürdü - Biz konuşurken çatışmalar devam ediyordu - elini elime koydu ve "önemli değil asıl ben teşekkür ederim, şimdiye kadar ki en iyi öğrencimdin ama tanrı izin vermedi ve özür dilerim bir hatam olduysa, Ulaş'a da söyle 'ne kadar kızsada annen seni çok seviyor, sende onun en sevdiği öğrencisisin' de ve bırakmayın, asla vazgeçmeyin, benim için, ailen için, bu sana vasiyetimdir, çiceğim" elimdeki eli gevşemeye başlamıştı kafası yavaşça arkaya düşüyordu, saniyeler sonra gözlerinde ölümün ürkütücü duruşunu gördüm, sahi abla aklımda hep 'asla ölmez' dediğim biriydin, noldu şimdi neden sessizleştin..
Dışarıdaki adamlar öldüğünü anlamıştı, silah sesleri kesilmiş, geri çekilmişlerdi ama bu sefer benim ağlamalarım yükselmişti, ağlıyordum bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra, içimdeki bu boşluğu, acıyı açıklayacak ne varsa hepsi..
Ben ağlarken merdivenlerden Ulaş hevesle indi "kaçtılarrr, başardık anne" ablanın yerde yatan cesedini görünce son kelimeyi tekrar etti "anne.." onu bu halde görünce daha da ağlamaya başladım "Alev, noldu ona?"elindeki silahı yere düşürdü ve dolu gözlerle ablaya bakmaya başladı sesimi sakinleştirmeye çalışarak konuştum, sakin kalmalıydım, onu sakin tutmak için "buraya onu öldürmeye gelmişler, kendilerinin sonu olacak bebekleri yetiştiremesin diye" Ulaş beni duymuyor gibiydi, yaklaştı, ablanın yüzüne baktı, buz gibi olmuş, ölümü neredeyse içine çekmişti ölümü. Elini onun yüzüne attı, ölümün soğukluğu ile karşılaşınca emin oldu öldüğünü, karşındaki cesede sarıldı, geri çekildim, kucağındaki cesedi daha da sıkmaya başladı aynı zamanda anlamsız şeyler fısıldıyordu, sadece şunu anlayabildim "bunu bana nasıl yaptın anne?"
Ulaş duygusal bir çocuktu, benden öncede abla ile tanışmış, çocukluğu onun ile geçmisti şuan oda benim hisettiğimin belkide 5 - 10 katını hissediyordur. Çünkü Ulaş 6 yaşında ailesini kaybetmiş o günden sonrada abla onu evlat edinmiş onu büyütmüştü - Ulaş'a öğrenci disiplini verdigi ve oğrencileriyle aynı tuttuğu icin "abla" diyordu - ablayla olduğunu, onunla vakit geçirdiğini söyler dururdu benden daha bağlıydı ona. Dakikalarca karşımda ki cesede baktım, Ulaş ise hâlâ ona sarıliyordu, bir saniye bile bırakmadı...
Ben onlara bakarken dış kapının yanında tekrardan İlkin'i gördüm, gülerek bana bakıyordu, ayağa kalktım ve yanına adımladım, Ulaş kalktığımı gördü ancak sormadı onun da gücü yoktu, İlkin'in yanına yaklaşırken arkasını döndü ve yavaş yavaş yürüdü bende mesafeyi bozmadan arkasından ilerledim, ağaçların ve çalıların arasından ilerledik, ve ana yola ulaştık, bir çalının arkasına gelince durdu ben ise yanına gittim yanyana durmuş çalıların arasından yoldaki 5 tane jeep'e bakıyorduk arabadan siyahlara bürünmüş birisi indi yüzü görünmüyordu adamların arasından en uzununun yanına gitti, onlara yeterince yakındık ne konuştuklarını duyabilecek kadar, ama bir o kadarda uzaktık bizi göremeyecek kadar, siyahlar içindeki adam uzun adama döndü "hallettiniz mi?" Uzun boylu adam kafasını salladı "ama patronunumuz öldü efendim, dişli çıktılar, uğraştırdılar baya 3 kişilerdi ama 40' a yakın adamımızı öldürdüler-" adam sözünü kesti "üç mü? Hani 2 kişiydiler?" Uzun adam konuştu "hayır efendim 2 kişi yoktu 3 kişi vardı, o da kızdı ,o kadın ölürken yanındaydı" adam sinirlenmiş gibi elini gozlerine atıp ovaladı "hatırlıyor musun yüzünü gördün mü?" Uzun boylu adam kafasını sağa sola salladı.
Diğer adam elini yüzüne atıp arkasını döndü o zaman yüzünü daha iyi gördüm..Amca?
"Tek Ulaş kalıyo 'o örtleğide öldürürüz' diyoruz, siz bana gelmiş 1 kisi daha vardı diyosunuz, madem birisi daha vardı ne diye söylenmiyor bana" derin nefes aldı ve arkasını döndü, uzun boylu adama bir tokat attı "şimdi patronlardan azar yiyecek kim? Ben, gidiyoruz dedi" ve bindigi arabaya geri bindi
Arkasından onların gidişini seyrederken yanıma baktım İlkin yoktu, arkamı döndüm ve eve adımladım, düşünüyordum. Babamın bir anda ansızın amcamla konuşmamasının sebebi bu muydu? neden küsmüşlerdi? Amcam neden aileme bunu yapmıştı?
bunlardan emin değilim ama emin olduğum tek bir konu var o ise amcamın tek olmadığı ve ona bunu yaptıran daha büyük güçlerin olduğuydu. Babam haklıydı kimseye güven olmaz, halbuki amcamı ne kadar da severdim, artık benim için bir düşmandan fazlası değil...
Eve girdiğimde Ulaş artık ablanın cesedine sarılmıyor yanında oturuyordu, ona gördüğüm her şeyi anlattım neşesi yerine gelmiş gibi gülümsedi - tamamen gelmesede ilerledigimiz icin mutluydu - hemen konuştu ağlamaktan sertleşmiş sesiyle "biliyordum o adamı sevmiyodum zaten, savaş abi sonuna kadar haklıydı sevmemekte" kafamı salladım ve devam ettim "Ulaş karşımızdakiler sıradan bir çete değil, çok büyük güçler amcama bile ulaştıysalar, onu bile kardeşine yeğenlerine düşman ettiyseler - ki amcam ailesine çok düşkündü - bize ne yapar düşün kimseye güvenme, bizim bizden ve bu bebeklerden başka kimsemiz yok artık" dedim ve ardından kafasını salladı "öyle sen benim kardeşimsin senin davan benim davamdır, senin sorunun benim sorunumdur, ve gerekirse canımı veririm ama bu davadan dönmem" dedi ve bana sarıldı iyi ki varsın kardeşim... ~~~~
Sellammm erken veda oldu farkindayim ama bir aksiyon lazımdı! Oy verip yorum yaparsanız sevinirim duygularınızı merak ediyorummm hem de okunma sayısına göre bölüm aticam bilginize |
0% |